๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Nisan 2011, 14:06:11



Konu Başlığı: Taif seferi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Nisan 2011, 14:06:11
 



Taif Seferi[501]

 

Resûlullah (s.a.v.) sekizinci yılın Şevval ayında Huney'den Taife doğru harekete geçti. Öncü kuvvetlerin başına Halid b. Velîd'i geçirdi. Oradaki Sakîf liler daha önce kalelerini tamir ederek içine bir yıl yete­cek ihtiyaçlarını da koymuşlardı. Evtas harbinde yenilince, hemen ka­leye kapanıp harp hazırlığına başladılar.[502]

Muhammed b. Şuayb, Osman b. Atâ el-Horasânî-babası Ata-İkrime isnadıyîa İbni Abbas'm şöyle anlattığım nakleder:

-Sonra Resûlullah yola çıkıp Taife kadar geldi ve orayı kuşattı. Peygamberin Dellal'ı:

"SakiFlÜerin kölelerinden kim kaçıp gelirse ona hürriyeti ve­rilecek!" diye ilan etti. Bu davete onların kalesinden bir gurup insan duyar duymaz hemen icabet ettiler.

Aralarında Ziyad'ın baba kardeşi olan Ebû Bekre b. Mesrûh'ta var­dı. Resûlullah onları azat etti. Onlardan her birini ashabından birine vererek geçimlerini yüklenmelerini söyledi. -Kuşatmadan   sonra-

Resûlullah (s.a.v.) geri dönüp Cı'râne'ye kadar geldi ve: "Ben Ömre yapıyorum" buyurdu.[503]

İbnü Lehî'a, Ebu'l Esved yoluyla Urve b. Zübeyr'den... İsmail b. İb­rahim b. Ukbe de amcası Musa b. Ukbe'den şöyle naklederler:

-Sonra Resûlullah (s.a.v.) Taif üzerine yürüdü. Esirleri Ci'rane'de bıraktı. Mekke çadırları (veya gölgelikleri) bunlarla dolup taşmıştı. Resûlullah Taif kalesine yakın El-Ekeme denen yere gelip on gün bu­rada konakladı ve onlarla savaştı.

Sakif liler de kalenin üzerinden ve ardından onlara taş ve ok atı­yorlardı. Ebû Bekre b. Mesruh (ile birkaç köle) dışında kimse kaleden çıkmadı. Pek çok yaralanan oldu.

Müslümanlar onları kızdırmak için bağlarının bir kısım çıbıklannı kestiler ve onları kızdırmak (ve çıkmalarni sağlamak) istediler. Bunu gören Sakîf liler: "Mallara zarar vermeyin! Zira onlar siz yenerseniz sizin, değilse bizim" dediler. Müslümanlardan bazıları Peygamber (s.a.v.)'den Taif kalesinin sürekli kuşatıma alınmasını teklif ettilerse de Nebi (s.a.v.);

"Onu fethedebileceğimizi sanmıyorum, henüz fetih izni veril­medi" buyurdu.

Urve'nin rivayetinde şu ilave vardır: Resûlullah (s.a.v.) Müslüman­lardan herbirine, bunların hurma ağaçlarından veya asma çıbıklarından beşer tanesini kesmelerini emretti.

Ömer (r.a.)'da Resûlullah'a gelip: "Yâ Resûlallah! Bunlar meyvesi yenilmeyen sahibi olmayan (orman gibi) şeylerdir." dedi. Nebi (s.a.v.)'de onlara;

"Meyveleri yenilebilenlerin öncelikle kesilmesi" emrini verdi. Bir de dellal çıkartıp: "Kim bize kaçar gelirse, hürriyeti bağışlanacaktır" diye, bağırttı.[504]

İbni İshâk anlatıyor: Taif kuşatmasına ne Urve b. Mes'ûd, ne de Gaylân b. Seleme katılabildi. İkisi de (Ürdün'deki) Cüreş şehrinde Mancınık ve (o zamana göre sığır derisinden) tank yapma sanatı öğreniyorlardı.[505]

Sonra Resûlullah (s.a.v.) Nahle üzerinden Taife geçti. Orada nama­zını eda ettiği bir mescit inşa etti. Ashabından birçok kişi okla öldü­rüldü. Müslümanlar bir türlü surlardan girme imkânı bulamadı. Sakîf liler kale kapılarını da üstlerine kapatmışlardı.

Nebi (s.a.v.), yirmi gün kadar onları muhasara altında tuttu. Yanın­da hanımlarından ikisi bulunuyordu. Bunlardan biri Ebu Ümeyye kızı Ümmü Seleme (r.a.) idi.

Daha sonra Sakif kabilesi Müslüman olunca Ebû Ümeyye b. Amr b. Vehb, Peygamber (s.a.v.)'in kuşatma esnasındaki namazgahının ol­duğu yere bir mescit inşaa etti.

Anlattıklarına göre, bu mescitte bir direk varmış hayat boyu güneşin üzerine her doğuşunda semer sesi gibi bir gıcırdama gelirmiş.[506]

Yunus b. Bükeyr, Hişam b. Senber-Katâde-Sâlim b. Ebî'1-Ca'd-Ma'dân b. Ebî Talha isnadıyla Ebû Necîh es-Sülemfnin şöyle anlattı­ğını nakleder:

-Biz Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Taif sarayını kuşatmıştık. Ben Resûlullah (s.a.v.)'in:

"Kim attığı oku hedefine ulaştırırsa ona Cennette bir derece vardır" buyurduğunu duydum. Ben o gün tam onaltı tane oku hede­fine ulaştırdım. Yine Resûlullah (s.a.v.)'in;

"Kim Allah yolunda bir ok atarsa, o kendisi için bîr köle azad etmeye denk olur" buyurduğunu duydum.[507]

Hişam b. Urve, babası Urve-Zeyneb binti Ümmû Seleme isnadıyla Ümmü Seleme annemizden şöyle dediğini anlatır:

-Yanımda (adı Hit olan, kadın ve erkekliğe meyli olmayan veya a-sılda erkek gibi olup, kadınlık tarafı ağır basan) bir Hunsâ olduğu bir zaman Resûlullah (s.a.v) yanıma girmişti.

Bu eşcinsel adam, kardeşim Abdullah'a: "Eğer Allah yarın size Taifin fethini nasib ederse, ben sana Gaylan'ın kızını göstereceğim. Zira o -öyle tonbul biri ki- gelirken dörtle gelir, giderken sekizle gi­der[508] dedi.

Resûlullah (s.a.v.) bunu duyunca: "Bunlar yanınıza girmeyecek­ler!" buyurdu. Buharı ve Müslim aynı anlamda ittifakla rivayet etmişlerdir.[509]

Vakîdi, şeyhlerinden naklediyor: Selmân el-Fârisi, Taif kuşatma­sında Peygamber'e, "ben bunların kölelerine-taş atmak için mancınık-aleti- dikilmesi görüşündeyim!. Biz İran topraklarındayken kalelere karşı mancınık dikerdik. Eğer mancınık olmazsa kuşatma ve harp çok uzar." dedi.

Resûlullah'da ona bunu yapmasını emretti. Selman, bizzat kendi el­leriyle mancınığı yapıp onu Taif kalesinin karşısına yerleştirdi.

Bir rivayette mancınığı ve iki tankı Yezîd b. Zem'a'nm getirdiği an­latılırken, başka bir rivayette, bunu Tufeyl b. Amr'ın getirdiği geçer.

 (Onlar öküz derisinden yapılma tankın altına girerek kale duvarına saldırdılar).[510]

Bunun üzerine Sakif liler de Müslümanların üstüne yukarıdan ateş­te kızarmış demir sikkeler attılar. Sikkeler tank derisini yaktı. (Müs­lümanlar çıkmaya mecbur kalınca, üstlerine ok yağdırıp bir kısmını şehid ettiler. Efendimizde askerlerine onların bağlarının kesilip yakıl­masını emretti.

Bu kesimi gören Sûfyan b. Abdillah es-Sakafî "Yâ Muhammed, mallarımızı niye kesiyorsunuz? Bizi yenersen o zaten senindir. Değilse bizimdir, ya da senin de iddia ettiğin gibi onları Allah ve akrabalık i-çin bıraksan olmaz mı? Resûlullah (s.a.v.)'de, "Ben onu Allah ve akrabalık için bırakıyorum" diyerek bıraktı.[511]

İbnü Lehi'a tankıyla gelen hadiste Ebu'I Esved, Urve b. Zübeyr'den şöyle nakleder: Uyeyne b. Hısm kalkıp Resûlullah (s.a.v.)'in yanına geldi ve: Bana izin ver de Taif lilerle konuşayım, belki Allah onlara hidayet verir, dedi. Efendimiz de izin verdi.

Uyeyne gidip Kaleye girdi. Onlara: "Babam size feda olsun, yerini­zi iyi koruyun, vallahi biz kölelerden daha aşağılık durumdayız. Allaha yemin ederim ki, eğer bir takım hadiseler onun lehine gelişecek olursa, araplara zorla, cebren kıral olacaktır. Kalenizi iyi koruyun!" dedi. Sonra çıkıp geldi.

Nebi (s.a.v.) ona: "Sen onlara ne dedin?" diye sorunca, "ben on­lara İslâm'a çağırıp, ateşten sakındırdım ve dediğini yaptım" dedi. Efendimiz (s.a.v.)'de: "Yalan söyledin, sen şöyle şöyle dedin?" bu­yurarak dediklerini anlattı. O da: "Doğru Yâ Resûlallah, bundan dolayı Allah'a tevbe eder senden özür dilerim" dedi.

(insanlar ağaçları kesmeye başlayınca Uyeyne, Ya'la b. Mürra'ya, "bana düşen hisseyi kesmem bana haramdır" deyince Ya'la, "istersen senin yerine ben kesivereyim ne dersin?" deyince O, "cehenneme gi­rersin derim!" dedi.) Bu söz onun hala dininde şüphe olduğunu göste­riyordu. Bunu işiten Peygamber (s.a.v.) ona kızıp:

"Uyeyne cehenneme Ya'ladan daha layıktır" Hem iş sahibi sensin, senin yapman daha evlâdır" buyurdu.[512]

Muhammed b. Abdülaziz el-Mukrî 692ci yılda, Muhammed b. Ebi Hazm, Hasen b. Ali, Muhammed b. Ebî'1-Feth eş Şeybânî, Muhammed b. Ahmed el-Ukaylî, Muhammed b. Yusuf ez-Zehebi ve diğerleri bize, Ebu'l Hasen Ali b. Muhammed b.Es-Sehâvî'den haber verdiler ki.... Yine bize, İskenderiye'de Abdü'l Mu'ti b. Abdürrahman ve Abdürrahman b. Mekki haber verdiler ki.......

-Yine bize Mısırdaki, el-Lü'lü' el-Muhsıni, Ali b. Ahmed ve di­ğerleri bize bu konuda haber verdiler ki...

Yine Ebu'l-Hasen Ali b. Hibetullah eî-Fakıh, Ebu Tahir Ahmed b. Ahmed b. Silfe el-Hafız'dan o, Ebu'l-Hasen Mekki b.Mansur el'Kerci'den şöyle nakleder: Ben Halep'te Sungur el-Küdai'den Ab­dullah b. Yusuf un şöyle dediğini okudum; (ben 692 yılında İsa b. el-Muvaffak kızı Aişe'ye bu haberi okurken işittim); Bana dedem Ebû Muhammed Kudame 614 yılında huzur derslerinde haber verdi; Bu i-kisi der ki; bize Ebu Zür'a Tahir b. Muhammed el-Makdisi 487 yılında Muhammed b.Ahmed b. es-Savi'den bunlarda Ebu Bekir Ahmed b.el-Hasen el-Kadı, Ebu Abbas Muhammed b. Yakub- Zekeriya b.Yaya el-Mervezi isnadıyla Bağdat'ta Süfyan b. Uyeyne'den o, Amr b. Dinar aracılığıyla Ebu'l-Abbas'tan, o da Abdullah b. Ömer (r.a.) bu konuda şöyle dediğini haber verir;

-Nebi (s.a.v.) Taif halkım kuşattı. Ama onlardan hiçbir şey koparamadı. Bunun üzerine ashaba:

"İnşallah yarın yola çıkacağız." buyurdu. Müslümanlar da: "Biz burayı fethetmeden mi geri döneceğiz? dediler. Efendimiz (s.a.v)de:

"Öyleyse yarın sabah erkenden çarpışmaya gidin!" buyurdu. Onlar ertesi gün saldırınca pekçok yara aldılar. Resûlullah (s.a.v.) bu­nun üzerine, "İnşallah yarın biz yola çıkıyoruz" buyurdu. Bu söz ashabın bu kere çok hoşuna gitti. Nebi (s.a.v.) de tebessüm etti.[513]

Bu hadisi Müslim, Ebû Bekr İbni Ebî Şeybe'den, Sûfyan b. Uyeyne aracılığıyla nakleder ve "Abdullah b. Ömer" yerine Ibnü Amr geçer.[514]

Buharî ise bu hadisi Ali b. Abdullah el-Medînî-Sûfyan b. Uyeyne aracılığıyla nakleder ve "Abdullah b. Ömer dedi ki" diye devam eder. Hadisten sonra Buharî der ki: Humeydî der ki: "Bize Sûfyan (Amr-Ebû'l-Abbas el-A'ma isnadıyla Abdullah b. Ömeri (r.a.) işittim ki... di­yerek) haberin hepsini nakleder.

Ebû Kasım el-Buğavî'de: Bize Ebû Bekr İbni Ebî Şeybe-İbni Uyeyne.... diyerek hadisi verir ve "Abdullah b. Amr" der. Sonra İbni Ebî Şeybe der ki: Sonra ben bu hadisi Sûfyan b. Uyeyne'den bir daha duydum, o zaman da "Abdullah b. Ömer" dedi.[515]

Cafer b. Muhammed b. el-Ezher der ki: Bize Mufadel b. Gassân el-Ğallâbî sanıyorum Yahya b. Maîn'den nakletti ki: "Ebu'l Abbâs eş-Şâir, Abdullah b. Amr ve Abdullah b. Ömer'den Taif in fethi hakkın­daki haberi nakletmiştir. Doğrusu İbni Ömer olacaktır." Buradaki Ebu'l Abbas'ın asıl adı Es-Sâib b. Ferrûh olup Kinâne oğullarının kölesiydi.[516]

İbnü Lehi'a, Ebu'l Esved aracılığıyla Urve b. Zübeyr'den naklediyor: "Taif harbine Muhacir kadınlardan Havle binti Hakîm'de kocasıyla beraber katılmıştı. Bu Havle, hem Nebi (s.a.v.)'e biat edenlerden olup Bedir'den önce Osman b. Maz'ûn'un eşiydi. Resûlullah'ın yanma gelip, Taife karşı niye savaşa devam edilmediğini sordu. Efendimiz (s.a.v.):

"Şu ana kadar bize izin verilmedi. Burayı şimdi fethedeceği­mizi sanmıyorum" dedi. Kadın çıkarken Ömer (r.a.) ona rastlayıp; Peygamberin ona birşey anlatıp anlatmadığım sordu. Havle'de duydu­ğunu söyledi.

Bunu duyan Ömer (r.a.) cesarete gelip: "Yâ Resûlallah! Taif hal­kına beddua etsen ve saldırıyı sürdürsen, belki Allah fethi nasib eder. Senin ashabının sayısı da çok. Bu şekilde hapis gibi kalmak onlara a-ğır geldi. Geçim de zorlaştı" dedi.

Efendimiz Ona da izin verilmediğini söyleyince, Ömer: "Peki in­sanlara yarın gidene kadar bineklerini otlatmaya bırakmamalarını emredemez miyim?" deyince Nebi (s.a.v.) "tabi" buyurdu. Ömer de bunu ashaba duyurdu. Ertesi gün yola çıktılar.) Nebi (s.a.v.) yola çıkarken hayvanına bindiğinde:

Allah'ım onlara hidayet ver ve onların rızıkları için bize kifayet ver" buyurdu."[517]

İbni İshâk derki: Bana Abdullah b. Ebî Bekr ile Abdullah b. el-Mikdem, kendilerinin yetiştiği Sakif ten bir takım adamların şöyle an­lattıklarım haber verdiler: Resûlullah (s.a.v.) Taifı otuz gün veya otuz güne yakın bir süre muhasara etti. Sonra onları bırakıp oradan Medi­ne'ye geldi. Ramazan ayında da Taif İllerin elçileri Nebi (s.a.v.)'e geldi ve Sakif liler Müslüman oldular.[518]






[501] Taİf: Mekke'nin seksen km. doğusunda iki bin metre yükseklikte bağlık, hurmalık ve narlıkları ile meşhur bir şehir olup, Arabistan'ın yaylasıdır. Taif Seferi için bak. Buhârî Meğazi 64/56; Müslim 1778; Vâkidî 3/922; İbni Sa'd 2/158; Taberî 3/82; İbni Hişâm 4/148; Urve Meğazî 216; Halife b. Hayyat 89 Mu'cemü'l Buldan 4/11, 12; Cevamius-Sîre 242; Eddürer fı'l meğazî 243; Beyhakî Delâil 5/156; Ya'kûbî 2/64; Ensâbü'I Eşraf 1/366; El-Muhabber 115.
[502] İbni Sa'd 2/158.

[503] İbni Sa'd 2/160 da bunu daha kısa olarak Miksem yoluyla İbni Abbas'tan nakle­der. Vakıdî ise dağınık dağınık verir. İbnü'I Cevzi ise olayı isnadsız anlatır. El-Muntazam 3/341; İmam Ahmed 1/248'de; İ. E. Şeybe Musannef 14/509'da Miksen yoluyla İbni Abbastan hadis metnini verir.

[504] Beyh. Delâil 5/157, 158; S. Kübra 9/84; Urve Meğazî s. 216; Vâkidî 3/929.

[505] İbni Hişâm 4/147; Taberî 3/84; Vâkidî 3/924.

[506] İbni Hişâm 4/149; Vâkidî 3/927; Beyh. Delâil 5/158.

[507] Beyhakî Delâil 5/159; Ebû Dâvûd 3965; Müsned 4/113 ve 384; Tirmizî 1689; Nesaî S. Kübrâ 4351; Nesaî Mücteba 7/104; Bey. S. Küb. 10/272; Hakim 2/121, 3/50; İbni Ebî Şeybe 5/309; İbnü Ebî Necih burada iki hadis daha serdeder ki mü­ellif onu mevzu dışı olduğu için buraya almamıştır.

[508] Dörtle gelir sekizle gider tabirini eski âlimler bilhassa İbni Hacer uzun uzun an­latmış.  Bu söz kadının tonbul olup göbek etinin kıvrılmış olmasıyla -belki göğüsleride kasdedilerek, "dörtle gelir sekizle gider" diye ta'bir edilmiştir.

[509] Buhârî 64/56, H. no: 5887, 4354 ve 5235; Müslim 2180/32; Muvatta 544 h. no: 1453; Beyh. Del: 5/160; Tab. Kebîr 9/12; Bey. S. Küb. 7/96, 8/223; Humeydî 297; Ebû Ya'lâ 12/6960; Müsned 6/290; 318; Ebû Dâvûd 4929; İbni Mâce 1902, 2614.

[510] Parentez arası manayı tamamlamak için Vâkidî'den ilavedir.

[511] Vâkidî 3/927, 928; B. Delâil 5/161.

[512] Metin bu şekilde Beyhakî Delâil 5/164, 165'tedir; Vâkidî 3/298'de biraz değişikçe anlatır. Parantez arası Vâkidî ve Beyhakî metnindendir.

[513] Bu isnad ve Metin Zehebi'nin gördüğümüz gibi birçok şeyhi vasıtasıyla İbni Ö-mer'e varan Âli bir isnadıdır. Rivayette hadis kitabı yazarlarından meşhur kimse yoktur.

[514] Müslim bu rivayeti İbni Ebî Şeybe'den nakleder. Oysa İbni Ebî Şeybe Musannefınde 14/507 bizzat "İbni Ömer" diye alır.

[515] Beğavî'nin bu rivayeti için bak Beyhakî Delâil 5/168.

[516] Beyhakî Delâil 5/168, Hadisin Metni için Bak. Buharî Meğazî h. no: 4325; Müs­lim 1778; İbni E. Şeybe 14/506; Müsned 2/11; Said b. Mansur Sünen 2763; Mumeydi Müsned 706.

[517] Beyhakî Delâil 5/168, 169; Bu Mürsel bir haberdir. Zira Urve bunu kimden aldı­ğım söylemiyor. Ancak Efendimizin: "Allah'ım Sakîf Iilere hidayet et" buyurduğu sabittir. Bak. Tirmizî 3942; İmam Ahmed Müsned 3/343; İbni Sa'd 2159; Vâkidî 3/937; İbni Hişâm 4/152; İbni Ebî Şeybe 12/201, 14/308; İbni Ebî Şeybe'nin 18800 nolu Hadisi Ebu'z-Zübeyr'in Cabir (r.a)'tan nakli ise, Beyhakî'dekı anlamca çok yakındır. İbni İshak'ın senetsiz verdiği bilgide böyledir.

[518] Beyh. Delâil 5/169; Taberî Tarih 3/97.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 4/286-294


Konu Başlığı: Ynt: Taif seferi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 24 Ağustos 2021, 19:44:59
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Taif seferi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 03 Eylül 2021, 02:48:00
Aleyküm Selam. vesileniz ile bir çok bilgiler ediniyoruz elhamdülillâh
Allah sizlerden razı olsun kardeşim