Konu Başlığı: Bedir hezimetinin Mekke deki yankısı Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Nisan 2011, 14:59:27 Bedir Hezimetinin Mekke'deki Yankısı İbni İshak anlatıyor: Kureyşlilerin uğradığı hezimet haberini Mekke'ye ilk getiren, El-Haysumân b. Abdillah el-Huzâî olmuştu. Mekke'liler onu görünce, "Arkanda ne haber var?" dediler. O da: - Ukbe, Şeybe, Ebû Cehil, Ümeyye, Zem'a b. el-Esved, Nübeyh, Münebbih, Ebu'l-Buhterî b. Hişâm öldürüldü, dedi. Haysumân bu şekilde Kureyş ulularının adlarını sayarken, o sırada Kabe'deki Hıcr-ı İsmail'de oturmakta olan Safvan b. Ümeyye: "Ulan bu ne diyor, şu herifin aklı başındaysa ona "Safvân b. Ümeyye "ne yaptı ya!" diye benide sorun" dedi. Onlar da, "Peki safvan ne yaptı?" deyince o, "O işte şurada oturuyor, ama vallahi ben onun babasının ve kardeşinin öldürülüşüne şahit oldum" dedi.[40] Rasûlüllah (s.a.v.)'ın azatlısı Ebû Rafı' anlatıyor: - Ben Abbas b. Abdü'l-Muttalib'in kölesi idim. O sırada İslâm, Rasûlüllah'ın Ehl-i Beyt i arasına girmiş idi. Abbas (r.a.) İslâm'a girince ben de Müslüman oldum. Abbas (r.a.) kavminden çekindiğinden onların hilafına bir şey yapmayı uygun bulmayarak, Müslüman olduğunu gizliyordu. Hem Abbas gayet zengin olup, malları da kendi toplumu arasında çalıştırılmak üzere dağılmış durumdaydı. Ebû Leheb, Bedir harbine katılamamıştı. Kureyş'in hezimet haberi kendisine gelince, Allah onu diz üstü düşürüp perişan etti. Biz ise kendimizde bir güçlenme ve moral geldiğine kanî olduk. Ben zayıf birisi idim. Zemzemin çadırdan kurulu hücresinde zemzem kadehleri oymacılığı yapardım. Bir gün yanımda Ümm-ü Fazl ile oturmuş bir yandanda taştan kadeh oymakla meşgul iken Müslümanların zafer haberiyle sevindik. Ebû Leheb kötü bir vaziyette ayaklarım sürüyerek geldi ve benim çalıştığım hücreyi kazığa bağlayan ipin üzerine oturdu. Sırtı benim sırtıma dayanmış idi. O henüz aynı şekilde otururken, birden adamlardan birisi: "İşte Ebû Süfyan b. el-Haris b. Abdi'l Muttalib geldi" dedi. Ebû Leheb ona: "Yanıma gel hele, senin Bedir hakkında bilgin vardır" dedi. Ebû Süfyan'da gelip yanına çöktü, İnsanlar etrafım sardılar. Ebû Leheb: - Bre kardeşim oğlu! Anlat hele insanların durumu ne? dedi. O da, "Vallahi, biz Müslümanlarla karşılaşınca, onlara kendimizi bağışlayarak bizi diledikleri gibi öldürüp, esir almalarına seyirci kal- makdan başka birşey yapmadık. Allah'a yemin ederimki ben bu sözümle adamlarımızı kınamak istemiyorum. Zira biz yer ile gök arasında doru renkli atlara binmiş bembeyaz adamlara rastladık. Vallahi hiç bir şey onlara yaklaşamıyor, hiç bir kuvvet onlara mukavemet e-demiyordu" dedi. Ebû Rafı devamla şöyle anlattı: - Ben hücrenin ipini elimle kaldırdım ve: "Vallahi işte onlar Melekler idi" dedim. Ebû Leheb de elini kaldırıp suratıma müthiş bir tokat attı. Bende üzerine saldırdım. Beni kaldırıp yere çarptı, üzerime çullanarak vurmaya başladı. Ben zaten zayıf birisiydim. Yanımda bulunan Ümmü-FazI fırlayıp hücreyi dayayan payandalardan birini kaptığı gibi Ebû Leheb'e indirdi ve kafasını derin şekilde yardı. Ümmü Fazl. Ebû Leheb'e: "Sen onu, efendisi yok diye zayıf mı buluyorsun!" diye bağırdı. Ebû Leheb'de perişan, hakir bir halde kalkıp gitti. Vallahi bu olaydan sonra Ebû Leheb sadece yedi gün yaşayabildi. Allah ona bir cild hastalığı olan "adese" hastalığı belası verip öldürdü.[41] Kureyşliler bu "adese" hastalığından, Veba'dan korktukları gibi korkarlardı. Hatta şöyle bir olay bile olmuştu: "Kureyşli bir adam o-ğullarına "ikinize de yazıklar olsun" Babanız evinde koktu da siz onu defnetmemekle utanmıyormusunuz!" dedim. Onlarda "biz bu çıbanın bulaşıcı olabileceğinden korkuyoruz" dediler. Adam onlara "haydi gidin! Ben sizi gözetleyeceğim" diye yolladı.. Vallahi Onu normal yıkamayıp uzaktan üzerine su serptiler, sonra cenazeyi Mekke'nin tâ yukarı taraflarına götürüp orada bir duvara yasladılar. Sonra da adamın üzerine taş örerek gömmüş oldular.[42] Bu hadiseyi Muhammed b. İshak'tan, Yunus b. Bükeyr bana Hüseyin b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas, -İkrime-îbni Abbas isnadıyla, "Bana Nebî (s.a.v.)'nin azatlısı Ebû Rafı anlattıki" diyerek aynı manada rivayet eder.[43] Abdullah b. Zübeyr'in oğlu Abbâd babası İbni Zübeyr (r.a.)'den şöyle nakleder: Kureyşliîer, öldürülen adamları için ağıt yakmaya başlamışlardı. Daha sonra kendi kendilerine, "biz bu ağıt işini yapmayalım. Zira Muhammed ve arkadaşları bunu duyarsa pek sevinir" dediler.[44] El-Esved b. Muttalib'de bu harbde kayba uğrayanlardan biri idi. Bedir'de üç oğlunu; Zem'a, Akıl ve Haris'i kaybetmişti. Evlatlarına ağıt yapmayı pek severdi. "Yine ağladığı bir sırada, geceleyin ağlayan birisinin ağıt seslerini duydu. Kendi gözleri o zaman kör olmuş bulunuyordu. Kölesine, "git de bir bak; artık ağıt serbes mi edildi, Kureyşliler ölülerine ağıdamı başlamışlar? Öyleyse bende (Zem'a'nm lakabını söyleyerek) Hakîme'me ağıt yakacağım. Çünkü içim ateş kaynıyor" dedi. Köle gidip geri geldiğinde, "O, kaybettiği devesine ağlayan bir kadınmış deyince" Esved: - Demek yiten devesine mi ağlıyor? Uykusuzluk onun uyumasına engelmi. Sen genç devene (Bekre) değil Bedire ağla zira ululuk pek küçüldü. - Bedre ağla, Husays oğullarının, Mahzûnı oğullarının, Ebû'l Velîd ordusunun yiğitlerine ağla. - Ağlayacaksan Akîl'e ağla, aslanlar aslanı Hâris'e ağla. - Ağla onlara, bıkma onlara ağlamaktan, Acaba Ebû Hakîme'nin bir eşi var mı! - Baksana onlardan sonra bir takım adamlar lider oldular. Bedir harbi olmasaydı onlar hiçbir zaman lider kesilemezdi." dedi.[45] İbni İshak derki: - Sonra Kureyş, esirlerini kurtarmak için fidyelerini yolladı. Mikraz b. Hafs, Süheyl b. Amr'ı kurtarmak için fidye ile birlikte geldi. Orada bulunan Ömer (r.a.): "Yâ Rasûlellah! Müsade et de şu Süheyl'in dişlerini sökeyim (dili sarksmda), hiç bir yerde bir daha senin aleyhine laf edemesin" dedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.): "Ben ona "müsle" işkence yapamam. Zira Allah'ta bana karşılığını yapar. Kimbilir (Yâ Ömer), Süheyl bir gün senin kınamayacağın bir dereceye gelir" buyurdu.[46] Bu zat Peygamberimizin vefatından sonra Mekke'de bulunan insanlara Hz. Ebû Bekr'in hutbesine benzer bir konuşma yapmıştı. Müslüman olduktan sonra çok iyi bir Müslüman olmuştu. Muttaîib b. Ebî Vedâ'a, Mekke'den gizlice yola çıkıp Medine'ye gelmiş ve esir olan babası Ebû Vedâ'a'yı dörtbin dirhem fidye vererek kurtarıp, birlikte Mekke'ye döndüler.[47] Peygamberimizin Kızı Zeyneb'in Bedir Sonrası Hicreti Peygamber (s.a.v.)'in kızı Zeynep (r.a.), kocası Ebû'I-Âs b. er-Rabî' b. Abdi-Şems'i kurtarmak üzere fidye masrafını yolladı. Bu Masraf annesi Hatice (r.a.)'nin onu Ebû'1-Âs'a gelin ederken verdiği gerdanlık idi. Rasûlü Ekrem (s.a.v.) gerdanlığı görünce (hatırlayarak) acıdı arkadaşlarına; "uygun görürseniz Zeyneb'in hatırına esirini serbest bırakın, gerdanlığı da geri verin" buyurunca "tabî Yâ Rasûlellah" dediler ve Ebû'1-Âs'ı serbest bıraktılar. Fakat Rasûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Ebû'l-As'tan Zeyneb'i boşanma konusunda serbest bırakma şartını aldı. Zeynep (r.a.)'da Mekke'de yarı esir gibi Medine'ye bırakılmayan "Müstezâfîn" arasında idi. Peygamber (s.a.v.) bunu gizlemiş, Zeyd b. Harise ile Ensâr'dan birisini onu kurtarmaya göndererek "Zeynep yanınıza gelinceye kadar Ye'cec mevkiinde bekleyin. Sonra onunla birlikte bana gelin" buyurmuş idi. ( )[48] Bu hadise Bedir'den bir ay sonra vuku bulmuştu. Ebû'l-Âs Mekke'ye geldiğinde, Hz. Zeyneb'e Babasının yanına gitmesini söyledi. Hz. Zeynep hazırlığını tamamladı.[49] Kocasının kardeşi Kinâne b. Er-Rabî' bir deve getirdi. Zeynep ona bindi. Kinâne'de oklarını ve yayım alarak gündüz ortası deveyi çekerek, Hz. Zeynep'le birlikte yola koyuldu. Zeynep (ra) devenin hevdecinde idi, bu durumu farkeden kureyşlilerden bir gurup bu konuyu tartışıp, sonra Hz. Zeyneb'i aramaya çıktılar. Zî Tuva denen yerde onlara yetiştiler. Onlara ilk yetişen Hebbân b. el-Esved, Nâfı' b. Abd-i Kays ve Fihrî olmuştu. Hebban Mızrağını sallayarak hevdecteki Zeyneb'i korkuttu. Söylendiğine göre Zeynep hamile olup bu korku ile karnındaki cenini düşürmüştür. Kocasının kardeşi Kinâne çöküp okları önüne yaydı ve "Vallahi! Bana yaklaşan herkese bir ok saplayacağım" diye bağırınca insanlar ondan uzaklaştılar. Bir gurup Kureyşliyi yanına alan Ebû Süfyan yanma doğru yaklaşarak; "Bire delikanlı! Şu oklarını çekte seninle adam gibi konuşalım" dedi. O okunu yere indirince Ebû Süfyan yanma gelerek, "Sen doğru yapmıyorsun, sen bu kadınla güpegündüz, insanların gözü ortasında yola çıktın. Sen Muhammed yüzünden başımıza gelen hezimeti felaket ve belaları biliyorsun. Sen Onun kızını alıpta aleniyeten yola çıkınca, Kureyşliîer bunun bizim başımıza, aşağılandığımızda gelen bir felâket olacağı zarmına kapıldılar. Bizim böyle bir şeye razı olmamız bizim gevşeyip zayıfladığımızı gösterir. Ömrüme yemin olsunki, bizim Zeyneb'i babasına gitmekten alıkoymaya hiç bir ihtiyacımız yok. Ama sen bu kadını geri götürüp bekle. İnsanlar onu geri çevirdiğimizi konuşup ta sesleri yatışınca, gizlice onu yola koyup babasına ulaştırırsın" dedi. Kinâne bunu uygun görüp geri döndü. Böylece birkaç gece geçti. İnsanların bu husustaki dedi kodusu kesilince Zeyneb'i bir gece yola koydu ve onu Zeyd ile arkadaşına teslim etti. Onlarda Zeyneb'i Nebî (s.a.v.)'nin yanına getirdiler. Zeynep (r.a.) Peygamberimizin yanında kaldı.[50] [40] İbni Hişam 2/288; Taberî 2/39; El-Kamil 2/131; Uyânü'l Eğer 1/266. [41] Müsned 6/9; İbnü'l Cevzi el-Muntazam 3/122; İbni Hişam 2/289; Taberî 2/40; El-Eğanî 4/206; Uyûnü'I Eser 1/267; Beyh. Delail 3/145; Beyhakî "hücre" yerine "sopa" derki, bence daha isabetli. [42] Ravdu'l Urf 3/67; Beyhakî Delâil 3/146; Taberî 2/40. [43] Bu İmam Ahmed'in yukardaki 6/9 isnadıdır. [44] İbni Hişam 2/289; Taberî 2/41; İbnü'l Cevzî 3/123; Zehebrnin bunu Abdullah b. Zübeyr'e izafesi bir kalem hatası olsa gerek. Zira İbnİ İshak bu haberi buradaki Abbad'ın oğlu Yah-- ya'dan, o da babası Abbad b. Abdullah b. Zübeyr'den naklediyor. Bu takdirde haber Mürsel olmuş oluyor. Zaten Abdullah b. Zübeyr (r.a.)'de Bedir'de bulunmadı, ya yeni doğdu idi. O ilk doğan Muhacir çocuğudur. [45] Parantez arası Zehebîde yok. Biz aynı rivayet olduğu için İbni Hişam 2/290 ve Taberî 2/41fden ikmal ettik. El Muntazam 3/123. [46] İbni Hişam 2/291; Taberî 2/41; Kadı İyaz Şîfa 1/676; İbni Ebî Şeybe 14/386; Taberî Tefsir 2/289. [47] İmam Ahmed Müsned 5/9; İbni Hişâm 2/290; Taberî 2/41. Orada şu ilave vardır. Rasûlellah (s.a.v.) "Mekke'de bunun akıllı, tüccar bir oğlu var. Sanırım babasını kurtaracak bir parayla gelir" buyurdu. İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 3/42-47 [48] İmam Ahmed Müsned 6/276; Ebû Davud 2692; Beyh. Delâil 3/154; İbni Hişâm 2/294, 295; Taberî Tarih 2/43; El-Kâmii 2/134; Hakim Müstedrek 3/236. [49] İbni İshak burada şu bilgiyi nakleder: "Zeynep (r.a.) derki: Ben Mekke'de Babamın yanına gitmek İçin gizlice hazırlık yaparken Utbe kızı Hind bana rastgelmiş ve "Yâ Muhammed'in kızı! Bana senin babayın yanma gitmek istediğin haberi ulaşmadın» sanıyorsun?" demişti. Ben, "böyle birşey istemiş değilim" dedim. Bu kere O; "amca kızı! Böyle yapma, senin yolda muhtaç olacağın bir eşya veya babana ulaştıracak bir mala ihtiyacın olursa söyle, zîra sana lazım olan herşey bende var, sakın benden utanma. Zîra kadınlar arasına, erkekler arasına giren düşmanlık giremez" dedi. Vallahi onun bu söylediğine emindim. Buna rağmen korktum ve ona böyle.bir arzum olduğunu inkâr edip yol hazırlığımı yaptım." [50] îbni Hisam 2/296; Taberî 2)64; El-Muntazam 3/124,125; Beyhakî Delâil 3/154-156 İmam Zehebi, Tarihü’l İslam Meğazi 3/47-49 Konu Başlığı: Ynt: Bedir hezimetinin Mekke deki yankısı Gönderen: Mehmed. üzerinde 23 Aralık 2021, 22:28:54 Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Bedir hezimetinin Mekke deki yankısı Gönderen: Sevgi. üzerinde 24 Aralık 2021, 04:20:37 Aleyküm Selam. Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun
|