๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Nisan 2011, 13:53:30



Konu Başlığı: Hendek te cereyan eden bazı hadiseler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Nisan 2011, 13:53:30
Hendek'te Cereyan Eden Bazı Hadiseler


Ebû îshak el-Fizârî, Humeyd et-Tavîl aracılığıyla Enes (r.a.)'m şöy­le dediğini anlatır:

- Rasûlüllah soğuk bir sabah Hendeğe doğru yola çıkmıştı. Muha­cirlerle Ensarhlar elleri ile hendek kazmaktaydılar. Onların, çalıştıra­cak köleleri yoktu. Efendimiz (s.a.v.), gelip de ashabının açlık ve bit­kinlikten ne halde olduklarını görünce:

"Allah'ım! hayat ahiret hayatıdır. Ensar ve Muhacirlere mağfi­ret et" buyurdu. Bunu duyan ashab-ı kiram da:

"Biz hayatta kaldığımız müddetçe, cihat üzerine Muhammed (a.s.)'e bîat eden insanlarız" diye karşılık veriyorlardı. Bu haberi bu şekli ile Buharı rivayet ediyor. Müslim'in de Hammad b. Seleme aracı­lığıyla Sabit el-Bünânî'den bunun gibi bir rivayeti vardır.[508]

Abdü'lvâris b. Saîd de, Abdülaziz b. Süheyb aracılığıyla Enes (r.a.)'den buna benzer bir kıssayı şöyle nakleder: "Ensar ve Muhacir gurupları Medine etrafına hendek kazıyorlardı. Kazdıkları toprağı o-muzlarında taşıyor ve "Biz yaşadıkça îslâm üzere Muhammede sonu­na kadar biat eden topluluğuz" diyorlardı. Efendimizde onları selamlıyarak "Allah'ım ahiret hayrından başka hayır yok. Ensar ve Muhacirini Mübarek kıl" diyordu.

Onlara çalışırken yemek olarak, bir çanak içinde bozulmuş yağ ile pişirilmiş arpa yemeği getirilip, O da boğazdan geçerken, yiyenleri iğrendirecek şekilde olmasına rağmen önlerine konuyordu. Haberi Buharî rivayet ediyor.[509]

Şu'be derki: Bize Ebû İshâk eş-Şîrazî, Berâe b. Âzib (r.a.)'i şöyle derken işittiğini haber verdi:

- Rasûlüllah (s.a.v.), Hendek kazımı esnasında bizimle beraber top­rak taşıyordu. Toprak onun karnının beyazlığını örtmüş o ise şöyle diyordu:

1- Allah'ım sen etmeseydin hidayete eremez, sadaka veremez ve namaz kılamazdık.

2- Üzerimize sekînet indir, düşmanla karşılaşınca ayaklarımıza sebat ver.

3- Şu topluluk üzerimize saldırdı. Eğer fitne istiyorlarsa redde­diyoruz. Efendimiz; "reddediyoruz, reddediyoruz" derken sesini yükseltiyordu.[510]

Yine Buharî bu haberi ayrı bir yolla (Ahmed b. Osman - Şüreyh b. Mesleme- İbrahim b. Yusuf- Babası Yusuf- Ebû İshâk eş-Şirazî Berâe (r.a.) nakleder (orada "Efendimiz toprak taşırken karnının derisi öyle toz bulandı ki -çok kılı olmasına rağmen biz orayı göremez hale gel­dik. Efendimizi o zaman, Abdullah b. Ravaha'ya ait olan bir recezi söylerken duydum" ifadesinden sonra şiiri verir ve sonunda "sonra recez'in son beytinde sesini uzatırdı" ifadesi yer alır.[511]

Abdü'l Vahit b. Eymen el-Mahzumî babasından Cabir (r.a.)'i şöyle derken duyduğunu söyler:

- Hendek harbinde biz hendek kazıyorduk. Birden büyükçe bir kaya parçası çıktı. "Yâ Rasûİellah! kazıda bir kaya kütlesi ortaya çıktı" de­dik. Efendimiz üzerine su serpin" buyurdu ve sonra bizzat kalkıp oraya geldi. Açlıktan karnına taş bağlanıp sarılmıştı. Balyozu veya külüngü eline alıp, üçkere "bismillah" çekip ardından ona balyo­zu vurdu. Kaya sanki akıp giden kum haline geldi. Ben Efendimize, "Yâ Rasûİellah! Eve gitmeme izin versen" dedim o da izin verdi. Ben eve varıp hanıma: "Yanında yiyecek birşey varmı?" diye sordum......

Buharî hadisin geri kısmını aynen yukarda naklettiğimiz îbni İshâk'ın Meğazî'deki haberi gibi anlatıyor.[512]

Hevze b. Halîfe anlatıyor: Bize Avf el-A'râbî, Meymûn b. Üstâz ez-Zehrânî aracılığıyla Berâe b. Âzib (r.a.)'in şöyle dediğini anlattı:

-  Rasûlüllah (s.a.v.) bize, Hendek kazmayı emrettiği vakit, hen­değin bir yerine gelince, koskocaman hemde asla kazmanın geçme­yeceği sert bir kayaya rast gelindi. Durumu Rasûlüllah'a bildirdiler. Efendimiz kayayı görünce hemen kazmayı aldı ve Bismillah diyerek bir darbe indirdiki kayanın üçte biri parçalandı. Efendimiz:

ekber, bana Şam'ın anahtarları verildi. Vallahi ben onun kızıl saraylarını görüyorum İnşallah” deyip, bir darbe daha ayaprak tekrara üçte birini parçaladı.

“Allahû ĞEkrer! Bana İran’ın anahtarları verildi. Vallahi ben şimdi Medayin şehrindeki beyaz sarayı görüyorum” buyurdu. Sonra üçüncü darbeyi de indirip, kalan kayayıda parçaladı ve “Allahü Ekber, buna Yemen’in anahtarları verildi, Vallahi ben şu anda bu durduğu yerden San’a şehrinin kapılarını görüyorum” buyurdu.[513]

Süfyân’ı Servi derki: Bize Muhammed b. Münkedir. Cabir (r.a.) işittiğini anltatı. Hendek günü Rasûüllah (s.a.v.):

Müşriklerden bize kim haber alıp gelecek? Diye sordu: Zübeyr (r.a.) “ben” dedi. Rasûlüllah tekrar “onlardan bize kim haber alıp gelecek” buyurunca Zübey yine “ben” dedi. Bunun üzerine Nebî (s.a.v.);  Her Peygamberin bir havarisi vardır, benim havarim de Zübeyr’dir” buyurdu. Bu hadisi Buharî rivayet ediyor.[514]

Atıyyete’l-Avfi’nin torunu Hüseyin b. Hasen derki: Bana baam Hasen, deedm Atiye aracılığıyla İbni Abbas (r.a.)’dan şu ayetlerle ilgili olarak şu izahları yaptığını anlattı.

“Ey îman edenler! Allah’ın size olan in’amını hatırlayın; hani size (düşman) orduları gelmiş, bizde onların üzerine rüzgar ve (gözünüzle) göremediğiniz ordular göndermiştik” (Ahzab âyet; 9) İbni Abbas “bu hadise Ahzab (Hendek) harbinde Ebû Süfyan’ın ordularla geldiği günde olmuştur” der.

Yine İbni Abas:

“O münafıklardan bir kısmı ( o vaki) Peygamberden izin isteyerek evleri açık (girilebilir) olmadığı halde “evlerimiz apaçık (ortada) kaldı diyorlar. Böylece sadece harpten kaçmak istiyorlar” (Ahzab; 13) âyetindeki sözü söyleyenlerin Hârise oğulları olup “evler açık” yani “evlerimizi bekleyecek kimse yok, bomboş hırsızların gelip soymasından korkarız” demek istediklerini söylüyor. Yine “Düşman guruplarını gördüklernde “İşte Allah ve Rasûlünün bize va’d ettiği (sıkıntıdan sonra gelecek zafer) budur. Allah ve Rasûlü doğru söylemiştir” dediler. Ve bu onların sadece iman ve teslimiyetlerini artırdı” (Ahzab âyet; 22) âyetinde şu izahı yapar:

Evet Allah (cc) mü’minlere, daha önce inen Bakara Sûresinde (âyet; 214) bu zaferi şöyle haber vermişti.

"Yoksa siz, sizden önceki geçen (imanlı topluluk) lerin aynı va­ziyeti sizinde başınızdan geçmeden -hemencecik- Cennete girive­receğinizi mi sandınız; onlara öyle fakirlik, öyle sıkıntı çatmış, öyle sarsılmışlardı ki, sonunda -başlarındaki- Peygamber ve onunla beraber iman edenler; "Allah'ın yardımı ne zaman (gelecek) demelerine ramak kalmışdı. İyi anlayın ki, Allah'ın yardımı ya­kındır."

İşte Hendek'te düşman guruplariyla yüz yüze nöbetleşmeye başla­dıklarında, Mü'minler bu âyeti bu şekilde yorumlayarak, düşmanla karşı karşıya olmaları onların iman ve teslimiyetini artırmıştı.[515]

Hammad b. Seleme anlatıyor: Bize Haccâc b. Erta1, Hakem-Miksem isnadıyla İbni Abbas (r.a.)'ın şöyle anlattığını haber verdi.

- Hendek harbinde müşriklerden biri öldürülmüştü. Müşrikler pey­gambere; "Onun cesedini bize yolla da, on iki bin (dirhem) verelim" diye haber saldılar. Rasûlüllah (s.a.v.) bunu duyunca:

"Onun ne kendisinde ne de cesedinde hayır var" buyurdu.[516]

El-Esmaî anlatıyor: Abdürrahman b. Ebiz-Zinâd derki: "Zübeyr b. el-Avvâm (r.a.), hendek harbinde müşriklerden Osman b. Abdullah b. el-Muğire'nin miğferine kılıçla vurup başından bindiği hayvanın se­mer kaşına kadar kesti. Bunu görenler ona, "yahu ne keskin ne iyi kı­lıcın var" deyince bu söze öfkelenmişti. Zîra bu işi kılıç değil kendi eli yapmıştı.[517]

Şu'be, Hakem -Yahya b. el-Cezzâr isnadıyle Hz. Ali'den nakledi­yor:

- Rasûlüllah (s.a.v.) hendek günü hendeğin gediklerinden birinin üzerinde oturuyordu.

"Allah bu müşriklerin evlerini ya da karınlarını ateşle doldur­sun, güneş batıncaya kadar bizi meşgul edip ikindi namazını kıl­dırmadılar" buyurdu.

Bu haberi Müslim rivayet etmiştir.[518]

Yahya b. Ebî Kesir, Ebû Seleme yolu ile Câbir (r.a.)'den nakledi­yor: Ömer (r.a.) Hendek harbinde gün battıktan sonra gelip Kureyş kâfirlerine sövüp saymaya başladı ve, "Yâ Rasûlellah! Nerdeyse gün batacak, ben namazımı yetiştiremeyeceğim." deyince, Rasûlüllah (s.a.v.): 

"Vallahi henüz bende kılmadım" buyurdu.

Ravî Ebû Seleme derki, Sanıyorum Cabir; "ben de Rasûlüllahla bera­ber Burhan vadisine indim. Nebî (s.a.v.) namaz için abdesî aldı, bizde abdestlendik. Gün battıktan sonra önce ikindiyi sonrada akşam nama­zını kıldık."

Bu hadisi Buharı ve Müslim Hişâm ed-Destuvâî'den naklettiler.[519] Cerir, -A'meş, İbrahim et-Teymî- isnadı ile babası Yezîd b. Şerik et-Teymî'nin şöyle dediğini rivayet eder:

- Huzeyfe (r.a.)'nin yanındaydık. Adamın biri ona, "Eğer ben Pey­gambere yetişseydim onunla beraber çarpışır ve çarpışmayı tam yapar­dım" dedi (yani siz tam yapamadınız demek istedi.) Huzeyfe ona; "Sen öyle yapacaktın ha? Ben Ahzab gecesi Efendimizle idim. Müthiş bir fırtına ve soğuğa tutulmuştuk. Rasûlüllah "şu kâfirlerin ne yaptığı haberini getirebilen yokmu, Allah onu kıyamette benimle birlikte ya­pacak" buyurdu" Biz sustuk. Hiç cevap verenimiz olmadı. Sonra "Müşriklerden haber alıp gelecek yokmu? Allah onu kıyamette benim­le birlikte yapacak" buyurdu. Biz yine susup hiç birimiz cevap verme­di. Sonra "Müşriklerden haber alıp gelecek kimse yokmu? Allah kı­yamet günü onu benimle beraber yapacak" buyurunca, yine susup ce­vap verenimiz olmadı.

Efendimiz "Kalk yâ Huzeyfe! Onların haberini al gel!" diye adımla çağırınca itirazıma hiç mahal kalmamıştı. Bana "Kalk git ve haber­lerini getir. Sakın -Yakalanıpta- onları korkutup üzerimize salma" buyurdu. Efendimizin yanından ayrılıp yola düşünce soğuk falan kalmamış, sanki hamamda gidiyormuşum gibi olmuştum.

Müşriklerin olduğu yere vardığımda, Ebû Süfyan'ı ateşe sırtım ve­rip ısınırken gördüm. Yayın ortasına bir ok koyup onu atmak istedim ama, Efendimizin "onları ürkütme" sözü hatırıma geldi. Eğer atsaydım kesinlikle onu vururdum. Sonra geriye dönerken sanki yine hamamda gibiydim.

Geriye gelipte haberi verdiğim zaman tekrar üşümeye başladım. Rasûlüllah (s.a.v.) namazlarını üzerinde kıldığı ve -soğuk sebebiyle-üstüne örtmüş olduğu abasının bir ucunu da bana örttü. Sabah olunca­ya kadar öylece uyumuşum. Sabah namazı vakti girince Efendimiz: pi

"Kalk uykucu" buyurdu. Hadisi Müslim naklediyor.[520]

Ebû Nüaym Fazl b. Dükîn anlatıyor: Bize Yusuf b. Abdullah b. Ebî Bürde -Musa b. Ebî'l Muhtar- Bilâl el-Absî isnadıyla Huzeyfe (r.a.)'den şöyle dediğini rivayet ediyor: Hendek gecesi insanlar Efen­dimizin çevresinden dağıldı. Beraberinde sadece oniki kişi kaldı. Rasûlüllah yanıma geldiğinde ben soğuktan diz çökmüş haldeydim. Bana "haydi şu gurupların kamplarına git ve durumlarına bak" buyu­runca ben: "Seni Hak ile gönderen Allah'a yemin ederimki, ben soğuk­tan dolayı değil senden haya ettiğim için kalktım" deyince bana;

"Haydi Yemân oğlu! Sen bana geri gelene kadar ne soğuk nede sıcak sana bir zararı olmaz" buyurdu.

Ben de onların kamplarına vardım. Ebû Süryani, etrafında ileri ge­len adamlarıyla beraber ateş yakarken buldum. Guruplar etrafından dağılmıştı. Onların yanına oturunca Ebû Süfyan, aralarına yabancı birinin girdiğini hissetti ve: "Hepiniz yanındaki arkadaşının elini tutsun" dedi. Hemen elimi sağımdakine uzatıp elini tuttum. Sonra da solumdakinin elini tuttum.

İçlerinde biraz durup sonra Efendimize geldim ki, o ayakta namaz kılıyordu. Bana eliyle "yaklaş" işareti yaptı. Yaklaştım. Yine "yaklaş" işareti yapınca iyice yaklaştım. Namaz kılarken, üzerinde bulunan elbisenin ucunu üzerime sarkıttı. Namazı bitirince "ne haber?" buyur­du. "İnsanlar Ebû Süfyan'ın etrafını terketmiş" sadece ufak bir guru­bun arasında ateş yakmakla meşgul. Allah bize yağdırdığı soğuktan ona da yağdırmış. Ama biz Allah'tan onun ummadığı şeyleri umuyo­ruz" dedim.[521]

İkrime b. Ammâr, Muhammed b. Ubeyd el-Hanefî aracılığıyla Huzeyfe'nin kardeşi oğlu Abdü'I Aziz'den şöyle naklediyor:

-  Huzeyfe (r.a.) katıldığı harpleri anlatmış idi. Yanında oturanlar: "Ama, vallahi biz o savaşlarda bulunsaydik, kesinlikle şöyle şöyle işler yapardık" dediler. Huzeyfe de onlara, "siz böyle -düşmanla karşı­laşma- temennisi yapmayın, ben kendi halimizi Hendek gecesi gör­düm" diyerek uzunca şunları anlattı:

- Biz Saf halinde oturmuştuk. Ebû Süfyan ve orduları yukarı tarafı­mızda, Yahudilerde aşağı tarafımızda idi. Çocuklarımıza birşey ya­parlar korkusu içindeydik. Şimdiye kadar hiç görmediğimiz müthiş bir karanlık ve yıldırım gibi gürleyen bir rüzgar sesi. Hiçbirimiz par­mağını dahi göremiyordu.

Münafıklar "evimiz yalnız" diye izin istiyor ve her biri izin alıp sı­vışıyordu. Üç yüz kişi kadar kaldık. Rasûlüllah tek tek uğrayarak ya­nıma geldi. Kendimi ne düşmandan nede soğuktan koruyacak zırhım vardı. Sadece dizimden aşağı inmeyen hanımımın bir elbisesi vardı.

Diz üstü duruyordum. "Kim?" buyuranca, "Huzeyfe!" dedi. Toprağa doğru kendimi iyice kısaltarak kalkma korkusu için "evet Yâ Rasûlellah" dedim. "Kalk" buyurunca kalktım. Efendimiz. "Şu toplu­lukta hayırlı bir şeyler oluyor, git ve haber al gel" buyurdu.

Ben, ashabın içinde soğuktan en fazla üşüyeni ve en korkak olanı idim. Yola çıkarken Efendimiz:

'ım onu önünden, arkasından, sağından ve solundan, üstünden ve altından gelecek belalardan koru!" buyurdu. Vallahi ne soğuk ne de korku hissediyordum. Bana: "Yâ Huzeyfe bana gelene kadar hiç bir şey yapmayacaksın" buyurdu.

Gidip kavme vardım. Daha önce Ebhu Süfyanı görmemiştim, "gi­delim gidelim" diyordu. Bir ok atma istedimsede Efendimizin sözünü hatırlayıp vazgeçtim ve aralarına girdim. Bana en yakın Benû Amir idi. Ona gidelim deniyordu. Vallahi rüzgar sadece onların kampı için­de dönüyor ve taşları savurarak bineklerine vuruyordu.

Sonra ayrılıp gelirken, aynı yolda yirmi kadar süvari, sarıklı bir halde bana; "sahibine, Allah müşriklere onun namına yetti" de" dedi­ler. Efendimizin yanına geldiğimde üstünde namaz kıldığı bir beze sarınmış idi. Geri döner dönmez tekrar titremeye başladım. Rasûlüllah eliyle yaklaş işareti yapınca yaklaştım da üzerime üstündekinden bira­zım örttü: Efendimiz bir sıkışık durum olursa namaz kılardı. Durumu anlattım. Allah bu konudas "Ey İmanftedenler! Allah'ın size verdiği nimeti hatırlayın ki, o vakit size ordular -saldırmaya- gelmişlerdi. Bizde onların üstünü kasırga ve göremediğiniz ordular gönderdik" (Ahzab âyet; 9) âyeti indi.[522]

İsmail b. Ebî Halid, İbni Ebî Evfa (r.a.)'dan Nebî (s.a.v.)'nin müşrik guruplarına;

"Kitabı indirip, hesabı çabuk gören Allah'ım! Bu güruhları he­zimete uğrat. Allah'ım onları bozup dağıt ve onları sars" diye beddua ettiğini anlatır. Hadisi Buharî ve Müslim rivayet ediyorlar.[523]

Leys derki:  Bana el-Makburî, babası aracılığıyla Ebû Hüreyre (r.a.)'dan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in

"Allah'tan başka ilah yoktur o tektir. Ordusuna izzetler verdi, kuluna yardım etti, tek başına orduları kahretti, kendisinden son­ra hiç bir şey var olmadı" diye dûa ettiğini anlatıyor. Hadisi Buharı ve Müslim naklediyor.[524]

İsrail ve diğerleri Ebû İshak eş-Şirazî aracılığıyla Süleyman b. Surad (r.a.)'dan Müşrik gurupları çekilip giderken Peygamber Efen­dimiz (s.a.v.)'in: "Artık onlar bize değil biz onlara savaşa gidecek ve üzerlerine biz yürüyeceğiz" buyurdu­ğunu nakleder. Hadisi Buhari nakleder.[525]


Mümtehine 8'ci Ayeti Ve Efendimizin Ümmü Habîbe'yle Evlenişi
 

Harice b. Mus'ab, Kelebi Ebû Salih aracılığıyla

"Olaki Allah  sizin ile

düşmanlık   ettiğiniz' kimseler   arasına    dostluk   kuracaktır."

(Mümtehine Âyet; 7) Âyeti hakkında İbni Abbas (r.a.)'ın "Nebî (s.a.v.) Ebû Süfyan' kızı Ümmü Habîbe ile evlenince o "Mü'nıinlerin annesi" Muaviye de Mü'niinlerin dayısı oldu" diye yorum yaptığını rivayet eder.[526]

Kelebî'nin de ayrıca şöyle bir rivayeti daha vardır! Lakin Kelebi â-limlerce terkediien bir kimsedir. Hem Efendimizle evlenen hanım­ların "Mü'miniere anne" olma keyfiyeti âlimlerimize göre sadece bu hanımlara ait bir hüküm olup bu haramdık bağı onlara kızlarına, kar­deşlerine ve bacılarına sirayet etmez.[527]





[508] Buharî Cihad 56/33 Meğazî 64/29 hadis no 4099. Müslim h. no 1788; Beyhakî Delâil 3/410, 411; Müsned 3/170, 187, 244, 278, 288, 6/289, 315; Beyhakî Sünen-İ Kübra7/43; Taberî Müşkilü'lâsâr 4/298.

[509] Buharî Meğazî 64/29 hadis no 4100; Beyhakî Dclâil 3/412. Zehebî kısalttığı için biz Buharî metnini esas aldık.

[510] Buharî Megazî 64/29; Cihad 96/34.

[511] Buharî Meğazî 64/29; Beyhakî Deİâil 3/414 Tercemeler Buharî metnine giredir.

[512] Buharî 64/29; Beyhakî 3/416, 4!7. Beyhakî'nin rivayetindeki bazı lafızlar Buharî'den farklı ve metin daha uzun.

[513] İbni Ebî Şeybe Musannef 14/422; Ebû Nuaym Delâil hadis 430; Beyhakî Delâil 14/422; Hatib-i Begded^ğ 17131, 4/131.  bu rivayetteki ravi Meymunu İbni Hibban haricinde sika sayan yok.  Diğer ricaline gelince Hevic b. Halife’yi İmam Ahmed “Saduk olmasını umarım, ama hadisleri dört dörtlük değildi derken, Yahya b. Maîn “zayıf” Nesaî  “bir sakıncası yok derken Ebû Hatem’de “Saduk”dan Avf el-A’rabiyi de Nesaî ^Sika^derken çoğu ona hücum ederler. Mesela İbnü41 Mübarek, Ca’fer b. Süleymân’a: “Sen İbni Avn, Eyyub ve Yunus’a görmüş adamken nasıl odluda onların meslisine değilde Avf’ın meclisine gittin. Vallah Avf bir bid’at buldumu onunula yetinmez ikincisinide alırdı. O hem kaderî hemde xiî mezhebindendir^demişti. Görüldüğü gibi isnadı pek parlak görülmüyor.

[514] Buhari 64729, Cihad 40, 41, 135; Fazâilü-s-Sahabe 13; Müslim Fazailüs-Sahabe 2415; Müsned 1789, 102, 103, 37207, 214, 228, 265,; Tirmizî 3744; İbni Ebî Asım 2/610, 611; Hakim 3/362;Bey. S. Kübra 6/368, 97148: Selb Delâil 37431; Humeydî 1231; Taberanî 1783; Ebû Nüaym Hilye 4/186; İbni Mace 122; İbni Ebî Şeybe 12/93; Ebû Ya’la 4/2082; Ebû Hanife Müsned 371; İbni Sa’d 2/25, 3/105.

[515] Beyhakî Delâil 3/434, 435. Taberİ Tefsirinde bunları her âyetin yerinde ayrı ayrı alır. Zannederim Beyhakî hepsini bir rivayet gibi verince Zehebî de oradan nakletmiş.

[516] Bu hadisi Tirmizî Cihad, Bâb "Lha tüfadî CîfetÜ'l Esîr" de Süfyan -îbni Ebî Leyla- Hakem- Miksem - İbni Abbas senedi ile 1715 no ile sevkeder. Lakın metin "Müşrikler, ölen bir müşriğîn cesedini satınalmak istediler. Rasûlüllah bunu kabul etmedi" şeklinde olup bunu garib sayar. Beyhâki S. Kübra 9/133; Delâil 3/440. Bu rivayeti destekleyen ikinci bir ri­vayeti İmam Ahmed Müsnedinde 1/248 aynı isnadla

"ölülerini geri verin, zîra o Ölünün cifeside diyeti de pistir" buyurup para almadı. Şeklindedir. Aynı rivayeti îbni Ebî Şeybe Müsannefinde EbÛ Eyyûb es-Sahtiyanî yolu ile İkrİme'den munkati bir isnadla verir 14/423 ve bu kâfirin Nevfe! ya da İbnü Nevfel olduğunu söyler. Keza Said b. Mansur da süneninde bu rivayete 2/278 de Serik'ten nakleder. Vakidî ise bu haberi Süfyan yolu ile verir.

[517] Beyhakî Delâil 3/437 de "Nevfel'in düello isteğine Zübeyr (r.a.)'ın çıkıp ona kılıcı indirince ikiye biçtiğini anlatır.

[518] Müslim Mesacid 628; Buharî Meğazî 64/29; Nesaî 1/236; Müsned 1/113, 122; Tahavî Şerhümeâniü'Iâsar 1/321; Abdürrezzak 2192; îbni Ebî Şeybe 2/503; Ebû Avâne 1/355; Ebû Avane 1/355; İbni Huzeyme 1337; Beyhakî 1/460, 2/220; Taberanî 11/384; Taberî Tefsir 2/344; Beyhakî Delâil 3/444; İbni Hibban (Mevarid) 270; Taberanî 12/26 Ebû NüaymHilye 10/24.

[519] Buharı Mevakît 9/36; Megazî 64/29; Müslim 629; Beyhakî Delâil 3/444; Ebû Avane 1/357.

[520] Müslim Cihad 1788, Beyhakî s. Kübra 9/119; Bey. Delâil 3/450; İbni Ebî Asım Sünneh 2/6! 1; Müsned 3/314; EbûNüaym Hilye 1/354.

[521] Hâkim Müstedrek 3/310; Beyhakî Delâil 3/451.

[522] Beyh.Delâİİ 5/452.

[523] Buhari 64/29; Müslim 1742; Beyhakî 3/456 İbni Mace 2796 Müsned 4/353, 355, 382; Abdürrezzak 9516; tbni Huzeyme 2775; Tirmizî 1678 Ebû Dâvud 2622; Beyhakî S. Kübra 9/652; İbni Ebî Şeybe 5/540, 14/426; Sünen-i Said b. Mansur 2/25.

[524] Buharî Meğazî 64/29; Müslim 2724; Beyh. Delâil 3/456; Tirmizî 2428; Müsned 2/307.

[525] Buharî Meğazî 64/29; Müsned 4/262; Taberanî 7/115; Hılyetü'l Evliya 4/345.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/413-424

[526] Beyhakî Delâil 3/459; Turtubî 18/58.

[527] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/425


Konu Başlığı: Ynt: Hendek te cereyan eden bazı hadiseler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 30 Eylül 2021, 18:04:47
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hendek te cereyan eden bazı hadiseler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 01 Ekim 2021, 02:26:46
Aleyküm Selâm. Bu bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
 Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah