Konu Başlığı: Peygamberliğin başlaması Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Nisan 2011, 14:03:17 Peygamberliğin Başlaması Zührî, Urve yolu ile Hz. Âişe validemizin şöyle dediğini naklediyor. -Vahiy (çeşitlerinden) Peygambere ilk gelmeye başlayan $ey "Sâdık rü'ya" idi. Sonra Peygambere yalnızlık sevdirildi. Artık Hira mağarasına gelip orada (geceleyin sayısı belli bir şekilde) İbâdet ediyordu. Bu ibadetini yapacak zaman için yanına azık alıyordu. Sonra (bunlar tamamlanınca) Hz. Hatice'nin yanına dönüp tekrar aynı şekilde aziklanıyordu ki nihayet o Hira Mağarasında iken Hak kendine gelmişti. Melek kendine gelip "oku" demişti. İşte peygamber (s.a.v.) bunu anlatarak derki; "ben okuma bilmiyorum" dedim. Bunun üzerine melek beni yakalayıp öyle bir sıktıki takatim tükendi. Sonra beni bırakıverdi ve "Oku" dedi. "Ben okuma bilmem" dedim. İkinci kere beni tutup tekrar Öyle sıktığı canıma tak etti. Sonra salıverdi. "Oku" dedi. "Ben okuma bilmem" dedim. Beni tutup üçüncü kere öyle^ sıktıki canıma tak etti sonra beni bırakıp "Seni yaratan rabbinin adıyla oku!" ayetinden başlayıpta "İnsana bilmediğini öğretti." (Alak suresi 1-5) ayetine kadar okudu. Hz. Aişe devamla derki: Bunun üzerine Peygamber yüreği çarparak geri döndü. Doğruca Hz. Hatice'nin yanına girdi ve ona; "beni örtün" dedi. Onun Üzerini bürüdülerde nihayet korkusu geçince: "Yâ Hatice! Bana ne oluyor?" diyerek olanları anlattı ve "Nefsim için korkaladım" dedi. Hz. Hatice ona: "Öyle değil! Vallahi Allah seni asla rüsvay etmez. Çünkü sen akrabaları gözetir, sözü doğru söyler, (zayıfların üzerinden) yükü kaldırır, malı olmayana mal kazanıverirsin. Misafiri ağırlar, Hak olarak gelen musibete uğramışlara yardım edersin" dedi. Sonra Hatice onu amcası oğlu Varaka b. Nevfel b. Emsed b. Abdil Uzzâ'ya götürdü. Varaka Cahiliye döneminde Hiristyanlaşmış, arab hattını yazabilen biri idi. Arabca olarak İncil'den Alîahın dilediği kadar yazmıştı. Artık gözleri kör olmuş yaşlı birisiydi. Hz. Hatice ona: -Amca oğlundan (olanları) bir dinle! dedi. Bunun üzerine Varaka: -Kardeşim oğlu! ne gördün! deyince gördüklerini ona haber verdi. Varaka da: "İşte bu gördüğün Musa'ya da gönderilen Nâmûs (da denen Cebrail) idi, Ah keşke kavmin seni yurdundan çıkarırken genç bir yiğit olaydım, keşke sağ olaydım," dedi. Rasulullah (s.a.v.) de "Onlar beni çıkaracakmı" diye hayretle sordu. Varaka: -Evet! Senin getirdiğin gibi bir şeyle gelipte eziyet olunmayan hiç kimse olmamıştır. Senin geliş günün bana erişirse sana olanca gücümle yardım ederim dedi.: Sonra fazla geçmeden Varaka vefat etti.[268] Tirmizî Ebû Mûsâ el-Ensârî, Yûnus b. Bükeyr, Osman b. Abdür-rahman, Zührî, Urve aracılığı ile Hz. Aişe'den şöyle rivayet ediyor: -Nebi (s.a.v.)'e Varaka hakkında soru sorulmuş, Hz. Hatice Efendimize "Yâ Rasulullah! O seni tasdik ediyordu, O senin peygamber olarak ortaya çıkışından önce öldü (durumu ne olacak)" demişti. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: üUs "Onu rüyamda üzerinde beyaz elbiseyle gördüm. Eğer o Cehennem ehlinden olmuş olsaydı üzerinde mutlaka bundan başka bir elbise olurdu.[269] Urve'nin mürsel olarak yaptığı bir rivayttede, Rasulullah (s.a.v.) "Varaka için bir yada iki bahçe (cennette) gördüm," buyurmuştur.[270] "K Zühri, Urve aracılılğıyla Hz. Aişe (r.a.)'dan şöyle anlatığmı nakleder: Vahiy bir müddet kesildi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) çok üzüldü. Kaç defa kendini atmak üzere dağların başına gitti. Kendini atmak üzere dağın zirvsine çıktığında kendisine Cebrail görünerek: "Yâ Muhammedi Sen gerçekten Allahın Rasûlüsün" der böylece gönül sıkıntısı sakinleşir ve gözleri aydın olarak geri dönerdi. Vahiyin gelmesi uzun süre kesilince yine yollara düşüp dağın zirvesine varınca Cebrail görünüp ona aynı sözleri tekrarlıyordu, Bunu İmam Ah-med Müsnedinde Buharı de sahihinde anlatır.[271] K Hişam b. Hassan, İkrime yoluyla İbni Abbas (r.a.)'ın şöyle dediği anlatır: -Rasulullah kırk yaşlarında peygamber olarak gönderildi. Mekke' de on üç sene kendine vahiy gelerek eğleşti. Sonra hicretle emroldu. On yıl muhacir olarak kaldı. Altmış Üç yaşındayken Öldü. Haberi Buhâri anlatmıştır.[272] Yayha b. Said el Ensari'nin rivayetine göre Said b. Müseyyeb "Rasûlullah'a kırk Üç yaşındayken Kur'an indirildi. On yıl Mekke'de, on yılda Medine'de kaldı" demektir.[273] Muhammed b. Ebî Adiy- Dâvûd b. Ebî Hind aracılığıyla Şa'bî'nin şöyle söylediğini nakleder: "Efendimize peygamberlik kırk yaşlarında geldi. Üç yıl peygamberliğini ona İsrafil getirirdi. Ona birkaç kelimeyle bazı şeyleri öğretirdi. Henüz Kur'an inmemişti. Üç yıl böylece geçince onun peygamberlik işine Cebraîl vekalete başladı. Kur'an onun diline yirmi yıl indi. Altmış Uç yaşında vefat etti.[274] Bize Ebû'l Meali el~Ebrukûhî, AbdÜ'I Kavi b. el-Cebbâb - Abdullah b. Rifâa - Ali b. Hasen el Hulaî - Ebû Muhammed b. En Nahhâs-Abdullah b. el-Vered- Abdürrahim b. Abdullah el-Berkıyy- Abdülme-lik b. Hişâm- Ziyad b. Abdullah el-Bekkâİ- isnadıyla jbni İshak'ın şöyle dediğini rivayet eder. Peygamberliğin gelme zamanı yaklaşıpta henüz Efendimiz (s.a.v.) peygamber olarak gönderilmeden önce Yahudi âlimleri, Hıristiyan pa-pazlarıyla arab kâhinleri Muhammed (s.a.v.)'in (beklenilen) Peygamberliği hususunda konuşup bahsederlerdi. Kitab ehli Efendimizin sıfatına geleceği devrin niteliğine dair kendi din kitaplarında buldukları şeylerle ve kendi payğamberlerinin Efendimiz hakkında anlattığı şeylerle ondan bahsederlerdi. Arab Kâhinlerine ise Şeytanlar (gökteki meleklerin birbirine verdikleri haberlerden) kulak hırsızlığı yoluyla edindikleri bilgileri ve bu sıradak bunları dinleme imkânının alınıp (yıldız süyülmesi ile) ateşe tutuldukları bilgileri getirirlerdi. İşte bu sırada bunları dinleme imkanının alınıp (yıldız süyülmesi ile) ateş yağmuruna tutulmaya başlayıp gökten bilgi calamaz oldular. Bu konuda Allah (c.c.) (Cin suresi ayet 9'da): "Ve biz gökyüzünü dinlemeye mahsus olan yerlerinde oturur (Gayb haberlerini dinleme hırsırhğı yapar) idik. Artık şimdi kim (Bu haberleri) dinlemek istese ve (göğe çıksa) kendini gözetleyen bir alev buluyor (dediler)." buyuruyor. Cinniler Nebi (s.av.)'den Kuranı dinledikleri vakit bunun daha önce dinlemekten alakonuldukları şey olduğunu anlamışlardı. Tâki Vahiy gökten gelmiş olan bir takım haberlerle karışarak bu husususta bir müşkil ortaya çıkmasın. Cinler iman edip Efendimizi doğruladir ve birer korkutucu olma vazifesini icra için kendi topluluklarına döndüler.[275] Yakub b. Utbe'den nakledildiğine göre: "Yıldız atılması ile korkutulan ilk arab kavminin Sakifîler olduğu ve açabın en dâhisi olan Amr b. Ümeyye'ye gelip "ne olduğunu gördünmü!" dediklerinde "Evet! Bir gözetleyin bakalım. Eğer bu atılan yıldızlar, kendileri ile yağmurun yağıp yağmayacağı belli olan insanlara yol gösteren gökteki meşhur (Süreyya, Şafak, kutup v.b.) Yıldızlar ise vallahi bu dünyanın dürülüp ahalisinin yok olması demektir. Eğer diğer yıldızlarsa ve hâ-lafatıîdıktan sonra sönmeyip) yerinde duruyorsa işte bu, Allah'ın bu halka kendi ile yapmayı arzu ettiği bir şey demektir" diye cevap verdiği kendisine ulaşmış.[276] Derim ki: Ya'kub'un bu hadisini Husayn'da Şa'bî'den rivayet eder. Ancak orada şöyle der: "Bunun üzerine Abdi Yaleyl b. Amr es-Saka-fi'ye geldiler. O vakit o, kör olmuştu''.[277] Senedi çok zayıf bir sürü hadiste geçtiğine göre, bir çok kâhine bazı cinler secfli ve recezli içinde "Efendimizin peygamberliği ve bu konuda Cinlerin dinledikleri" hadisesini haber vermişlerdir. (Zehebî'den) İbni İshak'a ulaşan bir senedde İbni İshak derki: Bana Asım b. Ömer b. Katâde kendi kavminden bir takım adamların şöyle dediğini anlattı: Allah'ın rahmet ve hidayeti yanıbaşında bizi İslama da'vet eden şeylerden biride şu idi. "Bizler putperest olup kendileri kitab ehli olan yahudilerden bazı şeyler duyardık. Aramızdaki şer ve anarşi sürüp gidiyordu. Biz kendi lehimize onlardan bir şey elde ettikmi. Şimdi gönderilecek olan peygamberin gelmesi yaklaştı. Onunla birlikte sizi Âd ve İrem halkının öldürüldüğü gibi Öldüreceğiz derlerdi." Bu sözü onlardan çok kere duymuştuk. Allah, Peygamberini gönderdiğinde onun da'vetine derhal icabet edip onun yahudilerin bizi kendi ile tehdit ettikleri zat olduğunu anlamıştık. Derhal yanına koştuk ve iman ettik Yahudilerse onu inkâr ettiler. İşte bu hususta: Allanın (Bakara 89): "Nihayet Allah katından kendi yanlanndakini tasdik edici bir kitap geldiğinde- daha önce kâfir olanlara karşı (Allahtan) zafer isteyip dururlarken - kendi tanıdıkları kendilerine gelince onu inkâr ediverdiler. Allanın La'neti yalancılara olsun" ayeti celilesi indirildi.[278] (İbni İshak devamla derki) Bana Salih b. İbrahim b. Abdirrahman b. Avf, Muhmmed b. Lebîd isnadıyla Seleme b. Seiâme'nin şöyle dediğini anlattı: Bizim Yahudî bir komşumuz vardı. Birgün o Abdi'l Eşhel oğullarına kadar geldi. Onların yaşça en küçüğü idim. Kıyamet, hesab amel terazisi, Cennet ve Cehennemden anlattı. Bunu ölüm sonrası dirilişe inanmayan putperest bir topluma anlatmıştı. Ona: "Ey falan! Yazıklar olsun sen bu anlattıklarıyın olacağına insanların tekrar dirileceğine mi inanıyorsun!" dediler. "Evet" dedi. "Öyleyse delilin ne!" dediler. "Bu topraklarda gönderilmiş olacak olan bir peygamberdir." diyerek Mekke ve Yemen tarafına işaret etti. "Onu ne zaman göreceğiz?" dediler. Bana baktı. Ben küçüktüm.: "Eğer bu çocuk (ölmeyipte yaş ayarak) ömrünü tüketirse ona erişecektir " dedi. Vallahi pek fazla bir zaman geçmeden, daha o yahudi aramızda sağ iken Allah (c.c.) Mu-hammed'ini peygamber olarak gönderdi. Biz ona iman ettik. O ise İnad ve kıskançlıktan inkâr etti. "Yazık sana ey, Falan! Bize onun hakkında şu sözleri anlatan sen devimiydin?"' dedik te, "Tabi, ama bunun O olmaması gerekirdi" dedi.[279] ")£ İbni İshak anlatıyor: Bana Âsim b. Ömer, Benî Kureyzalı bir ihtiyardan şöyle dediğini nakletti. Bana "Sen Salebe b. Sa'ye, Esîd b. Sa'ye, Esed b. Ubeydin ki bunlar cahiliye dönemlerindede sonra islam olduklarında da, Benî Kureyzâ'nın kardeşi olan Hedl oğullarından bir gurup idiler- nasıl İslam'a girdiklerini biliyormusun" dedi. "Hayır, Vallahi!" dedim. Şöyle anlattı: "Şam yahudilerinden İbni Hey-yibân adlı birisi İslam'ın gelişinden birkaç yıl önce bize gelmişti. Aramızda konakladı. Vallahi beş vaktini kılan ondan daha faziletli birini görmedim. Ülkemizde yağmur kıtlığı olduğu zaman bize sadaka vermemizi emreder ve yağmur duası yapardı. Vallahi yerimizden ayrılmadan yağmurumuz yağardı. Bunu nîce kereler tekrarladı. Sonra ölüm döşeğine düştü. Ölmek üzere olduğunu anlayınca şöyle dedi: - Ey Yahudî topluluğu! Beni mayalı ekmek ve şarabı (yada gölgeli ağaçlan) olan diyardan bu çıplak araziye neyin çıkardığını sanıyorsunuz? -Sen daha iyi bilirsin, dediler. O da: - "Ben, gelme zamanı çok yaklaşmış olan, bir peygamberin çıkış ını umarak geldim. Bu ülke, onun göçüp konacağı yerdir. Ümid ediyordum ki, o peygamber gelirde bende ona tabi olurum. Onun zamanı size iyice yaklaştı. Ey Yahudî topluluğu. Ona uymakta kimseyi öne geçirmeyin. Çünkü O kendine muhalefet edenlerden kan akıtan, kadın ve çocukları esir alan bir peygamber olarak gönderilecektir. Sakın bu, sizi ona gitmekten alakoymasın" dedi.: Nihayet Muhammed (s.a.v.)e Peygamberlik gelipte Hayberi muhasara ettiğinde henüz küçük yaşta bulunan bu çocuklar: - "Ey Kureyza oğullan! Vallahi bu size İbni Heyyiban'm haberini bildirdiği peygamberdir." dediler, onlarda "O değil" dediler. Bunun üzerine bu gençler gelerek İslama girdiler. Kanlarını mallarını ve ahalîlerini korumuş oldular.[280] Aynı isnadla İbni İshak şöyle anlatıyor: - Hatice (r.a.) amcası oğlu Varaka'ya (O semavî kitapları okuyup hıristiyanİaşmış biriydi.) Meysere'nin kendisine bahsettiği Rahibin sözü ile iki meleğin onu gölgelediklerini anlattı. O da: - "Yâ Hatice! Eğer bu dediklerin gerçekse, Muhammed bu Ümmetin peygamberi olacaktır," dedi. O, bu ümmetin geliş zamanı gözlenmeye başlanan bir peygamberi olduğunu biliyordu. Varaka bu işin pek yavaş geldiğini görürde "Daha ne zaman!?" diye söylenirdi. Şu şiiri o bu sadedde söylemiştir: Ben uzayıp giden bir endişe ve Haticenin üst üste yaptığı tavsife sebebiyle hatıralarıma dalmış duruyorken, birden bire göz yaşları bo salmaya başladı. -Ey Hatice! Mekkeler[281] Vadisinde senin anlattığın sözlerden Onun geleceğini gören ümidimle, benim beklemem gerçekten çok uzadı gitti. -Senin Ruhbanlardan biri olan Kass'ın sözlerinden verdiğin haber ile- ki sözünden geri dönmesini arzulamam. -Muhammed (s.a.v.) yakında bir kavme lider olacak, kendine galebe etmek isteyenlere hasım olacak. -Ülkelerde Nurun aydınlığı görünecek. O nur İle halkın ızdırabi sakinleşecek. -Onunla savaşanlar hüsrana, onunla sulh yapanlar ise hasmına gâlib gelecek... -Ah ne olaydı, O sizde göründüğü zamanı görevdim, Ona katılan ilk insan ben olurdum. -Eğer onlar sağ kalır, bende sağ kalırsam kâfirlerin feryat ve figan etmesine yolaçan bir takım işler olacaktır....[282] Süleyman b. Muâz ed-Dabbî, Simâk aracılılğıyla Câbir b. Semûra (r.a.) tan Efendimiz (s.a.v)in şöyle buyurduğunu anlatır: Peygamber olarak ilk gönderildiğim gecelerde Mekke'de bana selam veren bir taş vardı ki şimdi onun nerede olduğunu artık bilmiyorum". Hadisi Ebû Dâvûd rivayet etmiştir.[283] Yahya b. Ebî Kesir alatıyor: Bize Ebû Seleme şöyle diyerek anlattı: -Cabir (r.a.)'a "Kur'an'ın ilk önce neresi" «Yâ Ey-yühe'l Müddessir», suresi mi yoksa «îkra' bismi Rabbike», sûresi mi önce indirildi?" diye sordumda, şöyle cevap verdi: -Size Peygamber (s.a.v.)'in bana anlattığı şeyi anlatayım mı? Efendimiz buyurduki: "Hıra mağarasında bir ay kadar itikafta bulunup itikafımı tamamlayınca, inip vadiye girdim. Birde orada nida olundum. Önüme, arkama, sağıma, soluma bakındımsada hiç bir şey göremedim. Sonra gök yüzüne baktım. Birde ne göreyim O (Hiradaki melek) gökyüzünde bir taht üzerinde değilmi! Beni çok şiddetli bir ürperti sardı. Hatice'ye geldim. Ona söyledimde benim üzerimi örttü. Sonra üzerime su döktüler. Allah (c.c.) da orada: "Ey bürünmüş olan Peygamber! Kalkta korkut!" sûresini inzal buyurdu.[284] Zührî de Ebû Seleme yoluyla Câbir (r.a.)'tan şöyle nakleder. "Vahyin kesildiği devreyi Rasûlullah'tan şöyle anlatırken duydum. : Ben yürüyorken birdenbire gökten bir ses işittim. Başımı kaldırdım ki, bana Hıra'dan gelen melek, yer ile gök arasındaki bir kürside oturuyor. Onun korkusundan ayağa zor kalktım. Hemen geri döndüm. "beni örtün beni bürüyün" dedim. Bunun üzerine "Yâ eyyühel müddessir" sûresi tâ "verrucze fehcur" ayetine kadar indi. "Rucz putlardır." Bu müttefekun aleyh bir hadistir. [285]İşte bu hadis-i Şerif "Yâ eyyühe'l müddessir" sûresinin birinci vahyin kesilişinden sonra ilk gelen sûre; birinci vahyinde "İkra'bismi rabbike" oîduğu hususundaki kesin bir nass'tir. Böylece birinci vahiy Peygamberliği bildirmek ikinci vahiy de Risaleti haber vermek için olmuş olmaktadır.[286] İlk İmân Eden Hz. Hatice (R.A.) Izüddîn Ebu'l Hasen B. Eı-Esîr Derki: -Müslüman âlimlerin icmaıyla sabittirki, "Allanın yarattığı kulların ilk önce müsluman olanı Hatice (r.a.) dır. Bu konuda onu geçen ne erkek nede kadın olmuştur."[287] Bu konuda Zührî, Katâde, Musa b. Ukbe, İbni İshak, Vâkidî, Sa-îd b Yahya el-Emevî ve diğer İslam tarihçileri: "Allah'a ve Rasülüne ilk iman edenler, Hatice, Ebû Bekr ve Ali dir" derler.[288] Hassan b. Sabit ile bir gurup âlimde "ilk iman eden Ebû Bekir (r.a.) tır" derler.[289] Bir çok âlimde "Aksine ilk iman eden Alidir" görüşündeler.[290] İbni Abbas (r.a.)'tan: Bu ikisinde iki ayrı görüş vardır. Ama Sahih olan görüşe göre Ali (r.a.) 10 yaşındayken yada buna yakın bir çağdayken islam'a girdi, şeklinde nakledilir.[291] O zaman Hz. Ali'nin "sekiz yaşında", "dokuz yaşında", "on iki yaşında" hatta "on beş yaşında" olduğu görüşleri varsada bunlar şaz görüşlerdir. Çünkü bizzat oğlu Muhammed, Ebû Ca'fer el-Bâkır, Ebû İshak es-Sübey'î ve diğerleri: "Ali (r.a.) altmış üç yaşında öldü" demektedirierki[292] bu da onun on yaşında müslüman olmasını gerektirir. Hattâ SÜfyan b. Uyeyne Ca'feri Sadık aracılığıyla Caferin babasının, "Ali (r.a.) elli sekiz yaşında öldürüldü" dediğini nakleder.[293] İbni İshak ise "Allah'a ilk îman eden kul AH (r.a.) tır. O vakit on yaşlanndaydı. Sonra Nebi (s.a.v.)in kölesi Zeyd, sonrada Ebû Bekir iman etti" demektedir.[294] Zührî anlatıyor: Allah'a ilk iman eden kimse Hz. Hatice idi. Ra-sülü Ekrem Rabbinin Peygamberliğini almış evine dönmüştü. Yolda uğradığı ağaç ve kaya ne varsa kendini selamlıyordu. Haticenin yanına girince ona: "Sana daha 'önce rüyamda görüp anlattığım şeyi anlatsam ne dersin. Çünkü Cebrail onu bana açıkça bildirdi. Onu Rabbim bana gönderdi." diye gördüğü Vahiy hadisesini anlattı. Bunun üzerine Hatice: "Müjdelesene! Vallahi Allah sana ancak hayır yaptırır. Allah'tan sana geleni kabul et. Çünkü O haktır," deyip sonrada Utbe b. Ra-bia'nın kölesi olan Udâs'a gitti. Udâs Ninova halkından olan hiri-stiyan biriydi. Hatice (r.a.) O'na, "Bana gerçeği haber vermen için sana Allah'ı hatırlatırım Cebrâilin kim olduğuna dair bir bilgin var-mı?" deyince, Udâs "Kuddûs Kuddûs" dedi. Hatice de "Onun hakkında bildiklerini bana anlat" dedi. Udasta: "0,oAllah ile Peygamberler arasında elçi olan Emînullahtır. Mûsâ ve İsâ (a.s.)'ların sahibidir." dedi. Hz. Hatice de onun yanından Varaka'nın yanına gitti............[295] Zühri hadisin gerisini Önceki gibi anlatmıştır.[296] Bu hadiseyi İbni Lehî'a da Ebu'l Esved aracılığıyla Urve b. Zü-beyr'den nakledip şu ilaveyi yapmıştır: "Cebrail bir pınar açıp oradan abdest aldı. Muhammed (s.a.v.) ona bakıyordu. Cebrail yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini yıkadı. Başını mesnetti, topuklara kadar ayaklarımda yıkayıp sonra fercine su serpip Beytullah'a doğru iki se-cede (iki rekat namaz) yaptı. Nebi (s.a.v.) de Cebrail'den gördüğü şeylerin aynısını tekrar etti".[297] [268] Buharı 1/3; Enbiya 60/21; Tefsir 65/93; Tâ'bir 91/1; Müslim İman 160; Tirmizî 3636; Hakim 3/183; Müsned 3/377-6/233; Beyhakî 7/51, 9/6; Ebû Avâne 1/111; Beyhakî Delâil 1/69; Taberî Tarih 2/305-306; Tarih-i Isfahan 2/311; İbnİ Sa'd 1/194; L. Cevzî Sifatüs-Safve 1/78; İbni Hİşam 1/234; Abdurrezzak 9719. [269] Tirmizî 2390; Abdurrezzak Musannef 9719; İmam Ahmed Müsned 6/65; Tirmizî, Hdisinin isnadıyla garibtir. Ravt Osman b. Abdirrahman hadis alimlerine göre kavi değildir, der. Ama Tirmizî'nin bu sözü hadisin sadece kendi rivayeti için geçerlidir. Zira Abdurrezzak bu hadisi, Ma'mer yoluyla Zührî'den nakleder. Üstelik İmam Ahmed'in rivayetide İbni Lühey'a yolu ile olup bunların hiç birinde bu Osman mevcut değildir. [270] İbni Kesîr El-Bidaye 3/9; Heysemî Zevaid 9/416. Ancak aynı haberi hakim Urve yoluyla müsned bir şekilde Hz. Aişe'den nakleder. 2/609; Bezzar aynı haberi hem müsned hemde mürsel olarak verir. [271] Buharî 91/1; Müsned 6/233; uzun vahiy hadisinin son bölümü. İbnİ Sa'd 1/196'da bunun bir benzerini İbni Abbas'tan nakleder. [272] Buharî Menakıbü'l Ensar 63/28; taberî Tarih 1/528; Beyhakî Delâil 2/131; İbni Ebî Şeybe 15735, 14/291 NO.18400; Abdurrezzak 6784; Tarİh-i Halife 53-54; Müsned 1/249. [273] İbni Ebî Şeybe 14/290, Hadis No. 18379; İbni Sa'd 1/190; Beyhakî Deiâİl 2/132; Ravdü'I Unf 1/161; Tabi bu haber bir Tabiîn haberi olup ashabın değildir. Taberî 1/522; Abdürrezzak Musannef 67/82. [274] Abdürrezzak 67S5; İbni Sa'd 1/191; İbni Sa'd bu israfil işini Vakîdiye sorduğunu onunda "Ülkemizdeki ilim adamları İsrafilin Nevi (aa.v)'e geldiğini bilmiyorlar. Alimlerin ve Siyercilerin "Ona vahyin gelişinden ölümüne kadar Cebrail'den başka gelen melek olmamıştır." dediğinide nakleder. Abdürrezzak da İsrafil yerine Mikâil diye geçerki istinsah hatası olsa gerek. Zira aynı ravi aynı rivayettir. Ben bu konuyu Zadü'l Meâd Tercememin 1/113 sahifesindeki dipnotta belirttim. [275] İbni İshak Siyer 111; İbni Hişam 1/204-205; Uyûnü'l Eser 1/54. [276] İbni İshak 113; İbni Hişam 1/206. [277] Uyunü'l Eser 1/55 [278] İbni Hişam 1/211. [279] İbni Hişam 1/212. [280] İbni Hişam 1246; Nihayetü'I İreb 16/144; Ravdu'l Unf 1/246; Taberî 2/558; Uyunü'l Eser 1/58; İbni îshak. [281] Burada Mekke yerine "İki Mekkeler" tabirinin kullanılması eski bir arab deyimi haline gelen edebi bir husustur. Bununla Mekke ve civarı kasdedi-lir. [282] İbni Hişam Siyre 1/217-218; İbni Hişam bunu İbni İshak'tan rivayet eder-sede bu şiiri îbni İshak'ın "Siyresinde" bulamadım. [283] Hadisi Ebû Davud'un Sünen'inde bulamadım. Herhalde ddoğrusuda Ebû Dâvûd'da olmadığıdır. Zira Zehebî'nİn söylediği Ebû Dâvûd, Ebû Dâvûd-u Tayâlisidir. Kitabın arabça tahkikini yapan muhterem Ömer Abdüsselâm Tedmurî de "Bu hasen garib bir hadistir." tabirini Ebû Davud'a izafe etmiş tirki, o da yanlıştır. Zira bu söz Tirmizî'nin sözü olup hadiside Ebû Dâvûd-u Tayalisî 'den nakleder. Hadis için bak: İbni Ebî Şeybe 11/464; Ebû Dâvûd-u Tayalisî 245; Daramı 1/12; Müslim 2277; Tirmizî 3703 (Öbür baskı 3624); Kadı Ebû Ya'la 13/7469; Müsned 5/105; Taberânî 2/273; Beyhakî Delâil 2/153; Ebû Nuaym Delâil 141; Beğavî SUnne 3709 [284] Buharî Tefsir Müddesir Suresi Müslim 161; Müsned 3/306-392; Beyhakî DelâU 1/410, 2/155; Ebû Avâne Müsned 1/114. [285] Tirmizî 3325; Müsned 3/325-377: Beyhakî Sünen-i Kübrâ 7/504; Beyhakî Delâil 1/69-2/156; Taberi Tefsir 29/90; Ebû Nuaym Tarih-i İsfahan 2/311; Taberî Tarih 2/305; Abdurrezzak 5/324. [286] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/183-193 [287] İbnü'l Esir Üsdü'I Ğabe 5/434 ve El Kâmil Fit Tarih 2/57 [288] Tafsilat için bak İbni İshak Essire vel Meğazî 1/J39; İbni Hişam 1/277; Taberî 2/309; Beyhakî Deiâil 2/160-Î6Î; Tabakat-ı İbni Sa'd 8/17. [289] Nihayetü'I İreb 16/180. [290] Beyhakî (İbni İshak'tan naklen) Delâiî 2/165 [291] İbni İshak 137; İbni Hişam 1/284; İbni AbdCl Ber. El-İstiâb 3/27. [292] Taberâni 1/96; Müstedrek 3/145; İbni Sa'd 3/38; Hatib Tarih 1/135; İbni Abdi'I Ber el-tstiâb 3/37. [293] Geniş izah için bak: Taberî Tarih 2/309-310; Uyunul Eser 1/92; Taberânî Mu'cemü'l Kebîr 1/96 h. No. 165; Hâkim 3/144. [294] İbni Hişâm 1/284; Beyhakî Delâil 2/165. [295] Beyhakî Delâil 2/143; Uyunü'l Eser 1/86. [296] Kıssanın gerisi daha önce geçen Varaka ve Amr h Nüfeyl'in hadisesidir. [297] Urve Megazi S. 103; Beyhakî Delâil 2/145; Ravdu'l Unf 1/285; İbni Hişâm î/83; İbni Ebî Âsim, El-Evâil sayfa 36-37; Taberî Tarih 1/535-536. İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/193-195 Konu Başlığı: Ynt: Peygamberliğin başlaması Gönderen: Sevgi. üzerinde 08 Kasım 2021, 05:58:51 Esselâmü Aleyküm. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Peygamberliğin başlaması Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Kasım 2021, 08:58:41 Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun
|