๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 10 Nisan 2011, 15:34:48



Konu Başlığı: Sancaktar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 10 Nisan 2011, 15:34:48
Sancaktar




Katâde der ki: Bedir savaşında diğer savaşlarda Peygamberin san­caktarı daima Ali idi.[1049]

Ebu Hüreyre ve diğerleri anlatıyor: Hayber savaşında Peygamber (s.a.v.) ashabına "Sancağı Allah ve Rasulünün kendisini sevdiği, kendi de Allah'ı ve Rasulünü seven birine vereceğim. Allah fethi onun eliyle nasip edecek." buyurdu. Hz. Ömer der ki: O gün bu hadisi duyana kadar idareciliği sevmemiştim. Sonra Peygamber (s.a.v.) Ali'yi çağırıp ona verdi. Hadisin gerisini Ebu Hüreyre anlattı. Bu haber Hayber savaşı ile ilgili bölümde çeşitli rivayetleri ile bahsedilmiştir.[1050]

Muhammed b. Abdurrahman b. Ebi Leyla -Minhal isnadıyla Abdurrahman[1051] b. Ebi Leyla'dan nakleder: Babam Abdurrahman b. Ebi leyla geceleri Hz. Ali ile sohbet ederdi. Hz. Ali yazlık elbiseyi kışın, kışlık elbiseyi yazın giyebilen biriydi. Babama "Bunu Ali'den bir sor sana" demişler. O da sormuş. Hz. Ali de: "Ben Hayber savaşında göz ağrısına tutulmuştum. Rasulullah beni çağırtmıştı. Ya Rasulallah, ben göz ağrısına yakalandım, dedim. Rasulullah gözlerime "tuh" deyip ardından

Allah'ım ondan üşümeyi de sıcaklamayı da kaldır!" diye dua etti. O günden beri bir daha ne soğuktan ne de sıcaktan etkileniyorum." dedi.[1052]

Cürayr, Muğira isnadıyla Ümmü Musa'dan nakleder: Ben Hz. Ali'yi "Rasulullah (s.a.v.)'in başımı mesh edip gözlerime tükürmesinden sonra bir daha göz ağrısı ve baş ağrısına uğramadım." derken duydum.[1053]

Muttalib b. Ziyad, Leys- Ebu Ca'fer isnadıyla Cabir b. Abdillah'tan naklediyor:

-Hayber savaşında Hz. Ali kale kapısını söküp sırtına aldı kenara bıraktı. Müslümanlar da kapının üzerinden merdiven gibi üzerine çıkıp Hayber'in bu kalesini fethettiler. Daha sonra kapıyı yerine koymak için uğraştılarsa da kaldıramadılar. Ancak kırk kişi gelip yerine koya­bildi.[1054] Bu rivayeti Süddi'nin kızının oğlu olan İsmail (b. Musa) Muttalib'den rivayet eden tek kişidir.

İbni İshak "el-Meğazi" adlı eserinde Abdullah b. El-Hasen, ailesin­den biri aracılığıyla Rasulullah (s.a.v.)'in hizmetçisi Ebu Rafi'den bu konuda şunu nakleder: Rasulullah (sava), Hz. Ali'ye Hayber günü bayrağı verip savaşa yolladığında ben de Ali ile gitmiştim. Kaleye yaklaştığımızda kale halkı onunla savaşa çıktı. Yahudilerden biri kılı­cıyla ona vurunca Hz. Ali'nin kalkanının bağı kopup elinden fırlayıp çıktı. Hz. Ali kaledeki kapılardan birini söküp onu kalkan gibi kendine siper edip korundu. Kalenin fethini rabbimiz bize nasib edinceye kadar kapı elinde kaldı. Fetih olunca elinden attı. Biz gördüğüm kadarıyla sekiz kişiydik. Bu kapıyı yerinden çevirmek istedik ama çevirmeye gücümüz yetmedi.[1055]

Ğunder, Avf -Meymun (Ebu Abdillah) isnadıyla hem Berâe b. Âzib hem de Zeyd b. El-Erkam (r.a.)'tan, Rasulullah (s.a.v.)'in Hz. Ali'ye "Sen bana göre, Harun (as)'in Musa (as)'a göre durumu gibisin. Şu kadar ki sen Peygamber değilsin." buyurdu.[1056] Ebu Abdullah Meymun "Sadûk" dereceli biridir.

Bükeyr b. Mismâr, Amir b. Sa'd yoluyla babası Sa'd b. Ebi Vakkas'tan naklediyor: Muaviye b. Ebi Süfyan Sa'd'a (Hz. Ali'ye sövmesin söylemiş o da reddetmişti)

-Ebu Turab'a seni sövmekten alakoyacak ne oldu? dedi. Sa'd da: "Rasulullah (s.a.v.)'in onun hakkında söylediği üç şey var ki ben onları hatırladıkça asla ona sövmeyeceğim. O şeylerden bir tanesinin benim olması deve sürülerim olmasından daha iyi olurdu.

1-  Bir keresinde bir gazaya giderken Rasulullah onu kendi yerine vekil bırakmış idi. Ali de "Yâ Rasulullah beni (cihaddan   alakoyup) kadın ve bebeklerle beraber harpten geri mi koyuyorsun?" dedi de Nebi (s.a.v.)   de   ona   "Benim   yanımda   Musa'nın   yanındaki   Harun'un yerindeki bir mevkide olmaya razı değil misin. Ne var ki benden sonra peygamber yoktur." buyurdu.

2-  Ben Hayber günü Peygamberimizi "Bu sancağı Allah'ı ve Pey­gamberini seven, Allah ve Peygamberi de onu seven birine vereceğim." buyururken duydum. Hepimiz onu alma yarışına girdik. Nebi (s.a.v.) ise: "Ali'yi çağırın!" buyurdu. Ali gözleri ağrıyarak getirildi. Rasulullah  (s.a.v.) onun gözüne tükürdü ve sancağı ona verdi. Allah da fethi onun elinde nasib etti.

3- "Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı ça­ğıralım... Sonra Allah'a yalvararak Allah'ın lanetini yalancılara dileyelim." (Nisa 61) ayeti nazil olduğu zaman, Ali'yi, Fatıma'yı, Hasen'i ve Hüseyin'i çağırıp "Allah'ım işte bunlar ailemdir." buyurmuştu.[1057]

Hadis'in ravisi Bükeyr b. Mismâr'ı İmam Müslim "Hüccet" kabul ediyor. Tirmizi sahih garib der.

İbrahim b. Münzir el-Cizamî der ki: Bize İbrahim b. Muhacir b. Mismar, babası Mismar -Amir b. Sa'd isnadıyla babası Sa'd (r.a.)'tan şöyle nakleder: Sa'd der ki: Ama Vallahi ben -Mekke ile Medine ara­sındaki -Gadir Hum vadisinde Rasulullah (s.a.v.)'in pazu altlarından tutarak Hz. Ali'ye "Ey insanlar veliniz kim?" deyince onların "Allah ve Rasulu!" dediklerini, onun da "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir. Allah'ım onu veli kabul edene sen veli ol, ona düşman olana da düşman ol!" dediğini duydum.[1058] (Sa'd gerisini üstteki gibi anlattı.)

Ravi İbrahim'e Nesai (zuafasında) zayıf bir ravidir der.

Enes b. Malik (r.a.)'tan naklolunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) kızı Fatıma (r.a.)'ya (Ali'ye verdiği zaman Hz. Fatıma biraz isteksiz görü­nüp "Beni geniş karınlı gözü suluya mı vereceksin!" deyince) Nebi (s.a.v.) "Ben seni ashabın huyu en yumuşağı, islam olmada en kıdemli, ilimce en ileri olan biriyle evlendiriyorum." buyurdu. Bu haberin benzerini  Câbir'i  Cu'fî'de  İbnu  Bürayde  aracılığıyla  Bürayde'den rivayet eder. Cabir-i Cufî "metruk" bir ravidir.[1059]

El-Eclah el-Kindî Abdullah b. Bürayda aracılığıyla babası Bürayde'den naklediyor:[1060] Rasulullah (s.a.v.) Hz. Ali ve Hz. Halit b. Velid'e birer müfreze vererek Yemen'e yollamıştı. Onlara "Bir araya gelirseniz komutan Ali'dir. Yoksa herkes birliğinin komutanıdır." bu­yurmuştu. Düşmanla karşılaşıp müşrikleri yendik. Onlardan esirler al­dık. Ali bunlardan bir kadını kendine almıştı. Halid b. Velid de bir mektup yazıp benimle Peygambere gönderdi. İçinde Ali'ye hakaret yapıp şikayette bulunuyor ve bana da Nebi (s.a.v.)'e Ali hakkınnda fırsat eline geçmişken yapacağını yap, demişti. Ben Nebi (s.a.v.)'e ge­lince mektubu okudum ve Ali'ye verip veriştirdim. Baktım ki Pey­gamberin yüzü değişmiş. "Burası sığınılıp af istenecek bir makam. Beni bir adamın (Halid'in) emrine verip gönderdin. Ona itaat etmemi de emrettim. Bu yüzden onun bana verdiği görevi itaat olsun diye size tebliğ ettim." dedim. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) de: "Ya Bürayde "Ali'yi kötüleyip durma! Zira o benden, ben de ondanım. O benden sonra sizin velinizdir." buyurdu.[1061]

A'meş, Sa'd b. Ubeyde -Abdullah b. Bürayde isnadıyla Bürayde'den Nebi (s.a.v.) Efendimizin "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir." buyurduğunu nakleder.[1062]

Ğunder der ki: Bize Şu'be -Meymun Ebu Abdullah'tan Zeyd b. Erkam (r.a.)'ın şöyle dediğini haber verdi: Nebi (s.a.v.): "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir." buyurdu.[1063]

Bu sahih bir hadistir.[1064]

Ebu'l-Cevvâb,  Yunus  b.  Ebi  İshak babası  aracılığıyla Berâe b.

PrAzib'ten naklediyor: Rasulullah biri sağ yoldan diğeri sol yoldan giden iki müfrezeyi gazaya gönderdi. Birinde Ali (r.a.) diğerinde Halit b. Velid (r.a.) komutandı. Nebi (s.a.v.) onlara, "Savaş olacak olursa komuta Ali'dedir." buyurdu. Hz. Ali harp olunca oradaki bir kaleyi fethedip esirlerden cariyenin birini kendisine aldı. Halid b. Velid bu olayı bir mektupla Rasulullah (s.a.v.)'e bildirdi. Rasulullah (s.a.v.) mektubu okuyunca "Sen, Allah ve Rasulünü seven Allah ve Rasulünün kendisini sevdiği bir zata ne diyorsun?" dedi. Berae der ki: Ben de "Allah'ın gazabından Allah'a sığınırım." dedim. Ravi Ebu'l-Cevvab pika bir ravidir. Hadisi Tirmizi rivayet edip: "Bu hadis hasen derecelidir." diyor.[1065]

Ben Ebu'l-Meâlî Ahmed b. İshak'tan kıraeten size Feth b. Abdullah b. Muhammed haber verdi ki (ravi tahvili), ve bize Yahya b. Ebi Mansur ve bir grup alim icazeten haber verdiler ki, bize Ebu'l-Futuh Muhammed b. Ali b. El-Celacilî (öbür senetteki ile beraber) haber verdiler ki: Bize Ebu'l-Kasım Hibetullah b. Hüseyn el-Hasib -Ebu'l-Hüseyin Ahmed b. Muhammed b. En-Nakûr -İsa b. Ali b. El-Cerrah imla yoluyla üç yüz seksen yılında Ebu'l-Kasım Abdullah b. Mu-hammed'den, o da Süveyd b. Said -Şerik -Ebu İshak yoluyla Hubsîy b. Cenâde'den Rasulullah (s.a.v.)'i şöyle duydum dediğini naklederler: "Ali benden ben Ali'denim. Benim yerime ben yahut Ali öder." Bu hadisi İbni Mace'de Süveyd'den nakleder. Tirmizi ise onu, İsmail b. Musa -Şerik silsilesiyle nakledip "Sahih, ğarib" bir hadistir, der. Yine

bu hadisi Yahya b. Adem İsrail yolu ile İsrail'in dedesinden rivayet eder. Nesai de bu hadisi "Hasais"inde nakleder.[1066]

Ca'fer b. Süleyman ed-Dubaîy, Yezid er-Raşek -Mutarrif b. Ab­dullah yoluyla İmrân b. Husayn (r.a.)'tan şöyle rivayet eder: Rasulullah (s.a.v.) bir müfrezeyi cihada yolladı ve başlarına Hz. Ali'yi tayin etti. Müslümanlar bir seferden veya bir gazadan gelirlerse evlerine gitmeden önce doğruca Rasulullah'a gelip ziyaret ederler ve yolculukta geçen olayılar anlatırlardı. Hz. Ali bu seferde bir cariyeyi kendine almıştı. Arkadaşlarından dört kişi bu cariye olayını Peygambere haber vereceğiz diye kesin sözleştiler. Müfreze cihaddan gelip Nebi (s.a.v.)'in huzuruna gidip yolculuklarını anlattılar. Bu dörtten biri kalkıp "Ya Rasulullah! Ali bir cariye ile cinsi temasta bulundu." dedi. Rasulullah yüzünü öte çevirdi. Sonra üçüncüde aynı şeyi tekrarladı. Ardından dördüncü şikayetini yaptı. Peygamber (s.a.v.) onlara öfkeyle dönüp "Siz Ali'den ne istiyorsunuz. Ali benden, ben ondanım. O benden sonraki müminlerin hepsinin velisidir." buyurdu.

Bu hadisi İmam Ahmed Müsned'inde, Tirmizi Cami'inde, Nesaî de Sünen'inde rivayet ediyorlar. Tirmizi "Bu hadis hasen dereceli bir ha­distir." diyor.[1067]

Ka'b b. Ücra (r.a.)'ı kızı Zeyneb (kocası) Ebu Said el-Hudrî'den naklediyor: Bir sefer dönüşü insanlar Hz. Ali'nin sertliğinden şikayetlenmişlerdi. Rasulullah (s.a.v.) aramızda ayağa hitabet için kal­kıp "Ali'yi şikayet etmeyin. O Allah'ın zatı veya Allah yolunda sertçedir." buyurdu. Hadisi Sa'd. İshak ile amcasının oğlu Ebu Ka'b künyeli Süleyman b. Muhammed halaları olan Zeyneb'ten rivayet edi­yorlar.[1068]                                                                                         

Amr b. Şâs el-Eslemî'den şöyle anlatılır: Hz. Ali'yle Yemen'e gitmistim bana bazı cefa çektirdi. Gelişimde bunu sağda solda anlattım…

Efendimize ulaşmış. Mescide girince bana keskince baktı ve "Bana eza ettin." buyurdu. Ben "Sana ezadan Allah'a sığınırım." deyince "Ali'ye eziyet eden bana eziyet eder." buyurdu.[1069]

Fıtr b. Halife, Ebu't-Tufeyl'den rivayet eder: Hz. Ali insanları geniş meydanda topladı. Sonra nlara "Allah adına, Peygamber (s.a.v.)'i Gadir Hum'da kalkıp irad ettiği hutbeyi duyup belleyenlere yemin veriyorum şahitlik yapsınlar!" dedi. Pek çok sahabe ayağa kalkıp Peygamberimizin Ali'nin elinden tutarak söylediği şu hutbeyi duyduğuna şahitlik etti: Nebi (s.a.v.) ashabına "Benim müminlere canlarından daha önemli olduğumu biliyor musunuz?" dedi. "Evet ya Rasulallah!" dediler, (s.a.v.) de: "Ben kimin velisi isem işte şu da onun velisidir. Allah'ım onu veli edinene veli ol, düşman olana düşman ol." buyurdu. Sonra Zeyd b. Erkam (r.a.) bana "Ben Peygamberi ona böyle söylerken duydum." dedi.[1070]

Şu'be Seleme b. Küyeyl'den nakleder: Ebu't-Tufeyl'den nakleder: Ebu't-Tufeyl'i Sürayha ya da Zeyd b. Erkam'dan (şüphe ravi Şu'be'nindir.) Nebi (s.a.v.)'in "Ben kimin velisi isem Ali de onun ve­lisidir." buyurduğunu duyduğunu nakleder. Tirmizi buna "hasen" deyip "sahih" demez. Zira Şu'be bu hadis Meymûn Ebâ Abdullah isnadıyla Zeyd b. Erkam'dan aynen bu tarz bir hadis nakleder. Anlaşılan o ki bu hadisin Şu'be'de iki ayrı tariki var. Öbür birincisi Bündar onu Gunder aracılığıyla Zeyd b. Erkam'dan nakleder.[1071]

Kamil Ebu'1-Ulâ, Habib b. Ebi Sabit -Yahya b. Ca'de isnadıyla Zeyd b. Erkam'dan: "Rasulullah (s.a.v.)'in hac dönüşü Gadir Hum'a geldiklerinde Hz. Ali'ye "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir." buyurduğunu anlatır.1050

Buna benzer bir rivayeti de Yezid b. Ebi Ziyad, Abdurrahman b. Ebi Leyla isnadıyla onun meydanda Hz. Ali'nin insanlara ant vererek bu hadisi sorduğunu nakleder. Yine buna benzer bir haberi Abdullah b. Ahmed babası Ahmet b. Hanbel'in Müsned'inde Simâk b. Ubeyd, İbni

Ebi Leyla isandıyla rivayet eder. Bu haberin bir başka yolları daha var ki onu da Hafız İbni Asakir "Tarih-i Dımışk" adlı eserinde Hz. Ali'nin terceme-i Hâlinde uzun uzun verir. Bunlar bir birini doğrultacak cinsten rivayetlerdir.[1072]

Hammad b. Seleme, Ali b. Zeyd b. Ced'ân ve Ebu Harun ikilisi Adiyy b. Sabit yoluyla Berâe b. Azib (r.a.)'tan nakleder: (Veda haccı dönüşü) Rasulullah (s.a.v.)'le beraber Gadir Hum'da iki ağacın altına yayılıp oturmuş idik. İnsanlara "Toplanın!" diye dellal çağırtıldı. Rasulullah (s.a.v.)'i Hz. Ali'nin elinden tutarak onu sağ tarafında dur­durup "Ben her mümine canından daha aziz değil miyim?" buyurdu. "Tabi!" dediler. O da "İşte şu Ali de benim velisi olduğum insanların velisidir. Allah'ım onu veli edinene sen veli ol, ona düşman olana sen düşman ol." buyurdu. Hz. Ali'ye rast gelen Hz. Ömer "Mübarek olsun yâ Ali sen her vakit erkek olsun kadın olsun her insanın velisi oldun." dedi. Bu hadisi Abdurrezzak, Ma'mer yoluyla Ali b. Zeyd'den nakleder.[1073]

Ubeydullah b. Musa ve diğer bir ravi, İsa b. Ömer el-Kârî -Es-Süddî isnadıyla Enes b. Malik (r.a.)'tan şöyle rivayet ediyor: Rasulullah (s.a.v.)'e (avlanılmış kuşlar hediye edilmişti. Onları ashabına bölüştürüp bir tanesini ayırdı ve "Allah'ım şu anda yanıma en sevdiğin kulunu getir de benimle beraber yesin." diye dua etti. Ali de çıka geldi ve kuşu yediler.[1074]

Bu kuş hadisinin Enes (r.a.)'tan rivayet edilen pek çok kolları var ama çoğunun isnadında hadis otoriteleri isnadı tenkit ettiler. Bunlardan kimileri de Sünen kitaplarına girecek seviyededir.  Bunlar arasında senetçe en tatmin edici olanı Müslim'in üstadı olan Katun b. Nüseyr'in^ şu rivayetidir:                                                                                     

-Bize Ca'fer b. Süleyman, Abdullah b. El-Müsennâ -Abdullah bi Enes b. Malik isnadıyla Hz. Enes'in: "Rasulullah (s.a.v.)'e şişte kebap!

yapılmış bir keklik getirilmişti. Nebi (s.a.v.): "Allah'ım Yanıma senin en sevdiğin kulu gönder de benimle beraber yesin." buyurdu." dediğini anlattı. (Hadisin gerisi şudur: Hz. Aişe bunu duyunca keşke babam olsa dedi. Hafsa da "babam olsa bari" dedi. Enes de "Sa'd olsa bari" dedi. Kapı çalındı çıktım Ali "Peygamberin işi var." dedim döndü. Sonra yine geldi tekrar gelip selam verdi. Peygamber sesini duyup Ali olduğunu öğrenince "gelsin" dedi. Girince "Allah'ım ona veli ol." diye dua etti.[1075]

Ca'fer el-Ahmer, Abdullah b. Atâ -İbnu Burayde isnadıyla Babası Bürayde'nin: "Rasulullah'a (ailesi içinde) en sevgili kadın kızı Fatıma, erkeklerden de Hz. Ali idi." dediğini anlatır. Haberi Tirmizi nakledip: "Hasen garib" bir hadistir der.[1076]

Ebu İshak es-Süleyî, Ebu Abdullah el-Cedelî'den nakleder: Bir ke­resinde Ümmü Seleme annemizin yanına ziyarete gitmiştim. Bana "Sizde Rasulullah'a küfredilir mi?" dedi. Ben de "Allah korusun!" de­dim. Ümmü Seleme de "Ben Rasulullah (s.a.v.)'i "Ali'ye söven bana sövmüştür." buyurduğunu duydum." dedi. Hadisi İmam Ahmed Müsned'inde rivayet eder.[1077]

A'meş, Adiy b. Saibt -Zir b. Hubeyş yoluyla Hz. Ali'nin "Nebi (s.a.v.) bana "Seni ancak mümin sever, sana ancak münafık buğz eder." diye bildirdi." dediğini anlatır.[1078] Tirmizi "sahih" der.

Ebu Salih es-Semmân ve başka biri, Ebu Said el-Hudri'nin: "Biz münafıkları Hz. Ali olan öfkelerinden tanırdık" dediğini haber veriyor.[1079]

Zayıf ravilerden biri olan Muhtar b. Nafi der ki: Bize Ebu Hayyan et-Teymî, babası aracılığıyla Hz. Ali'den Peygamber (s.a.v.)'in "Allah Ebu Bekr'e rahmetle muamele etsin. Beni kızıyla evlendirdi. Beni hicret yurduna götürdü. Bilal'i azat etti. Allah Ömer'e rahmet eylesin. Hakkı söyler hak acı olsa da aldırmaz. Hak onu arkadaşsız bıraktı. Allah Osman'a rahmet etsin, melekler bile ondan utanırlar. Allah Ali'ye de rahmet eylesin. Allah'ım hakkı Ali ile beraber onun gittiği yere götür." buyurduğunu anlattı.[1080]

Bu hadisi İmam Tirmizi naklediyor ve "Garib, biz bunu sadece bu rivayetle biliyoruz." der.

A'meş, Amr b. Mürra -Haris isnadıyla Hz. Ali'nin "Benim hak­kımda iki sınıf insan helak olacaktır. Birisi bana buğz eden iftiracı, öteki de sevgide aşırı." dediğini söyler.[1081]

Yahya el-Hummanî, Ebu Avâne -Ebu Bişr -Said b. Cübeyr isnadı ile Hz. Aişe'nin şöyle dediğini anlatır: Ben Peygamber (s.a.v.)'le birlikte oturuyordum. O sırada Ali çıka geldi. Peygamber (s.a.v.): "Yâ Aişe işte Arab'ın seyyidi budur." buyurdu. Ben: "Ya Rasulullah! "Arab'ın seyyidi sen değil misin?" dedim de: Ben Adem oğullarının seyyidiyim bu da Arapların seyyidi." buyurdu. Bu hadisin bu tariktan ayrı iki isnadla rivayeti daha var ki ikisi de Hz. Aişe'dendir.[1082] Bu ğarib bir haberdir.

Ebu'l-Hicâf, Cumeyyi' b. Umeyr et-Teymî'den nakleder: Halamla beraber Hz. Aişe'yi ziyarete gittik. "Rasulullah katında en sevgili insan kimdir?" diye soruldu. O da "Fatıma" dedi. "Ya erkeklerden kim" denilince "kocası, ben onu gündüzleri oruçlu geceleri kıyamı leyle kalkan biri olarak bilmesem de!" dedi. Bu hadisi Tirmizi rivayet edip "Bu hasen ğarib" dereceli bir hadistir, diyor.[1083] Derim ki seneddeki Ravî Cümeyyi'i pek çok otorite yalancılıkla suçlamıştır.

Abdullah b. Muhammed b. Ukayl, Cabir (r.a.)'tan naklediyor: Rasulullah (s.a.v.)'le beraber Ensar'dan bir hanımın bahçesine gitmiştik. Rasulullah (s.a.v.) "Cennetlik bir adam şimdi yanınıza gelecek." buyurdu. Bir de baktık ki Hz. Ebu Bekir geldi. Biz kendisine bu müj­deyi verip tebrik ettik. Sonra "Yanınıza cennetlik bir kişi gelecek." buyurdu. Hz. Ömer göründü. Biz ona da aynı müjdeyi verdik. Sonra

Nebi (s.a.v.) "Yanınıza cennetlik bir kimse gelecek." buyurup Hur­maların arasına bakmaya başlayıp "Allah'ım sen dilersen geleni Ali yaparsın." buyurdu. Baktık Hz. Ali göründü. Bu, hasen dereceli bir hadistir.[1084]

Said b. Zeyd de Rasulullah (s.a.v.)'in " Hıra dağı yerinde dur. Zira üzerinde bir Peygamber, ya Sıddık ya da şehit var." buyurduğunu, dağın üzerinde Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali ile diğer cennetle müjdelenenler olduğunu söyler.[1085]

Muhammed b. Ka'b el-Kurazî Hz. Ali'nin şöyle dediğini bildirir: -Ben Rasulullah (s.a.v.)'le beraber olduğumuz o günleri gözümün önüne getiriyorum: Açlıktan midemin üstüne taş bağladığım günleri hatırlıyorum. Bu gün ise mallarımın zekatı kırk bin dinarı buluyor. Bu haberi Şerik, Asım b. Küleyb aracılığıyla Muhammed b. Ka'b'dan ri­vayet ediyor. Haberi İmam Ahmed "Müsned" adlı eserinde rivayet etmiştir.[1086]

Şa'bî, Hz. Ali'nin ilk önceki hayatları hakkında şöyle dediğini an­latır: Bizim evde sergi olarak sadece bir koç derisinden postumuz vardı. Biz onun bir tarafında (yüzünde) yatardık. Fatıma da öbür tarafında hamur yoğururdu. Şa'bi der ki: Yani bir yüzünde (tüylü yüzünde) uyur, arka yüzünde hamur yoğururdu, demektir.[1087]

Amr b. Mürra, Ebu'l-Buhterî aracılığıyla Hz. Ali'den rivayet ediyor: -Peygamber (s.a.v.) beni Yemen'e yollamıştı. Yaşım daha küçüktü. Yargı ilmine dair bir bilgim yoktu. Rasulullah eliyle göksüme vurdu ve "Haydi git, Allah kalbine doğruyu gösterecek diline isabet verecektir." buyurdu. Bundan sonra iki ikisi arasında hüküm verirken asla tereddüt etmedim.[1088]

A'meş, İbrahim et-Teymî -babası isnadıyla nakleder: Hz. Ali bir gün bize evinin sofasında bir hitabede bulunup, "Her kim bizde Allah'ın kitabı ve şu içinde diyet verilmesi için develerin yaşını ve diyet için yara hadisesini bahseden (fıkha dair) sahife haricinde Peygamberden kalan bir vasiyyet kitabı olup onu okuduğumuzu iddia ediyorsa kesin yalan söylüyor. (Bir de bu kitapta şu hadis vardı. Rasulullah (s.a.v.): "Medine'nin Iyr ile Sevr (dağları) arası Harem kılınmıştır. Kim orada bir bid'at ortaya atar, yahut bidatçıyı barındırırsa Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti ona olsun. Allah böyle bir bidatçının kıyamet günü ne tevbesini ne de suçuna karşılık vereceği fidyesini kabul eder. Müslümanların bir kafire zimmet (güvenlik) vermesi hepsi arasında birdir. Onların en alt rütbedeki olanı bile bu emanı verebilir." buyurdu.)[1089]

Süleyman el-Ahmeşî babası yoluyla Hz. Ali'nin "Vallahi bir ayet indi mi onun nerede, ne için indiğini, kim hakkında indiğini öğrendim. Zira Rabbim bana öğrendiğini koruyan bir kalp, öğrendiğini iyi ifade eden bir dil verdi." dediğini söyler.[1090]

Muhammed b. Sirîn der ki: Rasulullah (s.a.v.) vefat ettiği zaman Hz. Ali, Hz. Ebu Bekr'e biat hususunda biraz gecikmiş idi. Ebu Bekir ona rastladığında "Yâ Ali benim başkan olmamdan hoşlanmadın mı?" diye sordu. O da "Hayır mesele öyle değil. Ancak ben, namaz haricinde Kuran'ı cem etmedikçe (ezberleyip hafız olmadıkça) dışarıya çıkmayacağım diye yemin etmiştim." diye cevap verdi.

İnsanlar o zaman Hz. Ali'nin Kuran'ı geliş sırasına göre tertipledi­ğini sandılar. Ravi Muhammed ibni Sirîn "Keşke böyle bir kitap olsa da elime geçseydi ne muazzam bir ilim olurdu?" dedi.[1091]

Said b. Müseyyeb "sahabe içinde "bana sorularınızı sorun" diyen Hz. Ali haricinde hiç bir kimse yoktu." diyor.[1092]

Abdullah b. Abbas (r.a.) Hz. Ömer'in "En iyi yargıcımız (hukuk­çumuz) Ali, en iyi kıraat bilenimiz Übey'dir." dediğini anlatır.[1093]

Abdullah b. Mesud (r.a.) da der ki: "Biz ashabla aramızda "Me­dine'nin en iyi yargıcı Ali'dir, diye konuşurduk.[1094]

Said b. Müseyyeb Hz. Ömer'in "Ebu'l-Hasen Ali'nin bulamadığı zor fetvalardan Allah'a sığınırım." dediğini rivayet eder.[1095]

İbni Abbas (r.a.) "Güvenilen bu kişi bize Hz. Ali'den fetva nakle­derse o fetvayı bırakıp başkasını aramazdık." der.[1096]

Süfyan-ı Sevrî, Füleyt ez-Zühlî[1097] aracılığıyla Decâce el-Amirî'nin kızı Cesra'nın şöyle anlattığını bahseder: Hz. Aişe'nin huzurunda Âşura orucundan bahsedilmişti. Hz. Aişe "Size bu orucun tutulabileceği emrini kim verdi?" dedi. Onlar "Ali" dediler. Hz. Aişe de "O şu anda hayatta kalan ashab içinde Peygamberin sünnetini en iyi bilen kimsedir." dedi.[1098]

Mesruk der ki: Rasulullah'in ashabındaki bilgi kaynak olarak üç ki­şiye dayanır.

1- Hz. Ömer'e

2- Hz. Ali'ye

3- Hz. Abdullah b. Mes'ud'a[1099]

Muhammed b. Mansur et-Tusî der ki: Ben İmam Ahmed b. Hanbel'i: "Fazilet meselesinde Hz. Ali hakkında bize ulaşan rivayetlerin çokluğu kadar Peygamber (s.a.v.)'in diğer ashabları hakkında bize bilgi ulaşmamıştır." der.[1100]


 
[1049] İbni Sa'd 3/23; Belazuri Ensab 2/348

[1050] Buhari, Meğazi 4210, 2942-3701; Müslim 2405 (33); Ensab 2/347; Müslim 2406; T. Dımışk 42/82; Nesai Sünen-i Kübra 5/111 no 8402; Nesai hadisi Sa'd, Hz Ali, Bürayde el-Eslemî, Sehl b. Sa'd, İmran b. Husayn Hz Hasan b. Ali'den de nakleder. İbni Asakir ise bütün varyantlarını da rivayet eder.

[1051] Metinde Abdullah yazılı ki yanlıştır. Doğrusu İmam Ahmed'in ve diğer kaynakla­rın dediği gibi Abdurrahman'dır.

[1052] Müsned-i Ahmed 1/99133; Tarihi Dımışk 42/105, 106; Nesai S. Kübra 8401

[1053] Müsned 1/78, 99, 133; T. Dımışk 42/109

[1054] İ. E. Şeybe 12/85; Vakidi, Meğazi 2/655; Tarihi Dımışk 42/111; Rivayetin ifrad ol­duğunu Zehebi söylüyor. Zaten mübalağasından belli.

[1055] Beyhaki Delail 4/212; İbni Hişam 3/290; Tarihi Dımışk 42/110; Vakidi, Meğazi 2/655

[1056] İbni Sa'd 3/24, 25; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 2/349 (Esma bt. Umeys'ten); Nesai, Kübra 5/120; İ. Ebi Şeybe 12/61

[1057] Müslim 2404 (32); Tirmizi 3808; Nesai, S. Kübra 5/107, 122 Tarihi Dımışk 42/111, 112, 113; Müsned 1/173, 175, 182, 184. Ebu Ya'la Müsned 2/698, 809, 718; İbni Ebi Şeybe 12/60

[1058] Belazuri, Ensab 2/356; Tarihi D42/114. Çeşitli isnadlarla Tirmizi 3718; Müsned 1/84, 118, 119, 152; İbni Hibban (Mevarid) 2262; Taberani, Kebir 3/199, 4/207, 208, 5/185, 191, 192, 217, 221, 231, 12/99, 19291; Hakim 3/110, 134, 371; İ. Mace 121; İ. Ebi Asım 2/604, 605, 606, 607; İ. Ebi Şeybe 12/57, 59, 60, 61, 68; Tahavi, Müşkil h.no 1768; Ebu Nuaym Hilye 4/23, 5/27; Hasais 44, 48, 51; Nesai Kübra 5/107 h. No: 8397'de bunu Muhammed b. Halid -Musa b. Ya'kub -Muhacir b. Mismar -Aişe bt. Sa'd b. Ebi Vakkas yolu ile nakleder. Zehebi'nin bahsettiği ravi burada yoktur. Buradaki Musa b. Ya'kub zayıftır. Ama bu za'fın metne etkisi yoktur.

[1059] Müsned 5/26; Adurrezzak 5/490 h. No 9783; Taberani, Kebir 1/94 h. No 156; Belazuri, Ensab 2/354, 362; T. Dımık 42/131, 132; Cabir-i Cu'fî'nin rivayeti de bu­radadır. İ. Ebi Şeybe 12/83

[1060] Parantez arası mananın iyi anlaşılması için kaynaklardandır.

[1061] Müsned 5/356, 359; Tarihi Dımışk 42/490; Tirmizi (kısaca) 3796

[1062] Müsned 5/561; Tarihi Dımışk 42/182; İbni Ebi Şeybe 12/57; Taberani 5/185, 2127; İ. Ebi Asım 2/603, 644; Hasais 44; Belazuri Ensab 2/357

[1063] Nesai, Kübra 5/130 no 8464; İ. Ebi Şeybe 12/78; Müsned 1/84, 118, 152, 331, 4/281, 268, 270, 272, 5/347, 366, 419; Hakim 3/110; Tahavi, Müşkil 1765; Tarihi Dımışk 42/218

[1064] Bunların hepsi tek rivayettir. Bu hadise hadis ehli arasında öadir-i Hum hadisi de­nir. Rasulu Ekram (s.a.v.) Veda haccı dönüşü Cuhfe'ye yakın bir vadi olan Gadir Hum'a gelip orada ikamet etmiş, sonra ashabına orada bir hitabede bul    jp: "Sanki! ben da'vet edildim de daveti kabul ettim. Ben size önemli iki şey bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyük: Allah'ın kitabı ve neslim ailem. Benden sonra, bana nasıl halef olacağınıza iyi dikkat edin. Zira bu ikisi (kıyamette) havuzun başına gelene kadar bir birinden ayrılmayacak. Allah benim velim ben de bütün müminlerin velisiyim." buyurup Ali (r.a.)'ın elini tuttu ve "ben kimin velisi ..." hadisini söyledi. Bu hadis pek çok sahabe tarafından nakledilir. Ve Şia'nın siyasi liderlik için en çok kullandığı hadislerdendir. Bu yüzden kimileri "Bu hadis uydurmadı. Zira Ali veda haccına giderken Yemen'de idi, oradan geldi" derlerse bu işe yaramaz bir laftır. Zira olay hac dönüşündedir. Ancak velilik tam anlamıyla bildiğimiz "veli" olmadır. Her mümin müminin velisidir.

[1065] Tirmizi, Menakıb 3809. Bu üstteki haberin değişik ravilisidir. Tarihi Dımışk 42/196; İbni Ebi Şeybe 12/79

[1066] Rivayet Zehebi'nindir. Tirmizi 3719; Nesai, Hasais 61 no 23; S. Kübra 5/128; Miisned 4/164, 165; İ. Mace 119; Taberani, Kebir 4/19, 20; İbni Ebi Şeybe 12/59; İbni Ebi Asım 2/564, 598

[1067] Müsned 1/331, 4/438, 5/356; Tirmizi 3796; Hakim 3/110, 111; Nesai, S. Kübra 5/132 no 8474; Tarihi Dımışk 42/197, 198; İbni Ebi Şeybe 12/79, 80; İbni Hibban, Mevarid 2203; Tarihi Dımışk 42/197; İbni Mace no 119

[1068] Müsned 3/86; Hakim 3/134; Ebu Nuaym Hilye 1/68; Tarihi Dımışk 42/199, 200; Beyhaki, Delail 5/398

[1069] Müsned 3/483; Beyhaki, Delail 5/394, 395; T. Dımışk 42/201, 202, 203

[1070] Neai, S. Kübra 5/134 no 8478. Bu 11 dipnot öncesinde geçen hadis olduğu için tekrara lüzum görmedim.

[1071] Tirmizi 3797; Nesai, S. Kübra 5/131 no 8469; Tarihi Dımışk 42/215, 218 1050 Tarihi Dımışk 42/211

[1072] Tarihi Dımışk 42/206; İbni Ebi Şeybe 12/57

[1073] T. Dımışk 42/221, 222; İbni Mace 116; Müsned 4/281; İ. Ebi Asım, Sünne 2/206 h. No 1363; Belazuri, Ensab 2/356; î. Ebi Şeybe 12/59

[1074] Tirmizi, Menakıb 3805; Tarihi Dımışk 42/254; Taberani, Kebir  1/226, 7/97, 10/343; Hatib, Tarihi Bağdad 9/269; Hakim 3/130; Buhari, Tarih-i Kebir 1/358, 2/3; Tarihi Cürcan 176; Tarihi İsfehan 1/205, 232; Belazuri, Ensab 2/378                           '

[1075] Hakim 3/130, 131; Tarihi Dımışk 42/247

[1076] Menakıb 3960; Tarihi Dımışk 42/260; Nesai, Kübra 5/140 no 8498

[1077] Müsned 6/323; Tirmizi 3801; Hakim 3/121; Nesai, Kübra 5/133 no 8476; Tarihi Dımışk 42/266

[1078] Belazurî, Ensab 2/350; İ. Ebi Şeybe 12/57; Müslim, İman 76; Tirmizi 3737; Nesai, Mücteba 8/117; İbni Mace 114; Nesai, Kübra

[1079] T. Dımışk 42/286, 287; İstiab 3/46, 47; Belazurî, Ensab 2/350

[1080] Tirmizi 3798; İ. Ebi Asım 2/577; Hakim 3/124, 125; T. Dımışk 42/446

[1081] İstiab 3/37; Tarihi Dımışk 42/297; Belazuri, Ensab 2/362; İ. Ebi Şeybe 12/84, 85; Abdurrezzak 11/318

[1082] Hakim 3/124; Ebu Nuaym, Hilye 1/65; Tarihi Dımşık 42/304, 305; Buharî, Tarihi Kebir 7/400; T. İsfehan 1/308

[1083] Tirmizi 3965

[1084] Hakim 3/136; Tarihi Dımışk 42/320, 321, 322; Tirmizi 3694; Müsned 3/166, 356, 380; Abdurrezzak, Musannef 20559; Taberani, Kebir 10/206; Ebu Nuaym, Hilye 10/393

[1085] Tirmizi 3758; İbni Mace 134; Müsned 1/189, 5/346; İbni Ebi Şeybe 12/14; İbni Ebi Asım 2/621; Ebu Davud 4648; Beyhaki, Kübra 2/268; Hakim 3/451; İbni Hibban 2918, 2198; Hatib, T. Bağdad 5/365; Beyhaki, Delail 6/350

[1086] Müsned 1/159; İ. Ahmed, Zühd 166; T. Dımışk 42/375

[1087] Tarihi Dımışk 42/376

[1088] Tarihi Dımışk 42/389; İ. E. Şeybe 12/58; Müsned 1/88, 136; Hakim 3/135; İbni Sa'd 2/337; Nesai, S. Kübra 5/116 no 8417. Bazıları Ebui-Buhterî'nin Hz Ali'yi görmemesine bakarak bu haberi munkatı sayar. Bu bir za'f sebebi değildir. Zira bu haberi Neai ve diğerleri 1-Şerik -Simak -Haneş -Ali 2-Ebu İshak -Harise b. Mudarrib -Ali 3-Ebu İshak Amr b. Hubşî -Hz Ali şeklindeki isnadlarla da verirler.

[1089] Buhari Feraiz 85/21 no 6755, İlim 3/39 no 11. ayrıca hadis nol870, 3047,3172, 3176, 6755, 6903, 6915, 7300; Müslim 1370 (467); Ebu Davud 2034; Tirmizi 2127; Bcyhaki S. Kübra 5/196; Tahavî, Ş. M. Asar 4/318; Müsned 2/526,  1/126, 81; Beyhaki, Delail 7/227; T. Dımışk 42/396; Buradaki "Sevr" dağı konusunda İbni Esir  ve diğer alimler acele ile "yanlış" demişlerse de yanlış olan kendileridir. Zira Sevr Uhud'un kuzeyindeki ufak bir dağdır. Iyr da tam güneydeki dağdır.

[1090] İbni Sa'd 2/338; Ebu Nuaym 1/67, 68; Tarihi Dımışk 42/398; Belazurî, Ensab 2/351

[1091] İbni Sa'd 2/338; Ebu Nuaym 1/67; İstiab 3/36; Tarihi Dımışk 42/399

[1092] İstiab 3/40,41; Tarihi Dımışk 42/399

[1093] Belazuri, Ensab 2/350; İbni Sa'd 2/339; Ebu Nuaym, Hilye 1/65; İstiab 3/39, 41; Tarihi Dımışk 42/402, 403

[1094] İbni Sa'd 2/338; Hakim 3/135; Tarihi Dımışk 42/404; Belazuri, Ensab 2/350

[1095] Belazuri, Ensab 2/251; T. Dımışk 42/403, İbni Sa'd 2/339; İstiab 3/39

[1096] Matbu nüshada bu isim Küleyb olarak dizilmiş. Doğrusu bizim yazdığımızdır.

[1097] İ. Sa'd 2/338; İstiab 3/40; T. Dımışk 42/407; Belazurî 2/352

[1098] Belazuri, Ensab 2/365; İstiab 3/40; Tarihi Dımışk 42/407, 408

[1099] Tarihi Dımışk 42/410; Yine Mesruk'tan "altı kişiye..." diye de geçe*.

[1100] Hakim 3/107; Tarihi Dımışk 42/418

İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 386-389


Konu Başlığı: Ynt: Sancaktar
Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Şubat 2022, 13:38:36
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri sahabe efendilerimizin yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razıo lsun