๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Nisan 2011, 13:57:36



Konu Başlığı: Tebük seferi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Nisan 2011, 13:57:36
Tebük Seferi[578]  

 

İbni İshâk, Asım b. Ömer-ile Abdullah b. ebî bekr b. Hazm'dan şöy­le nakleder:

-Resûlullah (s.a.v.), Tebuk Seferi hariç, hemen hemen hiçbir sefe­rinde; gideceği yeri değilde, başka bir yere gidecekmiş gibi gösterme yapmadığı, olmamıştır. Ancak Tebüğe çıkarken,

"Ey insanlar! Ben Rumlara sefere gitmek istiyorum" buyurarak maksadım açıkça ilan etmişti.[579] Bu ilan, yaz sıcağının en şiddetlendiği ülkelerin tam kuraklığa düştüğü bir mevsimde gerçekleşmiş, meyveler olgunlaşmış, insanlar bahçelerinde meyve ağaçlan altında oturmayı tercih ettiği bir sıra idi.

Resûlullah (s.a.v.) bir gün yol hazırlığı içinde iken Seleme oğulla­rından Cedd b. Kays'a:

"Yâ Ced! Senin bu Benü'l Esfar'm (Bizanslıların) kızlarına rağbetin var mı? "diye sordu. O da, "Yâ Resûlallah! Benim kavmim kesinlikle bilirler ki, kadınlara benden daha düşkün hiç kimse yoktur. Rumların kadınlarını gördüğümde beni baştan çıkaracaklarından kor­kuyorum. Yâ Resûlallah! Sen bana izin versen de ben bu sefere gitme-sen" dedi. Bunun üzerine Efendimiz yüzünü ondan çevirerek:

"sana izin verdim" buyurdu. Allah (cc):

" Onlardan kimileri "Bana izin ver, beni fitneye düşürme" der.

Bilirki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir."[580] ayetini gönderdi. Pey­gamberden geri kalmakla daha büyük fitneye düştü.

Münafıklardan biri de (diğerlerine), "sakın bu sıcakta yola çıkma­yın!" dedi. Allah (c.c.) da onlar hakkında:

De ki; "Cehennem ateşi daha sıcaktır, eğer anlamış olsalardı"[581] ayetini indirdi

(Sonra Resûlullah (s.a.v.); sefer işini sıkıştırdı, insanlara hazırlan­malarını emredip, zenginleri de Allah yolunda katkıda bulunmaya, bi­neği olmayan mücahitlere binek hazırlayıvermeye teşvik etti. Zengin­lerin büyük bir kısmı, ecrini Allah'a havale ettikleri yardıma koştular.) O gün Hz. Osman'dan daha fazla yardım yapan olmadı. O yüz deve vererek bu yardıma katıldı.[582]

Osman "b. Atâ el-Horasânî, babası-îkrime isnadıyla Abdullah b. Abbas(r.a.)'tan Tebûk seferi hakkında şunları anlattığını nakleder:

-Nebî (s.a.v.), Müslümanlara, Allah yolunda sadaka ve nafaka ver­melerini emretti. Bir kısmı mükâfatını sadece Allah'tan almak üzere mallarını sarfederken, bir kısım adamlarda borç olarak yardımda bulu­nup, Allah rızasına yanaşmadı. Müslüman fakirlerden bir kısmı ve buldularsa getirirken bir kısmı da hiçbir şey getirmedi.

O gün en iyi yardım edenlerden birisi Abdurrahman b. Avf (r.a.) idi

ve ikiyüz okka yardımda bulundu. Omer(r.a.) yüz okka, Asım b. Adî el-Ensârî doksan ölçek hurma yardımı yapmıştı. Nebi (s.a.v.) Abdurrahman b. Avf a:

"Ailene de bir şeyler bıraktın mı?" diye sorunca, "Evet, bu yap­tığım yardımdan hem fazla hem daha güzelini" dedi. Nebi (s.a.v.):

'"ne kadar?" buyurunca: "Allah ve Resulünün rızık ve hayırdan te­menni ettiği kadar" dedi.[583]

Amr b. Merzûk, Seken b. Ebî Kerîme-Velîd b. Ebî Hişâm-Erkad Ebû Talha isnadıyla Abdurrahman b. Habbâb (r.a.)'m şöyle dediğini anlatır:

-Resulü Ekrem (s.a.v.)'i (Ceyşi'l Usra) meşakkat ordusuna yardım teşviği yaparken görmüştüm. Osman (r.a.) kalktı ve "Yâ Resûlallah! Çulu ile palanı ile (edevatı ile) bana Allah yoluna yüz deve yaz!" dedi. Efendimiz ikinci kere teşvik edince, yine Osman kalktı ve: "Yâ Resûlallah! Allah yolunda bana palanı ile çulu ile iki yüz deve yaz" dedi. Efendimiz üçüncü kere teşvik edince yine Osman (r.a.) kalktı ve: "Yâ Resûlallah! Allah yolunda bana palamyla çuluyla üç yüz deve yaz." dedi.

Abdurrahman b. Habbâb (r.a.) der ki: Ben Resûlullah (s.a.v.)'in minbere çıkarak:

"Artık bu bağışından (ya da bugünden) sonra Osman'a yükle­necek bir vazife yoktur" buyurduğuna şahit oldum. Haberi Ebû Davûd-ü Tayalîsi ve diğerleri Es-Seken b. el-Muğîra yoluyla rivayet ederler.[584]

Damra, İbni Şevzeb-Abdullah b. Kasım -Abdurrahman b. Semura'nın kölesi Kesir- isnadıyla Efendisi Abdurrahman b. Semura (r.a.)'m şöyle dediğini rivayet eder:

-Tebuğe giden meşakkat ordusunun techizatıyla uğraştığı sırada Hz. Osman (r.a.), Peygamberimize bin dinar para getirip, Peygamberin ön­lüğüne boşalttı. Nebi (s.a.v.) onları eliyle karıştırarak defalarca:

"Bugünden sonra amel etmemesi Osman'a zarar vermez" diye söyledi.

Bürayd, Ebû Bürde'den Ebû Musa el-Eşarî (r.a.)'ın şöyle anlattığını nakleder:

-Arkadaşlarımın beni, "Tebliğe gitmek için kendilerine binek iste­meye" Peygambere yollamışlardı. Onlarda bu Meşakkat ordusunda Onunla beraberlerdi. Bu olay Tebük seferinde idi.[585] (Yâ Nebiyallah! Arkadaşlarım kendilerine binek vermen için beni sana yolladılar" de­dim. Nebî (sav):

Vallahi sizi hiçbir şeye bindiremiyeceğim" buyurdu. Efendimize öfkeli halinde varmıştım. Nebi (s.a.v.) beni me­netmesinden ve içinde bana karşı bir şeyler hissetmiş olacağı korku­sundan dolayı üzüntülü olarak döndüm. Arkadaşlarıma gelip Nebi (s.a.v.)'in söylediklerini haber verdim. Ancak bir saat kadar geçirme-miş idim ki, Bilal (r.a.)'ın, "Yâ Abdullah b. Kays!" diye beni çağırdı­ğını duydum ve hemen cevab verdim. Bana: "Haydi, Peygamberin da­vetine katıl seni çağırıyor!" dedi. Yanma geldim bana:

"Şu (biri diğerine bağlı) iki deveyi ve şu iki deveyi-şu iki de­veyi (diyerek altı taneyi gösterdi) al, ben onları şimdi Sa'd'dan al­dım. Onları arkadaşlarına götür ve onlara: "Allah (c.c.) veya Resûlullah(s.a.v.) sizi bu develere bindiriyor. Onlara bineceksiniz"de" buyurdu.

Develeri onlara götürdüm ve "Nebî (s.a.v.), size "binin diye" şun­ları verdi. Lakin ben sizi, benimle birinizin Resûlullah'ın bu dedikle­rini duyan birine gidip onu dinlemedikçe bırakmayacağım. Taki siz böylece beni, Peygamberin söylemediği bir şeyi uydurup size anlattı­ğımı sanmayasınız" dedim. Onlarda, "Sen bizim yanımızda sözü doğru kabul edilen birisin ama biz yine de senin istediğini yapacağız" dediler. Ebû Musa'da onlardan bir kaçını alıp, Resûlullah'ın Ona söyledik­lerini ve önce men ettiğini, sonradan verdiğini duyanların yanma ge­tirdi. Onlarda aynen Ebû Musa'nın dedikleri gibi anlattılar.)[586] Hadis muttefekun aleyh'tir.

İbni İshâk anlatıyor: Sonra ağıtlar yapan bir gurup Resûlullah (s.a.v.)'in yanma geldi. Bunlar Ensar'dan şu yedi kişi idi:

1- Salim b. Umeyr,

2- Ulbe b. Zeyd,

3- Ebû Leyla Abdurrahman b. Ka'b,

4- Amr b. El-Humam b. el Cumuh,

5- AbdulIah b. Muğaffel, (Bazılarınca Ab­dullah b. amr el-Muzenî)

6- Herem b. Abdillah,

7- Irbaz b.Sâriye el-Fezâvî. Bunlar Resûlullah (s.a.v.)'den bu sefere gitmek için binek is­tediler. Bunlar gerçekten ihtiyaç sahibiydiler. Nebi (s.a.v.) onlara:

"Size bindirecek birşey bulamıyorum" buyurdu. Onlar da ken­dilerinin Allah yoluna infak edecek birşey bulamamalarının üzün­tüsünden gözleri yaşlarla dolarak dönüp gittiler.[587] İbni İshâk devamla der ki:

-Bana ulaşan habere göre: Yâmin b. Amr, ağlaşmakta olan Ebû Leylâ ile Abdullah b. Muğaffel'e rastladı ve "Sizi ne ağlatıyor?" dedi. Onlar da, "Biz bize binek versin diye Resûlullah'a gittik, ama bizi bin-direbileceği bir hayvanı yanında bulamadık, bizde de Tebüğe gitmeye yetecek kadar güç verecek bir şey yok" dediler. Yâmin b. Amr da on­lara su taşımacılığı yaptığı devesini ve bir takım süt (ya da hurma gibi) yol azığı da verdi. Onlar da buna binip gittiler.[588]

Ulbe b. Zeyd ise geceleyin kalkıp Allah'ın nasib ettiği kadar namaz kılıp ağladı ve: "Allah'ım sen bize cihadı emrettin ve teşvik ettin, ama bana cihada gidecek güçten birşey vermedin, Peygambere de beni bin-direbileceği bir hayvan vermedin. Artık bende, maldan, candan ve eş­yadan elime geçen her mazlum hakkım her Müslümana sadaka olarak vereceğim" diye dua etti. Sabah olunca Müslümanlarla beraberdi ki, Resûlullah (s.a.v.):

"Bu gece sadaka veren nerede?" diye sordu. Kimse yerinden kalkmadı. Yine "Sadaka veren nerde?" ayağa kalksın!" buyurunca Ulbe ayağa kalkıp haber verdi. Resûlullah (sav):

"Müjde! Muhammed'in nefsi elinde olan zata yemin olsun ki, kabul edilen zekatlar arasına yazılmıştır" buyurdu.[589]

İbni İshâk der ki: Bedevilerden mazeret uyduranlar kendilerine -harbe gitmekten kaçmak için- izin verilsin diye gelip özür beyan etti­ler.[590] Allah (c.c.) onların bu özürlerini kabul etmedi. Bana anlatıldı­ğına göre bunlar Gıfar oğullarından bir gurup imiş. Müslümanlardan bir gurubu ise Resulü Ekrem'le birlikte yola çıkmaktan alıkoyan şey onların niyetleri idi. Ha şimdi, ha yarın derken seksiz şüphesiz Resûlullah'tan geri kaldılar. Seleme oğullarının kardeşi Ka'b b. Mâlik, Amr b. Avf oğullarından Mürâra b. Er-Rabî, Vâkıf oğullarından Hilal b. Ümeyye ile, Salim b. Avf oğullarından Ebû Hayseme idi. Bunlar Müslümanlıklarında asla itham olmayan doğru sözlü bir gurup idi.

İbni İshâk devamla der ki: Daha sonra bir perşembe günü Resûlullah (s.a.v.) Medine'ye Muhammed b. Mesleme el-Ensârî'yi va­li yaparak Medine'den ayrıldı. Resulü Ekrem oradan ayrılınca kampım Seniyyetü'l Veda tepesinde kurdu. Yanında otuz binden fazla adam vardı. Münafık Abdullah b. Übey b. Selûl de kampını veda tepesinden biraz aşağıdaki Zû Hudde denen yerde kurdu. İddiaya göre iki asker sayısı birbirinden az değildi. Resûlullah (s.a.v.) Tebüğe hareket edince Abdullah b. Selûl münafık ve şüphecilerle beraber yola çıkmayıp geri kaldı.[591]

Resûlullah (s.a.v.) Hz. Ali'yi ailesine bakması için Medine'de bıra­kıp, ona, onların arasında ikâmet etmesini emretti. Hemen münafıklar bunu kötü haber yapıp yayarak: "Bu yolculuğa göre o uyuşuk oldu­ğundan hafifletmek için Ali'yi götürmedi" dediler. Münafıklar bunu deyince Hz. Ali silahım aldı ve yola çıktı. Cüruf denen yerden konak­lamış olan Resûlullah'a yetişti ve "Yâ Resûlallah! Münafıklar senin, beni uyuşuk bulup bana bu yükü hafifletmek için götürmediğini iddia ediyorlar" dedi. Nebi (s.a.v.) de :

"Yalan söylemişler. Ben seni arkamda bıraktıklarıma vekil o-lacaksın diye götürmedim. Geri dön, benim ailemle kendi ailene vekil ol! Sen benim yanımda, Musa yanında Harun'un bulunduğu gibi bir rütbede bulunmak istemezmisin! Ancak benden sonra Peygamber yoktur." buyurdu. Hz. Ali'de Medine'ye döndü. Nebi (s.a.v.) yoluna devam etti.[592]

Aynı haberi Sahihaynda Hakem b. Uyeyne hadisi olarak Mus'ab b. Sa'd babası Sa'd (r.a.)'dan şöyle diye tahric ediyor:

-Resûlullah (s.a.v.) Tebük seferinde Ali (r.a.)'ı yerine vekil bırak­mıştı. Ali de, "Yâ Resûlallah! Beni kadınlar ve sabi çocukların ara­sında mı bırakıyorsun?" deyince Nebi (s.a.v.):

"Sen benim yanımda, Musa (a.s.) katındaki Harun gibi bir rütbede bulunmak istemezmisin. Şu kadar var ki, benden sonra Peygamber olmayacaktır" buyurdu. Bu hadisi Sa'd b. Ebî Vakkâs (r.a.)'m oğulları.Âmir ile İbrahim'de babalarından nakletmişlerdir.[593]

 

Ebû Zer'in Geri Kalıp Yetişişi
 

İbni İshak der ki: Buna Büreyde b.'Sûfyan, Muhammed b. Ka'b el-Kurazî aracılığıyla Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'m şöyle anlattığını haber

verdi:

-Resûlullah (s.a.v) Tebüğe doğru yola devam ettiğinde insanlar-bi-rer ikişer bir takım sebeblerle- geri kalmaya başlamış ve ashabda, "Yâ Resûlallah! Falanca da geri kaldı" diye gelip haber verir olmuşlardı. Nebi (s.a.v.) de:

"Onu bırakın, Eğer onda hayır varsa, yakında Allah onu size yetiştirecek. Eğer hayırdan başka bir şey varsa, Allah ondan sizi kurtarıverecektir" buyurdu. Nihayet: "Yâ Resûlallah Ebû Zer de ge­riledi. Devesi onu yoldan alıkoydu dediler. O da:

"Onu bırakın! Eğer onda hayır varsa yakında Allah onu size yetiştirecek. Eğer hayırdan başka birşey varsa, Allah ondan sizi kurtarrverecektir" buyurdu.

Deve yorulupta gitmeyiverince Ebû Zer devesine söylenip eşyasını deveden aldı, sırtına sarıp yaya olarak Resûlullah'ın ardından gitti. Resûlullah yolda bir yerde konaklamış idi. Müslüman nöbetçilerden birisi bakıp: "Yâ Resûlalİah! Yolda yaya gelen bir adam var" dedi. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.):

Ebû Zer, sen ol bari!" buyurdu. Topluluk iyice bakınca, "Vallahi O Ebû Zer!" dediler. Resûlullah (s.a.v.):

"Allah Ebû Zer' e rahmet eylesin, tek başına yürür, tek başına ölür ve tek başına dirilir" buyurdu.

Zaman, geçip giderken Ebû Zer'e de darbesini vurmuş, Ebû Zer (Medine'ye üç günlük mesafedeki) Rabze köyüne sürgün edilmişti. Ölüm kendisine gelip çatınca hanımına ve kölesine: "Öldüğümde beni

yıkayıp kefenleyin ve yolun kenarına koyun. Size ilk uğrayan kervân-dakilere, işte bu cenaza Ebû Zer'dir, deyin" diye tavsiyede bulundu.

Ebû Zer ölünce hanımı ve kölesi dediğini yaptılar. Uzaktan bir ker­van göründü. Ama orada cenaze olacağını bilemedilerde nerdeyse de­veler teneşiri çiğneyecekti. Bir de kim olsa, Abdullah b. Mes'ud, Kü-felilerden bir gurupla geliyor: Onlara "bu ne?" dedi. "Ebû Zer'in cena­zesi dediler. İbni Mes'ûd "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi racıûn!" diyerek ağladı ve;

"Allah Ebû Zer'e rahmet etsin, tek başına yürür, tek başına ö-lür, tek başına dirilir..." buyuran Peygamber ne doğru söylemiş!" dedi ve devesinden inip, bizzat kendisi ve arkadaşları onu gömdüler.[594]





[578] Bu sefer için bak Buhârî Meğazî 64/78, îbni Ebî Şeybe 14/539; İbni Hişâm 4/173, İbni Sa'd 2/165; Taberî 3/100; Beyhakî Delâil 5/212; Vâkidî 3/989; İbni Abdül Ber siyer 253; Camius-Sire 249.

[579] İbni Ebî Şeybe 14/539 da İmam Ahmed Müsned 3/456 da Ka'b b. Mâlik (r.a)tan bu kısmı aynen nakleder.

[580] Tevbe Suresi ayet 49.

[581] Tevbe Suresi ayet 81.

[582] İbni Hişâm 4/173; Beyhakî Delâil 5/213; Vâkidî 3/990, 993.

[583] Vâkidî 3/991; Taberî Tefsir Cüz 10 ayet 79.

[584] Beyhakî Delâil 5/215; Tirmizî 3700; Müsned 4/75; îbni Sa'd 7/55; Buhârî Tarih-i Kebîr 5/247; İbni Ebî Âsim Sünne 2/573; İbni E. Şeybe 14/545; EbûNüaym Hılye 1/59; İbni Asâkir Tarih-i Dımeşk Osman b. Affan kısmı s. 52.

[585] Parentez arası Buhârî'nin metnindendir.

[586] Buhârî 64/78 h. no: 4415; Müslim 1649/8; Bey. Del 5/216, 217; S. Kübrâ 10/31, 51; NesâîNüzûr/15; Müsned 3/179,4/404.

[587] Bu hadise sonra aynı ifadelerle Kur'ân'da anlatıldı Tevbe suresi ayet 92.

[588] İbni Hişâm 4/174; Taberî 3/102; Beyhakî Delâil 5/218; İbni Sa'd 2/165; Vâkidî 3/994.

[589] Beyh. Del: 5/219.

[590] Burada Zehebî'nin Metni ayet anlamı olduğu için ayet gibi yazılmış. Doğrusu ise İbni Hişâm ve Beyhakî'nin İbni İshak'tan yaptığı nakildir.

[591] İbni Hişâm 4/174; Beyhakî Delâil 5/219. El-Muhabber s. 284, 285; Taberî 2/105; Vâkidî 3/996; El-Kâmil 2/278.

[592] Beyhakî Delâil 5/220; İbni Hişâm 4/175; Muhabber 285.

[593] Buhârî Megazî 64/78; Müslim Fezâilüs-Sahâbe 2404/33; İbni Sa'd 3/2425; Tirmizî 3808; Beyh Delâil 5/220.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/335-341

[594] İ. Hişam 4/177; Taberî 3/107; Vâkidî 3/1000, 1001; Beyhakî Delâil 5/222; Hakim 3/51.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/342-343




Konu Başlığı: Ynt: Tebük seferi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 22 Ağustos 2021, 12:25:09
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Tebük seferi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 25 Eylül 2021, 05:34:10
Aleyküm Selâm. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun
 Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah