๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 22 Nisan 2011, 14:50:26



Konu Başlığı: Efendimiz in vefatı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 22 Nisan 2011, 14:50:26
EFENDİMİZİN VEFATI


Eyyûb es Sahtiyanı, İbni Ebî Müleyke'den Hz. Âişe'nin şu sözlerini nakleder:

-Allah Rasûlü benim evimde, nevbet sırası bende iken, başı gerdanımla boynum arasında olarak vefat etti. Nebi (s.a.v) hastalandığında Cebrail gelip ona korunma duası okur­du. Ben de o duayı yapmaya koyuldum. O esnada Allah Rasûlü gözlerini semaya dikerek:

«Re'fikı Â'lâ da, Rafîk-ı Aılâ da» dediler. Kardeşim Abdürrahman b. Ebî Bekir o esnada içeri girdi. Elinde yaş bir hurma çubuğu vardı. Efendimiz bu çubuğa baktı. Ben ona ih­tiyacı var sandım, çubuğu alıp tozunu silkeledim ve Efendimiz'e verdim. Onun (ucuyla) dişlerini güzelce bir misvakladı. Sonra onu bana uzatmaya çalıştı ama dal elinden düştü. (Son­ra aynı yer ile ben de misvaklandım. Böylece) Allah (c.c.) onun dünyadaki son gününde ağzının suyu ile benim ağzımın suyunu birleştirdi.

Buharı bu şekilde rivayet eder.[647]

Lakin ravi İbni Ebi Müleyke bunu bizzat Hz. Âişe'den duymamıştır. Çünkü îsa b. Yunus der ki: Bize Amr b. Saîd b. Ebî Huseyn anlattı ki. İbni Ebî Müleyke ona. "Bana Âişe'nin kölesi Zekvan Hz. Âişe (r.a.)'m şöyle dediğini anlattı, diye ha­ber vermiş:

-Allah'ın bana verdiği nimetlerdendir ki. Nebî (s.a.v) be­nim evimde, benim nevbetimde, benim kucağımda iken vefat etmiş,, Allah benimle onun ağzının sularını onun ölümü esna­sında birleştirmiştir. Kardeşim elinde (hurma çubuğundan yapılma) bir misvakla yanıma geldi. Ben Rasûlü Ekrem'i gök-süme yaslamıştım. Baktım ki. misvağa bakıyor. Onun bunu istediğini anladım. Onu çok severdi. "Misvağım alıvereyim mi?" diye sordum. Başıyla "evet" diye işaret etti. Ben de mis-vağı alıp iyice yumuşattım. Onu ağzına aldı. Efendimiz'in önünde içi su dolu bir kap veya cezve vardı. Suya elini sokup onunla yüzünü silmeye başladı. Sonra da:

«La ilahe illallah! Şüphesiz ölümün sekreleri (insanın aklını alan acıları) vardır.» buyurdu. Sonra sağ şahadet par­mağını dikerek:

«Refîk-ı A'lâ da, Refîk-ı A'lâ da» diye vefat edene kadar eli ile de işaret ederek söylemeye devam etti.

Hadisi Buharı rivayet eder.[648]

Hammad b. Zeyd, Sabit yoluyla Enes'ten (r.a.) naklediyor:

-Nebî (s.a.v) Efendimiz vefat ettiğinde Fatıma (r.a.)'a ağ­lıyor ve: "Ey Rabb'ine bu kadar yakın olan babacığım! Babacı­ğım. Firdevs Cennet'i durağın olsun. Ölüm haberini Cebrail' den aldığımız babacığım. Kendini çağıran Rabb'inin çağrısına giden babacığım." diyordu. Sonra Fatıma (r.a.) bana: "Ya Enes! Rasûlü Ekrem'in üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl razı oluyor!" dedi.

Hadisi Buharî rivayet ediyor.[649]

Yûnus b. Bükeyr, İbni İshak, Yahya b. Abbad, babası Ab-bad isnadıyla Hz. Âişe'nin (r.a.) şöyle dediğini rivayet eder:

-Rasûlüllah (s.a.v) benim kucağımla boynum arasında, be­nim evimde, benim nevbetimde vefat etmişti. Bu konuda kim­seye zulmedemem. Benim yaşımın küçüklüğü ve görüşümün azlığından olacak, Rasûlüllah (s.a.v) benim kucağımda vefat etmişti. Ben de bir yastık alarak onu başının altına koyup kucağımdan indirmişim. Sonra diğer hanımlarla birlikte ağ­lamaya ve dövünmeye başladım.[650]

Merhum b. Abdül Aziz el Attar, Ebû İmran el Cevnî, Yezîd b. Bâbenûs isnadıyla anlatır ki, Yezîd Âişe (r.a.)'m yanma gelmişti. Âişe ona şunları anlatmış:

-Rasûlüllah (s.a.v) ne zaman evime uğrasa gözlerimi aydın eden bir söz söylerdi. Bu kere uğramış ama bir şey dememiş idi. Ben de başımı sarıp yatağıma yattım. Rasûlüllah (s.a.v) bana uğradığında "Nen var?" dedi. "Başım ağrıyor" dedim. O da "Senin değil benim başım ağrıyor. Başından şikayeti olan benim" buyurdu. İşte bu hadise ce'reyan ederken, meğer Ceb­rail Efendimiz'e ruhunun alınacağını bildirmiş imiş Böylece bir kaç gün daha geçti. Bir gün dört kişinin taşıdığı bir çarş afa konulmuş olarak getirildi ve benim evime konuldu. Efen­dimiz bana "Ya Aişe! Hanımların hepsine haber sal da gelsin­ler." buyurdu. Onlar gelince:

«Artık sizlere gidip gelmeye takatim yok. Bana izin ver­inde, Âişe'nin evinde kalayım.» buyurdu. Onlar da "olur" de­diler. Baktım ki, yüzü kıpkırmızı olmuş, terler boşanıyordu. Daha önce ölürken birini hiç görmemiştim. «Beni oturumuma getir.» buyurdu. Ben onu kendime yasladım, elimi başı üzeri­ne koydum. Başını çevirdi. Ben de elimi çektim. Sandım ki, E-fendimiz benim başıma dokunmak istiyor. Birden ağzından buz gibi şeffaf bir su benim boynuma (veya göğsüme) düştü, sonra oradan da yatağa düştü. Ben de onu bir elbiseyle ört­tüm. Daha Önce hiç ölü görmemiştim. Ölümü başkasında tanıyordum. O arada Ömer gelip girmek için izin istedi. Berabe­rinde Muğîre b. Şu'be (r.a.) de vardı. Ben de, her ikisine izin verdim ve perdeyi gerdim. Ömer (r.a.) "Ya Âişe! Peygamberin nesi var?" dedi. Ben de "Bir saatten beri baygınlık geçiriyor." dedim. Ömer de (s.a.v)'in yüzünü açtı ve "Aman ne acın! İşte bu gamın ta kendisidir" deyip tekrar yüzünü örttü. Muğire ise hiç ses çıkarmamıştı. Ömer kapının eşiğine varınca Muği­re, "Ya Ömer! Rasûlüllah ölmüş! dedi. Ömer de, "Yalan söylü­yorsun, Rasûlüllah (s.a.v) ölmedi. Münafıklarla harbi ilana kadar da ölmeyecek, ama seni fitne tahrik ediyor da ondan böyle konuşuyorsun." dedi.

Derken Ebû Bekir (r.a.) gelip, "Rasûlüllah'm nesi var.?" diye sordu. "Bayıldı." dedim. O da yüzünü açtı ve azmi (s.a.v)' in gözleri arasına koydu, elini de onun sudağına (gözüyle ku­lağı arasına) koydu. Sonra da: "Vay Allah'ın peygamberi, vay onun seçtiği, vay onun dostu!" diye feryad edip ardından da Allah ve Rasûl'üne doğru söyledi:

«Sen de mutlaka öleceksin, onlar da öleceklerdir.» (Zü-mer 30)

«Senden önce de hiçbir insana (dünyada) ebediyyet ver­medik. Sen ölmüş olduğun takdirde onlar ebedimi kalacak­lar.» (Enbiya 34)

«Her canlı ölümü tadacaktır.» (Ali İmran 185), ayetlerini okuyup yüzünü kapayıp, Ashab'm yanma giderek:

"Ey insanlar! İçinizde Rasûlüllah ile anlaşması olan var mı?" dedi. "Hayır" dediler. "Kim Allah'a tapıyorsa (korkma­sın) Allah ölmez olan diridir. Ama Muhammed (a.s.)'a tapanı­nız varsa bilsin ki, artık Muhammed ölmüştür." deyip «Sen de öleceksin, onlar da ölecekler.» ayetini okudu. Ömer ona "Bu Allah'ın kitabında var mı, ya Ebâ Bekir ?" deyince, "evet" dedi. Ömer de, "İşte şu Ebû Bekir Rasûlüllah'm mağara arka­daşı ayetteki «ikinin ikincisi» odur. Haydi ona biat edin dedi. O zaman ona biat ettiler.[651]

Bu hadisi Muhammed b. Ebî Bekir el Mukaddemi de ondan naklettiği gibi İmam Ahmed de Müsned'inde Behz b. Esed, Hammad b. Seleme, Ebû İmran el Cevnî isnadıyla haberin tü­münü bu manada nakleder.

Ukayl, Zührî yoluyla Ebû Seleme'den naklediyor:

-Bana Âişe (r.a.) haber verdi ki, Ebû Bekir (r.a.) Sunuh denen yerdeki evinden atma binerek geldi. Attan inip mescide girdi ama kimseyle konuşmadan evime geçti. Doğruca Rasû­lüllah'm yanına geldi. Efendimiz Yemen işi çizgili bir kumaş ile örtülüydü. Yüzünü açtı. Sonra eğilip onu öptü, ardından da: "Anam babam sana feda olsun ya Rasûlallah. Vallahi, Al­lah (c.c.) sende iki ölümü birleştirm'eyecek. Sana yazılmış olan ölümüne gelince, işte artık sen öldün." dedi.[652]

Aynı haberi Ebû Seleme, İbni Abbas (r.a.)'tan şöyle nakle­der: Ebû Bekir (r.a.) tekrar mescide geldiğinde Ömer (r.a.) Ashab'a konuşuyordu. Hz. Ebû Bekir "Otur ya Ömer!" dedi. Ömer oturmadı. Yine "Otur!" dedi. Ömer yine reddetti. Bu ke­re Ebû Bekir (r.a.) kendisi oturdu. Ashab-ı Kiram da Ömer'i bırakıp onun etrafını aldılar. Ebû Bekir onlara hitaben "Em-ma ba'da" diyerek şu hitabı yaptı:

-İçinizden Muhammed'e (Allah diye) tapan varsa, bilsin ki, o artık ölmüştür. Kim de Allah (c.c.)'a tapıyorsa Allah ke­sinlikle diridir ve asla ölmez. Allah (c.c):

«Nihayet Muhammed de peygamberlerden başka bir şey değildir. Ondan önce de, nice peygamberler gelip geçmiş idi.

Şimdi o ölmüş ya da öldürülmüş olsa ökçeniz üzere (eski put­larınıza) geri mi döneceksiniz.» (Ali İmran 144) ayetini oku­du. İnsanlar üzüntülerinden sanki de Allah'ın bu ayeti Ebû Bekir burada okuyana kadar indirdiğini bilmiyorlarmış gibi bir haldeydiler. İnsanların hepsi de bu sözü kabul ettiler. Orada gördüklerimden bu ayeti okumayan hiçbir kul işitme­dim.[653]

Bana Saîd b. Müseyyeb haber verdi ki, Ömer (r.a.) bu ko­nuda demiş ki:

-Vallahi Ebû Bekir bu ayeti okuduğu anda ödüm koptu (veya Öyle dehşete kapıldım ki) nerdeyse ayaklarım beni taş ıyamaz hale geldide, hemen yere çöktüm. O, bu ayeti okuyun­ca Rasûlüllah'ın öldüğüne kesin kanaat getirdim.

Hadisi Buharî naklediyor.[654]

Yezîd.b. el Hûd, Abdurrahman b. Kasım, babası aracılığıy­la Hz. Âişe'den nakleder:

-Rasûlüllah (s.a.v) benim çenemle gerdanım arasında (yani kucağımda) öldü. Artık Rasûlü Ekrem'in vefatını gör­dükten sonra hiçkimsenin dehşetli ve zor ölümünü çirkin görmüyorum.

Bu sahih bir hadistir.[655]

İbni Lehfa, Ebu'l Esved yoluylaUrve'den şöyle nakleder:

-Üsame b. Zeyd (r.a.) bu esnada savaş için hazırlığını yap­mış ve Cüruf mevkiindeki kampa harp malzemelerini sevk etmişti. Efendimiz'in ağrıları sebebiyle bu süre içinde Medi­ne'de kalmıştı. Rasûlü Ekrem (s.a.v) daha önce onu aralarında Ömer (r.a.)'m da bulunduğu ekserisi Muhacirler'den oluşan bir orduya başkomutan tayin etmiş ve ona Mute halkı üzerine ve Filistin taraflarına, ki (Üsame'nin babası Zeyd (r.a.) orada vurulmuştu,) saldırmasını emretmiş idi. Pazartesi sa­bahı Rasûlüllah (s.a.v) mescidinde bir hurma kütüğünden yapılan sütunlardan birine yaslandı. Müslümanlar da selam verip, sağlık ve afiyet dileyerek etrafına toplandılar. Rasûlü Ekrem (s.a.v) Üsame'yi çağırıp:

«Haydi Allah'ın bereketi, yardımı ve afiyeti Üzerine yolu­nuz açık olsun.» buyurdu. Üsame, "Babam sana feda olsun ya Rasûlallah! Artık kendinize gelmiş bulunuyorsunuz. Sana Allah'ın şifa vereceğini umuyorum. İzin versen de, sen iyi­leşinceye kadar burada kalsam. Eğer bu vaziyette gazaya çı­kacak olursam kalbimde senin durumunla ilgili bir yürek yarası olduğu halde insanların bana senden bir şey sormasın­dan çekmiyorum." dedi. Rasûlüllah (s.a.v) susup, ona hiçbir şey demedi. Sonra kalkıp Hz. Âişe'nin evine, gitti. O gün nö­bet sırası Hz. Âişe'nindi. Bu sıra Ebû Bekir (r.a.) kızının yanma geldi ve "Artık Rasûlüllah (s.a.v) biraz kendine geldi. Allah'ın kendisine şifa vereceğini ümit ediyorum." deyip çık­tı, hayvanına binerek Sûnüh mıntıkasında oturan ailesinin yanma gitti. Ebû Bekir'in hanımı Harice b. Zeyd kızı Habibe Sûnüh'ta idi. Peygamberin yanında bulunan hanımlarından her biri de kendi evine döndü.

Hz. Rasûlüllah (s.a.v) Hz. Âişe'nin evinde tedavisini geçi­rirken birden bire çok şiddetli bir sıtmaya tutuldu. Hanımla­rı da tekrar etrafında toplandılar. Ağrıları artıyordu. Bu hal Güneş'in ortadan batıya yönelişine kadar sürdü. Herkes bayılacak sandı. Sonra Efendimiz'in gözleri semaya bakarak: «Evet, Refiki A*lâ da.» dedi.

Urve hadisi aynen yukardaki gibi anlatıp sözü şuraya ge­tirir:

-Âişe (r.a.) Ebû Bekir'e, Hafsa (r.a.) da Ömer'e haber saldı. Hz. Fatıma da Ali (r.a.)'a haber yolladı. Ama hiçbirisi Âişe'nin nöbeti sırası pazartesi günü Efendimiz Hz. Âişe'nin kucağında ölünceye kadar, insanlar bir ağıt koparana kadar Efendi-miz'in başucunda biraraya gelemediler. Ekserisi de Efendi­mizin ölmediği kanaatindeydi. Hatta kimileri: (ayette) "Biz insanlara şahit o da bize şahitlik yapacakken nasıl olur da Öl­müş olabilir ve insanlara görünmez. Lakin o tıpkı îsâ b. Mery­em (a.s.)'da olduğu gibi canlı olarak göğe yükseltildi." diye id­diaya girip, "O ölmüştür." diyenleri tehdide başladılar ve ka­pıya kadar gelip "Sakın Rasûlüllah (s.a.v)'i defnetmeyin! Zira o diridir." diye seslendiler. Hatta Ömer (r.a.) kalkıp insanlara hitap ederek "öldü" diyenleri öldürüp kesip biçmekle korkut­maya başladı. O, "O ölmemiştir" diyerek münafıkları da teh­dit etti. İnsanlar ağlayarak karma karışık bir halde Mescid-i Nebevî'yi dolduruyordu. Nihayet Ebû Bekir, Sûnüh'tekı evin­den gelip durumu yatıştırdı.[656]

Yûnus b. Bükeyr, Ebû Maşar, Muhammed b. Kays isnadıyla Ümmü Seleme (r.a.)'dan şöyle nakleder:

-Vefat ettikleri gün elimi Nebi (s.a.v)'in göksüne koydum. Ondan sonra üzerinden bir hafta geçti, yiyip içip abdest al­dım, ama elimden misk kokusu hiç çıkmadı.[657]

İbni Avn, İbrahim b. Yezîd et Teyrnî yoluyla El Esved'den naklediyor:

-Âişe (r.a.)'a "İnsanlardan kimisi Nebi (s.a.v)'in Ali'yi ha­life olsun diye vasiyet etti." diyorlar denilince, Hz. Âişe (r.a.) "Ben Efendimizin içine işemek için bir kap istediğini bile gördüm. Onu göksüme ben yatırdım. Orada bir yanma doğru meylederek vefat etti. Artık anlayamıyorum bu insanlar «Ali'ye vasiyet etti.» diye bir sözü nereden uyduruyorlar." dedi.

Bu müttefekun aleyh bir hadistir.[658]




[647] Buharı Megazî 64/S3; Belazûri Ehsabül Eşraf 1/349/; MüsneJ t/11: Ti.rmizî 10S7; Abdürrezzak 9754; Beyhakî Delâil 7/206.

[648] Buharî Meğazî 64/S3; İbni Hişam 4/259; Müsned 6/4S; Beyhakî Delâil 7/207.

[649] Buharî Meğazî 64/S4; Müsned 3/204;  İbni Mâce Cenaiz 65; Beyhakî Delâil 7/212; İbni SaM 2/311.

[650] Müsned  6/274;  İbni  Hişam   4/259,   26;  Taberî Tarih  3/199;  Beyhakî  Delâil 7/213.

[651] Müsned 6/219; İbni Savd 2/261, 265; 267: Ensabül Eşraf 1/565: Beyhakî De-lâil 7/214, 215.

[652] Müsned 6/129: İbni Sa'd 2/267.

[653] İbni Sa'd Tabakat 2/265, 266; Müsned 6/89, 1/334; Buharî Cenaiz 23/70, Me­ğazî 64/83; Beyhakî Delâil 7/210.

[654] Buharî Cenaiz 23/70, Meğazî 64/83; Nesâî Cenaiz 4/11; Müsned 6/117; Bey­hakî Delâil 7/216; İbni Savd Tabakat 2/270.

[655] Buharî Meğazî 64/83; Müsned 6/64, 77; Nesâî Cenaiz 4/6, 7.

[656] Vakıdî Meğazî  3/1111   1120; Urve Meğazî  s222; ibni SaM 2/271; Beyhakî Delâil 7/200.

[657] Beyhakî Delâil 7/219.

[658] Buharı Megazî 64/83, Yasaya 55/1; Müslim Vasİyyet 1636; İbni Mâce Cenaiz 1626; Müsned 6/32; İbni SaM 2/260, 261.

İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/319-326


Konu Başlığı: Ynt: Efendimiz in vefatı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 17 Şubat 2022, 06:00:24
Esselamü Aleyküm. Rabb'im bizleri Peygamber Efendimizin yolundan ayırmasın inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Efendimiz in vefatı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 19 Şubat 2022, 15:35:55
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Peygamberimizin yolundan ayırmasın Rabbim payşlaşım için razı olsun