๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:29:57



Konu Başlığı: Rasûlüllah ın Cüveyriye r.a. ile evlenişi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:29:57
Rasûlüllah'ın Cüveyriye (R.A.) İle Evlenişi


Yûnus, İbni İshâk'tan naklediyor: Bana Muhammed b. Ca'fer b. Ez-Zübeyr, Urve aracılığıyla Hz. Âişe (r.a.)'dan şöyle dediğini anlattı:

- Rasûiüllah (s.a.v.) Mustalıkoğulları esirlerini taksim ettiğinde Cüveyriye, Sabit b. Kays b. Şemmas'ın ya da onun amcaoğlunun his­sesine düşmüş ve hürriyetini almak için onunla yazılı anlaşma yapmış­tı. Cüveyriye son derece güzel ve tatlı bir hanım olup, onu gören kim­se cezbesine kapılmaktan kendini kurtaramazdı. Cüveyriye anlaşma parasını ödemesine yardım istemek için Rasûiüllah (s.a.v.)'e geldi. Vallahi, onu görür görmez (kıskançlığım tutarak) Cüveyrİye'den hoş­lanmadım, kendi kendime, "Şimdi bunu, Rasûiüllah da benim gördü­ğüm gibi görecek" dedim.

Cüveyriye, Rasûlüllah'm yanma girince; "ben bu kavmin lideri el-Haris kızı Cüveyriye'yim. Başıma gelen bela sence de gizli değildir. Ben kendimi kurtarmak için sahibimle yazılı anlaşma yaptım, bana yardımcı ol" dedi. Onu dinleyen Peygamberimiz:

"Bu istediğinden daha hayır­lısını vereyim mi? Senin anlaşma borcunu ödeyeyim ve seni nika­hım altına alayım mı?" buyurdu. O da, "evet" deyince Allah Rasûlü onun borcunu ödeyip nikahladı.

Rasûlüllah'm onunla evlendiği haberi duyulunca, ashab-ı kiram; "Mustalık oğullan artık Allah Rasûlünün kayınları sayılıyorlar" di­yerek ellerine geçirmiş oldukları Mustalık oğulları esirlerini salı-

verdiler. Cüveyriye sebebiyle Mustalık oğulları hanesi azad olmuş oldu.

Ben, kendi kavmi için Cüveyriyeden daha fazla bereketi olan birini tanımıyorum. Onun asıl adı "Berra" idi, Rasûlüllah (s.a.v.) ona "Cüveyriye" adım verdi.[452]

Yine Yûnus, İbni İshâk'tan rivayet ediyor: Bana Muhammed b. Yahya b. Habban, Abdullah b. Ebî Bekr ve Asım b. Ömer b. Katâde Mustalıkoğulları kıssasında şunu anlattılar:

-  Henüz Nebî (s.a.v.) orada eğleşiyorken Cahcah b. Saîd el-Ğıfarî ile Sinan b. Veber su alma meselesinde kavgaya tutuştular. Cahcâh, Ömer (r.a.)'ın işçisi idi. İbni İshak burada sözüne şöyle devam eder: Bana Muhammed b. Yahya bu hususta şu tafsilatı yaptı:

-  Bu ikisi, suyu sen alacan, ben alacam diyerek, o izdiham içinde kavga etmeye başladılar. Sinan; "Yetişin ey Ensarlılar!" diye bağırdı. Cahcâh'da; "yetişin ey Muhacirler!" diye bağırdı. Zeyd b. Erkam (r.a.) ile bir gurub arkadaşı o esnada Abdullah b. Übeyy'in yanında oturu­yorlardı. Bu bağınşmaları duyan Abdullah b. Übeyy b. Seltil; "bak hele şu muhacirlere, gelmiş de bizim yurdumuzda bize anarşi çıkarı­yorlar. Vallahi şu kureyş Celâbîbi başka değil, Arap atasözünde den­diği gibi yapıyorlar. "Besle köpeği seni yesin" vallahi eğer Medineye dönersek, şerefliler şerefsizleri Medine'den çıkaracak" dedi.

Sonra yanında bulunan kendi kabilesinin adamlarına dönerek, "işte kendinize kendi elinizle yaptığınız. Herifleri kendi yurdunuza konuk edip mallarınızı bölüştünüz. Vallahi, eğer siz onlardan yardımlarınızı geri çekecek olursanız, onlarda sizin yurdunuzdan çekilip gidecekler­dir" dedi.

Onun bu sözlerini Zeyd b. Erkam duymuştu. Hemen kalkıp bu sözü Peygamber (s.a.v.)'e götürdü. Henüz ufak bir çocuktu. Peygamberimi­zin yamnda Ömer vardı. Zeyd durumu ona anlatınca, Ömer (r.a.):

-  Yâ Rasûlellah! Abbâd b. Bişr'e emrette Abdullah b. Übeyy'in boynunu vursun" dedi. Bunun üzerine Nebî (s.a.v.) Efendimiz:

"Na­sıl olur, öyle yaptığım takdirde insanlar, "Muhammed arkadaşlarını öldürüyor" dedikodusunu yapacak. Hayır! Lakin Yâ Ömer! Kalkta cemaata "gidiyoruz" ilanını yap!" buyurdu. Bu vaziyet İbni Übeyy'e ulaşınca hemen Peygambere özür dilemeye geldi ve "Vallahi ben bu sözleri söylemedim" diye yemin etti. Abdullah b. Übeyy'in kabilesi arasında epey büyük bir rütbesi vardı. Efendimize, "Yâ Rasûlellah! Sana bu haberi getiren şu çocuk belkide yanılmıştır" dediler.

Efendimiz (s.a.v.) hiçde adeti olmayan bir saatte tam öğle sıcağında yola çıktı. Esîd b. Hudayr varıp Allah Rasûlüne selam vererek, "Yâ Rasûlellah! Hiç de iyi bir saatte yola çıkmadın" dedi. Nebî (s.a.v.) Ona: "Sana arkadaşın Abdullah b. Übeyy'in dedikleri ulaşmadı mı?" buyurdu. Esîd de, "Yâ Rasûlellah! vallahi şerefli olan sensiz, şerefsiz onun kendisidir" diyerek sonra da; "Yâ Rasûlellah! Yinede ona yumşak davransan. Vallahi Allah(cc) seni bize gönderdiği zaman biz ona kırallık tacı giydirme hazırlığı içinde idik. İşte o senin, kendi­sinin kıralhğını elinden aldığım zannediyor" dedi.

Allah Rasûlü O günün gerikalamm ve gecesini arkadaşlarına yü­rüterek (istirahat vermeden) geçirdi ve sabah oldu. Yine yola devam edildi, hatta kuşluk iyice yükselmiş idi. Sonrada insanlara konaklama müsadesi verdi. Böylece insanları, İbni übeyy'in çıkardığı dedikodu­dan alakoyup yolculukla meşgul etmiş oldu. Toprağa uzanan insanlar hiç beklemeden hemen uyuya kaldılar. İşte orada "El-Münâfikûn" sûresi inzal olundu.[453]

Süfyan b. Uyeyne derki: Bize Amr b. Dînar, Câbir (r.a.)'i şöyle der­ken duymuş olduğunu anlattı:

Bir gaza yolculuğunda Rasûlüllah (s.a.v.) ile beraber idik. Muhacir­lerden birisi ensardan birinin arkasından vurdu. Bunun üzerine Ensarlı, "Yetişin Ensarlılar!" diye bağırdı. Muhacirde, "Yetişin Yâ Muhacirler!" diye bağırdı. Bunu duyan Rasûlüllah (s.a.v.):

"Ne oluyor, hala cahiliye dönemi iddiaları   mı   yapıyorsunuz?   Bırakın   şu   kokuşmuş   cahiliye da'vasmi" buyurdu. Abdullah b. Übey b. Selûl'de, demek böylemi yapıyorlar? Vallahi Medineye dönünce, şerefliler şerefsizleri oradan çık©$şftk$gvamla derki: Nebî (s.a.v.) Medineye hicret ettiğinde Medi­ne Ensarmın sayısı Muhacirlerden daha fazla idi. Daha sonra ise Mu­hacirler sayıca daha arttılar.

İbni Übeyy'in sözü üzerine Ömer (r.a.): "bırakında şu münafığın boynunu vurayım!" deyince Nebî (s.a.v.): Jıi

"Onu    bırakta    insanlar,    Muhammed    arkadaşlarını öldürüyor, diyemesinler" buyurdu.

Buharî ve Müslim rivayet etmiştir.[454]

Ubeydulîah b. Musa, İsrail -Ebû Saîd el-Ezdî aracılığıyla Zeyd b. Erkam (r.a.)'dan şöyle anlattığını rivayet ediyor:

Rasûlüllah (s.a.v.) ile birlikte bir sefere çıkmış idik. Yanımızda be­devilerden de birtakım kimseler vardı. Suya doğru koşuyorduk. Bede­viler bizi geçmişlerdi. Bedevilerden birisi arkadaşlarını da geçerek (bir havuzcuk yaparak yada oradaki) havuza su çekerek dolduruyor ve havuzun etrafını taşla örüyordu. Arkadaşları gelinceye kadar.

Ensardan biri gelip, su içsin diye devesinin yularını gevşetince, bu bedevi ona engel oldu ve suyun çevresindeki taşlardan birini çekince havuztaki su boşahverdi. Bedevi eline kaptığı bir odunu Ensarlmm kafasına vurarak yardı. Ensarlı da gelip vaziyeti Abdullah b. Übeyye anlattı. O da öfkelenerek, "şu Rasûlüllah'ın yanında bulunan bedevile­re yardım etmeyin de, onun çevresinden bir dağilsmlar ya! Vallahi eğer Medineye bir dönersek şerefliler şerefsizleri oradan çıkarıp ata­caktır" dedi. Zeyd b. Erkam devamla şöyle anlattı:

- Ben bu sözleri duyup amcama anlattım.  O da gidip Allah Rasûlüne anlatmış. İbni Übeyy de gelip yemin ederek söylediklerini inkâr etmiş. Peygamberimiz ona sözünü kabul etmiş ve benim yolcu olduğuma  karar  vermiş.   Amcama  da  gelerek,   "Ben  Rasûlüllah (s.a.v.)'ın seni bu duruma koyacağını ve Müslümanların seni yalan­layacağım akıl edemedim" dedi. İşte o zaman hiç kimsede örneğini görmediğim bir gam ve tasaya hüründüm.

Ben böyle Allah Rasûlü ile birlikte yoluma devam ederken, ta­samdan kan beynime sıçramış. Birde Rasûlüllah gelip kulağımdan tutup yüzüme gülümsedi. Dünyalar benim olsa yada ebediyyet benim olsa bu kadar sevinmezdim. Sonra Ebû Bekir bana yetişerek, "Rasûlüllah (s.a.v.) sana ne söyledi?" dedi. Ben de, "bana bir şey söy­lemedi?" dedim. O da, "haydi müjdeni ver" dedi. Sabah olunca Rasûlüllah (s.a.v.) Münâfikîn Sûresini "El-Ezell" âyetine kadar okudu.

İsrail de Ebû İshâk eş-Şîrazî aracılığıyla Zeyd b. Erkam'dan nakle­diyor:

- Ben, Abdullah b. Übeyyi arkadaşlarına, "Şu Peygamberin etrafın­dakilere   yardımda   bulunmayın   da   etrafından   dağılıp   gitsinler, Medineye dönünce, kesin olarak şerefliler o şerefsizleri oradan çıkarıp kovacak" derken duymuştum. Bunu amcama anlatınca o da bunu

Rasûlüilah'a söylemiş. Onlarda, "böyle bir şey demediklerine yemin etmişler", Efendimiz onların sözünü kabul etmekle beni yalanlamış oluyordu. Müthiş bir tasaya düştüm. Allah (c.c.) da, oyibiı iJsw lîi

üö"Sana Münafıklar geldiğinde" diye başlayan Münâfikûn Sûresini indirmiş, Efendimiz bana haber salarak bu âyetleri okudu sonrada:  "Yâ Zeyd! Allah seni tasdik etti" buyurdu. Bu haberi Buharî naklediyor.[455]

Enes b. Mâlik (r.a.) bu konuda derki: Rasûlüllah (s.a.v.)'in hak­kında

"Allah'ın kulağını geri verdiği kimse şu zat1 dır" buyurduğu insan Zeyd b. Erkamdır. Bu haberî Buharî Abdul­lah b. Fazl yolu ile Enes (r.a.)'ten nakleder.[456]

Ebû Süfyan aracılığıyla Ameş, Câbir (r.a.)'tan şunları nakleder: - Nebî (s.a.v.) bir seferden dönmekte idi. Medineye yaklaşınca bir ye! esmişki nerdeyse süvarileri diri diri kuma gömeyazmış. Rasûlüllah (s.a.v.)'ın orada, "Şu rüzgar bir münafık'ın Ölmesi için estirildi" buyurduğu iddia ediliyor. Medineye geldikle­rinde münafık elebaşlarından birinin öldüğünü gördüler.

Bunu Müslim naklediyor.[457]

Ebû'l Esved aracılığıyla Urve'nin şöyle dediğini nakleder: Rasûlüllah (s.a.v.) Umman yolundan gidip konakladığında sığırlarını otlağa saldılar. Orada onları şiddetli bir yel yakaladı. İnsanlar dehşete kapıldı, "Yâ Rasûlellah! Bu rüzgar ne istiyor?" dediler de Efendimiz: "Bu gün büyük bir münafık öldü, bu rüzgar bunun için esmiştir, size bir zararı olmaz inşaallah" buyurdu. İşte bu olay Benî' Mustalik gazvesinde olmuştu.

Yûnus, İbni îshâk'tan Mustalik kıssasını naklettiği şeyhlerinden bu konuda şunları ilave eder: Dedilerki:

- Rasûlüllah (s.a.v.) geri dönmeye başladı, Buk'a denen yere geldi­ğinde (Burası Bakî'den ötede Hicaz'da bir yerdir) çok şiddetli bir rüz­gar esti, insanlar korkuya kapıldı. Rasûlüllah (s.a.)

"Korkmayın! Zîra bu rüzgar kafir ulularından birinin ölümü üzerine esmiştir" buyurdu. Döndüklerinde, Rifaa b. Zeyd b. Et-Tâbût'un o gün ölmüş oldu­ğunu gördüler. Bu herif, Kaynuka oğullarından olup, görünüşte İslâm olmuş görünürsede Münafıkların sığınağı idi.

Bana Asım b. Ömer b. Katâde anlattı ki: Nebî (s.a.v.) Mustalikoğullan seferinden döndüğünde, Abdullah b. Abdullah b. übeyy b. Selûl kendisine gelip: "Yâ Rasûlellah! Haber aldım ki sen Übeyy'in katlini murad etmişsin. Böyle yapacaksan, bunu bana emret de babamı ben öldüreyim ve başını sana kesip getireyim. Vallahi bü­tün Hazrec kabilesi bilir ki, babasına benden daha iyi davranan kimse yoktur. Lakin ben, onu öldürmek için senin bir başka Müslümana em­redip onunda babamı öldürünce, bende kendimi alamıyarak, babam Abdullah'ı öldüren kimsenin yeryüzünde hayatta kalmasına tahammül edemiyerek, onu öldüreceğimden ve böylece bir kâfir için, Müslüman öldürmüş biri olarak cehenneme gireceğimden korkuyorum" dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.):

"Onu öldürme! Aksine onunla sohbeti daha da güzelleştir ve O bize sohbete devam ettiği süre ona daha merhametli davran" bu­yurdu.[458]




[452] İbni Sad Tabakat 8/118; İbni Hişâm 4/8, 9.

[453] İbni Hişâm 4/6, 7.

[454] Buharî Tefsir, Suretü'l Münâfikîyn Müslim 2584.

[455] Buharî Tefsîr, Münafikûn Sûresi Taberî Tarih 2/     Taberî Tefsir.

[456] Müslim 2782.

[457] Müslim 2782.

[458] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/365-371


Konu Başlığı: Ynt: Rasûlüllah ın Cüveyriye r.a. ile evlenişi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 04 Ekim 2021, 06:35:36
Esselamu aleyküm Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Rasûlüllah ın Cüveyriye r.a. ile evlenişi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 05 Ekim 2021, 06:08:29
Aleyküm Selâm Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim