๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 17:02:06



Konu Başlığı: Harp sonrası Uhut meydanında
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 17:02:06
Harp Sonrası Uhut Meydanında


Süleyman b. Bilâl, Abdü'l A'lâ -Abdullah b. Ebî Ferve- Katn b. Vehb- Ubeyd b. Umeyr isnadryla Ebû Hüreyre (r.a.)'den:

Hatem b. İsmail de, Abdü'lA'lâ -bazen mürsel bazen müsned ola­rak- Ebû Hüreyre yerine Ebû Zer (r.a.)'den nakleder ki;

- Rasûlüllah (s.a.v.) harp sona eripte Uhut'dan geri dönerken Mus'ab b. Umeyr (r.a.)'e rastladı, Umeyr öldürülmüş idi. Başucunâ dikilip ona dûa etti. Sonra da

"Mü'minlerden  öyle   kimseler   vardır   ki,   Allah'a yerdikleri taahhüdüne sadık kaldılar. Onların kimi -ölüm- adağını yerine getirdi, kimi de beklemede, asla -taahhütlerini- de­ğiştirmediler." (Ahzab âyet: 23) âyetini okudu ardından da:

"Kıyamet günü Allah katında Ben bunların hakiki şehit oldu­ğuna şahitlik ediyorum. Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, kıyamet kopana kadar bunlara selam veren kimsenin selamı alınacaktır. Siz Uhut şehitlerine gidin, onları ziyaret edin" buyur­du.»[354]

İbni İshâk anlatıyor: Bana Muhammed b. Ca'fer b. Zübeyr -Büreyde b. Süfyan- isnadıyla Muhammed b. Ka'b el-Kurazî'nin söyle­diğini anlattı:

- Rasûlüllah (s.a.v.), Hz. Hamzaya reva görülen burnu kesilip kar­nı yarılma gibi işkenceyi görünce:

"Safîye binti Abdülmuttalib'in feryadı ile benden sonra yaşa yıp gidecek bir sünnet olacağı korkusu olmasaydı, Hamzayı gömülmeden öylece bırakıverirdim de, yırtıcı hayvanların karınla­rında ve kuşların kursaklarında kalırdı." buyurmuştu.[355]

Yine İbni İshâk, Muhammed b. Ca'fer'den naklediyor: Bana bü­reyde Muhammed b. Ka'b'dan şöyle nakletti. Rasûlüllah (s.a.v.) -Hamza'ya yapılanları görünce dayanamayıp şöyle buyurdu:

"Eğer Kureyşlileri bir elime geçirecek olursam onlardan -Hamza'ya karşı- otuz tanesinin burnunu ve kulağını da ben keseceğim"

Rasûlüllah'ın ashabı Peygamberimizdeki bu üzüntüyü görünce: "Eğer Kureyşe bir galib gelecek olursak, şimdiye kadar hiç bir arabın bir başkasına yapmamış olduğu bir müsle işkencesini biz yapacağız" diye ahdetmişlerdi.

İşte o zaman Allah (c.c):

"Eğer -onlara- ceza verecekseniz size yapılan ceza kadar bir ceza verin. Ama sabrederseniz, kesinlikle yemin olsunki sabır da­ha hayırlıdır. Sabret -artık zira- sabrın ancak Allah iledir. Onlara üzülme, kurdukları tuzaklardanda sıkıntıda olma. Zira Allah tak­va gösterenler ve iyilik yapanlarla beraberdir" (Nahl 126, 127, 128) âyetlerini indirdi.

Böylece bu âyet indikten sonra Rasûlüllah, sabredip onları af ettiği gibi ashabına da ölüye işkence fikrini yasakladı. (Taberi: 2/23) İbni İshâk, Uhut kıssasını naklettiği üstadlarından şu hadiseyi nakleder: Efendimizin Halası Safıyye (r.a.), Hamza'nın durumuna bakmak için yola çıktı. Hamza onun baba ana bir öz kardeşidir. Rasûiü-Ekrem (s.a.v.) bu durumu işitince Safıyye'nin oğlu Zübeyr'e: "Onu karşıla ve geri çevir! Kardeşine ne olduğunu görmesin" buyurdu. Zübeyr annesi­ni karşılayıp ona: "Ey anneceğim! Allah Rasûlü senin geri dönmeni emrediyor." dedi. Safîyye'de; "niçin? duyduğuma göre kardeşimin cesedine müsle yapılmış. Bu Allah yolunda olmuş bir olaydır. Bundan dolayı biz buna neye razı olmayalım ki. Elbette ecir ve sevabını Al­lah'tan bekleyecek ve inşâallah -bu acıya- sabredeceğim" dedi. Zübeyir'de gelip annesinin dediklerini Efendimize haber verdi.

Nebî (s.a.v.)  de  "Öyleyse  onu bırak, yoluna gitsin"  buyurdu. Safıyye kardeşinin cesedi yanına gelip ona baktı ve "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi raciûn" diyerek Hamza'ya istiğfarda bulundu. Sonra Allah Rasûlü emir verdi ve Hamza defn oldu.[356] Ebû Bekir b. Ayyaş, Yezîd b. Ebî Ziyad -Miksem isnadıyla İbni Abbas (r.a.)'ın şöyle dediğini nakleder:

- Hamza şehit edildiğinde bacısı Safıyye (r.a.) çıkıp oraya doğru yürü­dü. Yolda Ali ve Zübeyr'e rastladı. Safıyye (Hamza'nın başına gelen­lerden habersizdi. AH, Zübeyr'e, "annene durumu sen anlat" dedi ise de O, "hayır! Sen anlat halana" dedi. Safıyye "Hamza ne yaptı?" de­yince ikiside "durumu bilmediklerini" söylediler. Safıyye de kalkıp Nebî (s.a.v.)'ye geldi, (Zübeyr ve Ali) Rasûlüllah'a "Onun aklını yiti­receğinden korkuyorum" dedi. Nebî (s.a.v.) de elini Halasının göksüne koydu ve ona dûa etti. Safıyye kendine gelip "İnnâ lillahi ve inna ileyhi raciûn" diyerek ağladı. Sonra Rasûlüllah, Hamza'nın yanına geldi baktı ki, vücuduna işkence yapılmış. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.):

- "Eğer kadınların figan ve feryadlan olmayacak olsaydı, kesinlikle Hamza'yı bu halde bırakacaktım da, yırtıcı hayvanların midelerinde ve kuşların kursaklarında diriliş gününe kadar öylece kalacaktı" buyurdu. Sonra cenazelerin toplanmalarını emredip yedi tekbir ile namazlarım kıldırıp cenazeleri defnedilmek üzere kaldırtıyor, Hamza'yı bırakıyor­du. Sonra yedi kişi getirilip (Delâil'de dokuz kişi) onlara da yedi tekbir alıp namazını kıldırdı. Böylece yedişer yedişer onların hepsinin nama­zını bitirmiş oldu.[357]

Lakin bu konuda ki, Nebî (s.a.v.)'nin şehitlere namaz kılmadığını bil­diren Cabir hadisi daha doğrudur.[358]

Sahîhayn'daki Ukbe b. Âmir hadisine göre "Nebî (s.a.v.) Unut şehitle­rine, aynen cenazelere kıldığı gibi namaz kılmıştır.[359] Allah daha iyi bilir.

Hâkim Müstedrek adlı eserinde Osman b. Amr ile Ravh b. Ubâde'ye varan bir isnad ile şöyle nakleder: Bize Üsame b. Zeyd, Zührî aracılı­ğıyla Enes (r.a.)'in şöyle dediğini anlatır:

- Uhut günü -dönerken- Rasûlüllah (s.a.v.), burnu kesilip vücuda par­çalanmış birhalde yatan Hamza'ya uğrayınca: "Eğer Safıyye onu bulamıyacak olsaydı, onu öylece, Allah'ın kendisini kuşların ve vahşi hayvanların midelerinden dirilteceği güne kadar olduğu yerde bırakır­dım." deyip, onu çizgili (alaca) bir kumaş ile kefenledi. Hamza dışında hiç kimse üzerine cenaze namazı kılmadı...[360]

Yahya el-Hımânî derki: Bize Kays b. er-Rabî', İbni Ebî Leyla, Ha­kem   -Miksem   isnadıyla   İbni   Abbas   (r.a.)'tan,   Nebî   (s.a.v.)'in,

Hamza'nin öldürülüp işkence edildiği gün "Eğer Kureyş bir elime geçerse onlardan yetmiş kişiye bende müsle (ölüye işkence) yapa­cağım" dediğini. Bunun üzerine Allah (c.c.)'nı "Eğer cezalandira-caksanız, kendinize yapılan kadarıyla cezalandırın.... (Nahl: 126)" âyetinin indiğini, Rasûlü Ekrem (s.a.v.)'in de:

"Artık sabredeceğiz Yâ Râb" buyurduğunu, nakle­der. [361]Lakin bu hadis seneddeki Kays b. Rabî sebebiyle zayıftır.[362]

Bu habere benzeyen bir haberi de, Haccâc b. Minkal ve diğerleri, zayıf bir ravi olan Salih el-Mürrîf -Süleyman et-Teymî- Ebû Osman en-Nehdî isnadıyla Ebû Hüreyre'den naklederler. Bu rivayette "Pey­gamberimiz şimdiye kadar kalbine bu denli acı veren bir manzaraya hiç bakmamıştı" ilavesi vardır.[363]

Bize Muhammed b. Muhammed b. Sâid el-Kadi, altıyüz yirmi do­kuz yılında Beytü'l Makdis'te oturan Hasen b. Ahmet ez-Zâhitften naklettiki, O, Ahmed b. Muhammed es-Selefî -Ebû Bekir Ahmed b. Ali - Hasen b. Ahmed b. İbrahim- Abdullah b. Ca'fer el-Farîsi- Ya'kub el-Fesevî- Abdullah b. Osman- İsa b. Ubeyd el-Kindî- Rabî' b. Enes-Ebu'l Aliye- isnadıyla Übey b. Ka'b (r.a.)'tan şöyle nakleder:

- Uhut harbinde Ensardan altmış dört kişi vurulmuştu. Altı kişide Muhacirlerden vurulmuştu ki, Hamza da bunlar arasındaydı. Kureyş şehitlere Müsle denen işkence yapmıştı. Bunu gören Ensar da: "Eh hayatta bir gün elimize geçerlerse biz onlara bunun (kat kat fazlasını) faizlisini yapacağız dedi.

Mekke fethedilince kimliği meçhul bir kimse iki kerre: "Artık bun­dan sonra Kureyş diye bir kavim yoktur" diye bağırdı. Bunun üzerine Allah c.c. Peygamberine; "Eğer cezalandıracaksanız size yapılan kadar ile cezalandırın" âyetini indirdi. Nebî (s.a.v.) de "Kureyşe işkenceden vazgeçin" buyurdu.[364]




[354] Hâkim Müstedrek 2/248, 3/200; Beyhakî Delâil 3/284; İbni Sa'd 2/43; (bir kısmı) Vakîdî Megazî 1/313.

[355] İbni Hişam 3/171; Bey. Delâil 3/286; Ebû Dâvud 31, 36; 2/120 Tirmizî 1016; Müsned 3/128; Bey. Sünen 4/10; Hâkim 1/365; Taberânî 3/158; Darakutnî 4/116; İbnİ Sa'd 3/14; Beğavî Sünne 5/369.

[356] İbni Hişam 3/172; Bey. Delâil 3/286; Taberî 2/23.

[357] Beyhakî Delâil 3/286, 287; Hâkim 3/197; Taberanî 3/156; Beyhaki Sünen-i Kübra 4/12.

[358] Bu görüş Beyhakî'nindir, Delâil 3/288; Cabir Hadisi için bak Buharî 64/26; tbni Mâce 1514; Nesâî 4/62; Bey. Delâil 3/295; İbni Ebî Şeybe Musannef 3/325, 14/392.

[359] Buharı Meğazî 64/ Babû Uhud yühibbuna, Müslim 2289.

[360] Hâkim 2/120.

[361] Bey. Delâil 3/288.

[362] Az önce 7 sıra gerideki dipnotta bu hadis Muhammed b. Ka'b'dan Munkatı bir şekilde geçmiş olduğunu söylemiş ve bu âyetin Mekkî olduğuna değinmiştik. Zehebî burada Kays'ı zayıf sayar. Lakin "Mizanü'I İtidal"İnde" Onu, ihtİyarlayıncaya kadar sika, sadece ihtiyarlığında aklı biraz bozulduğunu ve oğlunun onun hadislerine birşeyler ilave ettiğini bildirir. Ve Kays'm "Sadûk" olması gerektiğine işaret eder.

[363] Taberânî 3/156; Hâkim 3/197; Beyhakî Delâil 3/288; İbni Sa'd.

[364] Tirmizî 3129; Müsned 5/135; Beyhakî Delâi! 3/289; Taberânî 3/157; İbni Hibbân Mevarid 1695.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/283-289


Konu Başlığı: Ynt: Harp sonrası Uhut meydanında
Gönderen: Mehmed. üzerinde 26 Ekim 2021, 13:01:04
Esselamü aleyküm Ne zor bir gündü Peygamberimiz ve ashab için Rabbim bizleri hak yoldan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Harp sonrası Uhut meydanında
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Ekim 2021, 07:27:52
Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri Peygamber Efendimizin hayatını kendine örnek alanlardan eylesin inşaAllah