Konu Başlığı: Uhut sonrası Hamrâül Esed gazvesi Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:42:14 Uhut Sonrası Hamrâü'l Esed gazvesi İbni İshâk anlatıyor: Uhut harbinin ertesi günü yani harb gecesi geçip sabah olunca, Peygamberimizin dellalı insanlara, düşmanın peşinden yakalamaya gidileceğini "bizimle sadece dün harpte bulunanlar gelebilecektir" diye" ilan etti. Rasûlüllah (s.a.v.), kendisinin onların peşinden gidip hem kendilerinde güç olduğunu bildirmek, hemde düşmanları korkutmak için bu sefere çıkıyordu.[406] İbni Lehî'a, Ebû'l Esved aracılığıyla Urve'den naklediyor: - Medine halkından birisi o taraftan gelmiş idi. Peygamber (s.a.v.) ona Ebû Süfyan'ı görüp görmediğini sordu. Adam'da, "Ben gelirken onlara konuk oldum. Bir biriyle münakaşa ederek "hiç bir şey yapamadınız. Onların en güçlü liderlerini tek başına ele geçirmişken onları yapmadan bırakıverdiniz. İşte onları size karşı harbe toplayacak bir takım liderler sağ olarak kaldılar" diyorlardı" dedi. Bunun üzerine Nebî (s.a.v.): Çok ağır yaraları olmasına rağmen ashabına, "düşmanı aramaya çıkma" emri verdi ve bunu da ashabına duyurmak isteyerek: "Benimle Uhut harbinde bulunmayan hiç kimse şimdi beraber gelmeyecek" buyurdu. Münafık başı Abdullah b. Übeyy "ben de seninle geleyim mi?" deyince Nebî (s.a.v.) "hayır" buyurdu. Başlarında bu kadar bela varken bile ashab Efendimizin da'vetine Allah ve Rasûlü için katılıp yola çıktılar. Müşrikleri arayarak tâ Hamrâü'l Esed denen yere kadar geldiler.[407] İbni îshâk'tan Abdullah b. Harice b. Zeyd b. Sabit- Âişe binti Osman'ın kölesi Ebû's- Sâib'den nakletti ki; Abdü'l Eşhel oğullarından bir sahabe o günü şöyle anlattı: - Uhut harbinde ben ve kardeşim Peygamberimizle beraber bulunduk. Harpten yaralı olarak geri döndük. Rasûlüllah'ın dellalı düşmanı arama çıkışını ilan edince, ben kardeşime durumu bildirdim. O da, "Rasûlüllah (s.a.v.) ile birlikte çıkılacak bir gazveyi mi kaçıracaksın?" dedi. Vallahi, halbuki ne binecek hayvanımız vardı ne birşey, üstelik yaralıydık da. Rasûlüllahla yola çıktık. Ben kardeşimden daha hafif yaralıydım. Kardeşim yürümeye yenilip takati kesilince nevbet nevbet ben onu sırtımda taşıdım bazende yürüdü. Böylece Müslümanların ulaştığı yere kadar geldik.[408] Rasûlüllah (s.a.v.)'ta Hamraü'l Esed'e kadar vardı. Orası Medine'den Mekke tarafına sekiz mil mesafede bir yer idi. Orada üç gün eğleşip sonra Medineye döndü.[409] Hişam b. Urve, babası Urve aracılığıyla Hz. Âişe (r.a.)'nm şöyle dediğini anlatıyor: Hz. Âişe yeğeni Urve'ye: - Bacım'm oğlu! Baban Zübeyr ve Ebû Bekir "kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve Rasûlü için cihada o halde çıkmaya "evet" diyen kimselerdi. Müşrikler Uhut'tan geri döndüklerinde Peygamber ve ashabı yaralanmışlardı. Müşriklerin bu halde tekrar gelip saldırmasından çekindiği için "Şunların bizim hâlâ kuvvetimiz olduğunu bilmeleri için kim peşlerinden gitmeye karar verir?" buyurdu. Aralarında Ebû Bekir ve Ömer'in bulunduğu yetmiş kişi bu da'vete katılıp müşriklerin peşine düştü. Müslümanların geldiğini haber alan müşriklerde çekildi. Böylece Müslümanlar, kendilerine hiçbir zarar dokunmadan Allah'tan bir lütuf ve nimet ile geri dönmüş, düşmanla karşılaşmamış oldular. Hadisi Buharı ve Müslim rivayet ediyor.[410] Abdullah b. Ebî Bekir b. Hazm'dan nakline göre, İbni İshak şöyle anlatıyor: - Huzâa kabilesinden Ma'bed adlı birisi, Hamrâü'l Esed denen yerde Rasûlüllah'ın yanma gelmişti. Mekke'de iken Huzâa kabilesinin Müslümanı da müşriği de Peygamberin sır küpü gibiydiler. Onların meyli (yahut ittifakları) Efendimizle bir olup, olan bir şeyi ondan giz-lemezlerdi. Ma'bed de o vakit hâlâ müşrik idi. Peygamberimize: - Yâ Muhammedi Vallahi ashabıyın arasında sana böyle bir beianın gelip çatması, bize çok ağır geldi. Onlarla birlikte Allah'ın sana afiyet vermesini ne kadar temenni ediyorum, deyip ardından yola çıktı ve Ravhâ denen yere geldiği zaman Ebû Süfyan ve beraberindekilere rastladı. Onlar geri dönüp Müslümanlara saldırmak için ittifak etmişlerdi. "Muhammed'in en keskin ve hepside lider sayılan arkadaşlarını ele geçirmişken şimdi neye onların kökünü kesmeden geri dönüyoruz. Kesinlikle geri dönüp, kalanlanda yok edip kurtulalım"[411] diye konuşuyorlardı. Ebû Süfyan, Ma'bed'in geldiğini görünce, "Arkada ne var ne yok yâ Ma'bed?" dedi. O da, "Muhammed sizi aramak üzere ashabıyla yola çıkmış, şimdiye kadar böylesi bir kalabalığı görmedim size öyle bir öfkelenmiş öyle kızmışlarki, çarpıştığınız gün bulunamayanlarda ona katılmış, ilk gün bulunmadıklarına pişman olmuşlar, size öyle kızgmlarki şimdiye kadar böyle bir Öfke görmedim" dedi. Bunu duyan Ebû Süfyân: "Vay anasını, sen ne diyorsun?" deyince Ma'bed; "Vallahi öyle sanıyorum ki, siz buradan ayrılmadan ben gelen atların alınlarım göreceğim (veya göreceksin)'1 dedi. Ebû Süfyan da: - Vallahi biz onlara tekrar saldırıp geri kalanları da yok etmeye ka^ rar almıştık, dedi. Ma'bed de ona: - Seni bundan men ederim. Vallahi gördüğüm manzara bana bir takını beyitler söyletti, dedi. Ebû Süfyan, "ne söyledin?" deyince: O, 1- Gelen seslerden (korkup) bineğim düşe yazdı. Yeryüzü sanki ileri atılan at sürüsü akıyor gibiydi. 2- Soylu bir aslan gibi, karşılaşmada ileri fırlayıp tenbelliği ve silahı olmayan korkak gibi (kaçmaya) meyli olmayan bir ordu. 3- Yıpranmamış bir reisle yücelince yer, yerinden oynayacak sanıp koşmaya başladım. 4- "Vadi insanlarla çalkanınca, sizinle karşılaşan İbni Harb (Ebû Süleyman)'a yazık oldu" dedim. 5- Ben Kureyş için açıkça onlardan akıl sahibi ve aklını kullanan herkese sakınmalarını söylüyorum.... 6- Ahmed'in tenbel ve rezil olmayan ordusundan. Benim bu sakındırmam bir laf olarak vasıflanamaz." dedim, diye cevap verdi ve bu şiirini Ebû Süfyan ve arkadaşlarına iki defa tekrarladı. O sırada Abdü'l Kays oğullarının kervanı oraya uğradı. Ebû Süfyân onlara: "Nereye gidiyorsun?" deyince onlar, "Medine'ye" dediler. O, ne için deyince, "yiyecek almaya" dediler. Ebû Süfyan bunun üzerine: - Benim adıma Muhammed'e benden bir mektup ulaştıracak olursanız, yarın Ukaza gelebilirseniz sizin şu develerinize kuru üzüm yükle-yiveririm" dedi. Onlar, "olur" deyince Ebû Süfyan: - Muhammed'in yanma varınca ona, "bizim, onun arkadaşlarına geri dönerek onları yok etme kararı aldığımızı haber vereceksiniz" dedi. Bu kervan, daha Hamraü'l Esed'de bulunan Allah Rasûlüne uğradığında haberi ona bildirdiler. Bunun üzerine Efendimiz ve ashabı: "Hasbünallah ve ni'mel vekil" dediler. îşte Allah (c.c.) bu Abdü'î Kays oğullan, onların sözleri ve Allah Rasûlünün ashabı hakkında Âl-i İmran 172, 173, 174 ve 175 âyetleri olan; 172- O ashab ki, kendilerine yara isabet ettikten sonra bile Allah ve Rasûlüne -da'vetine- uydular. Onlardan ihsan edip, sakınanlara büyük bir sevab vardır. 173- O ashab ki, insanlar Abdi kays oğulları kendilerine "insanlar size karşı -ordu- topladılar, onlardan korkun!" (deyince, onların îmanını artırdı da "Allah bize yeter, o ne güzel vekildir" dediler. 174- Bundan dolayı Allah'tan bir ni'met ve fazlü kerem ile kendilerine hiçbir kötülük dokunmadan geri döndüler. Allah'ın rızasına uydular. Allah büyük fazl sahibidir. 175- Ancak şeytan sizi kendi dostlarından (Mekke müşriklerinden) korkutuyor. Mü'min iseniz onlardan korkmayın, benden korkun" hükmünü indirdi.[412] [406] İbni Hişanı 3/172, 174; tbni Sa'd 2/48; Beyh. Delâil 3/314 Vakîdî 1/334; Taberî Tarih 2/75. İbni Hİşanı ve Taberî'de şu ilave vardır: Cabir bu haberi İşitince Nebî (s.a.v.)'ye geldi ve: "Yâ Rasûleflah! Babam dün beni yedi tane bacımın başına koyup harbe çıkartmamış ve bana "oğulcağzım! Şu kadınları başlarında erkek olmadan bırakıp gitmek ne sana ne bana yakışır. Bende Peygamberle beraber çarpışma şerefinde seni kendime tercih edecek değilim, bacıfarıyın başında sen kal" dedi. Bende onların başında kalıp dün gelemedim" deyince Rasûlüllah (s.a.v.) onu da çıkış müsadesi verdi. Bunu Vakîdî 1/336'da Cabir'den nakleder. [407] BeyhakîDelâil 3/313. [408] İbni Hişam 3/174; Taberî 2/75; Bey. Delâil 3/315. [409] [410] Buharı Meğazî 64/25; Müslim 2418; Beyhakî Delâil 3/312. Bu siyak Beyhakî'nindir. Buharî, bilhassa Müslim'in siyakı daha kısadır. [411] Matbu nüshada "Ra" harfi yanlış olarak vav şeklinde yazılıp "Le-nekûne" olmuş. Doğrusu terceme ettiğimiz gibi "Lcnekürranne" şeklindedir. İbni Hişam ve Beyhakİde de böyledir. [412] İbni Hişam 37174; Beyh. Delaâil 37315; Taberî Tarih 2/175; Vakidî Meğazî 3/338. İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 3/309-314 Konu Başlığı: Ynt: Uhut sonrası Hamrâül Esed gazvesi Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Ekim 2021, 21:11:40 Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Uhut sonrası Hamrâül Esed gazvesi Gönderen: Sevgi. üzerinde 11 Ekim 2021, 13:10:00 Aleyküm Selâm. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim. Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah
|