๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 16 Nisan 2011, 17:35:53



Konu Başlığı: Veda haccı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Nisan 2011, 17:35:53
Veda Haccı


Ca'fer b. Muhammed es-Sâdik, babası Muhammed bin Ali yolu ile Câbir (r.a)'tan şöyle dediğini anlatıyor:

-Resûlullah (s.a.v) -hac yapmadan dokuz yıl bekleyip onuncu yılda-insanlara hac edeceğini ilan etti. Bunu duyan pek çok kişi Medine'de toplandı. Hepside Onun gibi hac yapmak ve ona tabi olmak istiyordu-Zilkade'nin bitimine beş gün kala Efendimiz yola çıktı. Zül Huleyfe'ye vardığımızda Esma bin. Umeys, Muhammed b. Ebî Bekr'i doğurdu. O da, "şimdi ben -hac konusunda- ne yapacağım?" diye, birini, sorması için Peygamber'e yolladı. O da:

"Yıkan ve bir bez tutun, sonra ihrama gir!" buyurdu.

Allah Rasûlü sonra oradaki mescitte İki rek'at namaz kılıp ardından Kusvâ adlı devesine bindi. Deve Efendimizi oradaki Beydâ tepesine çıkarınca, Resûlullah (s.a.v) Tevhid kelimesi ile başlayıp telbiyesini getirdi. İnsanlarda o güne kadar bildikleri eski telbiyelerini getirdi. Ama Resûlullah onları reddetmedi. Ben gözümün alabildiği yerlere baktım; Resûlullah'ın önünde alabildiğine uzayan gerek atlı, gerek ya­ya -muazzam bir kalabalık vardı. Sağında aynısı, solunda aynısı ar­kasında aynısı.

Resûlullah telbiye getirmeye devam etti. Biz sadece tek Hac'ca ni­yet etmiş idik, Ömre nedir bilmiyorduk. Efendimizle beraber Beytullah'a geldiğimizde, Rüknü Hacer'i selamlayıp tavafta üç şavt hızlı yürüyerek Remel yaptı. Dört şavti da normal yürüyerek yaptı. Ar­dından Makam'ı İbrahim'e vararak "İbrahim'in makamını namazgah

edinin" ayetini okudu. Makam-ı İbrahim-i Beytullah ile kendi arasına aldı (namaz kıldı).

Hadisi nakleden Cafer derki: Babam Muhammed b. Ali "Efendimiz iki rek'atın birinde, "Kulhü vallahü ehad" diğerinde "Kulyâ eyyühel kâfirim" sûresini okurdu" diyor ki, bunu sanıyorum ki, sa­dece Peygamberden nakledilmiş olarak anlatmıştır.

Sonra Beyte gelip Rükne dönüp Hacer-i Selamlayıp ardından Ka­be'nin dış kapısından Safaya gitti. Safa tepesine yaklaşınca:

"Safa ve Merve Allah'ın şeâirindendir" ayetini okudu; ve: "Al­lah'ın Kur'ân'daki -tertibinde- başladığı gibi başlıyorum" buyurup Sa'y etmeye Safâ'dan başlayıp tepeciğe çıktı.

Beytullah'ı görünce kıbleye dönüp, Allah'a tevhid ve tekbir geti­rerek, Lâ ilahe illallahü vahdehû la şerikeleh. Lehü'l-Mülkü ve Lehü'l-Hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. La ilahe illallahü vahdehû, en ceze va'dehû ve nasara abdehû ve hezime'I ahzâbe vahdehû" deyip ikisi arasında dûa etti. Üç defa aynı şeyleri tekrarladı.

Sonra Merve'ye doğru yürüyerek tepeden indi. Vadiye ayak basınca remel yaparak (hafifçe koşarak) ilerledi. Vadiden çıkınca normal yü­rüyerek Merve'ye geldi. Orada da aynen safadaki duaları tekrarladı. Merve'de son sa'yi bitirince:

"Eğer bu hac konusunda, daha sonra olanların böyle olacağını önceden -tecrübeyle -bilmiş olsaydım, kurbanımı beraber getir­mez (Haccı kıran yapmaz) ve Onu Ömre yapardım (Temettü ha­cısı olurdum). Kim hac kurbanını yanında getirmemişse ihram­dan çıkıp, haccını Ömreye niyetlenerek Temettu'a çevirsin" bu­yurdu. İnsanların hepsi ihramdan çıkıp tıraş oldular. Sadece Peygam­ber (s.a.v) ve yanında kurbanını getirenler kaldı.

Suraka b. Mâlik b. Cu'şum (r.a) kalktı ve "Ya Resûlallah, Ömre'nin -hac mevsimi-^ içinde yapılarak hacca katılması yalnız bu yıla ait mi,

yoksa ebediyen böylemi kalacak?" diye sordu. Nebi (s.a.v) de, par­maklanın birbirine kenetleyerek:

"Umre Hacca şöyle girmiştir" buyurdu ve bunu iki defa söyledi. Ve: "Hayır sadece bu yıl değil, ebediyen böyle kalacak!" buyurdu.

Hz. Ali, Yemen'den Peygamberin develerini sürüp geldi. Hanımı Fatıma (r.a)'yı ihramdan çıkmış, boyalı elbiselerini giyip sürme çe­kinmiş olarak görünce, onun bu halini normal görmedi. Hz. Fatıma ona, "bunu bana böyle yapmamı babam emretti" dedi.

Hz. Ali Irak'ta iken: Bu olayı anlatarak; "ben hemen, Fatıma'yı a-zarlatmak ve Efendimiz'den naklettiği fetvayı Peygamber'e sorup an-lamak-için Peygamber'e gittim ve durumu arzettim. Nebi (s.a.v:

"Fatıma doğru söylemiş, o doğru söylemiş, sen hacca niyetle­nince ne söyliyerek niyetlendin?" buyurdu. Ben "Allah'ım ben senin Peygamberinin niyeti ile niyetleniyorum diye niyet ettim" dedim. Nebi (s.a.v):

"Benim yanımda hac kurbanım var. Artık sen ihramdan çıkma!" buyurdu. Ali (r.a)'ın Yemen'den getirdikleri ile Peygamberimizin Me­dine'den getirdiği kurban sayısı yüz adet idi. Efendimiz ile kurbanları yanında olanlar hariç, herkes ihramdan çıkıp tıraş oldular.

Terviye günü girince, Mina'ya hareketle: "Hac için Lebbeyk.." diyerek telbiye getirdiler. Resûlullah devesine binmiş idi. Mina'ya va­rınca öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını orada kıldı. Gü­neş doğana kadar bekledi. Arafat girişi Nemure mevkiinde kendisine bir çadır kurulmasını emredip, kendisi de Arafata doğru hareket etti.

Kureyş'liler, kendilerinin cahiliye döneminde yapmış oldukları gi­bi, Peygamberin de Meş'ari'l haram'da duracağına kesin gözle bakıyor­lardı. Resûlullah ise duraklamadan yola devam edip Arafata kadar gel­di ve çadırını oradaki Nemura -köyceğizi-nde kurulmuş bulup oraya konakladı.

Güneş öğle vaktini geçince, Kusvâ adlı devesinin hazırlanmasını emretti. Deveye hevdeci vuruldu. Devesine binip Arafat'taki Urane vadisine geldi. Orada durup insanlara şu hitabeyi yaptı:

"Kanlarınız ve mallarınız şu hac ayı içinde, şu haram beldede şu günümüzün harem -hürmeti zorunlu- olduğu gibi haram edil­miştir. Dikkat edin! Cahiliye dönemi işlerinden olan herşey kaldı­rılmış olup ayağımın altındadır. Cahiliye döneminde aranızda bu­lunan kan davası kaldırılmıştır. Bu konuda ilk kaldırdığım kan da'vası, Rabî'a bin Hâris'in kanı olmuştur. Bu adam Benî Sa'd kabilesinde, süt anasına süt emmek için verildiği sırada Hüzeyl kabilesi tarafından öldürülmüştü.

Cahiliye dönemindeki -muamele ettiğiniz- faiz kaldırılmıştır. Faizlerden kaldırdığım ilk faiz de, Abdülmuttalib oğlu amcam Abbas'm faizi olmuştur. Artık faizin hepsi kaldırılmıştır.

Hanımlar hakkında Allah'tan korkunuz! Zira siz onları Allah­'ın bir emaneti olarak aldınız. Allah'ın kelimesi ile onları kendini­ze helâl kıldınız. Sizin onlardaki hakkınız; onların, sizin yatağını-za-evinize-sizin sevmediğiniz -istemediğiniz- kimseleri katmama­larıdır. Eğer bu hususta sizi dinlemeyip aksini yaparlarsa, yara­lamadan onları dövebilirsiniz. Onlarında sizdeki haklan; onların yiyecek ve giyecekleri örfte geçerli olana göre, sizin tarafınızdan temin edilmesidir. Ben size, sarıldığınız sürece asla sapıklığa düş-

meyeceğiniz bir şey bırakıyorum. Bu Allah'ın kitabıdır. Siz benim hakkımda sorulduğunuzda ne söyleyeceksiniz" buyurdu. Ashab'da:

-"Senin Peygamberliği tebliğ ettiğine, emaneti yerine getirdiğine, ümmete nasihatta bulunduğuna şahit oluruz," dediler. Bunun üzerine Nebi (s.a.v) şehadet parmağını göğe dikip sonra insanlara doğru işaret ederek üç kere,

"Şahid ol Yâ Rab!, Şahid ol Yâ Rab!, Şahid ol Yâ Rab!" buyur­du.

-Sonra Bilal ezan okudu, ardından kamet getirdi. Nebi (s.a.v) öğle namazını kıldırdı. Ardından Bilal kamet getirip ikindiyi kıldı. Öğle ile ikindi arasında, -sünnet ve nafile- hiçbir namaz kılmadı. Sonra Efen­dimiz devesine binip vakfe yapmak üzere Arafat'taki Rahmet tepesi­nin eteğine geldi.

-Devesinin göksünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri (te­peye çıkma yerini) önüne alarak kıbleye döndü. Gün batıncaya kadar orada vakfeye devam etti. Güneşin sanlığı gidip güneş yuvarlağı battı. Üsame b. Zeyd'i bineğinin ardına aldı. Devenin yularını kasarak yola çıktı. Yuları öyle kasmıştı ki, devenin başı semerin kaşına değecek gi­bi idi. Sağ eli ile de:

"Ey insanlar ağır ağır hareket edin!" diye işaret ediyordu. Her ne zaman bir kum tepesine gelse tepeyi çıkana kadar yuları gevşeti­yordu. Nihayet Müzdelifeye geldi. Orada Akşam ile yatsı namazını bir ezan ve iki kamet ile kıldırdı. Yine aralarında hiç bir namaz kılmadı. Sonra şafak sökene kadar uzandı. Şafak sökünce ilk şafak belirtileriyle beraber tek ezan ve tek kametle sabah namazını kıldı.

-Ardından devesi Kusvâ'ya binip müzdelifedeki Meş'ari'l Harâm'a geldi. Meşaril haram tepeciğine çıkıp kıbleye döndü, Allah'a hamd e-dip tekbir ve tehlîl getirdi. Ortalık ağarıncaya kadar Müzdelife vakfe­sine devam etti. Sonra güneş doğmadan yola çıktı. Fazl bin Abbas'î

devenin terekesine aidi. Fazl güzel saçlı, ak benizli idi. Peygamber Müzdelife'den hareket ettiğinde bir takım kadınlarda oradan geçerken Peygamber'e uğradılar. Fazl onlara bakmaya başladı. Peygamber onu görünce elini Fazl'in yüzüne kapattı. Bu kere Fazl da yüzünü öte tarafa çevirip oradan kadınlara bakmaya başladı. Peygamberde Fazl'ın yü­zünü başka tarafa çevirdi.

-Böylece Müzdelife ile Mina arasındaki (fil ordusunun helak ol­duğu) Muhasser vadisine geldi. Az daha ileri geçip ortadaki büyük şeytana giden yola girdi. Sonunda (o zaman) oradaki ağacın yanında bulunan büyük şeytana geldi. Her birinde tekbir getirerek şeytana iki parmak arasına girecek küçüklükte yedi taş attı. Bunu vadinin içinden atmıştı.

-Sonra kurban kesme yerine gelip altmış üç tane deveyi kesti. Sonra bıçağı Ali'ye verdi, diğerlerini de o kesti. Böylece Ali'yi bu kurbanlara ortak yapmış oldu. Ardından her deveden bir parça et alınmasını em­retti. Bunlar bir tencereye koyulup çorba yapıldı. Ali ile beraber kur­banların etinden yiyip çorbasından içtiler.

-Sonra Resûlullah (s.a.v) oradan Ka'beye doğru hareket etti. Öğle namazını Mekke'de kıldı. Zemzem kuyusundan su çekmekte olan Abdü'lmuttalib oğullarının yanına varıp;

"Ey Abdü'lmuttalib oğulları! Su çekmeye devam edin. Eğer insanlar -beni göreceğim diye gelipte- su çekerken sizi sıkıştırma­yacak olsalardı bende sizinle beraber zemzem çekerdim" buyurdu. Ona bir kova uzattılar O da ondan içti.

Hadisi Müslim, "Yuhyî ve yümît" sözü olmadan İbni Ebî Şeybe'den rivayet eder.[733]

Şu'be, Katâde -Ebû Hassan el-A'rac isnadıyla İbni Abbas (r.a)'tan ıaklediyor:

-Resûlullah (s.a.v) Zü'l Huleyfe'ye geldiğinde kurbanlık olarak göürdüğü devesini hörgücünün sağ tarafından enledi,[734] sonra oradan kan ıkmaya başladı. Nebi (s.a.v) de hacca niyetle telbiye getirdi.

Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Eymen bin Nabil derki: Bana Kudâme b. Abdillah şöyle anlattı: Sen Resûlullah (s.a.v)'i kızıl (bir rivayette dor renkli) bir devenin üzeinde Akabe (büyük) cemresinde şeytana taş atarken gördüm Deve (iz-lihamdan) ne yürüyecek, ne yürütülecek ve nede "haydî haydî" diye ^arlanacak halde idi.[735]   Bu isnadı Hasen dereceli bir hadistir.

Sevr b. Yezîd, Raşid b. Sa'd -Abdullah b. Lühay isnadıyla Abdullah ı. Kunt (r.a)'tan Nebî (s.a.v)'in :

"Allah katında günlerin en faziletlisi kurban bayramının biinci günüdür. Ondan sonra (karr) yerleşip dinlenme günüdür" buyurduğunu nakleder. Sevr der ki, "Bu -hac telaşından kurtulup- iskrara kavuştukları kurban bayramının ikinci günüdür." (Abdullaha) der ki) Resûlullah'ın önüne beş veya altı tane deve getirildi, bun­um her biri hangimizden başlıyacak diye Peygamber'e doğru yaklayorlardı. Kestiği hayvan ölüpte yan üstü yere düşünce, Resûlullah afif sesle bir kelime söyledi ama ben anlayamadım. Benim önümde na daha yakın olan birine, "ne buyurdu?" diye sordum. O da;

"Dileyen kendine bir parça kesip alabilir" bu ordu, dedi. Bu, isnadı hasen bir hadistir.[736]

Hişâm ed-Düstüvâî, İbni Sîrîn'den Enes (r.a)'ın şöyle anlattığını nakleder:

-Resûlullah (s.a.v) şeytanı taşlayıp Minadaki çadırına döndü. Kur­banını kesti. Sonra bir berber çağırtıp getirtti. Berber başının sağ tara­fından başlayıp o kısmı tıraş etti. Efendimiz saç tüylerini birer ikişer taksim etti. Sonra başının diğer tarafını tıraşa başladı. Sonra da Ebû Talhaya;

"Buraya gel yâ Ebâ Talha!" buyurdu ve saçları oha verip "in­sanlara dağıt" buyurdu.[737]

Ebân el-Aftar anlatıyor: Bize Yahya -Ebû Seleme'den nakletti ki, Muhammed b. Abdillah b. Zeyd ona anlatmış ki; babası Abdullah b. Zeyd kurban kesme yerinde Peygamber (s.a.v) ile beraber bulunmuş. Resûlullah (s.a.v) kesilen kurbanları ashaba bölüştürmüş. Lakin Ne Abdullah'a, nede arkadaşına bir parça düşmüş. Abdullah şöyle anlat­mış: Resûlullah (s.a.v) saçını tıraş ettirip, bir elbiseyele-Ona vermiş, O da bunu adamlara dağıtmış, tırnaklarını kesip arkadaşına vermiş. O şimdi bizde duruyor. Kına ve ketem ile boyalı bir haldedir.[738]

Ali b. el-Ca'd derki: Bize Er-Rabî' b. Sabîh, Yezîd er-Rakkaşî yo­luyla Enes (r.a)'m şöyle dediğini anlattı: Resûlullah (s.a.v) haccını de­ğeri dört dirhem ya eder ya etmez bir kadife ve eski bir eğer üzerinde îfa etmiş ve;

"Allah'ım içinde göstermelik ve duyurmak olmayan bir hac yaptır!" buyurdu. Lakin ravî Yezîd er-Rakkâşî zayıftır.[739]

Yezîd b. Ebân-er Rukkaşî hakkında bütün otoriteler zayıf, merdud, kıssacı ve met­ruk gibi ta'birler kullanıyor.

Ebû Umeys, Kays b. Müslim aracılığıyla Tarık b. Şihâb'dan nakle­diyor: Yahudilerden birisi Ömer (r.a)ra geldi ve, "Yâ Emîra'l mü'minîn! Sizin Kur'ân'da okuduğunuz öyle bir ayet var ki, bu ayet gi­bi bir ayet biz Yahudi milletine indirilmiş olsaydı kesinlikle o günü, bayram îlan ederdik!" dedi. Hz. Ömer de "O hangi ayet?" diye sorunca Yahudi;

"Bu gün size dininizi ikmal ettim üzerinize olan nî'metimi ta­mamladım ve sizin için din olarak İslâm'dan razı oldum" (Maide 3) ayetidir dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a)'da; "Ben onun indiği gü­nüde, indirildiği yeride biliyorum, bu ayet Peygamber (s.a.v)'e Ara­fat'ta Cum'a günü indirildi" dedi.

Hadisi Buharî ve Müslim rivayet ederler.[740]

Hammad b. Seleme, Ammâr b. Ebî Ammar'dan naklediyor. Ben İbni Abbas'm yanında idim. Bir de Yahudi orada idi. "Bugün sizin di­ninizi ikmal ettim" ayetini okudu. Yahudi, "Bu ayet bize indirilseydi, o iniş gününü bayram ederdik" dedi. Bunu duyan İbni Abbas (r.a), "O ayet bayram günü, Cum'a günü, hemde Arafat'ta arafa günü indirildi" diye cevap verdi.

Bu hadis Müslim'in şartlarına göre sahihtir.[741]

İbnü Cürayc, Ebû'z-Zübeyr'in kendisine "Câbir'i şöyle derken duy­dum" diyerek şunları anlattığım söyler: Kurban günü Peygamberi bi­neğinin üzerinden şeytan taşlarken gördüm. Şöyle diyordu:

"Hac ibadetinin nasıl yapılacağını benden iyi alın. Zira ben belkide bu haccımdan sonra bir daha hac etmiyeceğim" buyurdu. Hadisi Müslim rivayet ediyor.[742]

İsmail b. Ebî Üveys derki: Bana babam Ebû Üvys, Sevr b. Yezîd -İkrime isnadıyla İbni Abbas (r.a)'tan naklediyor: "Resûlullah (s.a.v) Veda haccında insanlara hitabederek şöyle buyurdu:

Artık şeytan sizin topraklarınız üzerinde kendine tapınılma ümidini kesti. Ama hâlâ sizin birbirinizin amellerinizi hor görmek gibi, tapma dışı konularda ona uymanıza razı olmuş durumdadır.

Ey insanlar! Ben size kendisine sarıldığınız sürece asla dalalete düşmeyeceğiniz bir şeyi aranızda bıraktım. Bu Allah'ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.

Kesinlikle her Müslüman diğer Müslümanın din kardeşidir. Müslümanlar artık kardeş olmuşlardır. Artık kendi gönül rıza­sıyla verdiği dışında, kardeşinin malından bir şeyler alması hiç bir kimseye helal olamaz. Kimseye zulmetmeyin, benden sonrada sa-kın birbirinizin boğazını vurarak kâfirlere dönmeyin.[743]

Yunus b. Bükeyr, İbni İshak'tan naklediyor: Bana Yahya b. Abbâd b. Abdillah b. Zübeyr babası Abbâd'dan naklediyor;

Der ki: Rabî'a b. Halef el-Cumahî -gayet güçlü sesli biri olup, O gün Arafatta Peygamberin devesinin gerdanı altında dellallık yapan o idi.    Resûlullah   ona:    "Ey   insanlar   bu   ay   hangisi   olduğunu

biliyoraıusunuz? diye bağır!" buyurdu. O da yüksek sesle bunları ilan edince insanlar, "evet, bu ay haram aydır!" dediler. Nebî (s.a.v) de:

"Şüphesiz Allah, size birbirinizin kanlarınızı ve mallarınızı Rabbinize kavuşacağınız güne kadar, bu ayın haramlığı gibi ha­ram kılmıştır!" buyurdu. Abbad hadisin gerisini anlattı.[744]

Evzaî'nin Zührî yolu ile Ebû Seleme'den yaptığı rivayette Ebû Hüreyre (r.a) derki:

-Resûlullah (s.a.v) Mina'dan harekete karar verince:

"Biz inşallah yarın Kiname oğullarının dağ yamacındaki ka­firlerin (Peygamberi teslim almaya) and içtikleri Muhassab'da konaklayacağız!" buyurdu.

Olay şu idi: Kureyşler burada toplanıp Muhammed'i teslim edene kadar Haşim oğulları ile Muttalib oğullarından kız alıp vermemeye on­larla karışmamaya yemin etmişlerdi.

Bu hadis Buharî ve Müslim'in ittifakla rivayet ettiği bir haberdir.[745]

Eflah b. Humeyd, Kasım b. Muhammed yolu ile Hz. Âişe'den şöyle dediğini nakleder:

-Hac gecelerinde Resûlullah (s.a.v)'le beraber yola çıkıp Mina'dan ayrılınca Muhassab'da konakladık. Hz. Aişe, hadisin gerisini (Omreye gidişini) anlatır.

Hadisi Buharî ve Müslim rivayet eder. [746]



[733] Müslim Hac 1218/147; İbni Ebî Şeybe 4/1/398. h. no 2578; Beyhakî Delâil 5/433 Nesaî Hac 1/154, 182, 208, 5/126; E. Dâvûd 1905; Müsned 3/320; İbni Mâce 3074. Bey. Sü. Kübra 5/90, 93, 101, 111; İbni Hibbân Tertîb 6/100. no 3933; Muvatta hac/134 Daramı Menasik 34; Taberî 3/148; Urve Meğazî sayfa 222; Vâ-kidî 3/1088; İbni Sa'd 2/172, 177.

[734] Enlemek: bıçak ve benzeri ile yada kızarmış şişle, hayvanın belli olması, başka hayvanlara karışmaması İçin damgalanması demektir.

[735] Nesaî Süneni Kübra 4067; Nesaî Mücteba 5/270 no 3061; Tirmizî 905; İbni-Mâce 3035; Müsned 3/413; Beyh. Delâil 5/440; İ.E. Şeybe 4/246.

[736] Ebû Dâvûd Menasik 1765; Müsned 4/250; İbni Hibban (Tertibü'l İhsan) 4/206; Buhârî Tarih-i Kebîr 5/35; Hakim 4/221 İbnü Huzeyme 866, 2917, 2966; Bey. S. Kübra 5/241, 7/284; Tahâvî Şerhu Meâniü'l Asarında (4/159) Ebû Saîd el-Hudrî (r.a)'tan bunu destekleyen bir rivayet nakleder.

[737] Müslim Hac 1305/325, 326: Beyhaki Delail 5/441; Ebû Dâvûd 1981; Bey. S. Kübra 2/427; İBni Ebi Şeybe 4/375.

[738] Müsned 4/42; Beyhakî Delâil 5/441.

[739] Beyhakî Delâil 5/444; Tirmizî Şemail. İbni Mâce 2890; İbni Ebî Şeybe 4/2/106; İbni Sa'd 2/177; Ebû Nüaym Hılye 3/54.

[740] Buhârî îman 1/23, hadis 45, Tefsîr 65; Müslim 3017/5; Beyhakî Delâil 5/445; Tirmizî Tefsîr Maide 3034; Nesaî Sünen-i Kübra 11137.

[741] Tirmizî Tefsîr 3044; Beyhakî Delâil 5/446; E. Davû^-u Tayalîsi Müsned 1947; Taberânî Kebîr 12/184; Taberî Tefsir Maide suresi ayet 3.

[742] Müslim 1297; Müsned 3/318, 366 İbni Huzeyme 2877; İbni Sa'd 2/181; Ebû Nüaym Hilye 7/226; Ebû Ya'la 4/2147 Ebû Dâvûd 1944; Tirmizî 886; Nesaî 5/258; İbni Mâce 3023; Daramî 2/62.

 

[743] Müsned 1/230, 402, 2/104, 4/126; Beyhakî Delâil 5/449; Humeydi Müsned 98; Müslim Sıfatü'l Münafıkıyn 65 ve El-Bir ves-Sıle 37; îman 66; Buhârî Fiten 92/8; Buh. İlim 43; Hac 132; Meğazî 77; Edâhî 5/Edeb 95; Hudud 9. Tevhid 24; Ebû Dâvûd 4687; Tirmizî 2193; Nesaî 7/126; İbni Mâce 3942; Bey. S. K. 5/140, 6/92, 8/189; Hakim 1/93; Tab. Kebîr 2/348, 8/161, 10/192, 12/282, 359, 416, Ebû Avâne 1/25; Taberânî Sagîr 1/153; Tahâvî Müşkil 3/194; Temhîd 4/236; İbni Sa'd 3/1/86.

[744] İbni Hişâm 4/231; İbni Sa’d 2/184; Taberî Tarih 3/151; Buhârî Hudûd’da (cilt 87sayfa 15.) Abdullah (r.a)’tan bu ifadelere yakın bir rivayet yapar. bey. 6/92.

[745] Buharı hac 25/45, Müslim Hac 86/4; Beyhakî Delâil 5/451.

[746] Buharî 26/9; Müslim Hac 31/4; Beyhakî Delâil 5/452.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/430-440


Konu Başlığı: Ynt: Veda haccı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 23 Şubat 2022, 19:54:56
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Veda haccı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 24 Şubat 2022, 04:12:03
Aleyküm Selam. Bu bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
  Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah