๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 16 Nisan 2011, 17:24:35



Konu Başlığı: Ebu Bekr le Fatıma arasındaki gerginlik
Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Nisan 2011, 17:24:35
 

Ebu Bekr'le Fatıma Arasındaki Gerginlik


Zühri Urve aracılığıyla Hz.. Aişe'den naklediyor:


-Rasulullah (s.a.v.)'in vefatından sonra Hz.. Fatıma, Ebu Bekr'e gelip, Allah'ın fey' olarak in'am buyurduğu Rasulullah (s.a.v.)'in terikesinden miras hissesini bölüştürüp vermesini istedi. Ebu Bekr ona: Rasulullah (s.a.v.) : Biz Peygamberler varis olunamayız, bizim terikemiz sadaka malı olur (devlete geçer)" buyur­muştur, deyince Hz.. Fatıma öfkelendi ve ölünceye kadar Ebu Bekr'e küskün davrandı.[29]

Yine aynı isnadla Aişe der ki: "Peygamber (s.a.v.)'in hanımları da Hz.. Osmanı (r.a.) Allah'ın Peygamberine fey' olarak verdiği mallar­dan miraslarını istemek üzere Ebu Bekr'e yollamak istediler. Hatta ben onları red ederek "Siz Allah'tan korkmaz mısınız, Rasulullah (s.a.v.)'in "Bizim bıraktığımız mal sadaka olur biz mirasçı olunama­yız. Ancak Muhammed ailesi bu maldan yiyecektir." Buyurduğunu işitmediniz mi?" dedim.[30]

Ebu'z Zinâd, A'rac yolu ile Ebu Hüreyre'den (r.a.) Nebi (s.a.v.)'in:  Varislerim

bir dinar bile taksim edemez. Ailemin nafakası ve valilerimin ihtiyaç­ları dışında, bıraktığım her türlü mal sadakadır." buyurduğunu nakle­der.[31]

Rivayeti ilim ehlinin ittifakıyla terk olunmuş bir ravi olan Muhammed b. Es-Saib (b. Bişr el-Kelebi)[32], Ümmü Hâni'nin azatlısı Ebu Salih'ten şöyle rivayet ediyor:

-Fatıma (r.a.), Ebu Bekr (r.a.)'ın yanına girmiş ve: i;Ya Eba Bekr! ne dersin, sen bu gün ölmüş olsan sana kim mirasçı olur?" diye sor­muş, o da: "ailem ve çocuğum!" diye cevabını vermişti. Fatıma da ce­vaben: "Öyleyse sana ne oluyor da Allah Rasulüne, ailesi ve evladını değil de başkasını mirasçı yapıyorsun!" dedi. Ebu Bekr bunun üzerine: "Ey Allah Rasulünün kızı! Ben böyle bir şey yapmadım." Deyince: "Tabi yaptın. Fedek köyündeki hurmalık Allah'ın Peygamberine tah­sis ettiği bir arazi iken sen oraya kasden aldın. Allah'ın gökten indir­diği bir hükme kasdedip, elimizden çekip aldın." dedi. Ebu-Bekr'de:

"Ben böyle yapmadım, ancak Nebi (s.a.v.) bana haber verdi ki: "Sağ oldukça ondan geçimini sağlayacak, ruhunu kabz edince de onun hükmünü kaldıracak" deyince Fatıma (r.a.): "Bu hususu Allah Rasulü ile sen daha iyi bilirsiniz. Bu meclisten sonra senden bunu bir daha istemeyeceğim!" dedi.

İbnu Fudayl, Velid b. Cümey'a yolu ile Ebu't Tufeyl'in şöyle an­lattığını rivayet eder:

-Nebi (s.a.v.) Efendimiz vefat ettiğinde Fatıma (r.a.): "Sen, Rasulullah'ın varisi misin, yoksa onun ailesinden misin?" diye Ebu Bekr'e haber saldı. O da: "varisi değil, ailesi sayılırım!" deyince: "Öyleyse miras'tan hissesi hani!" dedi. Ebu Bekr de: "Ben Rasulullah (s.a.v.)'i: Allah bir Peygamberine bir geçim verip sonra ruhunu kabzettimi, o malı onun yerine geçen kimsenin eli altına verir." derken işitmiştim. Artık ondan kalan bu malın müslümanlara verileceği kanaatindeyim, cevabını verdi. Fatıma (r.a.) bunu duyunca: "Sen Rasulullah'tan duyduğunu tatbik edersin." dedi.[33]

Bu haberi İmam Ahmed "Müsned"inde naklederse de haber "Münker"dir. Bunun en münker yeri de metinde Ebu Bekr'e izafe edilen "Varisi değil ailesiyim" sözüdür.

Velid b. Müslim ile Ömer b. Abdü'l Vahid, Ebu Muaviye lakablı Sadaka, Ebu Bekr es-Sıddîk'ın torunu Muhammed b. Abdilfah b. Muhammed b. Abdirrahman, Yezid er-Rukkaşî isnadıyla Enes (r.a.)tan şöyle rivayet eder:

-Fatıma (r.a.), Ebu Bekr'e gelip: "Sen, Ehl-i Beyt'e tahsis edilen sa­dakadan bize geri bırakılan mikdarı biliyorsun." deyip sonra da: " Bilin ki, bir şeyden ganimet aldığınızda kesinlikle onun beşte biri Allah ve Rasulüne aittir."

(Enfal/41) ayetini sonun akadar okudu. Ebu Bekr de ona: "Anam ba­bam sana, babana ve evladına kurban olsun. Bana Allah'ın kitabını, Rasulünün hakkını, akrabasının hakkını iyi dinleyip iyi görmek düşer. Allah'ın kitabından ben de senin okuduğun yerleri okuyorum. Lakin benim bu konuda edindiğim bilgim, bu malın tamamının Peygamber akrabalığı dolayısıyla onun cemaatine verileceği şekline ulaşmıyor." dedi. Fatıma da: "Öyleyse o mal senin ve akrabalarının mı?" deyince: "Hayır! Sen benim katımda bir 'Emine-i Musadaka'sm (sözüne lam güvenilir). Eğer Peygamber (s.a.v.) bu konuda sana verilmeyi gerekti­ren bir taahhüt, bir vaad etmiş ise hemen teslim edeyim." cevabını verdi. Fatıma (r.a.) da: "Hayır! Ancak Rasulullah fey' ayeti inince: Ey Muhammed'in ev halkı! Müjdeler ol­sun, artık size de zenginlik geldi.' buyurmuştu." dedi. Bunun üzerine Ebu Bekr:

-Doğru söyledin! Zenginlik senindir. Ama hâla benim bu hadis ve ayetten edindiğim bilgiye göre, bu malın hepsinin verileceği kanaati yok. Ama sizi başkasına muhtaç etmeyecek anlamda ve sizden artacak anlamda bir zenginlik anlıyorum. Bir bak istersen, onlardan senin ka­naatine katılan kimse var mı?" dedi. Fatıma (r.a.) da dönüp Ömer (r.a.) geldi ve aynen Ebu Bekr'e anlattığını ona da anlattı. O da aynen Ebu Bekr'in dediği gibi hüküm verdi. Hz. Fatıma da buna hayret ederek daha önce konuyu ikisinin müzakere ettiğini ve aynı kanaate vardıklarini sandı.[34]

Yine, arada Velid olmadan -Muhammed b. Velid'e varan üstteki isnad ile Zühri, birinin İbni Abbas'ı şöyle derken duyduğunu nakleder: Ömer (r.a.), kendi görüşüne göre bize Fey'den bir hak verme tekli­finde bulundu. Biz onu istemedik ve: "Bizim için hak, Allah'ın Ku-ran'da adını belirttiği "Zevi'l Kurbâ (yakınlar)" olarak vardır ve o da beşte birinin beşte biridir." dedik. Ömer ise: "O, sizin iddia ettiğiniz gibi sizin hakkınız değildir. Allah bu Humus'u (beşte biri) bizzat adla­rım belirttiği birtakım sınıflara tahsis etti. Onların nasibce en mutlu olanı içlerinde en ihtiyaçlı ve en çok çocuklu olanıdır." dedi. İbni Abbas der ki: Ömer (r.a.) kendi kanaatine göre bizim saydığı Humus ve Fey'den alıp bizden onu kabul edenlere verirdi. Onu bir kısmımız aldı, bir kısmımız almadı.

Zühri'nin dediğine göre Malik b. Evs b. El-Hadesân en-Nasrî şöyle anlatıyor:

-Ömer (r.a.)'ın yanındaydım. Bana: "Ya Malik! Bize senin kavmin­den şair kimseler geldi. Ben onlar için bir şeyler verdim, onu onlara bölüştür!" dedi. Ben: "bunu benden başkasına emretsen olmaz mı?" deyince, Ömer: "Bre adam, haydi onu al!" dedi. Malik devamla der ki: O ara Ömer (r.a.)'m hacibi (teşrifatçı) olan Yerfa' geldi ve: "Senin Osman, Zübeyr, Abdurrahman ve Sa'd'a görüşülecek bir şeyin var mı! Girmek için izin istiyorlar?" dedi. Ömer de: "Evet" deyince onlar girip selam verip oturdular.

Yerfa' biraz durup sonra Ömer'e: "Senin Ali ve Abbas'ta bir hace­tin var mı?" deyince: "Evet" dedi. Onlar da girince selam verip otur­dular. Abbas (r.a.): "Ya Emiru'l Mü'minîn! Aralarında hükmünü ver de birbirini rahatsız edip durmaktan kurtar." dedi. Bunun üzerine Ömer (r.a.): "Allah aşkına ikiniz de Allah Rasulünün "Bize varis olu­namaz, bizim bıraktığımız mal sadakadır" buyurduğunu bilmiyor mu­sunuz?" deyince ikisi de: "Evet böyle buyurmuştu!" dediler. Ömer de: "Ben size bu konuyu anlatıyorum: 'Allah (c.c), bu harb olmaksızın kafirlerden alınan Fey'den, diğer hiçbir kimseye verilmediği şekilde Peygamberine bir bölüm tahsis etti. Allah (c.c.) (Haşr 6) Allah'ın onlar (beni Nadr)dan Rasulüne Fey' olarak verdiğine gelince siz (ele geçirmek için) onun üzerine ne at, ne de deve sür­müş değilsiniz. Lakin Allah Peygamberlerini dilediğine musallat eder. Allah her şeye kadirdir." Buyuruyor. İşte bu fey', Rasulullah'a tahsis edilmiştir. Ondan sonra vallahi Allah onu sizin dışınızda kim­seye vermedi, onunla kimseyi size tercih etmedi. Onu size verip ara­nızda yaydı. İşte şimdi ondan geriye şu mal kaldı. Rasulullah (s.a.v.) ailesinin yıllık geçimini bu maldan veriyordu. Sonra kalanını Allah'ın malının yerine koyuyordu. Allah aşkına siz bunu biliyor muydunuz?" deyince: "evet" dediler. (Ömer devamla dedi ki) Sonra Allah Peygam­berini vefat ettirdi. Ebu Bekr de: "Ben, Rasulullah'm velisiyim" diye­rek bu Fey' malı aldı ve onun sarfı hususunda Rasulullah'm ondaki ameli ile amel etti. Siz ikiniz sanıyorsunuz ki, Ebu Bekr bu konuda yalancı, facir ve dönektir. Allah bilir ki o konuda Ebu Bekr doğrudur, dürüsttür, ve doğru karar almıştır.

Sonra Allah onu da vefat ettirdi. O zaman ben: "Rasulullah'm ve Ebu Bekr'in velisi şimdi benim." deyip, Emirliğimin ilk iki yılında onu elimin altında tuttum. Fey' hususunda ben de onunki gibi tatbik ediyorum. Siz şu anda görüyorsunuz ki, bana Ali ve Abbas gelerek benim bu fey hususunda facir ve yalancı olduğumu söylüyor. Allah bilir ki kesinlikle bu konuda doğruyum, dürüstüm, doğru yoldayım hakka uymaktayım. Sonra ikiniz bana geldiniz, işiniz bir olduğu halde ben sizinle tek tek konuştum. Sen bana gelip kardeşinin oğlundan sana düşecek nasibi benden istedin. Bana şu (Ali) da gelerek hanımı (Fatıma'ya) babasından düşecek hisseyi istemeye geldi. Ben ikinize de: "Rasulullah (s.a.v.) 'biz mirasçı olunanlayız, bizim terikemiz sa­dakadır' buyurmuştur dedim. Artık onu size vereceğim görünmeye başlayınca ikinize de. dilerseniz bu Fey malı size onun sarfı konu­sunda aynen Rasulullah (s.a.v.)'in ve Ebu Bekr'in yaptığı ameli uy­gulayacağınıza dair Allah'ın ahdi ve misakı üzere yemin etmek şar­tıyla vereyim, yoksa benimle bu mevzuyu konuşmayın'" dedim. Siz de: "Bize onu bu şartla ver!" dediniz, ben de sizin ikinize onu verdim. Allah aşkına onu ben size bu şartla vermedim mi?" dedi. Hepsi birden "evet" dediler.

Bunun üzerine Ali ile Abbas'a dönerek: "Allah aşkına ben size de bu şartla onu teslim etmedim mi?" dedi. Onlar da "evet" dediler. Bu­nun üzerine Ömer: "Peki benden bunun dışında bir hüküm mü bekli­yorsunuz? Sema ve Arzın emri ile durduğu zata yemin olsun ki, kıya­met kopana dek bundan başka bir hüküm vermeyeceğim. Eğer bu Fey'i idareden aciz iseniz, bana geri verin de yerinize ben yapayım dedi.[35]

Zühri, A'rac'm kendine söylediğine göre Ebu Hüreyre'yi şöyle derken işittiğini anlatır: Rasulullah (s.a.v.): Nefsim elinde olan zâta yemin olsun ki, varisle­rim benim terikemden hiçbir şey taksim edemeyecektir. Bizim bırak­tığımız  sadaka  olur."  buyurdu.  Bu  sadaka Ali'nin  idaresinde  idi. Abbas (r.a.) ona baskın çıkıp eie geçirdi. Bu hususta ikisi arasında hu­sumet oldu. Ömer (r.a.) da, Abbas ondan vazgeçinceye kadar ikisi ara­sında bölüştürmedi. Abbas vazgeçince ona Ali sahiplendi. Sonra Ha­san (r.a.)'ın, sonra Hüseyin(r.a.)'ın ardından da Hüseyin (r.a.)'ın oğlu Ali ile, Hasan (r.a.)'m oğlu Hasan ikilisinin eline geçti. Artık onu her ikisi birden tedavül ediyordu. Daha sonra Zeyd'in eline geçti. Bu, ha­kikaten Rasulullah (s.a.v.)'in sadakası idi.[36]




[29] Buhari 3712, 4036,4241, 4242, 6727

[30] Ebu Davud Haraç 2976, 2977

[31] Buhari Vasaya 3/197; Müslim Cihad 1759; Ebu Davud 2974; Müsned 2/242. 376, 464; Muvatta 1723; Beytıaki Süneni Kübra 6/302, 7/65

[32] Muhammed b. Es-Saib el-Kelebi: Büyk neseb, tarih ve tefsir alimi olmasına rağ­men aşın bir şia. Hadis krİtikçileri onun hakkında teııkidle ilgili her sözü söylemiş­tir. Şa'bi ve pek çok alimden rivayeti vardır. Zehebi'nin Ebu Muaviye"den nakline göre Kelebi "Kur'an'i kimsenin ezberleyemeyeceği kadar kısa bir sürede, altı yedi günde ezberledim. Kimsenin unııtamıyacağı kadar da çabuk unuttum."1 demiştir. Süfyan-ı Sevri: "Kelebi'nin rivayetlerinden sakının" deyince kendisine: "ama sen ondan rivayet ediyorsun!" dediler. O da: "Ben onun doğrusunu yalanından ayırabili­rim." Dedi. O, bizzat Ebu Salih'ten aldığının çoğunun uydurma olduğunu söyler. İbnu Adiy bu yüzden onun her hadisinin atılamayacağını söyleyerek bir çok örnek verir:  Mesela imam  Ebu Yusuf:  Kelebi-Ebu Salih Ebu Hüreyre isnadıyla Nebi (s.a.v.)in: sizin birinizin karnının kan ve irinle dolması şiir ile dolmasından daha iyi­dir buyurduğunu, bunu duyan Hz. Aişe'nin Ebu Hüreyre ye: "'Sen hadisi iyi ezber­lememişsin. Rasulullah (s.a.v.) böyle değil, "Sizden birinizin karnının İrin ve kanla dolması benim hicvedildiğim bir şiirle dolmasından iyidir.'" Şeklinde söylemişti, dedi. Adını vermek istemeyenler çok kere onu "Ebu'n-Nadra" diye anarlar. Bak: İbnü Adiy, el-Kamil 6/2127; Buhari, Tarih î/101; İbni Ebi Hatenı, el-Cerh 7/270; Zehebi, Mizan 3/556, 559

[33] Müsned 1/4 ; Ebu Davud, Haraç h.ııo: 2973; Ebu Ya'la Müsned h.no: 6752, 1/37 Dr. Abdüsselam Tedmuri bir üst haberi "Muhammed b. Es-Saib'in zayıflığı sebe­biyle zayıftır. Ama şu aşağıdaki hadis onu takviye ediyor." Diyerek hadisi sağlam­laştırıyor. Hadisin zayıfların birbirine destek olduğu kısma girer mi, yoksa zayıflar bazen birleşince zayıflığı iyice artan kısma mı girer? İşte buna dikkat edilmesi gere­kir. Zehebi ikinci rivayetten sonra bile "Münker" hükmünü veriyor.

[34] Bir kere bu İsnad zayıftır. Ravi Velid b. Müslim, Ebu M is ver onun tedlisçi oldu­ğunu, Ebu Davud onun aslı olamayan şeyler söylediğini bahsederken, imam Ahmed, İbnü'l Medîni Duhaym ve Ebu'l Yeman onu över. İkinci ravi Sadaka b. Abdullah Ebu Muaviye'yi, Buhari İmam Ahmed, İbnu Nümeyr, Yahya b. Maîn, Nesaî ve Darakutni zayıf sayarlar. Bak: Zehebi, Mizan tere. No: 3872. Yezid b. Eban er-Rukkaşi de zayıftır. Buna rağmen haberin metninin bir kısmı sahih olarak varittir. Ama işin özünü Allah bilir. Ancak Buhari Farzü'l Humus'te 3093 nolu hadisinde Hz Fatıma ile Hz Ebu Bekir arasındaki münakaşaya yer verir. Keza Müslim de Cihat bölümünde 1759 no'da aynısını nakleder.

[35] Buhari, Humus 57/1 lı.no 3094; Müslim Cihad h.no 1757

[36] Müslim Cihad ve's-Siyer 1760; Beyhaki, Sönen-i Kübra 6/299, 7/65; Miisned 2/463, 376; İbnü Sa'd 2/2/86; Temlıid 8/173; Bulıari Vasaya 55/32 h.no 2776, Feraİz 57/3 h.no 3096

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam, Cantaş Yayınları 5/33-40


Konu Başlığı: Ynt: Ebu Bekr le Fatıma arasındaki gerginlik
Gönderen: Mehmed. üzerinde 11 Ağustos 2021, 13:13:11
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri tüm sahabeleri ayrım yapmadan sevenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Ebu Bekr le Fatıma arasındaki gerginlik
Gönderen: Sevgi. üzerinde 12 Ağustos 2021, 07:57:01
Aleyküm Selâm. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun