๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 15:05:48



Konu Başlığı: Hz. Osman muhasara altında
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 15:05:48
Hz. Osman Muhasara Altında


İbnü Şirin anlatıyor:

Hz. Osman, anarşistlere Hz. Ali'yi göndermişti. Yanında biri daha vardı. Hz. Ali onlara Allah'ın kitabını arz ederek: "Allah'ın kitabının gereği size verilecek, ama her sakat tutumunuzda itab ve azarlanacak­sınız." dedi. İleri gelenleri de katılıp beş şartta anlaştılar.

1- Sürgünler geri gelecek

2- Mahrumlara devlet yardım edecek

3- Harp ganimeti kısıtlanmadan dağıtılacak

4- Taksim adaletle yapılacak

5- Emanet sahibi ve güçlüler devlet işinde kullanılacak.

Bu şartları yazdılar. İbnu Amir'in Basra'ya, Ebu Musa el-Eş'arî'nin de Küfeye vali olması şart kılındı.[377]

Ebu'l-Eşheb, Hasan-ı Basrî'den naklediyor:

-Ben Hz. Osman (r.a.) öldürenleri mescitte taş atarlarken görmüştüm. Öyle ki atılan taşlardan gökyüzünü göremez olmuştum. Adamlardan biri Peygamberimizin mescide girişi olan hücrelerinden birinden, elinde Kur'an'ı havaya kaldırarak "Siz bilmiyorsunuz ki Hz. Muhammed (s.a.v.) dinini parçalayıp gruplaşan kimselerden uzaktır!" diye bağırdı.[378]

Sellam, Hasan-ı Basrî'den şöyle duyduğunu anlatır:

-Cuma günü Osman (r.a.) hutbeye çıkıp konuşmaya başladı. İn­sanların arasından biri ayağa kalkıp: "Senden Allah'ın kitabını istiyorum!" dedi. Hz. Osman da: "Yazıkları olsun, sen de Allah'ın kitabı yok mu?" deyince adam oturdu. Bir başkası kalkıp aynı istekte bulundu. O da azarladı. Bir başkası öbür yandan bir başkası, öteden birisi derken bir sürü adam ayağa kalktı. Sonra taş atmaya başladılar, hatta gökyüzünü göremez oldum. Müminlerin annesinin gönderdiği bir adamın, Kuran'ı mescidin duvarı üzerine yayıp: "İşte şu sizi bundan men eder. Hz. Muhammed dini parçalayanlarla alakadar olmaz." dediği halâ gözümde.[379]

Bişr b. Şeğaf, Abdullah b. Selam'dan naklediyor:

-Emiru'l-Müminin Osman (r.a.) bir gün hutbe okurken adamın biri

kalkıp ona bir şey söyledi. Ben de onu azarlayınca sesini kesti. Adamın biri de: "Abdullah b. Selam'in insanlar arasındaki yeri bu Na'sele (ye benzeyen ahmak veya sırtlana benzeyen adama, yani Hz. Osman'a) sövmekten alıkoymasın. Zira o da bunun taraftarıdır." dedi. Abdullah b. Selam da: "Bu kıyamet (gibi kalabalığın toplandığı Cuma) gününde, Nuh (peygambere benzetilen Ömer) zamanından beri hiç görülmemiş büyük bir laf (hakaret) söyledin." dedi.[380]

Burada Osman'a Nasel denilmesi Mısır'da bulunan ve adı Na'sel olup uzun sakallı birine benzetilmesindendir.

Yine Na'sel sırtlanın erkeğidir. Hz. Ömer sertlik yönünden Nuh (as)'a benzetilmiştir.

Abdullah b. Ömer (r.a.) der ki: Hz. Osman hutbesini okuyordu ki Cahcâh el-Ğifarî denen adam ona doğru kalkıp fırladı ve bastonunu elinden alıp onu kendi dizinde parçaladı. İşte onu bir parçası (kamgası) dizine saplandı. Yarası iyileşemeyip orada kangiren meydana geldi.[381]

İbnu Ömer'den başkaları da bu konuda şöyle der:

-Eşkıyalar gelip Hz. Osman'ın evini sararak kuşattılar.[382]

Sa'd b. İbrahim babası İbrahim'in: "Ben o zaman Hz. Osman'ı "Allah'ın kitabında (hak da) benim iki ayağımı kelepçelenmesine dair bir şey buldu iseniz haydi onları kelepçeleyin." dediğini duyduğunu anlatır."[383]

Sümâme b. Hazn el-Kuşeyrî anlatır:

-Hz. Osman'ın konuşmak için eşkıya başlarının yanına geldiği zaman ben de orada idim. Hz. Osman: "Şu insanları benim aleyhime toplayıp gelen şu iki adamınızı bana getirin de konuşalım!" dedi. Onlar içeri çağrıldı. Bir de girdiler ki, sanki adam değil de iki deve veya iki eşek. Hz. Osman oradaki ashaba:

-Allah adına yemin veriyorum,' Rasulullah (s.a.v.)'in Medine'ye hicret edip geldiğinde Roma kuyusundan başka tatlı su olmayıp Pey­gamber (s.a.v.)'in

"Roma kuyusunu kim satın alır (Müslümanlara vakfeder ve) kendi su kovasını (hissesini) da Müslümanlarınki ile beraber (aynı miktarda) yaparsa cennette kendisine bundan daha hayırlısı vardır." Buyurdu­ğunda, ben onu öz malımla satın alıp, kendi kovamı da o kuyudan su alan Müslümanların kovaları ile eşit yaptığımı sizler bilmiyor musunuz? Bu gün siz ise beni, o kuyudan su içmekten men ediyor ve tuzlu/acı su içmeye mecbur ediyorsunuz. Öyle değil mi? deyince oradakiler: "Allah için evet! Öyledir." dediler.

Hz. Osman: "Allah ve İslam adına size yemin veriyorum ki, siz bilmiyor musunuz, hani mescit cemaate dar gelmeye başlamıştı da Rasulullah (s.a.v.):

"Kim falan oğullarının arsasını satın alıp mescide katarsa Cennette kendisine daha hayırlısı verilecek." buyurdu. Ben de kendi paramla orayı alıp mescide kattım. Bu gün siz beni orada iki rekat namaz kıl­maktan alıkoymaktasınız?" dedi. Onlar da "Allah için evet!" dediler.

Hz. Osman "Peki Allah ve İslam adına yemin vererek soruyorum, siz benim meşakkat ordusunu (denen Taif seferine ağustos sıcağında giden ordu) kendi malım ile teçhizatlandırdığımı bilmiyor musunuz?" deyince onlar, "Allah için evet!" dediler. Hz. Osman:

-Allah ve İslam hakkı için bilmiyor musunuz ki, Peygamber (s.a.v.) beraberinde Ebu Bekir, Ömer ve ben olduğum halde Mekke'deki Sebir dağına çıkmıştı. Dağ şöyle bir sallanmış Nebi (s.a.v.) de

"Ey Sebir! Sakin ol senin üzerinde sadece bir Peygamber, bir Sıddik ve iki şehit var." buyurmamış mıydı? Onlar "Allah için evet!" deyince, Hz. Osman: "Allahu Ekber! Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki, bunlar

benim şehit olacağıma şahitlik ettiler." dedi.[384]

Ebu Seleme b. Abdurrahman da bunun aynısını nakleder ve: "Me­şakkat ordusunun teçhizatını verdi." İlavesini yapar. Sonra da Hz. Osman'ın[385] "Fakat benim hilafet sürem size uzun gelince, siz acele edip Allah'ın bana giydirdiği (hilafet) elbisesini çıkarmayı arzu ettiniz." dediğini ilave eder.[386]

Abdullah b. Ömer (r.a.) der ki: Hz. Osman oldukları yere gelir ve: "Beni ne suç üzerine öldüreceksiniz? Rasulullah (s.a.v.)ün

"Müslüman kimsenin kanını akıtmak, şu üçten birini işlemedikçe helal olmaz:

1- Bk kimse; evli olduktan sonra zina ederse, buna recm cezası

2- Yahut bile bile birini öldürürse ona kısas cezası

3- Yahut İs­lam'a girdikten sonra dinden dönerse, buna da kati cezası vardır." buyurduğunu işittim. Vallahi ben ne cahiliye ne de İslamî dönemde zina ettim. Kimseyi öldürmedim ki, kısasla öldürüleyim. Müslüman olduğum günden beri asla dinimden dönmedim." dedi.[387]

Ebu Ümame b. Sehl b. Huneyf anlatıyor:

-Ben Osman (r.a.) kuşatıldığı zaman onunla beraberdim. Biz onun yanına girerken -bir giriş vardı, oradan girer ve insanların toplantı sa­lonunda olanların konuşmalarını dinlerdik. Bir gün Hz. Osman oradan salona girip -biraz sonra- rengi değişmiş olarak yanımıza geri geldi (e; "Bu bozguncular az önce beni ölümle tehdit ettiler." dedi. Biz de "Ya emirü-1 müminin onlara karşı Allah kafîdir" dedik. Hz. Osman (r.a.) da:

-Bunlar beni niçin öldürecekler? Halbuki ben Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin: "Üç mesele dışında bir Müslüman'ın kanını akıtmak helal olmaz.

1- İslam'a girdikten sonra kişinin tekrar kafirliğe dönmesi

2- Evli olduğu halde zina etmesi

3- Bir kısas karşılığı olmadan birini öldürmesi." (Vallahi ben cahiliye döneminde de, İslam döneminde de asla zina etmedim. Allah bana doğru yolu gösterdikten sonra dinime bedel başka bir dinim olsun diye bir arzum olmadı. Ve ben kimseyi öldürmedim. Peki bunlar beni hangi şeyden dolayı öldürecekler" dedi.)[388]

Sehl es-Serrâc Hasen-i Basrî'den naklediyor:

-Hz. Osman (r.a.) anarşistlere: "Beni öldürmeyin! Vallahi beni öl­dürecek olursanız bir daha düşmana karşı topluca çarpışamayacak, bir daha harp ganimetini topluca bölüşemeyecek ve ebediyen namazı topluca birlikte kılamayacaksınız." dedi. (Hasan-ı Basrî, "Vallahi şimdi cemaat namazı toplu kılıyorsa da kesinlikle kalpleri paramparça olmuş durumda." dedi.)[389]

Abdul-Melik b. Ebi Süleyman, Ebu Leylâ el-Kindî aracılığıyla yaptığı rivayetinde aynen buna benzer bir nakilde bulunup sonra şu ilaveyi yapıyor: "Sonra Osman (r.a.) "Ey kavim! Bana olan düş­manlığınız Nuh kavmine veya Hud kavmine ya da Salih kavmine isabet eden musibet gibi bir musibete uğramanıza sevk etmesin! Lut kavmi size uzak değildir." Ayetini okuyup sonra da Abdullah b. Selâm (r.a.)'a "Bu konuda görüşün ne?" diye haber saldı. O da "Sakın sakın ilişme! Zira bu senin kendini savunman için en iyi bir delildir." dedi. Sonra asiler Hz. Osman'ın yanına girip onu öldürdüler ki, Osman oruçlu idi.[390] Allah ondan razı olup bizi de razı kılsın.

Hasan-ı Basrî anlatıyor:

Bana Vessab şöyle anlattı: Hz. Osman beni el-Eşter'i çağırmaya yolladı, ben de çağırıp getirdim. Osman "İnsanlar benden ne istiyorlar?" dedi. O da "Hiç birinin terki mümkün olmayan üç şey istiyorlar." dedi. Hz. Osman "onlar ne?" diye sorunca Ester: "Onlar seni "Bu hilafet işinden çekilip onlara "Bu iş sizin işinizdir, kimi istiyorsanız onu seçin." demen ile "Sana kısas uygulanması." Arasında muhayyer kılıyorlar. Kabul etmez direnirsen bunlar seni öldürecekler." dedi. Hz. Osman da "Bunların hiç biri imkansızdır. Ben nasıl bu işi kendi elimle çıkarıp onlara veririm. Ben Allah'ın bana giydirdiği bu gömleği asla çıkarıp atacak değilim!" (Hem sen de kesinlikle biliyorsun ki, benden önceki arkadaşlarım Ebu Bekir ve Ömer de bazı şeylerden dolayı muakabe edildiler. Hem vücudum kısası kaldıramaz!" dedi.[391]

Humeyd b. Hilal, Abdullah b. Muğaffel'den şöyle dediğini nakleder:

-Cuma günleri Abdullah b. Selam (r.a.) kendine ait bir araziden eşeğine biner gelir, namaz bitince geri tarlasına giderdi. Eşkıya Hz. Osman'ı muhasara altına aldığında: "Ey insanlar, onu öldürmeyin, on­dan rıza isteyin. Nefsim elinde olan zata yemin ederim ki, Peygam­berlerini öldüren ümmetlerden hiçbirisi yetmiş bin insanın kanı boşa akıtılmadan aralarında sulh yapamamışlar. Halifelerini öldüren üm­metlerden hiçbiri de kırk bin kişinin kanı boşa akmadan aralarında sulh edemediler. Bir ümmet Kur'anı sultana götürmedikçe helak olmamıştır.

Onu öldürmeyin razı etmeye bakın!" dedi ise de, eşkıya onun dediğine bakmayıp Hz. Osman'ı öldürdüler.

Sonra İbnu Selam gidip Hz. Ali'nin Irak'a gideceği yola oturup ge­linceye kadar bekledi. Ali (r.a.) gelince: "Nereye gitmek istiyorsun?" diye sordu. O da: "Irak'a doğru." dedi. O da: "Sen Irak'a gitme! Pey­gamberin minberinden ayrılmaman gerek. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer bu mihrabı bu esnada terk edecek olursan onu ebediyen göremeyeceksin." dedi. Hz. Ali'nin yanındakiler "Müsaade et de bunu öldürelim!" deyince, Hz. Ali: "Bırakın Abdullah b. Selam'ı! Zira o çok salih bir kişidir." dedi.

Abdullah b. Muğaffel der ki: Ben Abdullah b. Selam'a kendi arazi­sinin bitişindeki bir tarlayı satın almak için danışmış idim. Konuşma bitince bana "İşte bu kırkıncı yılın başıdır. Bundan sonra Müslümanlar arasında sulh olacaktır. Sen burayı satın al!" dedi.

Ravî Süleyman b. Muğira der ki: Ben bu hadisi bana Abdullah b. Muğaffel'den nakleden Humeyd b. Hilal'e: Bu "Kur'an'm sultana götürülmesi" nasıl oluyor? diye sordum da bana "Haricileri görmüyor musun, Kur'an'ı nasıl sultana te'vil ediyorlar." dedi.[392]

Abdullah b. Ömer (r.a.), Hz. Osman kuşatma altındayken yanına girmişti. Abdullah onun müsteşarı idi. Hz. Osman: "Senin bunlar hak­kındaki görüşün ne?" dedi. O da: "Kanaatimce sen bunların istediklerini kapı eşiğiyin dışında onlara ver ama, Allah'ın sana giydirdiği hilafet cübbesini onlar için sakın çıkarma!" dedi. Hz. Osman da: "Onlara vereceğin önünde!" dedi. Hz. Osman ona biraz öfkeli idi. İbni Ömer (r.a.) da: "Bu gün onun günü değildir." deyip sonra asilerin yanına girdi ve: "Bu ihtiyarı öldürmekten sakının! Vallahi eğer öldürecek olursanız topluca bir daha Allah'ın beytine hac edemeyeceksiniz, ebediyyen düşmanlarınıza karşı birlikte cihad yapamayacaksınız, harp ganimetinizi ebediyyen birlikte bölüşemeyeceksiniz. Ancak cesetleriniz birarada arzularınız başka başka olacak. Vallahi ben daha Hz. Peygamberin ashabının çoğu hayatta iken: "Önce Ebu Bekir, ardından Ömer, sonra Osman" dediğimizi kaç kez görmüşümdür." dedi. Bu haberi Asım b. Muhammed el-Omarî babası yolu ile Abdullah b. Ömer'den nakleder.

(Nafî de Abdullah b. Ömer'den şöyle nakleder:[393]

"Hz. Osman'ın yanına girdiğimde, yanında Muğira b. El-Ahnes vardı. Osman: "Biliyor musun bu ne söylüyor?" dedi. İbni Ömer, "ne diyor" deyince "Hilafetten ayrılırsam beni öldürmeyecekler yoksa öl-düreceklermiş, bırak kurtul, diyor." dedi. İbni Ömer: "Peki sen kendi­liğinden halifeliği bırakırsan ilişilmeyip terk edilecek ve dünyada ebedi bir hayat mı süreceksin?" dedi. O da: "hayır" dedi. İbni Ömer "Peki cennet ve cehennem onların malı mı? bunları sana verecekler mi?" deyince, Hz. Osman "hayır" dedi. İbni Ömer "Peki halifeliği bı­rakmazsan öldürmeden başka sana cehenneme atma falan gibi ilave bir ceza verebilecekler mi?" dedi. Hz. Osman "hayır" deyince, "Öyleyse ben de derim ki, sen İslam dininde, bu halifeliği bırakma adetini yapma. Yoksa ne zaman bir grup emirlerine kızarsa onu vazifeden atmaya başlarlar. Allah'ın sana giydirdiği gömleği çıkarma!" dedi)[394]

Ebu Ca'fer el-Karî anlatıyor: Hz. Osman'ı kuşatan Mısırlılar altı yüz kişiydiler. Elebaşları Kinane b. Bişr, İbnu Udeys el-Belevî ve Amr b. El-Hamık idi. Kûfe'den gelenler iki yüz kişi olup başlarında Ester en-Nehâî vardı. Basra'dan gelenler yüz kişi olup reisleri Hukeym b. Cebele idi. Bunlar şer konusunda tek el gibi birlik içinde idi. Bunlara insanların aşağılık rezil takımından bir kısmı da, bunlara katıldı. Hz. Osman'a yardım etmeyerek onu yalnız başına bırakan Peygamberimizin ashabı da fitneye karışmaktan korkmuşlar ve işin Hz. Osman'ın öldürülmesi derecesine ulaşabileceğini tahmin etmemişlerdi. Ömrüme yemin olsun ki, eğer buna topyekün karşı gelseler, hatta değil hepsi, bir kısmı kalkıp bu eşkıya takımının yüzüne toprak saçsalardı, bunlar perişan olarak geri dönüp gideceklerdi.[395]

Zübeyr b. Bekkar der ki: Bana Muhammed b. Hasen bunu haber vererek şöyle dedi: Hz. Osman hakkındaki şikayetler çoğalınca bu de­dikodulara katılmak istemeyen Hz. Ali, Yanbu'daki arazisinin başına çekip gitmişti. Hz. Osman ona şöyle bir mektup yazdı:

-Emma Ba'du: Kuşak/kemer memenin yanına ulaştı -iyice gevşedi, sel de tuzak çukuruna kadar vardı. İş çığırının üstüne çıktı. Kendini müdafaa edemeyen hilafet hevesine kapıldı:

"Eğer ben yenilecek bir şey olmuşsam sen onun hayırlı yiyeni ol 1 Yoksa ben paramparça edilmeden derhal bana ulaş."[396]

Bu şiir Abdul-Kays oğullarından bir şaire aittir.[397]

"Et-Tabyu" kelimesi at ve benzeri hayvanlarda göğüs hizasındaki yere gelir ki, semeri tutan kemer oraya inerse gevşer.

Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im anlatıyor:

-Hz. Osman muhasara edildiği zaman Hz. Ali'ye "Amcanın oğlu öldürülmüş olacak, sen de zorla elinden alınan!.." diye haber salmıştı.

Hz. Osman'ın oğlu Ebân anlatıyor: Eşkıyalar Hz. Osman (r.a.)'in üzerine taş atmada ısrar edince, ben çıkıp Hz. Ali'ye geldim ve: "Am­cacığım! Bu taşlar bizi yok etti!" dedim. Hemen kalkıp benimle geldi ve onlara taş atmaya başladı. Öyle ki omuzları yorulup bitab kalana kadar taşladı ve "Bak yeğenim! Bütün gücünü (akraba ve taraftarlarını) topla sonra da bu benim taş atış tarzım senin de tarzın olsun!" dedi.

Habîb b. Ebi Sabit, Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali'den naklediyor:[398]

-Hz. Osman eşkıyalar tarafından mahsur kaldığında Hz. Ali'yi yar­dımına çağırdı. Hz. Ali de ona yardıma gelmek istedi ise de yanında­kiler ona sarılıp alakoydular. O da başındaki siyah sarığını çıkartıp; "Allah'ım onun öldürülmesine asla razı değilim, böyle bir şeyi de kimseye emretmedim! dedi.[399]

Ebu İdris el-Havlanî anlatıyor:

-Hz. Osman Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.)'ı çağırtmış o da gelip bu konuyu görüşmüşlerdi. Sa'd kanaatini bildirerek "Sen Ali'ye birini yolla. Eğer gelir de razı olursa iş yoluna girer." dedi. O da "Öyleyse Ali'ye gidecek elçim sensin! Deyince, Sa'd kalkıp Hz. Ali'nin yanına geldi ve durumu arz etti. Hz. Ali de onunla beraber kalkıp Hz. Osman'ın yanına doğru gelirken, Malik el-Eşter'in olduğu yere uğramıştı. Malik el-Eşter arkadaşlarına: "Bu nereye gidiyor?" dedi. Onlar da "Osman'a gidiyor!" dediler. Malik arkadaşlarına, vallahi eğer bu onun yanına girecek olursa en son adamınıza varana kadar öldürüleceksiniz!" deyip Hz. Ali'ye arkadaşlarıyla birlikte saldırıp, onu Sa'd'den çekip ayırdılar ve anarşistlerin içine zorla oturttular. Ardından Mısırlılara: "Eğer onu öldürecekseniz acele edin!" diye haber saldılar. Bunun üzerine onlar Hz. Osman'ın yanına gidip onu şehit ettiler.[400]

Ebu Habîbe anlatıyor: (Zübeyr (r.a.) beni kuşatma altında bulunan Hz. Osman'a yolladı. Bir sıcak günde yanına girdim. Bir koltukta otu­ruyordu. Beraberinde Hz. Hasan, Hz. Ebu Hüreyre, Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Zübeyr vardı. Önünde deri bir su kabı ve kırmızımsı bir elbise vardı. Beni sana Zübeyr b. El-Avvâm yolladı, sana selamı var. "Ben halâ onun itaatindeyim, istersen gelip buraya girerek buradakilerden biri de ben olayım. İstersen yerimde kalayım. Çünkü Amr b. Avf oğulları benim kapımda sabaha kadar nöbette olup, sonra ben ne söylersem onu yapacaklarına dair bana vaadde bulundular." diyor dedim.

Hz. Osman bunu duyunca: "Allahu Ekber! Kardeşimi bu fitneden kurtaran Allah'ıma hamd olsun. Ona selamımı ulaştır ve: "Eve girip bu topluluktan bir adam da sen ol. Senin yerin benim için daha iyi. Belki de, kim bilir Allah (cc) senin vesilenle, benden bunları def eder, dediğimi bildir." dedi. Ebu Hüreyre (r.a.) da: "Size bizzat kulaklarımla Peygamberimiz (s.a.v.)'den duyduğum bir haberi söyleyeyim mi?" deyince: "Evet." dediler. O da: (Ben Rasulullah (s.a.v.)'den duydum ki:

"Benden sonra fitneler ve bir takım karışık işler olacak." buyurdu. Biz de "Ya Rasulallah! Bundan kurtuluş nerede olacak?" diye sorunca:

"Emir ve onun yardımcılarının yanında" buyurdu.) diyerek eliyle Hz. Osman'ı gösterdi. Oradakiler: "İşte sen bizim görüşümüzü sağlamlaştırdın.) Bize Cihad için izin ver!" dediler de, Hz. Osman (r.a.): "Ben, bana itaat eden kimselerin, benim için çarpışmayacaklarına karar verdim." dedi.

Ravi Ebu Habîbe, Zübeyr b. Avvam (r.a.)'ı kölesi idi. Bu haberi ondan Musa b. Ukbe naklediyor.[401]

Muhammed b. Sa'd, Muhammed b. Ömer (el-Vakidi), Şurahbil b. Ebi Avn -babası Avn- Abdul-Humeyd b. İman, babası İmran aracılı­ğıyla Misver b. Mahreme'den...

Yine Musa b. Ya'kub amcası isnadı ile Abdullah b. Zübeyr'den...

Yine İbnu Ebî Habîbe, Davud b. El-Husayn -İkrime isnadı ile Ab­dullah b. Abbas (r.a.)'tan şöyle naklediyorlar:

-Osman (r.a.), Misver b. Mahrame'yi kendisinin kuşatma altında olduğunu bildirmek ve kendisine acele bir ordu yollaması emrini ulaştırmak üzere Muaviye b. Ebi Süfyan'a yolladı. Misver varıp Muaviye'ye durumu bildridi. Mauviye yanına Muaviye b. Hudeyc ile Müslim b. Ukbe'yi de alıp güçlü devesine bindi ve acele yola düştü. Şam'dan on gün içinde Hz. Osman'a geldi. Medine'ye gece yarısı girip Hz. Osman'ın kapısını çaldı. İçeri girip Hz. Osman'a sarılıp başını öptü. Hz. Osman:

-Ordu nerede? diye sordu. O da "Hayır vallahi ben sadece üç kişilik bir kafile olarak geldim" deyince, Hz. Osman: "Allah seni sıla-i rahmine kavuşturmasın, senin desteğine güç vermesin. Seni hayırla mü­kafatlandırmasın. Vallahi ben sadece senin yüzünden öldürülüyorum. Benden intikam senin yüzünden alınıyor." dedi. Muaviye de: "Babam anam sana feda olsun. Eğer ben sana şimdi bir ordu gönderseydim, onlar da bunu duysalardı, acele sana gelirler ve ordu sana gelmeden seni öldürürlerdi. Ama ben yanımda çok güçlü ve hızlı develer getirdim ki, hiçbir deve onlarla yanşamaz. Benim geldiğimi kimse anlayamadı.

Haydi benimle yola çık. Vallahi üç konak geçmeden Şam yollarının işaretlerini görürüz."dedi

Hz. Osman (r.a.) da: "Sen ne kötü bir teklifte bulundun!" deyip teklifini reddetti. Muaviye de acele geri döndü. Misver b. Mahreme, Medine'ye doğru daha yeni geliyordu ki, Zul-Merve denen yerde Şam'a geri dönmekte olan Muaviye ile karşılaştı. Sonra Misver Hz. Osman'ın yanına geldi. Muaviye'yi ayıplıyor, onun mazeretini asla kabul etmiyordu.

Daha sonra, Mısırlıların tekrar gelip muhasara ettiklerinde, Misver b. Mahreme'yi tekrar Muaviye'ye destek istemeye yolladı.

Misver: "Osman beni sana kendisine adamlar, atlılar gönderip hak hususunda ona yardımcı, zulmü def etmede destek olman için yolladı." deyince Muaviye de: "Osman ihsan ederken Allah da ona ihsanda bulunuyordu. Sonra o değiştirdi. Allah da ona olan iyiliklerini değiştirdi." dedi. Misver der ki; ben ona iyice ısrar edince Muaviye de: "Siz Osman'ı yalnız bıraktınız, canı boğazına gelince de: "haydi git de onu ölümden koru diyorsunuz. Bu artık benim elimde değil." dedi. Sonra beni yanı başında bir odaya konuk etti. Henüz yanıma görüşmeye kimseler gelip gitmeye vakit olmadan Hz. Osman şehit edildi. [402]

Seyf b. Ömer ise bu konuda Ebu Harise ile Ebu Osman'ın şöyle dediklerini nakleder:

Muaviye'ye Hz. Osman'ın mahsur haberi ulaşınca hemen Habîb b. Mesleme el-Fihrî'ye haber saldı ve gelince ona: "Benim emrimi kusur etmeden yerine getirecek birini bul!" dedi. O da: "Bu işe benden iyisini tanımıyorum!" dedi. O da: "Öyleyse bu iş senin, ama şimdi bana görüşü tenkit edilemeyen, nasihati dinlenen bir adam bul ki, onu da senden önce göndereyim, sen onu ordunun keşif kısmında acele yola çıkar." dedi. O da "Asker mi, sivil de olur mu?" dedi. Muaviye de "Şamlı olsun!" deyince o "Ordudan olsun dersen birini sana tavsiye ederim, diğerlerinden olunca bilmediğim biri hakkında seni yanıltmak istemem." dedi. Muaviye "Haydi ordudan seç" demesi üzerine o "Yezid b. Şüc'a el-Himyerî!" dedi. O da bin kişilik bir öncü müfrezesinin başına Yezid b. Şüc'a'yi geçirip Ya Habib! Eğer sen Osman sağ iken Medine'ye ulaşabilirsen halife odur ve emir onun emridir. Sana ne emrederse onu yap. Eğer öldürüldükten sonra oraya ulaşırsan onun yerini gösteren ya da onun aleyhine olan hiç kimseyi sağ bırakmayıp öldüreceksin. Eğer sana sen oraya varmadan bir haber gelirse ilerleme yerinde dur ve emrimi bekle." dedi.

Böylece Yezid b. Şuc'a'yı bin kişilik bir süvarinin başında yola çı­kardı. Katırlara binip atları yedeğe almışlar, beraberlerinde üzerlerinde bayraklar olan develer vardı. Peşlerine de Habib b. Mesleme'yi yola çıkardı. Baş komutan o idi. Birlikte yola çıktılar. Yezid daha hızlı gi­diyordu. Hayber yakınlarına varınca Hz. Osman'ın ölüm haberi geldi. Az sonra da -Şam'a doğru- Hz. Osman'ın kanlı gömleği ile hanımı Naile'nin kesik parmaklarını götürmekte olan Nu'man b. Beşir ile kar­şılaştılar. Haberi alan Yezid Nu'man'la birlikte Habib'in olduğu yere geri döndü.

Nu'man Şam'a doğru gitti. Onlar Muaviye'nin haberini beklediler, sonra "dön" emrini alıp Şam'a geldiler. Muaviye hemen gömleği ve mafsalından kılıçla kesilmiş bir parça el ve iki parmağı çıkarıp Şam'daki minbere astı. Çevredeki ordulara bu haberleri yazdı. İnsanlar bir yıl ağladı bunlar orada asılı kaldı. Şam halkının erkeklerinden bir kısım Hz. Osman'ın katillerini öldürmeden hanımlarına el sürme­yeceklerine ihtilam dışı gusül etmeyeceklerine ve yatakta yatmaya­caklarına dair yemin ettiler. Gömlek her gün minbere asılıp Naile'nin parmakları da iliklerine takılıyordu.[403]

Evzâî anlatıyor: Bana Muhammed b. Abulmelik b. Mervan, şunları söyledi: Muğia b. Şu'be, mahsur halde olan Hz. Osman'ın yanına girdi ve ona: "Sen umumun halifesisin, gördüğün gibi başına şu bela geldi. Şimdi ben sana üç husus arz ediyorum, bunlardan birini tercih et.

A- Ya çıkıp bunlarla çarpış zira yanında kafi miktarda sayı ve kuvvet var. Üstelik sen hak, onlar batıl için çarpışacak.

B- Yahut onların başında nöbet tuttukları kapı değil de, sana geçebileceğin kadar duvardan bir kapı deldir, oradan çıkıp bineğine atla ve Mekke'ye git. Zira sen Mekke'de oldukça onlar senin kanını helal sayamazlar.

C- Yahut da Şam'a git. Zira onlar Şamlı -yaman adamlardır. Üstelik de aralarında Muaviye var."

Bunu dinleyen Hz. Osman:

-Çıkıp onlarla çarpışmam hususuna geleyim, ben kesinlikle Pey­gamber (s.a.v.)'e ümmetinin kanını akıtma hususunda ilk halef -vekil-olmayacağım. Mekke'ye gitme meselesine gelince, evet onlar orada benim kanımı helal sayamayacaklar. Ama ben Nebi (s.a.v.)'in:

"Kureyşli bir adam Mekke'de ilhad yapar, alemin azabının yarısı onun boynunda olur." buyurduğunu işittim. Ben asla o kimse olmaya­cağım. Şam'a gitmeme gelelim. Evet Şam halkı Şam halkıdır, Muaviye de aralarındadır. Ama ben hicret yurdumdan asla ayrılmayacağım. Peygambere komşuluğu terk etmeyeceğim." dedi.[404]




[377] Tarihi Halife s. 169, 170; Tarihi Dımışk 29/325

[378] Tarihi Dımışk 39/325

[379] Tarihi Dımışk 39/326

[380] Herevî Ğaribu'l-Hadis "Na'sel" maddesi. lbnu'1-Esir En-Nihaye "na'sel" maddesi. İbni Asakir Tarihi Dımışk 39/327. Haberde geçen Na'sel Mısırlı veya İsfehanlı uzun sakallı bir şaşkın veya sırtlanın erkeği. Hz Osman'n sakalı uzun olduğu için ona benzetilmiş. (Nuh zamanından) sözü de. Efendimiz Bedir esirleri konusundaki isti­şarede "öldürelim" diyen Ömer'i sertlik bakımından Nuh 26 ayetinde "Ya Rab, yer yüzünde kafirlerden kimseyi bırakma" diyen Nuh'a benzettiği için, Ömer'e Nuh demiştir.

[381] Taberi 2/662 (4/366); Tarihi Dımışk 39/330; Taberi haberi Nafi'den Mürsel olarak verir. İbni Asakir aynı yerde şu bilgiyi verir. "İbnu Sa'd "Ben, bu hadisi naklettiğim ravi olan Abdullah b. İdris'ten duymadım. Bu hadis ona arz tariki ile ulaşmıştır." Belazuri Ensabu'l-Eşraf 6/161; Süleyman b. Yesar'dan.

[382] Tarihi Halife s. 169

[383] Tabakatı İbni Sa'd 3/70; Tarihi Halife s. 171; Tarihi Dımışk 39/358 İmam Ahmed, Müsncd 1/156 h.no 526; Belazurî, Ensab 6/195; İbni Ebi Şeybe, Musannef 15/234

[384] Buhari bunu kısaca muallak olarak Fazailu'Ashabinnebiyy 37/7'de, bir kısmını da Müsakat'ta 42/18 bab l'de yine muallak olarak verir. Nesai, Sünen-i Kübra 4/97 h.no 6435; Nesai, Mücteba 6/235 h.no 3608; Müsned 1/75 h. No 557; Tirmizi 3703 

[385] Bkz. Müsned 1/59 no 422; İbnu'l-Asakir 39/339; Nesai, Mücteba 6/235 no 3608; Nesai, Kübra no 6436; Ebu Asım, Sünne no 1309;Darakutni 4/196; Taberani 1/146'da Sehf b. Sa'd'dan bu dağı Uhut diye verir. Bu haber şöyledir. Hz Osman onlara: Allah aşkına o dağ sallandığında ayağıyla vurup "Sakin ol! Zira senin üzerinde peygamber, sıddik ve iki şehitten başka kimse yok." buyurduğunu duyan yok mu?" deyince öyle olduğuna şahadet ettiler. Yine Osman Biat-ı Rıdvan günü Rasulullah'ı kendi elini göstererek "Bu Osman'ın eli Bu da Allah'ın" dediğine şahit olanını sorunca "ona da şahidiz" dediler. Efendimizin "Kim kabule layık bir infaktan bulunursa" buyurunca ordunun yarısını teçhiz ettiğime şahadet edeniniz var mı?" deyince ona da ettiler. Hz Osman, Efendimizin "Cennetteki bir eve karşılık kim şu mescidi genişletirse...?" ben malımla arsayı aldığıma şahit olan var mı?" deyince "Evet." dediler. Roma kuyusunun suyu parayla satılınca onu satın alıp herkese bedava vakfettiğime de şahit olur musunuz?" dedi. Evet, dediler.

[386] Ebu Seleme hadisinin bu ilaveli kısmı İbni Asakir'de 39/339-340'ta Ali b. Bahr el-Kattan -İsa b. Yunus -Yunus b. Ebi İshak, Ebu İshak babası yolu ile Ebu Seleme'den olan rivayettir. Halife bunu 171'de Ümmü Yusuf'tan kısaca son cümleyi verir. İbni Sa'd da 3/6'da aynı isnadla aynen kısaca verir. Darakutni 4/198 Buradaki Hz Osman'ın "Allah'ın bana indirdiği...." kısmı İbni Mace s. 11 Tirmizi'nin 705 no ile İbnu Ebi Asım'ın 1173, İmam Ahmed'in 6/89; İbni Ebi Şeybe'nin 12/49 ve 15/20l'de Hz Aişe'den naklettiği "Ya Osman! Eğer Allah sana hilafet gömleği giydirir de münafıklar onu çıkarmak isterse sakın çıkartma." Hadisine temessükendir.

[387] Nesai Mücteba 7/92, 103; İbni Mace 2533; Ebu Davud 4502; Müsned 1/61, 63, 70, 383, 444, 465, 6/58,214; Darami 2/171; İbni Ebi Şeybe 9/414, 14/270, Hakim 4/350, 367; İbni Sa'd 3769; Tarihi Dımışk 39/348; Taberi 4/379; İbni Ebi Sim, Sünne 1/3, 2/434; Ş. Meani'u'1-Asar 3/160

[388] Ebu Davud, Diyat 4502; Müsned 1/70 no 511, 1/65 no 470, 439; İbni Sa'd 3/67; İbni Asakir, T. Dımışk 39/347, 348; Parantez arası ilave kaynaklarınkidir. Belazuri, Ensab 6/193

[389] İbni Sa'd, Tabakat 3/67; Tarihi Halife s. 171; İbni Asakir 39/348; Taberi 4/372

[390] İbni Sa'd 3/71; Tarihi Dımışk 39/349; İbni Ebi Şeybe 14/590; Belazuri, Ensab 6/194

[391] Tarihi Halife 170; İbnu Sa'd 3/72; İbni Ebi Şeybe 15/200, 14/589; Ravi Vessab, Hz Ömer'in azat ettiği bir köle olup, Hz Osman'ın hizmetinde idi. İbni Ebi Şeybe'nin bu rivayeti gayet geniştir. Belazurî Ensab 6/213

[392] İbni Asakir, T. Dımışk 39/353

[393] İbni Asakir, Tarihi Dımışk 39/356

[394] İbni Sa'd 3/66; Tarihi Halife's. 170; İbni Asakir 39/357; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 6/194; Bu kısım Zehebi'de yoktur.

[395] İbni Sa'd, Tabakat 3/71; Belazuri, Ensab 6/219; Tarihi Dımışk 39/360

[396] İbni Asakir, T. Dımışk 39/361, 362; Ebu Ubeyde, El-Emsal s. 343; Müberred, I!» Kamil 1/27; İbnu Kuteybe, İmame 1/37; Ebu Ubeyd, Ğaribu'l-Hadis 3/428; Belazurf, Ensab 6/212

[397] Bkz: İbni Asakir, Tarih 39/362; Belazurî Ensabu'l-Eşraf 6/212; İbni Kuteybe, İmame ve's-Siyase 1/37; Uyunu'l-Ahbar 1/34; Müberred, El-Kamil 1/7; Ikdu'l-Ferld 2/164; Meydanı 1/91; Ebu Ubeyd el-Emsal. Bu şairin adı Mümezze el-Abdî'dir,

[398] İbni Asakir, T. Dımışk 39/366 183 İbni Asakir, T. Dımışk 39/369

[399] İbni Asakir, T. Dımışk 39/369; İbni Sa'd 3/68; Belazurî 6/215; İbni Ebi Şeyhe bunu A'meş yolu ile Münzir b. Ya'la'.dan nakleder 15/209 ve Ali'yi kucaklayıp Kalmayanın oğlu Muhammed b. Hanefiyye olduğunu belirtir.

[400] Tarihi Dımışk 39/37

[401] Haberi İbn Asakir'den naklettim. 39/372; Zehebi bunun son satırını vermiş. Ayrıca aynı haberi kısa olarak aynı isnadla Hakim 3/99; İbni Ebi Şeybe 12/50 Halife (s. 173) ise Abdullah b. Amir'den verir. Hakim ve İbni Ebi Şeybe Metninde Ebu Habibe yerine "Ebu Hasene" yazılmış ki, okuma hatası olsa gerek. Ancak Zehebi bu zatı meçhul gibi veriyor ve Mizan'da da sadece buradakine benzer şeyler söylüyor. Bu zat meşhur Tarihçi ve hadis ravisi olan Musa b. Ukbe'nin anneden dedesidir. İbni Asakir ve Buhari ve İbni Ebi Hatem böyle bildiriyor.

[402] Tarihi Dımışk 29/377

[403] Tarihi Dımışk 39/378, 379; Taberi 4/562

[404] Müsned-i İmam Ahmed 1/67 h.no 483; İbni Asakir 39/381; Hatib, Tarih 14/272

İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 141-154




Konu Başlığı: Ynt: Hz. Osman muhasara altında
Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Şubat 2022, 13:34:12
Esselamü aleyküm İslam Hz. Peygamber in vefatı ile zor dönemlerden geçti . Şuanda dahi tesirlerini gördüğümüz o dönemlerden aslında ibret alınacak birçok şey varken ibret almayıp daha da körüklemek kimsenin yararına olmaz . Rabbim müslümanları bir eylesin Rabbim pyalaşım için razı olsun