๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 14:35:50



Konu Başlığı: Hicri otuzyedinci yıl olayları sıffeyn savaşı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 14:35:50
Hicri Otuzyedinci Yıl Olayları Sıffeyn Savaşı:[701]  

 


Muhammed b. İshak, Muhammed b. Ömer (el-Vakidî)'den nakleder:
-Hz. Osman şehid edilince eşi Naile, Şam'da bulunan Muaviye'ye bir mektup yazarak; Hz. Osman'ın -mahsur kaldığı evde- yanına nasıl girilip öldürüldüğünü tasvir eden bu mektupla, kanıyla duran gömleğini de ona yolladı. Muaviye de bu mektubu Şam halkına okuyup bu gömleği Şam diyarındaki ordular arasında dolaşdırttı. Böylece onları Hz. Osman'ın kan davasını gütmeye teşvik etti. Ordular da Muaviye'ye bu "Hz. Osman'ın kanını isteme" hususunda biat etti.[702]

Hz. Ali halife olarak kendine biat edildiği zaman oğlu Hz. Hasan ile Abdullah b. Abbas ona: "Sen Muaviye'ye bir mektup yollayıp, onu Şam valiliğinde bırak ve onu biraz tamahlandır. Zira o yakında vali kalmayu tamah edecek, sana ve kendi civarlarına bizzat kafi gelecek güçtedir. Diğer insanlar sana biat işini tamamladımı, onu istersen vali olarak bırakırsın istemezsen görevden alırsın." dediler. Hz. Ali de onlara:

-Muaviye buna, kendisini asla azletmeyeceğine dair Allahu tcttl» adına ahit ve vesika vermediğim sürece asla razı olmayacaktır, dedi. Onlar:

-Sen böyle bir şeyi ona sakın verme! dediler.

Bu durum Muaviye'ye ulaştırıldı, o da öfkelenip "Vallahi Ali'ye bağlı olarak hiçbir idareyi kabul etmeyeceğim ve ona biat etmiyorum!" dedi,

Şam halkına da "Ziibeyr b. Avvam'ın Şam'a gelmekte olduğunu, ve kendisinin Zübeyr'e biat edeceğini" açıkladı.

Lakin Cemel savaşı hadisesinin vuku bulduğu haberi kendisine ula­şınca, bu ilanı durdurdu. Zübeyr'in öldürüldüğü haberini duyunca da ona rahmetler dileyerek "Eğer Zübeyr bize gelmiş olsaydı kesinlikle ona biat edecek idik ve o buna layık, ehliyetli biri idi." dedi.

Hz. Ali'nin Basra'dan Medine'ye geri gelişinde, Cerîr b. Abdillah el-Becelî'yi Muaviye'ye yolladı. O da varıp Muaviye ile konuşup Hz. Ali'nin halifeliğini övüp ona biat etmenin önemini, bütün insanların onun halifeliği etrafında nasıl toplandıklarını anlattı ise de, Muaviye direnip biati kabul etmedi. Muaviye ile Cerîr arasında bu konuda pek çok konuşma geçti. Sonunda Cerîr b. Abdullah, Hz. Ali'nin yanına dö­nüp görüp duyduğu şeyleri haber verdi. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.) Şam üzerine yürümeye karar verdi.[703]

Muaviye de Eb Müslim el-Havlanî'yi Hz. Ali'ye yollayıp ondan biat etmeden önce istediği bir çok şeyleri bildirdi. Bu isteklerden birisi de "Hz. Osman'ın katillerinin kendine verilmesi" idi. Hz. Ali buna asla yanaşmadı. Bu yüzden ikisi arasında bir kaç kere yazışma cereyan etti.

Sonra her ikisi bir biriyle çarpışmak için harekete geçip, Muharrem ayının bitmesine yedi gün kala Sıffeyn denen yerde karşı karşıya gel­diler. Aralarındaki harp Safer ayının başında patlak verdi. Böylece günlerce savaştılar.

Bana İbni Ebî Sebra, Abdülmecid b. Süheyl -Ubeydullah b. Abdillah isnadıyla İbni Abbas'tan şöyle dediğini haber verdi: "Hz. Osman beni hac emiri tayin etmişti. İnsanlara hac işini yaptırdım. Sonra Medine'ye geldim ki, Hz. Osman öldürülmüş, yerine Ali'ye biat edilmiş. Ali bana "Durma Şam'a git. Zira seni oraya vali tayin ettim." dedi. Ben ona "Bu iyi bir görüş değil. Muaviye, Osman'ın amca oğlu, hem de onun Şam valisi. Osman'ın kanına karşılık boynumu vurmayacağından emin değilim. En azından beni hapsedecektir." dedi. Ali de "Sana niye böyle yapsın ki?" deyince "Senin akrabanım diye. Zira sana saldıran herkes bana da saldırıyor. Ama sen Muaviye'ye bir mektup yaz ve ona bir takım hediyeler yollayarak bazı şeyler vaad et!" dedim. Ama o "Vallahi bu dediğin asla olmayacak." dedi.[704]

Ebu Ubeyde el-Kasım b. Sellam, birisinin kendisine Ebu Sinan el Iclî'nin şöyle dediğini anlattı: İbni Abbas, Hz. Ali'ye "Sen beni Muaviye'ye gönder. Vallahi ona öyle bir ip dolarım ki, asla ortası kopmaz." dedi. Ali de "Ben senin de onun da hilelerinizle bir alakum yok. Benim ona kılıçtan başka verecek bir şeyim yok. Ta ki hak batıla galip gelsin." deyince İbni Abbas: "Yahut bundan başka bir şey olamaz mı?" dedi. Hz. Ali "Nasıl bir şey?" deyince İbni Abbas: "Muaviye bu kadar çok adamına rağmen sözüne karşı gelinmeden itaat ediliyor. Sen ise azıcık bir şeyden dolayı bile karşı gelinip sözün dinlenilmiyor." dedi.

Daha sonra Iraklılar Hz. Ali'ye karşı gelmeye başlayınca: "Allah Allah İbni Abbas'ın firasetine bak, sanki ince bir örtüden gayba bakarak konuşuyor." dedi.

Mücalid Şa'bi'den naklediyor: "Hz. Osman öldürüldüğünde Ünımü'l-Mu'minin Ebu Süfyan kızı Ümmü Habibe Osman'ın ailesine "Bana Osman'ın öldürüldüğü elbiseyi gönderin!" diye haber saldı. Onlar da elbisesini kanla bulanmış halde ve Hz. Osman'ın sakalından yolunan tüylerle beraber yolladılar. Sonra Ümmü Habibe, Nu'man b. Beşir'i çağırtıp onları Muaviye'ye yolladı. Nu'man bu eşyaları Ümmü Habibe'nin mektubuyla beraber Muaviye'ye verdi. Muaviye hutbeye çıktı. İnsanlar toplandı. O da kanlı gömleği açıp onlara göstererek Osman'a yapılan zulümleri anlattı. Ve insanları Hz. Osman'ın kan da­vasını istemeye çağırdı.[705]

Şamlılar "O senin amca oğlundur. Sen de onun velisi sayılırsın. W\t de seninle birlikte onun kanını istiyoruz!" dediler ve Muaviye'ye bitil ettiler.[706]

Yunus, Zühri'den naklediyor: Muaviye'ye Talha ve Zübeyr'in öldü­rüldüğü, Hz. Ali'nin de Sıffeyn'de galib geldiği haberi ulaşınca, Şam halkını kendiyle berbaber savaşmaya, bu meselenin halli için Şura kurulmasına ve Osman'ın kanının taleb edilmesine yardıma çağırdı. Şam halkı da ona sırf bu konu için lider olarak biat ettiler, ama halife olarak biat etmediler.[707]

Yahya el-Cu'fî "Sıffeyn" adlı eserinde, haberin isnadını da vererek anlatır ki, Muaviye-kendisi ile görüşmeye gelen- Cerir b. Abdullah'a "Sen Ali'ye bir mektup yaz da Şam valiliğini bende bıraksın, ben de ona biat edeyim." dedi. Yine Yahya der ki, Velid b. Abdullah'a da "Ali'ye bir mektup yaz da, Şam idaresini bana bıraksın, ben de ona biat edeyim!" diye haber saldı. Velid b. Ukbe de ona şu beyitler bulunan bir cevap yazdı.

Muaviye! Şam, senin Şam'ındır, iyi sarıl Şam'ına, yılanlar girmesin yanına

Onu kabilelerle ve mızraklarla koru! Kolları kesik aciz biri olma!

Zira Ali vereceğin cevabı bekliyor. Sen ona alın saçını ağartan bir harp yolla![708]

Bize Ya'la b. Ubeyd, babasınn Ebu Müslim el-Havlanî ve bir grup insan Muaviye'ye: "Sen Ali'yle çekişmeye girdin (Onunla hangi iddia ile savaşacaksın) sen onun gibi (ilk müslüman, Peygambere akrabalık ve hicret etme hususunda) biri misin ki?" dediler. Muaviye de:

-Hayır! Vallahi kesinlikle biliyorum ki, Ali benden daha faziletli ve bu liderliğe daha fazla hak sahibi... Lakin siz bilmiyor musunuz ki, Hz. Osman mazlum olarak öldürülmüştür. Ben onun amca oğluyum. Ben Osman'ın kanını (kısas) istiyorum. Ali'ye gidip söyleyin de, Osman'ın katillerini bana versinler, ben de onun isteklerini yerine getireyim!" dedi. Onlar bu konuyu Hz. Ali'ye getirdiler ama o (katil bizzat belli değil, hem elimde değil, üstelik cezayı ancak halife uygular, uygulatır mülahazasıyla) bu isteği reddetti.[709]

(Belazurî ve İbni Asakir, El-Cufî'den naklen burada Muaviye'nin H?,, Ali'ye, Hz. Ali'nin ona yazdığı cevabı şöylece naklediyor: Ebu Ravk el-Hemedanî anlatıyor:

Bismillahirrahmanirrahim:

Ebu Süfyan oğlu Muaviye'den, Ebu Talib oğlu Ali'ye... Emma ba'du:

-Allah ilmiyle Muhammed (s.a.v.)'i seçip çıkardı, onu kendi vahyine emin yaptı, kullarına Peygamber seçti. Sonra Müslümanlardan bir kısmını onun avanesi yapıp, Muhammed'ini bunlarla güçlendirdi. On­ların Peygamber katındaki dereceleri, kendilerinin İslamdaki faziletine göre idi. Bunların Allah ve Rasulü için en iyi yol göstereni, ona halife olan, sonra da halifeye halife olan (Ömer), üçüncü olarak zulmedilerek öldürülen Osman olmuştur. Her biri kıskanıldı, her birine asi gelindi. Tabi biz bu konunun senin nazarında şüpheli olduğunu, sözünde Os­man'ı yalnız bıraktığını, teneffüs edişindeki derin derin soluma ifadeni, halifelere -biat ve destekte- ağır alışını biliyoruz. Bunların her birinde sen -burnuna- itaat etmesi için burunsalık geçirilen devenin teslimiyeti gibi istemeyerek teslim oldun.

Hiç kimse halayın oğluna seninki kadar kıskançlık yapmadı. Onun sana akrabalığı ve zatının fazileti senin ona böyle davranmamanı ge­rektiriyordu. Akrabalık bağını kestin, iyiliklerini çirkin saydın, ona açıkça düşmanlık ettin, içnde ona karşı kötülük besledin. Her turaftan ona insanlar saldırıya geçecek kadar aleyhine insanları kışkırttın. Her ufuktan süvariler çıkıp geldi.

Peygamberin Hareminde ona silahla saldırıp seninle beraber aynı mahallede öldürdüler, sen bu bağırıp çağrışmayı duyduğun halde onlara ne sözle, ne de elinle engel oldun. Ömrüme yemin olsun ki, ey Ebu Talib oğlu, eğer sen onun için üstüne düşen görevi hakkıyla yapsaydın insanları ona ilişmekten men etsen, yaptıklarının ne çirkin olduğunu bildirseydin, bizden önceki insanlardan hiç biri seni kimseyle denk tutmayacaktı.    Hatta    böyle    yapman    insanların    senin    hakkında besledikleri "Osman'dan uzak durdu, onun aleyhine çalıştı" gibi fikirleri de silip atacaktı. Bir başka husus da, senin Osman'ın katillerini ba­rındırman senin Osman'ın velileri katında zanlı olmandır. Zira onlar senin, destekçilerin, ellerin ve yardımcılarındır.

Hem bana ulaşan haberlere göre sen, Hz. Osman'ın kanından yakanı kurtarmak ve kendini suçsuz yapmaya uğraşıyormuşsun. Eğer sözünde doğruysan, Osman'ın katillerini bize teslim et, onları kısasen öldürelim. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, biz Osman'ın kan davasını dağların başında, çöllerde, karada ve denizde her yerde güdeceğiz. Onları öldürmeden veya bizim canımız çıkmadan bundan vazgeçmeyeceğiz!

Vesselam...

Muaviye bu mektubu, Ebu Müslim el-Havlanî'ye verip, Ali'ye gö­türmesini emretti. O da Kûfe'ye geldi ve Ali (r.a.)'a ulaştırdı. İnsanlar mescitte Ali ile oturuyorlardı. Mektup onlara okununca Kûfeliler: "Hepimiz Osman'ın yaptıklarını hoş görmüyorduk, öyleyse hepimiz Osman'ın katiliyiz!" dediler. Ali, Ebu Müslim'e bir şey söylemedi. Du­rumu gören Ebu Müslim "İşte şimdi -çirkin sayılan- dişi hayvanı döl-lettirmek hoş sayıldı demektir." dedi. Hz. Ali cevaben şöyle yazdı:

Bismillahirrahmanirrahim

Allah kulu, müminlerin emiri Ali'den Muaviye'ye:

Havlanlı Ebu Müslim, senin, içinde Hz. Muhammed'i ve Allah'ın ona bahşettiği, hidayet vahyi bahseden mektubun bana geldi. Hz. Mu-hammed'e vaadini gerçekleştiren, yeryüzünde ona sapasağlam geniş­leme imkanı veren bütün dinlere ona galib getiren kendi kavminden kendisini yalanlayan, karalayan, aleyhine olanları destekleyerek asha­bını Mekke'den kovan, istemeseler de Allah'ın emri galib gelene kadar ona karşı işleri karman çorman eden, kin ve düşmanlık taşıyanları onunla zabt-u rabt altına alan Allah'a hamd olsun.

İnsanlardan ona en düşman olanı kendi kavminden ona en yakın olanı idi. Sonra ona yakın olanlar takib etti. Ancak Allah'ın kurtardığı az bir grup düşman olmadı.

Diyorsun ki, "Allah (cc) müminlerden yardımcılar seçip bunlarla onu destekledi. Onların Hz. Muhammed katındaki yeri İslamdaki kı­demliliklerine ve faziletlerine göre olmuştu." Ömrüme yemin olsun ki,

Ebu Bekir'le Ömer'in İslamdaki yeri çok muazzamdır. Onlara dil uza-tunlar büyük bir kayıptadır. Osman'ın fazilette üçüncü olduğunu ha­tırlatıyorsun. Eğer Osman iyi biriyse, yakında kesinlikle iyiliklere kut kat karşılık veren, Şekûr bir Rabbe kavuşacaktır. Yok eğer kötü amel yaptı ise, öyle esirgeyen, bağışlayan bir Rabbe kavuşacak ki, onun ba­ğışlayamayacak kadar gözde büyütülen bir günahı olamaz. Ben umarım ki, Allah müminlere yaptıkları amellerin miktarı kadar bir karşılık verdiği zaman, bize düşecek hissenin Müslümanlardan ehli Beyt'e ve* rilecek en geniş hisse olur.

Allah, Hz. Muhammed'i gönderdi. O da Allah'a iman etmeye onu tek tunımaya davet etti. Ehli Beyt olarak biz ilk önce inanıp teslim olanlar İdik. Biz böylece imanımızda sebat ettik. Arap evlerinden içinde insan Oturduğu bizim dışımızda hiçbir evde Allah'a ibadet eden yoktu. Kavmimiz başımıza bu gaileleri açtılar, nice tasalara düşürdüler. Bize kutılanlarsa az sayıda (kabileden olan değil de hizmetçi, köle vb.) İnsanlar oldu. Bizi dar bir koyakta yaşamaya zorlayıp, üzerimize gözetleyiciler koydular. Yemekten ve tatlı su içmekten men ettiler, Aralarında bizimle yemeyeceklerine, içmeyeceklerine, alış veriş yap­mayacaklarına, bizimle evlenmeyeceklerine, bizlerle konuşmayacakla" rina, ya da Peygamberimizi onlara teslim edip öldürmelerine organla­rının paramparça edilmesine razı olmamızı şart koşan bir anlaşma metni yazdılar.

Ama Allah bize Efendimizi koruma ve savunma azmi verdi. Kureyş'ten diğer müslüman olanlar ise, ya aynı aşiretten olmaları veya dokunulmazlık elde etmiş bir antlaşmalısı bulunması sebebiyle bizim içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmuş, bize kendi kavmimizin yaptığı azgınlık gibi bir şey, onlara ulaşmamıştı. Onlar telef olmayacak güvenli bir yerde idi.

Sonra Allah, Peygamberine hicreti ve müşriklerle savaşma emrini verdi. Harp patladığı zaman Peygamber ehli beytini en ön safa geçirti­yor ve ashabını onlarla koruyordu. Bedir harbinde Ebu Ubeydc, ühut'tıı Hamza, Mute'de Cafer şehit oldu. Onların şehit olmaya kendini sundukları gibi diğer sunan ehli beyti istesem isim isim sayardım. Lukin onların ecelleri gelmiş ama ölümleri gecikmiş idi.

Sen benim halifelere biatta ağırdan alıp onları kıskandığımı hatırlatıyorsun. Hasedin gizlisinden de açığından da Allah'a sığınırım. Biatta geç kalışımdan insanlara dileyecek özrüm yok. Rasulullah öldüğü ve Ebu Bekr'e biat edildiğinde baban Ebu Süfyan geldi ve "Bu işe en layık insan sensin! Uzat elini sana biat edeceğim." demişti. Bu sözün babana ait olduğunu sen de biliyorsun. Tefrika olur korkusuyla bunu reddeden ben idim. Zira insanlar küfür ve Cahiliye döneminden yeni kurtulmuş oldukları için o dönemin adetlerini unutmayacak kadar yakın idiler. Eğer sen, babanın bildiği gibi benim hakkımı bilirsen doğru yolu bulursun. Yoksa ne yapacaksan yap, Allah senden kurtulacak bir şey verecektir.

Sen bana Osman'ı ve benim insanları ona kışkırttığımı söylüyorsun. Osman senin de gördüğün gibi bir takım işler yaptı. İnsanları hücumuna uğradığını, bu işlere benim karışmadığımı biliyorsun. Ancak sana da belli olduğu gibi, sen birini bir şeyle suçlarsan suçlanıyorsun.

İddiana göre onun öldürülüşünü hatırlatıp, katilleri sana vermemi istiyorsun. Ben onu öldürenin bizzat hangisi olduğunu bilmiyorum. Bir kere olay burnuna ve gözüne darbesini vurmuştu (şaşkınlaşmıştı). Senin itham ve töhmet altına soktuğun insanlardan kimini böylece delilsiz sana teslim etmemin mümkün olmadığı kanaatindeyim. Sen şimdi bu batıllarından ve eşkıyalığından vazgeçmiyorsan, kesinlikle onu öldürdüğünü iddia ettiğin adamlar da seni arayacak senin onları dağda ovada aramanı beklemeyeceklerdir.

Vesselam.

Böylece Hz. Ali mektubu Muaviye'ye teslim etmek üzere Ebu Müslim el-Havlanî'ye verdi. Ravilerden birisi "Ebu Hüreyre'nin bu se­ferde Ebu Müslim el-Havlanî ile beraber olduğunu söyler.)[710]

Bana Hallad b. Yezid el-Cu'fî, Amr b. Şemir -Cabiri- Cu'fî isnadıyla Şa'bî veya Ebu Cafer el-Bakır'dan -buradaki şüphe Hallad'indir- şöyle naklediyor: Muaviye'nin tutumu ortaya çıkınca Hz. Ali (r.a.) bir adam çağırdı ve ona "Şam'a gidip hayvanını Mescid'in kapısına bağlayıp bir yolcu edasıyla mescide girmesini, hiçbir eşyayı bineğinden indirmemesini, sefer elbisesini çıkarmamasını tenbih edip "böyle ya­parsan üzerinde yolculuk alametini görüp sana "nereden geldin" diye soracaklar. Sen de "Irak'tan" dedin mi, hepsi üzerine üşüşüp "orda ne

haber var?" diyecekler. Sen de: "Ben yola çıktığımda Ali size gelmek için Iraklılar arasında kıyam etmiş yakında size saldırıya geçecekler," dersin. Sonra durumun ne olacağını beklersin." dedi. Adam yolu çıkıp Şam'a geldi ve aynen denileni yaptı. Mescide girince bir garip olduğu anlaşıldı da, nereden geldiğini sordular. Onlar "geldiğin yerlerde ne var ne yok" dediler. O da "Ben Ali'den ayrıldığımda size saldırmak için Iraklıları toplamıştı." dedi. Daha bir çok sorular sordular. Haber hemen Muaviye'ye ulaştırıldı. O da Ebu'l-A'ver es-Sülemi'yi bu gelen adamı ve dediğini araştır, diye ona yolladı. Ebu'l-A'ver gelip ona soracaklarını sorup cevabını aldı. Sonra gelip Muaviye'ye durumu anlattı. Muaviye ona "derhal mescide gelin" diye ilan yaptırdı. İnsanlar mescide üşüşüp doldurdular. Muaviye yürüyerek gelip minbere çıktı. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra:

-Ey insanlar! Ali Iraklılarla beraber size saldırmaya karar vermiş ne dersiniz?" dedi. İnsanlar çenelerini göğüslerine indirdi, kimse Muaviye'ye göz ucuyla bile bakmadı. Onlardan cevap veren olmadı, Derken Himyerli Zu'1-Kulâ kalkıp "Ya Emira'l-Mu'minin, emretmek size, emri tutmak da bize düşer." deyince Muaviye hutbeden inip "Derhal askeri kamplara gidin. Kim üç gün içinde kampa kal il mum canını helal etmiştir." diye ilan ettirdi.

Hz. Ali'nin adamı, hemen geri dönüp durumu Ali'ye bildirdi. 11/. Ali de Kunbur'a emrederek "camide toplanın" diye ilan ettirdi, insanlar camide toplandı. Hz. Ali hutbeye çıktı, Allah'a hamd ve sena edip sonra:

-Ey insanlar! Şam'a gönderdiğim elçim yanıma gelmiş bulunuyor, Bana Muaviye'nin Şamlılarla beraber bize saldırmaya karar verdiğini haber verdi. Bu konudaki fikriniz ne?" dedi. İnsanlar peş peşe "Yi Emira'l-Mu'minin, "benim görüşüm şu", bir diğeri "benim kanaatim şu" demeye başladılar. Konuşanların çokluğundan Hz. Ali onların ne dediğini anlayamıyordu. Gürültü iyice artınca Hz. Ali (r.a.): "İnna lilluhi ve innâ ileyhi râci'ûn, bu işi Ciğer yiyicinin (Hind'in) oğlu götürdü." dedi.[711]

A'meş der ki: Bana "Sıffeyn günü Hz. Ali'yi gören bir adam, onun ellerini vurup parmaklarını ısırarak "Hayret doğrusu ben isyan OİUnicağım da, Muaviye itaat olunacak." dediğini haber verdi.[712]

 

Hz. Ali'nin Kays B. Sa'd B. Ubade'yi Mısır'a Tayini Ve Görevden Alması[713]
 

36'ncı yılında (Hişam b. Muhammed el-Kelbî'nin anlatmasına göre) Muhammed b. Ebi Huzeyfe öldürüldü. Sebebi şu idi: Mısır çapulcuları Muhammed b. Ebi Bekr ile beraber Hz. Osman'ı muhasaraya çıktıklarında, Muhammed b. Ebi Huzeyfe Mısır'da kalmıştı. Abdullah b. Sa'd b. Ebi Sarh gelip onu oradan kovdu. Kendisi Hz. Osman öldürülene kadar Mısır valiliğine devam etti. Hz. Ali'ye biat edilince, Muaviye ihtilaf çıkardı. Yanına Amr b. El-Âs'ı da alarak Muhammed b. Ebi Huzeyfe üzerine yürüdü. Henüz Hz. Ali'nin vali tayin ettiği Kays gelmemişti. Onu bir kaleye sıkıştırıp mancınıkla taşlayıp yakaladılar, sonra öldürdüler.

Hişam b. Muhammed burada, Abbas b. Sehl es-Sâîdî'den bu hadiseyi şöyle anlatır: Muhammed b. Huzeyme, Hz. Osman'a saldırmaya gidenleri bizzat kışkırtan kimsenin onlar gidince Ebu Huzeyfe oğlu Muhammed, Hz. Osman'ın Mısır görevlisi olan Abdullah b. Sa'd b. Ebi's-Sarh'a saldırıp onu Mısır'dan çıkarmış yerine zorla kendi geç­mişti. Abdullah da yola çıkıp Filistin'e yakın Tohum şehrine gelip Hz. Osman meselesinin sonucunu beklemeye başlamıştı. Medine'den gelen bir adamdan durumu öğrendi. Gelen adam onu tanıyınca "Eğer canına ihtiyacın varsa kaç kurtul" Zira Emiru'1-Mu'minin Ali seni ele geçirirse ya öldürecek ya da İslam diyarından sürecek. İşte yeni vali de arkam sıra geliyor, dedi. "Abdullah yeni valinin Sa'd b. Ubade'nin oğlu Kays olduğunu duyunca, "Allah Muhammed b. Ebi Huzeyfe'yi kahretsin, zira o, amcası oğluna isyan edip aleyhine çalıştı. Halbuki o ona kefil olmuş bir çok iyilikte bulunmuştu. O ise buna ters cevap verdi, valilerine saldırdı, bir takım adamları silahlandırıp ona yollayıp öldürttü, diye hayıflandı. Sonra da kaçarak gidip Şam'da Muaviye'ye katıldı.

Hz. Ali Medine'de biat edilince, Kays'ı çağırttı ve "Haydi Mısır'a seni vali tayin ettim!" dedi. Yola çıkarken yanına asker alıp güçlü görünmesini tenbihleyip, iyilere iyi, hilebazlara sert davran. Herkese de iyi davran, zira iyilik uğur getirir!" dedi. Kays da: "Sen ordunu yanına al ben oraya ailemle giderim, iyi davranmaya Allah yardım eder." dedi.

Sonra arkadaşlarından yedi kişiyle Mısır'a varıp hutbeye çıktı ve Hz. Ali'nin kendisine verdiği mektubu okudu. Sonra kendisi konuşup Hz. Ali'ye biat etmelerini istedi. Hırbıta denen köy hariç bütün Mısır biat etti. Bu köy halkı da Kays'a haber salıp "Sen idarecilerini yolla, arazi senindir. Seninle çarpışmayacağız, yalnız biat için bize şimdilik biraz süre tanı, insanların bu hır gürü bir geçsin." dediler.

Kays çok ihtiyadı, iyi görüşlü idi. Hırbıtalılar'a "Sizi biata zorla­mam, sizi halinize bırakıyorum." diye haber salıp sulh yaptı. Yine Hz. Osman'ın kanını talep etmeye kalkan Mesleme b. Mahled'i de yatıştırıp onunla da sulh yaptı. Böylece Mısır'da hiçbir engele takılmadan idareyi yürütüp vergileri toplamayı başardı.

Hz. Ali Cemel harbini bitirip Kûfe'ye geri döndüğünde o yine Mısır valisiydi. Muaviye'ye en ağır gelen onun orada oluşu idi. Zira Hz. Ali Kûfe'den, Kays da Mısır'dan Muaviye'ye saldıracak olsa Muaviye iki ateş arasında kalacaktı.

İşte bunları hesap eden Muaviye, Hz. Ali Sıffeyn'e gelmeden önce Kays'a bir mektup yazıp "Eğer siz Osman b. Affan'a karşı kendi ka­naatinize göre yaptığı akraba tercihi, veya ashabtan kimilerini sopala­dığı veya darıldığı, belki sürgün ettiği, yada gençleri görevlendirdiği sebebiyle kinleniyorsanız da kesinlikle kanının sizce akıtılmasının da haram olduğunu biliyorsunuz. Siz onu öldürmekle büyük bir suç işle­diniz. Yâ Kays! Allah'a tevbe et! Zira sen Hz. Osman üzerine kışkır­tanlardan idin. Senin emirin ise (Yani Ali) yakinen biliyoruz ki, in­sanları Osman'a kışkırtanın ta kendisi idi. Artık senin kavminden Os» man'in kanıyla mesul olmayacak insan çok az çıkar. Yâ Kays! yapa» bilirsen Osman'ın kan davasını güdenlere katıl, bu konudaki başlattı­ğımız harekete katıl!, Galib gelirsem ben ölene kadar sen Iraklıların sultanısın. Hicaz valiliğini de ailenden istediğine vereyim. Bunun dı­şında isteklerini de bildir. Bana bu konudaki görüşünü yaz." dedi.

Mektubu alınca ona karşı koyup fikrini bildirmemek istedi. Ona karşı

I harpte de acele etmeyerek ona şunları yazdı: "Mektubun geldi,  dediklerini  anladım.  Osman'ın ölümünde ben

hiçbir suç işlemedim, hatta o taraflara ayak da basmadım. Hz. Ali'nin hakkında dediğin kışkırtmayı hiç görmedim. Kavmim ise onu savunmak için ilk kıyam eden topluluktur. Tekliflerine gelince bunlar üzerinde düşünülüp taşınılmak gereken ve aceleye gelmeyen şeyler. Ben sana karşı gelmiyorum. Benden hoşlanmayacağın bir şey sana ulaşmayacak ikimiz de göreceğiz."

Muaviye onun bu ifadesine karşı "Yaklaşmıyorsun ki sana sulh su­nayım, uzaklaşmıyorsun ki sana harp edeyim, sen bu hususta tıpkı deve damağı gibisin, benim gibi biri tuzakçının gülümsemesine kanmaz." diye yazınca Kays da ona:

"Senin benim hakkımdaki yanılıp beni yanına çekebileceğini san­mana şaştım. Sen beni emirliğe en layık adamın itaatinden çıkararak kötülemek mi istiyorsun ve bana senin itaatine boyun eğmemi mi istiyorsun. Bu işe en uzak insan sensin. İblisin tağutlarından birinin oğlusun." diye sert bir mektup yazdı. Muaviye buna çok üzüldü.

Zühri'nin nakline göre Muaviye adamlarına: "Kays bana katılmam dediği zaman ona yaptığım hile kadar hiçbir hile hoşuma gitmemiştir. Ben Şamlılara "Sakın Kays'a sövmeyin ona saldırmaya çağırmayın. Zira o bizim taraftarımızdır. O gizlice bize nasihatler gönderiyor. Görmüyor musunuz Hırbata köyündeki kardeşlerimize nasıl iyi davra­nıyor, onlara devlet gelirinden hediyeler ve erzaklar veriyor, sizden ona varanlara çok iyi davranıyor." dedi.

Muaviye der ki, hatta ben bu fikrimi Irak'taki taraftarlarımıza da yazmaya karar vermiştim ki "Ali'nin bizim içimizdeki casusları ile Irak'taki casusları bul Ali'ye ulaştırır." diyordum. Haber Ali'ye ulaşınca hemen Kays'a bir mektup yazarak Hırbıta halkı ile savaşması emrini yazar. Kays buna razı olmayıp, Hz. Ali'ye "Onlar Mısırlıların ileri gelenleridir. Ben onlara güvence verdim. Biliyorum onların arzuları Muaviye ile. Ama onlara tuzak kuramam. Onlara sefer yapacak olsam onlar güçte bize denk durumdalar. Onlar arabın aslanlarıdır. İçlerinde Büsr b. Erta, Mesleme b. Muhalled ve Muaviye b. Hudeyc gibi yiğitler var. Beni bırak, ben onları nasıl idare edeceğimi gayet iyi biliyorum." diye yazdı. Ama Hz. Ali illa harp diye direndi. O da sulh diye direndi.

Kays da: "Benden şüphen varsa beni görevden al!" deyince Hz. Ali Mısır genel valisi olarak el-Eşter'i yola çıkardı. Ester Kulzum denen yere gelince bir bal şerbeti içip orada öldü. Hz. Ali de yerine Mu-hammed b. Ebi Bekr'i yolladı. Eşter'in ölümü Muaviye ve Amr tara­fından duyulunca Amr b. El-Âs: "Allah'ın baldan da ordusu var." di­yerek sevindi. Zira Ester, Muaviye'nin ordusunu Cezire yarım adasında, kısa bir süre önce iki üç defa hezimete uğratmıştı.

Muaviye Kays'tan ümidini kesince kendi taraftan insanlara "Kays b. Sa'd size uymuştur. Ona dua edin diyerek, Kays'tan kendisine yazılmış gibi bir mektup uydurup bunu Şam halkına okudu. Mektup şöyle idi:

"-Bismillahirrahmanirrahim

İyice düşününce gördüm ki, müslüman, takva ehli iyi bir insan olarak başkanlarını öldüren bir gruba benim yardımcı olmam uygun değildir. Allah'a tevbe ediyor, dinimizin ismetini korumasını niyaz ederim. Daha önce size sulhumu bildirmiş idim. Şimdi Hz. Osman'ın kati İleriyle savaşmaya evet diyorum."

Bu haber Şam'da yayılınca casuslar olayı Hz. Ali'ye ulaştırdı. Hz. Ali buna çok hayret edip, oğullan Hasen ve Hüseyin ile Abdullah b. Ca'fer'i çağırıp danıştı. Abdullah "Yâ Emir, şüphelendiğini bırak kesin olana bak. Kays'ı Mısır'dan al!" dedi. Hz. Ali de: "Vallahi ben bu haberin doğruluğuna Kays hakkında inanamıyorum." dedi.

Tam bu sırada Kays'ın mektubu ulaştı. Kays "Mısır'da her iki tarafa karışmayan bir grup olduğunu bunların kendisine gelip "Bize ilişmeyin bu fitne bitene kadar biz hiçbir tarafa karışmayız." dediler ben de uygun gördüm. Onlara ilişmeyelim, onlarla çarpışmakta acele etmeyip gönüllerini ısındırmaya çalışalım. Belki Allah onları yanlışlarından geri çevirir." diyordu. Hz. Ali de ona "Derhal onlara git, emrimize kanlıyorlarsa ne ala yoksa savaş et!" diye yazdı.

Kays bu mektubu okuyunca Hz. Ali'ye şunları yazmaktan kendini alamadı: "Ya Emira'1-Mu'minin, işine şaştım doğrusu! Sen bana seninle çarpışmayacak bir kavimle savaş diyorsun. Bunlar senin düş­manlarından da uzak duruyor. Sen bana bunlarla harp ettirirsen işte o zaman senin düşmanına yardım edecekler. Allah aşkına sözümü dinle onlara ilişme, zira ilişmemek en doğru olanıdır."

Mektup gelince Abdullah b. Ca'fer "Sen bunu görevden alıp yerine Muhammed. B. Ebi Bekr'i tayin et. Hem Kays'ın "Bu idare Mesleıne b, Muhammed öldürülmedikçe gücünü ispat edemez." dediği kulağıma geldi. Vallahi Şam diyarının bütün mülkü onun katline karşı bana verilmesi hiç de hoşuma gitmez." diyerek anneden kardeşi olduğu Hz. Ebu Bekr'in oğlu Muhammed'i teşvik etti. Hz. Ali de Muhammed'i yollayıp Kays'ı görevden aldı.

Muhammed gelip Kays'la görüştü. Kays sebebini sorunca Mu-hammed "Mülk senindir kal!" dediyse de Kays "Vallahi burada seninle bir saat bile olsa kalamam" deyip yola çıktı ve Medine'ye geldi. O sıra Hz. Osman'ın kan davasını güden Hassan b. Sabit (r.a.) onu tenkit için geldi ve "İşte şimdi Ali seni görevden attı. Sen de Osman'ı öldürenlerden birisin. Şimdi suç üstünde kaldı. Ali sana teşekkür bile etmedi." deyince "Bire hem kalbi hem basireti kör adam! Senin kavmin ile benimkilerin arasına bir harp sokacağım korkusu olmasaydı vallahi boynunu vururdum, çık dışarı!" dedi.

Sonra Kays gelip Hz. Ali ile konuşunca Hz. Ali onun doğru olduğuna inandı. Zaten Kays sonra Sıffeyn harbine Hz. Ali'nin safında katıldı.

Muhammed b. Ebi Bekr gelip Mısırlılara Hz. Ali'nin mektubunu okuyup biati aldı. Sonra kendisi halka hitaben bir konuşma yaptı.

Hişam b. Muhammed b. Kelbî, Ebu Mihref aracılığıyla devamını Yezîd b. Zabyan'dan naklediyor: Muhammed göreve başlayınca Muaviye'ye o da ona yazıştılar. Ben bu mektuplardakini halkın ta­hammül edemeyeceği için burada anlatmayı uygun görmedim. Bu gö­reve başlayışından tam bir ay sonra Muhammed, Kays'ın ilişmediği o Hırbıtalılara: "Ya biat edin ya bu diyarı terk edin." diye haber saldı. Onlar "Olmaz" dedi. Muhammed sıkıştırdı. Onlar önce Muhammed'den çekmiyorlardı. Vakit, Sıffeyn harbi vakti idi. Fakat Muaviye ve Şamlıların Hz. Ali'ye karşı sabırla direndikleri haberi kendilerine ulaşınca, işte o zaman Muahmmed b. Ebi Bekr'e karşı cüretlendiler. Ona karşı savaş için ortaya çıktılar. Muhammed durumu görünce Haris b. Cümhan el-Cu'fî'yi onlara yolladı. Orada Kinane oğullarından Yezid b. El-Haris vardı. Onlarla çarpıştı ama onu Hırbıtalılar öldürdü. Sonra onlara Küleyb b. Muzahim denen birini yolladı, onu da öldürdüler.[714]



[701] Sıffeyn, kuzey Suriye'de er-Rikka'ya yakın Fırat kıyısında bugün, Ebu Hürcyr» köyü denen yerdedir.

[702] Belazuri, Ensab 3/76; Biraz daha kısaca. İ. Asakir Tarihi Dımışk 59/117

[703] Belazuri, Ensabu'l-Eşıaf 3/72'de Medaini -İsa b. Yezid el-Kinani isnadıylaCeriı'in konuşmasını Muaviye'nin cevabını nakleder. S. 65'te de konunun bir başka yönünü isnadsız verir. Taberi 3/70; İbni Asakir, Tarihi Dımışk 59/117, 118; İbnu '1-A'sem el-Futuh 2/379;

[704] T. Dımışk 69/121, 122

İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 244-245

 

[705] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/76; İ. A'sem el-Futuh 2/392; İbni Asakir, T. Dımışk 59/117 ve 122

[706] T. Dımışk 59/130                                                                                 

[707] T. Dımışk 69/126

[708] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/75'te bu şiiri 5 beyit olarak verir. T. Dımışk 59/127, 131; Yahya b. Süleyman el-Cu'fi Vak'atu Sıffeyn 59/127

[709] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/66; Tarihi Dımışk 69/132; Buradaki Parontei ttrttNI konunun açıklığı için eklenmesi gereken bir yeri idi. ( ) bu şekil arası Belazuri VI T. Dımışk'tan ilavedir.

[710] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/67-70

[711] T. Dımışk 59/136

[712] T. Dımışk 59/137

İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 245-254

[713] Her ne hikmetse Zehebi harpleri anlatmıyor. Bundan sonra harbin bitişi geliyor. Halbuki bu önemli bir hadise. Ben harp öncesi hazırlık ve harbi kaynaklardan veri­yorum.

[714] Taberi 3/61-68

İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 254-258


Konu Başlığı: Ynt: Hicri otuzyedinci yıl olayları sıffeyn savaşı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 08 Mart 2022, 07:21:55
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hicri otuzyedinci yıl olayları sıffeyn savaşı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 10 Mart 2022, 05:53:01
Aleyküm Selam. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun
 Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah