๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 14:54:37



Konu Başlığı: Kuran ın yazılışı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 14:54:37
Kur'an'ın Yazılışı


Enes (r.a.) anlatıyor:


-Huzeyfe (r.a.), Hz. Osman'ın yanına geldi. O sırada Ermenistan (ve Azerbaycan) taraflarına sefer yapan Iraklılarla beraber o da (cihad için) orada idi. Bu gazveye Şamlılar da katılmışlardı. Kur'an konusunda aralarında münakaşa çıkmış ve Huzeyfe onların bu ihtilaflarından hoşlanmadığı sözler duymuş, bineğine atlayıp Hz. Osman'a gelmiş ve ona:

"Yahudi ve hıristiyanların kitapları hususunda içine düştükleri ih­tilaflar gibi, Kur'an hakkında da şu ümmet birbiriyle çelişkiye düşmeden onların imdadına yetiş." dedi. Hz. Osman bunu duyunca korkuya kapıldı ve hemen müminlerin annesi Hafsa (r.a.)'a "Bana Kur'an'ın hepsinin toplandığı sayfaları gönder, biz onu diğer mushaflara istinsah edelim (çekelim) sonra onu sana geri göndeririz!" diye haber saldı. Hafsa (r.a.) da sahifeleri ona yolladı. Osman (r.a.) da Zeyd b. Sabit, Abdullah b.

Zübeyr, Said b. El-Âs ile Abdurrahman b. El-Haris b. Hişam'a "Bu sayfalardakini mushaflara aynen geçirin!" diye haber salıp sonra onlara: "Eğer Zeyd b. Sabit ile sizin aranızda, Kur'anın arapçası hususunda bir kelimede ihtilaf ederseniz onu Kureyş lehçesine göre yazın. Zira kuran onların dili ile indi." diye tenbih etti.

Onlar bu emri yerine getirdiler. Böylece Kur'an nüshaları yazılmış oldu. Yazım tamamlanınca Hz. Osman-sahifelerdeki (aslı) Hz. Hafsa'ya iade etti. Müslüman ordularından her birine de bu yazılan mushaf nüshalarından birer tane gönderdi. Onlara "Kendilerine göndermiş olduğu bu Mushaf'a aykırı bulunan, yanlarındaki diğer mushafları yakmalarını emretti.

İşte, o zaman, Kur'an nüshalarının ateşle yakıldığı zaman -diye meşhur oldu.[487]

Seyf[488] b. Ömer, Talha ve Muhammed'den naklederler:

-Huzeyfe (r.a.), ,Rey şehri alınınca, Abdurrahman b. Rabîa'ya destek için el-Bâb'a gitti, yanında Said b. Âs vardı. Onunla tâ Azerbaycan'a kadar varıp destek oldular. Sonra geri döndüler. Huzeyfe: Ben bu yolculuğumda öyle şeyler gördüm ki, insanları kendi başına bırakırsak Kur'an'"dan sapıp bir daha da ona dönemeyecekler!" deyince Said "O ne?" dedi. Huzeyfe dedi ki:

-Ben Şam destek orduları geldiğinde, Hımış halkından bir takım adamların Kûfelilere, "Kendilerinin Kur'an kıraatinin, Kûfelilerinkinden daha doğru olduğunu iddia edip, Mikdad (r.a.) bu kıraati Peygamber (s.a.v.)'den aldı." Dediklerini, Kûfelilerin de onlara aynı şekilde cevap verdiklerini gördüm.

Şamlılardan bir kısmını şu topluluğa "Bizim kıraatimiz sizinkinden daha doğru." dediklerini, onların da "Bizimki doğru!" dediğini gördüm. Huzeyfe Küfe'ye gelince mescide girdi. İnsanlar yanına gelip gidiyordu. O da seferde duyduğu şeylerden sakınmalarını istiyordu. Bu konuda Efendimizin ashabı ile onlardan ilim alan tabiînin çoğu ona yardımcı oldu. Abdullah ibni Mesud'un talebelerinden bir kısmı Huzeyfe'ye: Bunda münker ne var? Biz ibni Mesud'un, Basralılar Ebu Musa'nın kıraatine göre okuyup ona "Lübabu'1-Fuad" adını veriyorlar. Hımıslılar Mikdad ve Salim'in kıraatini esas almıyorlar mı? Deyince Huzeyfe ile yandakiler öfkelendi ve "Sizler sadece Bedevilersiniz, Abdullah b. Mesud da sizin gibi bedevilere gönderildi, yoksa kendisinden daha iyi bilenlere görevlendirilmedi, kesin sesinizi! Zira siz yanlışsınız." dediler. Huzeyfe ise: Vallahi yaşarsam bunu Halifeye şikayet edip müşavere edeceğim ve sizlerin Medine'deki ashabını ve cemaatin fikrine katılmanızı ona tavsiye- edeceğim." dedi. Bunu duyan Abdullah b. Mesud (r.a.) öfkelendi ve: "Öyleyse Allah seni yüz üstü cehenneme sarkıtır." dedi. Said b. Âs da: "yemin et bakayım bu doğru değil mi?" deyince hepsi öfkelenip dağıldı.

Huzeyfe (r.a.) yola çıkıp Medine'de Hz. Osman'a gelip gördüklerini anlattı ve ben çıplak bir uyarıcıyım, derhal yetişin!" dedi.

Hz. Osman ashabı toplayıp Huzeyfe'ye olanları anlattırdı. Hepsi de bu işin büyüyeceğini, sonucun tehlikesini Huzeyfe gibi görerek hepsi:

"Bu iş böyle bırakılır da bu asır geçerse, Kur'an bilinmez olur" de­diler. Hz. Osman: "Lübabu'1-Fuâd ne?" diye sorunca kendisine "Bu Ebu Musa el-Eş'arî'nin yazdığı Kur'an olup, bunu Peygamberle bir araya gelip kıraatini ona dayandıramayan kimselere okuduğunu." Haber verdiler. Hz. Osman "Ya ibni Mesud'un Kur'anı" diye sorunca, "Ona Mücemma b. Cariye ile Habbab b. El-Erat (r.a.)'lara okuduğu bu Kur'an'ı Kûfe'de derlediğini ve Mushaf haline getirdiğini" söylediler. Hz. Osman Mikdad'ınkini sorunca "Onun da bunu Şam'da yazdığını bunların hiçbirinin yazıldıktan sonra Peygambere okunarak tashih edilmediğini, bunların bu Kur'an'lan bulundukları şehirlerde toplayıp yazdırdıklarını" söylediler.

Böylece, Huzeyfe Medine'de iken Mushaflar yazıldı. Kur'an'ı daha önce Nebi (s.a.v.)'e içlerinde okuyup arz edenler de vardı. Hz. Osman da bunları büyük şehirlere dağıtıp insanlara, buna itimat edip, şehir­lerden öğrendiklerini terk etmelerini emretti. İnsanların hepsi bu işin iyiliğini anlayıp, bu nüshaları kabul etmede icma ettiler. Ancak Kûfe'den bir kısmı buna yanaşmadı. Zira Abdullah b. Mesud'tan kıraat öğrenen Kurrâ hafızlar, bu konuda çok ileri atılıp, neredeyse Pey­gamberin ashabına bile üstünlük satmaya, -insanların kıraatini- ayıp­lamaya başladılar. Bunun üzerine İbni Mesud (r.a.) aralarında ayağa

kalktı: "Bunun hepsi olamaz, vallahi siz açıkça ileri gittiniz, topal ayağınıza acıyıp, kaldıramayacağı yükü yüklemeyin." dedi.

Hz. Osman'ın yolladığı Kur'an Said'e varınca insanlar onda ittifak etti. Ashab-ı Kiram pek sevindi. Said b. El-Âs da, İbni Mesud'a "Ya­nındaki Mushafı ver!" diye haber saldı. O da "İşte Mushafım bu -bunu al- ama kalbimdekini almaya gücün yetecek mi? deyince Said: "Ya Abdullah! vallahi ben sana zor kullanacak biri değilim. Dilersen hicret yurdunun halkına ve Müslümanların bu birliğine katılırsın, istersen onlardan ayrılırsın, bu işi sen daha iyi bilirsin." diye cevap verdi.)[489]

Mus'ab b. Sa'd b. Ebi Vakkas anlatıyor:

-Osman (r.a.) insanlara hitabede bulunarak "Ey insanlar! Sizin Peygamber (s.a.v.)'le geçirdiğiniz on (üç) yılınız var. Siz Kur'an husu­sunda farklılıkları anlayabilen ve bu yüzden "Bu Übey'in kıraati, bu Abdullah'ın kıraati" diyebilen kimselersiniz. Bir adam kalkar ve "Biz senin kıraatini tatbik etmiyoruz." diyebilir. İşte bu yüzden ben "Sizin içinizde, kimde Allah'ın kitabından bir şeyler varsa onu getirip teslim etmesine" karar verdim." dedi.

İnsanlar bunun üzerine, yanlarında bulunan, üzerine Kur'an parçalan yazılı kağıt, deri, her ne varsa getirdi. Böylece bunlardan büyük bir kemmiyet ortaya çıktı. Sonra Osman bu meclise gelip sahiplerini birer birer çağırarak; "Allah aşkına, sen bu ayetleri sana imla ettirirken bizzat Peygamber'den mi duydun?, yemin et" diyor, onlar da "Evet." diyorlardı. Osman bu toplama ve tespit işi bitince yanındakilere: "İn­sanların en iyi yazabileni kim?" diye sordu. Onlar da "Rasulullah'ın katibi olan Zeyd b. Sabit'tir." dediler. Osman (r.a.): "Arap dilini en iyi bilen kim?" deyince "Said b. El-Âs'tır." dediler. Osman (r.a.) da: "Öyleyse Said imla ettirsin (okusun), Zeyd de yazsın." dedi. Zeyd'de birçok nüsha yazdı. Hz. Osman da bunları diğer şehirlerde oturanlara dağıttı.[490]

Adı bilinmeyen biri Süveyd b. Gafele'den, Hz. Ali'nin, bu Kur'an'ın toplanıp diğerlerinin yakılışı konusunda: "Onu Osman yapmasa ben yapacaktım." dediğini nakleder.[491]

Ebu Hilal anlatıyor: Hasen-i Basri'yi şöyle derken duydum: -Hz. Osman on iki yıl idarede kaldı. Bu süre içerisinde onun idare­sinden beğenmedikleri kötü bir şey olmadı."[492]

Said b. Cühmân, Efendimizin kölesi Sefine'den Peygamber (s.a.v.)'in

"Benden sonra hilafet otuz sene -kesintisiz-devam eder, sonra krallığa dönüşür." buyurduğunu nakleder.[493]

Katade, Abdullah b. Şakik isnadıyla Mürra el-Behzî'den naklediyor: Rasulullah (s.a.v.)'in yanında idim. Efendimiz (s.a.v.):

"Öküz boynuzu gibi fitneler olacak. Şu -yanımda- elbisesine sarılı duran kişi ve yanındakiler hak üzere olacaklardır." buyurdu. Varıp el­bisesini kaldırınca gördüm ki, o Hz. Osman'dır.[494]

Aynı haberi el-Eş'as es-San'anî de Mürre'den naklederken Mu-hammed b. Şirin de Ka'b b. Ucre'den nakleder. Haberin bir benzeri de İbni Ömer'den nakledilir.[495]

Kays b. Ebi Hazim, Hz. Osman'ın kölesi Ebu Sehle aracılığıyla Hz. Aişe (r.a.)'tan şöyle nakleder:

(Rasulullah (s.a.v.) son hastalığında: "Şimdi yanımda ashabımdan birinin bulunmasını çok arzu ediyordum." buyurdu. Hz. Aişe de: "Ebu Bekir'i çağırayım mı?" deyince sustu. Hz. Aişe der ki: Anladım ki onu istemiyor, "Sana Ömer'i çağırayım mı?" dedim. Sustu. Anladım ki onu da istemiyor. "Sana Osman'ı çağırayım mı?" dediğimde "Evet" buyurdu. Ben den onu çağırdım. Osman gelince Peygamber (s.a.v.) bana eliyle "uzaklaşma" işareti yaptı. Osman geldi yanına oturdu. Nebi (s.a.v.) ona gizli bir sır anlatmaya başlamıştı. Osman'ın rengi değişiyordu.)

Ebu Sehle der ki: O kuşatma günü Osman'a "Ey müminlerin emiri,

bunlarla çarpışmayacak mısın?" denilince "Rasulullah (s.a.v.) bana bir öğüt vermişti. İşte şimdi ben o öğüdü tutmaya çalışıyorum." dedi.[496]

Ebu Sehle'yi el-Iclî "güvenilir sika" saymıştır.[497]

Cerirî, Ebu Bekr el-Adevî'den naklediyor: Hz. Aişe (r.a.)'ya "Rasulullah (s.a.v.) vefat ederken herhangi bir kimseye özel bir vasiyeti olmuş muydu?" deyince Hz. Aişe: "Allah korusun! O sadece Osman'a bir sır vererek, onun öldürüleceğini bildirip, elini bu fitneden çekmesini emretmişti." dedi.[498]

Şu'be anlatıyor:  Bana Ebu Hamze, babasının Ali (r.a.)'ı şöyle söylerken duyduğunu anlattı:

-Allah Osman'ı benimle birlikte öldürdü.

Ravi Ebu Hamza derki: Ben bunu Abdullah ibni Aabbas'a anlattım da: "Gerçekten doğru söylüyor "Allah Osmanı öldürdüğünde beni de onunla öldürecek." derdi diye anlattı.[499]

-Derim ki (Zehebi) "Zaten Hz. Ali (r.a.): Peygamber (s.a.v.) bana sakalımın, kesilecek olan boğazımdan akan kanla, kızıla boyanacağını haber vermişti." derdi.[500]

Şu'be'nin rivayetine göre Habib b. Ez-Zübeyr, Abdurrahman b. Eş-Şerûd'dan Hz. Ali'nin: "Kesinlikle Allah'ın (Hıcr suresi ayet 47)

"Biz onların göğüslerinde, kinden ne varsa, söktük, artık kar­deşler olarak yüz yüze koltuklarda -oturmakta- dırlar." Ayetindeki kast ettiği kimseler arasında ben ve Osman'ın olacağı ümidindeyim." dediğini nakleder.[501]

Bu haberi Abdullah (b. Ebi Süfyan b. El-Haris de Hz. Ali'den aynı ifadelerle nakleder.[502]

Mutarrif b. Eş-Şıhhîr anlatıyor: -Cemel harbinde Hz. Ali'ye rastla­mıştım. Bana: "Ya Ebâ Abdillah! Seni bugüne kadar bize destek ver­mekten geri koyan ne idi, Osman b. Affan sevgisi mi?" deyip sonra da: "Eğer bu görüşte isen bile ne zarar var. Kesinlikle Osman (r.a.) bizim içimizde akraba bağlarını en iyi kuran, Rabbinden en iyi sakınan bir kimseydi." dedi.[503]

Said b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl anlatıyor: Vallahi bu gün gibi gö­zümün önünde, Müslümanlığa girdiğim için -amcaoğlu- Ömer beni ve hanımım olan bacısını iple bağlamış idi. Şimdi sizin Hz. Osman'a yaptığınız bu zulümden dolayı Uhut yerinden kayıp parçalansaydı, bu gerçekten doğru olurdu.[504]

Hişam der ki: Bana Muhammed b. Sirîn, Ukbe b. Evs yoluyla Ab­dullah b. Amr (r.a.)'in: "Bu ümmete on iki gerçek halife gelecek. Bunlardan biri Ebu Bekir'dir ki, onun adını tarihinize geçirdiniz. Ömeru'l-Faruk da çelikten bir boynuz olup o da geçti. Hz. Osman ki, rahmetten nasibi kendisine çift verilmiş biri olup, mazlum olarak öldürüldü. Siz onun da ismini bu on iki halife arasında elde ettiniz." dediğini nakletti. Bunu Muhammed b. Sirin'den çok kişi rivayet etmiştir.[505] Abdullah b. Şevzeb, Zehdem el-Cermî'den nakleder: -Bir gece Abdullah b. Abbas'ın yanında sohbetteydim. Size bir ha­dise anlatayım, diyerek şunları söyledi: "Hz. Osman'ın başına şu işler gelince ben Ali'ye "Sen bu işten çekil! Vallahi sen bir delikte bile olsan insanlar gelip sana biat edecekler." dedimse de sözümü tutmadı. Allah'a yemin ederim ki, Muaviye ona saldıracak. Bu söylediğimi, Allah'ın (İsra suresi ayet 33'teki)

"Kim de zulmedilerek (haksız yere) öldürülürce, biz onun veli­sine onun hakkını arama gücü veririz. Öyleyse o da öldürmede haddi aşmasın! Zira o veli artık desteklenmiştir." Ayeti ifade ediyor.[506]

Ebu Kilâbe el-Cermî der ki: San'â emiri olan Sümame b. Adiy'e, Hz. Osman'ın öldürülme haberi gelince uzun uzun ağladı ve: "İşte şimdi Peygamberlik hilafeti Muhammed ümmetinden alındı, artık bir krallık ve zorbalığa dönüştü. Bundan sonra kim neyi ele geçirse onu yer." dedi.[507]

Yahya b. Said el-Ensarî, Bedir'e katılanlardan olan Ebu Humeyd es-Saîdî'nin Hz. Osman öldürülünce: "Allah'ım! Sana kavuşuncaya kadar bir daha gülmek bana haram olsun!" dediğini bildirir.[508]




[487] Nesai, Süneni Kübra: Fazailu'l-Kur'an bab 5. h.no 7987; Tarihi Dımışk 39/241

[488] Üst kıssanını tam bir izahı olan bu kısmı, önemine binaen buraya alıyorum. Yoksa Zchebi'nin metninde bu kısım yoktur.

[489] Tarihi Dımışk 39/241-243

[490] Tarihi Dımışk 243; Ebu Hatem, Kitabu'l-Mesahif s. 31

[491] Tarihi Dımışk 33/245," 248

[492] Tarihi Dımışk 33/245, 250

[493] Tarihi Dımışk 39/251 metin için bkz: Tahavi, Müşkil h.no 3349; İbni Hibban 9/48, 8/228; Taberani, Kebir 1/45, 7/98; Beğavi, Sünne 14/78; İbnu Ebi Asım, Sünne 2/545 h.no 1171; Müsned 5/220; Tirmizi 2226; Beyhaki, Delail 6/342

[494] Müsned 5/33 h. No 20315, 5/35 no 20396; T. Dımışk 39/271

[495] Tarihi Dımışk 39/275-277

[496] İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/44 no 12086, 15/202, 19503; Tarihi Dımışk 39/284; İbni Sa'd 3/66; Beyhaki, Delail 6/391; İbni Mace 113; Müsned 6/53-213; Hilyetu'l-Evliya 1/85; Humeydî 268; Tirmizi 3795; İstiab 3/75

[497] El-İclî, Tertibu's-Sikat 500 no 1962; Tarihi Dımışk 39/287;

[498] Tarihi Dımışk 39/288; Bu üst haberin bir aynısı olup Zehebi kısaltmıştır.

[499] Tarihi Dımışk 39/457; İbni Ebi Şeybe 15/210'da bu bilgiyi başka bir kaynaktan ve­rir. Taberani 1/80 no 112

[500] İbni Sa'd 3/24; İstiab 3/60. Burada Zehebi'nin almadığı önemli bir kıssa var ki Hz. Ali'nin üst paragraftaki yakınışının bir devamıdır. Hadiseyi Fesevi El-Marife vet-Tarih'inde (3/118) verir. İbni Asakir (39/473,47) ve diğerleri de ondan nakleder. Kıssa halen bizim için bir ibrettir.

Üç Öküz ve Aslan

Hz. Ali bir gün Kûfe'de hutbe okurken haricilerden bir gurup hutbesini kestirdi. O da inip evine girdi. Cemaatte içeri girince, Ali (r.a.) "ben beyaz yenildiğinde yenilmişdim" deyip şöyle bir örnek verdi: Üç öküzle bir aslan aynı ormanda yaşarmış. Beyaz, sarı ve siyah. Aslan onlara bir şey yapmak isteyince hemen üçü birleşir aslanda bir şey yapamazmış. Bir gün aslan, sarıyla siyah renkli olana: "Şu ormanda bizi teşhir eden sadece şu beyaz öküz var. (avcı uzaktan onu görüyor) benimle onu bir baş başa biraksanızda işini bitirsem de kurtulsak. Sonra orman bizim demektir. Renginiz rengime benziyor, bizimki de sizinkine. Böylece onları bıraktılar, aslan hemen beyazı yedi. Biraz sonra acıkıp onlara gelişinde yine birleşiyorlar aslanda aciz kalıyordu. Birgün sarıya şu siyah, ormanda başımıza bir iş açacak sen bir geri dur. Sonra ikimiz kalırız, zaten renklerimizde uygun dedi. O geri durunca siyahın işini bitirdi. Bir müddet geçip acıkınca geri gelip sarı ineğe "seni yiyeceğim" dedi. Çaresiz oda: "ne yapalım, yalnız bana müsaade etsende gelecek nesillere üç kere bir tellal çağırsam. Sonra ne istersen yap!" dedi. Müsadeyi alınca yüksek sesle: "Heeey! ben şimdi değil, beyaz öküz yendiğinde yenilmiştim deyip üç kere tekrarladı."

İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/

[501] Tarihi Dımışk 39/459; Taberi cüz 14 sayfa 37; Belazuri 6/111

[502] Tarihi Dımışk 39/459, 464

[503] Hatib, Tarih 11/100; Tarihi Dımışk 39/470

[504] Buhari, Menakibu'l-Ensar 3862, İkrah 6942; İbni Ebi Şeybe 15/205; Tarihi Dımışk 476; Hakim 3/440; İbni Sa'd 3/79; İstiab 3/84; Tarihi Halife 176

[505] İbni Ebi Şeybe 12/52; Tarihi Dımışk 39/476

[506] Tarihi Dımışk 39/477

[507] İbni Ebi Şeybe 12/42, 14/395; Belazuri 6/226; T. Dımışk 39/482; İbni Sa'd 3/80

[508] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 179-186


Konu Başlığı: Ynt: Kuran ın yazılışı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 02 Temmuz 2021, 15:14:41
Esselamü aleyküm Peygamberimiz ve sahabe efendilerimiz bu dava için her türlü sıkıntıya göğüs gerdiler Kur an ın bizlere kadar ulaşmasına vesile oldular Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kuran ın yazılışı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 03 Temmuz 2021, 06:03:24
Aleyküm selâm. Rabb'im bizleri Peygamber Efendimizin hayatını kendine örnek alanlardan eylesin inşaAllah