๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:37:43



Konu Başlığı: Bi ri Mâûne gazvesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:37:43
Bi'ri Mâûne Gazvesi

 

İbni İshâk'a göre, "Rasûlüllah (s.a.v.) "Bi'ri Mâûne" kıt'asmı Uhuttan dört ay sonra, safer ayında sefere çıkardı."[408]

Musa b. Ukbe Zührî'den naklediyor: Bana Abdürrahman b. Abdul­lah b. Ka'b b. Mâlik ve ilim ehli bir gurubdan anlattı ki:

- "Mûlâıbü'I Esinne" lakablı Âmir b. Malik, Rasûlüllah (s.a.v.)'m yanına geldi. Halâ müşrik idi. Rasûlüllah (s.a.v.) ona İslama girme teklifi yaptıysada, herif Müslüman olmayı kabul etmedi. Ama Rasûlüllah'a birtakım hediyeler verdi. Peygamber (s.a.v.)'de ona:

"Ben müşrik birinin hediyesini kabul edemem" buyurdu. Adam da, "Ya Muhammed benimle dilediğin elçilerini necd halkına gönderebilirsin. (Umanmki davetimi kabul ederler) Ben onla­rın himayecisi olurum." dedi. Bu konuşma üzerine Allah Rasûlü arala­rında "A'nak Liyemût" diye anılan Münzir b. Amr es-Sâidî'nin de bu­lunduğu ashabdan ileri gelen kırk kişilik gurub'u temsilci hey'eti ola­rak yolladı. (Bunlar arasında Haris b. Summe, Haram b. Milhan, Urve b. Esma b. Es-Salt Essülemî, Nâfı1 b. Verkâ' el-Huzaî, Ebû Bekr (r.a.)'in kölesi Âmir b. Füheyr (r.a.)'lerde vardı)[409]

Amir b. et-Tufeyl bunların geldiğini haber aldı ve Âmir oğullarını onlara karşı çıkmaya teşvik ettiysede onlar Amir'in sözünü dinlemedi. Ama Âmir b. Malik (r.a.)'e de emân vermediler.

Âmir b. et-Tufeyl, bu kere Süleym oğullarım birlikte çıkmaya teş­vik etti. Onlar bunu kabul edip Mâûne kuyusunda Amr b. Ümeyye ed-Damrî dışında Müslümanların hepsini öldürdüler. Amr b. Ümeyye'yi Amr b. Tufeyl alıp sonra serbest bıraktı. Amr b. Ümeyye'de oradan ayrılıp Rasûlüllah'm yanma geldi. Efendimiz ona "Onlar ara­sında emin ol" buyurdu.[410]

İbni İshak ise -bu hadiseyi- Bana babam, Muğîre b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hişâm ile Abdullah b. Ebî Bekr b. Hazm ve diğerlerinin şöyle dediğini anlattı" diyerek şunları nakleder:

- Mülâıbü'l Esinne lakablı Ebû'l Berâ Âmir b. Malik b. Ca'fer Me­dine'de Rasûlüllah'ın yanına geldi. Efendimiz Ona İslâmı teklif etti. Ebû'l Bera, ne evet dedi, ne de reddetti, sadece; "Yâ Muhammed! Eshabından bir kısmım benimle birlikte Necd halkına göndersende senin dinine onları da'vet etseler, bunu kabul edeceklerini umuyorum" dedi.

Nebî (s.a.v.) de: "Necd halkının onlara bir kötülük yapacağından korkarım" buyurdu. Ebû'l Berâ da; "Ben onları himayeme alırım" de­di.

Bunun üzerine Nebî (s.a.v.), Münzir b. Amr'ı kırk kişilik ileri gelen bir sahabe gurubu ile oraya yolladı. İçlerinde Haris b. Es-Samme, Harâm b. Milhan (Bu Adiy b. Neccâr oğulları kardeşidir) Urve b. Esma b. Es-Salt es-Sülemî, Nâfı1 b. Verkâ' el-Huzâî ve Ebû Bekrin kölesi Âmir b. Füheyr'de vardı. Bunlar yola çıkıp Bi'rî-Mâûne'ye varınca orada konakladılar. Burası Âmiroğulları yurdu ile Süleymoğullan taş­lığı arasında bir kuyu idi.

Sonra Rasûlüllah'ın mektubunu Haram b. Milhan ile Âmir b. Tufeyl'e yolladılar. Mektup gelince bu Allah düşmanı, gelen mektuba hiç bakmadana Haram (r.a.)'ın üzerine saldırıp onu öldürdü. Sonra da onlara saldırmak için Âmiroğullanm çağırdı. Ama onlar katılmadılar. O da onlarla daha önce anlaşma yapan Ebû'l Berâ'nın anlaşması bo­zulmayacak, dedi.

Süleymoğullarmdan Usayye -Raal-Zekvan ve Karalıları yardıma çağırıp saldırmaya teşvik etti. Onlarda ona katılıp, gelip Müslümanları kuşattılar. Onlarla çarpışıp Neccaroğullarından Ka'b b. Zeyd dışında hepsini şehit ettiler. Kavıda ölecek diye bıraktılar. O da oradaki ölü­ler arasından götürüldü. Hendek harbinde şehit olana kadar yaşadı.

O sırada, onların hayvanlarını otlatmakta olan Amr b. Ümeyye ile Ensardan birinin olaydan, haberleri ancak yırtıcı kuşların cesetler etra­fında uçuşması ile haberleri olabildi. "Vallahi bu kuşların uçuş­masında bir belâ var" deyip bakmaya geldiler. Ne görsünler Müslü­manlar kanlar içinde serilmişler onları öldüren atlılar duruyor.

Ensarlı sahabe Am'ra "ne düşünüyorsun?" deyince O, "Hemen Rasûlüllah'a gidip durumu bildirelim" dedi. Ensarlı da: "Ama ben Münzir b. Amr'ın şehit edildiği bir meydandan ayrılıp gitmek istemi­yorum. Onun Ölüm haberini yiğitlere götürecek durumda değilim" di­yerek müşriklere saldırıp şehit olana dek çarpıştı. Onlar Amr'ı da esir aldılar. Amr onlara, kendisinin Müdar kabilesinden olduğunu söyle­yince, Amir b. Tufeyl onu serbest bıraktı. Alnının saçını kısaltıp, güya anasının boynunda borç olarak bulunan "köle azat etme" yerine Amr'ı serbest bıraktığını iddia etti.

Amr b. Ümeyye yola çıkıp, Kanat önlerindeki Karkara denen yere geldiğinde Âmiroğullarından iki kişi gelip onun oturduğu gölgeye gelip onlarda oraya konakladı.

Âmir oğullarıyla Allah Rasûlü arasında yapılmış bir anlaşma ve birbirini koruma teahhüdü vardı. Ama Amr b. Ümeyye'nin böyle bir anlaşmadan haberi yoktu. Onlara "kimsiniz?" diye sordu. Onlar, "Âmiroğullanndanız" deyince, onların uyumasını bekledi ve uyuduk­larında saldırıp ikisini de öldürdü. Böylece Âmiroğullarından, öldürü­len ashabın intikamım aldığını sanıyordu. Amr b. Ümeyye oradan ayrılıp Rasûlüllah'm yanına geldiğinde durumu haber verdi. Rasûlüllah (s.a.v.) da "Sen iki kişi öldürdün ki ben onların diyetini ödeyeceğim" buyurup sonra da, "İşte Ebû'l Berâ'nın yaptığı iş bu. İşte ben bundan çekinip korkuyordum" buyurdu.

Efendimizin bu sözü Amr'a ulaşınca, Âmir oğullarının kendisine güvence vermesi onu müşkilata düşürdü. Rasûlüllah'm ashabından kimseye onun ve güvencesi yüzünden bir zarar gelmedi. (Tabert de, Peygambere bir zarar gelmedi, şeklinde) O seferde Âmir b. Füheyra da vurulunlar arasındaydı.[411]

İbni İshâk, Hişâm aracılığıyla babası Urve'den naklediyor.; Âmir b. Tufeyl daha sonra şöyle anlatmış: "Müslümanlardan biri öldürülünce göğe kaldırıldığını gördüm, hatta gökyüzünü onun önünde gördüğüm kim?" deyince; "bu Âmir b. Füheyra (r.a.)" dediler.[412]

Yine İbni İshâk, Cebbar b. Sülmâ b. Malik b. Ca'fer oğullarından birinden şunu nakleder: (Bu Cebbar, "Bi'ri Maûne" harbinde Âmir b. Tufeyl ile bulunmuş, sonra Müslüman olmuş biriydi.)

"Benim İslama girmeme sebeb olan şu hadise idi. Ben, o gün, Müs­lümanlardan birinin omuzlan arasına mızrak batırdım. Mızrağın ucu­nun göksünden çıktığım gördüm. Ben ona mızrağı saplayınca o, "Val­lahi ben kazandım" dedi. Kendi kendime, "Kazanmadı! Ben adamı öldürmedim mi?" diye düşündüm. Sonra onun bu sözle ne demek iste­diğini sordum. "Şehitlik kazandı" dediler. Bende, "Allah'a yemin ol­sun ki kazandı" dedim.[413]

Sonra Hassan b. Sabit (r.a.), Ebû'l Berâ'nın çocuklarını Amir b. Tufeyl'i öldürmeye teşvik için şu şiiri söyledi:

1- Ey Cmmü'I Benîn[414] oğullan! Siz Necd halkının yücelerinden iken, sizi korkutmadı mı?,

2- Amir b. Tufeyl'in Ebû'l Berâyı himayeye almayı alay etmesi. Bile bile kasden yapılan hata olamaz.

3- Şeref peşinde koşan Rabîa'ya tebliğ et ki, benden sonra han­gi musibetleri icra ettin.

4- Senin baban Ebû'l Hurub lakablı Ebû Berâ, Dayın Hakem b. Sa'd da çok şerefli biridir.

Hassan'ın bu şiiri Rabîa b. Âmir'e ulaşınca, gidip Âmir b. Tufeyle hücum edip mızrağını bacağına saplayıp öldürecek yere vuramadı. Amir atından düştü ve "İşte bu Ebû'l Bera'nm işidir. Ölecek olursam, kanım amcam'in kanma sayılıp ardına düşülmesin. Yaşarsam ne ola­cağına kendim karar vereceğim" dedi.[415]

Musa b. Ukbe derki: Ka'b b. Zeyd ölmeden cesedi ölülerin ara­sından alınıp götürüldü. Hendek günü yine şehit düştü.[416]

Hammâd b. Seleme, Sabit el-Bünânî aracılığıyla Enes (r.a.)'den naklediyor: "Bir takım adamlar Allah Rasûlüne gelip, "Bize Kur'an ve sünneti öğretecek insan gönder" dediler. Allah Rasûlü'de onlara Ensardan kendilerine Kurrâ adı verilen yetmiş kişiyi yolladı. İçlerinde dayım Haram b. Milhan'da vardı. Bunlar Medine'de geceleyin Kur'an okur, ders yapar ve eğitim görürler, gündüzleyin de su getirip Mescide koyarlar. Odun toplayıp satarak bunun parasıyla Mescid'in "SofYa"sında kalan gariban'a yiyecek alıverirlerdi.

Rasûlüllah (s.a.v.) işte bunları, o gelenlere muallim olarak gön­derdi. Lakin onlar daha varacakları yere varmadan yollarım kesip on­ları öldürdüler. İşte bunlar öldürüleceklerini anladıklarında:

- Allah'ım! "senin bizden, bizim senden razı olduğumuz halde sana kavuştuğumuzu Peygamberine bizim adımıza sen ulaştır" diye niyaz ettiler.

Derken bir adam Haram b. Milhan'm arkasından ansızın gelip mız­rağını arkasından saplayarak önünden çıkardı. Haram b. Milhan, "Ka'be'nin Rabbine yemin olsun ki, ben kazandım" dedi.

Rasûlüllah (s.a.v.) Medine'de yanında bulunan arkadaşlarına:

" Kardeşleriniz şehid edilmişler ve: "Allah'ım! Biz senden, sen­de bizden razı olarak -şehid olup- sana kavuştuğumuzu Pey­gamberine tebliğ et" dediler buyurdu.[417]

Hemmam ve diğerleri îshak b. Abdullah b. Ebî Talha'dan nakle­diyor: Bana Enes b. Mâlik (r.a.) anlattı ki:

- Rasûlüllah (s.a.v.) Enes'in dayısı (Ümmü Süleym'in de kardeşi o-lan) Haram b. Milhân'ı yetmiş kişiyle beraber göndermiş, "Bi'ri Maûne" faciası günü onların hepsi şehîd edilmiş.

Müşriklerin reisi, Âmir b. Tufeyl idi. Bu herif, Allah Rasûlüne gelmiş ve, "Yâ Muhammed! Seni üç şeyden birini seçmende mu­hayyer bırakıyorum.

1- Sehl halkı, yani vadide oturanlar senin, Meder halkı da yani beldedekiler benim olsun.

2- Senden sonra yerine ben halife olayım.

3- Ya da (bin tane kızıl erkek deve, binde kızıl dişi deve ile veya) Gatafanlılardan bir milyon kişiyle, sana saldıracağım." de­mişti.

Bu Âmir, falan oğullarından (selûl oğulları) bir kadının evinde ve­ba hastalığına tutulmuş ve: "tıpkı deve vebası gibi bir vebaya tutuldum bana atımı getirin" diyerek atına binip onun sırtında öldü.

Haram b. Milhan, topal biri (olan Ka'b b. Zeyd) ve falan oğulla­rından bir kişi daha yola çıktılar.[418] Haram onlara; "İkiniz bana yakın durun. Eğer bana güvence verirlerse siz yakın olmuş olursunuz, yok beni öldürecek olurlarsa gider arkadaşlarınıza katılırsınız" dedi.

Haram b. Milhan onlara gelip, "Allah Rasûlü'nün mektubunu size tebliğ etmem için bana güvence veriyormusunuz?" diye sordu, "evet" dediler. Böylece Haram, müşriklere anlatmaya başladı. Lakin onlar içlerinden birine işaret ettiler, oda arkasından gelerek mızrağı ona sap­ladı. Ravi Hemmam, "sanıyorum İshâk, "mızrak onu delip, ucu ön tarafından çıktı" demişti" diyor.

Bunun üzerine Haram; "Allahü Ekber, Ka'be'nin Rabbine yemin olsunki kazandım (şehitliği)" dedi. Topal olan Ka'b b. Zeyd dışında ki Müslümanlara yetiştiler ve onların hepsini öldürdüler.[419] Ka'b da dağın başında olduğu için kurtuldu.

Enes (r.a.) derki: Allah (c.c.) "Bizden Allah razı, bizi de kendinden razı etmiş olarak biz Rabbimize kavuştuk" âyetini indirdi. Sonra bu âyet mensûh (lafzı kaldırılan) lardan oldu. Peygamber (s.a.v.), Ri'al, Zekvan, beni Lihyan ve Usayya kabilelerine Allah ve Rasûlüne isyan­ları sebebiyle yetmiş sabah beddûâ etti.

Bu hadisi Buharı de rivayet edip "otuz sabah" demiştir ki doğrusu budur.[420]

Bu habere benzer bir hadisi Kata'de, Sabit ve diğerleri'de Enes'ten rivayet ederler. Onlardan biri hadisi daha kısa verir.[421] Süleyman b. Muğîre, Sabit el-Bünânî'den naklediyor:

-  Enes (r.a.), ailesine bir mektup yazmış ve "Ey Hurra topluluğu, şahid olun!" demişti. Ben onun bu sözünü hoşlanmamışım gibi bir şey hissettim ve "sen onların ve babalarının adını da ansan daha iyi olmazmıydı," dedim. Enes (r.a.) bana: "Benim size "Ey kurra toplu­luğu!" demem de bir sakınca yok ki, size, Rasûlüllah (s.a.v.) zama­nında kendilerine "Kurrâ" diye hitab edilen kardeşleriniz hakkında birşeyler anlatayım mı?" diyerek yetmiş tane Ensarhnm adım sayarak sözüne şöyle devam etti:

- Onlar, gece olunca Medine'deki "Muallim" e gelip ondan ders ala­rak orada yatarlardı. Sabah olunca gücü kuvveti yerinde olan ya odun toplar, yada tatlı kuyulardan su getirirlerdi. İşlerinden hali vakti biraz yerinde olanları da koyun satın alıp keserlerdi sonra bu getirdiklerini Rasûlüllah (s.a.v.)'m evlerinin kapılarına asarlardı.

Hubeyb şehid edilince, Rasûlüllah (s.a.v.) onları muallim olarak yollamıştı. İşlerinde dayım Hâram'da vardı. Bunlar Süleym oğullarına ait bir mahalleye (obaya) geldiler. Haram kendi başkanlarına; "bana müsade et de şu millete bizim kendilerine gelmediğimizi haber vereyim'de önümüzden çekilsinler" dedi. Haram onlara varıp, "biz size gelmiş değiliz, yolumuzdan çekilin" dediyse de içlerinden biri gelip ona mızrağı öyle sapladıki onu delip ucu öte tarafından çıktı. Mızrağı karnının içinde gören Haram: "Allahû Ekber, Ka'be'nin Rabbine andolsunki (şehitliği) kazandım" dedi. Müşrikler hemen onları kuşatıp hepsini öldürüp, durumu bildirecek kimse bırakmadılar.

Rasûlüllah'ın onlara üzüldüğü kadar başka birşeye üzüldüğünü gör­memiştim. Sabah namazını her kılışında Rasûlüllahın ellerini kaldırıp onlara beddua ettiğini görürdüm. Daha sonra Ebû Talha bana, "dayın Hâram'm katilinden intikam almak istiyormusun?" dedi. Bende "O Al­lah'ın alacağı cam aldı" deyince, Ebû Talha: "sakın öyle birşey yapma, zira o Müslüman oldu" dedi.[422]

Ebû Üsâme, Hişam b. Urve -Urve- isnadıyla Hz. Aişe (r.a.)'den naklediyor:

- [Mekke'de bela iyice artınca Ebû Bekir de Medine'ye göç izni is­tedi. Rasûlüllah ona, "sen şimdi kal" buyurunca, "Yâ Rasûlellah! Sanada göç izni verileceğini umuyorsun galiba?" dedi. Efendimiz, "ben kesinlikle bunu ümid ediyorum" dedi.

Bir gün öğle vakti Allah Rasûlü gelip babama, "yanındakileri dışarı çıkar" deyince o, "iki kızım var başkası yok" deyince, Efendimiz, "far­kına vardın mı? bana çıkış izni verildi," buyurdu. Ebû Bekir de, "Yâ Rasûlellah bana yol arkadaşlığı var mı?" deyince "evet" buyurdu. Ebû Bekir o zaman, "Yâ Rasûlellah! Yol için beslediğim iki devem var, deyip bunlardan Ced'â namlı deveyi Efendimize verdi. Develere binip Sevr'e geldiler ve orada gizlendiler.

Âmir b. Füheyra, Hz. Âişe'nin anadan kardeşi olan Abdullah b. Tufeyl b. Sehbera'nın kölesi idi. Ebû Bekre ait süt develerini güder, geceleyin süt develerini onlara getirip sağar, sabah tekrar otlağa gider, böylece çobanlardan hiç biri, ne yaptığını farkedemezdi. Sonra onları ta'kib ederek yola çıkıp onlarla birlikte Medine'ye geldi.

İşte bu Amir b. Füheyra, "Biri Mâûne" faciasında şehid edildi, Amr b. Ümeyye ed-Damrî'de esir düştü. Müşrik başı Âmir b. Tufeyl öleni gösterip "bu kim?" diye sorunca, Amr b. Ümeyye, "bu Âmir b. Füheyrâ'dır" dedi. Amir b. Tufeyl'de, "ben onu öldürüldükten sonra göğe kaldırıldığını gördüm. Sanki onunla yer arasında kalan gökyü­züne bakıyordum" dedi. Onların şehit olduğu haberi Nebî (s.a.v.)'ye gelince ashabına ölüm haberini duyurdu ve:

 U D "Arkadaşlarınız şehid edildiler ve "Yâ Rabbî, bizim

senin için razı olduğumuza ve seninde bizden razı olduğunu kar­deşlerimize sen haber ver" diye yalvardılar. Allah'ta Cebrail ile -onların haberini ulaştırdı" buyurdu. Hadisi Buharı rivayet ediyor.[423]

İbni İshâk derki: Hassan b. Sabit (r.a.) Ebû'l Berâ'mn oğullarını Amir b. Tufeyl'e karşı kışkırtarak şiir söylerdi.[424]



[408] İbni Hişâm 3/230, 232; Beyhakî Delâil 3/338; Taberî 2/80.

Bi'ri Mâûne "Maûne kuyusu" nun nerede olduğu hakkında çeşitli rivayetler vardır. Kimine göre, Medine Mekke arasındaki Ebiâ dağları arasında, kimine göre, Amir b. Sa'sa'a oğullan yurdunda, kimine göre Benî Âmir yurdu ile Benî Süleym taşlığı arasında, kimine görede Benî Süleym ile Benî Kilâb yurdu arasında bulunan bir kuyudur. Bak Mu'cemü'l Buldan 1/302. Belki bunların hepsi aynı yerdir, kiminde kabile, kiminde toprak esas alınmış olabilir. Öyle değilse kanaatimce en doğrusu son görüştür. Buharî de Racî kıssası İle Biri Maune faciasın aynı babda zirreder. Zîra iki su da aynı yerde Benî Süleym İle Beni Kİlab yurdunda bulunur.

[409] Parantez arası îbni İshak rivayetinden alınmadır.

[410] Beyhakî 3/343; İbni Abdi'l Ber "Ed-Dürer fi İhtisâri'lMeğazî ves-Siyer" sayfa 161; Abdürrezzak- kısaca 19658. Tam olarak 9741; Taberanî 19/71; Begavî Sünne 6/108.

[411] İbni Hişâm 3/232; Urve Megazî 180; Beyhakî Delâil 3/339, 341; Taberi Tarih 2/81 îbni Sa'd Tabûkat2/53; Begavî 1/448; Vakidî Meğazî 1/346.

[412] İbni Hişâm 3/232; Aynı haberi Buharî 64/28 de aynı isnadla verir.

[413] Kıssanın Cebbar b. Sülma rivayetine benzer bir rivayeti Buharı Meğazî 64/28 de Enes (r.a.)'den nakleder.

[414] "Ümmü'l Benîn", "Oğlanlar anası" demektir. Bu kadın Ebû Berâ Rabî'a b. Âmir'in annesi olup beş oğlu olduğu için bu lakabı almıştır.

[415] İbni Hişâm 3/232; Beyhakî 3/341; Taberî Tarih 2/82.

[416] Beyhakî Delâil 3/342.

[417] Müslim 1902; Beyhakî Delâil 3/343, 344; İbni Sa'd 3/515.

[418] Buharî de "(arapça) Topal bir adam olduğu halde Haram...." diye geçerki Topallık Haram'ın sıfatı gibi olmuş. Halbuki "(arapça) Haram kendi ve topal bir adam" olması doğrudur. Sarihler hattadın "Vav" harfini yanlışlıkla "Racül"den alıp "hüve"'ye yazdığını söylerler.

[419] Buradaki üç şekilde okumak caizdir: O zaman mana:

1- Haram'ın arkadaşı kaçıp Müslümanlara katıldı, demek olur. 

2- Haram'ın arkadaşına (da kaçmadan) yetişildi.

3- Müşrikler Müslümanlara yetiştiler.

Tercemede biz bu sonuncuyu tercih ettik. Halbuki birçok nüshada "Lahika" olarak zabtedilmiştir. Lakin üçüncüsü manaca daha uygun geldi.

[420] Buharî 64/28 lı. no 4091; Beyhakî Delâil 3/238, 239; Buharî Cihad 56/9. h. no 2801.

[421] Bu rivayet için bak, Buharî 6/28; Beyhakî Delâil 3/348; İbni Sa'd 2/53.

[422] İmanı Ahmed Müsned 3/137; Beyhakî Delâil 3/349; îbni Sa'd kısa olarak 2/53, 54.

[423] Buharı 64/28; Beyhakî S. Kübra 9/226, Delâil 3/352. Bu iki ayrı rivayettir.

[424] Divan-ı Hassan b. Sabit sayfa 107; İbni Hişâm 3/232. Bu 8 nolu dipnottaki şiirdir. Zehebî İshâk rivayetini orada almışken şiiri atlamış ve buraya ayrı bir rivayet gibi vermiştir. La­kin ben İbnİ İshâk'm rivayetini esas alıp şiiri yerinde verdim.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/330-340


Konu Başlığı: Ynt: Bi ri Mâûne gazvesi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 09 Ekim 2021, 18:02:26
Esselamu aleyküm Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Bi ri Mâûne gazvesi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 13 Ekim 2021, 07:30:11
Aleyküm Selâm. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun