๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 17:32:55



Konu Başlığı: Benî Nadîr gazvesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Nisan 2011, 17:32:55
"Benî Nadîr Gazvesi"[208]


Ma'mur, Zührî aracılığıyla Urve'den naklediyor: Yahudilerden bir gurup olan, Benî Nadir ile olan gazve, Bedir harbinden sonraki altıncı ayın başlarında olmuştu. Nadîr oğullarının evleri ve hurma bahçeleri Medine civarındaydı.

Rasûiüllah (s.a.v.) onların evlerim kuşatınca, sürgüne gitmeye razı oldular. Buna göre silah dışında deve, mal ve eşyadan taşıyabile­ceklerini alabileceklerdi. Onlar da şam tarafına sürüldüler. Allah onlar hakkında:

1- Göklerde ve yerde bulunan -herşey- Allah'ı teşbih etti. O a-zîz ve hakîm'dir.

2- Kitab ehlinin inkâr edenlerini, ilk haşirde yurtlarından çıka­ran odur. Siz onların çıkacağını san mam ıştınız. Onlarda Allah'tan kendilerini kalelerinin koruyacağını sanmışlardı. Hiçte hesablaya-madikları bir taraftan Allah onlara geldi ve onların kalblerine öyle bir korku saldı ki, kendi elleriyle, Mü'm inlerin elleriyle evle­rini harab ediyorlar. Ey görüş sahibleri ibret alın.

3- Allah onlara sürgünü yüzmamış olsaydı, onlara kesinlikle dünyada azab edecekti. Ahirette de onlara ateş azabı vardır.

4- İşte bu, onların Allah'a ve Rasûlüne karşı gelmiş oldukların­dan idi. Kim Allah'a karşı gelirse, Allah'ın azabı pek şiddetlidir.

5- Hurma ağaçlarından kesmiş olduklarınız veya kökleri üs­tünde dimdik bıraktıklarınız -bu işler hep- Allah'ın izniyle ve fa-sıkları cezalandırmak için olmaktadır. Ayetteki "Onların evlerini kendi elleriyle yıkmaları" demek, giderken evlerinde hoşlarına giden şeyleri söküp almalarıdır, "ilk sürgün de", dünyadaki ilk sürülüşleridir. İkinci sürülüş ahirettedir.

"Onlara Allah'ın sürgünü yazması", Tevrat'ta geçen bir âyetin hük­mü olup, bu gurup daha önce sürgün olmamışlardı. Allah'ın anlattığı Azab, bu sürgün olmasa diğer yahudilerin uğradığı, imha azabı idi.[209] Bu hadiseyi Zuhri'den, Akil de rivayet etmiştir.

Bu haberin isnadını, Zeyd b. el-Mübârek es-San'ânî, Muhammed b. Sevr -Ma'mer- Zührî- Urve diyerek Hz. Aişe'ye dayandırarak rivayet ediyor. Ne varki bu konuda Hz. Âişe adının geçmesi bilginlerce mah­fuz değildir.[210]

Mûsâ b. Ukbe-Nâfı- İbni Ömer (r.a.) isnadıyla İbni Cüreyc şöyle naklediyor: Benî Nâdr ve Kureyza Yahudileri, Nebî (s.a.v.)'ye savaş ilan ettiler. Benî Nadr sürülüp, Kureyza yerlerinde bırakılarak onlara bir ihsan yapılmıştı. Daha sonra onlarda harbe kalktılar.

Bunu Buharî rivayet ediyor.[211]

Ma'mer, Zührî, -Abdürrahman b. Ka'b b. Malik isnadıyla Nebî (s.a.v.)'nin ashabından birinden şöyle rivayet ediyor:

Kureyş kafirleri Bedir harbinden önce, Abdullah b. Ubey ile Evs ve Hazreç kabilelerinden İbni Übey ile birlikte puta tapanlara; "Siz bi­zim adamımızı yurdunuza yerleştirdiniz. Biz Allah'a yemin ederek diyoruz ki, "siz ya Muhammed'le çarpışacak, ya onu çıkaracaksınız, ya da biz hepimiz sizin üzerinize yürüyecek, hatta sizin savaşçılarınızı öldürüp, karılarınızı alacağız" diye mektup yazdılar. Bu mektup Ab­dullah b. Übey ile arkadaşlarına ulaşınca, Rasûrüllah (s.a.v.) ile sa­vaşmak üzere toplandılar.

Bu haber, Nebi (s.a.v.)'ye ulaşmıştı. Onlara rastladığında: "Size Kureyş'in tehdidi tam yerine ulaşmış ve etkisini göstermiş. Bununla sizin kendinizi aldatabilmeyi murad ettiğiniz şeyden, daha fazla al­datıcı bir tuzak kurmuş değillerdir. Siz şimdi kendi evlat ve kardeş-lerinizlemi savaş edeceksiniz?" dedi. Bunu duyunca dağı1ıverdiler.

hal Kureyş kâfirlerine ulaşınca, Bedir harbinden sonra yahudîlere şun­ları yazdılar:

"Siz silah ve kaleleri olan bir toplumsunuz. Ve siz ya bizim ordaki adamımızla savaşırsınız, yahutta biz şöyle şöyle yaparız. İşte o zaman sizin hanımlarınızın bacaklarını ele geçirmemize hiçbir şey engel ola­maz."

Onların bu Mektub haberi Nebî (s.a.v.)'ye ulaştığında, Benî Nadr toplanıp Nebî (s.a.v.)'ye haber salmış ve, "Ashabından otuz adam al ve bize gel, bizden de otuz keşiş çıksın ve yarı yolda birleşelim. Onlar senin ne dediğini bir dinlesinler. Eğer keşişlerimiz seni doğrular ve sana îman ederse, biz de iman ederiz." diyerek vaziyetlerini anlattılar.

Ertesi gün sabahleyin Rasûlüllah (s.a.v.), bir müfreze alarak onların üzerine yürüyüp, muhasara altına aldı ve onlara: "Vallahi siz bana üzerinde imzalarınız bulunan bir anlaşma vermedikçe güvencede de­ğilsiniz" buyurdu. Yahudiler anlaşmaya yanaşmayınca o gün onlarla çarpışıldı.

Ertesi gün, Rasûlüllah (s.a.v.) Benî Nadîr'ı bırakıp, Benî Kureyza üzerine müfreze ile yürüyüp onlardan da anlaşma yapmalarını istedi. Onlar bu anlaşmayı yapınca Nebî (s.a.v.) onları dokunmayıp geri dön­dü.

Daha sonra Nebî (s.a.v.) bu müfreze ile tekrar Benî Nadr Üzerine yürüyüp, sürgün olmaya razı oluncaya kadar onlarla savaşa devam etti. Böylece Beni Nadîr sürgün oldu. Taşıyabilecekleri deve ev eş­yası, ev kapıları ve kütük gibi şeyleri beraberlerinde götürdüler. Benî Nadr Hurmalıkları Rasûlüllah (s.a.v.)'a tahsis edildi. Bunu ona Allah vermiş idi. Bu hususta Allah (c.c):

"Allah'ın onlardan alıp Peygamberine verdiği ganimete, siz -elde etmek için- üzerine ne at, ne deve sürdünüz. Lakin Allah, Peygamberlerini dilediği üzerine musallat eder. Allah her şeye ka­dirdir."

"Allah'ın, köy halkından Rasûlüne verdiği o ganimet, Allah'a, Rasûl'e yakın akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmış garib yolcuya ait olup, böylece içinizden sadece zenginlerin istifa­desi için) arasında dolaşan birşey olmamış olsun. Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan sakının ve Allah'­tan korkun. Allah azabı şiddetli olandır." (Haşr Sûresi âyet 6-7) âyetlerini indirdi.

Burada AUah(cc), bu ganimetin harpsiz olarak elde edildiğini söy­lüyor. Nebî (s.a.v.) bu ganimetin çoğunu Muhacirlere vererek arala­rında bölüştürdü. Ensardan sadece ihtiyacı olan iki kişiye de hisse verip, geri kalanı Rasûlüllah'ın sadakası olarak, Fatima'nın (r.a.) evlat­larına intikal etmişti.[212]

Mûsâ b. Ukbe ile İbni İshâk ise, Benî Nadîr gazvesinin Uhut har­binden sonra vuku bulduğuna kail olmuşlardır. Bu konuda onlardan başka tarihçilerden de, bu görüşü savunanlar vardır. Bu görüşü İbnü Lehî'a, Ebû'l-Esved aracılığıyla Urve'den nakleder.

İşte Musa b. Ukbe ile Urve b. Zübeyr'in bu konudaki haberleri şu­dur:

Rasûlüllah (s.a.v.) iki Kilâb'lının diyetini alma hususunda, yar­dımlarını te'min etmek üzere Nadîr oğullarına gitmişti. İddiaya göre; bunlar, Peygamberle savaşa gelen Kureyşlilere -Uhut'ta konakladık­larında- gizlice katılmışlar, onları harbe teşvik, edip gizlice yolları da göstermişlerdi.

Rasûlüllah onlarla Kilâblıların diyetini konuşunca; "Otur Yâ Ebe'l Kasım! Bir yemeğimizi yersin. Biz kalkıp aramızda durumu bir görü­şürüz, sende ihtiyacını görmüş olarak dönersin" dediler. Rasûlüllah as-habıyla birlikte oturdu.

Onlar görüşmek üzere kendi aralarında toplandıklarında şeytanda beraberlerinde idi. Birden bire Peygamber (s.a.v.)'i nasıl Öldü­rebileceklerini görüşmeye başladılar ve "İşte şu andakinden daha ya­kın, onu bir daha ele geçiremezsiniz. Ondan kurtulun ve güven içinde olun" dediler. İçlerinden birisi, "İsterseniz onun altında oturduğu evin damına çıkıp üstüne kaya atıp öldüreyim" dedi.

Onlar böyle söyleşirlerken, Allah(cc) vahyederek yahudilerin tuza­ğım haber verip, Nebî (s.a.v.)'yi kurtardı. Efendimiz yerinden -sanki tuvalet ihtiyacı varmış gibi- kalkıp dışarı çıktı. Allah Rasûlü ashabım onların yanında bıraktı. Allah düşmanları Onun geri gelmesini bekli­yorlarsa da Nebî (s.a.v.) onları uzun bekletti.

O sırada Medine'den gelen birine Nebî (s.a.v.)'yi sorduklarında a-dam, "ben onu Medine'de bir sokağa girerken gördüm" dedi. Yahudi­ler Efendimizin ashabına, "Ebul Kasım bizden istediği haceti daha

yerine getirmemizi bile beklemeden acele edip gitmiş dediler. Sonra Rasûlüllah'ın ashabı da kalkıp Medine'ye döndüler. Bu mevzuda Allah (c.c.) şu âyeti indirdi.

Ey îmân edenler! Allah'ın size olan ni'metini hatırlayın ki, bir topluluk size el atmağa kalkmıştı da, onların ellerini sizden menet-mişti.   Allah'tan   korkun.   Artık   inananlar   Allah'a   dayansın.

(Maide; 11)

Allah (c.c.) Peygamberini, onların yapmak istedikleri şeylerle bilgi­lendirince, Allah Rasûlü onların sürülüp, yurtlarından ve mallarından çıkarılarak diledikleri yere gitmelerini emretti. Medine'de nifak ço­ğaldı. Yahudiler "bizi nereye göndereceksin?" diye sordular. Nebî (s.a.v.), "sizi sürgüne göndereceğim" buyurdu.

Münafıklar, yahudi dostlarına yapılacak bu muameleyi duyunca on­lara; "Biz hayatımızda da ölümümüzde de sizlerle beraberiz. Eğer sa­vaşırsanız biz kesinlikle size yardım ederiz. Eğer yurdunuzdan çıkartı-hrsanız sizinle beraber biz de çıkarız," dediler.

O zaman Yahudilerin lideri Ebû Safıyye Huyey b. Ahtab idi. Mü­nafıkların bu hayalciliğine kapıhverince müthiş bir şekilde mağ-rurlaştılar, şeytan da onlara galib geleceksiniz diye telkinde bulundu. Böylece yahudiler Peygamber (s.a.v.) ve arkadaşlarına; "Vallahi, biz buradan çıkmayacağız, bizimle çarpışmaya kalkarsan seninle savaşa­cağız" dediler.

Nebî (s.a.v.) Allah'ın onlar hakkındaki, hükm-ü ezelîsini icra etmek üzere, hareket geçip ashabına savaş emrini verdi, onlarda silahlarını

kuşandılar ve yahudilerin üzerine yürüdüler. Yahudiler evlerine ve kalelerine sığındılar. Peygamber (s.a.v.) onların kalelerine ve sokakla­rına vardığı zaman onların kaleleri ve evleri arasında savaşı kazanma imkânının pek müsait olmadığını gördü.

Allah (c.c.) neticeye ulaşabilmesi için peygamberine azim verip emrini hiç aklından çıkarmadı da, Nebî (a.s.) "yahudi evlerinin kendi­leri tarafındakilerden başlanarak, tek tek yıkılmasını, hurma ağaçları­nın kesilip yakılmasını emretti." Allah münafıkların -kalbine korku salarak- yahudilere yardım etmesini engelledi. Yahudiler de korkuya kapılınca, her iki -fesat- gurup müthiş bir korkuya düştüler.

Rasûl-ü Ekrem onların şehrinin Medine tarafındakileri yıkıp biti­rince, yahudîlerin içinde oturdukları evleri arka tarafından yıkmaya başladı. Allah yahudilerin kalblerine iyice korku salmış olduğundan, çıkıp saldırmaya cesaret edemediler. Ashab evlerini parça parça yık­maya devam ediyordu. Yahudiler yıkılan yerlerden kaçarak neredeyse en son evlere sığınma sırası geldiğinde, hâlâ münafıkların va'dettikleri yardımı yapmaya geleceğini bekliyorlardı.

Sonunda münafıklardan destek ümidi kesilince, Peygamber (s.a.v.)'in daha önce onlara yaptığı teklifi kabul ettiklerini bildirdiler. Rasûlüllah (s.a.v.) de; "Onların bu diyardan sürülüp, silah dışında, develerin götürebileceği kadar mal almaları" şartıyla onlarla anlaştı. Böylece onlar her tarafa dağıldılar, gidebilecek heryere gittiler. Ebû'l Hukayk oğulları Hayber'e sığındı. Beraberlerinde pek çok gümüş kap getirmişlerdi. Ebu'l Hukayk bunları çıkarıp götürürken, Nebî (s.a.v.) ve arkadaşları onları görmüşlerdi.

Yahudilerden Huyey b. Ahtab, kalkıp Mekke'de Kureyş'lilere geldi ve Onları Rasûlülİah aleyhine kışkırttı. Allah bu nifak ehlinin sözlerini

ye onlarla yahudilerin arasında geçen konuşmalarını peygamberine haber verdi.

Müslümanlar, evleri yıkıp hurmaları yaktığı zaman, yahudiler Müs­lümanları kınamış ve, "birde kendinizin barışçı olduğunu iddia ediyor­sunuz. Şu ağaçların günahı ne idi" dediler.

İşte Allah (c.c.) "Sebbeha liîlâhî" diye başlayan Haşir Sûresi'ni in­dirdi. Sonra onu Peygamberine hediye olarak verdi. O da bu ganimeti Allah'ın kendisine göstermiş olduğu muhacirler arasında bölüştürdü. Ondan bir hisseyi de Ensarlı olmasına rağmen Ebû Dücâre Simâh b. Haraşe ile Sehl b. Humeyl'e verdi. Hatta İbnü Ebi'l Hukayk'ın kılıcını Sa'd b. Muâz (r.a.)'a verdiği bile iddia edilir.

Benî Nadîr'ın bu sürgün hadisesi hicretin üçüncü yılı Muharrem a-yında meydana geldi.

Benî Kureyza'ya gelince; onlar Medine'de kendi köylerinde kaldı­lar. Peygamber (s.a.v.) onların ne öldürülmesini emretti, nede sü­rülmesini. Taki Allah onları, Huyey b. Ahtab ve Ahzâb'ın toplanması ile perişan edene kadar güven içinde kaldılar.

İşte Mûsâ b. Ukbe'nin rivayetinin metni budur. İbnü Lehî'a'nın Urve'den rivayeti de "Efendimizin Ebû'l Hukayk'ın kılıcını Sa'd b. Muaza verdi" diyen yere kadar aynı manada rivayet edilmektedir.[213]

Mûsâ b. Ukbe ve diğer Meğazî yazarlarının Nâfİ' aracılığıyla Ab­dullah b. Ömer'den nakline göre; Rasûlüllah (s.a.v.) Benî Nadîr'in hurmalarını kesip yakmıştı. îşte bu konuda Hassan b. Sabit (r.a.) şu şiiri söyledi:

Ltiey oğulları üzerine Büveyre (bahçelerinde) ufukları saran bir yangın çok basit önemsiz geliverdi.

İşte bu konuda: "Hurmalardan kesmiş olduklarınız veya kökleri üzere dimdik bıraktıklarınız, Allah'ın -size verdiği- izni ile ve fasıldan cezalandırmak için olmuştur... (Haşr; 5)" âyeti nazil olmuştur.[214]

Bu haber, muttefekun aleyh bir hadistir.

Amr b. Dinar da Zührî -Mâlik b. Evs isnadıyla Ömer (r.a.)'den bu mevzuda, "Benî Nadîr malları Allah'ın Hz. Muhammed'e, Müslüman­ların bu mallan ele geçirmek için üzerine ne at, ne deve ile saldırma gibi, bir durum olmadan, ganimet olarak verdiği şeylerdendir. Bu mal, Allah Rasûlünün ailesine yıllık geçim (maişet), ihtiyaçlarım tedarik etmek üzere, infakta bulunması için tahsis edilmiş bir maldı. Bu maî-şet miktarından geriye birşeyler artarsa, Nebî (s.a.v.) onu Allah yolun­da kullanmak üzere silah ve deveye sarfederdi.

Bu hadisi Buharî ve Müslim rivayet etmişlerdir.[215]



[211] Buharî Meğazî 64/14. Buharî'de şu ilave vardır: Kureyza harbe kalkınca Müslümanlar onların erkeklerini öldürdüler, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını taksim ettiler. Sadece onlardan bir kısmı Nebî (s.a.v.)'ye sığındılar, sonra iman edip Müslüman oldular. Medine yahudilerinin hepsi sürüldü Benî Harise yahudileri, diğer Medine yahudilerinin hepsi sü­rüldü. Kaynuka Abdullah b. Selam (r.a.)'ın kabilesi idi.

[212] Ebû Dâvûd, Haraç ve'l-İmara h.no 3004; Abdürrezzak Musannef 9734; Beyhakî Sünen-i Kübra 9/232; Beyhakî Delâil 3o178.

[213] Beyhakî Delâil 3/180, 183; Meğazî Urve 164, 167; Ya'kûbî Tarih 1/49; Uyûnü'l Eser 2/48; İbni Sa'd Tabâkat 2/57.

[214] Buharî Meğazî 64/14; Cihâd ves-Siyer 56/154. h. no 3021; Tefsîr-i Sureti'l Haşr h. no 4884. Müslim Cihad 1746; İbni Sa'd Tabakad 2/58; Beyhakî Delâil 9/184.

[215] Buharî Cilıâd ves-Stre 56/80, Tefsir Haşr Sûresi 65/59 (3); Buharî bu haberi Meğazî 64/14'te gayet uzun anlatır. Müslim Cihad 1756, 1757; Nesaî Feybab 8; Müsned 1/25. 48, 60; İbni Sa'd 2/58; Beyhakî Delâil 3/180.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/191-200




Konu Başlığı: Ynt: Benî Nadîr gazvesi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 16 Kasım 2021, 19:45:46
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Benî Nadîr gazvesi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 17 Kasım 2021, 05:57:12
Aleyküm Selam. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun