๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 14:45:25



Konu Başlığı: Hicri otuz altıncı yıl olayları
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 14:45:25
Hicri Otuz Altıncı Yıl Olayları  Hz. Ali Dönemi Cemel Savaşı[520]     
 

 
Hz. Osman (r.a.) zorbalıkla öldürülünce, Peygamber (s.a.v.)'in as­habının (kolu kanadı kırılıp düşmüş gibi) moralleri bozuldu ve Hz. Ali'ye biat ettiler. Daha sonra Talha b. Ubeydullah, Zübeyr bin -Avvam, müminlerin annesi Hz. Aişe ve onlara uyan bir takım insanlar, kendilerinin içine düştükleri Hz. Osman'a yardımda gevşek kalmış oldukları utancından, kendilerini ancak Hz. Osman'ın kanını istemek üzere kıyama geçip, onu öldürenlerden onun intikamını almalarının kurtarabileceği kanaatine vararak, müminlerin emiri Hz. Ali (r.a.) ile hiçbir müşavere yapmadan Medine'den hareket ederek Basra şehrine doğru yola çıktılar.[521]

Halife b. Hayyat, Tarih'inde bu konuyu şöyle anlatıyor: -Talha, Zübeyr ve Hz. Aişe Basra'ya geldiler. Orada Hz. Ali hilafeti adına Osman b. Huneyf vali idi. Geldiklerini duyunca korkup Basra'dan ayrıldı. Hz. Ali de Osman'ın kardeşi olan Sehl b. Huneyf'i oraya vali tayin edip, sonra da kendisi Medine'den hareket etti. Oğlu Hasen ile Ammar b. Yasir'i önceden Küfe'ye insanları kendileriyle gelmeye davet için yollamıştı. Ardından Hz. Ali Kûfe'ye ulaştı. Hz. Ali'nin oraya varışından az önce Hukeym b. Cebele el-Abdî yedi yüz kişilik bir kuvvetle Basra'dan ayrılmıştı. Bu adam daha önce de geçtiği gibi Hz, Osman'a isyan eden liderlerden biri idi. Onun ordusu ile Talha ve Zübeyr (r.a.)'ların ordusu karşı karşıya gelip savaşa tutuştu. Allah, Hukeym'i kendi kavminden bir grubun içinde katletti. Diğerlerinin ordusunun öncü kuvvetlerini de Mücaşi b. Mesud es-Sülemî katletmiştir.[522]

Sonra iki taraf da sulh yapıp:

1- Basra valiliği ve Basra imamlığı Osman b. Huneyf e verilmesi

2- Talha ve Zübeyr'in Hz. Ali gelene kadar Basra'da istedikleri yerde konaklamaları şartı ile çarpışmaktan vazgeçtiler.

Ammar, Küfe halkına, Hz. Aişe'yi kast ederek "Vallahi ben de ke­sinlikle biliyorum ki, O, Peygamberimizin hem dünya hem de ahiretteki hanımıdır. Lakin Allah sizi Aişe ile imtihan edip sizin Hz. Peygambere mi yoksa hanımına mı uyacağınıza bakmak istedi." dedi.[523]

Sa'd b. İbrahim ez-Zühri, Eşlem kabilesinden birinin kendisine: "Biz Medine halkından dört bin kişi ile Ali'nin yanmdaydık" dediğini nakleder.[524]

Said b. Cübeyr der ki: Cemel vakasında Hz. Ali ile sekiz yüz ensarlı, dört yüz kiş/ de Bey'at-ı Rıdvan'da bulunan kimse vardı. Bu haberi Said'den Ca'fer b. Ebi'l-Muğira rivayet eder

Mutallib b. Ziyad Suddî'den naklediyor: Cemel harbi günü Hz. Ali'nin tarafında yüz otuz, Bedir harbine katılanlardan yedi yüz tane de Peygamberimizin ashabından kimse vardı.[525] Her iki ordu arasında otuz bin kimse öldürüldü. Bundan daha büyük bir harp yapılmamıştır.[526]

Bu konuda Şa'bi daha da ileri giderek "Cemel harbine ashabdan sadece Ali, Ammar, Talha ve Zübeyr katılmıştır." der.[527]

Seleme b. Küheyl anlatıyor: Kûfe'den altı bin kişi yola çıktı. Zî Kâr denen yerde Ali (r.a.)'a geldiler. On bin kadar bir güç oluşturup Basra'ya geldiler.[528]

Ebu Ubeyde anlatıyor:

Cemel harbinde Hz. Ali'nin süvari komutanı Ammar idi. Piyade birlikleri komutanı Muhammed b. Ebi Bekr es-Sıddik idi. Sağ kutuıt komutanı İlbâ b. El-Heysem es-Sedûsî vardı. Rivayetin birinde Abdullahb. Ca'fer, bir diğer rivayette ise Hasen b. Ali olarak geçer. Sol kanat komutanı Hüseyin b. Ali idi. Öncü kuvvetlerin başında i»e Abdullah b. Abbas vardı. Sancağı oğlu Muhammed b. El-Hancfiyye'ye vermişti.

Talha ve Zübeyr -ordusunun- sancağını Abdullah b. Hukcym İv Hi­zam taşıyordu. Süvarilerinin komutanı Talha, Piyadelerinki Abdullah b, Zübeyr, sağ kanat komutanı Abdullah b. Amir b. Kurayz, sol kanat komutanı da Mervan b. Hakem idi.[529]

Savaş bir Cuma günü, Basra dışında Ubeydullah b. Ziyad'in sarayı yanında cereyan etmiştir.[530]

Leys b. Sa'd ve diğerleri ise "Cemel hadisesi Cemadiy'1-Ûla ayında olmuştur." der.[531]

Ebu'l-Yakzan anlatıyor: Cemel günü Ka'b b. Sur el-Ezdî boynunda bir Kur'an'la kalkanını almış olarak çıkageldi. Hz. Aişe'nin bindiği devenin yularına sarıldı. Nereden atıldığı bilinmeye bir ok gelip onu öldürdü.[532]

Muhammed b. Sa'd der ki: Ka'b b. Sûr (r.a.) Müslümanlar arasındaki bu fitnelerden korunabilmek için -içine kapandığı evinin dışını da çamurla sıvatarak yemeğini ve suyunu alabileceği kadar duvarda bir gedik açmıştı. Hz. Aişe'ye "Eğer Ka'b seninle harbe gelirse cl-Ezd kabilesinden harbe katılmayan kimse kalmaz." denildi. O da ona bineği ile gelip seslendi, ve Ka'b'a konuştu ise de Ka'b ona cevap vermedi, Bunun üzerine Hz. Aişe (r.a.): "Ben senin anan değil miyim? Benim sende hakkım var." dedi. Ka'b da onunla konuştu. Hz. Aişe "Ben insanlar arasında sadece sulh ve barış istiyorum." dedi. Böylece 0 d»

çıkıp Kur'anı açarak, iki ordu arasında gidip gelerek onları Kur'an'daki hükme çağırıyordu ki, ansızın bir ok gelip ona isabet ederek öldürdü.[533]

Bu olayı Husayn b. Abdirrahman şöyle anlatır:

-Ka'b b. Sûr kalkıp iki ordunun ortasına Kur'an-ı Kerim'i koyarak açtı. Müslümanlara Allah ve İslam adına yemin vererek kanlarını ko­rumalarını rica ediyordu. Bıkmadan yalvarmasına öldürülene kadar devam etti.[534]

Bir başka ravi ise şunları anlatmaktadır:

-Her iki taraf saflarını tutmuş idi. İki grubun liderleri olan Ali (r.a.) ile Talha (r.a.)'ın harp etmek gibi bir maksatları yoktu. Onların arzuları sözün bir araya gelmesi idi. Lakin her iki tarafın ayak takımı denen kimseleri oklarla atışmaya başlayınca harbin kıvılcımı tutuşmuş oldu. Nefisler kabardı. Talha artık devamlı "Ey insanlar susup dinleyin!" diyordu. Ama fitne kaynıyordu. Bunun üzerine Talha "Of Of! Ateş böcekleri, hırs canavarları!" diye söylenerek "Allah'ım, bu gün Osman için benden alacağını al, ta'ki sen razı olana kadar al, biz gerçekten Osman'ın başına gelen meselede hakkın hilafına hareket ettik. Dün bizler, bizden başkalarına karşı tek yumruk iken, bu gün birimiz diğer kardeşine hücum eden demirden iki dağ haline geldik. Lakin ben, Osman (r.a.) meselesinde kanımın akıtılması ve onun kanının taleb edilmesi dışında başka bir şeyle kefareti ödenemeyecek bir mesuliyet taşıyorum." diye dua etti.[535]

Katade, Cârûd b. Ebi sebra el-Huzeli'nin şöyle dediğini anlattı:

-Cemel harbi günü, Mervan b. Hakem Talha'ya baktı ve: "Bu günden sonra artık intikamımı istemeyeceğim" diyerek Talha'ya bir ok atıp onu öldürdü.[536]

Kays b. Ebi Hazim anlatıyor: Ben Mervan'ı, Talha'ya ok attığı gün gördüm. Ok Talha'nın dizine saplanıp, Talha ölene kadar kanı akmaya devam etti.[537]

Bu haberin bir diğer tarikinde: "Talha'ya bir ok atıp, işte bu Osman'a yardım eden kimsedendir!" dedi, diye geçer.

Yahya b. Said el-Ensarî amcasından naklediyor:

-Mervan, Talha'ya bir ok atıp sonra Hz. Osman'ın oğlu Ebân b, Osman'a dönüp "Senin yerine babanın katillerinden birine yettik." demişti.[538]

Zeyd b. Ebi Üneyse, birisinden Hz. Ali'nin: "Talha'nın katilini Cc hennemle müjdeleyin!" dediğini rivayet eder.[539]

İkrime, Abdullah b. Abbas (r.a.)'tan naklediyor:

-Altı yüz kişi ile Hz. Ali'nin yanında Cemel savaşına gittik. Ruh/c şehri yolunu tuttuk. Oğlu Hasan orada durduklarında, Hz. Ali'nin önünde durup ağladı ve "İzin ver de konuşayım!" dedi. Hz, Ali de: Ki/, çocukları gibi ağlayıp durmayı bırak da ne konuşacaksan konuş!" dedi. Hz. Hasan:

-Ben daha önce sana evinde oturup, insanların sana gelmesini bek' lemeni tavsiye etmiştim. Ama sen beni dinlemedin. İşte şimdi sana bir kere daha tavsiye ediyorum. Öyle görünüyor ki, Araplar için eğer; bil* dalaşma söz konusu olacak ve akılları uzakta olanlar bile ona dönecek olursa, sen kertenkele deliği gibi bir yere gizlenip saklansan bile, seni bulup ortaya çıkarmak için sana develerle gelecekler, dedi. Hz. Ali de:

-Bre babasız kalasıca! sen beni sırtlanların avlanma için yuvasının içinde gizlenerek -avının çıkardığı sesi beklerken, avcının hususi bir seti çıkararak dışarı çıkarıp onu avladığında olduğu gibi- oturup beklediğimi mi sanıyorsun." dedi.

Bu haberin benzeri iki ayrı yoldan rivayet olunmuştur.[540]

Yahya b. Said el-Ensari amcasından naklediyor:

Cemel savaşında Ali (r.a.) bir dellal çıkartıp -ordu arasında- "Dikkat kimseye ok atmayın, onlarla konuşun, zira bu makam öyle bir makam ki, kim burada kardeşini parçalarsa kıyamet günü de kendi parçalanır." diye ilan ettirdi, biz de demirin harareti (ok ve kılıç) bize gelene kadar Ali (r.a.)'m sözüne uyduk. Sonra onlar hep bir ağızdan bize doğru "Haydi Osman'ın intikamına" diye bağırdılar. Bir adım önümüzde sancağı taşıyan Muhammed b. Hanefiyye vardı. Hz. Ali elini göğe doğru kaldırdı ve "Allah'ım! Hz. Osman'ı öldürenleri yüz üstü ser." diye dua edip yakardı. Sonra Zübeyr (r.a.) yanındaki okçulara "haydin tebliği bırakın da onlara ok atın!" dedi. Sanki bu sözü ile harbi başlatmak ister gibiydi. Arkadaşlarımız onların okçularına bakınca artık gözlerini onlardan ayırıp yere bakmaya bile vakit kalmadan onlara hücum ettiler. Allah onları bozguna uğrattı. Mervan Talha'ya bir ok attı.

Ok atının yanı başındaki ayağına saplandı.[541]

Ebu Cerv el-Mâzinî'den şöyle dediği nakledilir: Karşı karşıya geldiklerinde Ali ve Zübeyr'i gördüm. Ali (r.a.), Zübeyr (r.a.)'a: "Allah adını ant veriyorum, sen Peygamber (s.a.v.)'i sana:

"Senin bana zulmederek, benimle çarpışacağını" söylediğini duy» madın mı? deyince Zübeyr (r.a.): "Evet, ancak ben onu şu undu dur­duğum yerde durana kadar hiç hatırlamamıştım." dedi ve sonra di oradan hemen geri döndü.[542]

Hasen-i Basrî, Kays b. Abbâd'dan naklediyor: Hz. Ali Cemel harbi günü oğluna: "Ya Hasan! Keşke baban bundan yirmi yıl önce ölmüş olsaydı (da bunları görmeseydi)." deyince Hz. Hasan: "Babacığım ben bu duruma düşmemen için seni bundan men etmiş idim." deyince o da: "Oğulcuğum ben bu işin bu noktaya varacağını düşünmemiştim." dedi.[543]

İbnu Sa'd der ki: Muhammed b. Talha o gün geçip Hz. Aişe'yi ta­şıyan devenin yularını aldı. Hz. Ali taraftarından biri ona saldırınca,

Muhammed b. Talha: "S^na "Hâ Mîm lâ yunsarûn" ayetini hatırlatı­rım." dedi ise de bu adam gelip ona mızrağıyla vurupı>öldürdü. Sonra bu adam onun hakkında şu şiiri söyledi:                          :

1- Müslüman gözünün görüşüne göre, o Rabbinin ayetlerine sımsıkı sarılan, bu uğurda toza toprağa belenen, eziyeti az birisi

2-  Mızrakla gömleğinin yakasını parçaladığımda iki eli ve ağzı üzere yere serildi

3- Tam mızrak girerken bana; (Hamim suresini hatırlatıyor.) (ha* mim)'i öne geçmeden evvel okusa olmaz mıydı.

4- Başka bir şey üzere okumalıydı. Ali 'ye tabi olmamadan başka bir şeye... Zira hakka tabi olmayan pişman olacaktır.

(Cemel savaşı günü, insanlar birbirinden on iki bin ölü verdikten sonra ayrıldı) O gece Hz. Ali yanına meşale alarak ölüler arasında gezdi. Muhammed b. Talha'nın cesedinin olduğu yere geldiklerinde, Hz. Ali (başını oğlu Hasan'a çevirip) Ya Hasan! Ka'be'nin Rabbinc yemin olsun ki bu yatan Es-Seccâd (secdeci) Muhammed! Gördüğün gibi öldürülmüş. Onu bu meydana böyle seren babasıdır. Eğer babası ve onun da babasına olan aşırı bağlılığı olmasaydı, bu zat bu kadar takva ve fazileti ile buraya gelmezdi." dedi. Hasan (r.a.) da: "Arlık senin böyle demenin sana hiçbir faydası yok" deyince, Hz. Ali oğluna: "Ytt Hasan! benimle senin aranda ne var?" diye söylendi.[544]

Şerik, el-Esved b. Kays'tan nakleder: Bana Cemel günü ZUbeyr (r.a.)'ı gören birisi anlattı ki, Ali harp meydanında "Ya Ebû Abdullah!" diye Zübeyr'i çağırdı. O da duyunca Ali'ye doğru geldi, öyle ki bineklerinin boyunları birbirine değdi. Ali (r.a.) ona: "Allah adına sana yemin veriyorum, hatırlıyormusun   bir   gün   ben   sana   bir   şeyler fısıldıyordum. Rasulullah (s.a.v.) yanımıza geldi ve

"Sen onunla konuşuyorsun ama vallahi o sana zulmederek seninle çarpışacak." demişti. Zübeyr bu hadisi duyar duymaz havyanının başına vurup harp sahasından ayrıldı gitti.[545]

Ebu Şihab el-Hannât ve diğer birinin Hilal b. Habbâb'tan nakline göre: İkrime, İbni Abbas (r.a.)'tan Cemel harbi günü Zübeyr (r.a.): "Ey Safiyye'nin oğlu! İşte şu Aişe -amcası oğlu- Talha'nın mülkü ele geçirmesi için çarpışıyor. Peki sen akraban olan Ali'ye karşı ne için savaşıyorsun?" deyince, Zübeyr'in harpten çekilip gittiğini, İbnu Cermûz'un ona rastlayıp öldürdüğünü haber vermiştir.[546]

Yezid b. Ebi Ziyad, Abdurrahman ibni Ebi Leyla'dan nakleder:

-Cemel harbi günü Zübeyr, Ali ile konuşup geri çekildi. Onlar daha saf halinde idiler. Oğlu Abdullah b. Zübeyr babasının harbi terk etmek istediğini duyunca "Korkudan, korkudan -can korkusundan-" dedi. Zübeyr de: "Bütün insanlar bilir ki ben korkak değilim. Ama Ali bana benim Peygamberden duyduğum bir şeyi hatırlattı, ben de onunla sa­vaşmayacağıma dair yemin ettim deyip sonra da:

"Akıbetinden korktuğum işleri Allah için terk etmem dünyada da dinde de daha güzeldir. Beytini okudu.[547]

Vekî', sika bir zat olan Isâm b. Kudame'nin, İkrime aracılığıyla Abdullah b. Abbas (r.a.)'tan Rasulullah (s.a.v.)'in

"Keşke bilseydim, acaba yüzü kıllı deveye binen hanginiz olacaktır, onun etrafında pek çok maktul olacak, nerdeyse yok olayazdıktan sonrn kurtulacak." buyurduğunu rivayet eder.[548]

Bir rivayette denildiğine göre; Cemel savaşında ilk öldürülen muslini el-Cühenî'dir. Hz. Ali'nin emri ile eline bir Kur'an alıp bununla orduları dolaşmış idi. Bu işine devam ederken öldürüldü.

O gün Dabbe oğullan kabilesinden yetmiş tane el kılıçla kesildi. Hz., Aişe'nin bindiği deveyi çekmek için yularını kim tutmuşsa eli Uz. Âli taraftarlarınca kesilmiş, hemen bir diğeri el kesilenin yerine geçip recez söylemeye başlamış idi. Bu hal Hz. Ali taraftarlarından birinin devenin urkûbunu (art ayağını hareket ettiren kasını) kesin" diye bağırana kflditr devam etti. Adında ihtilaf edilen adamın birisi devenin ayak sinirini kılıçla kesti. Deve ve üzerindeki hevdeci -olduğu yerde- çöküp kaldı, Hevdece atılıp saklanan oklar yüzünden deve ve hevÜec tıpkı -çığiı-kirpi gibi olmuştu. Hevdec dışından zırhlara büründürülmüş, içinde de Hz. Aişe (r.a.) vardı. Hz. Aişe çevresindekileri: "Allah ne dilcmişse O olacak, dilemediği olmayacaktır." diyerek insanları harbi yüreklendiriyordu.[549]

Daha sonra meydana gelen bu olay sebebiyle Hz. Aişe de[550], Hz. AH de[551] çok pişman olmuşlardı.[552]




[521] Daha geniş izahı için Taberi 3/6", 7

[522] Tarihi Halife b. Hayyat sayfa  180,  181; İbni Sa'd, Tabakat 3/32; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/23-26 ve 56

[523] Buhari Fiten 18 no 7100, Fazailu's-Sahabe 30 no 3772; İmam Ahmed, Müsned 4/265; Beyhaki, Delail 6/412; Halife b. Hayyat, Tarih s. 184; Belazuri, Ensab 3/26; İbni Ebi Şeybe, Musannef 15/264 h.no 19629 ve 12/132 no 12333; Beyhaki, S. Kübra 8/174

[524] Üst kaynaklar

[525] Üst Kaynaklar. Bu konuda kaynaklarda Zehebi'nin bahsetmediği çok ihtilaf vardı.

[526] Bu ifade kaynaklarda çok farklı. Ancak Belazuri 3/30'da Ebu Mihnef ten "Ali, Yedi yüz Ensar'ın başında Medine'den yola çıktı. "der.

[527] Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/61; İbni Ebi Şeybe 15/264 no 19628

[528] Tarihi Halife s. 184

[529] Tarihi Halife b. Hayyat s. 184; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/35'te rivayetleri toplu verir. Ahbaru't-Tıval s. 146

[530] Tarihi Halife agy

[531] Belazurî (Ensab 3/35) Cemadiye'1-Ahir ayının onuncu Cum'a günü yapıldı, der.

[532] Belazuri 3/37 isim vermeden böyle bir hadiseyi verir ama, o zatın Hz Ali tarafından vazifelendirdiğini nakleder. Fesevî el-Ma'rife ve't-Tarih 3/401'de buradakindon kili olarak verir.                                                                                 

[533] Biraz farkla Taberi, Tarih 2/35

[534] Tarihi Halife s. 185; Dinaverî el-Ahbaru't-Tıval s. 149 

[535] İbni Sa'd, Tabakat 3/222; Belazuri Ensabu'l-Eşraf 3/44

[536] İbni Ebi Şeybe, Musannef 3/259; Tarihi Halife 185; İbni Sa'd 3/223; Belazuri, El-Ensab 3/43, 44; Ahbaru't-Tıval s. 148; İbni Ebi Şeybe ve İbni Sa'd ve Belazuri bu haberi Kays'tan verir ve şunu ilave eder: Talha ölünce onu nehrin kıyısına defnetti. Ailesinden biri daha sonra rüyasında Talha'nın kendisine üç kere "Beni sudan kurtarın ben battım." Dediğini gördüğünü söyledi. Kabrini kazınca onu yem yeşil gördüler. Suyu akıtıp cesedini çıkardılar ki, alnı ve sakalından yere gelen kısmını toprak yemişti. On bin dirheme Ebu Bekre mahallesinden bir ev alıp oraya defnettiler.

[537] İbnu Sa'd 3/223; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 3/43;  Fesevi, El-Ma'rile ve't-Tmlh 3/403; İbnu Ebi Şeybe 13/101 ve 15/259'da Kays'tan.

[538] Tarihi Halife s. 185; Ensabu'l-Eşraf 246

[539] İbnu Sa'd 3/225

[540] İbnu'l-Cevzi Muntazam 5/82, 83; İbnu Ebi Şeybe  15/274; Hakim 3/115; Tıılıcıi, Tarih 2/36'ncı yıl sayfa 10, 11; Hakim, Müstedrek 3/115; Taberi bu haberi imik h, Şihab'dan şöyle nakleder: Hasan gelipdediki:  -Babacığım sana kaç kere nasihat ettim, bana kulak asmadın bu yüzden yarın sana yardım eden kimsen olmadan boşu boşuna öldürülüp gideceksin. -Hz Ali de: "Sen halâ kız çocukları gibi inileyip duruyorsun, bana ne söyledin de seni dinlemedim?" dedi. Hz Hasan da:

-Hz Osman asiler tarafından kuşatıldığında, sana: "Medine'den çıkıp git. Hz Osman öldürülürse sen orada bulunmamış -itham edilmemiş- olursun demiştim. (Dinlemedin) Hz Osman öldürüldüğünde sana "Bütün şehirlerin ve arap kabilelerinin elçileri ve bütün şehirlerin sana biat haberi gelmeden, sadece Medine halkının biatlarını kabul etme!" dedim. (Yine dinlemedin) Yine şu iki kişi, Talha ve Zübeyr yapacaklarını yaptıkları şu iş ortaya çıkınca, "kendi aralarında sulh yapana kadar evinden çıkma. Eğer iş fesada giderse bu senden başkasının eliye olmuş olur" dedim. Ama sen bunların hepsine itiraz ettin" deyince Hz Ali (r.a.):

"-Ey yavrucuğum! Hz Osman kuşatıldığında benim Medine'den ayrılmam teklifine gelelim. Eşkıya onu kuşattığı gibi bizi de kuşatmıştı. İkinci sözüne gelince "Şehirlerin biati gelene kadar bekle" diyorsun. Halbuki bana göre halife tayini işi Medine halkına aittir. Biz bu işin bozulacağından korktuk. Talha ve Zübeyr'in çıkışındaki teklifine gelince: Buna müdahele etmemek müslümanlara karşı bir idareci olarak otoritesizlik olurdu. Vallahi halife oluşumdan beri halâ kahrolmuş, yapılması gereken şeylere layık olduğu şekilde ulaşamayacak kadar noksan biriyim. Bana "Evinde otur" diyorsun. Yapmam gereken bu kadar iş, benden bu kadar beklentiler varken, nasıl evde oturabilirim. Yoksa sen benim, tıpkı etrafı avlanmak için kuşatılan ve "debâbi, debâbi" diye bağırılarak yuvasından çıkartılıp öldürülen sırtlan gibi olmamı mı istiyorsun, beni ilgilendiren bu mesele ile ben alakalanmazsam kim alakalanır, çekil önümden" dedi.                                 

[541] Muntazam 5/88, 89; Taberi 3/34; Ensabu'l-Eşraf 3/29, 30

[542] Ebu Ya'la, Müsned 2/h. No 666; Hakim, Müstedrek 3/366; Ukaylî, Zual'u'u'l-Kiblf 3/35 tere. No 990; İlelu'l-Mütenahiye h. No 1418; İbnu Hacer; Melalib h. No 4476; İbnu'l-Cevzî ve Ukayli bu hadisi zayıf sayarlar. Zira Ravi Abdu'l-Melik b. Müslim »I-Rakkası hakkında imam Buhari Tarihi Kebir'inde aynı hadisi İbnu Ebi Haşini -Cn'fer b. Süleyman -Abdullah b. Muhammed b. Abdulmelik -Abdulmelik b. Müslim -Ibu Cerv el-Mazinî isnadıyla, Ebu Cerv'in "Ali ve Zübeyr'i konuşurlarken duydu ki,,," diye metinsiz olarak verir ve Abdulmelik"in hadisi sahih değildir" diye hükmeder, (bkz. Tarihi Kebir 5/431 tere. No 1403 Abdulmelik b. Müslim) Yine Muinin nynı eserin 9/21 tere. No 165'te bu hadisi Aynen Zehebi isnadıyla ve bu metinli' verir, Sonra Ya'la b. Ubeyd İbnu Ebi Halid- hayye Kabilesinden Abdusselam diye birinden bu hadisin aynısı diye verir ve Ravi Ebu Cerv'in meçhul olduğuna belki de llttyyeli Abdusselam'ın o olduğunu telmih eder ama ne cerh,ne ta'dil eder. Yine İbnu libi Hatem de bir şey söylemez.

Bu haber buna yakın ifadelerle İbn Ebi Şeybe tarafından 15/283'te 19673 no ile Beni Hayyeli Abdusselam tarafından 19674 no ile Esved b. Kays aracılığıyla "Zübeyr'l gören biri tarafından" diye verilir ki, birinci haber Buhari'nin 9/21'de bahsettiği ihıuui olup ravi meçhuldür. İkinci haber de bu ravinin adı da yoktur. Bu haberi Beliumri 3/49'da, Ma'mer aracılığıyla Katade'ye isnad ettiği bir kısmın sonuna ilave odtr, arkasından da Rifâa b. İyas'ın babası İyas'tan o da babası Nüzeyr'den aynı hsıbiri tekrarlar. Burada babası, İyas'ın bu Cemel harbine giderken konaklanıldıgındu H» Ali'yi gördüğünü Buhari Tarih'inde 1/443'te nakleder. İbnu Ebi Hatem de onu benzer bir ifade kullanır. Lakin bu zatın babası olan Nüzeyr meçhuldür. Zehebi Mizan'lndi bunu kesin bir dille ifade eder. Bkz 4/248 tere. No 9020; Hafız Mizzi bu Rilıuı bym b. Nüzeyr el-Dabbî'yi 9/200'de 1913 nolu terceme ile anlatırken, Nosui'nin Müsned'inde senedi âli olarak kendine kadar gelen bir isnadla, dede Nüzeyr'den şüyl» nakleder: Ali (r.a.) Talha'ya "Allah adına sana yemin veriyorum sen Rasulullııh'ı "Bgn kimin velisi isem Ali de onun velisidir." Dediğini duydun mu? Deyince o du "Bv»t" dedi. Bu haber de aynı olayda geçen, aynı şekilde cereyan eden ama muhntnbin değiştiği görülen bir ifade var. Taberi bu hadiseyi 2/37'de Ömer -Ebu Bekr el-Hübilj -Katade isnadıyla uzunca verir.  Burada ikisi  arasındaki  konuşma  harpten öıttü. olmuştur. Yine Taberi 2/40'ta Yunus b. Yezid el-Eyli aracılığıyla Zühri'den nakleder. Burada yine Zübeyr'e yukarıdaki Peygamberimizin ifadesini Hz Ali haber verip doğruluyor. Zübery (r.a.) geri dönmeye kalkınca, oğlu Abdullah b. Zübeyr babasını ölümden korkmakla itham ederek konuşup onu kalmaya ikna ettiği ileri sürülmekte ki, Taberi bu rivayetin önceki rivayete aykırı olduğunu açıka ifade eder. Hulasa bu rivayetlerin hepsinde zayıf ve meçhul raviler var. Bu yüzden İbnu Adiy, İbnu'l-Cevzî ve Ukayli ile onların sözlerine güvenenler bu haberi zayıf, hatta uydurma sayıyor. Hakim ise bu hadisleri 3/66'da verdikten sonra Zehebi ona "Ravi Abdi bilinmeyen biridir, hadiste şüphe var" diye itiraz eder. Ancak Ebu'1-Harb hadisini hem Zehebi, hem Hakim sahih sayar. Hakim sonra Ebu'1-Cerv hadisini buna şahit olarak getirir. Zehebi bunun başka bir varyanıtna işaretle yetinir.

Şimdi bu durumda hadisin hükmü ne olacak? Aslında bu konu için çok daha uzun bir araştırma, inceleme, mukayese yapmamız gerekirdi. Fakat her hadise bu kadar zaman ayırsak bu kitabı bitirmemiz söz konusu olamaz.

Ben burada naçiz kanaatimi belirteyim. -Bu Zübeyr (r.a.) ile Cemel hadisesinde geçen hadislerin çokluğu ve ayrı ayrı ravilerce belirtilmesi Hakim, Taberi ve Zehebi gibi zatların bu haberi kabul etmelerine sebep olmuştur. Zira haber çok yaygındır. İnkar edenler, ravi meçhuldür diye inkara çalışıyorlar ki, bu da usul bakımından sakattır. Zira sözü söyleyen bilinmeyince sözünün yalan veya doğru olduğu da bilinmez. Bana öyle görünüyor ki, Zübeyr (r.a.)'ın bu harpte Hz Ali ile konuştuğu, hatta İbnu Abbas'la da konuştuğu ve ikna olup geri dönmeye kalkınca, şehit edildiği kesindir. İşte bu konuşmada geçen ve Peygamberimize atfedilen sözler gerçek mi değil mi? Taberi ve İbnu Ebi Şeybe gibi konuyla ilgili rivayetleri nakledenler o toplantıdan bahsedip, ama böyle bir hadisten söz etmiyorlar. İşte bunu tespit edince konu üzerinde daha fazla durup dikkatle inceledim.

Bu hadise kaynaklık teşkil eden ravilerin hemen hepsi, dikkat edilince Kûfeli, Basralı ya da Hz Ali taraftarı olan kimselerdir. Burada Hz Ali'nin haklılığına delil bulmak için, Hz Peygamber (s.a.v.)'in sözlerini araya sokmak isteyenlerin metodlarına benzer bir şey seziliyor. Doğrusunu Allah bilir. (M.Can)

[543] İbni Ebi Şeybe 15/284'te Kays b. Abbâd'dan bu haberin üst kısmını verirse de buradaki ifadeleri vermez. Lakin 15/288'de buna benzer bir ifadeyi Süleyman b. Surad'dan nakleder. Aynı haber Belazuri Ensab 3/64

[544] Belazuri Ensab 3/40; İbnu Sa'd 5/54, 55; Taberi 2/51 (öteki baskı 5/526); Bcla^ui'İ, Ensab 3/40; Taberi ve İbni Sa'd bu rivayette; Hz Aişe'nin devesinin yularını tutttn herkes öldürülünce, Muhammed b. Talha atılıp yuları aldı ve Hz Aişe'yc "Anneciğim ne emredersin?" deyince Hz Aişe: "Gücün yeterse Hz Adem'in en hayırlı oglıı olmnya çalış" diyerek, Habil ve Kabil kıssasındaki ölen değil, öldürülen olma hususunu ifarst etti. İbni Ebi Şeybe 15/282'de sadece bu kısmı nakleder.                   

[545] Hakim, Müstedrek 3/366; Hakim bu hadise sahih diyor. Zehebi de sanırım bu is­nada sahih der. Biz bu konduaki kanaatimizi sadece rical ile sınırlamamız gerektiği inancındayız. Zira Efendimize isnad edilen metin çok kekre bir ifadedir. İşi yeryüzünü İslah olan bir Peygamber nasıl olur da ileride yapılacak bir kavgada taraf olarak, dinleşerek bir daha durmak bilmeyecek bir kavganın sebebi olacak ifadeler kullanmış olabilir. Efendimizden müstakbele ait çok sahih rivayetler var. Onların hiç birinde tayin edici belirleyici ifade yok. Bunlar arasında en belirgin olanı ileride de geleceği gibi  Hz Hasan  hakkında söylediği  "Benim bu  yavrucağızım cennet gençlerinin efendisidir. Ümmetimden iki büyük taife birbirine girdiklerinde benim bu oğlum onları barıştıracak, her ikisinin de davası bir olacak." Hadisidir. Burada gayet net olarak Efendimiz (s.a.v.) bu ümmet arasındaki sulhun cennet seyyitliği olduğunu vurgulaypı her iki tarafı ayn dengede tutuyor. Dikkat edilirse bu tür göklere çıkarıcı veya yerin dibine batına ifadeler sahabenin meşhur ravileri arasında hiç olmadığı gibi böyle olayları nakledenler kimliklerini saklayan kimselerdir. Allah şerlerinden korusun.

[546] Belazuri, Ensab 3/50; İbni Sa'd, Tabakat 3/110; Tezkiratu'l-Hamdı.niyye

[547] Ebu Nuaym, Hilyetu'l-Evliya 1/91; Taberi bu hadiseyi 3/40, 41'de Zühri'den gayet uzun olarak verir.

[548] İbni Ebi Şeybe, Musannef 15/265 no 19631; Bu hadisin şahidi Müsncd 6/97 V« Beyhaki, Delail 6/410'da geçen Hz Aişe hadisidir. Bu hadise, İbni Ebi Hntem ti-İlel'inde (2/426): "Bu hadisi Isam'dan başka rivayet eden yoktur. Bu münker bir hidiü olup onun dışında başka birinin yoluyla rivyet olunmamıştır." Der. Buna merhum Nasuriddin Albanî "sahiha"sında (1/767-777 hadis no 474) gayet mufassal bir vermiş olduğundan biz oraya atıfla yetiniyoruz.

[549] Taberi, İbnu'l-Cevzi ve Belazuri konuyu uzunca verirler.

[550] Mesela Buhari Tefsir 65; Nur suresi 8. İmam Ahmed Müsned 6/106; İbnu Şeybe Musannef 15/260, 277,

[551] Bu daha önce geçti.       

[552] Zehebi bu konunun bir çok yerini aşırı kısaltmışım Yoksa kaynaklarda bu hadise elli sahifeye yakın bir yer tutmaktadır.

İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 189-199


Konu Başlığı: Ynt: Hicri otuz altıncı yıl olayları
Gönderen: Mehmed. üzerinde 09 Mart 2022, 19:06:14
Esselamü aleyküm Her olanda hayır ve ibret aramak evladır Rabbim paylaşım için razı olsın