๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 14 Nisan 2011, 13:58:21



Konu Başlığı: Eğvas günü
Gönderen: Sümeyye üzerinde 14 Nisan 2011, 13:58:21
Eğvas Günü


Geceleyin şehitler defnedildi, yaralılar tedavi için kadınlara verildi. O gece sabaha doğru, Şanı fethini bir ay kadar önce tamamlayan Irak ordusu. Hişam b. Utbe b. Ebi Vakkas komutasında imdada geldi. Öncü kuvvete Ka'ka b. Arrir, sağ kanada Kays b. Hübeyre, sol kanada da El-Hezhâz b. Artır el-İclî, artçı güçlere de Enes b. Abbas komuta ediyordu. Öncü komutanı Ka'ka acele etmiş ve Eğvas günü sabahı Sa'd'm ordusuna ulaşmıştı. Ka'ka'nm yanında bin kişilik bir güç vardı. Bunları onar kişilik gruplara ayırdı. Önce on kişiyi gönderip onlar gözden kaybolunca diğerini yola çıkarıyordu.

Kadisiye ordusuna gelince onlara selam verip imdat ordusunun gel­diğini müjdeledi ve: "Ey insanlar, ben size öyle bir grupla geldim ki, vallahi onlar şimdi sizin yerinizde olsalardı sonra da sizin durumu­nuzu anlayabilmiş olsalardı, kesinlikle buradaki kazanılan şerefinizi kıskanırlar ve sizin önünüze geçmeye çalışırlardı. Haydi benim yaptı­ğım gibi savaşın!" dedi.

Sonra ileri atılıp "Benimle yeke yek kim çarpışacak!" diye seslendi. Onun hakkında Hz. Ebu Bekr'in dediğini "İçinde böyle yiğit olan ordu hezimete uğratılamaz!'" dediler. İranlılardan Zıf 1-Hacib Ka'ka ile dü­elloya çıktı, Ka'ka ona "sen misin?" deyince, Zulhacip "Ben, Behmen Cazeveyh'im!" dedi. Ka'ka "Hey, Ebu Ubeyde'nin Selit'in Köprü sa­vaşına katılanların intikamı heey!" diye haykırdı. Karşılaştılar. Ka'ka'a onu öldürdü.

Ka'ka tekrar çarpışacak birini istedi. Bu kere iki İranlı çıktı. Biri Birzan,   diğeri   Bindevan   idi.   Haris   b.   Zabyan   da   ileri   fırlayıp Ka'ka'a'mn yanında yer aldı. Ka'ka'a vurunca Birzan'ın kafasını uçurdu. Haris de Bindevan'm kafasını biçti. Ardından ordu saldırdı. Akşama kadar kılıç harbi devam etti. Bugün İran ordusu sevinebilecek bir başarı gösteremedi, fil üzerinde savaşı da denemediler. Zira fil ler-deki zırhlar dünden parçalanmıştı.

Şa'bi der ki: Neha' kabilesinden dört oğlu olan bir kadın vardı. Oğullarına: "Siz müslüman oldunuz ama kendinizi değiştirmediniz. Göç ettiniz bir araya gelmediniz. Ülkeler sizinle uyuşmadı, kıtlık sizi yurdunuzdan başka yere taşımadı. Sonra da ananızı yaşlı aciz bir halde getirip İranlıların arasına koydunuz. Siz tek bir adamın çocuklarısınız üvey kardeş değilsiniz. Nitekim ananız da tek. Ben babanıza ihanet etmedim, dayınızı utandırmadım. Gidip şu savaşa katılın." dedi. Ço­cukları harbe katılmaya gittiler. O da ellerini açtı ve "Ya Rabbi evlat­larımı koru!" diye dua etti. Harpten geriye hiç yara almadan döndüler. Sabi der ki: "Ben onları daha sonra gördüm. Her biri ganimetten ikişer bin alıp annelerine teslim ederlerdi. O da bunları onların yararına kul­lanacakları şekilde bölüştürürdü.

Süleym b. Abdurrahman anlatıyor: Ka'ka'nm amca oğulları deve­lere, fil hevdeci gibi zırhlı oturak yapıp, üzerlerine onar kişi bindirip develeri örtüyle örttüler. Etraflarını da süvarileri sardı. Sonra bu dev­lerle İran süvarileri üzerine yürüdüler. Böylece İranlıların bir gün ön­ceki Ermas gün yaptıkları ürkütmeyi onlara karşı fil taklidi ile ger­çekleştirip süvarilerini dağıttılar. Sonra müslüman süvarileri onlara saldırdı, böylece İranlılar bir gün önce mü si umanların uğradığı zayi­attan daha fazla can kaybına uğradılar.

Yine Süleym şu hatırasını nakleder: İranlılardan biri çıkıp çarpış­mak için adam istedi. îlba' b. Cahş çıktı. İlba ona hafif bir kılıç dar­besi indirip ciğerini yaraladı. Bu kere İranlı ona vurdu ve karnını deşti.Her ikisi de yere yıkıldı. İranlı anında öldü. İlba'nın bağırsakları dışa yayılmış olduğundan ayağa kalkamıyordu. Bağırsakları katmaya uğra­şırken bir müslüman ona geldi ve bağırsakları karnına kattı. Karnının yarılan yerlerini tutup sonra mü s lüm ani ardan tarafa hiç bakmadan doğruca İranlılara doğru saldırdı. İlk düştüğü yerden otuz arşın ötede İran saflarının içinde şehadet şerbetini içti.

Yine A'raf b. A'Iem düelloda İranlı ikisini peş peşe yere serince bir grup ona saldırıp silahını düşürttüler. İranlılar silahı alınca, A'raf yer­den yüzlerine öyle bir toz savurdu ki, hiçbir yara almadan arkadaşları­nın yanına döndü.

O gün Ka'ka'a otuz hamlede otuz savaşçı öldürdü. Bu gün müslümanların zafer günüydü. İran'ın ileri gelen pek çok komutanı öldürülmüş harp geceye kadar sürmüştü.

Harp şiddetlendiği zaman Ebu Mihcen hala hapisti. Gece olunca Sa'd'a kendisini bırakması için yalvardıysa da Sa'd onu azarladı. Bu kere o, Sa'd'ın eşi Selma binti Hafsa'ya geldi ve: "Yâ Selma, Yâ Hafsa ailesinin kızı, sen hayır yapabilir misin?" dedi. Selma: "Neymiş o?" dedi. Ebu Mihcen: "Benim kelepçemi çöz. Vallahi Allah bana sağlık verirse sana gelip tekrar ayağımı kelepçeye kendim koyayım." dedi. Selma: "Ben bunu yapamam" deyince, Ebu Mihcen kelepçelerini sürüyerek yürüdü ve "Süvariler mızrakla saldırırken benim böyle bağlı bırakılmam üzüntü için yeter." Diyerek hüzünlendirici bir şiir okudu. Selma da etkilenip "onu serbest bıraktı ve evine döndü.

Ebu Mihcen sarayın hendek tarafındaki kapısına kadar atı çekerek dışarı çıkardı ve ata bindi. Ordunun sağ kanadına gelince tekbir getirip İran ordusunun sol kanadına saldırdı. Sonra müslümanların ardından dolaşıp sol kanadın içinden onların sağ kanadına tekbir getirip sal­dırdı. Sonra ordunun ortasına geldi ve öne geçti. İranlılara mızrak ve diğer silahlarla saldırdı. O gece insanları kırıp geçirdi. Gündüz gö­rünmeyen bu adama şaştılar ve "Herhalde HaşimMn öncüleri ya da Haşim'in kendisi" dediler.

-Sa'd (r.a.) sarayın damında yüz üstü kıvranarak acılar içinde orduyu kontrol ediyordu. "Eğer Ebu Mihcen hapiste olmasa bu odur, atı da onu atıdır, diyeceğim" dedi. Kimisi de "Eğer Hızır savaşa gelirse bu Hızır'dır" dediler. Gece yarısı İranlılar savaşı durdurunca Ebu Mihcen geldiği yerden saraya girdi atım bağlayıp ayaklarını kelepçeye koydu. Sonra da "Öğünme değil ama Sakifliler bilir ki, biz onların kılıç yö­nünden en ilerisi, en iyi zırhlıları, dayanamadı ki arı yerde en sabırlısı... Kadisiye gecesi beni fark edemediler. Ben de savaşa çıkışımı bildir-medim. Hapsedilmişsem bu benim imtihanımdı. Bırakılsam onlara ölümü tattırırım." diye bir şiir okudu. Selma ona: "Ey Ebu Mihcen, Sa'd seni niye hapsetti?" deyince, O: "Vallahi hapsolmam ne haram yediğim ne de içtiğimden. Ben Cahiliye döneminde içki içen bir şair­dim. Şimdi onlardan bir şiir, alışkanlıkla dudağımdan döküldü:

1- Öldüğümde beni üzüm çubuğunun köklerine defnedin ki, ölümden sonra üzümün kök damarları kemiklerimi sulasm.

2- Sakın beni  çöle  defnetmeyin zira ben  ölünce onu tadamayacağım diye korkarım

3- Mezar lahdimi Za'feran şarapı sulasm zira, ben onu gönderdikten sonra ona esir oldum!

Bu şiiri okuduğum için hapsetti" dedi.

Bu yüzden Selma, Ermâs, Hed'e, Sevâd diye ad verdikleri bu harp gecelerinde, Sa'd'a öfkeli idi. Sabah olunca gelip onunla barışıp Ebu Mihcen meselesini anlattı. O da onu serbest bıraktı ve: "Haydi git, bundan sonra seni söylediğin bir sözden dolayı -onu işlemedikçe- ce­zalandırmayacağım!" dedi. Ebu Mihcen ise "Zararı yok. Vallahi bun­dan sonra dilime kötü laf dolamayacağım" dedi.[454]



[454] İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Cantaş Yayınları 5/214-218


Konu Başlığı: Ynt: Eğvas günü
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Şubat 2022, 01:26:30
Esselamü Aleyküm. Rabb'im bizleri sevdiklerinin yolundan gidenlerden eylesin inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Eğvas günü
Gönderen: Mehmed. üzerinde 28 Şubat 2022, 13:31:11
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğruların yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun