๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 17:28:53



Konu Başlığı: Kab B. El Eşraf ın öldürülüşü
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 17:28:53
Ka'b B. El-Eşraf'ın Öldürülüşü[219]


Yunus b. Bükeyr'in nakline göre İbni İshâk derki: Bana'Abdullah b. Ebî Bekr ve Salih b. Ebî Umâme b. Sehl haber vererek dedilerki:[220]

Rasûîüllah (s.a.v.) Bedir harbini ikmal edince, Medine halkına müjde vermek üzere iki müjdeci gönderdi. Bunlardan Zeyd b. Hârise'yi Sâfîle mahallesine, Abdullah b. Ravâha'yı da Âliye mahal­lesine göndermişti. Bunlar zafer müjdesini verip Ebû Cehil, Utbe ve diğer Kureyş ileri gelenlerinin öldürüldüğünü ilan ettiler. Zeyd, oğlu Üsanae ile Efendimizin kızı Rukiyye'nin kabri düzeltilirken karşı­laşmıştı. Üsame babasına; "babacığım bütün bu dediklerin doğrumu?11 diye sormuş, o da Tlevet ey oğulcuğum vallahi böyle oldu" demişti.

Bu haber Allah düşmanı Ka'b b. Eşrafa ulaşınca, "vay anasını! fioğrumu bu? "Bu adları geçen insanlar arabların kıralları, insanlarında liderleri sayılırlar. Vallahi eğer Muhammed bu adamları öldürtmüş ise, yerin altı o zaman üstünden daha hayırlıdır" demişti.

Ka'b b. Eşraf, Tay kabilesinden olup, Nebhan oğullarına mensub idi. Annesi de Benî Nadîr'dendi. Sonra Ka'b, yola çıkıp Mekke'ye gel­di.   Orada  Muttalîb   b.   Ebî  Vedâ'a  b.   Dubeyra'ya  konuk   oldu.

Muttalib'in eşi Âtike binti Üseyd b. Ebî'l Iys idi. Âtike onu konuk edip ikramda bulundu. Ka'b orada Kureyş ölülerine ağıtlar yakarak, Rasûlüllah (s.a.v.) aleyhine insanları kızıştırmaya başlayıp şiirler söy­lemeye başladı. Şu onun şiirlerindendir:

1- Bedir değirmeni oradakileri yoketmek için öğüttü. Bedir gi­bisine gözyaşları döküp akıtılır.

2- İnsanların liderleri onların havuzlarının çevresinde öldü­rüldü. Uzak görmeyin kıratlarda yere serilir.

3- Orada nice ak tenli vuruldu, fakirlerin  sığındığı şerefli insanlar öldürüldü.

4- Yıldızlar yağmursuz kaldığında onlar açık elli, ağırlıkların hummalı, lider ve harpte ganimetin dörtte birini alan liderlerdi.

5- Bazı kavimler öfkeleriyle hükmederek benim gizlediğimi, Eşref oğlu Ka'bm çok üzüldüğünü söylemekteler.

6- Doğru derler. Keşke onlar Öldürüldüğü saatte yer yüzü yan-Iıpta onları içine alsaydı.

7- Sözü nakleden artık bir darbe ile kör, yada kör, titrek ve sa­ğır bir hayat sürdü.

8- Haber aldım ki, Muğîre oğullarının hepsi Ebû'I Hakîm'in öl­dürülmesinden korkup burunları kesilmiş (zelil olmuş).

9- Rabî'a'nın iki oğlu ile Münebbih'te yanında, Helak olanlar ve Yemen kiralı Tübba'ın ulaştığı mertebeye ulaşmadı.

10- Haber aldığıma göre onların Hişam oğlu Harîs'i insanlar arasında iyi işler yapıp insanları biraraya getiriyormuş.

11- Elbette Yesrib-i ordu ile ziyaret edecek (karşılık verecek) Ancak kavmin şerefini kerem sahibi kahramanlar korur.[221]

İbni îshak devamla derki: Sonra Ka'b Medine'ye dönerek, Haris kı­zı Ümmü-Fazl'ın adını şiirle anmaya başladı ve şöyle dedi:

Sen hiç bir vadide konaklamadan, göçüp gidiyor ve Ümm-ü Fazl'ı Harem'de kendi başına terkediyorsun ha.

Sonra Müslüman hanımların adlarını anarak şiirle hicve başlayıp Müslümanlara eziyet vermeye başladı.[222]

Mûsâ b. Ukbe ise bu hususta şunları nakleder:

Ka'b b. Eşraf, hicivli şiirleri ile Nebî (s.a.v.)'yi incitiyordu. Kureyşlilere gitmiş onları Rasûlüllah aleyhine çalışmaya teşvik edip, işi kızıştırmış idi. Ebû Süfyan ona: "Allah aşkına söylesene! Allah katında bizim dinimiz mi daha sevimli, yoksa Muhammed ile ashabımn dinimi daha sevimli?" dedi. Ibnü'l Eşraf da: "Sizin yolunuz on-larmkinden daha doğru" dedi. Böylece müşriklerin Rasûlüllah'la sa­vaşma konusundaki fikir birliğini sağlayıp, sonrada Medine'ye döne­rek Rasûl-ü Ekreme aleni düşmanlığa ve hicve başladı.[223]

İbnü Adiy'nin "bana göre o duymadığı hadisleri başkasından çalan bir hadis hırsızıdır" dediği,[224] Muhammed b. Yûnus el-Cemmâl el-Muharramî bu zat İbni Adiy öyle desede Müslim'in kendisinden hadis naklettiği biridir-, Süfyan b. Uyeyne- Amr b. Dinar- İlerime isnadıyla Abdullah b. Abbas (r.a.)'ın şöyle dediğini rivayet eder:

Hubey b. Ahtab ile Ka'b b. Eşraf, Mekke'de Kureyşlilere gelerek onları Rasûlüllah (s.a.v.) ile harb etmek için birbiriyle anlaştırdı. Kureyşliler onlara: "Siz Kitab ehli ve eski ilimlerin sahibi kimseler­siniz. Siz bizim ve Muhammed'in hakkında hükmünüzü bize bildirseniz" dediler. Onlarda, "sizin nasıl,? Muhammed'in nasıl bir dini var?" dediler. Kureyşiler:

Biz en iri deveyi Kurban eder, suyun üzerine süt katar, esirleri ser­best bırakır, hacıları sular ve akrabalık bağlarım sürdürürüz, dediler, "Onlar Ya Muhammed ne yapar?" deyincede:

- O zurriyetsiz biridir. Abrabahk bağlarımızı kesip attı. Ona ğıfar oğullarından, hacıları soyan hırsızlar uydu, dediler. Bunun üzerine on­lar:

"Hayır, o hayırlı değil, aksine siz ondan daha hayırlısınız ve daha doğru yoldasınız" dediler. İşte bunun üzerine Allah (c.c); "Kendilerine Kitab'dan bir nasib verilenleri görmedin mi? Pu­ta ve Tağut'a inanıyor ve kafirlere; "bunlar iman edenlerden, yol­ca daha doğrudadırlar" diyorlar." (Nisa; 51) âyetini indirdi.

Süfyan-ı Sevrî buradaki hırsızlık hususunda, "Gıfar oğullarının hır­sızlığı, onların cahiliye döneminde idi" der.[225]

İbrahim b. Ca'fer b. Mahmûd b. Mesleme, babası Ca'fer aracılığıyla Câbir b. Abdillah (r.a.)'m şöyle dediğini rivayet ediyor:

Nebî (s.a.v.) Medine'de bu işleri başarınca, Ka'b b. Eşref ayrılıp Mekke'ye geldi. Orada önce; "ben ne Muhammed'e yardım ederim, ne de harb ederim" diyordu. Orada Müşriklerin sorusu üzerine "sizin di­niniz hayırlı, çünkü o eski, Muhammed'in dini daha yeni" demişti, o zaman Nisa suresi 51fisi âyeti inmişti. Sonra Ka'b Medine'ye, Nebî (s.a.v.)'ye düşmanlık ve hicvini aleni yaparak geri döndü. Ondan ilk duyulan hiciv şu şiirleri oldu:

1- Sen demek vadilerde konaklamadan gidiyorsun. Halbuki Ümmü Fazl-ı Harem'de bırakmışsın.

2- Onun rengi kınave Ketem ile sapsarı olmuş, şişdi sıkılacak olsa sikılıverilecek halde.

3- Amir oğullarından birinin gönlü onun endişesinden hasta. İstese Ka'b'ın hastalığına şifa olur.

4- Ben hiçbir karanlık gecede, O bana görünüp aydınlatmadan doğan bir güneş görmüş değilim.

Yine Ka'b yukarda geçen ve "Bedir değirmeni (harp meydanı) ora­dakileri öğüttü, Bedir gibisi için, göz yaşı sel gibi akıtılır" diye başla­yan hiciv dolu şiirlerini okumaya başladı.

Bir gün Nebî (s.a.v.):

"Şu Ka'b b. Eşrafın hakkından kim gelecek? Bize şiiriyle eziyet edip, müşrikleri aleyhimize takviye ediyor" buyurdu.[226]

(Ali b. el-Medînî) Süfyan b. Uyeyne, Amr b. Dinar'dan naklediyor: Cabir (r.a.)'i şöyle derken işittim: Rasûlüllah (s.a.v.):

"Ka'b b. Eşrafın hakkında kim gelecek? Çünkü o Allah ve Rasûlüne eziyet etmiştir," buyurdu. Bunu duyan Muhammed b. Mesleme kalkarak:

- Yâ Rasûlellah! Onu öldürmemi istermisin? dedi. Nebî (s.a.v.), "Evet" buyurdu. İbni Mesleme de, "öyleyse Önce ona birşeyler söyle­meme müsade et" dedi. Nebî (s.a.v,) "şöyle" buyurdu.

Muhammed b. Mesleme kalkıp Ka'b'in yanına geldi ve; "Şu adam (Peygamberi ima ederek) bizden zekatları vermemizi istiyor. Böylece bizi büyük bir maddi sıkıntıya soktu. Ben sana, bana ödün veresin diye geldim", Ka'b da: "hem başka şeyler de istiyor. Vallahi usandırıp bıktırıyor," dedi. İbnü Mesleme'de: "Biz bir kere ona uymuş bulunduk. Artık onun durumu tamamen açığa çıkıncaya kadar onu bırakıvermek-te istemiyoruz. Şimdi senden bize bir veya iki vesak (ölçek) mikdarmda hurma vermeni istiyoruz.11 dedi. [(Ravi Ali b. el-Medînî derki, "bize bu haberi Amr b. Dinar kaç kere nakletti ama "bir iki öl­çek" lafını hiç kullanmadı.) Ben bu hadis hakkında ona "gerçekten bu  "bir yada iki vesak" şeklindemiydi?" diye sorunca Amr b. Dînar "sa­nıyorum öyle olacak" diye cevap verdi.]

Bunun üzerine Ka'b b. Eşraf, "Peki ama, verdiğim hurmaya karşı bana bir rehin vereceksiniz" dedi. Muhammed b. Mesleme ve arka­daşları "peki sana rehin olarak ne vermemizi istiyorsun?" dediler. O da, "kanlarınızı rehin verin" dedi. Bunun üzerine; "sana kadınlarımızı nasıl rehin verebiliriz, sen Arabların en yakışıklısısın!" dediler. Ka'b, "öyleyse çocuklarınızı bana rehin verin" dedi. "Sana çocukları nasıl rehin verelim, onlara, "bir iki vesak hurma için rehin alındı" diye sürü­lür. Buda bize utanç olur. Sana silahları rehin olarak verelim" dediler ve onu silahları getireceklerine söz verdiler.

Gece olunca Muhammed b. Mesleme ona geldi. Yanında Ka'b'ın süt kardeşi olan Ebû Naile vardı. Onları kaleye da'vet etti. Kendiside yanlarına indi. Ka'b'a karısı; "gecenin bu saatinde nereye çıkıyorsun" deyince o; "bu gelen Muhammed b. Mesleme ile kardeşim Ebû Naile'den başkası değil dedi. (Hadisi Amr b. Dinar dışında rivayet edenler şu farklı ifadeyi kullanırlar: Karısı "Ben bir ses işitiyorum ki sanki ondan kan damlıyor" dedi.) Ka'b karısına, "kerîm kişi geceleyin vurulmaya bile çağrılsa da'vete icabet eder" dedi.

Böylece Muhammed b. Mesleme ile yanında; Ebû Abs b. Cebr, Ha­ris b. Evs ve Abbâd b. Bişri içeri aldı. Muhammed b. Mesleme onlara önceden, "Ka'b yanımıza gelince ben onun saçlarından tutup koklaya» cağım sonra sizde koklarsınız. Onun başını tuttuğumu gördüğünüz zaman siz atılıp boynunu vurun" diye tenbih etmişti.

Ka'b elbiselerini giyinmiş olarak geldi, üzerinden esans kokuları geliyordu. Muhammed b. Mesleme Ka'b'a: "bugünkü gibi güzel kokan bir koku koklamamıştım" dedi. Ka'b da, "Arabların en mükemmel, en güzel kokulu kızı benim hanımım" deyince, Mesleme; "müsade edermisin başını bir koklasam" dedi. O "evet" deyince önce kokladı, son­rada arkadaşlarına koklattı. Sonra "bir daha koklayabüirmiyim" dedi. "Evet" deyince başını kavradı arkadaşlarına "haydi!" dedi. Onlarda kılıçla vurup öldürdüler, sonra gelip Nebî (s.a.v.)'ye haber verdiler. Haber Buharî'dedir.[227]

Şuayb b.-Ebî Hamze, Zührî -Abdürrahman b. Abdillah b. Ka'b b. Mâlik- isnadıyla Abdullah b. Ka'b'dan şöyle nakleder:

- Yahudî Ka'b b. Eşraf şair biriydi. Rasûlüllah (s.a.v.)'ı hicvetmeye uğraşır, şiirleriyle Kureyş kafirlerini Nebî (s.a.v.)'in aleyhine kışkırtır­dı.

Nebî (s.a.v.) Medine'ye teşrif ettiklerinde Medine halkı karışık bir toplum olup, kimi Müslüman, kimi putperest, kimi de yahudi idi. Ya­hudiler silah ve savunma kaleleri olan bir topluluk olup, Evs ve Hazreç kabilesi ile dostluk anlaşması yapmışlardı. Rasûlü Ekrem (s.a.v.) Medine'ye gelince, bu gurupların hepsiyle sulh yapmak arzu etmiş idi. O vakit kişi Müslüman ama, babası ve kardeşi müşrik olma gibi bir vaziyet vardı. Hicretinin ilk yıllarında bu müşriklerle ya-hudiler, Nebî (s.a.v.)'ye çok eziyet ediyorlardı. Allah (c.c), Rasûlüne ve Müslümanlara sabır ve af emrederek:

"Kesinlikle mallarınız ve canlarınız hususunda imtihana tutu­lacak, sizden önce kitab verilenlerden ve müşriklerden çok eziyetli sözler duyacaksınız. Eğer sabreder ve sakınırsanız işte bunlar işlerin azimetlilerindendir," (Âl-i İmran; 186) buyuruyor. Yine Allah Bakara Sûresi 109'cu âyetinde de şöyle buyurur:

"Ehl-i Kitab'dan çoğu, hak, kendilerine belli olduktan sonra, sırf kendilerindeki hasedden dolayı, sizi imanınızdan sonra kâfir­lere döndürmek isterler. Allah -bu konudaki- emrini getirene ka­dar af edip, hoş görünün. Şüphesiz Allah herşeye kadirdir" Bu

âyetlerin gelip, Rasûlüllah'm onlara sabrına karşılık, Ka'b eziyete de­vam edince Rasûiüllah (s.a.v.), Sa'd b. Muâz'a, Ka'b'ı öldürmeleri için bir gurup yollamasını emretti. Sa'd da, Muhammed b. Mesleme, Ebû Abs, Sa'd b. Muâz'ın kardeşi Hâris'i, beş kişilik bir gurup içinde Ka'b b. Eşrafın evine gönderdi. Ka'b, eî-Avâlî'deki evindeydi. Ka'b onları görünce hoşlanmayıp dehşete kapılarak; sizi buraya ne getirdi? dedi. Onlar, "bizi sana ihtiyacımız getirdi" dediler. Ka'b'da, "öyleyse biriniz yanıma gelip bunu bana anlatsın" deyince içlerinden birisi ona doğru yaklaşarak; "sana zırhlarımızı satıp parasını nafakamıza (geçimimize) sarf etmek istiyoruz" dedi.

Bunun üzerine Ka'b oniara: "Vallahi böyle yapacak olursanız kendi kendinizi insanların gözünde zayıflatmış olacaksınız, bu adam sizi ko­nuk etsin." diyerek onlarla, -insanlar yanlarından gidip-, el etek çekil­diği bir saatte yanma gelmeleri üzere anlaştı.

Gece ilerleyince, Müslümanlar tekrar gelip, içlerinden birisi Ka'b'a seslendi. Ka'b çıkmak için ayağa kalkınca hanımı, "Gecenin bu sa­atinde gelenler, senin hoşuna gidecek birşey için kapını çalmaz her­halde" deyince o, "aksine; onlar benimle konuşacaklarını daha önce konuşmuşlardı" diyerek dışarı çıktı. Ebû Abs da onu kucakladı, o esnada Muhammed b. Mesleme Ka'b'a kılıcını indirdi. İçlerinden biride kılıcını onun böğrüne sapladı.

Bunlar Ka'b'ı öldürünce, Yahudiler ve onlarla birlikte hareket eden müşrikler müthiş bir paniğe kapılarak, sabah olur olmaz derhal Rasûl-ü Ekrem'in yanına geldiler ve: "bu gece bizim liderimizin evine ge­linmiş ve çıkınca öldürüldü. O bizim ileri gelenlerimizin başı sayılır­dı." dediler. Bunun üzerine Rasûiüllah (s.a.v.) da onlara, Ka'b'ın şiirle­rinde ne çirkin hicivler yaptığım anlatıp sonra onlara, kendisi ile yahudiler arasında bir anlaşma metni yazmaya da'vet etti. Onlar kabul edince aralarında bir sulh anlaşması yaptılar.

Bu anlaşma vesikası daha sonra Hz. Ali (r.a.)'nin yanında idi.

Bu haberi Ebû Dâvûd rivayet ediyor.[228]

Mûsâ b. Ukbe ve diğer bazı âlimler de, Ka'b'ı öldüren gurup ara­sında Abbâd b. Bişr (r.a.)'in de bulunduğunu ve o seferde yüzünden ve ayağından kılıçla yaralandığını, anlatırlar.[229]

Yûnus b. Bükeyr, İbni İshâk'm Sevr b. Zeyd -İkrime isnadıyla ver­diği rivayetinde, îbni Abbas (r.a.)'ın: "Rasûiüllah (s.a.v.) onları uğur­lamak üzere birlikte Bakî el-öargad'a kadar gelip orada

"Bismillah diyerek yola çıkın! Allah­'ım! Onlara yardım et" buyurduğunu anlatır.[230]

Bu hadiseyi Bekkâî de İbni İshâk'tan, buradakinden daha uzun, hem de daha güzel bir metin ile şu şekilde nakleder:

- Ka'b-ı Öldürmek üzere Muhammed b. Mesleme, Silkan b. Selâme b. Vakş, (ki bu zat Ebû Naile el-Eşhelî'dir) Abbâd b. Bişr ve Ebû Abs

b. Cübr el-Hârisî, biraraya geldiler. Silkân'ı önden Ka'b'ın yanına gön­derdiler. Silkân, Ka'b'la saatlerce sohbete daldı. Karşılıklı şiirler oku­dular. Sonra Silkân Ka'b'a dönerek:

- Bana bak Eşrefoğlu! Aslında ben sana bir ihtiyacımı söylemek ar­zusuyla geldim, ama sakın bunu kimseye açma, dedi. Ka'b'da "tamam" deyince O:

- Şu Peygamber denen adamın Medine'ye gelişi bizim için tam püs­küllü belâ oldu. Araplar bize düşman kesilip hepsi aleyhimizde birleş­tiler. Böylece bizim çevre ile olan bağlantı yollarımızın hepsi kesile­rek, çoluk çocuk perişan oldu, bizimde takatimiz kesildi, dedi. Bunu duyan Ka'b'da:

- Bana Eşrefoğlu (İbnü'l Eşraf) derler. Vallahi yâ İbni Selâme!, va­ziyet sonunda benim sana haber verdiğim gibi olacak, dedi. Silkân da ona:

-  Ben derimki, sen bize yiyecek satıp, karşılığında sana bir şeyler rehin bırakarak işimizi sağlam tutalım, sende bu konuda ihsanda bu­lun, dedi. Ka'b ona, "peki bana oğullarınızı rehin bırakırmtsıııız?" de­yince Silkân, "sen o zaman bizi ayıplamak istemiş olursun. Benimle birlikte aynen benim görüşüme katılan arkadaşlarım var. İstiyorumki, onları da sana getireyim de sen onlara da yiyecek birşeyler sat sonra onlara ihsanda bulun. Biz, bizim zırhlarımızdan borcumuzu denk ola­cak kadar birşeyi sana rehin bırakalım" dedi.

Böylece Silkân arkadaşlarının yanına dönüp vaziyeti onlara anlattı ve silahlarını alarak harakete geçip Ka'b'ın yanında birleşmelerini tav­siye etti. Böylece hareket edip Ka'b'ın yanında buluştular…

- İbni İshâk kıssanın gerisini naklediyor. [231]

 
Muhayyısa Ve Huveyyısa Kardeşler
 

îbni İshâk derki: Peygamber (s.a.v.) yahudilerin öldürülmesi husu­sundaki emrini -bir şeyle kayıtlamadan- mutlak manada söylemiş ve: "Yahudilerden ele geçirebildiğiniz erkekleri öldürün" buyurmuştu.[232]

O zaman Huveyyisa b. Mes'ûd Müslüman oldu. Kardeşi olan Muhayyısa ise, daha önce Müslüman olmuştu. Bu Muhayyısa Yahudi tüccarından biri olan İbnü Süneyne'ya saldırarak öldürmüştü. O anda daha Müslüman olmayan Huveyyisa ayağa fırlayarak kalktı ve: "Bire Allah düşmanı, adamı öldürdün mü ne? Vallahi senin şu karnındaki yağlar bile bu adamın malından meydana gelmedir" diye söylenmeye başladı. Bunu gören kardeşi'de: "Vallahi onu öldürmeyi bana emreden zat, seni öldürmeyi bana emretmiş olsaydı, hiç tereddüt etmeden senin de boynunu vururdum" dedi. Bunu gören Huveyyisa'da: "Muhammed sana beni öldürmeyi emretseydi, Vallahi mi beni öldürürdün?" dedi. Muhayyısa'da: "Evet, vallahi o emretseydi, kesinlikle seni öldürür­düm" deyince O:

- Seni bu dereceye ulaştıran bir din gerçekten çok enteresan bir din­dir; diyerek Müslüman oldu.[233]




[220] Zehebî bu kısmı Beyhakî'nin İbnİ İshak hadisine göre verir. İbni İshâk'ta ise "Bana Abdullah b. eî-Muğîs b. Ebî Bürde ez-Zaferî, Abdullah b. Ebî Bekr b. Muhammed b. Amr b. Hazm, Asım b. Amr b. Katade ve Sâiih b. Ebî Ümâme b. Sehl haber verdiler, her biri hadîsin bir kısmını nakletti" seklinde verir.

[221] Metinde şiirler eksik. Biz İbnİ Hişâm ve Beyhakî'ye göre naklettik.

[222] İbni İshâk es-Sîre Sayfa 297. Fıkra no 501; İbni Hişâm 3/13, 14; Beyhakî Delâil 3/189, 190; Taberî Tarih 2/52, 53.

[223] Urve Meğazî 162; Beyhakî Delâil 3/190; 191; İbnü Abdi'l Ber, Dürer 143.

[224] İbnü Adİy el-Kâmil fiz-Zuafâ' 6/Sayfa 2283. Burada Zehebî nasıl bu ifadeyi kullanıyor, bilemiyorum. Zîra Zehebî Mizanü'I İ'tidâl'İnde 8349 no ile verdiği "Muhammed b. Yunus el-Bağdâdi el-Muharramî" tercemesinde; "İbni Asâkİr En-Nebel'de Müslim ondan hadis rivayet etti diyor. Ama ben Müslim'de böyle bir isim göremedim, belki de "sahih"inin dı­şındaki hadislerde geçmiş olabiliyor" der. Gerçekten de İbnü Mencereyh'İn "Ricâl-i Sa-hîlı-i Müslim" inde böyle bir isim yoktur.

[225] BeyhakîDeiâil3/193, 194r

[226] Beyhakî Delâil 3/194, 195; Zehebî hadisi burada kesiyor. Zîra bir sonraki rivayetle aynıdır.

[227] Buharı 64/16; Urve Megazî 163; Beyhakî Delâil 3/193, 196. H. no 4037; Müslim Cihad ve's-Sîre 1801; Ebû Dâvûd 2768.

[228] Ebû Dâvûd Kitâbü'l Haraç ve'İ İmâra h. no 300; İbni Sa'd Tabûkat 2/33; Beyhakî Delâil 3/198,

[229] Beyhakî Delâil 3/199.

[230] İbni Hişâm 3/17; Beyhakî Delâil 3/200; Müsned 1/266; Hâkim, Müstedrek 2/9; Taberânî 11/221 ;Taberi Tarih 2/53.

[231] İbni Hişâm 3/16; Taberî Tarih 2/53; Vakidî Megazî 1/184; Uyûnü'l Eser 1/299, 300.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/204-214

[232] İbni Hişâm 3/19; Beyhakî Delâil 3/200; Taberî Tarih 2/; Vakidî Meğazî 1/191, 192; Taberî Tarih 2/54; El-Muhabber 121; El-Kâmil tlt-Târih 2/144; Uyûnü'l Eser 1/301; İbni Sa'd 2/1/22. Hadis için bak Ebû Dâvûd 3002. Kaynaklar çok gibi görünse bile bu hadis kana-timce İbni İshâk'ın infirad ettiği, diğer kaynaklara sadece onun rivayeti olarak geçen bir haberdir. İbni İshâk bu haberini (bana Zeyd b. Sâbit'in bir kölesi haber verdi. Ona da Muhayyısa'nın kızı nakletmiş) diye verir. Öbür rivayetinde de (bana Sevr b. Zeyd ed-Diylî anlattı dğr.) Bir kere Zeyd b. Sabİt'İn kölesi meçhul. Olsaydı da İbni İshâk ona yetişe­mezdi. Muhayyısa'nın kızı kimdir? İkinci rivayetteki Sevr b. Zeyd ed-Diylî için Zehebî Malik'in şeyhi oiup sikadır" dersede Beyhakî ona, "Meçhul" diyor. Vakidî'nin aynı hadi­seyi nakli ise sadece "dediler ki" şeklinde daha da karma karışık, meçhul üstüne meçhul bir ifade olup üst habere asia destek olamaz bir haldedir.

Allah daha iyi bilir.

[233] Üst kaynak.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/215-216


Konu Başlığı: Ynt: Kab B. El Eşraf ın öldürülüşü
Gönderen: Mehmed. üzerinde 15 Kasım 2021, 11:21:00
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kab B. El Eşraf ın öldürülüşü
Gönderen: Sevgi. üzerinde 16 Kasım 2021, 06:32:29
Aleyküm Selam. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
 Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah