๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Nisan 2011, 13:23:02



Konu Başlığı: Hz. Osman ın Mekke ye gönderilişi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Nisan 2011, 13:23:02
Hz. Osman'ın Mekke'ye Gönderilişi

 

İbnû Lehîa, Ebû'l Esved aracılığıyla Urve b. Zübeyr'den Peygamber (s.a.v)'in Hudeybiye de konaklaması hususunda şunları dediğini nak­leder:

- Kureyş, Peygamber (s.a.v)'in onların üzerine gelmesinden müthiş bir paniğe kapılıp şaşmışlardı. Nebî (s.a.v) de onlara kendi ashabından birini yollamak istedi ve onlara gitmesi için Ömer'i huzuruna çağırttı. Ömer de:"Ya Resûlallah! Ben onlara güvenemiyorum. Zîra bana iş­kence yapılırsa, benim için Mekke'de Ka'boğullarından müdafa edecek kimse yok. Osmanı yollasan. Zîra onun akrabaları hep Mekke'dedir, hemde istediğin şeyi onlara en iyi o ulaştırır" dedi. Efendimiz uygun görüp Osman'ı çağırdı ve onu Kureyşe yolladı ve Osmana da:

"Onlara, bizim kendilerine savaş açmak için gelmediğimizi, sadece Ömre yapmaya geldiğimizi bildir ve onları İslâm dinine da'vet et" buyurup, yine Osman'a;

"Mekke'ye varınca orada Müslüman olan kadın ve erkeklerin ya­nına gidip onlara fetih müjdesi verip, Allah'ın dinini Mekke'de yakında açığa çıkarıp imanın orada gizlenmesine gerek kalmayacağını haber vermesini"   tenbih   etti.   Hz.   Osman  yola  çıkıp  Beldah'a  varınca Kureyşlilere rastladı. Osman'a "nereye?" dediler. O da, "Sizi Allah'a ve İslâm'a davet etmem, için beni size Resûlullah (s.a.v) yolladı. Ve size "bizim harb için değil ömre için geldiğimizi haber vermemi söyledi" diyerek Efendimizin emrettiği şekilde onları Allah'a da'vet etti. Kureyşliler Hz. Osman'a;

- Ne dediğini duyduk. İhtiyacın neyse gör, dediler. Ebân b. Saîd b. Âs ona ayağa kalktı, onu selamlayıp yer gösterdi, atını eğerleyerek, Osman'ı ona bindirip onu kendi koruması altına aldığını ilan etti. Ebân, Osman'ın terekesine binerek Mekke'ye kadar geldiler.

Ondan sonra Kureyşliler Bûdeyl b. Verkâ el-Huzâî'yi Efendimizle görüşmeye gönderdiler. Sonra Urve b. Mes'ûd es-Sekafî geldi.

Urve burada Efendimizle Urve arasındaki konuşmayı, ondan sonra Urve'nin gidip "bunlar ömreye gelmiş" dediğini, onların Süheyl b. Amr, Huveytıb ve Mikraz'ı sulh görüşmesine yolladıklarını iki tara­fında artık birbirlerine güvenmeye başlayıp sulhun yaklaştığını baştan sona anlatıp sözüne şöyle devam eder:

-  İşte onlar bu görüşmeleri yaparken Müslümanlardan bir gurup müşriklerin içinde bulundukları esnada iki gurubdan birine mensub bir adam diğer taraftaki bir adama ok attı. Birden bire iş savaşa donuverdi ve birbirlerine ok ve taş yağdırdılar. İki gurup birbirine bağırıp içle­rinde bulunan karşı tarafın adamlarını rehin alıverdiler. Müslümanlar Süheyl b. Amr ve diğerlerini; müşriklerde Osman ve diğerlerini rehin aldılar.

Resûlullah (s.a.v) adamlarını Bîat etmeye çağırdı. Efendimizin dellâh;

"Dikkât dikkât! Cebrail Peygamberimize gelip biat etmemizi emretmiştir. Allah'ın adıyla çıkıp bîat edin" diye bağırdı. Müslümanlar fırlayarak o esnada oradaki ağacın altında bulunan Resûlullah'ın yanına gelip "asla harptan kaçmamak üzere" biat ettiler.

Allah (cc) Kureyş'e korku saldı. Rehin aldıklarım gönderip sulh is­tediler. Urve burada sulhun şeklini ve ihramdan çıkışlarını anlatarak şöyle devam eder:

- Hudeybiye'deyken Müslümanlar, Osman (r.a) yanlarına gelmeden önce, "Osman aramızdan kurtulup Beytullah'a varıp ömre tavafını yap­tı" dediler. Efendimiz onlara;

"biz burada mahsur bir haldeyken onun Beytullah'ı tavaf edeceğini sanmam" buyurdu. Ashab, "o kurtulmuş iken tavaf etmesine mani ne­dir? Ey Allah'ın Rasûlü?" deyince Efendimiz (s.a.v):

"Bu benim onun hakkındaki kanaatim. O bizimle birlikte tavaf e-dene kadar yalnızca tavaf etmeyecektir" buyurdu.

Daha sonra Osman (r.a) onların yanma döndü. Müslümanlar, "Yâ Ebâ Abdillah! Beytullahı tavaf yapmakla muradına erdinmi?" dedikle­rinde O, "Hakkımda ne kötü tahminde bulundunuz. Nefsim elinde o-Ian Allah'a yemin ederimki, Allah Rasûlü burada Hudeybiye'de bulu­nurken ben Mekke'de bir yıl eğleşsem bile Resûlullah onu tavaf etme­dikçe tavaf etmezdim. Kureyş beni Beytullahı tavafa davet etti ama ben reddettim" diye cevab verdi.[46]

Bekkâî İbni İshak'tan naklediyor: Bana Abdullah b. Ebî Bekr'in an­lattığına göre; "Osman (r.a)'m öldürüldüğü haberi kendisine ulaştığı zaman Resûlullah(s.a.v.);

"Şu herifleri tepelemeden buradan ayrılmayacağız" buyurarak as­habı bîat'a çağırdı. Bu Rıdvan bîatı, oradaki ağacın altında gerçekleşti. İnsanlar; "Resûlullah onlardan ölüm üzere bîat aldı" derken Câbir (r.a) ise, "O bizden ölüm üzere biat almadı, lakin biz harpten kaçmayaca­ğımız sözüyle biat ettik" demektedir.[47]

Yunus b. Bükeyr İbni İshak'tan naklediyor: Bana Osman (r.a)'ın sü­lalesinden biri haber verdi ki; Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bir elini öbürüne vurdu ve:

Eğer sağ ise şu benim, şu da Osman'ın için" buyurdu. Sonra bu ö-lüm haberinin asılsız olduğu anlaşıldı, Osman da geri geldi. Benü seleme'nin kardeşi Ced b. Kays dışında Nebi (s.a.v)'e biat etmekten ge­ri kalan kimse olmadı.

Câbir derki: Sanki hala ben, onun Efendimizin devesinin koltuğuna yapışmışcasına insanlardan saklanmaya çalıştığını görür gibiyim.[48]

Hasan b. Bişr el-Becelî anlatıyor: Bana Hakem b. Abdülmelik, (ki Nesâî'nin dediği gibi[49] kavi bir ravi olmayıp zayıftır) Katâde yoluyla Enes (r.a)rın şöyle dediğini anlattı:

-  Efendimiz ashabına Rıdvan bîatmı emrettiğinde Osman (r.a), Efendimiz (s.a.v) tarafından Mekke'ye gönderilmiş bulunuyordu. İn­sanlar biatini ikmal edince Nebi (s.a.v):

Osman şüphesiz Allah ve Rasûlünün ihtiyacını görmek için yoktur." buyurup sonra bir elini diğeri üzerine koyup biat almış oldu. Tabi böylece Resûlullah (s.a.v)'in Osman adına koyduğu el, insanların kendi yerine koydukları kendi el­lerinden daha hayırlı idi.

Süfyan b. Uyeyne derki: Bize Ebû'z-Zübeyr, Câbir (r.a)'ı şöyle der­ken duyduğunu anlattı: "Resûlullah (s.a.v) insanları bîata daVet ettiği zaman, bizden El-Ced b. Kays denen adamı devesinin ön ayaklan ara­sına gizlenmiş olarak bulduk.

Hadisi Müslim, İbnü Cüreyc aracılığıyla Ebû'z-Zübeyr'den nakle­der. Yine aynı isnad ile Cabir (r.a) derki:

-  Biz Hudeybiye'de Peygamberimize ölüm üzerine değil, ama harp meydanından firar etmeyeceğimize dair verdiğimiz sözle biat ettik.

Müslim bu hadisi Ebû Bekr İbni Ebî Şeybe aracılığıyla Süfyan b. Uyeyne'den naklederken, aynı yerde yine bunu El-Leys yolu ile Ebûz-Zübeyr'den nakleder. Bu rivayette Cabir (r.a), "Efendimize bîat ettik.

Ömer (r.a) Onun elini ağacın altında yani Semura ağacımn altında tu­tuyordu" demektedir.[50]

Halid el-Hazzâ1, Hakem b. Abdülah el-A'rac aracılığıyla Ma'kıl b. Yesâr (r.a)'ın şöyle dediğini nakleder: "Ben o ağacın altındaki bîat gü­nünü hala gözümün önüne getirebiliyorum. Peygamber (s.a.v) insanla­rın biatini alıyordu bende değmesin diye Efendimizin başının üstün­deki ağacın bir dalını kaldırıyordum. O gün bindörtyüz kişiydik. Ölü­müne biat etmedik ama firar etmemeye biat ettik." Hadisi Müslim naklediyor.[51]

Süfyan b. Uyeyne, îbnü Ebî Halid aracılığıyla-Şa'bî'nin: "Nebî (s.a.v) insanları Bîat'a çağırdığında yanına ilk varan Ebû Sinan el-Esedî olmuştu. Ebû Sinan, "uzat elini de sana bîat edeyim" deyince Nebi (s.a.v) "Bana ne üzere bîat edeceksin?" buyur­du. O da, "senin içinden geçen şeye göre" dedi" diyerek anlattığını bil­dirir.[52]

Mekkî b. İbrahim ile Ebû Asım (metin bununkidir), Zeyd b. Ebû Ubeyd aracılığıyla Seleme b. Ekva1 (r.a)'dan şöyle naklederler:

- Hudeybiye günü Rasûl-ü Ekrem'e bîat ettim. Sonra ağacın gölge­sine dönüp oturdum. Biati yapanlar artık azalıncaNebi (s.a.v): "Yâ Se­leme bîat etmeyecekmisin?" buyurdu. Ben, "Ben biatimi yaptım Ya Resûlallah" dedim. "Haydi gelde bir daha biat et" buyurdu. Gidip ikin­ci kez bîat ettim. Zeyd der ki, Seleme'ye, "Siz o gün ne üzerine bîat e-diyordunuz?" diye sordum da bana, "ölüm üzerine" diye cevap verdi.

Hadisi Buharî ve Müslim rivayet ediyorlar.[53]

İkrime b. Ammâr, İyas b. Seleme aracılığıyla babası Seleme b. Ekva'dan Hudeybiye'ye gelişlerini ve yukarda geçenleri aynen naklet­tikten sonra sözüne şöyle devam ettiğini bildirir:

- Sonra Resûlullah (s.a.v) bizi ağacın altında bîat etmeye çağırdı. Ona ilk biat eden insan ben oldum. Sonra peş peşe biata başladılar. İn­sanlar yarı olmuştu ki, Nebi (s.a.v) bana, "Yâ Ebû Seleme! bana biat et" buyurdu. "Ya Resûlallah! Ben sana bîat ettim" dedim. Efendimiz, "aynen bir daha yap" buyurdu.

Resûlullah (s.a.v) beni silahsız olarak görmüş olduğundan bana "Hacefe veya Deraka" denen kalkan yerine geçen bir şey verdi. Sonra biat almaya devam etti. En son adama gelince "Yâ Ebû Seleme biat etmeyecekmisin?" dedi. Ben de: "Yâ Resülellah! ben insanların hem başında hemde ortasında iki defa bîat ettim." deyince, "aynen bir daha et" buyurdu. Bende ona üçüncü defa bîat ettim. Efendimiz bana: "Yâ Seleme! Sana az önce vermiş olduğum o kalkan nerede?" diye sordu. Ben de, "Bana Amir silahsız olarak rast gelince bunu ona verdim" de­dim. Efendimiz bu sözüme güldü sonra da,

"Sen tıpkı eskiden yaşayan şu adamın: Allah'ım! bana bir dost ver ki, O ba­na benden daha sevgili olsun" sözündeki gibi bir adamsın." buyurdu. Sonra Mekke müşrikleri sulh için bize adam yolladılar. Bizde sulh yaptık ve birbirimize gidip gelmeye başladık. Ben o zaman Talha b. Ubeydillah'ın çırağı olup onun atını sular, tımar edip kaşağılar ve ye­meğinden yerdim. Ailemi ve mallarımı bırakarak Allah ve Rasûlü için hicret etmiştim.

Sulh yapılıpta Mekke'lilerle birbirimize karışınca, ağacın altına ge­lip yerdeki dikenleri temizledim ve gölgesine yaslandım. Yanıma dört tane Mekkeli geldi ve Resûlullah hakkında kötü sözler sarfettiler. Ca­nımı sıktılar, bende öteki ağacın altına taşındım. Onlar da silahlarını ağaca asıp yaslandılar. Onlar daha yatıyorken vadinin aşağı tarafından adamın birisi, "yetişin ey Muhacirler İbnü Züneym öldürüldü!" diye bağırdı. Hemen kılıcımı sıyırdım ve hala uyumakta olan dört kişiye doğru koştum ve silahlarını aldım ve adamları birbirine bağlayarak kontrolüm altına aldım. Sonra onlara: "Muhammed (s.a.v)'in yüzünü mükerrem kılan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz başını kaldıra­cak olsa gözlerinin bulunduğu yeri (kafasını) koparırım" dedim.

Sonrada onları önüme katarak Resûlullah (s.a.v)'in huzuruna getir­dim. Amcam Âmir (r.a)'da o sırada Able binti Ubeyd oğullarından bir adamı yakalamış ve zırha bürünmüş bir halde önüne katarak getir­mişti. Bu adama Mikraz deniliyordu. Biz bunları getirip Resûlullah'ın yanında durduğumuzda yetmiş müşrik esir alınmıştı. Resûlullah (s.a.v) onlara bakıp Bunları salıverin ki fücurun  ilkide ikinciside onlara ait olsun" buyurdu ve onları af etti. İşte bu­nun üzerine de (Fetih süresindeki:);

"Mekke vadisinde onlara karşı size zafer verdikten sonra, on­ların ellerini sizden çeken, sizin ellerinizi de onlardan çeken O dur" (ayet 24) ayeti inzal olundu.

Haberi Müslim rivayet ediyor.[54]

Hammâd b. Seleme Sabit el-Bünanî aracılığıyla Enes (r.a) dan nak­lediyor:

- Hudeybiye zamanında Mekke ricalinden bir bölük adam Efendi­mize karşı çarpışabilmek için Ten'im dağı tarafından Efendimizin ya­nına kadar gelmişlerdi. Maksatları Efendimizi gafil avlamaktı. Resûlullah (s.a.v) onları kıskıvrak yakaladı, sonrada af etti. Bunun üzerine Allah (c.c):

"Onların ellerini sizden çeken, sizin ellerinizi de onlardan çe­ken (ve harbettirmeden sulh ettiren) O dur" ayeti inzal olundu. Hadisi yine Müslim rivayet etmiştir.[55]

Velîd b. Müslim anlatıyor: Bize Ömer b. Muhammed el-Ömerî, Nafı aracılığıyla Abdullah b. Ömer (r.a)'ın şöyle dediğini anlattı:

- Hudeybiye günü Resûlullah (s.a.v) ile beraber olanlar oradaki a-ğaçların gölgesine dağılmışlardı. Bir de baktık ki, insanlar Peygamber (s.a.v)'in etrafını çeviriyorlar. Babam Ömer bana, "Yâ Abdullah! Şu insanların vaziyeti ne?, bir bak gel" dedi. (Kendini kasdederek) Ab­dullah oraya varınca insanları Bîat ederken buldu. Hemen kendi de bî-at edip sonra Ömer'in yanma gelip durumu haber verdi. Ömer'de çıkıp biatini yaptı.

Bu haberi Buhari'de, Hişâm b. Ammâr aracılığı ile Velîd b. Müs­lim'den nakleder. Derim ki: Aynı haberi Dühaym'da Velid'den naklet-miştir.[56]

Bu bey'ata "Rıdvan" adının verilmesi fetih sûresi 12'nci ayeti olan

"Sana o ağacın altında bîat ettikleri vakit Allah mü'minlerden razı olmuştur, Kalblerinde ki -geçen şeyleri- bildiğinden onlara bir sekînet indirmiş ve yakın bir fethi onlara mükafat olarak ver­miştir" ayetinde geçen "Razı olmuştur" kelimesinden almıştır.

Ebû Avâne, Tarık b. Abdirrahman aracılığıyla Saîd b. Müseyyeb 'den naklediyor:

-O ağacın altında Resûlullah (s.a.v)'e bîat edenler arasında babam da vardı. Bana: "Ertesi yıl hacca giderken Hudeybiye'ye uğradık ama ağacın yeri bize gizlenmişti (biz onun yerini unutup aradıksada bulma imkanımız olmadı)" diye haber verdi. Saîd b. Müseyyeb ağacın yerini bildiğini iddia edenlere, "Eğer o ağacın yeri size belli olmuş ise demek siz Peygamberin arkadaşlarından daha iyi biliyorsunuz!" diye serze­nişte bulundu. Hadisi Buharı ve Müslim rivayet ediyor.[57]

İbni Cürayc anlatıyor: Bana Ebû'z-Zübeyr el-Mekkî, Câbir (r.a)'tan şöyle duyduğunu anlattı: Ümmü-Mübeşşir, Hafsa (r.a)'nın yanında i-ken Resû- lullah (s.a.v)'i şöyle Herken işittiğini haber verdi:

"İnşâallah, O ağaç altında bîat edenlerden hiçbiri Cehenneme girmeyecektir." Bunun üzerine Hz. Hafsa: "Tabi cehenneme girecek­ler, Ya Resûlallah!" dedi. Peygamber (s.a.v)'de onu azarladı. Hafsa (r.a)'da cevaben (Meryem sûresi ayet 7)   

"Sizden O cehenneme uğramayan olmayacak" ayetini okudu. Peygamber (s.a.v) de:

"Sonra -Rabblerine muhalefet etmekten- sakınanları kurtarı­rız, zalimleri de orada diz üstü çökük olarak bırakırız" ayetim okudu. Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.[58]

(Zehebî-kendi rivayeti olarak derki:) Ben Abdü'l Hafız b.Bedrân'a kıraat yolu ile okudum, size "Musa b. Abdi'l Kadir ile Hüseyn b. Ebî Bekr ikilisi Abdü'l evvel b. Isâ -Muhammed b. Mes'ûd- Abdürrahman b. Ebî Şüreyh-Ebu'l-Kasım el-Beğavî isnadıyla hicrî iki yüz yirrni yedi senesinde imlâ yoluyla Leys b. Sa'd'dan o da Ebû'z-Zübeyr el-Mekkî'ni Câbir b. Abdillah (r.a)'dan şöyle dediğini haber verdi" Resûlullah(sav)

"Hudeybiyedeki o ağaç al­tında bîat edenlerden hiç birisi cehennem ateşine girmeyecektir" buyurmuştur. Bu hadisi Nesâî rivayet etmiştir. Kuteybe b. Saîd, Leys-Ebû'z Zübeyr isnadıyla Câbir (r.a)'tan naklediyor: Hâtıb b. Ebî Beltâ'nın kölesi Hâtıb'ı şikayet etmek için Peygamber (s.a.v)'e geldi ve: "Ya Resûlallah! Hâtıb kesinlikle cehenneme girecek" dedi: Pey­gamber (s.a.v) de onu:

"Yalan söylüyorsun, Hatib Cehennem'e girmeyecektir. Çünkü O Bedir harbinde ve Hudeybiye bîatında bulunmuştur." buyurdu.[59]

 
 




[46] Urve Meğazî sayfa 192, 193; İbni Hişâm Sire 4/27,28. Beyhakî Delâil 4/133, 134.

[47] İbnü Hişâm Sîre 4/28; Beyhakî Delâil 4/135.

[48] İbni Hişâm 4/28; Nihayetü'l Irab 17/227; Beyhakî Delâilin-Nübüvveh 4/135; İbn Sa'd 2/100.

[49] Nesâî Ez-Zuafâ ve'1-Metrûkîn sayfa 388. Ukaylî Zuafa 1/257; Zehebhi Mizan tercemeno: 2187.

[50] Müslim Kitâbü'l Emâra 1856 (68, 69); Beyhakî Delaik 4/135, 136.

[51] Müslim İmara 1858; Nesâî Bey'at 7/140; Beyhakî Delâil 4/137.

[52] Beyhakî Delâil 4/137; Şa'bî sahabe olmadığı için haber Mürseldir.

[53] Buhârî Ahkam 93/44; Müslim İmara h. no 1860; Nesâî Bey'at 7/141; Beyhakî Delâil 4/138.

[54] Müslim Kitâbü'l Cihâd ves-Siyer h. no: 1807; Beyhakî Delâil 4/140, 141.

[55] Müslim Kitâbü'l Cihâd ves-Siyer h. no: 1808. Beyhakî Delâil 4/141; Taberî Tefsir Cüz 26/Sayfa 94; Müslim ve Taberî müşriklerin seksen kişi olduğunu belirtir.

[56] Buhârî Meğazî 64/35; Zehebî'nin metninde Amr b. Muhammed diye yazılmış ama doğrusu Ömer'dir. Buhârî bundan önce Na'fı'den şu bilgileri verir: "Bazıları Ab­dullah b. Ömer'i babası Ömer (r.a) olan Önce müslüman oldu sanırlarki öyle değil­dir. Ancak Ömer Hudeybiye günü oğlu Abdullahı, Ensar'dan birinde olan atını ge­tirmeye gönderdi. Rasûlüllah o esnada bîat almaya başlamıştı ve Ömer'in bundan haberi yoktu. Abdullah'da efendimize bîat edip sonra atı Ömere getirdi. Ömer o anda zırhını giyiyordu. Durumu anlatınca zırhrbırakıp bîat etmeye gitti. İşte gerçe­ği bilmeyenler oğlu Abdullah'ı Ömer'den önce bîat ettiği için iman etti sanıyorlar."

[57] Buhârî Meğazî/Hudeybiye gazvesi 64/35; Müslim Emâra h. no: 1839; İbni Sa'd Tabâkat 2/99; Beyhakî Delâil 4/143.

[58] Müslim Fazâilü's-Sahâbe h. no 2496; Beyhakî Delâil 4/143; Ebû Dâvûd 4653; Tirmizî 3860; Müsned 3/350; İbnü'l Mübarek 498; İbni Sa'd 2/100, 101.

[59] Müslim Sahîh, Fezâilüs-Sahabe h. no: 2495; Beyhakî Delâil 4/144; Müsned 3/349, 325; Tirmizî 3864.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 4/37-46


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Osman ın Mekke ye gönderilişi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 14 Eylül 2021, 18:49:30
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri doğruların yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Osman ın Mekke ye gönderilişi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 16 Eylül 2021, 00:14:28
Aleyküm Selâm. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah