๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:36:46



Konu Başlığı: Benî Nadr gazvesindeki ihtilaf
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 16:36:46
 
Benî Nadr Gazvesindeki İhtilaf


Bu mevzu üçüncüyü olaylarında da geçmişti.

Zührî bu gazvenin Uhut'tan önce olduğunu söylerken bir çok âlim de onun hem Uhut, hem de Bi'ri Mâûne olayından sonra olduğunu söyler.[425]

Bize İsmail b. Abdürrahman, Hasen b. Ali b. el-Hüseyn b. el-Bünn-Dedesi Ebû'l Kasım el-Mıssîsî- Abdürrahman b. Ebî Nasr- Ali b. Ebî'l Akıb Ahmed b. İbrahim -Muhammed b. Âiz- Velîd b. Müslim- Abdul­lah b. Lehî'a Ebû'l Esved- isnadı ile Urve'nin şöyle dediğini haber verdi;

"Rasûlüllah (s.a.v.) ashabından bir gurub ile beraber Nadıroğullarına, (Amr b. ümeyye ed-Damrî'nin öldürüldüğü) iki Kilablı şahsın diyetim ödemek için yardım istemeye gitti. Nadirlılar Efendimize: "Otur ya Ebe'I Kasım! Önce yemek ye sonra ihtiyacını alır gidersin" dediler...

İşte Urve, bundan sonra Benî Nadr gazvesi hadisesini anlatan hadi­sin tamamını nakleder ki, bu daha önce kitabımızda anlatılmıştı.

Vakidî ise bü kıssa hakkında şunları söylemektedir:

- Bana İbrahim b. Ca'fer, babasının şöyle bahsettiğini nakletti:

Benû Nadr yurtlarından -sürgün olarak- çıktıkları zaman, Amr b. Su'dâ denen adam gelip, Nadr'hlann mahallesini dolaşmış ve evlerin harab olmaya yüz tuttuğunu görmüştü.

Orada iyice bir düşünceye dalmış, sonrada Kureyza kabilesine geri dönmüş, onların hepsini borazanlarının ötmesi ile kilisede toplanmış olarak bulmuştu. Zübeyr b. Bâtâ ona: "Yâ Ebâ Saîd! O günden beri sen nerelerdeydin?" diye sordu. Amr b. Su'dâ, Yahudî dinindeki ulûhiyyet fikrini benimseyip, hiç kiliseden ayrılmayan biri idi. Bunun üzerine Zübeyr'e şöyle cevap verdi:

- Bu gün, imtihan edildiğimiz bir ibreti gözümle gördüm, kardeş­lerimizin bu kadar yüce şeref, bu kadar yiğitlik, bu kadar izzet ve eşsiz akıl sahibi olmuş olmalarına rağmen evlerini ve yurtlarım ip ıssız, bomboş olarak gördüm!!. Onlar mallarını terkedip gitmiş de ona baş­kaları sahib olmuş, onlarsa yurtlarından pek zelil bir halde çıkıp git­mişler.

Hayır olamaz! Tevrat'a yemin ederim ki, Allah için, varlıklarına ih­tiyaç duyulan hiçbir toplumun başına böyle bir bela musallat edil­memiştir. Bundan önce onların en şereflisi olan İbnü'l Eşrefi de aynı akıbete düçâr etmemişmiydi? Onun evinde tam bir güven ve emniyet vardı. Onların efendisi olan îbni Süneyne de aynı imtihana düşürmedi mi? Kaynukâ oğullarını, -Yahudilerin asıl dedeleri olmalarına rağmen-aynı zillete düşürüp yurtlarından sürdü.

Onlar güya muazzam bir silah ve güç sahibi, harp hazırlığı tam bir topluluk idi. Ama Muhammed onları öyle bir muhasara altına aldı ki, onlardan kafasını uzatan her insanı esir etti. Haklarında hükümler ve­rildi de; Muhammed onları, Yesrib (Medine) şehrinden sürülmelerine razı olmak şartı ile serbest bıraktı.

Ey toplumum! Benim gördüğüm bu dehşetli, ibret âmiz hadiseyi sizde görüp anladınız. Sözümü dinleyin de haydi gelin Muhammed (s.a.v.)'e uyalım. Vallahi sizde kesinlikle biliyorsunuz ki; o bir Pey­gamberdir. Îbnü't-Teyhân ile İbnü'l-Havas Onun geleceğini bize müj­delemiş ve onun dini hakkında ma'lûmat vermiş idi. Yahudilerin en alimi o ikisi idi. Onlar tâ Kudüs şehrinden kalkıp bize gelerek Muhammed'in gelişinin yakın olduğunu bildirip ona itaat ve ittibâ etmemizi bize emretmişler ve bize kendilerinin selamını Muhammede bildirmemizi tenbih etmişler ve daha sonra dinleri üzere amel ederek ölmüşlerdi..."

Böylece Yahudi toplumu onun bu sözleri karşısında sus pus oldu­lar. Amr da, bu ve buna benzer birçok sözünü onlara tekrar tekrar söy­ledi, onları harb, esirlik ve sürgün belası ile korkutup, yumşatmaya çalıştı. Bunun üzerine İbni Bata:

-   "Vallahi ben Tevratta Hz. Muhammed'in sıfatını aynen Hz. Musaya indirilen asıl nüshada okudum. Ama o kısım bizim sonradan uydurduğumuz nüshalarda yoktu" dedi. Bunun üzerine orada bulunan Ka'b b. Esed ona:

-  Peki Yâ Ebâ Abdirrahman! Seni Muhammed'e uymaktan alako-yan şey nedir? dedi. O da:

-  Beni alıkoyan sensin! deyince Ka'b da ona: "neye ben olayım. Tevrat seninle Muhammed'in arasına engel olmuyorki" dedi. Zübeyr de ona:

- Bizim ahit ve akdimizi yapma görevi senindir. Sen Muhammed'e uyarsan biz de uyarız, sen reddedersen biz de reddederiz; dedi.

Amr b. Su'dâ kalkıp, Ka'b'ın yanma gelerek bu hususta ne konuş­tuklarını anlatmaya başlayınca Ka'b dayanamayıp sonunda:

- "Muhammed hakkında bendeki bilgi de senin anlattığından başka birşey değil, sadece nefsim başka birine uymayı pek sevmiyor" demek mecburiyetinde kaldı.

İbni İshâk bu konuda: "Benû Nadr gazvesi hicrî dördüncü sene Rabî'ü'l evvel ayında gerçekleşmişti, Nebî (s.a.v.) onları altı gün ku­şatma altına aldı" demektedir.[426]

Yine îbni îshâk: "İçkinin yasaklandığına dair Kur'ân âyetleri bu yıl içinde indirildi" der.[427]





[425] Bu konu bu cildin orjinal 148'inci sayfasında da geçmişti.

[426] İbni Hişâm İbni îshâk'tan naklen 3/240.

[427] İbni Hişâm aynı yer.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/341-344


Konu Başlığı: Ynt: Benî Nadr gazvesindeki ihtilaf
Gönderen: Mehmed. üzerinde 09 Ekim 2021, 18:02:03
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Benî Nadr gazvesindeki ihtilaf
Gönderen: Sevgi. üzerinde 11 Ekim 2021, 13:07:15
Aleyküm Selâm. Bu bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim