๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Nisan 2011, 14:32:38



Konu Başlığı: Hz. Osman ın hilafeti döneminde ölenler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Nisan 2011, 14:32:38
Hz. Osman'ın Hilafeti Döneminde Ölenler



(Evs B. Es-Samit) bin Kays b. Esram el-Ensarî. Hz. Ubade (r.a.)'ın kardeşidir ki her ikisi de Bedir harbine katılmışlardır. (Annesi Ubade b. Nadle kızı Kurratu'l-Ayn'dır) Hanımı Sa'lebe b. Esram'ın kızı Havle (Huveyle de denir) olup kocası hususunda yaptığı mücadeleden dolayı Allah'ın

"Allah, kocası hakkında seninle tartışıp Allah'a şikayette bulu­nan kadının sözünü işitmiş, kabul etmiştir." (Mücadele suresi ayet 1) ayetini indirdiği kadındır. Rasulullah (s.a.v.) onunla Mersed b. Mersed el-Ğanevî'yi din kardeşi ilan etmişti.[84]

Enes B. Muaz - b. Enes b. Kays el-Ensarî en-Neccârî, Adını Uneys olduğu da söylenir. Sanırım bu Enes'in küçültmesidir. Bedir ve diğer bütün savaşlara katılmış ve Hz. Osman'ın hilafeti döneminde vefat etmiştir.[85]

Evs B. Havellî - b. Abdillah b. Haris b. Ubeyd b. Malik b. Salim el-Hubelî. Annesi Übey b. Selûl kızı Cemile'dir. Rasulullah ona Şucâ' b. Vehb ile din kardeşi ilan etti. Evs (r.a.) Bedir, Uhut, Hendek ve diğer savaşlara Rasulullah (s.a.v.) ile beraber katıldı. Peygamber Efendimiz vefat ettiği zaman, onun yıkanmasında hazır bulunup, kabrine indi. Hz. Osman'ın öldürülmesinden önce vefat etti.[86]

El-Ced B. Kays - b. Sahr b. Hansa b. Sinan b. Ubeyd (El-Ced, Rasulullah'a iman ettiğini açıklayıp bizzat Peygamber (s.a.v.)'le bir çok gazvelere katıldı. Kendisi içinden inanmıyordu. Peygamberimiz Tebük seferine çıktığında o da izin alanlar arasında idi. Allah (cc) onun hakkında:

"Onlardan kimisi "Bana izin ver, beni fitneye düşürme" diyor. Dikkat edin, onlar zaten fitne içine düşmüşlerdir." ayeti indi.)[87] (Ka'b b. Malik'in torunu Abdurrahman b. Abdillah der ki: Rasulullah (s.a.v.): "Ey Selemoğulları, seyyidiniz kim?" diye sorunca "Ced b. Kays" de­diler. Efendimiz "Neden seyyidiniz oluyor?" buyurunca "Cimri olma­sına rağmen malı en çok olanımızdır." dediler. Nebi (s.a.v.) de:

"Cimrilikten beter hangi dert vardır. Sizin seyyidiniz Bişr b. Berâe'dir." buyurdu.)[88]

Haris B. Nevfel - b. Haris b. Abdulmuttalib b. Haşim el-Hâşimî. Annesi Said b. Kuşeyb kızı Zarîbe'dir. Rasulullah (s.a.v.) onu Mekke'deki bazı işlerin başına getirdi. Daha sonra Basra'ya yerleşip orada ev edindi. Oğlu Abdullah, Efendimizin sağlığında doğdu. Babası onu Peygambere getirip dua ettirdi. Bu oğluna Basra halkı "Bebbe" lakabını takmıştı.[89]

Şair El-Hutay'e: Ebu Müleyke el-Absî. Adının Cevvel olduğu da söylenir.

Gerek cahiliye döneminde ve gerek İslamî dönemin başlarında uzun bir ömür sürdü. (Rasulullah'ın zamanında müslüman olmuş) Hz. Ömer'in zamanı elçilerle ona gelip şu şiiri söylemiştir:

Hayır yapanın mükafatı yok olmaz.

Allah'la insanlar arasında iyilikler kaybolmaz.

Gezgen biri olup büyük insanları över ve onlardan ihsan isterdi.

Çok cimri olup hep kendisine isterdi.

Bir gün bir krala elçi olarak gideceğinde halka:

Yola çıktığımda yokluğumu yıl olarak sayın, ayları bırakın zira aylar çok kısadır, demişti.[90]

Hubeyb B. Yesâf - b. İnebe, el-Ensârî el-Hazrecî. Annesi Mes'ud b. Şeyban kızı Selma'dır. (Müslüman olmadan Peygamberimiz bir savaşa giderken gelip harbe katılmak istediğini bildirince Peygamber (s.a.v.)'in "Sen geri dön! Biz Müşriklere karşı savaş için müşriklerden yardım alamayız." dediği bu zattır.) Bedir harbine gelirken Müslüman oldu. Bedir ve diğer savaşlara katıldı. Meşhur hadis şeyhi Hubeyb b. Abdurrahman'ın dedesidir.[91] Zeyd B. Harice (r.a.):[92] Nesebi: Zeyd b. Harice b. Zeyd b. Kbi Züheyr b. Malik b. İmru'1-Kays b. Sa'lebe b. Ka'b b. el-Hazrec. Medine Ensarının Hazrec kabilesindendir. (Babası Harice Uhut harbine katılıp şehid olmuştu. Kendisi Bedir harbine katılmıştır. Buhari ve diğerlerinin bildirdiğine göre ölümünden sonra konuşan odur.) Kendisi sahııho olduğu gibi, hadis rivayeti de vardır.[93]

(İbnu's-Sikkîn der ki: Hz. Ebu Bekir onun bacısıyla evlendi, ölü münden sonra Ebu Bekir'in kızı Ümmü Gülsüm doğdu.)

Süleyman b. Bilal, Yahya b. Said yoluyla Said b. Müseyyeb'dcıı nakleder: Zeyd b. Harice Hz. Osman zamanında öldü. Cenazesinin üzerine bir örtü örtüldü. Sonra yanında bulunanlar onun göksiinden karmakarışık bir ses duydular. Sonra cenazesi konuşmaya başlayarak: "Ahmed, Ahmed ilk kitapta, doğru dedi, doğru dedi, doğru dedi Hini Bekir, kendi nefsinde zayıf, Allah'ın emrini tatbikte güçlü Ebu Bekir, ilk kitapta böyle! Doğru dedi, doğru dedi, doğru dedi, ilk kitapta güçlü, güvenli Ömer, doğru dedi, doğru dedi. Osman, onların yolunda yürüdü, İki yıl geçti, dört yıl kaldı.[94] Fitneler geldi, güçlüler zayıfları yedi, Kıyamet yakın oldu. Erîs kuyusunun haberi size gelecek. Eriş kuyusunun ne olduğu..." Esselamu aleyke ya Abdullah b. Ravaha! Sen beni (babam) Harice ve (kardeşim) Sa'd'a bildirdin mi?" dedi.[95]

Said b. Müseyyeb der ki: Daha sonra Hatme oğullarından bir adanı öldü. Üzerine örtü örtüldü. Göksünden bir gürültü gelip arkasından konuşmaya başlayarak: "Haris b. Hazrec oğullarının kardeşi (Zeyd l>. Harice) doğru söyledi doğru söyledi." dedi.

İbnu Abdi'1-Berr der ki: Öldükten sonra konuşan zatın Zeyd b. 1 laıice olduğunda asla ihtilaf yoktur. Şöyle ki, önce bayılmış sonra ruhu çıkmış idi. Daha sonra nefesi göksüne geri gelerek Ebu Bekir, Ömer ve Osnum hakkında sözler söyleyip o anda tekrar ölmüştür.[96] Bu haberi Şam hadisçilerinin sika olanları Nu'man b. Beşîr (r.a.)'tan rivayet etmişlerdir.

Selman B. Rabîa El-Bahilî: Sahabe olduğu söylenir. Ömer

(r.a.)'tan rivayeti vardır. Kendisinden Ebu Vâil, es-Subeyy b. Ma'bed ve Amr b. Meymun'un rivayeti vardır. Yiğit, kahraman, faziletli ve ibadete düşkün idi. Hz. Osman zamanında Ermenistan seferine komutan olarak katılıp -Hazer topraklarındaki- Belencer şehrinde şehit oldu. Bir rivayette orada öldürülenin bunun kardeşi Abdurrahman olduğu söylenir. Anlatılanlara göre o havalideki Türkler yağmur kıtlığı olunca, bu Selman'ın kabrine gelip yağmur duası yaparlarmış. Selman orada metfun olup kemiklerini bir tabuta koymuşlar. Müslim'in ondan rivayeti vardır.[97]

Abdullah B. Huzafe - b. Kays el-Kuraşî es-Sehmî. Lakabı Ebu Huzafe'dir. Kendisi ilk muhacirlerdendir.

Kardeşi Kays'la beraber Habeşistan'a hicret etti. Rasulullah (s.a.v.) onu İran imparatoruna elçi olarak gönderdi. Kendisi şakacı biri idi.

Hz. Ömer zamanında Rumlar onu esir alıp kafir olmasını istedilerse de Ebu Huzafe bu isteklerini kesin reddetti. Kralları ona "Başımı öp seni de yanındakileri de serbest bırakayım." dedi. Ebu Huzafe de başını öpünce, hem kendini hem de beraberindeki seksen esiri serbest bıraktı. Medine'ye geldiğinde Hz. Ömer'in huzuruna çıktığında Ömer (r.a.) ona: "Her Müslümancın senin başını öpmesi bir vazifedir, önce ben başlıyorum" diyerek kalkıp başını öptü.[98] Onun Efendimizden hadis rivayeti vardır. Kendisinden Ebu Vail, ile ona yetişememiş olan Ebu Seleme b. Abdirrahman ve Süleyman b. Yesar'ın munkatı olarak rivayeti var.

Abdullah B. Süraka - b. el-Mu'temir el-Adevî[99] efendimizle sohbeti olan bir sahabe, aynı zamanda nebi (s.a.v.)'den rivayeti vardır. Uhut ve diğer harplerde bulundu. Zühri onun Bedir harbine katıldığını söyler.

Abdullah b. Şakîk, Ukbe b. Vesâc ve diğerleri ondan rivayette bu­lunmuşlardır.

Amr'ın kardeşi olan Ebu Ubeyde'den de rivayeti vardır.

Denildiğine göre, Ebu Ubeyde'den, ondan da Abdullah b. Şakik'in

deccal hakkındaki rivayetini yapan kişi bu İbnu Süraka değil, Şam halkından Ezd kabilesine mensup ileri gelen biridir. Bunu el-Ğulâbî ve diğerleri söyler.

Abdurrahman B. Sehl - b. Zeyd el-Ensârî el-Hârisî.[100] İbnu Abdi'1-Berr onun Bedir harbine katıldığını söyler.

Ebu Nuaym da "Uhut ve Hendeğe katıldığını söyler. Umara b. Hazm ona, yılan soktuğunda muska yapmış, Ömer (r.a.) onu Utbe b. Gazvân'ın ölümü üzerine Basra emiri yaptı.

Kasım b. Muhammed'den naklediliyor: İki tane büyük anne (ebe) miras meselesi için Hz. Ebu Bekir'e geldi. Hz. Ebu Bekr (r.a.) annenin annesine altıda bir hisse verirken babaanneye vermedi. Bunun üzerine (Harise oğullarından Bedir harbine katılmış bir adam olan) Abdurrahman b. Sehl ona: "Şimdi sen, bu ölmüş olsa, bu adamın ken­disine varis olamayacağı bir kadına miras hissesi verip, ölmüş olsa bu adamın kendine varis olabileceği kadını mahrum ettin." diye itiraz etti. Ebu Bekir de mirası ikisine birden bölüştürdü.[101]

Bu zatın Hz. Osman döneminde cihat için sefere gittiğine dair de rivayet vardır.

Amr B. Süraka - b. el-Mu'temir b. Enes el-Kuraşî el-Adevî. Bedir harbine katılmış büyük biridir. Abdullah b. Süraka'nın kardeşidir

Amir b. Rabia der ki: Rasulullah (s.a.v.) bizi bir müfreze ile seriyyeye gönderdi. Beraberimizde Amr b. Süraka da vardı. Uzun boylu latif karınlı biri idi. Acıkmış, bundan dolayı da omurgaları iki büklüm olmuştu. Biz yassı bir taş alıp karınmın üzerine koyup bağladık. Bir gün böylece yürüdü. Nihayet bir topluluğa geldik, onlar bizi misafir ettiler. Karnımız doyunca, Amr b. Süraka: "Ben insanın karnını ayakları taşıyor sanıyordum. Meğer karın ayaklarımızı taşıyormuş." dedi.

(İbnu Sa'd der ki: Annesi Abdullah b. Umeyr b. Üheyb kızı Amine'dir. Medine'ye kardeşi ile beraber göç edip Ebu Lübabe'nin kardeşi Rifâa b. el-Münzir'e konuk oldular. Efendimizle beraber Uhut ve sonrası harplerin hepsine katıldı.)

Umeyr B. Sa'd - b. Şuheyd b. Kays. Ensar'ın Evs kolundan olup Efendimizle sohbet şerefine ve ondan rivayete erişen biri. Kendisinden Ebu Talha el-Havlanî, Habib b. Ubeyd ve diğerleri hadis almıştır. Ashabın zahitlerinden olup kendisine "Nesîc-u Vahdih- eşsiz doku­nuşla- yaratılışı hiç kusursuz" denirdi.[102]

Abdurrahman b. Umeyr anlatıyor: Abdullah b. Ömer (r.a.) bana, "Şam'da oturan Müslümanlar arasındaki Hz. Peygamberin ashabı ara­sında, baban Umeyr'den daha üstün biri yoktur." dedi

Umeyr (r.a.), Şam diyarının fethine Ebu Ubeyde (r.a.) ile katıldı. Bir süre Hz. Ömer yönetiminin Hımış ve Dımışk idareciliğini üstlendi. Hz. Osman halife olunca onu Hımış valiliğinden azlederek, Şam genel valiliğine Muaviye'yi tayin etti.

Umeyr (r.a.)'ın Efendimizin Hilyesi hususunda rivayet ettiği bir ha­disi vardır.

Urve B. Hizam - b. Muhasır (veya b. Malik). Lakabı Ebu Said. Aşk ateşinin öldürdüğü Uzra oğullarının Dınne boyundan bir genç (Hicaz'ın meşhur aşk şairi)[103]

Amcası kızı, Afra (binti Muhasır)'ya aşık olmuştu. Afrâ'nın ailesi I Iicuz'dan ayrılıp Şam tarafına göç edince Urve peşlerine düşüp yalvardı ise de, amcası fakir olduğu için kızını onunla evlendirmeye razı olmayıp, kızı zengin olan diğer amca oğlu ile evlendirmişti. İşte Urve bu aşkın derdinden kurtulamayarak vefat etmiştir.

(İbnu Asakir bu hadiseyi iki üç rivayetle anlatır. Biz onlardan bir

tanesini tasarruf ederek alıyoruz. Lakıyt b. Bükeyr anlatıyor:

Urve ile Afra aynı kabileden idiler. Urve öksüz olduğu için Afrâ'nın babası olan amcasının velayetinde büyüdü. Kıza aşık oldu. Amcasından defalarca istediyse de "yakında verebilirim" diye oyalayıp, bir kervanla ailesini de alıp Şam diyarına gitti. Orada Bıkâ şehrinde oturan amca oğluna geldi. O da kıza düğür olunca babası Afra'yı ona verdi Adam da Afra'yı kendi kervanına aldı. Urve de kendi kervanı ile peşlerinden geliyorken, Tebük yakınlarında bir grup adamın Medine tarafından geldiğini görüp, kızıl bir deve üstünde bir kadın gördü. Arkadaşlarına "bunun şekli Afra'ya benzer" dedi. Arkadaşları da "Afra'yı hiç bir şekilde ağzından düşürmüyorsun." dediler. Kervan yaklaşıp da gelenin o olduğu anlaşılınca Urve dehşete kapılıp bir kelime söyleyemedi. Kervanileri geçince şu şiirleri söyledi:

-Gönlüm Afrâ'nın mazeretini izhar edip, benim aleyhime olarak Afra'dan tarafa geçip ona yardım ediyor. Ne yapayım gönülde bana nasip yok.

-Nefsim şifasının yakında olduğunu anladı, ama bu yakına ulaşılma imkanı yok mu?

-Huşu içinde Rablerine rüku edenlerin Rabbine yemin ettim ki, -rüku edenlerin üstünde bir gözeten var.

-"Suyun serinliği, susayan ciğeri yanana anlattığı gibi bana da sevgilimin gerçekten sevgili olduğunu anlattı.

-Yemame bilginlerine beni tedavi edin, zira sen beni tedavi edebilirsen gerçek doktorsun dedim.

-Bende ne hastalık var ne de cinnet hayali geçiriyorum. Lakin am­cam Himyerî çok yalancıdır.

-Yatsın Afra senden uzakta değil, artık onu unut Afra sana yakın da değil...

Sonra, Urve geri evine döndü ama ağlaya ağlaya verem oldu. İn­sanlar "ona büyü yapıldı" sandılar, kimi cinnet geçiriyor, kimi de ves­veseye kapıldı, deyip Yememe'de cincilikle uğraşan, o dönem tıbbini en iyi bilen Salim diye birine götürdüler. O ona delilere yapılan bir muska yaptı. Urve ona "Ey adam! Senin aşk derdine yapacak muskan var mı?" deyince, "Hayır" dedi. Dönüşte bir de (Salih (as)'ın olduğu şehir olan) Hicr'e uğrayıp oradaki bir doktora gösterdiler. O da aynı şeyleri yapınca Urve ona "Vallahi benim ilacım Belkâ şehrinde oturan biridir!" dedi. Onlar da geri döndü. Urve o zaman şu beyitleri söyledi.

-Yemame ve Hicr'daki doktorlara gittim derman olamadılar. Yap­madık muska içirmedik şifalı su koymadılar.

-Vallahi senin getirdiğin bu ağır -derdi- yükü kaldıracak el yok. Sana Allah şifa versin dediler.

-Gözlerimi yerden kaldırmaya göreyim, hemen göz pınarları yaş boşaltmaya başlıyor.

-Kalbim öyle çarpıyor ki, sanki bağırlak kuşu kanatlarıyla ciğerime asılmış da kanat çırpıp duruyor.

Urve, Afra Belka'ya gittikten sonra Afra'nın develerini sulamaya getirdiği su kıyısına gelir ve yanağını oraya dayar öyle dururdu. Ken­dine arkadaşları "yapma kendini öldüreceksin. Allah'tan kork." derler o bunlara aldırmaz ve Ümitsizlik ve sevda hastalığı tutmuş her yanımı, benden uzak dur! Bana olan sana da olmasın, derdi.

Muaviye onların bu hadisesini işitince "Bu şerefli iki aşığın haberini önce duysaydım kesin ikisini birleştirirdim!" demişti.

Urve ailesine "Ben Afra'nın yüzüne bakabilsem ağrım diner!" dedi. Onlar da yola çıkıp gizlice Belka'a şehrine geldiler. Afra zengin biriyle evliydi. Bir gün Urve çarşıda gezerken, yurdu Uzra'dan birini görmüş ve ona anlatmıştı. Akşam bu adam Afra'nın eşiyle yemek yedi ve ona: "Bu sizin namusunuza ayıp getiren köpek ne zaman geldi?" dedi. Afra'nın eşi de "Köpek olmak sana daha çok yakışıyor. Ben Urve'yi sadece hayırlı biri olarak bildim. Arap gençlerinde ondan daha hayalı birini görmedim. Onun geldiğini de duymamıştım. Bilseydim onu evimde misafir ederdim." dedi.

Sabahleyin çıkıp araya araya onları buldu ve "buraya geldiniz de niye bana yerinizi bildirmediniz. Haydi gelin yeriniz sadece benim yanımdadır." dedi. Onlar da "Peki peki! Bu gece geliriz." dediler. Adam gidince Urve "Olanı gördünüz, haydi başınıza bir iş gelmeden yurdunuza gidin, bana bir şey olmaz." dedi. Onlar da süratle ayrıldılar. Az sonra Urve'nin öldüğü haberi geldi.

Ebu'l-Ferece İsfahanî burada şu bilgiyi verir:

Sonra Urve ona geldi. Adam ona kendini bildirmediği için itab edip "Allah aşkına bir daha buradan ayrılma! dedi. Sonra onun Afra ile baş başa bırakıp çıktı, hizmetçisine de "Ne konuşurlarsa bana getir." diye tenbih etti.

Bir rivayette önce Afra bilemedi. Urve bu hizmetçi kıza yüzüğünü verip "Bunu hanımına ver." diye rica etti. O da "Utanmıyor musun" deyince "Vallahi o benim amca kızım, biz birbirimiz için diğer insan­lardan daha değerliyiz. Sen onun sabah içtiği süte bu yüzüğü koy, sana darılacak olursa "misafir önce içmişti belki ondan düşmüştür!" dersin, dedi. Hizmetçi de öyle yaptı. Afra süt içerken yüzüğü görünce hıçkı­rıklara boğuldu, hizmetçi durumu anlattı. Kocası gelince ona söyledi.

Afra ile Urve baş başa kalınca ayrılığın acısından bahsedip yana yana ağlaştılar. Sonra Afra ona içecek bir şey getirdi. Urve "Vallahi benim bugüne kadar mideme haram girmemiştir. Doğalı beri günah işlemedim. Eğer haramı helal sayacak olsaydım, onu senin için yapardım. Zira dünyada haz duyduğum tek şey sensin. Sen de benden başkasına gittin. Ben senden sonra ölümden başka nere giderim ki yaşayamam. Şu senin kocan olan şerefli adam ne kerim ne iyi bir insan, bana ne iyi davrandı. Ben ondan haya duyarım. Vallahi o benim bu durumumu bilecek olursa asla burada duramam. Biliyorum ki artık ben ölüme gidiyorum." dedi. İkisi de ağlaşıp ayrıldılar.

Kocası eve gelince hizmetçi duyduklarını anlattı. O da "Ya Afra! Sen amca oğlunun gidişine engel ol." dedi. "Kabul etmez ki. Vallahi o aranızdaki bu dostluktan sonra hayasından burada durmaz." dedi. Adam Urve'ye geldi ve: "Kardeş, Allah'tan canın için kork. Ben öğrendim, sen ayrılırsan telef olacaksın. Vallahi ben onunla birleşmene engel olmayacağım. Dilersen ondan senin için ayrılacağım." dedi. O da teşekkür etti ve "Ona tamahım benim afetim oldu. Artık ümidim kesildi.

Ben kendimi ümitsizlik ve sabra alıştırdım. Artık tesellim ümitsizlik olmuştur. Benim de yapacak işlerim var. Mutlaka onun başına dönmeliyim. Tabi buna dayanabilirsem. Yoksa size gelir ziyaret ederim." dedi. Onlar da yol hazırlığı tedarik ettiler. Urve geri döndü. Daha ayrılır ayrılmaz hastalığı tekrar nüksetti. Her ne zaman bayılsa Afra'nın verdiği örtüyü yüzüne koyarlar o da ayılırdı. Kabilesine üç günlük bir yol kalmıştı ki, yolda öldü. Ölüm haberini duyan Afra da ona ağıtlar yaparak öldü.

Kutb B. Âmir:[104] Nesebi: Kutb b. Amir b. Hadîde b. Amr b. Sevad. Künyesi Ebu Zeyd. Annesi Zeyneb bn. Amr b. Sinan b. Amr b. Malik. Ensarlı olup Sülem oğulları kulundandır. Her iki Akabe biatinde Peygamberimize biat eden ilk Ensar'dandır. Ensar'dan ilk Müslüman olan altı kişiden biridir. Kendisi Ashabın meşhur okçularından olup Bedir, Uhur, Hendek ve diğer bütün harplerde bulundu. Mekke fethinde Benû Seleme'nin sancaktarı idi. Uhut'ta dokuz yerinden yaralandı.[105]

Uyeyne B. Hısn :[106] Nesebi: Uyeyne b. Hısn b. Huzeyfe b. Bedr b. Amr b. Ceviyye b. Levzân b. Sa'lebe b. Adiy b. Fezara, Fezarî'dir. Fazaralıların "Kays-ı Aylan" kolundandır. Uyeyne'nin asıl adı Huzeyfe olup yüz felci geçirdi. Bu yüzden gözleri pırtlaklaşınca ufak gözlü anlamına gelen "Uyeyne" denildi. Künyesi Ebu Malik'tir. Fezâra oğullarının lideri ve onların meşhur süvarisidir.[107]

Vakidi der ki: Bana İbrahim b. Ca'fer babası Cafer'den nakletti ki:

-Bir kere Bedr oğullan yurdunda müthiş bir kuraklık oldu. Ellerinde bir kaç kurtulabilen mal dışında bir şey kalmamıştı. Kendilerine Tağlemin denilen yer ile Batn-ı Nahle arasında bulut bulunduğu (yağmur olabileceği) haber verilince Uyeyne Bedr oğullarından yüz evi alarak Batn-ı Nahle'ye geldi. Peygamberimiz ve ashabı onların gelmesini sakınca ile karşılamış, o da Medine'ye geldi. Peygamberimizi ziyaret etti. Nebi (s.a.v.) onu İslam'a davet etti. O ne İslam'a girdi, ne de

bundan uzaklaştı. Nebi (s.a.v.)'e: "Ben senin civarına yakın bir yerde olmak istiyorum, bana bir süre kalacak bir imkan ver!" dedi. Nebi (s.a.v.) de ona üç aylık bir izin verdi. Süre bitinceye kadar iki tarafta birbirine saldırmadı. Uyeyne ve adamları şişmanlamış, süte kanmış ve hayvanları "deve ekmeği" denen sıllıyan otunu yiye yiye besilenmis. olarak geriye yurtlarına dönerken Gabe merasıridaki Efendimi/ (s.a.v.)'in süt develerine saldırdı. Haris b. Avf ona: "Sen Muhammed'le onun yurdunda anlaşma yaptın. Sonra ona savaş açtın!" deyince "O gördüğün gibi!" dedi.[108]

Yine Vakidi, Abdulaziz b. Ukbe b. Seleme amcası İyas b. Seleme babası Seleme'nin şöyle dediğini anlatır: Uyeyne kırk kişiyle Rasulullah'ın sağım develerine saldırdı. Orada bulunan Ebu Zer'in bir oğlunu öldürüp develeri sürüp götürdü. Nebi (s.a.v.) duyar duymaz Müslümanlarla beraber peşlerinden gidip on tane deveyi kurtardılar. Eşkıya diğer on deveyle beraber kaçıp kurtuldular. Habib b. Uyeyne, Mes'ade b. Hakem b. Malik ve amcası oğlu Kurafe b. Malik'i öldür-düler.[109]

Yine Vakidi Muhammed b. Abdullah, Zühri- Said b. Müseyyeb is-nadıyla şöyle anlatır: -Uyeyne b. Hısn, Ğatafan oğullarının Ahzab (Hendek) günü Kureyşlilerle birleşerek Peygambere savaşa geldikle-rindeki liderlerinden biriydi. Rasulullah (s.a.v.) ve ashabı mahsur kal­dıklarında Nebi (s.a.v.) onunla Haris b. Avfa "Size Medine hurmala­rının -mahsulün- üçte birini versem adamlarınızla beraber dönüp gider misiniz." diye haber saldı. Onlar buna razı oldular.

Onlar da Efendimiz de bir araya gelip sulh anlaşması metnini yaz­mak için kalem (hokka) ve kağıt getirdiler. Üseyd b. Hudayr geldiğinde, Uyeyne Efendimizin huzurunda ayaklarını uzatmış duruyordu. Üseyd ona: "Bana bak tilki gözlü! Topla ayaklarını Vallahi şurada Peygamber olmasa seni mızrakla boyardım." deyip sonra Efendimize gelerek: Ya

Rasulallah! Eğer bu sana Allah'ın gökten verdiği bir emir ise haydi imzala! Ama öyle değilse vallahi bunlara kılıçtan başka bir şey vermeyelim!" dedi. Onlara da- siz bizden böyle bir şey ne zamandan beri umuyorsunuz?" dedi. Sa'd b. Muaz ve Sa'd b. Ubade de aynı şekilde konuşunca Rasulullah (s.a.v.) "Anlaşma metni yırtılmıştır." buyurup kağıdı yırttı.

Uyeyne: "Vallahi sizin terk ettiğiniz anlaşma sizin şu hareketle al­dığınız rezaletten sizin için daha hayırlı idi. Zira sizin bu topluluğa karşı koyacak gücünüz yok." dedi. Abbâd b. Bişr (r.a.) da: "Ya Uyeyne sen bizi kılıçla mı tehdit ediyorsun, yakında hangimizin daha dayanıksız olduğunu göreceksin. Vallahi Rasulullah'ın huzuru olmasaydı siz arkadaşlarınızın yanına varamazdınız!" dedi.

Onlar da: "Vallahi onlardan hiçbir şey almayı beceremedik." diyerek geri döndüler. Gatafanlılar gelip "ne oldu" diye sorunca, vallahi biz çok şuurlu bir toplum gördük. Canlarını Peygamberlerinin önüne sermişler, dediler.

Vakidi der ki: Birlik (Ahzab)ler dağılınca, Uyeyne ülkesine döndü. Mekke fethinden az önce Müslüman oldu. (Bazılarının rivayetinde: Rasulullah (s.a.v.) Mekke'ye bu Uyeyne ile Akra'nın arasında girdiği, yer almaktadır.)1[110]

İbnu Sa'd der ki: Bize Ali b. Muhammed el-Kuraşî -Ali b. Süleym isnadıyla Zübeyr b. Hubeyb'in şöyle dediğini bildirdi: Uyeyne b. Hısn gelirken, Medine'den çıkmakta olan bir grupla karşılaşıp onlara Müs­lümanlar ve Medineliler hakkında bilgi almak için sorular sordu. Onlar da: O konuda insanlar üç kısımdır:

1- Müslüman olan kimse Allah Resulü ile beraberdir. Araplara karşı onun safında savaşmaktalar.

2- Müslüman olmayanlar bunlar da ona karşı savaşıyorlar.

3- Bir kısım da var ki görüntüde Müslüman olduğunu söyler ama Kureyşlileri görünce onlardan olduğunu söyler." dediler. Uyeyne "Peki bu üçüncü gruba ne adı verilir?" deyince "Münafık diye tanımlanırlar!" dediler. O da: "Şu anlattığınız niteliğini belirttiğiniz -bu münafık- grup benim için öbürlerinden daha işini sağlam tutmuş. Siz şahit olun ki ben onlardanım." dedi.[111]

Sonra İbni Sa'd -senedi olmayan- Uyeyne'nin Taif fethi gününde, Hevazin gününde bir koca karıyı esir alışını bununla fidye alma heve­sine kapıldığını, kadının oğluyla pazarlığını anlatan uzun bir kıssa sevk eder.

(Uyeyne Nebi (s.a.v.)'le Taife geldi ve "Ya Rasulallah izin ver de kaledeki kafirlerle konuşayım!" dedi. İzin verince kaleye gelip kendine güven verilirse yakına gelip konuşmak istediğini söyledi. Ebu Mihcen onu tanıyıp "yaklaştırın" dedi. Kaleye girince onlara "Anam babam size feda olsun, sizi böyle görünce ne kadar sevindim. Vallahi Araplar da sizin gibisi kalmamış. Muhammed de şimdiye kadar sizin gibi bir yiğitle karşılaşmamıştı. Şimdi ordusu yorgun. Siz kalenizde sağlam durun. Kaleniz çok sağlam, silahınız çok. Oklarınız hazır, yemeğiniz bol, suyunuz kaynaktan kesintisiz. Katiyetle korkmayın!" dedi. Uyeyne iiynlınca Sakif ileri gelenleri Ebu Mihcen'e "Bu herifin yanımıza gelmesinden hoşlanmadık. Bizde gördüğü bir açığı, kalemizde gördüğü bir gediği gidip Muhammed'e söyler diye endişeliyiz." deyince o da: "Dediklerinizi ben de anlıyorum, ama bizde bile Muhammed'e o kadar çetin olan bir düşmanı yok. Her ne kadar onunla birlik görünse de." dedi.

Uyeyne Nebi (s.a.v.)'e gelince "Onlara ne dedin?" dedi. O "Bir an önce İslam'a girin. Vallahi o siz teslim olmadan evinizden ayrılmaya­cak, kendinize can güvenliği alın. Daha önce Kaynuka Nadr, Kureyza ve Hayber gibi silah, malzeme ve kuleleri bulunan sizden güçlü olanları bile yendi, diyerek onları elimden geldiği kadar ürküttüm." dedi. Klendimiz susuyordu. Sözünü tamamlayınca "Yalan! Sen şöyle şöyle dedin." buyuranca "Estağfirullah!" dedi. Hz. Ömer: "Ya Rasulallah, mlisaade et şunun boynunu vurayım!" dedi. Efendimiz (s.a.v.): "İn-sunlara "Muhammed ashabını öldürüyor" dedirtemem." buyurdu. Hz. Ebu Bekir ona öfkelenip yaptığı kötülükleri saydı ve "Sonra İslam ol­duğunu iddia ediyorsun ama, düşmanlarımızı aleyhimize kışkırtıyor-«un." deyince "Esteğfirullah ya Ebu Bekr, Tevbe ediyor bir daha küfre geri dönmüyorum." dedi.

Rasulullah (s.a.v.) "İnşallah gidiyoruz!" ilanını verince, oraya gelen Said b. Ubeyd b. Üseyd b. Amr b. İlâç es-Sakafî, kendi kavmine: "Bu oymak yerinde kalıyor!" ilanını verdi. Uyeyne b. Hısn "Evet vallahi çok ciddi adamlar" dedi. Amr b. el-Âs da: "Allah canını alsın sen Rasulullah'tan imtina eden müşrikleri mi övüyorsun, üstelik Peygam­bere yardıma geldin!" diye azarladı. O da bu kere: Vallahi ben sizinle bu Sakiflilere harp etmeye gelmedim. Ama Muhammed Taif'i feth ederse ben de Sakiflilerden bir cariye elde ederim. Belki Allan ondan bana bir oğlan verir, zira bu Sakifliler münker bir kavimdir." dedi. Amr bunu Efendimize anlatınca gülümsedi ve "Bu ahmak, bir de kavminde sözü geçen biri!" dedi.

Hevazin kabilesinden alınan esirler getirilip bölüştürülünce, Uyeyne de onlardan bir tane almak istedi ve gözüne bir kocakarı kestirip "herhalde bu Hevazinlilerin anasıdır. Öyle olunca ona iyi bir fidye parası ödeyip kurtarırlar. Belki de orada nesebi (çoluk çocuğu) vardır." deyip kocakarıyı aldı. Oğlu anası gelince Uyeyne'ye "Yüz deveye ne dersin" dedi. "Hayır!" dedi. Kocakarı oğluna "Yüz deve verdikten sonra beni kurtarmak senin ne ihtiyacını görüyor. Bırak adamı nasıl olsa beni fidyesiz salıverecek." dedi. Bunu duyan Uyeyne "Bugünkü gibi bir hile görmedim. Ben bu karıda bir yanıldım, neyse zararı yok." dedi. Sonra Uyeyne'ye oğlan yine geldi. Uyeyne ona "O sözünde duruyor musun?" dedi. Oğlu da "Elliden fazla vermem" dedi. Uyeyne "yapamam deyip ayrıldılar, sonra yine gelince Uyeyne "Deminki sözünde duruyor musun?" dedi. O da "Evet ama yirmi beşten fazla veremem." dedi. Uyeyne, vallahi olmaz, dedi. Uyeyne insanların yol hazırlığına girdiğini görünce "deminki sözün tamam mı?" dedi. Oğlu da "On deveye ne dersin?" dedi. "Olmaz." dedi. İnsanlar harekete başlayınca Uyeyne oğluna "dilersen dediğine olur" deyince genç "onu gönder de sana bir teşekkür edeyim!" dedi. Uyeyne "Olmaz benim senin teşekkürüne ihtiyacım yok." dedi.

Uyeyne kendi kendine kızıp söylenerek yürüyünce genç ona: "Bunu sen kendine kendin yaptın, bir koca karıya göz diktin. Vallahi kabarmış bir göksü yok, karnında çocuğu yok, dudaklarında canlılık, sahibinde de zenginlik yok. Sen onu kimlerin arasında görüp aldın." deyince Uyeyne

"Al onu Allah sana bereketini vermesin!" dedi. Anasını alan genç "Ya Uyeyne! Peygamber bu esir kadınlara birer elbise dağıtmış ama onlar arasında anama yetişmemiş sen ona bir elbise versen!" deyince "Vallahi ona verecek bende elbise yok." deyip dirense de genç uğraşa uğraşa elbiseyi de almış.

Sonra genç ayrılırken "Sen fırsatları değerlendirmeyi hiç bilmiyorsun!" diyordu. Durumunu Ekra'a anlatınca o "Vallahi Sen ne I oy bir kız, ne orta yaşlı yumuşak tenli bir hanım, ne de malı olan bir koca karı seçtin. Sen hevazinde en muhtaç adamın hanımını cariye edinmeye kalktın." dedi.)

Rasulullah (s.a.v.) de Uyeyne'ye ganimetten yüz deve verdi.[112]

Vakidi der ki: Bize Musa b. Muhammed b. İbrahim et-Teymi babası Muhammed -Ebu Seleme isnadıyla Hz. Aişe'den şöylece nakleder: Dyeyne b. Hısn Nebi (s.a.v.)'e geldi. Ben de (s.a.v.)'in yanındaydım. Uyeyne "Bu Humeyra (Pembecik) kim? diye sordu, (s.a.v.) de "O Ebu Bekr kızı Aişe'dir!" buyurdu. Uyeyne de: Senin için insanların en güzelinden Cemre'nin kızından (hanımı) vazgeçeyim de sana vereyim mi? dedi. Nebi (s.a.v.) "Olmaz!" dedi. O gidince "Ya Rasulallah! Bu kim?" dedim de "Bu o sözüne itaat olunan Ahmak!" dedi.[113]

İbni Sa'd der ki: Araplar topluca dinden döndüklerinde Uyeyne de döndü ve Tuleyha el-Esedi'ye katıldı. Onun Peygamberliğine iman etti. Tuleyha hezimete uğrayıp kaçınca Halid b. Velid Uyeyne'yi yakalayıp bağlayarak Hz. Ebu Bekr'e Medine'ye yolladı. İbni Abbas der ki: Bir de ona baktım ki, elleri boynuna bağlanmış, Medineli çocuklar ona ellerindeki sopaları dürtüp vuruyorlar ve: "Ey Allah düşmanı, iman ellikten sonra kafir oldun ha!" diyorlar, o da "Vallahi ben o zaman iman etmedim" diyordu. (İbni Mesûd ona gelip bir şeyler söyledi) Sonra Ebu liekir gelip onunla konuştu. O da islam'a geri döndü. Bunun üzerine Hz. libu Bekir ona can güvenliği verdi.[114]

Medâinî, Amir b. Ebi Muhammed yoluyla naklediyor: Uyeyne, Hz.

Ömer'e "ya kendine güvenlik koruyucusu bul, ya da iranlıları Medine'ye sokma! Zira onlardan birinin seni (şurada) bıçaklamayacağına emin değilim!" diyerek (elini Ebu Lü'lüe'nin onu bıçakladığı yere (mihraba) koydu. Hz. Ömer vurulunca "Uyeyne ne yaptı?" diye sordu. Onlar da "Ya beni Fezaralıların El-hecim dedikleri suyun başında, ya da Temim oğulları yurdundaki Hacir denen yerde olsa gerek." deyince Hz. Ömer: "Sanki bu işte onun parmağı var gibi geliyor!" dedi.)[115]

Yine el-Medâini, Abdullah b. Faid'den naklediyor: Uyeyne, kızı Ümmü'l-Benin Osman'ın yanında idi. Uyeyne, Hz. Osman'ın yanına izinsiz girmiş, Hz. Osman da onu ayıplamıştı. Uyeyne "Ben Mudar oğullarından bir adamdan hicablanacağımı (kapıcıdan izin almak zo­runda kalacağımı) sanmıyordum." dedi. Hz. Osman: "Haydi yaklaş da akşam yemeğinden sen de al!" deyince Uyeyne "Ben orucum!" dedi. Hz. Osman "Sen geceleyin de mi oruç tutuyorsun?" deyince o "Ben gece orucunun bana çok kolay geldiğini gördüm de..." dedi.[116]

Medaini der ki: Daha sonra Hz. "Osman'ın hilafeti döneminde Uyeyne kör oldu."[117]

(Yine Medaini Ali b. Muhammed) Ebu'l-Eşheb- Haseni Basri isna-dıyla derki: Hz. Osman (r.a.) Uyeyne'ye gücenerek: "Ben sana şu şu iyilikleri yapmadım mı? Buna rağmen sen Ömer'e gider bana gelmezdin öyle değil mi?" diye hitab etti. O da "Ömer bana senden daha hayırlı idi. Bize öyle verdi ki zengin olduk, bizi "öyle korkuttu ki takva olduk." dedi.[118]

Kays B. Kahd:[119] Kays b. Kahd b. Kays b. Sa'lebe Ensari. Neccar'ın Malik oğullan kolundan. Mus'ab ez-Zübeyri "Bu Kays, (muhaddis) Yahya b. Said el-Ensari'nin dedesidir." diyor. Ama onun bu görüşüne pek çok alim katılmıyor. Bir rivayette de, onun Ebu Meryem Abdulğaffar b. el-Kasım el-Kofi'nin dedesi olduğu geçer.[120] İbnu Mâkolû der ki: Kays Bedir harbine katıldı. Ondan oğlu Süleyman ve

Kays b. Ebi Hazim'in rivayetleri vardır."[121]

Onun sabah namazından sonra kılınan "iki rekat namaz" hususunda bir hadisi var."[122]

Lebid B. Rabia:[123] Nesebi: Lebid b. Rabia b. Malik b. Ca'fer b. Kilab olup Amir oğullarındandır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 'in hakkında;

Arab'ın söylediği en doğru söz, Lebid'in söylemiş olduğu "Bilin ki Allah dışında her şey batıldır" sözüdür, buyurduğu zat budur.[124]

İmam Malik der ki: Bana ulaştığına göre Lebid yüz kırk yıl ömür sürmüş olup künyesi Ebu Akîl idi.[125]

İbnu Ebi Hatem, "(Lebid Velid b. Ukbe zamanında Kûfe'de öldü) Velid de onun evine yirmi tane deve gönderip gelenlere kesildi." der.[126] Lebid'in hicri 41'inci yılda öldüğü de söylenir ki, biz o yıl vefatlarında bunu tekrar edeceğiz. (İbnu Sa'd dördüncü tabakada Harice b. Abdullah'tan nakleder: Kilab oğulları delegeleri on üç kişilik bir delege ile hicri dokuzuncu yılda Peygambere geldiler. Medine'de Ramle binti Haris'in evine konuk oldular. Sonra Peygamber (s.a.v.)'e gelip İslam selamı vererek, İslam'a girdiklerini açıklayıp, sonra ülkelerine döndüler.)

İbnu Sa'd, Şa'bi'den naklediyor: Hz. Ömer, Küfe valisi Muğira b.

be'ye: "Senin döneminden önceki şairleri davet et, sonra onlara Cahiliye ve İslami dönemde söyledikleri şiirleri söylemelerini rica ederek, bunları yaz ve bana yolla." diye bir talimat yolladı. Muğira onları davet etti ve Lebid'den cahiliye ve İslami dönemde şiir olarak

neler inşat ettiğini sordu. Lebid ona "Artık Allah bana bu şiirlerin yerine Bakara ile Ali İmran suresini verdi, artık şiir söyleyemiyorum! dedi. Bu kere Muğira şair el-Ağleb el-İcli'ye "Sen oku!" deyince o;

"Sen recez mi, yoksa kaside mi istiyorsun? Sen mevcudu bulunan kolay bir şey sordun." dedi. Muğira bunları Hz. Ömer'e bildirince, Ömer (r.a.) "Lebid'e fazla ver, ama Ağleb'e ondan beş yüz aşağı ver!" diye yazdı. Ağleb gelip "Ben sözünü dinleyip şiir söylediğim için mi bana az verdin?" diye serzenişte bulundu. Hz. Ömer onun bu isteğini duyunca Velid'e "Ağleb'e vermediğin beş yüzü ver, ama Lebîd b. Raîa'nınkini de iyice artır!" diye yazdı.

Hişam el-Kelbi der ki: Kûfe'de Lebid'in oğulları vardı. Sonra hepsi çöle dönerek bedevi oldular. Oysa Lebid, Kûfe'ye göç etmiş ve orada ölerek Ca'fer b. Kilab oğullarına ait çorak bir araziye defnedildi.[127]

Müseyyeb B. Hazn: Nesebi, Müseyyeb b. Hazn b. Ebi Vehb b. Amrf b. Ayız b. İmran b. MaHz.ûm (Annesi Şu'be b. Abdullah kızı Ümmü Haris olup) MaHz.umlulardandır. (Meşhur Tabiin Said b. Müseyyeb'in babasıdır.)

Said b. Müseyyeb, babasının "Hudeybiye'de müşrikler onu engel olduklarında biz Rasulullah'la beraberdik. Sonra Umremizi kaza ettik." dediğini nakleder.) Müseyyeb, Hudeybiye günü oradaki ağacın altından Peygamber (s.a.v.)'e biat edenlerden idi.[128] Ondan oğlu Said b. Müseyyeb'in rivayeti vardır.[129]

Muaz B. Amr:[130] Muaz b. Amr b. el-Cumuh el-Ensari. Bedir ve diğer harplere katılmış bir sahabe. Abdullah b. Abbas (r.a.)'ın ondan rivayeti vardır.

O Ebu Cehl'i öldürenler arasında idi. Bunu şu şekilde kendisi anla­tıyor:

-Bedir savaşı günü Ebu Cehl'i hedef aldım. Bu fırsat elime geçince hemen üzerine saldırdım ve kılıcımı indirip, ayağını inciğinden kestim. Oğlu İkrime de benim omzuma bir kılıç indirip kolumu kopardı. Elim sadece bir deri tuttuğu için yanı başımda asılı kaldı, çarpışma kargaşası onu öldürmeme engel oldu. O gün, akşama kadar çarpıştım, kolumu da arkamda sürüyordum.

Artık bana iyice acı vermeye başlayınca elimin üzerine ayağımı bastım ve kuvvetle çekip söküp koparttım.[131]

Muhammed B. Ca'fer: [132] Muhammed b. Ca'fer b. Ebi Talib. Künyesi Ebu'l-Kasım el-Haşimi. Annesi (meşhur sahabiye) Esma binti Umeys, onu Habeşistan'da hicrette iken doğurdu. Zira anne ve babası o sırada Habeşistan'da muhacir bulunuyorlardı. Ca'fer genç yaştayken vefat etti. Ebu Ahmed el-Hakim "Cafer, Hz. Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm ile Ömer b. Hattab ölüp de dul kaldıktan sonra evlendi." der.

İbnu Abdi'1-Berr "Ca'fer Tuster'in fethinde şehid oldu." diyor. Allah bilir.[133]

Cerir b. Hazım anlatıyor: Bize Muhammed b. Ebu Ya'kub, Hasan b. Sa'd aracılığıyla Abdullah b. Ca'fer'den şöyle anlattı: Peygamber (s.a.v.), Cafer (r.a.) şehid olup da öldüğünü halka ilan ettikten sonra onların yanına gelmeye üç gün ara verdi daha sonra yanlarına geldi ve onlara

Bu günden sonra kardeşime ağlamayın artık." buyurup sonra da bana kardeşlerimin çocuklarını çağırın! dedi. Biz sanki kuş yavruları gibi getirildik. Bir berber çağırtıp başımızı traş etmesini söyledi. O da başlarımızı traş etti. Sonra da:

Muhammed, amcamız Ebu Talibe benziyor. Abdullah ise hem huyu hem kendisi bana benzer." buyurup, sonra benim elimi kaldırdı ve

Allah'ım, Ca'fer'e ailesinden yerini alabilecek birini nasib et. Abdullah’a da eliyle yaptığı tokalaşmaya (ticaretteki hayırlı olsun diye tokalaşma) bereket ver.” Diye üç kere tekrarladı. Sonra annemiz Esma gelip yetim kaldığımızı anlattı. Bunun szerine Nebi (s.a.v.)

“Sen onlara fakir kalacaklar diye mi endişe ediyorsun. Ben onların dünyada da ahrette de velisiyim.” Buyurdu.[134]

Ma’bed B. Ammas B. Amdulmuttalib:[135] Künyesi Ebu’l-Abbas olup Haşimoğullarındandır. (Kuzey) Afreki savaşında gienç yaşta şehit düşmüştür.

Muaykıb:[136] Muaykıb b. Ebi Fatıma ed-Devsi. Abdişems oğları antlaşmalısı. İslam’a ilk giren mütekaddimundan. Habeşistan hicretine gidenlerdendir. Hayber ve ondan sonra yapılan bütün savaşlarda bulunmuştur. H atta bir rivayette onun Bedir harbine katıldığı bile söylenir. Ancak bu görüşe hafız İbnu Mende dışında hiçbir alim katılmamıştır.

Peygamberimizin Mühür işlerini ayarlardı.

Hz. Ebu Bekir de Hz. Ömer de onu hazineden sorumlu bakan olarak atadılar. Bunun haberi kırkıncı yılda tekrar gelecektir.

Munkız B. Amr El-Ensari:[137] Munkız Neccar’ın Mazin oğullarındandır. (Nesebi Munkız b. Amr b. Atiye b. Hansâ b. Mebzûl b. Amr b. Funm b. Mâzin b. Neccar’dır.)

Başına isabet eden bir yara beyin zarına kadar indiği için dili peltekleşmiş aklı karışmış idi.[138]

Alış veriş yaparken insanları dolandıran o idi. Peygamber (s.a.v.) ona bu huyundan dolayı

 “Bir şey sattığında “aldatmak yok” de” buyurmuştu.[139]

Nuaym B. Mes’ud :[140] Nesebi: Nuaym bb. Mes’ud b. Amir bl. Üneyf b. Sa’lebe b. Kunfüz b. Halave b. Sübey b. Bekr b. Eşca’. Künyesi Ebu Seleme olup Ğatafan’lıdır. Hendek savaşı sırasında İslam’a girdi. Ahab (birlikler) ordusu ile Kureyza Yahudilerinin birbirnie desteğini bozan odur. Medine’de ikamet ederdi. Sülalesi devam etmiştir. Oğlu Seleme b. Nuaym’in ondan rivayeti vardır. Hendek (Ahzab) kavaşındaki kıssayı İbni Sa’d şöyle anlatır:

Nuaym b. Mes’ud der ki: Ben Kurayza oğullarından Ka’b b. Esid’in yanına gelir günlerce kalırdım. Evime dönerkende bana hurma yüklerler ben de aileme getirirdim. Hendek savaşı esnasında her taraftaki Arap kabilelelri Muhammed’in üzerine saldırıya geçtiklerinde ben de kavmimle geldim. Hala eski dinimde idim. Rasulullah beni tanırdı. O sıra Allah gönlüme İslam sevgisi düşürdü. Ben bunu kavmimden gizleyerek Peygambere geldim. Peygamber neye geldiğimi sorunca iman etmeye geldiğimi söyledim ve “Ya Rasulallah bana yapabileceğim bir şey emret!” dedim. O da: “İnsanları bizimle savaşmaktan vazgeçirebilirsen iyi olur.” Buyurdu. “Peki ama nasıl söylesem!” deyince (.a.v.) “Aklına ne gelirse söyle, korkma haram olmaz!” buyurdu.

Bende, Benî Kureyza Yahudilerinin yanına vardım ve: “Kimseye söylemeyecekseniz, kimseye bildirmeyeceksen!” deyince Tamam, söyle” dediler. Ben de “Kureyş ve Gatafan kabileleri Muhammed’le savaştan vazgeçtiler. Eğer bir fırsat olursa ne ala, yoksa yurtalrına gidecekler. Sakın onlardan rehin almadan, onlarla beraber Muhammed’e savaşa kalkmayın!” dedim. Onlar da “Vallahi bu iyi bir görüş iyi bir nasihat!” dediler. Sonra gidip Ebu Süfyan’a vardım ve “Benim söylediğimi saklarsan sana bir nasihatim var!” dedim. “Tama” deyince “Sen de bilirsin ya, Kureyza Yahudileri Muhammed’le aralarında geçen hadiseye pişman oldular. Şimdi sulh arıyorlar ve tekrar ona müracaat edecekler. Ona şöyle bir haber de saldılar ki, ben de oradaydım. “Biz Kureyş ve Ğatafan'dan yetmiş ileri gelen zevatı alıp sana vereceğiz. Sen onların boyunlarını vur. Biz Kureyş'e karşı sizinle olacağız. Onları Senin yur­dundan kovuncaya kadar çarpışalım. Sen de kırdığın kanadımızı (yani Nadr Yahudilerini) eski yurtlarına dönmelerine izin ver." dediler. Eğer size rehin istemeye adam yollarlarsa sakın onlara bir şey vermeyin." de­dim. Sonra Ğatafanlılara varıp aynı şeyleri söyledim. Kendim Gatafanlı olduğum için onlar da bana inandılar. Sonra Kureyza yahudileri Kureyşlilere: "Vallahi siz bize yanımızda kalmak şartıyla rehin vermez­seniz biz Muhammed'e karşı sizinle birlik olarak gitmeyiz. Zira siz belki çekilir gidersiniz bizi Muhammed'le karşı karşıya desteksiz bıra­kırsınız, diye korkuyoruz!" diye haber saldılar. Ebu Süfyan "İşte bu Nuaym'ın söylediği." dedi. Kureyzalılar aynı haberi Ğatafanlılara da gönderdiler. Her ikisi "Vallahi biz rehin falan veremeyiz. Çıkın savaş edin!" dediler. Yahudiler de "Tevrat'a yemin olsun ki vaziyet Nuaym'ın dediği gibi!" dedi. Diğerleri de aynı söylediler. Birbirlerine karşı ümit­sizliğe kapılı ihtilaf ederek dağılıp geri döndüler.)

Ebuhuzeyme:[141] Nesebi: Ebu Huzeyme b. Evs b. Zeyd b. Esram b. Zeyd b. Sa'lebe b. Gunm. Benî Neccar'dan. Annesi Amra binti Mes'ud b. Kays'tır. Başta Bedir olmak üzere diğer harplerin hepsine katıldı. Hz. Osman'ın zama­nında öldü. Sülalesi devam etmedi.

Zeyd b. Sabit (r.a.)'ın, (Kuran'ı cem ederken) Berâe suresinin son iki ayetini yanında bulduğu zat Ebu Huzeyme idi.[142]

Ebu Züeyb El-Hüzeli Nesebi: Huveylid b. Halid b. Muharriş b. Zübeyd b. MaHz.um b. Sa­hile b. Kahil b. El-Haris. Meşhur şair. Hem cahiliye hem de İslami dö­neme yetişen Muhadramûndan birisi. Hz. Sıddik'in hilafet döneminde (ilk gününde) Müslüman olmuştur. Çok iyi bir İslami hayat yaşamıştır.

Hüzeyl kabilesinin en iyi şairi odur. Hüzeyl kabilesi de tüm Arap ka­bilelerinin en iyi şiir bilenidir. (Hassan b. Sabit (r.a.)'a "En iyi şair kim?" denilince "kabile olarak mı, şahıs olarak mı?" dedi. "Kabile olarak!" denilince Hassan (r.a.): İnsanların en iyi şiir bilenleri Hüzeyl kabilesi, Huzeyl'in en iyi şairi de tartışmasız Ebu Züeyb'dir." dedi.) Onun pek çok şiirlerinden bir parça:

Ölüm pençesini taktığı zaman, muskadlarda göremezsin faydadan Onlar,  zamanın şüphelerine karşı dayanamayıp,  zayıflamadığımı görseler.

Hz. Osman zamanında çıktığı kuzey Afrika fethi sırasında gazi ola­rak orada öldü. Sabide oğulları sofasındaki hilafet tartışmalarına yetişip Peygamber (s.a.v.)'in cenaze namazını kıldı.[143]

Ebu Ruhm: (Ebu) Sebra b. Ebi (Ruhm) b. Abduluzza. Kureyşli el-Âmiri. Bu zat hakkında sadece İbnu Sa'd bilgi vermiş, diğerleri ondun bahsetmemiştir.[144]

Ebu Zeyd Et-Tâî (Ebu Zeyd): (Nesebi: Harmele b. El-Münzir b. Ma'di Kerib b. Hanzala b. Nu'nıan b. Hayye b. Sa'ne b. Haris b. Rabia b. Malik b. Sekr b. Henî b. Amı b. El-Gavt b. Tay b. Üded b. Zeyd b. Yeşcub b. Arîb b. Kehlan) Adı

Harmele b. Münzir olup Hıristiyan idi (ve Hıristiyan olarak öldü. Hem cahiliye hem de İslami dönemde olan Muhadramundan sayılmıştır.)

(Ebu Zeyd veya Ebu Zübeyd kralların özellikle İran krallarının sa­raylarına gelip giden biri idi. Hz. Osman (r.a.) da onu meclisine alan­lardan biri idi. Bir gün Hz. Osman Muhacir ve Ensardan bir grupla otururken Ebu Zübeyd geldi. Söz dönüp dolaşıp Arap dil sanatına ve şiirlerine gelmişti. Hz. Osman ona döndü ve "Ey Hıristiyan (Yemen imparatoru) Tubba'ın kardeşi! Senden bu konuda birkaç beyit dinlesek! Haber aldığıma göre sen çok iyi şiir okuyormuşsun" dedi. O da bir aslanı tasvir eden şiirini okudu. Şu ondan bir beyittir:

Uzaklaşıp giden kavminize "gönül onlara hasret, onlara tutkun!" diye haberi kim verecek.

Bu şiirinde aslanı çok bedî' bir şekilde tasvir etmişti. Bunun üzerine Hz. Osman ona:

-Sen yaşadığın sürece sen aslandan bahsedip duracaksın. Vallahi ben seni korkak, ahmak biri sanıyordum!" dedi. (O da "Hayır ya Emira'l-Mu'minin! Ama ben aslanda öyle bir manzara, öyle bir heybet gördüm ki, hala hatırası kalbimde titreyip duruyor. Beni mazur gör kusuruma bakma!" dedi. Hz. Osman "Bu nasıl oldu?" diye sorunca Ebu Zübeyd "Bir yolculukta vadinin birinde gördükleri aslanı öyle bir anlattı ki, Hz. Osman "sus Allah dilini koparmasın kalplerimizi ürperttin!" dedi.)

Ebu Zübeyd Velid b. Ukbe'nin sohbet meclislerine devamlı katılan biriydi. (Velid b. Ukbe ölürken Ebu Zeyd ile yan yana defnedilmesini vasiyet etmişti.)[145]

Ebu Sebra: Ebu Sebra b. Ebu Ruhm b. Abdu'1-Uzza b. Ebi Kays b. Abdu Vud. Kurayşli ve Âmir oğullarından. İlk Müslümanlardan. Habeşistan'a hic­ret ettiği söylenir. Bedir ile ondan sonraki harplerde bulundu. Bu zat, Ebu Seleme b. Abdu'l-Esed'in kardeşidir. Anneleri Abdulmuttalib (Efendimizin amcası) kızı Berra'dır.

Rasulullah (s.a.v.): Ebu Sebra ile Seleme b. Sülame b. Vakş'i ahiret kardeşi yaptı.

Zübeyr b. Bekkar der ki: Bedir harbine katılan ashabdan Ebu Sebre dışında Medine'den Mekke'ye geri göç eden hiç kimse olmamıştır. Çünkü o Peygamber (s.a.v.)'in ölümden sonra Mekke'ye yeneşti ve (bu yüzden Müslümanlar bu adam hicretini bozdu diye ona ve oğluna bu göçü hoş görmemişler ve bu görüşlerini "Onun Mekke'ye, Medine'ye hicret ettikten sonra döndüğünü söyleyerek müdafaa ediyorlardı.[146] Ebu Sebra Hz. Osman'ın hilafeti döneminde ölmüştür.

Ebu Lübabe1:[147] Nesebi: Ebu Lübabe b. Abdul-Münzir b. Zübeyr b. Zeyd b. Ümeyye lup Ensardandır. Adının Büşeyr bir rivayete göre Rifâa olduğu söylenir. Annesi Zeyd b. Dubey'a kızı Nesibe'dir.

Bedir harbine giderken Ravha'ya gelindiğinde Peygamber (s.a.v.) onu geri göndererek Medine valiliğine atadı. Aynen harbe katılmış gibi onu hem ganimet hissesine hem de Allah katındaki kazanılacak olan sevaba ortak etti. Ebu Lübabe (r.a.) ashabın ileri gelenlerinden biriydi.

Ebu Lübabe (r.a.) Hz. Osman'ın hilafeti döneminde vefat etti. Bir rivayette Hz. Ali'nin döneminde, hatta bir başka rivayete göre Muaviye'nin döneminde vefat ettiği de söylenir.[148]

Akabe gecesi Peygambere gelen delegelerden biri de o idi.

Kendisinden oğulları Saib ile Abdurrahman, Abdullah b. Ömer, Salim b. Abdullah b. Ömer, İbnu Ömer'in azatlısı Salim, Ubeydullah b. Ebi Yezid, Abdullah b. Ka'b b. Malik, Selman el-Eğarr rivayette bulunur. Ancak bu ravilerin kiminin ondan direkt olarak yaptıkları ri­vayet Ebu Lübabe'ye yetişmedikleri için "mürsel"dir.[149]

 



[84] Havle İslam'da ilk zıhar türü boşanma ile karşı karşıya gelen bir hanımdır. Kocası Evs (r.a.)'ın sara türü bir hastalığı olup bir gün ayılınca "Sen bana anamın dah gibi­sin." Deid. O da "Vallahi çok ulu laf etin, bunun sonu neye varır bilmem." Deyip Peygamberimize gelerek durumu anlattı. Nebi (s.a.v.) kocasını çağırtıp sorunca "karım doğru söylüyor." Dedi. Nebi (s.a.v.) öyleyse ona yaklaşma yanına girme benim cevabımı bekle." Buyurdu. Havle de "Ya Rasulullah o talak kelimesini ağzına bile almadı. Beni gençliğim onun uğurunda harcandı. Karnım ona vereceği .ocukları verdi. Diye yalvardı. Rasulullah (s.a.v.) de "Öyle görüyorum iki artık sen ona haram oldu." Buyurdu. Kadın Efendimize tekrar tekrar anlatıp yalvararak "Allah'ım beni genişletecek bir hükmü Peygamberiyin diline indir. Allah'ım acımın şiddetini sana arz ediyorum, eşimden ayrılığın acısını sana arz ediyorum." Diyor hem kendi ağlıyor hem de çevresindekileri ağlatıyordu. Nihayet Allah mücadele suresinin beş ayetlerini indirdi. Geniş izah için bkz İbni Sa'd 3/547; Tabakatı Halife 99; Taberani 1/224; Taberi, Tefsir 28/1; Belazuri 1/251; El-Mearif 255

[85] İbni Sa'd 3/502; İstiab 1/70; Taberani 1/265; Üsdüi-Gabe 1/126

[86] Taberani, Kebir 1/229; İbni Sa'd 1/542; Taberi 3/211; Ensabu'l-Eşraf 1/445; Üsdü'I-Gabe 1/144

[87] Vakidi 588, 590, 992, 1062, 1070; Taberi.3/211; Ensabu'l-Eşraf 1/445; Üsdül Ğabe 1/144

[88] Fesevi 3/461; İbni Sa'd 3/571; Taberani Kebir 19/81; Hakim 3/219; Edebu'l-Mufred 296; Abdurrezzak, Musannef 20705

[89] İbni Sa'd 4/56, 7/14; Buhari, Kebir 2/264 no 2002, 2477; Tarihi Halife 195, 401

[90] İbni Kuteybe, el-Mearif 594; eş-Şiir ve'ş-Şu'ara 1/258; Uyunu'l-Ahbar 1/229

[91] İbni Sa'd Tabakat 3/534; Vakidi, Meğazi 35, 47, 81, 83, 148, 151, 166, 251, 282, 304, 341

[92] Müsned 1/199; Buhari, Kebir 3/383 no 1281; Taberani Kebir 5/248

[93] Onun rivayeti namazdaki 23 salavatla ilgilidir. Nesai Kübra 1215

[94] Metinde dört yıl geçti şeklinde ise de kaynaklarda yukarıdaki gibidir.

[95] Taberani, Kebir 5/218 no 5144, 5145; El-lstiab 1/561; Tehzibu'l-Kemal 10/62

[96] İbnu Abdi'1-Berr, El-İstiab 1/561         

[97] İbnu Sa'd 6/131; Tabakatı Halife 142; Tarihi Halife 163, 165; Buhari, Kebir 4/136

[98] Müsned 3/450; Vakidi 603, 983, 1109; İbni Sa'd 4/719; Tabakatı Halife 26; Halife Tarih 79, 98, 142

[99] İbnu Sa'd 4/141; Tabakatı Halife 22; Buhari, T. Kebir 5/97

[100] El-Ma'rife ve't-Tarih 2/773; Halife Tabakat 53; İstiab 2/420

[101] Muvatta 27/8 feraiz sayfa 513; Lakin ravi Kasım b. Muhammed, bu olay sırası dün­yada olmadığı için haber mürseldir. Bu hadisin esası Zühri -Osman b. tshak b. Hiraşe yoluyla Kabîsa b. Züeyb'den nakledilen şu haber olsa gerek:

-Bir büyük anne, Hz Ebu Bekr'e gelip torunundan düşecek mirası sorar. Hz Ebu Bekir: "Nine ile ilgili ne Kuran'da bir şey var, ne de sünnetten bir şey biliyorum. Ashaba sorayım" der. Ashaba sorar. Muğira "Ben Peygamberin altıda bir verdiğinde yanında idim" deyince "başka biri de var mıydı?" der. Muhammed Mesleme de "Aynen Muğira gibi sTtyler. Ebu Bekir de ona bu hükmü uygular. Sonra diğer büyük anne Hz Ömer'e aynı mirası sormaya gelir. Hz Ömer de "Allah'ın kitabında sana bir şey yok. Verilen hüküm de senden başkası için verilmişti. Ben feraize yeni bir hüküm ckleyemem. Bu sorduğun pay altıda birdir. Eğer her ikinin neneler olarak beraber olursanız bu altı da biri bölüşürsünüz. Hanginiz yalnız ise bu ona ait olur" dedi. Bkz Muvatta 27/8 sayfa 515; Ebu Davud 2894; Tirmizi 27/10/2; Nesai, Kübra 6346, 6339, 6340; İbni Mace 23/4

[102] İbni Sa'd 4/374; Tarihi Dımışk 46/478-494; Ezdi, Futuhu'ş-Şam 58, 70;

[103] İbni Asakir T. Dımışk 40/217-225; İbnu Makolâ 2/418; Nihayetu'1-İrab 2/201; Uyunu'l-Ahbar 4/129; Ensabu'-Eşraf 35/50

 

[104] Vakidi, Meğazi fihrist; Hakim 3/225; İbni Sa'd 3/578; İstiab 3/256, 257; Üsdü'l-Ğabe 4/205, 206; El-İsabe 3/237 no 7118

[105] Bilgi ilaveleri İbnu Sa'd'dandır. 3/587

[106] Uyeyne için bkz: Vakidi, Meğazi fihrist; Fesevi, Tarih 2/299, 408, 3/130; Taberi, Fihrist; Tarihi Halife 77, 90, 98, 103; Muhabber 97, 125, 249, 380, 473

[107] İbni Sa'd dördüncü Tabaka s. 550; Kelbi, Cemhere 433; İbni Kuteybe, Mearif 302

[108] İbni Sa'd dördüncü tabaka 551, 552; Taberi, Tarih 2/564; El-Mearif 303; Vakidi, Meğazi 2/552'de bu konuya isimleri vermeden Ebu Ubeyde'nin zu'1-Kassa seferi münasebetiyle anlatır.

[109] Vakidi, Meğazi 538-547 arasında tüm detayıyla. İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/553; Buhari, Meğazi 64/bab 37 h. No 4194; Müsüm, Cihad no 1806; İbnu Hişam 3/281, 284,285; Belazuri, Ensab 1/348.

[110] İbnu Sa'd dördüncü Tabaka 2/555, 556; İbni Hişam 3/223; Vakidi, Meğazi 2/478, 479; îstiab 4/156; Taberi 2/572, 573; Ensabu'l-Eşraf 1/345; Parantez arası İbni Sa'd metnine göredir.

[111] I.   Sa'd,  Tabaka dördüncü  tabaka  2/557; • Uyunu'l-Ahbar  3/73;  Tezkeretu'l-Hamdaniyye 1/455

[112] İbni Sa'd dördüncü Tabaka 2/560; İbnu Hişam, Sire 3/490; Taberi 3/85

[113] İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/561; İbnu Şebbe, Tarih-i Medine 2/537; Belazuri, Ensab 1/417; İstiab 9/97, 98; İsabe 7/195

[114] Taberi Tarih 3/260; İbni Sa'd dördüncü Tabaka 2/561, 562; İbni Kuteybe el-Mearif 33; Üsdu'1-Ğabe 4/331

[115] İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/562

[116] İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/564; El-Mearif 304; İkdu'l-Ferid 7/150

[117] İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/564; İbni Şebbe, Tarihi Medine 2/538

[118] İbnu Sa'd adı geçen kısım 2/564, 565; İstiab 3/168

[119] Buhari, T. Kebir 7/142 no 638; Cemheretu, Ensab 439; İstiab 3/236; Üsdu'1-Gabe 4/224; El-Müştebeh fi'r-Rical 2/511;

[120] ibnu Abdi'1-Berr, el-İstiab 3/236

[121] İbnu Makola, el-İkmal 7/77

[122] Buhari, T. Kebir 7/143'te Kays (r.a.)'ı geçen hadisi her halde Zehebi'nin dediği ol­masa gerek. Zira orada "imamları hastalandığı için onlar arkada oturarak tamamla­dıkları." Geçer. Yoksa Dr. Abdusselam Tedmuri'nin dediği gibi bu hadis, Zehebi'nin bahsettiği "iki rekat sabahtan sonra" diye bir şey yok.

[123] Bkz: Eş-Şi'r ve'ş-Şu'ara 1/94 no 25; El-Mearif 332, 642; İkdul'l-Ferid 5/270; El-Hğani 15/361; Cemhere 195, 285, İstiab 3/324

[124] Buhari, Edeb 78/90 no 6147; Menakibu'l-Ensar no 3841

[125] İbnu Ebi Hatem, el-Cerh 7/181

[126] İbnu Ebi Hatem, el-Cerh 7/181                 

[127] Parantez arası bilgiler İbnu Sa'd'dan ilavedir.

[128] Vakidi "Bizdeki bilgilerde böyle bir şey yok. Ancak Müseyyeb'in babası Hazn ile beraber Mekke fethinde müslüman olduğunu biliyoruz."diyor. Bkz. İbnu Sa'd dör­düncü tabaka 1/369

[129] Müseyyeb için bkz: İbni Hişam 1/174; Zübeyri, Nesebi Kureyş 345; Halife Tabakat 20; İbnu Sa'd dördüncü tabaka 1/367

[130] Bkz Buhari T. Kebir 7/360; El-Mearif 157; Taberani, Kebir 20/177; Hakim 3/424; Tabei 2/368, 454; Cemhere 359; İstiab 3/361, 362; Üsdu'1-Ğabe 4/381; İsabe i/429

[131] Buhari h. No 3141, 3964, 3988; Müslim 1752; Müsned 1/193 no 1678; Hakim 3/425; îstiab 3/362; Taberani, Kebir 20/177

[132] İstiab 3/346, 347; Cemhere 38, 68; İkdu'l-Ferid 1/138; El-Muhabber 46, 56, 107, 274, 437; El-Mearif 205, 206, 389, 393

[133] İstiab 2/347

[134] İmam Ahmed, Müsned 1/204, 376; Taberani, Keabir 2/105; İbnu Sa7d 4/39; İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/105, 14/516

[135] Muhabber 107, 409, 455; Tabakatı Halife 230, 291; Ensabu’l-Eşraf 1/447; Futuh 267, 269; İstiab 3/456

[136] Muaykıb için bkz: Müsned 3/426, 5/425, 426; İ. İshak, Siyer 227; Vakidi, Meğazi 721: İbni Sa’d 4/116

[137] Buhari Kebir 8/17 no 1990; Yapya b. Main, Tarih 2/589; İ. Ebi Hatem el-Cerh 8/366; Müsned-i Baki b. Mahled 159 terc. No 890

[138] Buhari Kebir 8/17

[139] Buhari, Sahih, Buyu’ 34/48, İstikraz 42/19, Husumet 44/2¸Müslim no 1533 (48): Tirmizi 1268; Ebu Davud 3500, 3501; Muvatta h. No 1381

[140] Nuaym için bkz: İbni Sa’d 4/277; Vakidi, Fihrist; Halife Tarih 192, Tabakat 47, 129

[141] İbni Sa’d 3/490; İstiab 4/50, 51; Üsdü’l-Ğabe 5/180, 181 El-İsabe 4/25 no 344

[142] Bkz  Buhari, Fazailu’l-Kur’an 66/ Babu Cem’il Kur’an 3 hadis no 4986, 2807, 4049, 4679, 4784, 4988, 4989,  7191, 7425; Burada Zeyd b. Sabit ondan bu ayeti yazılı olarak bulduğunu anlatırken Ebu Huzeyme için “Rasulullah’ın şahitliğini iki kişinin şahitliği seviyesinde tuttuğu zat.” Der.

[143] Ebu Zü'eyb için bkz: El-Eğani 6/279; Uyunu'l-Ahbar 1/180; Eş-Şi'r ve'ş-Şu'ttl'a 2/547; Simaru'l-Kulub 561; îstiab 4/65

[144] Ebu Ruhm'u Zehebi burada asıl adının Sebra olduğunu Kureyşî ve Âmirî olduğunu bildirerek onu sadece İbnu Sa'd'ın bahsettiğin anlatıp bir bilgi vermiyor. Zehebi metninde mi yoksa İbnu Sa'd metninde mi olduğunu şimdilik anlayamadığını bir durum var: Zehebi Ebu Ruhm'u künye olarak alıp bu ismi Sebra diye bildiriyor. Anın bu ismi Sebra olarak da Ebu Ruhm olarak da Tecrid-i Esmai's-Sahabe'Dc ve Siyeri A'lamu'n-Nubela'da bahsetmez. İbnu Sa'd Tabakat 3/403'te bu zatı Ebu Selini h. Abdu'1-Uzza b. Kays b. Abdu Vud b. Nasr b. Malik b. Hisli b. Âmir b. Lüey olıırnk alıp künyesine Ebu Ruhm der. Sonra onun Habeşistan hicretinin her ikisinde de bulunduğunu, Efendimizin onu Ebu Sebre b. Ebu Ruhm ve Seleme b. Sülanıc b, Vnk| ile kardeş yaptığını, Bedir, Uhut, Hendek ve bütün seriyyelere katıldığını, Efendimi/in vefatından sonra Mekke'ye geri dönünce müslümanlann hicretten geri dönüşü hoş karşılanmadığını, çocuğu da onu müdafaa ederek babasının hicret etme işini bil irdikten sonra geri döndüğünü söylediğini ve Ebu Sebre'nin Hz Osman'ın hilafetinde öldüğünü söyler. Anlaşılan Zehebi'nin bahsttiği bu zattır. Ama bir başka Ebu Ruhm var ki Buhari Ebu Hatem Taberani ve diğerleri ondan hadis de nakleder. O, bu değildir.

[145] Konu biraz anlaşılsın diye parantez aralarını El-Eğani'den aldım. Bkz: 19/150; Ne­sebi Kureyş 110, 139; El-Muhaber 233;

[146] İşte bu Ebu Sebra ile bir önceki Sebra, sanki aynı adam. Yoksa kaynaklarda geçen Ebu Sebra bu neseb ile aynı kişi oluyor. Ama Zehebi'nin elindeki İbni Sa'd nüsha­sında ayrı bir Sebra olması gerek. Allah bilir. Ebu Sebra için bkz: İbn Sa'd 3/403, 5/443; Vakidi 136, 341; İbni İshak 224, 225; Halife, Tabakat 26; İbni Kuteybe, el-Mearif 128, 137

[147] İbni Sa'd 3/457; Müsned 3/430, 452, 453, 502; Yahya b. Main, Tarih 2/733; Ebu Zür'a, Tarih 1/477; Halife, Tabakat 84                                                                                 

[148] İbni Sa'd (3/457). "Ebu Lübabe Hz Osman'ın ölümünden sonra, Ali'nin ölümünde* evvel öldü." der. Beni Kureyza harbi günü işlediği bir günah sebebiyle, af ediletftj kadar kendini Mescidi Nebevi'nin direğine bağlayan odur.                                       

[149] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 38-63




Konu Başlığı: Ynt: Hz. Osman ın hilafeti döneminde ölenler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 13 Mart 2022, 17:53:35
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Osman ın hilafeti döneminde ölenler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 16 Mart 2022, 02:01:34
Aleyküm Selam. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim