๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Nisan 2011, 14:00:37



Konu Başlığı: İlim öğrenmesi ve inkişafı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Nisan 2011, 14:00:37
2- İlim Öğrenmesi Ve İnkişafı



Zehebî babasından öğrendiklerinin yanında çok ciddi ve uzun bir tahsil hayatı geçirmiştir. Öyle ki onun öğrenme metodunu takip eden herkes onun neden bu denli allâme oluşunu kavrayacaktır.

Zehebî, ilk medrese tahsiline daha tıfıl iken başlamıştır. Kendisi­nin bildirdiğine göre ilk hocası Büsbüs lakabıyla anılan Halepli Alaeddin Ali b. Muhammed olup dört yıl bu zatın derslerine devam et­mişti.[22]

Sonra Zehebî, Mes"ud b. Abdillah es-Salihî'ye okumaya gidip Kur'anı yirmi kadar hatimle ikmal ettiğini, bu şeyhin küçük çocukla­ra çok merhametli davranıp gayet iyi ahlak verdiğini anlatır.[23]

Artık Zehebî, ilmin tadını almıştır. Bundan sonra durup dinlenme bilmeden bin kırk, cet 1040 şeyhten ders alıncaya kadar tükenmez bir sabır, coşkun bir aşk ve şevkle okumasını ikmal etmeye çalışır.

Zehebî, kendisinin nasıl okuduğuna dair hususi bir ma'lürnat vermiyorsa da, onun Mucemüş-Şüyüh, Marifetin Kurra, Siyer'i A'la-mün Nübelâ ve Tarihü'l İslam'ının son cildinde kafi derecede bilgi mevcuttur. Ben bunları oralarla karşılaştırarak Beşşar Avvad Ma'ruf un tertibine göre tahsilini kısaca sunuyorum.

Devrindeki bütün ilimleri Öğrenmesine rağmen Zehebî'nin bilhas­sa üç ilimde derinlemesine bir eğitimi gözlenir. Bunlar sırasıyla;

1- Kîraat

2- Hadis

3- Tarih, olarak özetlenebilir.

Kıraat İlmi: Muceminde bildirdiğine göre Zehebî 691 yılında bir gurup arkadaşıyla o zamanın en meşhur Kurrası sayılan Cema-lüddin Ebî İshak İbrahim b. Dâvûd el-Askalanî'ye gitmiş ve "Cem'ul Kebiri" okumuş, sonrada Kıraat'ı Sebâ'ya başlayıp Kasas suresini henüz bitirmiştik! Şeyh 692 yılında felcinin ilerlemesi ile vefat etti, bu yüzden Kıraat tahsili yarım kalmıştır. Yine bu esnada el-Cem'ül Kebiri okuduğu Şeyh Cemalüddin Ebû İshak'tan Ed-Dâni'nin "Et-Te-ysir" adlı eserinden yedi İmam'ın kıraatini hatmetmiş. "Hirzü'l Ema-ni" adlı Şatıbî'nin eserinide okumuş ve henüz yaşı yirmi civarında iken Kıraat ilmini ve usulünü iyice öğrenmişti. Şeyh Şihabüddin Mu-hammed b. Ahmed kendisini imtihan edip Zehebî'ye kendi merviy-yatmın icazetini vermiştir.

Zehebî bu fende çalışmalarını kesintisiz sürdürüp daha öğrenci iken 691 yılında tecvid ilmine dair "el-Mukaddime" adlı eseri Mu-hammed b. Cevherden nakille yazmıştır.

Şeyh Mecdüddîn Ebî Bekr, Muvaffakuddin b. Mansur, Muhammed b. Mansur'dan da Kıraatı-Seb'ayı okuduğu gibi, Şeyh Ömer b. el-Kav-vas'tan da "El-Mebhec fi kıraatisseba'' ve İbni Mücahid'in "Es-Seb'a" ve '"Şatıbıyye" yide okumuştur.

Hicri 692 yılında Şeyhi Şemsüddin Muhammed b. Abdilaziz ha­stalanınca Kurra olarak yerini Zehebî'ye devretti ki bu onun ilk hocalığıda olmuştur. Ama ilim aşkı onu bir yıl bile bu işte durduramamıştîr.

Zehebî Hicri 693'te Ba'lebek şehrine gittiğinde, Hakim'den resmi izin almadı gerekçesi ile Kıraat dersinden Muhammed b. Ahmed b. Ali tarafından engellendiğimde bu zatı anlatırken kaydeder.[24]

Hadis Aşkına Doğru: Subkî'nin Tabakatında belirttiği üzere Zehebî daha onsekiz yaşlarındayken, hadis ilmine yönelerek tam bir gayret ve didinme ile bu ilimde müthiş bir dereceye yükselmiştir. Ar­tık Zehebî bütün ömrünü, bütün vakitlerini hadise tahsis etmişti. O, hadisin bir kısım dallarında ilerleyip diğerlerini ihmal etmemiştir. Aksine hadisin her sahasında, İlelinde, âlisinde, nazilinde, isnadın­da, rical ilminde, metninde, ahkamında, sahih ve zayıfında, müsned ve mürselinde, muttesıl ve munkatı'ında kesinlikle otorite olmuştur.

Zehebî bu konuda hemen hemen hiç kimsenin okuyamayacağı kadar kitapları okuyup bin kırk tane âlimden semai olan ender alim­lerden biridir.

Şurada açık açık belirteyimki: Zehebî bu konuda bir Abdürrah-man b. el-Cevzî. bir Hakim, bir İbni Hibban, bir Tahavî. bir Ebû Nü-aym ve emsali alimlerle kıyas ettiğimiz zaman onlardan daha diray­etli ve daha Cami' bir zat olduğu ortaya çıkar.

Gerçi o zevat-ı kiram selef devrinin son halkalarını teşkil eder­ler ve bize uiaşan eserlerinden anlaşıldığı gibi yazdıklarını taklid de­ğil tahkik ve isnadıyla yazmışlardır. Ancak Tahavî Asarı açıklama ve ihtilaflı asarın arasını bulmadaki ulaştığı yüce mertebesine rical yönünden ulaşmadığı anlaşılır. Bir yerde tenkid ettiği zatı başka bir yerde şahit de alır hüccet de...Fıkhi yöndende zaten fikri-istiklalini pek az meselede göstermiştir.

Hadis sahasında en çok eser verenlerin başında gelen Beyhakî ise bütün eserlerini Şafii merhumun fıkıhta naklettiği haber ve eser­leri savunma esasına dayandığı için gerek te'vil gerek rical yönünden çok tenkid edilmiştir.

Hakim, Sahih kaidesinde işi son derece gevşetirken İbnü'İ Cevzî ise iyice sertleştirip Buharî ve Müslim'i de çürüğe çıkaran bir kritiğe girmiş isede Tefsiri olan "ZadU'l Mesîr"'inde kendi kaidesinin tersine zayıf, hatta uydurmaları kitabına doldurmuştur. İbni Hibban ricale dair Sikat ve Zuafa'da fazla isim verme gayretimi yoksa naklettiği yeri araştırmadığındanmı; pek çok sikayı zayıf, zayıfıda sika yapmış tır. "Sahih" adını verdiği eserinde de aynı zayıflığı devam ettirmiştir.

Zehebî ise Ricalde ortaya koyduğu "Kaşif", "MizanU'l-İ'tidal", "Tezkeretü'l Huffaz" ve "DivanÜd-Duafa" adlı eserleriyle tıpkı Buha­rî, Yahya b. Main, Yahya b. Said el-Kattan, Er-Razi, Darakutni, İmam Ahmed, Nesâî ve o tabaka alimleri gibi çok ciddi bir araştırma neticesinde öyle bir mertebeye ulaşmıştırki, artık hadis araştırıcıları için bir Buhari ne ise Zehebî'de aynı konumu paylaşmıştır. Kendisin­den sonra gelenler onu "hadis ilminin Emirü'l Mü'minin'i, Selefin ba-kıyyesi" gibi adlarla yad etmişlerdir.

Hatta kendisinden bir asır sonraki hadiste "Emirü'l Mü'minin" olan Fethü'l Bârî adlı dev eserin sahibi İbni Hacer el-Askalanî onun bu ilmine hep hayranlık duymuş ve "Zemzemi ne niyetle içersen o olur"[25] hadisine dayanarak Zemzemi içip kendisini Zehebî gibi bir ilim sahibi yapması için Allah'a dua etmiştir.

Yine İbni Hacer'e, Zehebî hakkında kendisine sorulunca:

"O öyle bir alimdirki, kıyamet günü peygamberimizin yanına oturtulup kendisine hadi şu insanlara bakta hükmünü ver dense Ze­hebî oradakilerin yüzlerine bakarak kimin yalancı kimin sika olduğu­nu ayırabilirdi." demiştir.

Hadis hususunda Zehebî dolaşmadık kapı bırakmamıştır. Kendi devrinde mevcut olan bütün meşhur alimlere yetişip icazet almaya gayret etmiş, bunun için Ceziretü'l Arab'da dönüp dolaşıp durmuştur.

Bir taraftan okuyan Zehebî hiç vakit kaybetmeden okuduğu uzun kitapların pek çoğunu kısaltmış, büyük bir kısmını tehzib etmiş, boylece okuduğu hiçbir şeyi zayi etmemiştir. O kendi devrine kadar 7 asır İçinde yazılan herşeyi zabta geçirirken adeta unutmayı inkar derecesine varan bir zeka ve gözlerinin kapanmasına ramak bıraka­cak bir sabrın da yardımı ile adeta canlı bir kütüphane olmuştur.

İlerde de ayrı bir fasılda geleceği gibi, İmam Zehebî, ilmî çalış masını ve fikrî gelişmesini ikmal edipte eser vermeye başladığı za­man artık bu kritiklerini çok yüce bir makamdan kontrol eden him­meti âlî, kahraman, cür'etli o derecede maharetli bir komutan olarak eserlerini kaleme almıştır.

Onun bir "Mizanü'l İ'tidali," bir "Tezkeretü'l Huffazı", bir "Siyeri A'lamün-Nilbelasi", bir Hakim'in Müstedreki üzerine yazdığı "İstidra-ki", "Tarihü'l İslam'ındaki" nakd-i ricali bile onun asla kendinden ön­ceki nakd alimlerinin görüşlerini nakleden iyi bir nakilci değil, na­klettiğini kelime kelime asla uygun biçimde naklettikten sonra "ben derimki" diyerek bir hüküm belirtisi varki sanki yedinci ve seki­zinci asırda değilde hicri birinci ikinci asırda yaşamış, o olayları ve naklettiği Ricalin bir yakını, bir arkadaşı imiş hissini uyandırır.

Tarih: Zehebî'nin en güçlü, en meşhur taraflarından birisi bu ilimdir. Ancak şu bir gerçektirki, Zehebî, tarihçiliği mi yoksa hadisçi-liği mi ağır basar, tam aynlamayan bir kimsedir.

Bence Zehebî'nin Tarihçiliği kendinden önce yaşayan İbni İshak, Taberî: İbni Sa'd, Halife b. Hayyât, Vakidî, Mesudî, Ebû Nüaym, Ha­tib, İbni Esîr ve Birzalî'den daha değişiktir. Zira bunlarda tarih kriti­ği Zehebininkİ kadar ciddi kriterlere dayanmaz. Bunlar bu hususta Siyer ve tarih yazarlarının rivayetlerini esas aldıklarından bu konuda öncülük etmiş olan zevatın eserlerini tenkide bile tabi tutmadan ai-mışlardır. Zehebî ise bütün ömrünü verdiği hadis metodolojisi ve Kuran'in tarih seyrini ve veriş prensiplerini tarih-i nakletmede esas almış böylece öncekilerin naklettiği pekçok habere bu kritikle yaklaşınca bunların çoğunun yalan, yada zayıf olduğunu ortaya çı­karmıştır ki bunları "Tarihü'l-İsIanTi okurken sık sık göreceğiz.

Bugün modern tarih yazarlarının hiç kullanmadığı hadis usulünü Zehebî Tarihinde metod olarak alır. Geniş bir tefsir ve hadis bilgisi, müthiş bir zeka birleşimi ile tarihi hadisleri, kendinden önceki bil­ginlerin eserlerini incelerken son derece dikkatlidir. Mesela İbni İshak tarafından nakledilen ve İbni Hişam tarafındanda aynen kopye edilerek alınan Mirada ilgili Hz. Aişe (r.a.) île Muaviye (r.a.)'ın "Mi­raç hadisesinin bedenle değil ruhla olduğu" nakillerini[26] zayıflığı se­bebiyle kitabına almaz. Oysa İbni Cerir-i Taberî dahil, sonra gelen­lerin hemen ekserisi bu haberi esas alırlar. Bu yüzden Miraç ile ilgili kitap yada makale yazan herkes bu asılsız habere binaen bir sürü tartışmaya girip, "yok şöyle idi, yok böyle idi, şu kasdedilmişti", diye bir sürü söz sarfına mecbur kalmıştır. Elhamdülillah ben bu mevzuyu Zadü'l Meâd'ı tahkik ederken izah edip bu iki rivayetinde aslı olmadıgını belirtmiştim.[27] Aradan Uç dört yıl geçtikten sonra Ustad Zahid Kevserî'nin "Makâlaf'mda aynı kanaati daha kısa olarak arzettiğini görünce Allah'a hamd ve senalar etmişimdir.

Zehebî zayıf bir rivayeti şöhretine binaen nakledince "Biz bu haberi delil diye değil ibret olsun diye naklettik" bazende "biz bunu hayret ettiğimizden anlattık, yoksa bu asla güvenilecek şey değil" gibi ifadelerle kritiğini yapar.

Tarihü'I İslam'ı kısaca tanıtma faslında bu konuya yeniden gire­ceğim için bunu uzatmıyorum.

Zehebî, Birzalî, İbni Kesir ve emsali tarih yazarlarına göre tari­he değişik boyutlar kazandırmış bir zattır. Onun "İslam ülkeleri tari­hi" adını verdiği tarihi ülkelerin siyasi tarihine ait ilk sayılabilecek orjinallikte bir tarihtir.

Zehebî yine Tarihü'I İslam'ını dört cilt olarak, sadece Kronolojik sıra ile yeniden kaleme almıştır.

Onun "Siyer-İ A'lamün-Nübelâ" adlı 24 ciltlik şaheseri İslam Ulularının Tarihçe-i hayatlarıdır. Bu vesileyle Zehebî Devletler tarihi yanında alimler tarihini de yazmış bulunuyor.

Zehebî bunları yaparken çok yönlü, çok objektif olarak hadise­lere yaklaşır. Mesela bu birinci ciltte "Selman-i Farisi (r.a)"m hay­atını verirken uzun uzadiya verip onun yaşı hakkında iki yüz elli ol­duğunda alimler ittifak etmişlerdir. Daha fazla oluşunda ise çeşitli görüşleri vardır, derken Siyeri a'lamUn-Nübela'sında:

,,Ben Tarihü'I İslam'da öyle demiştim. Şimdi, şu saatte artık bu görüşe razı değilim ve onu doğru görmüyorum." der.

Bunu, onun yaşının sekseni geçmiş bir kimse olduğunu İbni Ebî Hatem'in "el-İlel" adlı eserindeki bir habere dayanarak verir.[28]

Yine bu cildin Hicret kısmını anlatırken Beyhaki'den şu haberi nakleder. Ömer (r.a) anlatıyor:

Ebû Bekir, hicret gecesi Rasulüllah'la beraber çıkmış kah Önünde kah ardında yürüyerek bekçilik etmişti. O gece sabaha kadar yürüyen Rasulüllah'm ayağında ayakkabı parçalanıp yalın ayak kalınca, onu omuzuna alıp mağaraya getirdi. Orada yılan deliği vardı. Bir yılan çıkarda Rasulüllah'a zarar verir korkusuyla deliği ökçesiyle tıkadı. Yılanlarda onu soktular. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Rasulüllah (s.a.v.) de ona "Üzülme Allah bizimledir." diyordu.....

Sonra Zehebî:

-“Bu münker bir haberdir. Beyhakî bunu nakledip rivayet hakkın­da sesini çıkarmamıştır. Bunun afeti bu Er-Rasibî denen ravidir. O meçhul olmakla beraber üstelik sika değildir. Hatib onu tarihinde an­latıp iğnelemektedir." diyor.[29]

 

Zehebî'nin İlmen Ve Fikren İnkişafı
 

İmam Zehebî, babasının maddi imkanlarını kendi ilim elde etme aşkına sarfetme bahtiyarlığına eren bir insandır.

Gerçi çeşitli yerlerde anlattığına göre, hasret çektiği nice alimle­rin yanına gidemediğini uzaklara gitmeye babasının razı olmadığını anlatımda, yine mucem ve diğer yerlerde babası onu Şam mıntıkası içinde dört ayı geçmemek üzere çeşitli alimlerin yanına göndermiştir. Bazen yanına birini katarak gönderirmiş. Ancak kullandığı ifadeler-dende babasına son derece saygın bir evlat olduğu anlaşılıyor. Bunda galiba onun tek erkek evlat olma ihtimali oluşundanda kaynaklanabi­leceği görüşüne yer verenler vardır.

Zehebî, önce Balebek şehrine sonra Haleb'e, Hımışa, Hama'ya, Trablus'a, Kerk'e, Maarra'ya, Busra'ya, Nablus'a, Remle'ye, Kudüs'e ve Tebük'e gidip oralarda ders veren büyük alimlerin her birinin yanında kalarak ders alıp icazet sahibi olmuştur.

Bu suretle Şam diyarını dolaşıp kendini belirli bir kademeye ge­tiren Zehebî, bundan sonra, Mısır'a tahsile gitmiştir.[30]




[22] Mucem terceme no: 555 cilt 2/52 Zehebî bu zatı insanların hat sanatını en İyi yapanı, çocuk eğitimini en iyi bileni idî diye över, Hicri 690 da vefat etmiştir. Harîrî'nin şiirini Zehebîye isnadı ile ezberletmiş

[23] Mucem Terceme no: 917.

[24] Zehebî Kurraü'l-Kebir Tercenıe no 732.

 

[25] Müsned 3/357; İbni Mâce 3062; Beyhakî 5/202, 248; Hakim 1/475; Dara-kutnî 2/289; Hatib, Tarih 1/166; 3/179; Ebû Nüaym Tarih-i İsfahan 2/37.

[26] Bak İbni Hişam 2/34 Taberî 15/26 (İsra Tefsiri).

[27] Zadü'l Meâd terceme, tahkik ve talik Cantaş Yayınları 3/1041

[28] Zehebî Siyeri A'lamün Nübela 1/556.

[29] Tarihü'I İslam siyer bölümü Orijinal arabca sayfa 322.   

    İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/39-45

[30] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/45-46


Konu Başlığı: Ynt: İlim öğrenmesi ve inkişafı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 19 Kasım 2021, 07:43:42
Esselamü Aleyküm. Paylaşım için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: İlim öğrenmesi ve inkişafı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 27 Kasım 2021, 16:25:47
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun