๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Nisan 2011, 12:54:27



Konu Başlığı: İkinci akabe bîatı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Nisan 2011, 12:54:27
İkinci Akabe Bîatı  




Yahya b. Süleym et-Tâi ile Dâvud el-Attar anlatıyorlar:

-Metindeki ifade Dâvûd'unkidir. Bize Huseym Ebû'z ZUbeyr el-Mekkî aracılığıyla Cabir'den (r.a) şöyle nakletti:

-Rasülü-Ekrern (s.a.v) tam on yıl boyunca hac mevsimlerinde hacca gelen hacıların oradaki konaklama yerleri olan Mecenne, Ukaz, Mina gibi yerlerinde peşlerine düştü durdu. Onlara:

Risâlet emânetini tebliğ edinceye kadar beni barındırıp, bana yardım edene Cennet vardır" buyuruyor ama hiç bir yardımcı bulamıyordu. Öyleki ta Mudar'dan yahut Yemen'den kalkıp Hac için yola çıkacak olsa bir yakını yahut kendi kavminden bir takım insanlar gelip onla­ra, aman şu Kureyşli delikanlıdan sakın da senin aklımda karıştır­masın O onların kervanları arasında dolaşarak onları Allaha çağırır durur diyerek Efendimiz (s.a.v)e işaret ederlerdi. Bu iş Allahın bizi Medine'den Ona yolladığı zamana kadar sürdü. Artık bizden Efendi­mizin yanma gidenler ona iman ediyor, oda onlara Kur'an öğreterek ailesinin yanma dönüyor, âileside onun eliyle müslüman oluyordu. Artık Medine'de her evde İslam olduğunu açıkça söyleyecek bir kaç kişi bulunuyordu. Sonra aramızda yetmiş kişilik bir kongre toplayıp:

"Rasül-U Ekrem'i Mekke dağlarında korkulu bir halde insanlara da'vet yapacağım diye dolaşıp durmasına daha ne kadar seyirci kala­cağız." deyip Hac mevsiminde bineklerimize atlayıp yanına vardık. Rasûlullah (s.a.v) buluşma yerimizi Akabe koyağı olarak bildirdi. Biz­de birer ikişer oraya gelerek Efendimizin yanında toplandık. Kendis­ine "Yâ Rasûlaîlah! Sana ne üzerine biat edeceğiz?" dedik. Efendi­miz de şöyle buyurdu:

"Bana zinde halinizdede, tenbel halinizdede dinleyip itaat etme, varlıkta da darlıkta da nafaka verme, iyiliği emredip kötülüğe engel olma, Allah için söz söyleme bu hususta hiç bir kınamaya aldırma­ma, Medine'ye yanınıza gelince bana yardım etme, kendinizi, eşler­inizi ve çocuklarınızı koruduğunuz şeylerden benide koruma şartıyla bana biat edeceksiniz, Cennet de sizin olacaktır"

Bizde, "biat ediyoruz" dedik. Bu yetmiş kişinin benim dışımda yaşça en küçüğü olan Es'ad b. Zürâra (r.a) Efendinizin elinden tuttu, ve şöyle dedi:

«Yavaş olun ey Yesrib halkı. Biz bineklerimizi bu zata ancak Al­lahın RasûlÜ olduğunu bildiğimiz için sürüp geldik. Bu gün Efendi-miz'i (s.a.v) Mekke'den çıkarıp götürmek "bütün arablardan kesinlikle ayrılmak, iyilerinizin katledilmesi kılıçların sizi biçmesi" demek an­lamındadır. Siz bu durumda kılıçlar sizi biçerken sabreden, en iyile­rinin ölümüne tahammül gösteren bütün arab kabilelerinden ayrılma­yı göze alan bir topluluk olacak iseniz haydi Muhammed'ın (s.a.v) elini biat etmek için tutunuz. Mükâfatınızıda Allah versin. Ama siz kendi canınız için korkacak olursanız onun elini tutmaktan vazgeçin. O da sizin için Allah katında mazeret beyan etsin.»

-Bunun üzerine bizde "elini çek ya Es'ad! Vallahi biz bu biattan ne vaz geçer nede ondan ayrılırız" deyip hepimiz birden ayağa kal­karak tek tek Efendimize (s.a.v) biat etmeye başladık, oda belirttiği şartlarıyla biatimizi alıp buna karşılık bize Cennet va'dinde bulu­nuyordu.[618]

Hadisin öbür ravisi Yahya kendi rivayetinin ortasında şu ilâve bilgiyi verir. Amcası Abbas bunu görünce Efendimize "Kardeşim oğlu! sana gelen bu kavim neyin nesi bilmiyorum. Oysa ben Yesrib halkı hakkında bilgisi olan biriyim" dedi. Bizde birer ikişer kişi olarak yanına vardık. Abbas yüzümüze bakınca: "Ben bunları tanıyamadım.

Bunlar yeni yetme nesil olsa gerek" dedi. Bizde "Yâ Rasûlallah! Sana hangi şartlarla biat edelim" dedik.....[619]

Ebû Nuaym de Delâilinde Zekariyya aracılığıyla Şa'bî'den bu ko­nuda şu bilgileri aktarır: Efendimiz (s.a.v) amcası Abbasla birlikte Akabe koyağındaki ağacın altında toplanan yetmiş kişilik Ensar top­luluğunun yanma geldi, ve Onlara:

"Söz­cünüz konuşsun. Ama sözünü uzatmasın. Zira Müşriklerin casusları sizi gözlüyor" buyurdu. Es'ad b. Zürâra (r.a)ta "Yâ Muhammed! Sen Rabbin için isteyeceksen onu iste. Sonrada kendin için iste. Bizden ne isteyeceksen onu da isteyip sonrada Allah'a karşı bizim görevimiz ne ise bize onu haber ver," dedi. Rasûlü Ekrem (s.a.v) de:

«Rabbim için ona ibâdet edip hiç birşeyi Ona ortak koşmamanı­zı, kendim ve Sahabem için kendinizi savunduğunuz bütün şeylerden bizi savunup barındırmanızı istiyorum» buyurdu. "Biz bunları yerine getirince mükafatımız ne olacak?" diye sordularda, Nebi (s.a.v) de:

«Cennet sizin olacaktır» buyurdu. Onlarda "Senin için bunları yerine getiririz" dediler.[620]

Bu hadisi îmam Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Zekeriyya b. Ebû Zâide-MUcâlid-Şa'bî  isnadıyla  Ebû Mes'ud  el-Ensâri'den  (r.a)  buna yakın  ifadelerle nakledip: "Ebû Mes'ud  yaşça onların en ufağıydı" der.[621]

îbni BUkeyr de İbni İshak'tan Âsim b. Ömer ve Abdullah b. Ebî Bekr ikilisi aracılığıyla Abbas b. Ubâde b. Nadle (ki bu zat Salim oğullarının kardeşi idi.) nin şöyle dediğini haber veriyor:

"Ya Hazreç topluluğu! Siz Rasûluİlah'a ne üzerine biat ettiğinizi biliyormuzsunuz? Siz ona Bizansla da kara derililerlede harbetmeküÜzere biat etmiş oluyorsunuz. Yarın musibetler malınızın tadını bo­zar, şereflilerinizi öldürünce onu terkedip teslim edecekseniz, şimdi­den kararınızı ona göre verin. Vallahi böyle yapmanız dünya ve ahi-ret rüsvayhğının ta kendisidir. Yok onunla alenen bir olup ona vefa gösterecekseniz bu dünya ve ahiretin hayrıdır" dedi. Râvi Âsim der­ki: Vallahi Abbas b. Ubâde bu sözlerini sırf Rasûlullah'a yaptıkları bu bîat akdini pekiştirmek için söylemiştir.

Yine Ravi Abdullah b. Ebî Bekir de bu konuda "O gece bu ko­nuşmalarla o kavmin işini geciktirerek durumlarını en güçlüleri olan Abdullah b. Ubeyye göstermek için böyle söyledi" der. Ensar da "bü­tün bunlara karşılık bize ne var ey Allanın Rasülü?" dedilerde Efen­dimiz (s.a.v)de "Cennet var" buyurdu, "öyleyse uzat elini" deyip ona biat ettiler. Abbas b. Ubâde de "Dilersen yarın bunu onların Üzerine kılıçlarımızla yazalım" (saldıralım) dedi. Efendimiz de: "Ben böyle birşeyle emrolunmadirn" buyurdu.[622]

Zührî de bu konuda aşağıdaki şu bilgileri verir İbni Lehîa da Ebû'l Esved aracılığıyla aynı olayı Urve'den nakleder. Bunu Mûsâ b. Ukbe de anlatır; işte kıssanın metni:

Ertesi yıl Ensar'dan yetmiş kişi hacca geldi. Bunların kırkı orta yaşlı otuzuda gençlerinden idi. En küçükleri Ebû Mes'ûd Ukbe b. Amr ile Câbir b. Abdillah idi. Efendimiz (s.a.v.) ile Akabe'de buluştular. Rasûlullah'ın (s.a.v.) beraberinde amcası Abbas'ta vardı. Onlara Al­lah'ın kendisine tahsis ettiği peygamberlik ve ikramdan bahsedip kendilerini Allah yoluna çağırınca onlar bu da'vete katılarak, "Yâ Rasûlaliah, Rabbin ve kendin için bizim Üzerimize yapmamızı arzu­ladığın her şeyi şart koşabilirsin." dediler. Nebi (s.a.v.) de:

«Rabbim için ona hiç bir şeyi ortak koşmamanızı, kendim içinde canınızı ve malınızı müdafaa ettiğiniz hususlarda benide müdafaa et­menizi şart kılıyorum.» buyurdu. Bu şarta onların gönülleri yatınca Abbas onlardan Rasûlullah'a vefa göstereceklerine dair söz almaya başladı. Abbas onlarla Rasûlullah arasındaki bu anlaşmayı çok büyütmüştü. Bu hadiste Abdü'l Muttalib'in annesi Sülmâ bn. Amr b. Zeyd b. Adiy b. Neccar'ı da anlatarak şu hadisi bütün uzunluğuyla nakleder.[623]

Urve derki: Ensar'dan Akabe biatında bulunan yetmiş erkek ve birde kadın idi.[624] İbni İshak ise "Evs ve Hazreç ve diğer kabilelerden o gece Akabe'de bulunanlar yetmiş kişiydi. Beni Hazreç'ten birisi ÜmmÜ İmâra olmak üzere iki kadınla bu Ümmü Imâra'nm kocası ve iki oğluda oradaydı. Böylece bu iki kadınla beraber Akabe'de o gece bulunanların sayısı yetmiş beş ediyor" der.[625]

Yunus b. Bükeyr İbni İshak'tan naklediyor: Bana Ma'bed b. Ka'b b. Mâlik b. el-Kayn, kardeşi Ubeydullah b. Ka'b'tan babası Ka'b'ın şöyle dediğini anlattı: Akabe'de Rasûlullah'a biat ettiğimiz yılkı hac­ca kavmimizin müşrikleriyle beraber gelmiştik. Aramızda büyüğümüz ve efendimiz olan Berâe b. Ma'rûr da vardı. El-Beyda denen yerin ötesine vardığımızda Berâe bize "bana bakın bilesinizki ben bir görüş öne sürüyorum. Bana uyup uymayacağınızı bilemiyorum." dedi. "O görüşün ne ey Ebû Bişr" dedik. "Ben -Ka'beyi kasdederek- şu binaya doğru namaz kılmak istiyorum. Sırtımı namaz kılarken (Kudüs'e dö­nüleceği için) Ka'be'ye çevirmek istemiyorum" dedi. Biz de "hayır hayır. Böyle yapma sakın Vallahi Peygamber (s.a.v)'in sadece Şam tarafına (Kudüs'e) dönerek namaz kıldığı haberi geliyor" dedik. Berâe de: "Vallahi ben Ka'beye doğru namaz kılacağım" deyip namaz vakti girince hep Ka'be'ye dönmeye başladı. Bizde Şam tarafına dönerek kıldık. Böylece Mekke'ye geldik. Berâe bana ''kardeşimoğlu! Haydi Rasûlullah'a gidipte şu yaptığımı bir soralım. Benim sizin yaptığınıza aykırı kalışımdan dolayı içimde bir şüphe var" dedi. Rasûlullah'ı (s.a.v) aramaya çıkıp el-Ebtah denen yerde birine rastladık ve "bize Muhammedi göstersana" dedik. "Siz görseniz onu tanıtmışınız?" de­di. "Hayır Vallahi" dedik. "Yâ Abbas'ı?" dedi. "Tanırız" dedik. Onu bize ticarete gelip gittiğinden tanırdık. Kabe'ye girince Abbasi bulun. Yanındaki adam odur" dedi. Harem'e girdik ki Rasûlullah (s.a.v) ile Abbas birlikte bir köşede oturuyor.

Selam verip oturduk. Rasûlullah (s.a.v): "Şu iki adamı tanıyor-musun? Ey EbÜ'l Fadl dedi." Abbas ta "Evet. Şu kavminin Seyyidi Berâe b. Mamurdur, bu da Ka'b b. Maliktir" dedi. Vallahi Rasûlul-lah'ın (s.a.v) "Şair olan mı" dediğini bir türlü unutmuş değilim. Ab­bas da "Evet" dedi. Berâe Efendimize (s.a.v) "Yâ Rasûlullah! Ben bu yolculuğumda bir görüş belirledim. Onu sana sormayı arzuluyorum." dedi. "Sorun nedir?" buyurdu. "Ben namaz kılarken sırtımı Ka'be'ye dönmek arzu etmedim ve hep Ka'beye doğru namaz kıldım" dedi. Ra­sûlullah (s.a.v) ona:

 "Sen sabretmiş olsaydın kıble üzerinde olmuş olacaktın" buyurdu. O da bunun üzerine RasûluIIah'ın (s.a.v) döndüğü kıbleye döndü. Berâenin ailesi ise "Berâe Ka'be'ye doğru ölünceye kadar namaz kıldığını sanıyorlar. Bu işi biz onlardan iyi biliriz. O kesinlikle Rasûlullahm kıblesine dönmüş ve bizimle bir­likte Şam'a doğru dönerek namaz kılmıştır."

Daha sonra teşrik günlerinin ortalarında Akabe'de buluşmak üze­re Rasûlullah (s.a.v) ile sözleştik. Biz Biat edecek 70 kişiydik. Bera­berimizde Câbir'in babası Abdullah b. Amr b. Hıram da vardı. O he­nüz İslam'a girmemiş, şirk üzere duruyordu. Onu yanımıza alıp ken­disine: "Yâ Ebâ Câbir! Vallahi senin şu anda tatbik ettiğin diniyin üzerine ölüpte yarın şu cehenneme odun olmanı arzu etmiyorum. Şüphesiz Allah (c.c) kendi zatının birliğini ve kendisine ibadet edil­mesini emreden bir peygamber göndermiştir. Kavmimden bir sürü adam müslüman oldu. Biz Rasûlullah (s.a.v)a biat etmek için sözleş tik." dedik. O da MUslümlan olup yıkandı. Elbisesini temizledide on-landa beraberinde bizimle getirdi. Bu zat da nâkiblerden biri idi. Ra­sûlullah (s.a.v) ile Minâ'da buluşacağımız gece gelip çattığında gece­nin başında kestirip gecenin üçüne kadar uyuduk. Nihayet insanların derin uykuya daldıkları bir sırada, yatağımızdan kedi sessizliği ile sıyrılıp Akabe'de toplandık. Rasûlullah (s.a.v) île amcası Abbas da geldi. Yanında başka kimsede yoktu. Abbas, kardeşinin oğlunun işini gözüyle görmek istediği için gelmek arzu etmiştir. İlk konuşan O ol­du. Dediki;

-Ey Hazreç topluluğu! (Araplar bu Ensarın Evs olsun Hazreç ol­sun hepsine birden El-Hazreç adını verenlerdi) bildiğimiz gibi Mu-hammed (s.a.v) bizden biri olup kavmi tarafından korunmada ve ken­di yurdundadır. Biz Muhammed'i, bizim gibi düşünen (inanmayan) kendi kavmimizden koruduk. Buna rağmen o bizim korumamızı iste­meyip bizden ayrılarak size katılmak ve çağırdığınız yere gitmek istiyor. Eğer sizler da'vet prensibinize bağlı kalabileceğinize güve­niyorsanız yüklendiğiniz mes'uliyyet size aittir. Yok canlarınızın rezil rüsvay olmasından korkuyorsanız Onu kavmi içinde bırakın. Zira O kendi aşireti ve kavminin muhafazası altındadır. Bunun üzerine biz­de:

"Senin dediğini duyduk, Yâ Rasûlallah! Sen konuş artık" dedik. Bunun üzerine Rasülü Ekrem söze başladı. Bizi Allah'a çağırdı. Kur' an okudu, İslama teşvik etti. Bizde onun bu çağrısına katıldık, İman edip Onu tasdik ettik ve Efendimize: "Yâ Rasûlallah! Rabbin ve ken­din için bizden biatimizi al dedik." Efendimiz de:

"Beni çocuk ve hanımlarınızı koruduğunuz şeylerden koruma şar­tıyla Matlarınızı kabul ediyorum'1 buyurdu. Berâe b. Mamur Efendi­mizin bu çağrısına icabet ederek: "Seni hak dinle gönderen Allah'a yemin olsunki, evet hanımlarımızı koruduğumuz şeylerden senide ko­ruyacağız. Sana Biat ediyoruz. Yâ Rasûlallah! Vallahi bizler harb ve silah adamlarıyız. Biz bunu büyüklerimizden elden ele devrolarak mi­ras aldık." dedi.

Bu arada Ebu'I Heysem et-Teyhân söze karışarak: "Yâ Rasûlul­lah bizim ile bazı kabilelerin (yahudilerin) arasını bağlayan bir ip (anlaşma) var. Biz şimdi bunu kesip atacağız. Allah seni başarılı kı­larsa bizi bırakıpta kavmine geri dönmeniz söz konusu olacak mı?" deyince Efendimiz (s.a.v):

"Aksine kanınız kamındır. Boşa heder olan kanınız- benim heder olan kammdır. Ben sizdenim, siz bendensiniz. Sizin Sulh yaptığınız kimselerle ben barışığım. Harb ettiğiniz kimselerlede harbederim." buyurdu. Bunun üzerine Berâ b. Mağrur: "Uzat elinide sana bîat edeyim, yâ Rasûlullah" dedi. RasûluİIah da:

"Bana sizden on iki tane Nakîb (delege) çıkarın" buyurdu. On­larda On iki kişi seçtiler:

1- Benî Neccâr'ın temsilcisi Esad b. Zürâra (r.a) idi.

2- Benî Selemeninki, Berâe b. Mamur ile Abdullah b. Amr b. Hı­ram idiler.

3- Benî Saide'ninki, Sa'd b. Ubâde ile Münzir b. Amr,

4- Benî Zürayk'ın temsilcisi Rafi b. Malik b. Aclân,

5- Benî Haris b. el-Hazreç'in temsilcisi, Abdullah b. Ravâha ve Sa'd b. Rabi.

6- Benî Avf b. el-Hazreç'inki Ubâde b. Sâmİt. Bazıları Ubâde b. Sâmit yerine Harice b. Zeyd adım verirler.

7- Benî Amr b. Avf'ın temsilcisi Sa'd b. Hayseme,

8- Benî Abdi'l Eşhel'inki Üseyd b. Hudayr ile Ebul Heysem b. et-Teyhân, Bu boylar Evs kabilesine bağlı olanlardır.

-Bunlar 12 kişi olup dokuzu Hazreç'ten üçüde Evs'ten idiler.

Berâe b. Ma'mür Rasûluilah (s.a.v)ın elini alıp, elini onun üzeri­ne koydu. O ilk biat eden kimse olmuştur. Ardından diğerleri biat et­tiler.

Rasûlullah'a (s.a.v) bîatı tamamlayınca şeytan olanca ses tonuyla Akâbenin Üstünden şimdiye kadar bir benzerini duymadığım gürlükte: "Ey Mina evlerinde oturanlar! Şu Müzemmem denen (Muhammed) ile birlikte şu Sabâîlerin (putperestliğinden dönen Ensann) ne dedikler­inden haberiniz varmi? Onlar size karşı savaş etmek için toplanmış bulunuyorlar." diye bağırdı. Rasûlullah (s.a.v) bunun üzerine

«Bu Akabe'nin Ezeb lakablı şeytanı olup Üzeyb'in oğludur (deyip şeytana hitaben) "Ama ey Melun! Vaiİahi elbette elimi senin için bir boşa çıkaracağım," buyurdu. Sonra oradakilerede: "Haydi sizde binek­lerinizin yerine gidin." buyurdu.» Abbas b. Ubâde de:

-Yâ Rasûlallah! "Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederimki, eğer dilersen yarın Minada'ki müşriklerin üzerine kılıçla saldıralım" dedi.

Rasülü Ekrem (s.a.v) de: "Biz bununla emredilmedik" buyurdu.

Bizde bineklerimizin yanına gidip yataklarımıza uzandık. Sabah olunca Kureyşin uluları aralarında Haris b. Hişâm gibi genç, yeni ayakkabılı biri de olduğu halde kalkıp geldiler ve: "Ey Hazreç toplu­luğu! bize ulaşan habere göre siz şu bizim adamı aramızdan ahp gö­türmeye gelmişsiniz. Vallahi bizim için arapİar arasında bizimle ken­dileri arasında savaşa sebeb olan bir toplumdan daha sevimsiz hiç kimse olamaz." dediler. Bunun Üzerine kavmimizin müşriklerinden olupta orada bulunanlar ayağa fırlayarak, "Böyle bir şeyin olmadığı­na, kendilerinin böyle bir şey yapmadığına Allah'a yemin ettiler." Ben Câbir'in babası Abdullah b. Amr b. El-Hıram'ın yüzüne bakıyordum. O da susmuş bende susmuştum. KureyşHİer gitmek üzere davrandık­larında sanki onlara konuşmada katılırmışım gibi: "Ya Ebâ Câbir! sen bizim efendilerimizden liderlerimizden biriyle şu kureyşli genç gibi bir çift yeni ayakkabı almıyorsun?" dedim. Genç benim dedikle­rimi duyunca ayakkabılarını ayağından çıkarıp bana attı, ve "Vallahi onları sen giyeceksin!" dedi. Ebû Câbir de: "Yavaş ol. Allah'a yemin olsun adamı kızdırdın, utandırdın, ver adamın ayakkabısını" dedi. Bende: "Vallahi olmaz. Bu iyi bir tefeül'dür. (hayra yormaktır) Vallahi ben onu zaten ondan soyup almak istemiştim." dedim.[626]

İbni İshak devamla derki: Bana Abdullah b. Ebû Bekr (kıssanın devamını) şöyle diyerek anlattı: Kureyşliler Ensarın yanından ayrılıp Abdullah b. Ubey b. Selü'lün yanına gelip önada durumu sordularsa da O, "Bu iş çok büyük birşey. Benim kavmim böyle mühim bir ha­disede (bana danışmadan) beni atlayıp geçip gitmezler" dedi. Onlar da yanından ayrıldı.[627]

İbni İdrîs, İbni İshak'tan naklediyor: Bana Abdullah b. Ebî Bekr' in anlattığına göre Rasûlullah (s.a.v) onlara şöyle demiş:

"Sizden, İsâ b. Meryem'in havarileri gibi sizin kavminizi temsil edecek 12 tane temsilci gönderin" buyurdu. Esad b. Zurâra nm "ka­bul yâ Rasûlallah!" demesi Üzerine Allah Rasûlü:

"Sende kavmiyin temsilcisisin" buyurdu. Sonra İbni İshak bu temsilcilerin adlarını (yukarıdaki) Ma'bed b. Ma-lik rivayetinde olduğu gibi anlattı.[628]

li Vehb anlatıyor: Bana Malik anlattıki: Ona Ensardan bir şeyh anlatmış; Cebrail (a.s) Efendimize (s.a.v) temsilci yapacakları insan­lara işaret ediyormuş. Malik derki: Ben, nasıl olur, bir kabileden bir kişi temsilci olurken bir başka kabileden iki kişi temsilci oluyor diye hayret ederdim. Nihayet bu ihtiyar zat bana Akabe biati günü bunla­rın Cebrail'in tavsiye ettiğini anlatınca meseleyi anladım. Bunlar Hazreç'ten 9, Evs'ten de 3 kişi idiler.[629]



[618] İmam Ahmed Müsned 3/339-340-322; Beyhakî Deîâil 2/442; Hadisi Câbir-den daha kısa olarak, Ebû Ya'la Müsned 1838, 4/231; Müslim 1856; Dara-mî 2/220 de nakleder.

[619] Beyhakî 2/444.

[620] Bilmem Müellif yanıldı da Beyhakî yerine Ebû Nuaym dedi. Bilmem bu Ebû Nuaymın Delâii değilde Hilye yada bir başka eserinde geçer. Zira Ebû Nuaymın delâildeki hadisin ne rivayet senedi ne de metni böyledir. Bura­daki Haber İmam Ahmedin Müsnedindeki 4/119 ve Beyhakî Delâii 2/450 deki haberdir. Bu haber Şa "binin sahabe olmaması ile MUrsel gibiysede yine müsned 4/120 ve Beyhakî Delâii 2/451 de bunun ŞaTıi aracılığıyla Ebû Mes'ûd el Ensâri (RA)tan nakledilir.

Ebû Nuaym bu olay hem Şa"bi hem de Zührî aracılığıyla (her ikiside mürsel) 226 nolu hadisimde gayet uzun olarak nakleder. Ehemmiyetini göz Önüne alarak özetliyerek nakledelim.:

Müşrikler baskılarını artırınca Efendimiz Amcasına: Yâ Amcam! Allah Kureyşin muhalefetine rağmen dinine başka bir kavimle yardım edecektir. Haydi beni Ukaz panayırına götürüp arap kabilelerinin yerlerini bana go-sterde onları Allah'a da'vet edeyim" dedi. Amcası da onu Ukaz a götürdü. Rasûlü Ekrem işine Sakİf kabilesinden başlayıp tek tek onları dolaşıp te­bliğ etti. Ertesi yıl olunca Efendimiz Evs ve Hazreç kabilelerinden o altı kişiye rastladı. Efendimiz onlara bir gece Mina'daki büyük Şeytan'in yakı­nında rastlayıp onlara İslam'ı anlatmış İbrahim suresi 35. ayeti olan:

«Hani  O vakit İbrahim  "Rabbim şu beldeyi gayet emin bir yer kıl"  _.» ayetinden başlayıp sureyi sonuna kadar okudu. Onlarda Müslüman oldular.

Efendimiz onlarla konuşurlarken Abbas gelip Efendimizin sesini tanıdı ve "Yanındakiler kim?" dedi. Efendimiz "Amca bunlar Yesribdeki Evs ve Haz­reç'ten insanlar. Bunlanda önceki kabileler gibi çağırdım. Bunlar kabul et­tiler. Beni tasdik ediyor ve beni kendi yurtlarına götürmek istiyorlar" dedi. Abbas bineğinden inip onu bağladı ve onlara: "Ey Evs ve HazreçlUer! Bu benim kardeşimin oğludur. İnşaların bana en sevgilisi odur. Siz onu tasdik edip yurdunuza götürmek istiyorsanız, bende sizden güvenebileceğim bir garanti almak isterim. Sakın onu rüsvay ve perişan etmeyin Çünkü etrafı­nız yahudi ile çevrili onlarda Muhammed'e düşmandır. Ben onların tuza­klarından emin değilim" dedi. Bu söz Es'ad b, Zürâraya pek ağır geldi de:

"Yâ Rasülullah! Müsade edersen Abbas'a seni üzmeyeceğimiz bir şekil­de cevap verip ona sana iman için bu teklifi yaptığımızı açıklayıp cevap vere! im "dedi.   Efendimizde:   "Peki   ama   itham   etmeden"   buyurdu.   Es'ad yüzünü Efendimize çevirerek dedi ki:

-Yâ Rasülullah! Her da'vetinin sert yada yumuşak bir yolu vardır. Bu­gün sen bizi çetin birşeye insanlara zor gelecek bir şeye çağırdın. Bizi dinimizi terketmeye kendi dinine geçmeye çağırdın. Bu çok zor elde edi­len bir rütbedir. Bunu kabul ettik. Sen bizi etrafımızdakilerle akrabalarla herkesle alakamızı koparacak bir şeye çağırdın, Bu kabulü zorda olsa ka­bul ettik. Biz güçlü ve kuvvetli bir diyarda topluca yaşayan ve bizden ol­mayan birinin asla bize lider olmayı aklının ucuna getiremiyeceği bir to­pluluk iken bu terki zor durumu senin emrine girerek terkettik. Bu rütbeler bütün insanlarca hoş görülmez. Ancak Allanın olgunluk verdikleri ve akı­betini hayırlı kıldıkları hariç. Bütün bunlara rağmen biz davetine dilimizle Gönlümüzle ellerimizle iman ettiğimiz ve kalbi erim iz de kökleşen bir ma' rifetin tasdiki ile sana katılıyor ve Rabbimize biat ediyoruz. Allahın eli ellerimizin üstündedir. Kanımız kanıyın önünde, ellerimiz elleriyin önünde­dir. Kendimizi karımız ve çocuklarımızı neden koruyorsak ondan koruyup; Allah için bu uğurda sürgünede her türlü eziyetlerede razıyız. İşte bu bi­zim seni tas dikim izdir. Yâ Rasülullah? Dayanak Allah tır.

Sonra Es'ad yüzünü Abba'sa çevirerek şunları söyledi:

"Sana gelince ey peygamberle aramıza sözle gerilen kişi: Senin ne kasdettiğini Allah bilir. Sen Efendimizin senin kardeşin oğlu olup en sev­diğin insan olduğunu iddia ettin. Biz ise onun Allah Rasülü olduğunu Onun Allah tarafından gönderildiğini asla yalancı olmayıp onun getirdiği Kitabın asla insan sözüne benzemediğine şahadet ederek uzak yakın akraba her­kesle bağlarımızı kopartıp attık. Bize güvenemediğinden dolayı garanti istemene gelince: Bu Allah Rasülünün himayesi için isteyen herkese veril­mesi gereken ve reddi mümkün olmayan bir özelliktir. Bu konuda ne ister­sen iste" deyip Efendimize dönerek: Yâ Rasülullah bu konuda şartın ne ise bize açıkla dedi. Efendimiz (s.a.v) de bunun üzerine: "Rabbim İçin ona kulluk edip hiç bir şeyi ortak koşmamanızı kendim içinde kendinizi çocu­klarınızı ve hanımlarınızı koruduğunuz -şeylerle benide korumanızı şart koş anm" buyurdu. Onlarda "Bunlar yerine getirilecektir, yâ Rasülullah" dediler.

Abbas ta; "Öyleyse Allahın ve kendinizin taahhüdünü yerine getirin. Bu haram aylarda, harem bîr yerde zimmetinize geçti. Ona ve Allah'a biat ettiniz. Rabbiniz Allahtır ve Allahın eli ellerin üstündedir. Ona yardım edip destek olun. Bu uğurda herhangi bir şey size engel olmasın" dedi. Onlar buna da "evet" dediler. Abbas ta: Allahım sen duyan ve şahit olansın. Bu kardeşim oğlunun zimmetine onlar riâyet edecektir, dedi. Onlarda "Evet biz herşeye razı olup kabul ettik" dediler.

Ebû'l Heysem b. Et-Teyhân arkadaşlarına dönüp "Siz Muhammedin Al­lah Rasülü olduğunu biliyor değilmisiniz. Ona İman edip tasdik etmediniz-mi?" dedi. "Evet" dediler, O da: "Siz onun Aîlahm harem yurdundan oldu­ğunu doğduğu yerin burası, olduğunu, aşiretinin burada olduğunu biliyormu-ydunuz?" dedi. "Evet" dediler. O da:                     

-Birgün gelirde başınıza gelen bir felaket sebebiyle onu rezil edip geri verecekseniz bunu şimdiden yapın, zira arab size tek bir yaydan ok ata­cak. Yok eğer, Allahın katındaki sevab canınızdan evlad ve ıyalden daha hayırlı diyorsanız ne ala, dedi. Hepside vefa göstereceğine söz verdi. Ebu'l Heysem Rasûluİlah'a (s.a.v) geri dönerek: "Yâ Rasülullah! Biz senin uğruna bütün bağlan koparıp insanlarla harbe girdikten başımıza gelecekler gel­dikten sonra ya bizi terkedip yurduna geri döneceksen ne olur?" dedi. Efendimiz tebessüm ederek:

- "Kan kandır, kanın heder olmasında heder ol­madır. (Yani sizin kanınızı akıtan benim kanımı akıtmıştır. Onların öldüğü yerde bende olmuşumdur,)" buyurdu. Abdullah b. Ravâha Ebû'l Heysem'e; çekilde bîat edelim, deyince Ebû Heysem hemen fırlayıp: "Yâ Rasûlallah. İsrailoğullarının on iki nakîbinin bîati ile sana biat ediyorum." dedi. Sonra­da Aabdullah b. Ravaha, Es'ad b. Zürâra, Numan b. Harise, Ubâde b. Essâ-mit, Sa'd b. Rabi" ve diğerleri biat ettiler. Ertesi yıl yetmiş kişi olarak tekrar geldiler..

[621] Müsned 4/120.

[622] İbni Hişâm 2/191; Beyhakî Del»aü 2/450.

[623] Bak Urve Meğazi Sayfa 125; Beyhakî Delâil 2/454'te her üç isnadıda ver­ir. Ebû Nuaym Delâil H. no 227 de hadisi bütün uzunluğuyla Urve'den na­kleder. 226no İle Zührî'den verir.

[624] Urve Meğazi 126 Beyhakî Delâü 2/454.

[625] İbni Hişâm 2/188; Beyhakî Delâü 2/451; Zehebî'de atlama olduğu için bu­rayı îbnİ Hişâm'dan aldım.

 

[626] İbni Hişâm 2/192; Taberî 2/363; Beyhakî Delâi! 2/444 -449.

[627] İbni Hişâm 2/192

[628] Beyhakî Delâil 2/452. 

[629] Beyhakî Delâil 2/453.

      İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/416-428




Konu Başlığı: Ynt: İkinci akabe bîatı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Ocak 2022, 05:15:23
Esselamü Aleyküm. Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah
Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim