> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Tarihül-İslam > Selmanı Farisî nin kıssası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Selmanı Farisî nin kıssası  (Okunma Sayısı 2006 defa)
26 Nisan 2011, 13:02:31
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 26 Nisan 2011, 13:02:31 »



Selman-I Farisî'nin Kıssası


İbni İshak derki: Bana Âsim b. Ömer- Mahmud b. Lebîd aracılı­ğıyla İbni Abbas (r.a.)tan aktardı ki: Selman-ı Farisî bana şöyle an­lattı.

-Ben Isfahanlı bir acem olup, Cey denen bir köyden idim. Babam köyünün Mecusî din âlimi ( Dekkân) idi. Beni çok severdi. Öyle ki çocuklarından ve mâlik olduğu şeylerden beni sevdiği gibi hiç bir şeyi sevmezdi. Bu sevgisi beni bir evde Cariyenin hapsedildiği gibi hapsetmesine kadar vardı. Ben o devre Mecusîlik dini ile iştigal edip (onlarda bir nevi dini bir mevki olan) ateş bekçisi ( Katan) olup ateş yakardım.[253] Hiç bir vakit sönmesinme fırsat vermezdim. Ben bu halde işime devam ederken insanların ne ile ilgilendiğini hiç bilmez sadece kendi yaptığımı bilirdim. Bir gün babam kendine bir ev yapmaya başladı. Kendisinin bir takım işini yürüttüğü küçük bir çiftliği vardı. Beni çağırıp: "Oğulcuğum! Gördüğün gibi şu evle uğraşmak beni çift­liğimle ilgilenmeden alakoydu. Halbuki orası ne oldu mutlaka bilmem gerek. Oraya git de şöyle şöyle yapmalarını işçilere emret. Kendinide tamamen benden kaybetme.[254] Eğer sen benden başka bir şey için kendini gizleyecek olursan seni aramak beni her işimden alakoyacak" dedi. Bende çiftliğe niyetle yola koyuldum. Yolda Hırıstiyanlara ait bir kiliseye rastladım, seslerini işitip, "buda ne?" dedim. "Bunlar hı-rıstiyanlardır, namaz kılıyorlar" dediler. İçeri bakmaya girdim. Halleri hoşuma gitti. Vallahi ben onların yanında otururken güneş batmış.

Babam ise her tarafa beni aramaya adam yollamış. Nihayet orada geceleyip ertesi gün çiftliğe gitmeden doğru babama gittim. Bana "neredeydin?" dedi.

-Hınstiyanlara uğradım. Namaz ve dûâlan hoşuma gitti. Nasıl ibâdet ettiklerine bakmaya başladım, dedim. Babam, "Oğulcuğum! Senin ve atalanyın dini onlannkinden daha iyi" dedi. Bende, "Hayır! Vallahi o din onlannkinden daha iyi değil. Onlar Allah'a ibâdet eden, ona dûa edip ona namaz kılan bir toplum. Biz ise ateşe tapıp onu elimizle yakıyoruz. Bırakınca sönüyor" dedim. Babam durumumdan korkup ayağımı zincire vurup beni hapsetti. Bende bu Hırıstiyanlara haber yollayıp "sizin amel ettiğiniz bu dinin aslı nerde?" diye sor­durdum. "Samda" dediler. "Oradan yanınınza gelen olursa bana haber verin" dedim, "olur" dediler.

Nihayet onların tüccarlarından bir kaç kişi gelince bana haber verdiler. Ayağımdan demirleri çıkarıp onlara katıldım. Birlikte Şam'a geldim ve "Bu dinin en üstün adamı kimdir" dedim "kilisenin sahibi (mal sahibi anlamına değil) olan Papaz" dediler. Ona gelip, "Ben kili­sende seninle beraber olmak istiyorum. Orada Allah'a seninle beraber kulluk eder ve senden iyi şeyler öğrenirim" dedim. O da "Sen benim­le olabilirsin" dedi. Bende onunla kaldım. Bu papaz ahlaksız biriydi. İnsanlara sadaka vermeyi emredip teşvik ederdi. Onlarda sadakayı toplayıp ona getirdiklerinde onları depolayıp fakirlere vermezdi. Du­rumunu görünce ona müthiş öfkelendim. Fazla geçmeden O öldü. Onu defnetmeye geldiklerinde onlara "Bu papaz kötü huylu biriydi. İnsanlara sadaka vermeyi emrederde onu depo ederdi" dedim. "Deli­lin ne?" dediler. "Size hazinelerini çıkarabilirim" deyip altın ve gü­müş dolu yedi küp altını onlara çıkanverdim. Bunu görünce "Vallahi bu herif asla defnedilmez" dediler. Onu astılar, ve taşa tuttular. Baş ka birini getirip onun yerine geçirdiler. Hayır, Vallahi yâ İbni Abbas! Beş vakit namazını kılan kimselerden ondan daha faziletli, daha ça­lışkan, dünyaya hiç aldırmayan, gece ve gündüz durmadan didinen birini görmedim. Ondan önce hiç bir şeyi daha fazla sevdiğimi bil­miyorum. Ben onunla bu minval üzere yaşayıp gidiyorken ölümü ge­lip çattı. Ona:

"Gördüğün gibi sana da Allanın emri gelmiş durumda. Bana ne emredersin, kime gitmemi tavsiye edersin" dedim. Bana, "Ey oğul! Vallahi Musul da bulunan bir kişi dışında kimse tanımıyorum. Sen

ona git. Onuda aynen benim halim gibi bulacaksın." dedi.

O ölünce, Musul'a geldim ve arkadaşına gittim. Onuda gayreti ve zühdünde aynen önceki gibi buldum. Ona, "Falanca beni sana va­siyet etti" dedim. Bana, "Sen burada kal ey oğul" dedi. Ölüm gelip çatana kadar aynen arkadaşının durumunda olduğu gibi yanında kaldım. Ölümü belirince, "Beni sana falanca vasiyet etmişti. Allanın emrinin sana geldiğini görüyorsun. Bana kimi tavsiye edersin?" de­dim. "Vallahi Nusaybin de bulunan biri dışında tavsiye edecek birini bilemiyorum" dedi. Ölüpte defnolunca diğerine katıldım. Onun yanın-dada diğerlerindeki hal üzere eğleştim. Nihayet önada ölüm gelip çattı. Bana Rum diyanndaki Ammûriye'den bir adamı tavsiye etti. Onun yanına geldiğimde onuda aynı hal üzere buldum. Onun yanında kaldım ve çalıştım. Hatta bir miktar koyun ve biraz sığırlarım me­ydana geldi. Sonra önada Ölüm gelip çattı. Bende onunla konuştum. Bana dediki:

Ey Oğul! Bizim yaşadığımız dini aynen yaşayan kimse kaldı mı, İşte Vallahi bunu bilemiyorum. Ama Harem'den çıkacak olan pe­ygamberin gelme zamanı yaklaştı. Onun göçeceği yer iki kara taşlık (Hârrâ-i Şarkıyye ve hârrâ-i ğarbiyye) arasında kır, hurmalık bir yer olacaktır. Onda gizlenmesi imkansız bir takım alâmetler vardır. İki omuzu arasında Peygamberlik mührü olacaktır. Hediye kabul eder ama sadakayı kabul edip yemez. Eğer sen o ülkeye ulaşma İmkanı bulursan öyle yap. Çünkü O nun zamanı sana ulaşacak.

Onuda defnettiğimizde, Arab tüccarlarından Kelb kabilesine mensub bir takım adamlar bana uğrayıncaya kadar orada eğleştim. Onlara, "Beni arab topraklarına götürün, size şu koyunlarla sığırları­mı vereyim" dedim. "Olur' dediler. Bende onları, onlara verdim böylece kervana benide aldılar. Vâdi'l Kurâ'ya[255] getirdiklerinde bana zulmedip beni Vâdi'l Kura'da yahudi birine köle olarak sattılar. Val­lahi hurma ağaçlarını görünce o papaz arkadaşımın bana sıfatını an­lattığı yer olurmu diye ne kadar ümitlendim. Ama bu gerçekleşmedi.

Nihayet Kureyzâ oğullarından biri gelip beni satın aldı. Benimle yola çıkıp Medine'ye geldik. Vallahi orayı görür görmez sıfatından tanı­dım. Köle olarak orada sahibimin yanında kaldım.

Bu sırada Allah Mekke'de peygamberini göndermiş. Ama bana onun faliyetine dair bir şey anlatılmıyordu. Ben zaten bir köleydim. Nihayet Nebi (s.a.v.:) Küba'ya geldi. Ben sahibimin hurma bahçesinde çalışıyorum. Vallahi ben bahçede iken birden sahibimin amca oğlu gelip: "Yâ Fûlân! Allah Benî Kayle'yi[256] kahretsin.! Vallahi onlar şimdi Mekke'den gelen bir adamın etrafında toplandılar. O kendinin pey­gamber olduğunu iddia ediyor" dedi. Vallahi bu sözü duyar duymaz beni sıtma titretmesi gibi bir titreme tuttu. Hatta (o zaman ağaçta olduğum için) sahibimin üzerine düşeceğim sandım. Ağaçtan süratle inip "bu haberde ne?" dedim Sahibim elini kaldırıp bana sert bir to­kat attı, ve "Bundan sana ne hadi işine bak'" dedi. Bende :

-Yok bir şey ancak bir haber duydumda onu bilmek İstedim de­dim.

Geceyi geçirdiğimde yanımda biraz yemek vardı. Onu alıp Rasûl-lullah'a geldim. O Küba'daydı. Ona:

"Bana ulaştığına göre sen salih bir insansın. Senin beraberinde garib arkadaşların varmış. Yanımda biraz sadaka malı vardı. Bu bel­dede ona en fazla hak sahibi sizi görüyorum, onu alın ve yeyiniz1' dedim. Rasülullah elini çekip arkadaşlarına "yeyiniz" buyurdu. (Ken­di yemedi) Kendi kendime "bu (işittiğim) Peygamberlik sıfatlarından biri" dedim. Sonra geriye döndüm.

Allah Rasülü de Medine'ye hareket etti. Biraz birşeyler biriktirip sonra ona getirdim ve "bu hediyedir' dedim. O da bunun üzerine on­dan yedi, Ashabı da yediler. Ben kendi kendime "İşte buda ikincisi" dedim. O bir cenaze uğurluyorken yine ona geldim üzerimde iki hülle vardı. Peygamber, ashabı arasındaydı. Sırtındaki mühre bakmak için arkasına dolaştım. Benim arkasına doğru yöneldiğimi görünce bana anlatılan bir şeyi tesbit etmek istediğimi anladıda ridasını sırtından kaldırdı.  Bende iki omuzu arasındaki mühre baktım. Tıpkı arkadaş imin anlattığı gibiydi. Üzerine kapanıp öpüp ağlıyordum. Bana:

"Yâ Selmân? şöyle dön" buyurdu. Dönüp önüne oturdum, (kıssa­mı anlattım}! Rasûlullahın bunu ashabının duyması hoşuna gitmişti. Yâ İbni Abbasî Sana anlattığım gibi onlarada anlattım. Kıssamı biti­rince Rasülullah (s.a.v.) "Yâ Selmân! Sahibinle (hür­riyetin için) yazılı anlaşma yap'" buyurdu. Bende sahibimle onun adı­na yetiştirivereceğim üç yüz hurma ağacı ve kırk okka gümüş karşılı­ğında anlaşma yaptım. Sonra Rasülullah "Hurma için arkadaşımıza yardım edin" buyurdu. Bunun üzerine Rasûlullah'ın ashabı gücüne göre otuzar yirmişer ve onar hurma fidanı yardımda bulundular. Son­ra Rasülullah (s.a.v.) bana:

Yâ Selmân git ve kaz. İşini bitirince (sakın hemen dikmeye kalkma! ön­ce) bana haber ver. Ta'ki onları elimle ilk önce ben dikeyim, buyur­du.

Ben yalakları[257] kazdım. Ashab da bana yardımda bulundu. Ben böylece fidanların konabileceği bir yer kazdım. (Sonra gelip "Yâ Ra­sülullah! Biz işimizi bitirdik'1 dedim.) Efendimiz de benimle çıktı. Biz Rasulullah'a dikeceği fidanları getiriveriyorduk. O da onları eliyle di­kip toprağını düzledi. Bereketine dûâ etti. Onu gönderene yemin ol­sun ki bir tek fidan bile kurumadı.

Borç olarak üzerimde dirhemler kalmıştı. Adamın birisi maden­lerden birinde ele geçirdiği yumurta gibi bir altını Efendimize getir­miş. O da: "Farslı nerde?" diye sormuş. Yanına çağınldım. Bana "Şunu al Yâ Selmân! üzerindeki borcunu öde" buyurdu. Bende: "Benim borcumun yanında bunun ne yeri olur" dedimde, Efendimiz (s.a.v.): "Muhakkak Allah bununla se­nin borcunu ödeyecek" buyurdu. Selman'ın canı elinde bulunan Al­lah'a yemin ederimki, ben bu altından onlara kırk okka onlara tartı-verdim ve ödedim. Selmân da hür oldu.

Bu zamana kadar kölelik beni öylesine bağlamıştı ki, Bedir'de de Uhud'ta da bulunamamıştım. Sonra azad olunca Hendek harbine...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Selmanı Farisî nin kıssası
« Posted on: 27 Nisan 2024, 06:36:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Selmanı Farisî nin kıssası rüya tabiri,Selmanı Farisî nin kıssası mekke canlı, Selmanı Farisî nin kıssası kabe canlı yayın, Selmanı Farisî nin kıssası Üç boyutlu kuran oku Selmanı Farisî nin kıssası kuran ı kerim, Selmanı Farisî nin kıssası peygamber kıssaları,Selmanı Farisî nin kıssası ilitam ders soruları, Selmanı Farisî nin kıssasıönlisans arapça,
Logged
03 Kasım 2021, 00:31:29
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.958


« Yanıtla #1 : 03 Kasım 2021, 00:31:29 »

Esselâmü Aleyküm. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun
Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes