๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Nisan 2011, 13:20:41



Konu Başlığı: Dedesinin ölümü
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Nisan 2011, 13:20:41
Dedesinin Ölümü


 

Sekiz yaşında iken dedesi öldü; ölürkende Efendimizi amcası Ebû Talibe vasiyyet etmişti.[176]

Amr b. Avn, Halid b. Abdillah- Dâvûd b. Ebi Hind - Abbâs b. Abdirrahman, Kindir b. Sâîd isnâdıyla babası Saîd in şöyie dediğini haber veriyor;

-Cahiliye döneminde hac etmiştim. Adamın biri hem tavaf yapıyor nemde;

"Yâ Rab! Muhammed'i bana geri ver. Yâ Rab! onu geri ver ve katımda onu seçkin bir güç kıl", diye recez söylüyordu. Ben:

«Bu kim? dedimde,  karşımdaki "Bu Abdülmuttalibtir" Develeri kaçıp gitmişte torununu onları aramaya  yollamış.  Şimdiye kadar yollayıpta yerine getiremediği hiç bir iş olmamış» dedi.

Aradan çok geçmeden Muhammed de develerle geldi.  Dedesi

"Oğulcuğum sana çok üzüldüm, bir daha benden uzaklaşma" dedi.

Harice b. Mus'ab'ta Behz b. Hakîm b. Muâviye b. Hayde - Baba­sı- dedesi isnâdıyla Muâviye'nin Cahiliye döneminde umre yaptığın­dan bahisle, Kindir'in babasından naklettiği hadis gibi bir haber na­kleder.[177]

İbrahim b. Muhammed eş-Şafiî, Babası Ebân b. Tağleb isnâdıyla, Cülhüme b. Urfuta'nın şöyle dediğini anlatır: Ben Nemure semtindeki düzlükte iken birden Necd'in yaylalarından bir kervan çıka geldi. Kervan Ka'be hizasına geldiğinde çocuğun birisi kendini devenin ar­kasından yere atıp koşarak Ka'be'ye gelip örtüsüne sarıldı, sonrada: "Ey Ka'benin Sahibi beni koru!" diye feryad etti. Bunun üzerine üze­rinde kıral zerâfeti, filozof vakan bulunan, yakışıklı endamlı bir ih­tiyar doğrulup:

-Delikanlı! derdin ne? Ben Allanın buradaki ailesi ve ona sığın­maya gelenlerin barınağı sayılırım, dedi. Çocukta:

-Babam ben küçükken ölmüş. Şu herif beni köleleştirdi. Halbuki ben, "Allanın zulme engel olan bir evi var" diye duyardım. İşte orayı görünce ona sığındım dedi. Kureyşli Şeyhte ona:

-Ey delikanlı! ben seni himayeme aldım, dedi.

Böylece Allah Cenda'lı herifin (kölelik) elini boynuna bağlamış oldu. Cülhüme devamla derki:

-Ben bu olayı Kabilemizin en yaşlısı olan Amr b. Harice'ye an-lattımda, bana "İşte o Kureyşii adamın bir oğlu var" diyerek "Ebû Talib'i" kasdetti.

Bende bineğimi Tihame tarafına çevirdim. Hayvanı ökçemle alt­tan mahmuzlarken üsten yuları kasarak (hızlı sürerek) Mescid-i Ha-rarn'a geldim. Baktımki Kureyşliler toplu halde bağıra çağıra yağmur istiyorlar. İçlerinden bir sözcü şöyle diyordu.

- Lât ve Uzza (tanrılarına) ya itimad edin. Bir başka sözcüde: -Diğer üçüncüsü olan Menât'a itimad edin, diyordu.

Yüzü güzel, endamı güzel, gÖrüşU güzel bir şeyhte: "Aranızda hâlâ İbrahim (as)ın bakiyesi İsmail (a.s.)ın sülalesi varken nasıl iftira atabilisiniz.?" diyordu.

Kureyşliler ona "Sen herhalde Ebû Talibi kasded i yorsun" dediler.

O da "Yeter artık fazla uzatmayın!" dedi. Hepsi birden ayağa kalktılar. Bende onlarla beraber kalktım. Ebû Tâlib'in kapısını çaldık. İçerden güzel yüzlü, sarıya boyanmış üzerindeki pantolonuna kuşak bağlanmış bir adam çıktı. Kureyşlilerin hepsi üzerine atılarak:

«Yâ Ebâ Tâlib! Vadide kıtlık baş gösterdi. Kullar susuzluktan gevredi. Haydi gelde bize yağmur duası yap» dediler. O da;

-Ağır olun, hele güneş batıya doğru bir eğilip yelde biraz hafifle­sin bakalım, diye cevap verdi. Güneş batınca veya batmaya yüz tu­tunca Ebû Tâlib, beraberinde sanki kapkaranlıkta koyu bulutuları yırtıp çıkan ay misali bir çocukla çıka geldi. Etrafında diğer çocu­klarda vardı. Ebû Tâlib onu alıp dalını Ka'beye yasladı. Parmakları­yla bu çocuğun adına yağmur istedi. Çocuklar etrafında dolaşıyorlar­dı. Gökte en küçük bir bulut yoktu. Birden bire bulutlar bir o yandan bir bu yandan gelerek iri danelİ yağmurlar bereket saçarak yağmaya başlayıp vadilerden sular kaynadı. Şehirlide çadırlıda suya doydu.[178]

İşte Ebû Talib bu konuda Efendimiz için şu şiiri söylemişti;

1- Muhammed yüzü hürmetine yağmur istenen beyaz. Yetimlerin baharı, dulların koruyucusu.

2- Haşim oğullarından yolunu şaşıranlar onu dolaşır. Onlar onun yanında bir ni'met ve faziletler içinde olurlar.

3- O, bir arpa danesi bile azaltamayan adalet terazisi, tartısı as­la eksik olmayan doğruluk terazisidir.[179]

Zayıf bir ravi olan Abdullah b. Şebîb anlatıyor. Bize Ahmed b. Muhammed el- Ezrakî, Saîd b. Salim, İbni Cüreyc'in söyle dediğini anlattı:

-Atâ ile birlikteydik. İbni Abbas (r.a.)ı şöyle derken işittim, dedi.

-Babam Abbas'm (r.a.) «Abdülmuttalib boyca insanların en uzu­nuydu. Yüzü güzel olanıydı. Şimdiye kadar onu görüpte hoşlanmayan kimse olmadı. (Kâbedeki) Hıcr-ı İsmail'de kendisinden başka kimse­nin üzerine oturamadığı bir minderi (bir nevi makam) vardı. Harb b. Ümeyye başkanlığında kulüp üyeleri orada toplanırdı. Ondan başka­ları onun etrafına ama mİndersiz olarak otururdu. Rasülüllah (s.a.v.) henüz buluğ çağına ermemiş bir çocuk iken, meclise gelip o mindere oturmuş, biriside kendini minderden çekmiş, o da bunun üzerine ağ­lamıştı. Bu hadise Ebû Tâlib'in gözleri kapandıktan sonra olmuştu. Ebû Talib "Oğluma ne oldu da ağlıyor?" diye sorunca kendisine: "O, minderin üstüne oturmak istedide kendine engel oldular" dediler O, da "Bırakın oğlumuda Üstüne otursun; çünkü o, kendi zatında bir şeref olduğunu hissediyor. Ümid ederim ki O kendinden önce ve son­ra hiç bir arabın erişemiyeceği bir şerefe nail olacaktır.» dediğini iş ittim.  Peygamber  (s.a.v)   sekiz  yaşındayken  Abdü'l  Muttalib  öldü.

Efendimiz, dedesi Hucûn'da defnedilene kadar ağlayarak cenazesinin ardından gitti.[180]

 

Koyun Gütmesi
 

Dedesi aracılığıyla Amr. b. Yahya, Ebû Hüreyre (r.a.)tan Rasülül­lah (s.a.v)in şöyle buyurduğunu nakleder:

«Koyun gütmeyen hiç bir Peygamber yoktur.» Bunun üzerine as-hâb: Yâ Rasûlallah! sende güttün mü? dediler. Efendimizde «Evet ben onları Mekke halkı için birkaç kîrata güderdim» buyurdu. Bunu Buhârî rivayet etti.[181]

Ebû Seleme, Câbir (r.a.)ın şöyle dediğini anlatıyor: Biz Merri-Zahran denen bir yerde, Rasülüllahla beraber, Erak ağacının meyvesi olan Kebas devşiriyorduk. Efendimiz bize: Saz «Onun siyahını toplayın. Çünki daha güzeldir.» buyurunca bizde: "Yâ Rasülullah! sen koyunmu güdüyor­dun ki biliyorsun. Zira bunu ancak çobanlar bilir" dedik. Efendimiz­de: «Evet peygamber olupta onu güt­meyen varmı?» buyurdu: Bu ittifakla rivayet edilmiştir. [182]



[176] İbni Sa'd 1/118-119. Tarihi Dımışk 1/282

[177] Beyhakî Delâil 2/21; Hakim 2/603-604

[178] İbni Hişam 1.

[179] Bu Ebû Talibin uzun şiirinden bir bölümdür ve ilerde orjinal 162. sayfada gelecektir.

[180] İbni Sa'd 1/119. İbni Hişam 1/168 Beyhakî Delâil 2/22

       İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/118-121

[181] Buharı 37/2 Muvatta 971  İbni Mace H. no.2149 İbni Sa'd 1/1125 Uyunü'l Eser 1/45 Beyhakî Delâil 2/65

[182] Buhârî   70/50   Müslim   2050-1621   Muvatta   1770   Müsned   3/326   Beğavi 11/339 Beyhakî Delâil 5/29.

      İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/121-122


Konu Başlığı: Ynt: Dedesinin ölümü
Gönderen: Sevgi. üzerinde 10 Kasım 2021, 01:45:18
Esselamü Aleyküm. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Dedesinin ölümü
Gönderen: Mehmed. üzerinde 12 Kasım 2021, 08:48:49
Ve aleykümüsselam Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun