๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:58:59



Konu Başlığı: Şehitlerin defni
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:58:59
Şehitlerin Defni

 

Yunus b. Bükeyr, Hişam b. Urve aracılığıyla babası Urve'nin şöyle dediğini rivayet eder:

- Uhut günü Safiyye beraberinde Hamza'ya ait iki elbiseyle gelmişti. Rasûlüllah (s.a.v.) Onu görünce, Hamza'yı bu halde görmesini arzu et­medi, Onun Hamza'mn yanma gelmesine engel olup elbiseleri de aİ-ması için oğlu Zübeyr'i gönderdi.

Hamza'nm yanı başında yatan ensarlı bir şehit daha vardı. Ashâb Hamza'mn yada ensarhnm ayrı muameleye tabi olmasını arzu etmediler. Nebî (s.a.v.) de: "O elbiseleri ikisi arasında kurra atın. Elbr-senin iyisi kime çıkarsa o onun olsun" buyurdu. Kur'a çektiler. Böyle­ce Hamza bir elbiseye, Ensarlı da öbür elbiseye kefenlendi.[365]

Yunus b. Büheyr, İbni İshâk'tan nakleder: Bana Zührî Abdullah b, Sa'lebe b. Suayr (r.a.)'m şöyle dediğini anlattı:

- Rasûlüllah (s.a.v.) Uhut şehitlerinin başucuna gelip dikilince:

"Kıyamet günü bunların şahidi ben olacağım. Allah yolunda yaralanan hiç bir kimse yoktur ki, Kıyamet günü Allah onu yarası kan akıtarak diriltmiş olmasın. Kanın rengi kan renginde kokusu ise misk kokusu gibi olur. Cenazeler arasında defnederken hangi­sinin daha fazla Kur'an bildiğine iyi dikkat edin. Kur'an'ı fazla bileni Kabirde yanındaki arkadaşın (imamı gibi) önüne yatırın" buyurdu. Böylece Uhut şehitleri bir kabre ikişer üçer defnedildiler.[366]

İbni İshâk anlatıyor: Bana babam Seleme oğullarından bir kısım insanlardan Rasûlüllah (s.a.v.)'in Amr b. el-Cumûh ve Abdullah b. Hıram (r.a.)'lar şehit oldukları zaman:

"Aralarını birleştirin (aynı kabre koyun). Zira onlar dünyada da aynı safta idiler" buyurmuş olduğunu haber verdi.[367]

İbni İshâk derki: Yine babam bana Ensardan bir kısım şeyhlerin şöyle dediğini haber verdi:

- Muaviye (kendi hilafeti zamanında) şehitlerin kabirlerinden ge­çen su kaynağını kazdırdığı zaman biz yardıma çağrıldık. Su Amr b. Cumuh ile Abdullah b. Amr b. Haram'm kabirlerine akıyordu. Hemen gelip onları kabirlerinden çıkardık. Üzerlerinde kefen olarak sadece bir bürde vardı. Oda onların başını örtmüş ama ayaklarına yetmediği için ayaklarına ot örtülmüştü. Biz onları oradan çıkardığımızda sanki daha dün defnedilmiş gibi bükülmüş bir halde yatıyorlardı.[368]

Hammad b. Zeyd, Eyyûb es-Sahtiyânî aracılığıyla Ebû'z Zübeyr'in Câbir (r.a.)'den şöyle dediğini nakleder:

- Muaviye Uhut'taki su kaynağını Medine'ye akıtma işlemine başla­dığı zaman uhut günü şehit olanlarımızın kabirlerini değiştirme çalış­masına katılmaya daVet edildik. Kabirlere gelip onları çıkardık, par­makları bükülmüş henüz daha taptaze (derileri kuramamış) idi. Oysa Uhut'tan takriben kırk yıl sonra idi. Ravi Hammad derki: Bu hadis hakkında bir arkadaşım şu ilaveyi söyledi. "Kazarken kazma Hamza (r.a.)'mn ayağına dokununca kan çıkmaya başladı."[369]

Süfyan b. Uyeyne, El-Esved- Nübeyh el-Anezî isnadıyla Câbir b. Abdillah (r.a.)'ın: "Rasûlüllah (s.a.v.), uhut şehitlerinin -başka yere defnedilmeye götürülenlerini- şehit oldukları meydana geri götürül­melerini emretti." dediğini rivayet eder.[370]

Ebû Avâne derki: Bize Esved b. Kays, Nübeyh el-Anezî aracılı­ğıyla Câbir (r.a.)'in şöyle dediğini haber verdi:

-  Rasûlüllah müşriklerle savaşmak üzere Medine'den yola çıkmış idi. Babam bana: "-Oğulcuğum- Bizim işimizin sonu ne olacağını bilmek için gözlemciler arasında bulunman gerekmez. Vallahi, ben öldükten sonra geriye bir sürü kızım kalmayacak olsaydı, seninde be­nim gözümün önünde şehit edilmeni ne kadar isterdim" dedi. Ben gözcüler arasındayken birde baktım ki, halam, babamla dayımı(n cenazelerini) bir su devesine yüklemiş geliyor. Ben de onlarla birlikte

zelerini) bir su devesine yüklemiş geliyor. Ben de onlarla birlikte Medine'ye girdim. Onları oradaki aile mezarlığımıza defnedecektim. O esnada bir tellâl: "Dikkat, Dikkat! Rasûlüllah (s.a.v.) şehitleri geri götürüp şehit düştükleri yere defnetmenizi emrediyor" diye bağırarak gelüi. Bizde onları geri götürüp öldükleri yere defnettik.

-  Muaviye'nin hilafeti döneminde bir adam bana gelip: "Yâ Câbir! Vallahi Muaviye'nin işçileri babaym kabrini deştiler, vücudunun bir tarafı açıkta kaldı" dedi. Hemen babamın kabrine geldim, baktım ki, hala ilk defnettiğim günkü gibi, harpte aldığı yara dışında vücudunda herhangi bir bozulup değişme olmamıştı. Ben babamın üzerine toprak atarak tekrar gömdüm.[371]

Hüseyin el-Muallim, Ata aracılığıyla Câbir (r.a.)'den şöyle anlat­tığını rivayet eder:

-  Uhut harbi gelip çatınca babam: "ben öldürüleceğimi sanıyorum. Kendimden geriye Allah Rasûlünün haricinde senden daha aziz bir kimse bırakmıyorum. Benim borçlarım var, sen onları öde ve bacıla­rına da hayırlı şeyler tavsiye et (onlara iyi bak)" dedi.

Harp sabahı ilk şehid olan babam idi. Babamla beraber bir baş­kasını da aynı kabre defnettim. Sonradan babamı bir başkasıyla aynı kabre koymam hoşuma gitmedi. Altı ay aradan sonra onu kabrinden çıkardım. Baktım ki, kulağındaki ufak bir şey hariç sanki kabre ilk koyduğum günkü gibi idi.

Hadisi Buharı rivayet etmiştir.[372]

Zührî, Abdürrahman b. Ka'b b. Malik aracılığıyla Câbir (r.a.)'den şöyle naklediyor:

- Rasûlü Ekrem (s.a.v.) Uhut şehitlerinden ikişer kişiyi aynı kefene sarıyor ve: "Bunların hangisi daha fazla Kur'an biliyor?" diye soru­yordu. Eğer bunlardan birine "şu" diye işaret eden oluyorsa onu Lah­din ön tarafına koyuyordu. Rasûlüllah orada: "Ben Kıyamet günü bu topluluğun şahidi olacağım." buyuruyor ve şehitlerin kanlarıyla defnedümelerini emir verip üzerine cenaze namazı kılmıyordu ve cenaze gibi yıkanmıyorlardı,

Buharı bu hadisi Kuteybe -Leys isnadıyla Câbir'den nakleder.[373] Eyyûb-u Sahtiyanı, Humeyd b. Hilal aracılığıyla Hişam b. Amir'in şöyle dediğini nakleder:

. - Uhut günü ashab, "Yâ Rasûlellah! Zaten yaralanmıştık, kabir kaz­maya takatimiz de kesildi, nasıl yapmamızı emredersin" dediler. Nebî (s.a.v,) de:

Kabri kazıp genişletin ve derinleştirin. Bir kabre iki üç kişi ko­yun, içlerinde Kur'an bilgisi fazla olanı öne koyun" buyurdu.

Bazı hadis âlimleri bu isnadı; Humeyd b. Hilal -Said b. Hişam b. Amir- babası Hişam b. Amîr şeklindede verirler.[374]

Şu'be, İbnü'l-Münkedir'den naklediyor: Câbir (r.a.)'i şöyle derken işittim: Uhut günü babam şehid edilince ağlamaya başladım, bir yandanda yüzündeki örtüyü kaldırıyordum. Rasûlüllah'ın ashabı beni "yapma" diye men ediyorlardı ama Rasûlüllah (s.a.v.) ise beni menet-medi ama: Halam Fatıma ağlayınca:

İster ağla ister ağlama Melekler, onun cenazesi kalkana kadar onu kanatlarıyla gölgelen d irmeye devam edeceklerdir" buyurdu.[375]

Bu hadisi Buharî ve Müslim nakletmişlerdir.

Buharî'nin naklettiği Câbir hadisine göre; Rasûlüllah (s.a.v.) Uhut şehitlerinin yıkanmadan, kanları ile defnedilmelerini emredip üzerle­rine namaz kılmamıştır. îki kişiyi bir kefene sarıyor, sonrada: "Bunla­rın hangisi daha fazla Kur'an ezberlemiş?" diye soruyor, kendisine onlardan biri işaret edilince, onu Lahdin ön tarafına geçiriyordu.[376]

Ali b. el-Medînî anlatıyor: Bize Musa b. îbrâhîm el-Ensârî anlattı ki, kendisi Talha b. Hıraş'tan "ben Câbir (r.a.)'i şöyle derken duydum" demiş:

- Rasûlüllah (s.a.v.) yüzüme bakıp, "seni pek tasalı görüyorum se­bebi ne?" dedi. Bende, "Yâ Rasûlellah! Babam şehid edildi. Bana bir sürü bakacak yetim çoluk çocuk ve Ödenecek borç bıraktı" dedim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.):

"Sana haber vereyim mi? Allah (c.c.) kimseye perde arkası ha­ricinde konuşmamıştir. Şu kadar varki senin babanla yüz yüze konuşup ona: "Ey kulum, benden isteyeceğini iste de sana vere­yim" buyurdu. Babanda, "Ey Rabbim, ben senden, benî yeniden dünyaya dönderip ikinci kere senin yolunda Öldürülmeyi isterim" dedi. Allah (c.c.) de; "Ölenlerin artık dünyaya bir daha geri dön­meyeceği, hükmünü ben daha önce vermiştim" buyurdu. Baban da; "Yâ Rabbi! Bunu benden sonrakilere tebliğ edebileyim" dile­ğinde bulundu da Onun bu isteği üzerine Allah, "Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın. Bilakis Rableri katında rızıklanmakta olan dirilerdir. (Al-i İmran: 169)" âyetini inzal buyurdu.[377]

Bu olayın bir benzeri de Urve kanalı ile Hz. Aişe'den rivayet edil­miştir.[378]


Abdullah B. Amr B. Haram (R.A.)

 

Câbir'in babası Abdullah (r.a.), Ensar'm liderlerinden olup Bedir harbine katılanlardan İdi. Akabe gecesindeki Nakîb (deleğe)lerden biriydi. Adı Abdullah olup mesebî "İbni Amr b. Haram b. Sa'lebe b. Haram b. Ka'b b. Ğunm b. Ka'b b. Seleme" şeklindedir. Annesi Sele­me oğullarından Kays kızı Er-Rubâb'dır. Akabe Bey'atmda oğlu Câbir'Ie birlikte bulunmuştur. Allah onlardan razı olsun.[379]




[365] Müsned I/I65; Keşfin Estâr an Zevâidi'l Bezzar 2/328; Beyhakî Delâil 3/290.

[366] İbni Hişam 3/172; İmam Ahmed Müsned 3/297, 5/431; İbni Ebî Şeybe 14/405.

[367] İbni Sa'd 3/562; İbni Hişam 3/172; Beyh. Delâil 3/291; Taberî 2/26.

Vakîdî'den nakled Beyhakî bu hususta şunları nakleder:

- Uhut günü Allah Rasûlü "Abdullah b. Amr ile Amr b. Cumuh'u aynı kabre koyun. Bu dünyada birbirini seven şu iki dostu aynı kabre defnedin" buyurdu. Onların cesetleri bu­lundu^ zaman tanınmıyacak kadar parçalamışlardı. Abdullah b. Amr kırmızı benizli dö­kük saçlı ve kısa boylu idi. Amr b. Cumuh da uzun boyluydu. Bu şekilde tanınıp defne­dildi. Daha sonra sel onların mezarlarını yırtınıştı. Zîra kabirler sel yata_ına çok yakın idi. Nakledilmek İçin kabirleri açıldı. Üzerlerinde sadece çizgili birer kumaş vardı. Abdullah­'ın eli yaralanmıştı. Öbür eli yaranın üzerinde duruyordu. Elini çektiklerinde kan akmaya başladı, eli tekrar yerine konulunca kanda durdu.

Kefenleri sadece baş taraflarına yetti İçin ayakları üzerinde ot vardı. Aradan kırkaltı yıl geçmesine ra_men ne bez ne ot çürümüştü. Cabir ölülere misk sürelİmmi diye istişare ettMnde ashab bunu kabul etmedi. Muaviye Medine'ye su kanalı kazdırırken tel­lalı: "ölüsü olan Uhud'a gelsin" diye ilan etti. İnsanlar ölülülerini daha yeni gömülmüş ta­ze olarak çıkardılar. Birine kazma de_ince kan çıkmaya başladı. Bunu gören Ebû Saîd el-Hudrî: "Bunu gören hiç kimse şehitlik gerçeni artık inkâr edemez" dedi.

[368] Üst kaynak.

[369] BeyhakîDelâil3/291.

[370] Müsned 3/298; Ebû Davud; Nesâi 4/79; İbni Mace   .

[371] Müsned 3/297 Beyhakî Delâil 3/292, 293; Ebû Davûd   ; Ebû Avâne ; İbni Sa'd 3/562.

[372] Buharı Cenaiz 23/77 Hadis no 135!; Beyhakî Delâil 3/294; İbni Sa'd 3/563.

[373] Buharı Cenaiz 23/72; Megazî 64/26; Beybakî Delâil 3/295; İbni EM Şeybe 14/405; Müsned 5/431; İbniSa'd 3/562.

[374] Ebû Dâvud Cenaiz h. no 3215, 3216, 3217; İbni Sa'd Tabakat 2/44; Tirmizî Cihad h. No 1713; Müsned 4/20; Nesâî 4/81, 83; İbni Mâce 1560; Hatib Tarib-i Bağdad 8/68, 69; Beyhakî Sünen 4/34, 234; B. Delâil 3/296, 297; Said b. Mansur Sünen 2582; Ebû Nuaym Hılye 9/30.

[375] Buharı Meğazî 64/26. H. no 4080; Müslim Fazailü's Sahabe 44/26. hadis no 130; Bey. Delâil 3/297; Nesâî 4/13; İbni Sa'd 3/561.

[376] Buharî Meğazî 64/26. Babü me kutile minel müslimin yevme Uhut.

[377] Beyhakî Delâil 3/298; Tirmizî 3010; İbni Mace 190, 2800.

[378] Beyhakî Delâil 3/298; Hâkim 3/207; İbni Ebî Asma Sünne 1/267.

Hz. Âişe derki: Efendimiz, Cabir'e: "Yâ Câbir! Seni müjdeleyeyim mi? Buyurunca "evet, Allah seni hayırla müjdelesin" dedi. Efendimiz şöyle buyurdu:

- Hissedebildinmi? Allah babanı diriltti ve ona; "Kulum benden dilediğini temenni et, onu sana vereceğim" buyurdu. Babanda, "Yâ Rabbi! Sana gerçek bir kulluk edemedim... dedi. Hadisin gerisi yukardaki gibidir.     

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/290-296

[379] Abdullah b. Haram (r.a.)'m terceme-i hali için bak İbni Abdi'I Ber el-tstîab 2/339; Üsdül Gabe İbni Sa'd 3/561; Zehebî Siyer-i A'Iam'in nülula, Zehebî Tecrid. İbni Hacer el-tsabe 2/350 Terceme no 4838.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/296


Konu Başlığı: Ynt: Şehitlerin defni
Gönderen: Mehmed. üzerinde 16 Ekim 2021, 19:11:33
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Şehitlerin defni
Gönderen: Sevgi. üzerinde 17 Ekim 2021, 06:59:48
Aleyküm Selâm. Bu bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
 Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah