๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Nisan 2011, 14:38:32



Konu Başlığı: Hz. Ömer r.a.
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Nisan 2011, 14:38:32
Hz. Ömer Ra.[845]


 

Nesebi: Ömer b. el-Hattab b. Nüfeyl b. Abdiluzza b. Rayâh b. Ab­dullah b. Kurt b. Razah b. Adiyy b. Ka'b b. Liieyy. [846]

Emiru'-Mu'minin, Ebu Hafs lakablı, Kureyşli, el-Adevî ve (hakla batılı kesin ayıran) Faruk... Zilhicce ayının sonlarında şehid oldu.[847]

Annesi Hanteme, Hişam (veya Haşim) b. Muğira b. Abdullah b. Ömer b. Mah'zum b. Yakaza b. Murra b. Ka'b) el-Mah'zumiyye olup Ebu Cehl'in bacısıdır.[848]

Kendisinden hadis rivayet edenler.

-Hz. Ali, Abdullah b. Mesud, Abdullah b. Abbas, Ebu Hüreyre, (Osman b. Affan, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkas, Ebu Zerr, Cabir b. Abdullah, Ebu Said el-Hudri, Ebu Musa el-Eş'ari, Enes b. Malik, Abdullah b. Ömer, Nu'man b. Beşir, Ukbe b. Amir, Ebu Ümame el-Bâhili, Amr b. Anbese, Abdullah b. Anbese, Abdullah b. Üneys, Ebu Lübabe, Adiy b. Hatem, Berâe b. Azib, Büreyde el-Eslemî, Fudale b. Ubeyd, Şeddad b. Evs, Abdullah b. Amr b. el-Âs, Said b. el-Âs, Ka'b b. Ücra, Abdullah b. Sirces, Mis ver b. Mahrame, Saib b. Yezid, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b. el-Erkam, Abdullah b. es-Sa'di, Eş'as b. Kays, Ya'la b. Ümeyye, Cabir b. Semura, Habib b. Mesleme, Ebu't-Tufeyl, İbnu Ebzâ, Süfyan b. Vehb, Feletân b. Âsim, Halid b. Urfuta, Amr b. Hureys, Abdullah b. Akim, Tarık b. Şihab, Ma'mer b. Abdullah, Müseyyeb b. Hazen, Süfyan b. Abdullah es-Sakafî, Hz. Aişe, Hz. Hafsa, İbrahim b. Abdurrahman b. Avf, kölesi Eşlem, Sa'lebe b. Ebi Malik, Ebu Zerr el-Ğifarî, Ebu Lübabe, Sü'da bt. Avf, Safıyye bt Ebu Ubeyd, Şifa bt. Ab­dullah, Ümmü Talk, Ümnıü Atiyye el-Ensariyye) gibi birçok sahabe ile Tabiinin büyüklerinden Alkame b. Vakkas, Kays b. Ebi Hazim Ta­rık b. Şihab, Zirr b. Hubeyş ve nice alimler ondan hadis naklettiler.[849]

Abdullah b. Ömer anlatıyor: Babam Ömer, Pembeye çalan ak tenli, uzun boylu, dazlak kafalı ak saçlı idi.[850]

İbni Ömer dışındakiler ise: Hz. Ömer (r.a.) kireç gibi bembeyaz, uzun boylu, esmerimsi hafifçe solak (iki elini de aynı derecede kulla­nabilen) biri idi.[851]

Ebu Raca el-Utaridî der ki: Hz. Ömer (r.a.) uzun boylu iri yapılı, son derece dazlak, aşırı beyaz,[852] pembe renkli olup yanaklarının eti az, bıyık ortası (üst dudağının) kaim ve bıyığın ucu kızıla çalan sarı renkli

olup bir işi çözmek kendine güç geldiği zaman bıyıklarının ucunu bü­kerdi.[853]

Simâk b. Harb: Hz. Ömer (r.a.) ayaklarının ökçeleri yakın uçları birbirine uzak duran olup sanki yanındakiler yürür o ise binili gibi iri dururdu. Ne sanırsın Sedüs oğullarından biri (gibi iri) idi.[854]

Buradaki el-Ervah kelimesi, yürüdüğü zaman iki ayağın arası ya­kınlaşan kişiye verilen bir sıfattır. (İbnu Esir Nihaye'sinde "Ökçeleri bitişik ayak uçları açık duran kişiye verilen sıfattır." der)

Hz. Enes (r.a.) Hz. Ömer'in kına kullandığını söyler.[855]

Simak b. Harb (Hilal aracılığıyla) Hz. Ömer yürüdüğünde hızla gi­den biriydi, der.[856]

Abdullah b. Ka'b b. Malik'in şöyle dediği rivayet olunur: Hz. Ömer sağ eliyle sol kulağını tutar (bir eliyle de atının kulağını tutup) atının üzerine sıçrayıp binerdi. Sanki atın sırtında yaratılmış gibi rahat otu­rurdu.[857]

Abdullah b. Ömer ve diğerlerinden bir çok Ceyyid isnadla Peygam­ber (s.a.v.)'in: "Allah'ım İslam dinini Ömer b. el-Hattab ile kuvvetlendir." buyurduğu nakledilmiştir.[858]

Hz. Ömer'in İslam'a giriş kıssasını biz siyer bölümünde anlattık.

İkrime: İslâm dini tâ Ömer müslüman olana kadar gizüîik kalmaya devam etmişti, der.[859]

Said b. Cübeyr Eğer Peygambere karşı birbirinize destek olursanız onun dostu Allah, Ceb­rail ve mü'minlerin iyileridir. (Tahrim süresi ayet 4) ayetindeki "mü'minlerin iyisi" sözü Hz. Ömer hakkında inmiştir, der.[860]

Abdullah b. Mes'ud (r.a.) da: "Ömer müslüman olalı beri biz tam bir izzet içindeyiz. (Onun hicreti fetih, emirliği rahmet olmuştur. Vallahi Ömer İslâm'a girene kadar Beytullah'ta açıkça ne namaz kılabiliyor ne de tavaf edebiliyorduk. O müslüman olunca, onlarla çarpışabildik de bizi namaza öyle bıraktılar." der.[861]

Şehr b. Havşeb, Abdurrahman b. Ganm'dan naklediyor:

-Ebu Bekr (r.a.) ile Ömer (r.a.) Peygamberimize "Ya Rasulullah! İnsanların senin üzerinde güzel bir dünyalık kıyafet görmeleri onların İslâm'a olan hırslarını artıracaktır. (Sa'd b. Ubade'nin sana hediye et­tiği şu elbiseye bir bak da onu giy ki bugün müşrikler senin üzerinde güzel bir elbise görsünler) dedi. Efendimiz (s.a.v.) de. Olur öyle yapayım! Al­lah'a yemin olsun ki, ikiniz benim için bir husus üzerinde ittifakla ka­rar vermişseniz ben asla bu danışıp görüşülen hususta ikinize karşı gelmem. (Lakikn Rabbim buna ikiniz için meleklerdeki Cebrail ve Mikail'in örneğini verdi. Hattab oğlu Ömer: Melekler arasında Cebrail gibidir. Allah hiç bir ümmeti Cebrailsiz mahvetmedi. Peygamberler arasında da Nuh'un olduğu gibidir. Hani Nuh: Ya Rab yer yüzünde kafirlerden birini bırakma!" (Nuh 26) Ebu Bekr'in Meleklerdeki örneği yer yüzündekilere  istiğfar eden Mikail'dir. Peygamberi erdeki örneği de İbrahim'dir. Hani "Artık kim bana uyarsa benden kim de bana isyan ederse, sen şüphesiz bağışlayıp esirgeyensin." (İbra­him 96) demişti).buyurdu.[862]

Leys b. Ebi Süleym, Mücahid aracılığıyla İbni Abbas (r.a.)'tan nebi (s.a.v.)'in "Benim, iki tane gök halkından vezirim, iki tane de yeryüzü halkından vezirim var. Gök yüzü halkından olan vezirlerim Ebu Bekr ile Ömer, yeryüzü hal­kından olan vezirlerim de Ebu Bekr'le Ömer'dir." buyurduğunu rivayet eder.[863]

Buna yakın iki ifadeyle Ebu Said el-Hudri (r.a.)'tan da nakledilir.

Tirmizi, Ebu Said el-Hudri hadisini sevk edip ardından "Hadisim Hasenun" der.[864]

Derim ki: Buradaki İbni Abbas hadisinin isnadı da "hasen"dir.

Muhammed b. Sabit el-Bünani'nin babası Sabit el-Bünani aracılı­ğıyla Hz. Enes'ten naklettiği hadis de buna benzer.[865]

Ebu Yaİa'nın Müsned'inde de: Ebu Zer (r.a.)'ın rivayeti olan ha­diste: Her Peygamberin bir veziri var. Benim vezirlerim de Ebu Bekr'le Ömer'dir." şeklinde merfu olarak (Peygamberimizin dilinden) nakledilmiştir.[866]

Ebu Seleme de, Ebu Ervâ ed-Devsi'nin şöyle dediğini anlatır:

-Ben Rasulullah (s.a.v.) ile beraberdim. Geriden Ebu Bekr ve Ömer göründü. Efendimiz (s.a.v.): "Beni ikinizle destekleyen Allah'a hamd olsun." buyurdu. Bu haberi Asım b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. el-Hattab (Hz. Ömer'in torununun oğlu) rivayette tek kalmıştır ki, bu Asım zayıftır.[867]

Ebu Bekr es-Sıddik'in hal tercemesinde, Peygamber Efendimizin, kendisine doğru gelen Ebu Bekr ve Ömer'in yüzüne bakıp ardından: "İşte şu ikisi Cennet ehli yiğitlerinin efendileridir." buyurduğu anla­tılmıştı.[868]

Tirmizi, İbni Ömer'den şunu nakleder: Bir gün Rasulullah (s.a.v.) evden çıkıp mescide girdi. Beraberinde Ebu Bekr'le Ömer de vardı. Ellerinden tutmuş ve Kıyamet gününde de böyle diriltileceğiz." buyurmuştu.[869] Lakin senedi zayıftır.

Zaide, Abdulmelik b. Umeyr-Rıb'î isnadıyla Huzeyfe (r.a.)'tan Pey­gamber Efendimizin Benden sonra Ebu Bekr ve Ömer'e uyun!" buyurduğunu anlatır.[870]

Bu hadisi bir de, zayıf bir ravi olan Salim Ebu'1-Alâ, Amr b. Kerim aracılığıyla Rıb'î'den rivayet eder. Zaide'nin hadisi Hasen isnadlı bir haberdir.

Abdulaziz b. Muttalib b. Hantab, babası aracılığıyla dedesi Hantab'ııı şöyle dediğini anlatır: Ben Rasulullah (s.a.v.)'le beraber otu­ruyordum. Bir de Ebu Bekr ile Ömer (r.a.)'lar görününce Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: "İşte şu ikisi göz ve kulak mesabe­sindedir.[871]

Buna benzer bir hadiste İbnu Ömer ve diğerlerinden (İbnu Amr) "Rasullah (s.a.v.), önemli bir iş için birini göndermek istemişti. Ebu Bekr'Ie Ömer'de yanı başlarında idiler. Ali (r.a.) "Şu ikisinden birini göndermez misin?" deyince Nebi (s.a.v.) "Bu ikisini nasıl gönderebili­rim, bunlar din hususunda, kafaya göre, göz ve kulak durumundadır­lar." buyurdu." şeklinde rivayet olunur.[872]

Ya'kub el-Kummî, Ca'fer b. Ebu'l-Muğira aracılığıyla Saîd b. Cübeyr'den nakleder:

-Cebrail, Nebi (s.a.v.)'e geldi ve: "Ömer'e selam söyle ve ona "Onun öfkesinin izzet ve celâlet, rızasının da hüküm olduğunu söyle!" buyurdu. Bazıları buna İbni Abbasi (r.a.) da katarak mevsul olarak riva­yet ederler ama (Said'in) mürsel olarak rivayeti daha sahihtir.[873]

Muhammed b. Sa'd b. Ebi Vakkas babası Sa'd (r.aO'tan nakleder: Ömer, Efendimizin huzuruna girmek için izin istedi, (s.a.v.)'in yanında Kureyşli kadınlar yüksek sesle konuşuyorlardı. Ömer'in sesini du­yunca kalkıp gizlendiler. Ömer girerken Efendimiz gülümsedi. Sebe­bini anlatınca, Ömer kadınlara: "Demek Peygamberden değil de ben­den mi çekmiyorsunuz?" deyince "Evet sen ondan daha sert ve daha kaba sözlüsün." dediler. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) de: "Yeter ya Ömer lafı uzatma! Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, şeytan senin bir sokağa girerken rastlayacak olsa senin gittiğine değil başka bir so­kağa gider." buyurdular.[874]

Hz. Aişe de Nebi (s.a.v.)'i: Şeytan Ömer b. el-Hattab'dan çok korkar." derken işittim, diyor.[875] Bu haberi Mübarek b. Fudale, Ubeydullah b. Ömer-Kasım isnadıyla Hz. Aişe (r.a.)'tan rivayet eder.

Yine Hz. Aişe'den nakledildiğine göre şöyle anlatır:

-(Rasulullah (s.a.v.) ile otururken, birden bir takım gürültü ve sesler geldiğini duyduk. Rasulullah hemen kalkıp baktı. Bir de ne imiş, me­ğer Habeşliler mızrakla gösteri yapıyor, etrafında da çocuklar onları seyrediyor. "Ya Aişe, gel de seyret!" buyurdu. Ben de vardım çenemi

Rasulullah'ın omuzuna koyup Efendimizin başı ile omuzu arasından onları seyre koyuldum. Bana "Seyre doydun mu?" diye sordu. Ben. kendimin onun yanındaki değerimi ölçmek için "hayır" diyordum.) Derken Ömer görününce, insanlar onları seyretmeyi bıraktı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): Ben insan ve cin şeytanlarının Ömer'den kaçtığını görüyorum." bu­yurdu,  Tirmizi bu hadisi sahih saymıştır.

Hüseyin b. Vakid anlatıyor: Bana Abdullah b. Büreyde babası Büreyde'den rivayet eder ki: Zenci bir Cariye yeni seferden gelen Peygamberimize def çalacağım diye nezir yapmıştım!" dedi. Nebi (s.a.v.) ona: Eğer nezrettiysen çalabilirsin!" buyurdu. Kadın, Ebu Bekr giridiğinde yine çalıyordu. Sonra Ömer gelince he­men defi arkasına aldı. Kadının başı örtülü idi. Rasulullah (s.a.v.) bu­nun üzerine: Ya Ömer, kesinlikle şeytan sen­den korkar." buyurdu.[876]

Yahya b. Yeman, Süfyan-ı Sevri-Ömer b. Muhammed isnadıyla Salim b. Abdullah (b. Ömer'den) naklediyor:

-Ebu Musa el-Eş'ari'nin beklediği Ömer'den gelecek haber gecik­mişti. Karnında şeytan olduğu söylenen bir kadına geldi ve Ömer hak­kında soru sordu. Kadın da: "Biraz bekle de şeytanım gelsin." dedi. Şeytan gelince kadın, şeytana Ömer'i sordu. Şeytan da: "Ben onu İzar giymiş (de zekat develeriyle meşgul) bir halde bırakıp geldim. Öyle bir adam ki, şeytan onu görünce burnu üstüne yere düşer. İki yüzü ara­sında koruyucu meleği var. Ruhu'l-Kudüs onun diliyle konuşur." dedi.[877]

Zir b. Hubeyş anlatıyor: Abdullah b. Mes'ud bir keresinde hutbe­sinde: "Kesinlikle sanıyorum ki, şeytan bir şey yapıp da Ömer'in onu bozacağından korkar. Yine sanıyorum ki, Ömerin iki gözü arasında kendisini düzeltip destekleyen bir melek olsa gerek." dedi idi.[878]

Hz. Aişe (r.a.) Nebi (s.a.v.) Efendimiz'in Ahmed ile Darakutni ona zayıf der" demektedir. İşte Tirmizi rivayetinde onun Yezid b. Roman'dan infirad ettiği rivayetlerden biridir. Doğrusunu Allah bilir.

Önceki ümmetlerde Peygamber olmadığı halde kendile­rine ilham gelerek konuşanlar vardı. Eğer bu durum ümmetim için de söz konusu olursa işte Ömer onlardan biridir."[879] buyurduğunu anlatır.

İbni Ömer anlatıyor: Rasulullah (s.a.v.):

- "Allah (cc.) hakkı Ömer'in diline koymuştur." buyurdu. Bu hadisi bir grup ravi Nafı yolu ile Abdullah b. Ömer'den nakletti. Buna yakın ifadelerle Asahbm bir kısmından da bu haber nakledilmiştir.[880]

Şa'bi'nin anlattığına göre Hz. Ali (r.a.): "Biz sekine'nin Hz. Ömer'in dili üzerinde konuştuğuna uzak bir ihtimal olarak bakmayız." demiş­tir.[881]

Enes (r.a.) anlatıyor: Ömer (r.a.) der ki: Ben üç hususta Rabbime muvafakat ettim:

1- Ya Rasulullah "Makam-ı İbrahim'i namazgah edinsek!" demiştim. "Makam-ı İbrahim'i namazgah edinin" ayeti geldi. (Bakara 125).[882]

2- "Ya Rasulallah, hanımlarının yanına iyi de ge­liyor, kötü de; emretsen de örtünseler." dedim de hicab ayeti (Ahzab 53) nazil oldu.

3- Bir kıskançlık sebebiyle, hanımları Efendimizin et­rafında toplanmışlardı. Onlara: "Belki sizi boşarsa Rabbi ona sizden daha hayırlı hanımlar verir." demiştim de bu hususta ayetler aynen böyle inmişti. (Bakara İ25)ı

Hayve b. Şürayah anlatıyor, Bekr b. Amr-Mişrah isnadıyla Ukbe b. Amir'den Rasulullah (s.a.v.)'in

"Benden sonra Peygamber gelecek olsa bu kesinlikle Ömer olurdu." dediğini nakle­der.[883]

İki ayrı yolla İbnu Cüreyc'ten Ata yoluyla İbni Abbas (r.a.)'ın Nebi (s.a.v.)'den "Allah (cc.) meleklerine arafat halkı ile umumen övünür, Ömer'le ise hususi olarak övünür." buyurduğunu rivayet eder.[884]

Bunun aynısını Abdullah b. Ömer ve Ukbe Amir'den de rivayet edilir.[885]

Ma'n el-Kazzâz anlatıyor: Bize, Haris Abdul-Melik el-Leysî, Kasım b. Yezid b. Abdullah b. Kusayt-Babası Yezid-Ata-Abdullah b. Abbas isnadıyla İbni Abbas'ın kardeşi Fazl b. Abbas'tan Peygamber Efendi­miz (s.a.v.)'in: Benden sonra hak nerede olursa olsun, Ömer'le beraberdir." buyurduğunu rivayet eder.[886]

İbnu Ömer, Rasulullah'tan şöyle derken duydum der: 

"Uyuyorken bana bir kadeh süt getirildiğini, onu sanki tırnağımdan çıkacak kadar kana kana içtim. Sonra fazlasını Ömer'e verdim, deyince "bu rüyayı ne ile yorumladın?" diye sorulunca "ilimle" buyurdu.[887]

Ebu Said el-Hudri Peygamberimizin şöyle buyurduğunu anlatır:

"Uykuda olduğum sırada rüyamda üzerlerinde gömlek bulunan bir kısım insan­ların bana gösterildiğini, gömleklerin kimisi göğüs hizasına kimi de daha aşağı inmiş olduğunu gördüm. Ömer de bana uğradı, üzerinde ucu yerde sürünen bir gömlek vardı." buyurdu. Ashab, bunu ne ile yo-rumladın Ya Rasulallah! dediler. O da: "Din ile" buyurdu.[888]

Enes, Rasulullah (s.a.v.)'in "jm-metimin en merhametlisi Ebu Bekr, Allah'ın dini söz konusu olunca onların en çetini Ömer'dir!" buyurduğunu anlatır.[889]

Yine Enes (r.a.) Peygamberimizden şöyle dediğini bildirir:

"Cennete girdim, orada altından yapılmış bir saray gördüm. "Burası kimin malı?" diye sordum. "Kureyşten bir gen­cin!" denildiğinde ben, o gencin kendim olduğunu sanmıştım. Bir de Ömer b. Hattab imiş.

Buhari de bu haberin aynısı Cabir rivayeti olarak geçer.[890] Ebu Hüreyre (r.a.) Nebi (s.a.v.) Efendimizin  "Uykum esnasında kendimi cennette gördüm. Orada bir sarayın kenarında abdest alan bir kadın vardı. "Bu saray kimin?" dedi­ğimde "Ömer'indir!" dediler. Ömer'in kıskançlığını hatırladım ve he­men geri dönüp gittim." buyurduğunu bildirir. Bunun üzerine Hz. Ömer ağladı ve: "Anam babam sana feda olsun, seni de mi kıskanaca­ğım Ya Rasulellah!" dedi.[891]

Şa'bi ve diğerleri Hz. Ali (r.a.)'tan naklediyor: Ben Peygamber (s.a.v.) ile birlikte iken, Ebu Bekr'le Ömer geriden gölündüler. Pey-«amber (s.a.v.): "Şu ikisi var ya Nebiler ve Rasuller hariç cennet halkın­dan hem öncekiler, hem de sonrakilerin seçkinlerinin efendileridir. Ama, ya Ali, bu sözümü onlara söyleme!" buyurdu.[892]

Bu hadisi Şa'bi -Hz. Ali'den değil- El-Haris el-A'ver'den rivayet eder.

Yine bu hadisin Hz. Ali'den kaynaklanan bir çok hasen dereceli ri­vayet yolları vardır. Bunlardan birisi de, Asım'ın Zirr b. Hubeyş yolu ile Ali (r.a.)'tan, bir diğeri de, Ebu İshak'ın Âsim b. Damra yoluyla Hz. Ali'den yapılan rivayettir.[893]

Hafız İbni Asakir: "Bu hadisin Hz. Ali'den rivayeti sağlamdır." der.

Derim ki: Bu hadisin bir benzeri de Ebu Hüreyre, Abdullah b. Ömer, Enes b. Malik ve Cabir hadisi olarak da vardır.

Mücalid, Ebu'l-Vedak'îan, bir grup ravi de Atiyye'den, bu her ikisi de Ebu Said el-Hudri aracılığıyla Nebi (s.a.v.)'in şu hadisini nakleder:

"Cennette yüksek derece sahipleri, kendinden üstte olanları sizin gök yüzü ufkundaki parlayan yıldızı gördüğünüz gibi göreceklerdir. Ebu Bekr'le Ömer de kesin bunlardandır, daha fazla nimet de verilmiştir.[894]

İsmail b. Ümeyye, Nafı yoluyla İbnu Ömer'den naklediyor:

-Peygamberimiz sağ yanında Ebu Bekr sol yanında da Ömer olduğu halde Mescid'e girdi ve: "Kıyamet günü böyle dirileceğiz." buyurdu. Bu haber Said b. Mesleme el-Emevi, İsmail'den tek başına rivayet etmiştir. Said, İsmail'den rivayet ettiği yerlerde zayıftır.[895]

Hz. Ali Kûfe'de kendi halifelik yıllarında kalabalık bir cemaatin hu­zurda caminin minberine çıkmış ve: "Peygamberinden sonra bu üm­metin en hayırlısı Ebu Bekr'dir. Ebu Bekr'den sonra hayırlısı Ömer'dir. Dileseydim üçüncünün adını da söylerdim." demiştir.[896]

Bu söz Hz. Ali'den mütevatir olacak kadar çok kişi tarafından riva­yet edilmiştir. Allah bunun aksini söyleyen Rafızilerin yüzünü çirkin etsin.[897]

Süfyan-ı Sevri, Ebu Haşim el-Kasım b. Kesir aracılığıyla Kays el-Harifı'den şöyle nakleder: "Ben Hz. Ali'yi: "Rasulullah yarışı kazandı. Ebu Bekr birincinin ardından geldi. Ömer de üçüncülüğü paylaştı. Sonra bir fitneye düştük ki Allah'ın dilediği şeyle oldu." derken duy­dum." Şerik de bu haberin aynısını El-Esved b. Kays aracılığıyla Amr b. Süfyan'dan o da Hz. Ali'den rivayet eder.[898]

Süfyan b. Uyeyne, Zaide -Abdulmelik b. Umeyr- Rıb'î isnadı ile Huzeyfe (r.a.)'tan, Peygamberimiz (s.a.v.)'in şu hadisini nakleder:

"Benden sonra Ebu Bekr ve Ömer'e uyun. [899]

Yine bu haberi Süfyan b. Hüseyn el-Vasifî, Abdulmelik'ten rivayet eder ve bazen de isnadda tedlis yaparak aradan Zaide'yi çıkartarak ri­vayet ederdi.

Bu haberi yine Süfyan-ı Sevri de Abdulmelik -Rıb'î'nin kölesi Hilal aracılığıyla Rıb'î'den nakleder.[900]

Hz. Aişe anlatıyor: Hz. Ebu Bekr (r.a.): "Yer yüzünde bana Ömer'­den daha sevgili gelen biri yok." dedi.[901]

Yine Hz. Aişe anlatıyor: Vefat ettiği hastalığı esnasında Ebu Bekrin yanına bir grup insan girdi ve: Sen Rabbinin katına doğru yola çık­mışken, başımıza Ömer'i tayin etmeyi içine nasıl sığdırdın, Rabbine bu konuda yarın ne diyeceksin?" dediler. O da "Ben onların başına en hayırlılarını tayin ettim." diyeceğim, dedi.[902]

Zühri'nin dediğine göre: Hz. Ömer'i "Emiru'l-Mü'minin" diye ilk selamlayan Muğira b. Şu'be olmuştur.[903]

Kasım b. Muhammed anlatıyor: Ömer dedi ki: "Benden sonra bu idareye gelecek olan kimse, kendisinden bunu almaya yakın akrabanın da uzak insanların da arzulayacaklarmı iyi bilsin. Ben kendimi insan­lara karşı imkanım dahilinde uğraşacağım. Bu yükü taşımaya benden daha fazla takati olan birinin var olduğunu bilsem kesinlikle varıp boynumun vurulmasını bu işe yüklenmeye tercih ederim.[904]

İbn Abbas'tan nakledilir: Hz. Ömer halife tayin edilince kendisine "birisi neredeyse bu İşi senden daha iyi yapacağını iddia edecek." dendi. "Bu ne demek" deyince, "Senin sert olduğun söyleniyor." dendi. O da "Onlara karşı kalbimi merhametle dolduran, onların kal­bini de korku ile dolduran Allah'a hamd olsun!" dedi.[905]

el-Ahmet b. Kays der ki: Ömer (r.a.)'ı: "Bu Allah'ın (hazinenin) malından Ömer'e kullanması helal olan, bir yaz için bir de kış için ol­mak üzere iki elbise, ömre ve haccımı yapmak için bir binek, Kureyş'in zengininden olmayan, orta halli bir adammki gibi aileme yetecek yiyecek. Sonra ben de bu müslümanlardan biriyim" derken

duydum. [906]

 Urve der ki: Hz. Ömer, hilafeti boyunca insanlara bizzat kendisi hac ettirmiştir.

Abdullah b. Ömer anlatıyor: Ben Peygamberimizden sonra, onun vefatından beri Ömer b. Hattab'dan daha gayretli, daha cömert olan bi­rini görmedim.[907]

Zühri der ki: Allah Şam diyarının tamamını, Ceziratu'l-Arap'ın, Mı­sır'ın ve Irak'ın hepsini Ömer'e fethetmeyi nasib etti. Ölümünden bir yıl önce divanları kurdurdu, halka, devletin elindeki ganimet gelirle­rini taksim etti.[908]

Asım b. Ebi'n-Necûd, Ensardan biri aracılığıyla Huzeyme b. Sabit'ten şöyle nakleder: Hz. Ömer (r.a.) birini bir yere vali olarak ata­dığında, ona yazıp; "beygire binmeyeceğine, has un (vs. en iyi şeyler) yemeyeceğine, incecik elbise giymeyeceğine, idare kapısını ihtiyaç sahiplerinin yüzüne kapamayacağını, böyle bir şey yaparsa kendisinin cezalandırılmayı kabul edeceğine" dair şart koyardı. (Buna muhacir ve ensarı da şahit tutardı.)[909]

Tarık b. Şihab der ki: Adamın biri, Ömer'e (r.a.) yalan bir şey söy­leyip de içinde bazı yalanlar eklese, Hz. Ömer hemen "şunu tut" derdi. Sonra ona yine bir şey anlattı mı bu yalanı tespit eder ve "şunu tut ba­kayım" der. Adama da: "Senin bana tutmayı emrettiklerinin dışında sana anlattıklarımın hepsi doğru idi." derdi.6

Mbnu Asakir, T. Dımışk 44/282

Abdullah b. Mesud der ki: "Salihler anıldığında Ömer'e gel. Zira Ömer bizim içimizde Allah'ın kitabım en iyi bilen, Allah'ın dinini en iyi kavrayan idi.[910]

Abdullah b. Mes'ud der ki: Ömer'in ilmini terazinin bir kefesine, yeryüzündeki insanların bilgisini de öteki kefeye koysaydınız Ömer'in ilmi onlarınkinden fazla gelirdi.[911]

Şemir, Huzeyfe (r.a.)'tan rivayet ediyor: İnsanların ilmi Ömer'le be­raber bir delikte (yuvada) gizlenmektedir.[912]

Abdullah b. Ömer (r.a.) der ki: Hz. Ömer, Bakara suresini on iki yılda öğrenebildi. Öğrenince de bir deve kurban etti.[913]

El-Avvâm b. Havşeb, Muaviye'den şunları nakleder:

-Ebu Bekr'e gelince ne o dünyayı istedi ne de dünya onu, Ömer ise, dünya onu istedi ama o dünyayı istemedi. Osma ise hem dünyadan hem de dünya ondan bir şey elde etti. Bize gelince biz o dünyalığın içinde -eşek gibi- hem yüz üstü hem sırtüstü anladık (sürtünüp kaşın­tımızı giderdik).[914] (Sonumuzun nereye varacağını Allah bilir.)[915]

İkrime b. Halid ve diğerleri anlatıyor:

-Hafsa, Abdullah b. Ömer ve diğerleri Hz. Ömer'le konuşup "Sen daha iyi yemek yesen -güçlensen- bu senin hakkı savunman için gere­ken kuvveti elde etmen için gerekir!" dediler. Ömer (r.a.) da: "Hepiniz bu görüşte misiniz?" dedi. Onlar "Evet" deyince o "Evet nasihatinizi anladım ama ben iki arkadaşımı (Yani Nebi (s.a.v.), Ebu Bekri) bir caddede bıraktım ki, şimdi onların caddesini terk edecek olsam o cad­deye evde erişemem ki." dedi. İkrime der ki: O zaman insanlara kıtlık isabet etti. Ömer de o sene kıtlık geçene kadar ne tereyağı ne de yağlı bir Şey yedi. (Tarihi Dimeşk 44/287-288 Parantez arası metinde yoktur. İbni Asakirden alıntıdır.)

İbnu Ebi Müleyke anlatıyor:  Hz.  Ömer yemek yerken Utbe b.

Farkad Irak'tan gelmiş ve onun kuru ekmek ve zeytinyağı yediğini görmüştü. Hz. Ömer buyur edince, yemek için oturdu ama bu sert ek­meği yutamayacağım anladı. Sonra Utbe b. Ferkad, Hz. Ömer'le bu yemek konusunu görüştü ve beyaz undan yapılan Huvarî denen ye­mekten yesen! deyince Ömer (r.a.) "Yazıklar olsun, o müslümanların hepsine yeter mi?" dedi. "Hayır" deyince "Ya Utbe, sen benim dünya hayatımda tayyibatımın hepsini yiyip keyiflenmemi mi istiyorsun." dedi.[916]

Mübarek anlatıyor: Hasan-ı Basri der ki: Hz. Ömer, et yemekte olan oğlu Asım'ın yanına girdi ve "Bu ne?" dedi. O "Et canımız çekti de" dedi. Hz. Ömer "Peki sen her defa canıym çektiğini yer misin. Kişiye israf olarak canının çektiği her şeyi yemesi yeter!" dedi.2

Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem, babası aracılığıyla dedesi Eslem'den şöyle naklediyor. Hz. Ömer dedi ki:

-"Kalbime taze balık yeme arzusu düştü." Kölesi Yerfe'e "Hemen bineğini alıp yola çık!" dedi. Yerfe' bineğiyle iki gece yol giderek (de­niz kıyısındaki) El-Câr kasabasına geldi. (On beş Sa1 alan) bir zenbile balık doldurup iki gece de bunlarla geri geldi. Yerfe' balıkları yıkayıp temizledi ve Ömer (r.a.)'a geldi. Hz. Ömer ona: "Geleyim de bir baka­yım!" deyip oraya varıp bakınca köleye: "Sen şu balığın kulak altın­daki damarı temizlemeyi unuttun. Ömer'in iştahı için bir hayvana ezi­yet ettin demek. Hayır vallahi Ömer senin bu yükünden hiç bir şey tatmayacaktır." dedi.ı

Katade anlatır: Hz. Ömer halife olduğu halde yünden dokuma, bir tarafı deri ile yamanmış bir cübbe giyer ve omuzunda insanları terbi­yede kullandığı kamçısı ile sokaklarda dolaşır, eğer atılmış eski iplik ve çekirdeklere rastlarsa onları alır ve faydalanmaları için insanların menzillerine atardı.[917]

Enes b. Malik (r.a.): "Ben Ömer'in gömleğinin iki omuz başı ara­sında dört yamalık gördüm." der.[918]

Ebu Osman en-Nehdî de "Ben Ömer'in izarmda deriyle kapanmış bir yama gördüm." diye söyler.

Abdullah b. Amir b. Rabîa anlatıyor: Ben Ömer'le hac ettim ne ça­dır ne çatma kuruldu. Bir ağacın üzerine bir kumaş veya deri sofra ge­rilip altında gölgelenirdi.[919]

Abdullah b. Müslim b. Hürmüz, Ebu'l-Gâdiye eş-Şâmî'den nakledi­yor: Hz. Ömer (Şam seferinde) Cabiye denen köye kızıl bir devenin üstünde, başında sarık ya da takkesi olmadığından kafasının dazlaklığı güneş ışınıyla parıl parıl parlayarak gelmişti. Devenin ayak koyacak özengisi olmadığından ayaklarını palanın ik tarafının üstüne kornustu-. Onun şiltesi Enbican yünlü dokuma bir şey olup konakladığında bu Ömer'in yatağı olurdu. Heybesi lifle dolmuş olup binili iken heybe.

indiğinde yastık olarak kullanırdı. Üzerinde pamuklu bir gömlek olup eskimiş ve cepleri parçalanmıştı. "Bana köyün reisini çağırın" dedi. Onu çağırdılar. Ömer gömleğimi yıkayın, bana da iğreti (geçici) bir gömlek verip ve yırtıkları dikin!" dedi.

Ona keten dokuma bir gömlek getirdiler. "Bu ne?" dedi. "Keten" denildi. "Keten ne?" diye sordu. Ona anlattılar. O da gömleğini çı­kardı. Onlar onu yıkayıp yamadılar. O da gömleği giydi. Köyün muh­tarı: "Sen arapların kralısın. Burası da deve kullanmaya elverişli ol­mayan bir ülke" dedi. Bunun üzerine ona bir beygir getirildi. Üzerine sadece kadife şilte konmuş olup ne semer ne palan vardı. Hz. Ömer üzerinde biraz gidip "Durdurun durdun! İnsanların şeytana bindiğini sanmıyordum, bu ne? Bana devemi getirin." dedi ve ona bindi.[920]

Muttalib b. Ziyad, Abdullah b. İsa'dan nakleder:

-Hz. Ömer'in yüzünde ağlamaktan oluşmuş iki çizgi vardı.[921]

Hasen-i Basri'den nakledilir: Hz. Ömer geceleyin okumayı adet et­tiği ayetleri okuyarak yürür, bazen bu yüzden düşer de hastanın tedavi edildiği gibi günlerce tedavi görürdü.[922]

Enes (r.a.) anlatıyor:

-Hz. Ömer'le çıkmıştım. Bir bahçeye girdi. İkimizin arasında duvar vardı. Onu orada kendi kendine "Hattab oğlu, mü'minlerin erilin Ömer ha! Ya Hattab oğulları, senden sakınacak, ya da sana azab ede­cektir." derken duydum.[923]

Abdullah b. Âmir b. Rabîa der ki: Hz. Ömer'i gördüm yerden bir saman parçası aldı ve: "Keşke ben bu saman çöpü olaydım hiç bir şey olmayaydım, keşke anam beni doğurmasaydı" diyordu.[924]

Abdullah b. Ömer b. Hafs der ki: Ömer b. el-Hattab bir kere omuzuna bir kırba yüklenmiş gidiyordu. Kendisine bu durum soru­lunca "Nefsim kendimin de hoşuna gitmeye başladı. Onu biraz alçalt-mak arzu ettim." dedi.[925]

Salt b. Bihrâm, Cümey'a b. Umeyr et-Teymî'nin İbni Ömer'den şöyle dediğini anlatır: Ben Celûla vakasında bulundum. Ganimetten elime geçenleri kırk bine sattım. Sonra Ömer'in yanına geldiğimde bana:

-Ne diyorsun, ben cehenneme arz olunmuş olsam, sana da: "babanı fidye ver de kurtar" deseler fidyemi verir misin?" dedi. Ben de "Val­lahi sana eziyet verecek her şey için fidyeni vermeye hazırım!" dedim. O da: "Sanki ben de, insanlar birbiriyle alış veriş yaparken "Bu Ömer­'in oğlu Abdullah, Rasulullah'ın arkadaşı, mü'minlerin emirinin oğlu, onun katında ona insanların en sevgilisi, dediklerine şahit oluyorum. Tabi sen de böylesin. Sana ucuz vermeleri her halde sana pahalı sat­malarından daha çok hoşuna gider. Ben -imam olarak- bir bölüştürü-cüyüm, mes'ulüm. Ve sana Kureyş'ten bir tüccarın kazancından daha fazla vereceğim. Bir dirhemine bir dirhem kâr veriyorum." dedi. Sonra bir tüccarı çağırıp ondan o malı dört yüz bin dirheme aldı ve bana da seksen bin dinar verdi. Kalanları da bölüştürmesi için Sa'd b. Ebi Vakkas'ayolladı.[926]

Hasen-i Basri anlatıyor: Hz. Ömer (r.a.), çok zayıflamış bir kız ço­cuğu gördü ve "Bu kim?" diye sordu. Abdullah b. Ömer de "Bu kızla­rından birisi!" deyince "Hangi kızım bu?" dedi. O da: "Benim kızım, yani torunun!" dedi. Hz. Ömer de "Gördüğüme göre ona ne olmuş da böyle cılız kalmış?" deyince oğlu: "Senin işin! Ona geçinecek nafaka vermiyorsun." deyince Hz. Ömer de: "Vallahi ben senin çocuklarının geçimiyle yükümlü değilim be adam, onlar için çalış sana!" dedi.[927]

Muhammed b. Sirîn anlatıyor: Bir akrabası Ömer'e gelip devlet ha­zinesinden kendisine bir şey vermesi teklifinde bulundu. Hz. Ömer onu şiddetle azarlayıp "Sen benim Allah huzuruna hain bir kral olarak çıkmamı mı istiyorsun!" dedi. Sonra da kendi öz malından ona on bin dirhem verdi.[928]

Huzeyfe der ki: Vallahi Allah yolunda kendisini ayıplayanların kı­namalarına aldırmayan Ömer dışında kimse tammadım.[929]

Huzeyfe anlatıyor: Bir gün Ömer'in huzurunda oturuyorduk. "Pey­gamber (s.a.v.)'in fitne hakkındaki sözünü hanginiz ezberlemişti?" dedi. "Ben" dedim. Bana "Sen zaten pek cüretlisin!" dedi. Ben de: "Kişinin ailesi, malı ve evladı yüzünden olan fitneye namaz, oruç, sa­daka, emri bi'1-ma'ruf ve'n-nehyu ani'l-münker keffaret olur." hadisini) anlattım. "Sana bunları sormuyorum, lakin ben, deniz dalgası gibi dal­galanarak gelen fitneyi soruyorum!" dedi. Ben de: "Ama o dediğin fit­nenin sana bir zararı yok. Zira onunla senin aranda kapalı bir kapı var!" dedim. Hz. Ömer: "Peki bu kapalı kapı kırılacak mı yoksa açıla­cak mı?" dedi. Ben "Normal açılmayacağı gibi üstelik kırılarak açıla­cak!" dedim. Hz. Ömer bunun üzerine "Öyle olunca da bir daha hiç kapanmayacak!" dedi.

Ravi der ki: Biz Huzeyfe'ye "Ömer kapının kim olduğunu biliyor muydu?" diye sordu da: "Evet! Yarının önünde gece olduğunu bildiği

gibi kesin biliyordu. Zira ben ona asla mugalata olmayan bir hadis anlattım!" dedi. Mesruk Huzeyfe'ye "Kapı kim idi?" diye sordu. O da "Kapı Ömer'di!" dedi. Bu hadisi İmam Buhari tahric ediyor.[930]

İbrahim b. Abdurrahman b. Avf anlatıyor:

-Kisra'nın hazineleri Hz. Ömer'e getirildiğinde Abdullah b. Erkanı "Ya Emira'l-Mü'minin! Onu paylaştırana kadar hazineye koysak ol­maz mı?" dedi. Hz. Ömer: "Hayır vallahi onun işini bitirmeden onu dam altına koymayacağım." deyip mescidin ortasına yığdırdı. Bu yüz­den onları da korumak için geceyi orada geçirdi. Sabah olup da üze­rindeki örtü açılınca Ömer altın ve gümüşlerin parıl parıl ışıklarını gö­rünce ağladı. Abdurrahman b. Avf ona: "Neye ağlıyorsun ey mü'minlerin emiri? Vallahi bu gün kesinlikle şükür ve sevinç günü­dür!" dedi. Hz. Ömer de ona: Yazık sana! Bu altın ve gümüş var ya, işte hangi millete verilse aralarına düşmanlık ve buğz girmesine sebep olan bir merettir!" dedi.[931]

Hz. Ömer'in kölesi Eşlem anlatıyor: Ömer (r.a.) kölelerinden Hüney adlı birini bekçi yaptı, ve ona "Bana bak ey kişi, müslümanlara kanat­larını indir (dövüş horuzu gibi kanat kaldırma) yani iyi muamele et, mazlumun bedduasından sakın. Zira o kabul edilen dualardandır. Me­raya bir kaz devesi olan ile bir bölükçük koyunu olan kimseleri kat. İbnu Avf ile îbnu Affan'ın develerinden sakın. Zira mera yetmeyince bunların hayvanları ölse geçim için bunlar ziraatçılık ve hurmacılık yapar- muhtaç olmazlar. Ama bu malı az olan insanların hayvanları ölürse -başka malları olmadığı için- doğruca bana gelecekler ve "Ya emira'l-mü'minin, muhtaç kaldık!" diyecekler. Be babasız kalasıca, ben onları bu halde kıvranmaya bırakiverecekmiyim. Su ve ot olan meradan onlara yer göstermek, bana onlara altın ve gümüş vermekten daha kolaydır. Hem vallahi bu az mal sahihleri benim kendilerine zulmettiğimi sanıyor. Zira bu mera onların ülkesi olup cahiliye döne­minde orayı savunmak için savaştılar, İslâmi dönemde de o topraklar üzerinde yaşarken İslama girdiler. (Şimdi mera hakkının hep kendile­rine ait olduğunu sanıyorlar). Nefsim elinde olan Allah'a yemin ede­rim ki, Allah yolunda cihada gitmek isteyip de bineği olmayanları bindirmek üzere beslediğim şu hayvanlar olmasaydı, onların toprakla­rından bir karış yeri bile mera olarak tahsis etmezdim." dedi. Bu ha­beri Buhari Sahih'inde rivayet etmiştir.[932]





[845] Geniş bilgi için bkz: İbnu Ebi Şeybe, Musannef 12/21-39 h.no 12017-12071. 13/fiö 15708-15800; Buhari, T. Sağir 1/44-46, 57; Fesevi, Ma'rife (fihriste bak); el-Cerh ve't-Ta'dil 6/terceme 558; Sem'ani, El-Ensab 5/144, 9/221, 10/267; Müsned 1/14-57; Neseb-i Kureyş 347; İbni Hazm, Cemhere s. 150; İstiab 2/458" Tehzibu'l-Keına! 30/316 no 4225; İbni Sa'd 3/265; Sıfatu's-Safve 1/268; İbnu'l-Cevzi Hz Ömer; Ha­kim, Müstedrek 3/66 ve devamı (Marifetu's-Sahabe; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/286-440; Buhari, Eshabu'n-Nebiyy 62/6 babu Menakib-i Ömer; Nesai, S. Kübra, Menakibu Eshabi'n-Nebi 5/37 bab 2; El-Bed'u ve't-Tarih 5/88; İbnu'l-Asakir. Ta­rihi Dımışk cild 44; Taberi, Tarih 2/559-587; Taberani, Kebir 1/65; Buhari, Tarihi Kebir 3/2/138; İ. Cevzi, Muntazam 5/3, 8, 114, 157, 161

[846] Burada soyu. Efendimizle birleşir.

[847] Halife b. Hayyat, Tarih s. 55

[848] Taberani  1/65; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/286; Taberİ 2/562; Nesebi Kureyş (Ziibeyrî) s. 347; İbnu Hibban, Meşahiru LJlemai'l-Emsar s. 5; Cemheretu Ensabİ'l-Arab 150; İbnu Sa'd, Tabakat 3/265; Tabakatu Halife 22; Hakim, Müstedrek 3/80, Eİ-Esâmî ve'l-Künâ 3/207; İbnu Asakir, T. Dımışk 44/9; İstiab 2/458; El-Bed'u ve't-Tarih 5/89; Mir'atu'l-Cemân 81; İbnu'l-Cevzi, SıfatuVSavfe 1/268; Üsdü'I-Gabe 4/52; Halife b. Hayyat, Tarih s. 55; İbnu Abdilberr İstiabında Hz Ömer'in an­nesinin babasının adının Hişam değil Haşim olduğunu, Hişam'la Haşim'in kardeş olduklarını dolayısıyla Hanteme'nin Ebu Cehil'in bacısı değil amcası kızı olduğunu izah eder.

[849] Buradaki parantez arası Tehzibu'l-Kemal ve İbnu Ebi Hatem'in el-Cerh vc't-Ta'diPinden ilavedir. Cerh ve't- Tadil 6/105; Tarihi Dımışk 44/12; Tehzibu'l-Kemal 21/320; Hafız Mizzi Hz Ömer'den nakleden yüz otuz isim verir.

[850] İbnu Sa'd, Tabakat 3/324; Taberi 2/562; İbni Asakir 44/17

[851] İbn-i Sa'd 3/325. Hakim 3186, îbn-i Asakİr44/17, Abdullah b. Amr'a ait bir görüş­tür. Bkz. Belazuri Ensabul Eeşraf 10/444, İbn-i Sa'd ve Belazuri, Vakidi'nin şu nak­lini verirler; Bize ulaşan bilgilerde "Hz. Ömer'in esmer olduğu hiçbir rivayetle yoktur. Sadece ona esmer diyen kişi, herhalde onu kıtlık yılında görmüştür. Zira o zaman Hz. Ömer o senelerde sadece zeytin yağı yiyebilmiş, çok üzüntülü ve hep aç olurdu." Dediğini nakleder.

[852] Beyaz kelimesi metinde yok ama biz Tarihi Dımışk'tan verdik.

[853] İbnu Asakir 44/17; İstiab 2/460; Dr. Tedmuri bu haberi İbni Sa'd'a dayandırır. Oradaki rivayet Abdullah b. Zübeyr'den olup, orada Hz Ömer'in sadece bıyığını büktüğü yer alır.

[854] Bu şekilde haberde kopukluk var. Zira Simak ashabdan 80 kad.ır kimiye yetişmiştir. Ancak kaynaklar onun bu haberi Hilal b. Abdullah diye birinden nakleder. Bu iki ri­vayet olup her ikisi de Simak'tan Hilaf yoluyla gelir. İbnu A sakır bu İkisini birleş­tirmiştir. Bkz. İbnu Sa'd 3/326; Taberani, Kebir 1/67; Belazııı-;, E.,sab İO/405; Ta­rihi Dımışk 44/18, 22; İstiab 2/462

[855] Belazuri 10/395, 449; Tabakat-ı İ. Sa'd 3/327; Taberi 2/562

[856] İbni Sa'd 3/325, 326; Tarihi Dımışk 44/22; Belazuri 10/405

[857] Bu rivayeti bu isnadla İbnu Asakir İbni Sa'd'dan nakleder. T. Dımışk 44/22

[858] Müsned 2/409; Belazuri, Ensab 10/288; Abdurrezzak, Musannef 5/320; İbni Sa'd 3/267, 269, 270; İbni Mace no 105; Tirmizi 3681, 36S3; Hakim 3/502, 83; Beyh. Delail 2/216; Beyh. S. Kübra 6/370; Taberani, Kebir 2/97, 10/197; İbni Hİbban9/17; T. Dımışk 44/24-29; İbnu Sa'd'daki 3/293, Taberani'deki 1/66 Es'lem'm rivayetidir. İbni Sa'd buna yakın bir ifadeyi İbni Mesud'dan nakleder 3/270, Belazun 10/290

[859] İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/44

[860] İbni Ebi Şeybe 12/29 h. No 12045; İbnu Asakir bunu Mukatil b. Süleyman'dan "Ebu Bekir, Ömer ve Ali" diye verir. T. Dımışk 44/45

[861] Buhari, Sahih, Fazailu Ashabi'n-Nebi 3684, Menakib 3863; İbni Sa'd 3/270; Ha­kim 3/84; Belazuri, Ensab 10/291; İbnu Asakir 44/47, 48; İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/23, 27

[862] Müsned 4/227 K. No 18158; İbni Asakir tam metin (Parantez arası buradan ilave) T. Dımışk 44/59, 60

[863] İbnu Asakir, T. Dımışk 44/62, 63. Yine Ata+ İbni Abbas isnadı da var. Tirmizi, Menakib h. No 3761; Hatib, Tarihi Bağdad 3/298; Hakim 2/264; Hakim hadise sahih derken, Zehebi de ona katılır. Tirmizi ise buna "Hasenun Garibun" der. Ve bunu ravi Ebu'l-Cahhafa bağlar. Zehebi sanırım bunun için diğer rivayetle desteklendiğini söyler. İbnu Asakir ise bu Ebu Said hadisine diğer tankları belirttiği gibi, İbni Abbas rivayetinin farklılıklarını da açıklayıp aynı haberi Abdullah b. Mesut, Enes b. Malik, Ebu Zerr hadisleri ile de takviye eder. Ayrıca Buhari T. Kebir 2/159

[864] Zehebi Tirmizi'nin "Garibun" da dediğini belirtmez.

[865] Bir Önceki 2 nolu dipnotta belirttim.

[866] Ebu Ya'la'nın Müsned'i Ne yazık ki tam basılamadı. Matbu nüshada Ebu Zerr Müsned'İ yok. Ancak aynı haberi İbni Asakir 44/65'te nakleder.

[867] Hakim 3/74; Hadisi İbni Asakir Tarihi Dımışk 44/65, 66'da naklettikten sonra Darekutni'nin "Bu Nadr b. Arabi'nin naklettiği Garib bir haberdir. O bunu Asım b. Ömer'den alır ki, bu zat Ubeydullah'ın kardeşi olup, bu hadisi ondan sadece Bişr b Ubeys nakleder'1 dediğini belirtir.

[868] Orijinal sayfa (arapça s. 65) Tirmizi 3664, 3665; Tarihi Cürcan 116; İbni Ebi Asım, Sünne 2/617; Hatib, Tarih 3/15, 7/119; 10/192; Tahavi, Müşkilu'1-Âsar 1963; Ebu Ya'la, Müsned l/h. No. 533, 624; İbni Mace 95, 100; Müsned 1/80; İbni-Hibban, Mevarid 2192; İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44

[869] Tirmizi, Menakib h. No. 3751; T. Dımışk 44/187; Tirmizj bu isnada: "Garib'tir, zira ravi Said b. Mesleme alimlere göre Kavi değil ama bu hadis birkaç ayrı tanktan İbnu Ömer yolu ile nakledilir" der, İbni Mace 99; Hakim 3/68, 4/280; İbnu Ebi Asım 2/616; Hatib, Tarih 4/365, 12/137; T. Bağdad 44

[870] Tirmizi, Menakib h. No 3742, 3743; İbni Mace 97; Müsned 5/382, 385, 399, 401, 402; Hakim 3/75; Beyhaki, s. Kübra 5/12, 8/153; Ebu Nuaym, Hilye 9/109; İbni Hibban, Mevarid 2193; Tahavi, Müşkil 1224; Hatib, Tarih 4/337, 7/403, 12/20; Buhari, Tarihi Kebir 8/209, 9/50; İ. E. Asım, Sürme 2/117, 545; Humeydi, Müsned 949; Taberani, Kebir 9/68; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/295

[871] Tirmizi, Menakib 3753; İbnu Asakir, T, Dımışk 44/67; Tirmizi "Abdullah b. Hantab'm Peygamberimize yetişmediğini dolayısı ile haberin Mürsel olduğunu, ama bu konuda Abdullah b. Amr'dan da rivayet olduğunu belirtir.

[872] İbnu Asakir 44/68; Rivayeti Zehebİ atladığı için ben kaynaktan naklettim. Abdul­lah b. Amr hadisinde Efendimiz: "Meryem oğlu İsa'nın havarilerini yolladığı gib ben de diğer milletlere davetçi yollamak istiyorum." Deyince, bu hadisi irad ettiği geçer. Yine İbnu Asakir aynı haberi benzer ifadelerle Huzeyfe b. El-Yeman'dan da nakleder.

[873] Tarihi Dımışk 44/69; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/292; İbni Abbas rivayeti Tarihi Dımışk 44. İbnu Adiy, El-Kamiil fi'd-Du'afâ 6/287; İbnu'l-Cevazi, Menakibi Ömer s. 28; Enes hadisi T. Dımışk 44/70, 71; İbnu Asakir 10/72'de   bunu   hem Akil b. Abdulmuttalib, hem de Hz Ali'den de nakleder.

[874] Buhari, Fezail 4/199 h. No 3683, Edeb 7/93 no 6085, Bed'u'1-Halk 4/96 no 3294; Müslim, Fazailu's-Sahabe h. no 2396; İmam Ahmed, Müsned 1/171, 182, 187; Ta­rihi Dımışk 44/78, 79, 80; İ. Ebi Asım 2/585; İbni Ebi Şeybe 12/30

[875] T. Dımışk 44/82

[876] Tirmizi Menakib h. No 3773; İmam Ahmed, Müsned 5/353; İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/83, 84

[877] İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/89; İbnu'l-Cevzi, Menakibi Ömer s. 49

[878] Tarihi Dımışk 44/89; Fesevi, El-Ma'rife ve't-Tarih 1/462; İbni Ebi Şeybe 12/27 h. No 12038

[879] İbni Asakir 44/92; Müsned 6/55; Tahavi, Müşkil 1648; Müslim, Fazailu's-Sahabe no 2398; Tirmizİ, Menakib no 3776; Hakim, Müstedrek 3/86; Buhari buna benzer bir haberi Fazailu Ashabi'n-Nebi'de 3689 no ile İbni Ebi Şeybe Musaıınef inde 12/22, 12021 no ile Ebu Hüreyre'den nakleder. Tahavi, Müşkil 1650; îbnu Asakir 44/94; Nesai, S. Kübra no 8120

[880] Tirmizi, Menakib 3765; Hakim 3/87; İbni Mace 108; İbni Ebi Şeybe, Musaıınef 12/21 no 12017; T. Dımışk 44/98; Ebu Davud 2992; Müsned 5/165, 177; İbni Sa'd 2/335; İbnu Ebi Asım, Sünne 2/581; müsned 2/401; Tarihi Dımışk 44/100-103; Belazuri 10/296,298

[881] İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/23-25 no 1235 no 12023; Ebu Nuaym, Hilye i/42; Abdurrezzak, Musannef 11/222; Tarihi Dımışk 44/108, 109, 110; Beyh. S. Kübra 7/88

[882] Müslim, Fazailu's-Sahabe 2399; Müsned 1/60; İbnır Asakir 44/112, 113; İstiab 2/462

[883] Tirmizi 3769; Hakim 3/85; Taberani, Kebir 17/298,310; İbnu Asakir 44/114, 115; Fesevi, Tarih 1/462

[884] Hamza b. Es-Sehmi, Tarihi Cürcan s. 171; İbnu Asakir 44/117; İbnu Adiy el-Kamü 2/31; Taberani, Kebir 11/182

[885] Bu rivayetler için bkz. Tarihi Dımışk 44/116, 117, 118

[886] İbnu Asakir, T. Dımışk 44/127; El-Kamil 4/150; Ukayli 3/482

[887] Müsned-Ahmed 2/131, 147; Buhari 62/37 bab 6 h.no 3681; İlim h. No 82; Müslim, Fazail   16   no  2391;   Darimi,   Ru'ya   13;   Ibmı   Asakir  44/128;   Tirmizi   3770; Abdurrezzak Musannef 11/214; Nesai, S. Kübra no 8122

[888] Buhari,  Fazailu  Ashabi'n-Nebiy 3691,  İlim  23;  Müslim  2390; Abdurrezzak. Musannef 1 1/224; Müsned h. No 23232; İbnu'l-Asakir 44/131; Ebu Ya'la 2/1290; Nesai, Kübra 8121

[889] Müsned 3/184, 281; Tirmizi 3790, 3791; İbnu Sa'd, Tabakat 3/291; İbni Asakir, Tarihi Dımışk 44/136; İbni Mace  104; Beyhaki, S. Kübra 6/210; Abdurrezzak, Musannef 20387; Hakim 3/422; Taberani, Sağir 1/201; İbni Hibban (İhsan) 9/131, 136, 187; Ebu "Nuaym, Hilye 3/122; Tahavi, Müşkil 808; İbnu Abdi'1-berr, Temhid 8/109; İbnu Ebi Asım 2/582; Tarihi İsfehan 2/13; Said b. Mansur, Sünen s. 4

[890] Tirmizi, Menakib 3771; Müsned 3/179, 191, 263; Tahavi, Müşkilu'l-Asar no 1957; Ebu Nuaym, Hilye 6/334; Cabir hadisi olarak bkz Buhari 62/6 no 3679, 5226; İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/28 no 12042; Nesai, Kübra 8127

[891] Nesai, S. Kübra no 8129; Buhari 62/6 no 3680; İbni Mace 107; Müsned 2/339; MÜSÜm 2395; Abdurrezzak Musannef 11/224; İbni Ebi Şevbe 12/28 no 12043

[892] Tirmizi, Menakib 3747; İbnu Mace 100; Müsned 1/80, İbni Asakir, T. Dımışk 44/170, 371

[893] İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/168-174 arasında bu rivayetleri tek tek verir.

[894] İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/6 no 11974; İbnu Asakir 44/174-186 da bunu pek çok tarikiyla nakleder. Tirmizi, Menakib 3738; Müsned 3/27, 93/50, 72; İbni Mace 96; Ebu Nuaym,   Hiiye  7/250;   ibni   Ebi  Asım,  Sünne 2/616;  Tarihi  Cürcan 237; Humeydi, Müsned 755; Taberani, Kebir 6/160, 2/482

[895] İbnu Adiy, el-Kamil fi'd-Duafa 3/1215;  İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/187; Tirmizi 3639, 3669; İbni Mace 99; Hakim 3/68, 4/280; İ. Ebi Asım, Sünne 2/616; Hatib Tarihi Bağdad 4/365, 12/137

[896] İbni Ebi Şeybe 12/34 no 11999; İbni Mace 106; Müsnedi Ahmed 1/106 h. No 837, 838, 839, 840; Tarihi Dımışk 44/196, 197, 198, 199, 200, 201-217; Hatib 1/114

[897] İbni Asakir bunların bir kısmını nakleder: Hz Ali'den bu sözü, Şa'bi, Muhammed b. El-Hanefiyye, Ebu Cuhayfe, Zir b. Hubeys, Amr b. Ma'dikerib, Haris, Abduhayr, Ebu İshak ashabdan İbni Abbas Ebu Hüreyre, Amr b. Hurays ile Nezzal b. Sebra, Zeyd b. Vehb, Mes'ade el-Beceli, Ebu Hazini, Abdullah b. Seleme, Ebu Hilal el-Ateki, AH b. Şu'be, İsmail b. Ziyad, çeşitli yollarla nakleder.

[898] Müsned 1/112, 124, 125, 132, 147; İbni Asakir, T. Dımışk 44/217, 218, 219

[899] Tirmizi, Menakib 3742; İbnu Mace 97; Müsned 5/382, 399, 402; İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/11 h. No 11991; Beyh., S. Kübra 5/12, 8/153; Hakim 3/75; Ebu "Nuaym, Hilye 9/109; İbni Hibban, Mevarid 2193; Buhari, T. Kebir 8/209, 9/50; Ta­rihi Bağdad 4/337, 7/403, 12/20; Humeydi 949; Taberani, Kebir 9/68; t. E. Asım, Sünne 2/117, 545; İbni Sa'd 2/2/98; Belazuri, Ensab 10/295

[900] Farklılıklar için üst kaynaklara bilhassa İbnu Asakir T. Dımışk 44/227, 228, 229, 230, 231,232, 233'e bak.

[901] İbni Asakir, T. Dımışk 44/247

[902] İbni Sa'd, Tabakat 3/274, İ. Asakir, T. Dımışk 44/250; İbni Ebi Şeybe 12/36'da; Abdurrezzak, Tabakat 3/1/196; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 10/306

[903] Bııhari, Tarihi Sağir 1/54, Akıyl b. Halid yoluyla Zühri'den; İbnu Abdıı'1-Berr, El-İstiab 2/465; İbni Asakir, T. Dımışk 44/260

[904] İbni Sa'd 3/275; İbnu'l-Cevzi, Menakibi Ömer s. 58; T. Dımışk 44/267; Belazuri. Ensab 10/307

[905] İbni Asakir, Tarihi Dımışk 44/269; İ. Cevzi, Menakibu Ömer s. 134, 135

[906] İbnu Sa'd, Tabakat 3/275; İbnu Asakir 44/270, 276; İbnu Sa'd rivayeti iki ayrı rivayetin birleşmesi olduğu için daha uzundur. Belazuri Ensabu'l-Eşraf 10/307

[907] Buhari, Fazaifu'l-Ashab 62/6 h. No 3687; İbni Sa'd 3/292; Tarihi Dımışk 44/272.. 273; İ. Ebi Şeybe 12/29 no 12047

[908] İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/170

[909] Tarihi Dımışk 44/276

[910] İ.  E.  Şeybe,  Musannef 12/26  no   12038,  23  no   12024;  İbni  Sa'd  3/1/270; Abdurrezzak, Musannef 11/231

[911] İbni Ebi Şeybe, Musannef 12/32 h. No 12052; Lakin burada "yeryüzündeki ler" ye­rine "arap kabilelerindekiler" ibaresi yer alır. Hakim 3/86; Tarihi Dımışk 44/285; îbni Sa'd 2/336; Belazuri, Ensab 10/296

[912] Tarihi Dımışk 44/285; İbni Sa'd, Tabakat 2/336; Belazuri, Ensab 10/296; İ. E. Şeybe, Musannef 12/39 no 12071

[913] İbni Asakir, Tarihi Dımışk 44/286

[914] Anlamak, Köyüm Kurucabel'in çok has bir kelimesidir. Ancak ikinci harf olan "n" eski Osmanlicadakİ genizden sÖy!enen(n ile g arasınnda) harfle olacaktır. Gerek hayvan gerek keklik vs hayvanlar kaşıntılarını gidermek için sırt üstü bir sağa bir sola döner. İşte buna Toros köylerinde "anlamak" denir. Kuşların böyle devamlı kullandığı yere de "anlak" denir.

[915] İbni Asakir, T. Dımışk 44/291

[916] Tarihi Dımışk 44/295, 296

[917] İbni Sa'd, Tabakat 3/330; İbni Asakir, Tarihi Dımışk 44/303

[918] İbni Sa'd, Tabakat 3/328; Tarihi Dımışk 44/303, Usdu'l Gabe 4/62

[919] İbni Sa'd 3/279; Tarihi Dımışk 44/305; Belazuri, Ensab 10/316

[920] İbnu Asakir, Tarihi Dımışk 44/306; İbnu'l-Cevzî, Menakibi Ömer s. 150

[921] İbnu'l-Cevzi a.g.e. s. 168; Tarihi Dımışk 44/308

[922] İ. Asakir, Tarihi Dımışk 44/309; İ. Cevzi a.g.e. 168

[923] İ. Asakir, T. Dımışk 44/310; İbni Sa'd 3/292

[924] İbnu Mübarek, Züht s. 79 no 234; Tarihi Dımışk 44/313

[925] Tarhi Dımışk 44/318

[926] İ. Asakir, Tarihi Dımışk 44/322, 323

[927] İbnu Sa'd, Tabakat 3/277; İ. A. T. Dımışk 44/329; İ. Cevzi, Menakib s. 105 Haberin Cerir b. Hazini Hasen-i Basri isnadında "Ben yanımdaki devlet malından ona vermediysem, diğer insanların kızları için kazandığı gibi kazanmaktan aciz mi-sin?" dedi, şeklinde geçer.

[928] İbnu Sa'd 3/303; İ. A. T. Dımışk 44/331; Taberi, Tarih 2/566

[929] İ. Asakir, T. Dımışk 44/332

[930] Buhari, Mevakit 1/133 h. No 525, Zekat 2/119 no İ435, Savm 2/226 no 1895, Menakib 4/174 no 3586, Fiten 3/96 no 7096; Müslim, İman 231; Fiten 2359; Müsned 5/386, 401, 405; İ. A. T. Dımışk 44/333; İ. Ebi Şeybe, Musannef 15/13, 16; Tirmizi 2258; İbni Mace 3955; Müsned 5/386, 401, 405

[931] îbnu Asakir, T. Dımışk 44/339

[932] Buhari Cihad ve Siyer 56/180 h. No 3059; Malik, Muvatta Da'vetu'l-Mazlum 60/1; T. Dımışk 44/341; Belazuri 10/405 kısa olarak

Bu Hüney hakkında İbni Sa'd 5/1 l'de kısa ama faydalı bir bilgi verir. Hüneyin to­runu dedesinden "Rebze"deki koruluğa tayin edildiğini anlatır.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/357-383


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Ömer r.a.
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Temmuz 2021, 02:23:47
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri sahabe efendilerimizin yolunda eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Ömer r.a.
Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Temmuz 2021, 00:04:40
Aleyküm selam. Rabb'im bizleri sevdiklerinin yolundan gidenlerden eylesin inşaAllah