๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 14:20:57



Konu Başlığı: Harpten bazı safhalar ve esas harp
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Nisan 2011, 14:20:57
Harpten Bazı Safhalar Ve Esas Harp


Sıffeyn'de akşam olup iki taraf birbirinden ayrılınca her iki grup birbirine gider gelir kimse birbirine çatmazdı. Gelip birbirinden ölüle­rini alır defnederlerdi.

Bir ara Hz. Ali, Şamlılara karşı artık bu düello ve müfreze kavgasını bırakıp ordunun tümüyle savaşacağını ilan edince insanlar müthiş telaş ve üzüntüye kapılıp: "Bu güne kadar bölükler birbirleriyle çarpışıyordu. Eğer iki ordu tamamıyla birbirine girecek olursa bu arapların sonu olur!" dediler.

Hz. Ali geceleyin: "Ey insanlar, yarın bütün güçlerimizle savaşaca­ğız, bu gece kıyam-ı leyi namazı kılın, Kur'an okuyup Allah'tan sabır ve af ve karşınızdakilere karşı sebat isteyiniz!" dedi.

Muaviye de geceleyin ordusuyla konuşup teşvik etti.

Hz. Ali sabahı erken kıldırıp hemen harp meydanına geldiler. Oradi karşı grubu seyredip kimlerin nereye yerleştirildiğini anladı ve ordusunu ona göre yerleştirip hücuma hepsinin aynı anda başlayacağı cimini verdi.

Hz. Ali Hicaz halkından on iki bin kişinin bizzat başına geçerek öyle bir tekbir aldılar ki dağlar taşlar inledi ve Muaviye'nin bulunduğu orduya saldırdılar. Şam ordusu bozguna uğradı. Hz. Ali'nin ordusu Muaviye'nin yanına kadar geldi. Muaviye, Amr b. el-Âs ile beraber minberinde oturup çarpışmaya bakıyordu. Durumu görünce kaçmak için atını hazırlattı. Ama Şamlılar bu çekilişten sonra birbirlerini yardıma çağırıp toparlandılar ve Iraklılara saldırdılar. Gece bastırana kadar müthiş bir çarpışma oldu. İki taraf da bozulmadı.

Sabahleyin insanlar ölülerini alıp defnettiler.

Kuşluk vakti Hz. Ali ordusuna: "Haydi saflarınıza gidin, düşmana saldırın, gözlerinizi işinize çevirin, sebat edip Allah'ı çok anın. Sakın birbirinizle çekişmeyin, yoksa dağılırsınız da gücünüz yok olur. Sab­redin, Allah sabredenlerle beraberdir." dedi.

Muaviye de bir hutbe okuyup: "Sabredin sabır yarışı yapın. Ccnkten kaçmayın, birbirinize iş havale etmeyin. Zira siz hak yoldasınız Deliliniz güçlüdür. Siz haram kan akıtan birine karşı savaşıyorsunuz, Onu gökte mazur sayacak biri yok." dedi.

Sabahleyin tekrar savaş başladı. Muaviye'nin sol cenah komutum Habib b. Mesleme Hz. Ali'nin sağ kanadına saldırdı, ve onları püskürttü. Hz. Ali, Sehl b. Huneyfi oraya takviyeye yolladı. Fakat onları Şamlıların alayı birden karşılayıp onları dağıtarak da Hz. Ali'nin yunma kadar geldiler. Hz. Ali'nin yanındakilerden çoğu geriledi. Öyle ki yanında ancak yiğitler ve kahramanlar kaldı.

Bu olayı gören Zeyd b. Vehb şöyle anlatıyor:

-Hz. Ali Rabialıların tarafına yürüyordu. Yanında oğulları Hasan, Hüseyin ve Muhammed vardı. Atılan oklar kulağı ile omuzu arasından geçiyor, oğulları bizzat ona canlarını siper ederek onu koruyorlardı. Ht, Ali sol kanada yaklaştığında ordusu Şamlılara karşı çarpışıyordu, El-Ester de komutanlık yapıyordu. Hz. Ali ona seslenip "Şu kaçanlara var da "Nereye kaçıyorsunuz, kaçınılması imkansız olan ölümden kaçıp devamı olmayan hayata mı gidiyorsunuz!" de." dedi.       

Ester Hz. Ali'nin atına binip kaçışanların önünü kesti ve "Ey insanlar ben Eşter'im! Yanıma gelin!" diye bağırınca hemen etrafında toplandılar. O da onları Şam ordusunun sol kanadı üzerine sürdü. Şamlılar gerileyip eski saflarına çekildi.

Akşamla yatsı arası Hz. Ali gelip insanları harbe teşvik eden bir konuşma yaptı.

Sonra Şamlılar sağ kanatta bulunan Temimoğullarına saldırdı. Onlar da gerilediler. Zahr b. Nehşel: "Ey Temimoğulları nereye!" diye seslendi. Onlar da: "Şu başımıza gelen belaları görmüyor musun?" dedi. O da "Size yazıklar olsun, firar mı ediyorsunuz? Din için çar-pışmayacaksanız, şerefiniz için çarpışın bari!" deyince hep birden sal­dırıya geçtiler. Zahr şehit oldu. îki taraf birbirine girip mızraklar kırılıp kılıçlar parçalanana kadar çarpıştılar. Sonra birbirlerini dişleyip toprak saçtılar. Sonra her iki grubun dellalları "Ey arap topluluğu kadınlara ve çocuklara dikkat edin, mahremiyet hususunda Allah'tan korkun!" diye bağırdılar.

Hz. Ali kılıcıyla topluluğun içine dalıyor kılıcı eğilinceye kadar çarpışıyor sonra kanlara bulanmış olarak topluluktan çıkıp kılıcını doğrultup tekrar geri dönüp ordunun içine dalıyordu. Rabialılar o gün ellerinden gelen sabır ve sebatı gösterdi. Güneş battığında Muaviye'nin çadırına çok yaklaşmışlardı. Muaviye "Ne dersin?" diye sorunca Amr "Çadırını boşalt" tavsiyesinde bulundu. Muaviye de harbi seyrettiği minberinden inip çadırı boşalttı. Rabialılar başlarında Hz. Ali ile gelip çadırı sararak parçaladılar, sonra geri döndüler.

Haşim B. Utbe'nin Ölümü: Ertesi sabah Hz. Ali sancağı Haşim b. Utbe b. Ebi Vakkas'a vererek saldırıya geçti. Akşam olup Hz. Ali'nin ordusu geri çekilince, Haşim bir kaç yiğitle meydanda idi. Haris b. Münzir et-Tenûhî üzerine saldırıp ona öldürücü bir darbe vurdu. Sancağın gelmediğini gören Hz. Ali birini yollayıp sancakların öne geçmesi emrini ulaştırdı. Haşim bu adama yarasını göstedi, baktı ki ikiye yarılmış. Adam geri dönüp Hz. Ali'ye durumu söyledi. Çok geçmeden Haşim öldü. Gece kararınca iki taraf çekildi.

Ertesi sabah Hz. Ali sancağı Haşim'in oğlu Abdullah'a verip savaşa başladı. Ka'ka' ez-Zaferî "O gün kılıç seslerinin gök gürültüsünü geçilgini duyuyordum." diyor. Hz. Ali duruma bakarak: "Lâ havle ve 11 Ituvvete illa billah. Vallahul müste'ân, Ey Rabbimiz bizimle kavmimizin ifasını hak ile fetih nasip eyle. Zira fatihlerin hayırlısı sensin." diye dua »diyordu.

Hz. Ali o gün yine bizzat çarpışıyor kanlara bulanıyordu. O gün gecenin üçte biri geçene kadar çarpışıp sonra ayrıldılar. Hz. Ali üçü başından, ikisi de yüzünden olmak üzere beş yara aldı.

Zül Cenaheyn lakaplı Abdullah b. Ca'fer, Amr b. el-Âs komutasın­daki orduya saldırdı. Ensardan iki kardeş köle, Muaviye'nin çadırın» varıp çadır kapısında çarpıştılar. Harp değirmeni gecenin üçte birine k ııılııı sürdü. Ertesi gün ölülerin çokluğundan çarpışma yapmayıp meydandan ölülerini alıp defin etmekle meşgul oldular.

Muaviye Hz. Ali'ye şu mektubu yazıp yolladı:

-Ben seninle Hz. Osman'ın kanı için çarpışıyorum. Yoksa onun ha-lifillği konusunda iki yüzlülük yapmıyorum. Eğer intikamıma ulaşa-iıillısem aradığım bu. Yoksa zulüm üzerine yaşamaktansa hak savu­nurken ölmek bana daha güzeldir.

Hz. Ali de şu cevabı verdi:

•"Ben sana, Muharik'in Benî Fâliçlilere yaptığı teklifi sunuyorum, Vfuhurik şiirinde der ki:

'Ey atlı! yerlerine yerleştiklerinde Benî Fâliçlilere rastladığında ı 'hidra tebliğ et ki

•Bize gelin de, tozu uçmuş tenha araziye dönmeyin!

•Süleym b. Mansur oğullan şerefli insanlar, arazileri de çok ağaç-lniır."

Muaviye de ona bir mektup yazıp cevap verdi.

Sonra harbe başladılar. Muaviye'nin sancağını Halid b. Velid'in oğlu Abdurrahman aldı. Arapların meşhur süvarilerindendi. Önüne gelenleri savarak ilerledi. Iraklılar El-Eşter'e "Bak sana sancakları nereye kadar vurdı!" dediler. O da Iraklıların sancağını alıp recezler söyleyerek «aldırdı ve Şamlıları geldikleri yere geri kovaladı.

Havşeb Zû Zalimin Öldürülüşü: İraklıların sancağını Cündüb b. Züheyr almış, ona karşı da I lavşeb ZÛ Zalim çıkmıştı. Kendisi Şam ulularından ve kahramanlarından bi« ılydi. Sancaklarını alıp Iraklıları yaralayarak ilerliyordu. Ona karşı Süleyman b. Surad çıktı. İki taraf çarpışmaya başladı ve Havşeb öldü­rüldü. Iraklılar geri çekilip tekrar saldırma taktiği uygulayınca safları bozuldu. Hz. Ali yanına muhafız birliğini alıp diğer taraftaki çarpı­şanların yanına geçti. Geri dönen Adiy b. Hatem Hz. Ali'yi yerinde bulamayınca telaşlandı. Ona Hz. Ali'nin yerini söylediler. O da geldi ve:

-"Ey Emira'l-Mü'minin, sen sağ isen mesele kolay. Bil ki ben senin yanına ölülerin üstlerine basarak geldim. Bu gün öyle bir gün ki, ne bizde ne de onlarda sağ lider kalacak." dedi. O gün en iyi dayanan Rabia kabilesiydi. Hz. Ali onlara "Siz benim zırhım ve kılıcımsınız." deyip Efendimiz (s.a.v.)'in "Rîh" adlı atına bindi. Yine Peygamberimizin katırını önüne alıp başına siyah bir sarık sardı. Sonra "Canını Allah'a satacak kim var!" diye ilan ettirdi. İnsanlar hemen kabul ettiler. O da onlarla Şamlılara saldırdı. Şamlılar geri çekilme hareketini çok kötü yapınca "Muaviye korkup kaçmak için atını istedi. Sonra dellal: "Ey insanlar nereye! Harp işi nöbetleşe olur" diye bağırınca geri gelip Iraklılara saldırdılar.

Muaviye Amr'a: "Akk ve Eşarî kabilelerini öne geçir zira bu geri çekilip saldırma taktiğinde ilk bozulan onlar oldu." dedi. Amr da varıp emri tebliğ edince Akklıların lideri Mesruk Muaviye'ye geldi ve "Sen benim askerlerime ikişer bin ulufe ver. Onlardan ölenler olursa amca oğlu yerine geçsin." teklifini yaptı. Muaviye bunu kabul edince gelip adamlarına bildirdi. Onlar da öne geçtiler. Onlarla Hemdanlılar arasında çetin bir kılıç savaşı oldu. Akklılar "Hemdanlılar dönmedikçe dönmeyeceklerine, Hemdanlılar da onlar dönmedikçe dönmeyeceklerine yemin ettiler.

Amr, Muaviye 'ye "İşte aslanlar aslanlarla karşılaştı. Bu günkü gibi asla bir gün görmedim." dedi. Muaviye de ona:

-Eğer senin saflarında Akk gibi, Ali'nin tarafında da Hemdanlılar gibi bir kabile olsaydı, bu ik tarafın da sonu olurdu." dedi.

Sonra Hz. Ali'ye Muaviye şöyle bir mektup yolladı:

-Sanıyorum benim bildiğim gibi sen de biliyorsun ki harp bize de size de vereceği zararı verdi. Her ne kadar aklımıza yenilsek de halâ elimizde, geçenlere pişman olacak, geleceğe sulh yapabilecek kadar bir imkanımız var. Zira sende hayatta kalma ümidi ancak bendeki kadardır. Ben de harpten senin korktuğun kadar korkuyorum. Vallahi ordular zayıfladı, pek çok rical yok oldu. Biz Abdi Menaf oğullan olarik birbirimize karşı bir üstünlüğümüz yok. Ancak şereflinin horlanmutu v§ hürrün köle yapılması kadar bir şey var vesselam.

Hz. Ali de ona şu cevabı verdi:

-Bismillahirrahmanirrahim! Bana içinde "şöyle şöyle dediğin" mektubun ulaştı. Bil ki, sen ve biz bu hususta bir daha varamayacağımı! bir noktaya ulaştık. "Korku ve ümitte aynı durumda olmamıza" gelince. Sen kesin olan bir hususu yerine getirme hususundaki kararlılığındım, şüphe içinde olduğun şeyi işlemek hususunda daha kararlı olmadığın gibi, Şam halkı da Iraklıların ahirete olan isteklerinden daha arzulu bir dünya isteğine sahip değildirler.

"Birbirimizden bir üstün tarafımız yok." demene gelince, bu hiç d§ öyle değil. Zira Ümeyye oğulları Haşimoğulları gibi, Harpte Abdülmuttalip gibi, Ebu Süfyan da Ebu Talib gibi olmadığı gibi, can­larını Mekke fethi sonrası afla kurtaranlar da Allah yolundu hicret edenler gibi olamaz. Acizleri öldürüp zelilleri itaat altına aklığımız nübüvvet fazileti bizdedir.

Sonra Hz. Ali sabahı alaca karanlık kıldırıp, ordularıyla saldırıyu geçti. El-Eşter kuyruğu dönülmüş bir atın üstünde zırhlara bürünerek meydana çıktı ve Şam ordusuna saldırdı, orada elinde üç tane mmak kırdı. İnsanlar kılıç ve demir sopalarla çarpıştı. Şamlı biri Hz. Ali'ye seslenip "Yaklaş da konuşalım!" dedi. Hz. Ali gelip karşısına durunca

-Ey Ali senin islam dinindeki kıdemliliğin kimsede yok. Peygam» berle hicretin ve cihadın var. Şu akan kanları durutamaz mısın, Iruk'i dönerek bu harbi geriye atsan, biz de Şam'a dönerek vaz.iyetim.il! kontrol etsek, sen de durumu gözden bir daha geçirsen olmaz mı?" dedi,

Hz. Ali de: "Ey adam! Ben bu meselenin burnuna ve gözlerine darbi vurdum. Ama savaşmak ya da Allah'ın Hz. Muhammed'e indirdiğini inkara razı olmaktan başka bir çıkar yol bulamadım. Allah (cc) 'kendisine yer yüzünde isyan edilirken dostlarının iyiliği emretmeden kötülüğe karşı çıkmadan susup oturmalarına asla razı olmaz. Ben e§e hennem zencirlerine razı olmak yerine harbi daha hafif görüyorum." dedi.

Şamlı "İnna lillah... diyerek geri döndü. Sonra mızrakları parçalayan kılıçları kıran bir çarpışma başladı. Tozdan hava karardı, nefeileri kesildi, soluksuz birbirlerine bakakaldılar. Sonra gece aralarına girip ayrıldılar. Bu geceye "Herir" gecesi dendi. Sabah olunca iki taraf da beraberce meydana girip ölülerini alıp defnettiler.

Sonra Hz. Ali ordusuna hitabede bulunup: "Ey insanlar çarpışma sizde ve düşmanınızda gördüğünüz noktaya geldi. Allah'ın rahmetiyle kalın, yarın düşmanınızla, Allah aranızdaki hükmü verene kadar çar­pışmaya çıkın." dedi.

Bu durum Muaviye'ye ulaşınca Amr b. el-Âs'a "Ne yapalım bu gün ve bu gece olanları biliyorsun!" dedi. O da "Benim bir tuzağım vardı onu bu güne bırakmıştım. Eğer o hilemi kabul ederlerse ihtilafa düşe­cekler. Kabul etmezlerse dağılacaklar." dedi. Muaviye "O nasıl şey?" deyince Amr:

-"Sen, seninle onların arasında hükmü vermesi için onları Allah'ın kitabı Kur'an'a davet edeceksin. Böylece sen bununla arzuna kavuşur­sun!" deyince, Muaviye anladı ki, vaziyet aynen Amr'ın dediği gibidir.

Eş'as b. Kays yanında toplananlara: "Dün tozlu harbin ne yaptığını gördünüz. Vallahi bir de yarın böyle karşılaşacak olursak arabın sonu harimlerimizin zayiatı (yabancı ellere geçmesi) demektir." dedi. Muaviye bunu duyunca: "Eş'as doğru söylüyor: Yarın da böyle çarpı­şacak olursak Rumlar gelip Şam halkının çoluk çocuğunu, İranlılar Iraklıların çoluk çocuğunu esir almaya kalkacak. Bu işi çok iyi düşünen kafalar anlar. Kur'an'ları mızrakların ucuna bağlayın!" dedi.

Kur'an'lar mızraklara bağlandı. Dımışk Kur'an'ı denen büyük mushaf beş mızrağa bağlanıp beş kişiye taşıtıldı. Alaca karanlıkta hareket edildi. Iraklılar Şamlıların geliş tarzına bakıp bir şey anlayamadılar. Sabah ağarınca baktılar ki bayrak değil kur'an.

Sonra bir kısmı çıkıp: "Ey Araplar. Yok oldunuz, hanımlarınızın ve çocuklarınızın yarın Rumların ve İranlıların eline geçeceğini düşünüp Allah'tan korkun! İşte Allah'ın Kitabı bizimle sizin arasında Hakem olacak!" dediler. Hz. Ali "Bunların arzusu Kur'an değil, hile yapmaya çalışıyorlar." dedi.

Ebu'l-A'ver başında bir mushafla gelip "İraklıları Kuran'm hakem­liğine çağırdı. Bunu duyan Kurdûs b. Hânî "Ey Iraklılar, bunlara sakın aldanmayın bu tuzaktır." dedi. Sonra Süfyan b. Sevr el-Nükrî konuşup: "Ey  Iraklılar!  Şamlıları  Kur'an'a ilk önce biz davet ettik.  Kabul etmediler. Biz de onlarla çarpışmayı helal saydık. Şimdi biz Kur'in'in hukemliğini reddedersek onların da bizimle savaşması helal olur. Bizim Allah'ın ve Rasulünün bize zulmedeceği gibi bir korkumuz yok ki,,, " dedi.

Sonra Halid b. el-Muammer kalktı ve "Ey müminlerin cnıiril Eğer knbul edersen hayatta kalmak bu teklife bağlı. Ama bu teklifi redd ediyorsan bizce senin kararın daha iyi!" dedi.

Hz. Ali onlara: "Allah'ın kulları! Allah'ın kitabına yapılan davete uyanların en layığı biz ve sizsiniz. Ancak karşımızdakilerin maksadı üudece hile. Zira harp onları dişledi. Vallahi onlar onu kaldıımııkltt onunla ameli kast etmiyorlar. Buna rağmen ben bile Kur'an'la hükme çağrılınca, hayır deme imkanı bulamıyorum. Nasıl bulayım ki. bi/ onlarla bu Kur'an'ın hükmü icra edilsin diye savaştık." dedi.

El-Eş'as b. Kays da "Ya Emiral-Mü'minin! Biz dün sana nasıl buğlıysak bu günde aynıyız. Ancak doğrusu Şamlıların teklifini kabul etmektir." dedi.

Hz. Ali bu daveti kabul edince, Hz. Ali Yezid b. el-Hâni'ye "Git df şu anda sağ tarafta çarpışmakta olan el-Eşter'e derhal harbi bırakmalını ve gelmesini söyle." dedi. Ester de: "Sen emiril-mü'mininin yanına dön ve aramızdaki harbin tam kaynamış olduğunu, benim geri dönmemin yanlış olacağını söyle." dedi. Yezid gelip durumu Hz. Ali'ye bildirdi, O esnada El-Eşter'in oluduğu taraftan tekbir sesleri yükseldi. Oradakiler Hz. Ali'ye, "Vallahi herhalde ona harp etmesini emrettin." dediler. Hz, Ali de: "Ben onunla konuşmadan nasıl söylemiş olabilirim ki." diyerek Yczid'e "Git de Eşter'e söyle hemen gelsin. Zira fitne başladı," dedi, Eşter'e varıp durumu söyleyince o "Şu Kur'an'larının mızrftki» kaldırılması mı, vallahi o aramıza ihtilaf ve ayrılık sokacak bir meseli," dedi.

Ester gelip "Ey gevşekler ey zeliller! düşmana galip geldiğiniz şu dakikada mı korkuya kapıldınız. Kur'an kaldırılınca mı böyle oldunul bana biraz müsaade verin!" dedi. Onlar "Biz senin yanlışına katılumn* yız." dediler. O da "Vay be, iyileriniz öldürüldü geriye zayıflıırinii kaldı. Size ne oldu, ne zaman hakkı gerçekleştireceksiniz çarpışırken tHİ vaz geçerken mi?" sizin şehitlerinizin durumu ne öyleyse, Cennetti itil cehennemdeler mi?" dedi. Onlar: "Biz onlarla Allah yolunda nvitştık,

Allah yolunda vaz geçtik." deyince o öfkelenip "Sanıyorduk ki sizin namazınız ibadet ve cennet arzusudur. Görüyorum ki şimdi dünyaya doğru firar ediyorsunuz." dedi. Epeyce çekiştiler, birbirilerinin atlarının yüzüne vurdular.

Daha sonra Haricî saflarına katılacak olan Mis'ar b. Fedekî, İbnu'l-Kevvâ ve Kurraların onlar tabakasında olanlar, bu Kur'an hakemliğine en arzulu olanlardı.

Sonra Muaviye, Hz. Ali'ye "Bu çarpışmadan dolayı kıyamet günü ilk hesaba çekilecek olan ben ve sensin." diye başlayan bir mektup gönderip Hz. Ali'yi Kur'an'a ve insanların kanlarının boşa akmasına engel olmaya çağırdı.

Hz. Ali de ona "Biz Kur'an'ın hükmüne razı olduğumuz için kabul ediyoruz, yoksa senin teklifine değil. Zira Kur'an'ın hükmüne razı ol­maya çok uzak bir sapıklığa saplanır." diye yazdı.

Sonra Hz. Ali Amr'a, Amr da ona birer mektup yolladı.

Sonra Iraklıların ve Şamlıların Kurraları toplanıp iki saf arasında oturup Kur'an'ı müzakere edip, hep birden iki Hakem tayinine karar verip ayrıldılar.)[740]

Sonra iki ordu Safer ayının yedinci Çarşamba günü, sonra Perşembe, Cuma ve Cumartesi gecesi çarpıştılar. Yenileceğini anlayan Şam ordusu Amr b. Âs'ın tavsiyesiyle Kur'anları mızrakla havaya kaldırıp, sulh ve Hakem tayinine davet ettiler. Hz. Ali iki Hakem tayinine muvafakat edince, kendi ordusu Hz. Ali aleyhine ihtilafa düştü, içlerinden bir grubu: "Hükmetmek sadece Allah'a aittir." diyerek Hz. Ali aleyhine kalkıp oradan çıktılar. İşte bunlar Haricîlerdir.[741]

Süveybir b. Ebî Fahıta babasının: Sıffeyn harbinde Hz. Ali tarafında çarpışan yirmi beş tane Bedir sahabesi şehit edilmiştir, dediğini anlatır. Lakin Süveyr "metruk" bir ravidir.[742]

Şa'bî anlatıyor: Abdullah b. Büdeyl Sıffeyn savaşındayken üzerinde iki kat zırh ve elinde iki kılıç vardı. Bir yandan Şam ordusuna dttfb© vururken bir yandan da şu şiiri söylüyordu:

Ancak sabır ve tevekkül sonra da su kaynağındaki havuzda yürüyen deve yürüyüşüyle ilk atlılarla beraber hücuma geçmek kalmıştır. Dile diği gibi hükmedip dilediği gibi yapmak Allah'ındır.

Vuruşa Vuruşa Muaviye'nin yanına kadar varıp onu yerinden kaçırttı. Muaviye'nin adamları ona taş atarak saldırıp onu takatsiz bıraktılar, sonra öldürdüler. Muaviye ona doğru yürüdü. Abdullah b. Âmir onun üzerine sarığını çözüp örttü ve "Allah rahmet etsin" dedi. Muaviye Abdullah'a "Biz onu sana bağışladık. Ka'be'nin Rabbine and olsun ki, kavminin koçu o idi. Allah'ım Ester ve Eş'as'a karşı zafer ver. Vallahi bu tür yiğitler tıpkı şairin haklarında:

Adeta Harb'in kardeşi, eğer harp onu dişlese o da harbi dişler. Bir gün harp ona çıkagelirse o da derhal paçasını sıvar.

Tıpkı ırzını koruyan yiğit bir aslan da ölüm ona mızrağını fırlatmış o da onunla oyalanmakta...

dediği tipten kimselerdir. Huzâa kabilesinin değil erkekleri, kadınları bile benimle çarpışma imkanı bulsalar çarpışırlardı." dedi.[743]

İbnu Sa'd'ın Tabakat'ında Amr b. Şurahbil, Haneş b. Abdullah es-San'ânî yoluyla Abdullah b. Zürayr el-Ğâfikî'den şöyle nakleder: Sıffeyn harbini hatırlıyorum, biz ve Şamlılar öylesine çarpışmıştık ki, ben hiç kimsenin sağ kalmayacağını sandım. Birisinin devamlı "İlanım ve çocukların Rumların ve Türklerin eline geçeceğini düşünüp Allah'tan korkun, Allah'tan korkun!" dediğini duyuyordum. İki taraf birbirimize girmiştik. Ben arkamdan bir ses duyuyordum. Baktım ki Hz. Ali, elinde bayrakla ileri doğru atılıp bayrağı dikti. Kendisine oğlu Muhammal b, el-Hanefiyye babasının yanına kadar geldi. Hz. Ali'nin ona: "Yavrum bayrağından ayrılma, zira ben ordunun önüne geçeceğim." dediğini

duydum. Ben Hz. Ali'ye bakıyordum, kılıcıyla vurarak önünü açıyor, sonra yerine dönüyordu.[744]

Halife b. Hayyat Tarih'inde şöyle anlatıyor:

Bedir harbine katılan sahabelerden Hz. Ali'yle bulunanlar şunlardır:

1- Ammar b. Yasir

2- Sehl b. Huneyf

3- Havvât b. Cübeyr

4- Ebu Sa'd es-Saîdî

5- Ebu'1-Yüsr

6- Rifâa b. Râfi' el-Ensarî

7- Ebu Eyyûb el-Ensarî (Bunda ihtilaf vardır. Kimi oğlunun katıldığını söyler ki bu doğrudur.)

Bedre katılmayan sahabelerden Hz. Ali ile Sıffeyn'e gelen bazı sa­habeler şunlardır:

1- Zu'ş-Şehadeteyn lakaplı Huzeyme b. Sabit

2- Kays b. Sa'd b. Ubade

3- Ebu Katade

4- Sehl b. Sa'd es-Sâidî

5- Karaza b. Ka'b

6- Cabir b. Abdullah

7- Abdullah b. Abbas

8- Hz. Hasen b. Ali

9- Hz. Hüseyin b. Ali

10- Abdullah b. Cafer b. Ebi Talib

11- Ebu Mes'ud lakaplı Ukbe b. Âmir

12- Ebu Ayyaş ez-Zürakî

13- Adiyb. Hatem

14- El-Eş'as b. Kays

15- Süleyman b. Surad

16- Cündüb b. Abdullah   

17- Cariye b. Kudâme es-Sa'dî.[745]

İbni Sirîn'in: "Sıffeyn savaşında tek tek kamış değnekle sayılan yetmiş bin kişi öldürüldü." dediği nakledilir.[746]

Halife b. Hayyat ve diğerleri derler ki: İki taraf altmış bin ölü bir rivayette yetmiş bin ölü bırakarak birbirinden ayrılabildi. Bunlardan kırkbeş bini Şam ordusundan, yirmi beş bini de Irak ordusundan idi.[747]

(Yine Halife der ki) Abdüsselam b. Harb, Yezid b. Abdurrahman aracılığıyla Ca'fer'in (sanıyorum Ebu'l-Muğira'nın oğlu Cafer'in) Ab­dullah b. Abdurrahman b. Ebza'dan babası Abdurrahman'ın bu hususta: "Hz. Ali saflarında Sıffeyn harbine Rıdvan biatında bulunan sekiz yüz sahabe ile katılmıştık. Onlardan aralarında Ammâr b. Yasir'in de bulunduğu altmış üç kişi öldürüldü." dediğini nakletti.[748]

Ebu Ubeyde ve diğerlerinin dediğine göre, o gün Hz. Ali ordusunun sancağı Utbe b. Ebi Vakkas'ın oğlu Haşim'de idi. Süvarilerin başındaki komutan da Ammar b. Yasir idi.[749]

Başkası ise (Yani Abdurrahman b. Ebzâ değil de bir başkası olan acer b. Anbeş) der ki: "Muaviye ve ordusu önceden gelip Hz. Ali ile Fırat nehri arasına engel olmuşlardı. Onlar da Eş'as b. Kays'ı ordu ile oraya yolladılar. Eş'as da onları suyun olduğu yerden uzaklaştırdı.[750]

Derim ki: Sonra iki taraf bir birinden ayrılıp iki hakem tayin gününü kararlaştırmak üzere ayrıldılar.

Sıffeyn'de Hz. Ali saflarında ölenlerden bazıları:

-Huzeyme b. Sabit, Ammar b. Yasir, Haşim b. Utbe, Abdullah b, Büdeyl, Abdullah b. Ka'b el-Murâdî, Abdurrahman b. Kilde el-Cumahî, Kays b. Mekşûh el-Muradî, Übey b. Kays el-Nehâî, (Alkame b. Kays'ın kardeşi), Sa'd b. el-Haris b. es-Samm el-Ensarî, Cündüb b. Züheyr el-Gamidî ve Ebu Leyla el-Ensarî.[751]

Muaviye tarafında öldürülenler şunlardır:

-Zü'1-Küla', Havşeb Zû Zuleym, Habis b. Sa'd et-Tâî (Hımış kadısı) Amr b. el-Hadramî, Ubeydullah b. Ömer b. el-Hattab, Urve b. Davııd, Kürayb b. es-Sabbâh el-Hİmyerî kahramanlardan biri olup orda bir çok kişiyi öldürmüş, sonra karşısına Hz. Ali (r.a.) çıkarak onu öldürmüş idi.

Nasr b. Müzahim el-lCofî er-Rafizî anlatıyor: Bize Ömer b. Sa'd, Haris b. Hasîra'nın şöyle arılattığını haber verdi:

-Sıffeyn harbi sırasında "Zü'1-Külâ'ın oğlu Hz. Ali'nin komutanı El-Eş'as b. Kays'a birisini yollayıp şöyle dedi: "Zü'l Külâ öldürüldü. O sol kanatta idi. Bize defni için müsaade eder misiniz?" Eş'as b. Kays, gelen adama "Ona selam, söyle ve de ki: Ben emiru'l-Mü'minin Hz. Ali'nin beni itham etmesinden korkuyorum. Siz bu talebinizi bana değil bizim sağ kanat komutanımız Said b. Kays el-Hemedânî'ye söyleyin. Zira babası onların karşısında idi, dedi. Zü'1-Külâ'ın oğlu da Muaviye'ye gidip durumu arz etti. Muaviye ona: "Sana böyle bir izin vereceğimi sanmıyorum!" dedi. Şam askerinin Hz. Ali askerinin yanına gitmesi yasaklanmıştı. Çünkü ask&rin orada fikri çalınacağından korkuyorlardı. Muaviye onun ölümünü duyunca:

de orada bu bilgiler yoktur.

-Zü'1-Küla'ın öldürülmesine, Mısır'ı fethetmiş olsam bu kadar se-vinmezdim, dedi. Çünkü Zü'1-Külâ' Muaviye'nin verdiği bir çok emre karşı gelmiş idi.

Zü'1-Külâ'ın oğlu da Saîd b. Kays'a varıp babasının cenazesini defne izin vermesini istedi. Saîd de ona izin verdi. Onlar cenazeyi bir katıra yükleyip götürdüler ki cenaze şişmiş idi.

Muaviye tarafında Sıffeyn'de çarpışan sahabeler şunlardır:

-Amr b. el-Âs es-Sehmî, oğlu Abdullah b. Amr, Fudale b. Ubeyd el-Ensarî, Mesleme b. Mahled, Nu'man b. Beşîr, Muaviye b. Hudeyc el-Kindî, Ebu Ğadiye el-Cühenî (Ammar'ı öldüren) Habib b. Mesleme el-Fihrî, Ebu'l-A'ver es-Sülemî ve Büsr b. Ertâ el-Amirî.

 

Hakemlerin Tayini
 

İkrime anlatıyor:

Muaviye Amr b. El-Âs'ı kendi hakemi ilan etti. Ahnef b. Kays Hz. Ali'ye "Sen de Abdullah b. Abbas'ı hakem tayin et, zira o tecrübeli bir adamdır!" dedi. Hz. Ali de: "Peki öyle yapayım!" dedi. Ama Yemen­liler, Eş'as b. Kays ve Kurralar "Hayır, bizden bir adam olmazsa olmaz -biz Ebu Musa'nın olmasını istiyoruz- dediler."

Hz. Ali'nin -istemeyerek- Ebu Musa'yı hakem yapmaya razı oldu­ğunu gören Abdullah b. Abbas (r.a.) Hz. Ali'nin yanına gelerek ona:

-"Sen hangi sebeple Ebu Musa'yı hakem yapacaksın, vallahi o bize destek olmayacak. O bizi bu halde görmek arzusundaydı. Şimdi sen onu işimizin sözleşme vekili kılıyorsun. Üstelik o bunun ehli de değil. Eğer beni Amr ile bu işi halletmeye tayin edemeyeceksen o zaman Ahnef b. Kays'ı tayin et, zira o arapların tecrübelilerinden biri ve zekada Amr'ın dengidir!" dedi. Hz. Ali "Tamam öyle yapalım." demişse de Yemenliler bunu da kabul etmedi. Hz. Ali söz dinletemeyince Ebu Musa'yı görevlendirdi.

İkrime der ki: Ben İbni Abbas'ın şöyle dediğini duydum: "Hakem olayı günü Ali'ye: "Ebu Musa'yı hakem yapma zira uyanık, firasetli, işini bilen bir adam (Amr b. Âs) var. Beni de onunla beraber yolla. Zira onun yapacağı anlaşma düğümünü ben çözerim, oun çözdüğünü de ancak ben bağlarım!" diye söyledim, ama bana "Yâ İbni Abbas! Ne yapayım, ben aralarında zayıf kaldım, onlar da harpte iyice yoruldu. Şu Eş'as b. Kays'a bak sana; "Hakem konusunda asla iki tane Mudurli olmaz illa birisi yemenli olacak" diye tutturdu." dedi. Ben de Ali'yi mazur gördüm, anladım ki o zulmediliyor, ashabın da bu konuda bir niyet yok.[752]

Ebu Salih s-Semmâm anlatıyor: Hz. Ali Ebu Musa'ya: "Boynum kesilecek bile olsa artık hüküm ver!" dedi.[753]

Bir başkası der ki: Muaviye Amr'ı, Ali de Ebu Musa'yı hakem yaptı, Buna göre, her iki Hakem'in seçecekleri kimse Halife tayin edilecek, görevden ittifakla azlettikleri de alınmış sayılacaktır.

Her ikisi gelecek Ramazan ayında buluşmak üzere sözleşip, buluş­maya şahit olmak üzere her birinin yanında arapların itibarlı bir top­lulukta gelmesine karar verildi.[754]



[740] Ebu Hanife ed-Dineveri, el-Ahbaru't-Tıval sayfa 172-192; Aynı konu için bkz. Taberi 3/82-105; K. El-Futuh 3/93- 321; Belazuri Ensabu'l-Eşraf 3/78-108; Ancak bu haberin İbnu'l-Cevzi'de desteği var. Muntazam 5/120

[741] Tarihi Halife 194; Bu daha önce anlatıldı.

[742] Zehebi Mizan'ında onun rafizi olduğunu ve bütün otoritelerce yalancı sayıldığını, babası Ebu Fahita'nın (Said b. Ilaka) büyük bir tabiin olduğunu söyler.

[743] Belazuri,  Ensabu'l-Eşraf  3/89,   90;   İstiab   2/268;  Ahbaru't-Tıval   176;   Ibnu Müzahim, Vak'atu Sıffeyn s. 276; El-Kamil 3/302; Taberi 88, 89

[744] Ahbaru't-Tıval s. 719

[745] Tarihi Halife s. 194

[746] T. Halife 194; İbnu Ebi Şeybe 15/295; Burada "ölülerin her birinin üzerine bir ka­mış koydular, toplayıp öyle saydılar." Muntazam 5/120

[747] Page 194; Muntazam 5/120

[748] age 196

[749] age 194; İbni Ebi Şeybe 15/288

[750] Tarihi Halife s. 193

[751] Arapça orijinal dip notunda Dr. Tedmurî bu haberi Tarihi Halife s. 194 diye verirse

[752] Taberi 3/102; Ahbaru't-Tıval 193; Belazuri, Enab 3/107, 108; İbnu'l-Cevzi, Munt;,nm 5/122; İbnu'l-A'sem Kitabu'l-Futuh 4/2, 3

[753] Ibnu Ebi Şeybe, Musannef 15/293 no 19699; Belazuri, Ensab 3/107

[754] Taberi 3/103

İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 280-292


Konu Başlığı: Ynt: Harpten bazı safhalar ve esas harp
Gönderen: Mehmed. üzerinde 12 Mart 2022, 11:24:29
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun