๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Nisan 2011, 14:43:40



Konu Başlığı: Bedir ganimetleri ve esirler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Nisan 2011, 14:43:40
Bedir Ganimetleri Ve Esirler


 

Halid et-Tahhân, Dâvûd-İkrime- İbni Abbas (r.a.) isnadıyla Nebî (s.a.v.) Efendimizin Bedir günü:

"Kim şöyle şöyle yaparsa elde edi­len ganimetlerden şunu ve şunu elde edecektir." buyurunca gençler fırlayıp düşman içine daldılar. İhtiyarlarda sancağın bulunduğu yerden hiç ayrılmadan harbi sürdürdüler.

Sonunda Allah Müslümanlara zafer verince ihtiyarlar, "biz sizin destekçiniz olmuşuz. Bozguna uğrasaydınız bizim yanımıza kaçıp sığınacaktınız. Öyleyse elde ettiğiniz ganimetleri toplayıp giderek, bizi burada eli boş bırakamazsınız" dediler. Gençler ise bu teklifi ka­bul etmeyip, "Rasûlüllah (s.a.v.) bu ganimetleri bize tahsis etmişti" dediler. İşte bunun üzerine Allah (c.c):

l- Sana savaşta (elde edilen) ganimetler hakkında so­rarlar. "Ganimetler Allah ve Rasûlüne aittir" de. Öyleyse Allah'­tan   korkun   da   aranızı   düzeltin.   Mü'nıinler  iseniz  Allah  ve Rasûlüne itaat edin.

2- Gerçek Mü'minler ancak, "Allah anıldığında yürekleri ürperen, kendilerine Onun  âyetleri okunduğunda da îmanları artıp Rablerine tevekkül eden" kimselerdir.

3- Onlar, namazlarını kılar ve bi­zim kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler.

4- İşte hakikaten Mü'min olanlar bunlardır. Rableri katında onlara -verilmiş- dere­celer, mağfiret ve bitmez bir rızık vardır.

5- Hani Rabbiyin seni Hak ile evinden çıkardığı zamanda olduğu gibi. Mü'minlerden bir kısmı (savaşmaktan) bundan hoşlanmıyordu.»

âyetlerini indirdi.

İşte İbni Abbas bunun tefsirinde; bu çıkışın kendilerine hayırlı ola­cağını söylüyor ve onlara "Siz benim sözümü dinleyin. Zîra ben bunun sonucunun ne olacağını sizden iyi bilirim" anlamındadır diyordu. Bu­nu Ebû Dâvûd rivayet ediyor.[135]

Yine Ebû Dâvûd bu hadisten sonra aynı isnadla (daha kısa şekilde) bir hadis sevkederki onun sonunda "Rasûlüllah o ganimeti eşit su­rette taksim etti" ilavesi vardır.[136]

Abdürrahman b. Ebî'z-Zinâd da Babası -Ubeydillah b. Abdillah is­nadıyla Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan, "Nebî (s.a.v.), "Zülfıkâr" adlı kılıcını Bedir harbi ganimetlerinden aldı" diye nakleder.[137]

Amr b. Yunus, İkrime b. Ammar -Ebû Zümeyl Simâk el Hanefî -İbni Abbas îsnadıyla Ömer (r.a.)'den "Bedir günü olunca" diyerek anlattığı uzun Bedir hadisini nakleder. Sonra îbni Abbas (r.a.) Ömer'­den naklen derki:

Müşrikler esir edilince Rasûlüllah (s.a.v.) Ebû Bekir, Ömer ve Ali'ye:

"Şu esirler hakkında görüşünüz nedir?"[138] diye sordu. Ebû Bekir:

"Yâ Nebiyyallah! Bunlar amca çocukları ve aynı aşiretin insanları. Bence sen onlardan fidye al. Böylece bu fidye bizim kâfirlere karşı iktisaden güçlenmemizi de sağlar. Hem belki Allah onlara İslâm'a gir­meye hidayet de eder" dedi.

Rasûlü Ekrem Ömer'e, "Hattab oğlu, sen ne dersin?" deyince Ben: "Yâ Rasûlellah! Ben Ebû Bekr'in kanaatinde değilim. Bana kalırsa, sen bize bir fırsat verde bunların boyunlarını vuralım. Ali'ye imkân ver kardeşi Akîl'in boynunu vursun. Bana imkân ver akrabam falanın boynunu vurayım. Zîra bunlar küfrün imam ve liderleridir" dedim.

Allah Rasûlü Ebû Bekr'in dediğini tutmaya arzu edip benim görü­şümü tutmadı. Ertesi gün olunca Rasûlüllah'ın yanına geldiğimde bak­tım ki, hem Rasûlüllah (s.a.v.) hemde Ebû Bekir ağlıyorlar.

"Yâ Rasûlellah neye ağladığınızı bana da anlatsanız, ağlayacak bir şeyse bende ağlayayım, ağlayacak bir şey bulmasam da sizin ağladığı­nıza ağlayayım" dedim. Efendimiz'de; "arkadaşlarının şu fidye almayı arzu etmelerine ağlıyorum. -Yakınındaki bir ağaca işaretle- onlara ya­pılacak azab bana şu ağaçtan daha yakın olarak gösterildi" buyurdu.

İşte Allah (c.c.) bu konuda Enfal; 67, 69'ncu âyetlerini indirip;

"Hiç bir Peygamberin yeryüzünde (küfre) ağır basmadıkça, e-sirler edinmesi (diye birşey) olmamıştır. Siz dünyanın geçici ma­lını istiyorsunuz, Allah ise âhireti istiyor. Allah azîz ve hakimdir. Eğer Allah'tan -af hususunda ezelde- bir kitab (yazılmış, hükmü belirlenmiş) olmasaydı aldığınız (bu fidye) sebebiyle size büyük bir azab dokunacaktı. İmdi ganimet olarak aldıklarınızdan helâl ve temiz olarak yiyin ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah ğafûr ve rahîm'dir" buyurarak onlara harp ganimetini helal etti.

Bu haberi Müslim nakletmiştir.[139]

Yine Cerîr de bu hadisi A'meş -Amr b. Mürra- Ebû Ubey'de b. Abdillah isnadıyla Ebû Ubeyde'nin babası Abdullah b. Mes'ût (r.a.)'tan şöyle dediğini nakleder:

Bedir günü olunca, Rasûlüllah (s.a.v.) onlara; "Şu esirler hakkında ne dersiniz?" diye sorunca Abdullah b. Ravâha (r.a.): "Yâ Rasûlellah! Sen şu anda odunu çok olan bir vadidesin. Bir ateş yaktır'da bunları içine attır" dedi. Bunu duyan Abbas (o anda esirlerin arasında bulunu­yordu) "Allah senin akrabalık bağlarım kessin" dedi. Ömer (r.a.)'de, "Yâ Rasûlellah! Onların liderleri ve başları seninle çarpışıp seni yalan­ladılar. Sen onların boynunu vurdur" dedi. Ebû Bekir ise: "Onlar senin milletin senin kavmin" öldürmeyelim" görüşünü öne sürdü.

Sonra Rasûlüllah (s.a.v.) bir ihtiyacı için çadırına girdi. O zaman dışarda bulunanlardan bir kısmı; "En doğru görüş Ömer'in görüşüdür" diyorlardı.

Rasûlüllah (s.a.v.) çadırından çıkıp "Şunlar hakkında ne diyorsu­nuz? Bunların hali, tıpkı kendinden önce geçen şu kardeşlerin haline benziyor. Hani Nuh (a.s.) o zaman kendi kavmi hakkında;

bu Yâ Rabbî Yer yüzünde kâfirler­den tek kimse bırakma (Nuh; 26) demişti. Mûsâ da;

"Ey Rabbimiz! Sen Fir'avn ve adamlarına dünya hayatında süs ve mallar verdin, Rabbimiz -niye- senin yolundan saptırsınlar diye mi? Rabbimiz! onların mal­larını yok et, kalblerine baskı yap. Onlar acı azabı görünceye ka­dar îman etmezler" (Yunus; 88)

İbrahim (a.s.)'de; (İbrahim Sûresi âyet 36'da) şöyle diyordu:

"Rabbim, onlar kesinlikle insanların çoğunu sapıttılar. Artık kim bana uyarsa o bendendir. Kimde bana âsî olursa (benim ona ya­pacak şeyim yok) sen bağışlayan ve esirgeyensin."

İsâ (a.s.)'da; (Maide 118'ci âyetinde)

"£ğer   sen    onlara azâb edersen, onlar senin kullarındır. Yok eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen dâima üstünsün ve hakimsin." diyordu.

Rasûlüllah devamla; "Sizler fakir ve ihtiyacı çok olan bir toplumsu­nuz. Onlardan hiçbiri fidye karşılığı olmadan kurtulup gidemeye­cektir, ya da boynu vurulacaktır," buyurdu. İbni Mes'ut derki: ben bu­rada "sadece Sehl'in, "İslâm olduğunu" söylerken işitmiştim. Fakat Rasûlüllah, susup birşey demedi. Benim -suçlarım sebebiyle- Allah'ın gökten başıma taş yağdıracak korkusu çektiğim, bu günden daha kor­kunç başka bir günüm olmamıştır. Nihayet Rasûlüllah (s.a.v.) "Sehl b. Beyzâ hariç" buyurduda kurtuldum.[140]

Ebû îshâk'ta, Berâe (r.a.) veya bir diğerinden; "Ensardan birisi Abbas'ı esir alıp Rasûlüllah (s.a.v.)'in yanına getirmişti. Abbas "beni esir alan bu değildir." Beni esir alan, şöyle şöyle bir adamdı, diye id­dia edince, Nebî (s.a.v.):

"Aııah Seni kerim bir melekle desteklemiştir" buyurdu" dediklerini nakleder.[141]

İbni İshâk derki: Bana, İkrime'den dinleyen birisi onun, ibni Abbas (r.a.)'tan şöyle dediğini naklettiğini anlattı:

Abbas (r.a.)'ı esir alan kişi, Ebû'l Yüsr Ka'b b. Amr es-Selemî idi. Nebî (a.s.) ona "Abbas'ı nasıl esir aldın" diye sorunca, "Şimdiye kadar benzerini görmediğim şöyle şöyle yapılı bir adam onu pençesiyle kav­ramıştı" deyince Nebî (s.a.v.) "Ona karşı, sana kerîm bir Melek yardım etmiş" buyurdu.[142]

Nebî (s.a.v.) Efendimiz, Abbas'a

"Haydi bakalım, hem kendini, hem kardeşiyin oğlu Akîl'i, hem de yeğenin Nevfel b. Harisi fidye vererek kurtar" buyurunca, Abbas razı olmayıp; "ben daha önceden Müslüman idim. Lakin bu herifler beni Bedre zorla çıkardılar" dedi. Bunun üzerine Nebî (s.a.v.) ona:

"Senin iç durumunu Allah bilir. Eğer iddian doğru ise Allah buna karşılık sana sevabını verecektir. Ama senin işiyin dış görüntüsü bizim aleyhimizedir. Sen şimdi kendini fidye ile kurtar" buyurdu.

Abbas'ın beraberinde getirdiği "yirmi akıyye altın" ele geçirilmiş idi. Efendimize: "Yâ Rasûlellah! Bu el konulan altınımdan birazını be­nim fidyemin yerine hesab etsen" deyince Nebî (s.a.v.):

Hayır, o harp ganîmeti olarak Allah'ın senden alıp bize verdiği bir haktır, buyurdu.[143]

Zayıf bir ravi olan Abdülazîz b. Imrân ez-Zührî derki: Bana Muhammed b. Musa, Ebû'l Yusr lakablı Umara b. Ammar babasından, o da dedesinden şöyle dediğini nakleder:

Bedir günü Abbas'ın yüzüne baktım. Put gibi ayakta kımıldamadan duruyor ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Ben ona; "Allah bu akrabalık sebebiyle sana şer karşılığı versin. Sen kardeşiyin çocuğuna karşı, düşmanla birlikte mi savaşıyorsun?" dedim. Abbas bana: "Muhammed ne halde, yoksa öldürüldümü?" dedi. Bende: "Allah ona destek veriyor ve zafer nasib ediyor" dedim. "Peki bana neye geldin?" dedi. Ben de; "teslim ol! Zîra Rasûlüllah senin bu harpte öldürülmeni yasakladı" deyince o, "bu, onun ilk akraba koruyup, sıla yapışı değilki" dedi. Bende onu esir alıp geldim.[144]

İbni İshâk, bir adam -İkrime isnadıyla İbni Abbas (r.a.)'m şöyle de­diğini rivayet ediyor: Kureyş esirlerini kurtarmak üzere fidyelerini gönderdi. Abbas "ben daha önceden Müslüman idim" diye itiraz etti. Bu konuda,

Eğer Allah kalbi­nizde bir hayır olduğunu bilirse sizden alınan şeylerin daha hayir-

hsım verir ve sizi bağışlar (Enfal; 70)" âyeti geldi. Abbas derki: "Allah benden alınan yirmi akıyye mala karşılık bana yirmi köle verdiki herbirinin elinde ticaret yapabildikleri birde mallan var. Üste­lik mağfiret olunmamızda cabası."[145]

Ezher es-Semmân, İbni Avn -Muhammed- Ubeyde isnadıyla Ali (r.a.)'den, (Bazıları da doğrudan Ubeyde b. Abdillah'tan mürsel ola­rak) şöyle dediğini nakleder: Bedir esirleri hakkında Nebî (s.a.v.) E-

fendimiz şöyle buyurdu:

"Diler­seniz onları öldürebilir, dilerseniz fidye karşılığı serbest bı­rakırsınız ve fidyeden faydalanırsınız. Onların sayısı kadar sizden insan şehid olacaktır," buyurdu. Bu yetmiş kişinin sonuncusu Sabit b. Kays b. Şemmas (r.a.) idi. O da Yemâme harbinde şehit düş­müştü.[146]

Bu hadis de, Peygamber (s.a.v.)'in Mu'cizelerine dahil olup, Efen­dimizin şehid olacaklara ait Allah'ın hükmünü, vukuundan önce bildir­miştir. Ve bu haberi daha sonra aynen cerayan etmiştir.

Yunus b. Bükeyr, İbni İshak'tan naklediyor: Bana Nübeyh b. Vehb çl-Abderî şöyle haber verdi: Nebî (s.a.v.) Esirlerle birlikte Bedir'den hareket edince, onları Müslümanlara bölüştürmüş ve "Bunlara hayır­lı tavsiyeler yapın" buyurmuştu.

Nübeyh derki; ben birisinin Ebû Azîz'den şöyle dediğini nakle­derken  duydum;  "Bedir  günü bende  esirler arasındaydım.  Allah Rasûlünü; "Esirlere hayırlar tavsiye edin" buyurduğunu işittim. Bun­dan sonra öyle olduki, onlara bir yemek sunulduğunda daha ellerine sofradaki ekmek değer değmez onu alıp hemen esirinin önüne atarlar, kendileri kuru kuru hurma yerlerdi. Ben bundan utanır ve ekmeği alıp bana atanın önüne geri atardım, ama o tekrar bana atardı."[147]

Yukarda adı geçen "Ebû Azız", Mus'ab b. Umeyr (r.a.)'in kardeşi olup, Müslüman olduğu söylenir. İbnü'l Kelebi ve diğerleri ise onun Uhut harbinde kâfir olarak Öldürüldüğünü öne sürerler.[148]

Ebû'ş-Şa'sa'nm nakline göre Abdullah b. Abbas (r.a.); "Peygamber (s.a.v.)'in Cahiliye mensubu bu insanların, Bedir günü kurtuluş fidye­lerini dörtyüz olarak belirlediğini" söylüyor.[149] Bu hadisi Ebû Dâvûd, Şu'be -Ebû'l-Anbese-, Ebû'ş-Şa'sâ isnadiyla İbni Abbas'tan verir.

Esbât, İsmail es-Süddi'den naklediyor: Bedir'e katılanlardan Abbas, kardeşinin oğlu Akîl ve Nevfel'in fidyesi olarak herbirinin yerine dörtyüz dinar verilmişti.[150]

Yûnus b. Bükeyr, İbni İshâk'tan naklediyor: Bana, el-Abbas b. Abdillah b. Ma'bed, akrabalarından biri vasıtasıyla İbni Abbas'tan, Bedir günü Rasûlüllah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu anlattı:

"Ben kesinlikle biliyorumki, gerek Haşimoğullan gerek diğer­lerinden, hiçte bizimle savaşmaya ihtiyaçları olmayan birtakım in­sanlarda, zorla Bedr'e getirildiler. Sizden biriniz, onlardan birine rastlarsa sakın öldürmesin. Çünkü onlar sadece zorlanarak harbe çıkarıldılar." Bunu duyan Ebû Huzeyfe b. Utbe: "Biz kendi öz baba­larımızı ve kardeşlerimizi öldürecekte, Abbas'ı bırakacağız ha? Valla­hi ona rast gelecek olursam onu kılıcımla lime lime doğrayacağım" dedi. Bu haber Peygamber Efendimize ulaşınca Ömer b. el-Hattâb'a hitaben, "Yâ Ebâ Hafs, Allah Rasûlünün amcasının suratına kılıçmı çalınacak?" buyurdu. Ömer'de: "Yâ Rasûlellah! Vallahi bu herif kesin­likle münafıklık yapmıştır, izin versende boynunu vursam" dedi.

Daha sonraları Ebû Huzeyfe bu anı hatırlayınca şöyle derdi:

- "Vallahi, ben Peygamberin sözüne karşı ağzımdan kaçırdığım bu sözümden dolayı (münafık olup olmadığımdan) emin olamadım. Allah beni şehit olarak öldürene kadarda korkmaya devam edeceğim.11 Ger­çekten de Yemâme harbinde şehit oldu.[151]

İbni İshak derki: Rasûlüllah (s.a.v.) Ebû'l-Bahterî'nin öldürülmesini yasaklamıştı. Çünkü Rasûlüllah (s.a.v.) Mekke'deyken, Kureyş içinde kendisini savunan yegane kişi Ebû'l Bahterî'ydi.[152]

Esirler arasında, çok zengin olması sebebiyle en fazla fidye veren, Efendimiz (s.a.v.)'in amcası Abbas idi. Kendini kurtarmak için yüz akıyye altın vermiş idi.[153]

İbni Şihâb-ı Zührî anlatıyor: Bana Enes (r.a.)'in anlattığına göre; Ensar'dan bir gurup adam Peygamber (s.a.v.)'den izin talebinde bulunarak, "Yâ Rasûlellah! Bize müsade etseniz de kardeşimizin oğlu­nun fidyesini almaktan vazgeçsek," dediler. Rasûlüllah (s.a.v.) de;:

"Hayır! Vallahi tek bir dirhemden bile vazge­çemezsiniz" buyurdu.[154]

İsrâîl, Simak -İkrime isnadıyla İbni Abbas (r.a.)'tan şöyle nakleder: - Bedir harbi bitince Ashab: "Yâ Rasûlellah! Kervanı ele geçirse­niz. Çünkü onu koruyacak kimse kalmadı." dedi. Abbas esir olarak, orada henüz bağlı duruyordu. Bunu duyunca; "Bu doğru olmaz" dedi. Efendimiz "Niçin?" diye sorunca, "Zîra Allah sana bu ikisinden sa­dece bîrini va'detti ve va'dettiğini sana bağışladı" dedi.[155]

Hz, Zeynep (r.a.)'in kocası Ebû'1-As'ı kurtarmak için annesi Hatice (r.a.)'nin hediye ettiği gerdanlığı fidye olarak gönderme hadisesi daha önce anlatılmış idi.

Saîd b. Ebî Meryem, Yahya b. Eyyûb -İbnü'1-Hûd- Amr b. Abdillah b. Urve b. Ziibeyr -Urve isnadıyla Hz. Aişe'den şöyle rivayet ediyor:

- Rasûlüllah (s.a.v.) Medine'ye geldiği zaman kızı Zeynep de Kinane -veya îbnü Kinâne- ile yola çıkmıştı. Lakin Müşrikler peşle­rine düşüp takibe başladı. Hebbâr b. el-Esved Zeyneb'e yetişip mız-rağıyla devesine dürte dürte onu yere düşürdü. Zeyneb (r.a.) hamile olduğu için karnındaki cenîn'i düşürdü ve kan kaybetmeye başladı. Bunun üzerine Zeyneb konusunda Haşimoğullanyla Ümeyye oğulları münakaşaya başladılar. Ümeyye oğulları. "Zeyneb bizim yanımızda kalacak. Biz bu hakka sahibiz diyordu. Çünkü Ebû'I-As'ın karısı idi. Zeynep Hind bin Utbe b. Rabî'a'nın yanında kaldı. Hind Zeyneb'e:

- "Şu başına gelenler hep babayın yüzünden oldu" der imiş.

Bir gün Allah Rasûlü, Zeyd b. Harise'ye: "Gidip Zeyneb'i alıp gel­sen olmazmı?" deyince Zeyd, "Tabî Yâ Rasûlellah!" dedi. Rasûl-ü Ekrem (s.a.v.) de:

"Yüzüğümü al ve Zeyneb'e ver" buyurdu. Zeyd -yüzüğü alıp- yola çıktı. Kimseye belli etmeden yoluna devam ederek bir çobana rastladı ve ona, "kimin adına güdüyorsun?" deyince, "Ebû'l Âs adına" dedi. "Ya bu koyunlar kimin?" diye sorunca çoban, "Muhammed'in kızı Zeyneb'in" dedi. Çobanla bir müddet birlikte yü­rüyüp sonra ona, "sana bir emanet versem bunu Zeyneb'e verirmisin? Ama kimseye bir şey söylemeyeceksin!" dedi. Çoban, "evet" deyince yüzüğü ona verdi.

Çoban gidip Mekke'ye vardı ve koyunları ağıla katıp yüzüğü Zeyneb'e verdi. Zeyneb yüzüğü görünce hemen tanıdı ve "bunu sana kim verdi?" diye sordu. Çoban "birisi verdi" deyince, "onu nerede bıraktın?" dedi. "Şöyle şöyle bir yerde" deyince Zeynep sustu. Gece kararınca çıkıp Zeyd'in yanma geldi. Zeyd ona, "Sen devemin önüne bin (de ben seni daha iyi koruyabileyim)" deyince Zeyneb (r.a.) "ha­yır, sen Öne bin ben arkana binerim" dedi. Devenin terekesine binip Medine'ye geldi. Rasûlüllah (s.a.v.) onun hakkında:

"O, benim uğrumda belalara uğrayan, be­nim en faziletli kızimdır" buyurdu.

Ravî Ömer b. Abdillah b. Urve derki: Babam Urve'nin bu hadisi Alî b. Hüseyin'e ulaşmış, derhal kalkıp Urve'nin yanına geldi ve ona: "Şu senin naklettiğin ve içeriğinde Fatıma (r.a.)'nın fatiletini eksilt­tiğin bir hadis bana ulaştı, bu nasıl bir hadis?" dedi. Bunun üzerine Urve'de:

Vallahi ben Fatıma (r.a.)'nin hakkı olan bir fazileti eksilterek doğu ile batı arasındaki bütün mülklerin benim olmasını asla istemem. Ama istersen bundan sonra senin hatırına bu hadisi bir daha söylemem, dedi.[156]

 
Bedir Harbine Katılanlar
 

Hafız Zıyâüddîn Muhammed b. Abdülvahîd el-Makdisî, Bedir har­bine katılanların isimlerini büyük bir cüzde toplamış ve alimlerin, Bedir'e katıldığına dair. ittifak ettikleri zevat ile, ihtilaf ettikleri kim­selerin hepsini bir bir saymıştır. Bu isimleri de alfabetik bir sıraya koymuştu. Oradaki sayımına göre Bedir'e katılanların sayısı üçyüz otuz küsur kişi tutmaktadır.

Kanaatimce bu sayı fazlalığı, bir kısmının katılıp katılmadığı ihtilaf edilenlerinde yazılmasından kaynaklanmıştır.[157]




[136] Ebû Dâvud 2738; Beyhakî Delâil 3/136.

[137] Beyhakî Delâil 3/136, 204; Tirmizî Siyer 12; îbni Mace Cihad 18; Müsned 1/271.

[138] Matbu Nüshada "Li Rasûlillah" şeklinde "Rasûlüllah'a dedi. "diye yazıldıki matbuat hatasıdır. Doğrusu "Li" olmadan tercemede düzelttiğimiz gibidir. Zaten hadis kitablarmdada doğrusu böyle yazılıdır.

[139] Müslim 1763; Ebû Dâvûd 2690; Beyhakî Delâil 3/138. Bu haber öncede geçmiş idi.

[140] Tirmizî Cihad 3084 sire 1714; Müstedrek 3/22; Beyhakî Delâil 3/138, 139; Taberânî 10/177; Müsned 1/383; İbni Ebî Şeybe Musannef 14/372; Beyhakî S. Kübra 6/321; Taberî Tefsîr 10/33; Ebû Ubeyd el-Emvâl sayfa 113; Taberî Tarih 2/46, 47; Ebû Ya'la Müsned 9/ h. no 5187. Burada gerek Zehebî, gerek Beyhakî ve Taberî ile kaynakların çoğu Süheyl b. Beyzâ diye yazarlar ki bu bir kalem hatasıdır. Doğrusu bizim yazdığımız gibi "Sehİ" olup Süheyl'in kardeşidir. Her ikiside Bey2â'nın çocuklarıdır. Süheyl'e gelince O Mekke'de tbni Mes'ut'tan bile Önce İslâm olmuş ve Medine'ye göç etmiş ve Müslüman olarak Bedir har­bine katılmıştır ki bunu İbni Sa'd Tabukatmda gayet net açıklar. Sehl ise Mekke'de İslâm olmuş ama bunu gizlemişti İbni Abdül-Berr'in El-İstîab'ında (4/271) Abdullah'ın onu Mekke'de namaz kılarken göldüğünü, müşriklerin onu zorla Bedir'e getirdiğini bildirir.

Burada Sehl'in yerine Süheyl yazılışı isim meşhurluğundan olmaktadır.

Haberin ricali Sika'dır Hâkim Sahih der ve Zehebî ona katılır. Bilemiyorum neden katılır. Oysa Ebû Ubeyde İbni Mes'ûd'un oğlu isede babasından hadis dinleyemediği açık­tır. Bu yüzden Tirmizî "bu hasen bir hadistir" der.

[141] Müsned 4/283.

[142] Müsned 1/353; İbni Sa'd Tabâkat 4/12.

[143] Müsned 1/353; Hâkim 3/246; İbni Sa'd 4/12; Taberî Tarih 2/42; Taberî Tefsir 5/149; Beyhakî Delâil 3/142: Burada Abbas ile Efendimiz arasında şöyle bir konuşmaya yer ve­rir: Abbas, "benim yanımda hepimizi kurtaracak kadar fidye parası yok" deyince Nebî (s.a.v.): "Peki sen ve Ümmü Fazl'ın gömdüğünüz paralar nere gitti. Sen hanımın Ümmü Fazl'a "Ben bu yolculukta ölürsem mal çocuklarımındır" dememişmiydin" buyurunca Abbas: Vallahi Yâ Rasûlellah, ben senin Peygamber olduğunu biliyordum. Bunu benimle Ümmü FazI dışında bilen yoktu. Benden ele geçirdiğiniz altınlardan yirmisini fidyeme saysan" deyince Rasûlellah, "hayır bu bize Allah'ın senden alıp verdiği bir haktır" buyur­du. Abbas sonunda derki: "Allah bu benim fidye için verdiğim yirmi akıyye'ye karşılık İslâmi dönemde yirmi köle verdİki Allah'ın mağfireti yanında birde bunların herbirin malı vardı."

[144] İbni Sa'd Tabâkat 4/12.

[145] Beyhakî 3/143, İbni Sa'd 4/12.

[146] Beyhakî S. Kübra 6/321, 9/68; Delâil 3/139, 140; Hâkim Müstedrek 2/140; Taberî Tefsir 14/67; İbni Ebi Şeybe 14/369.

Zehcbî'nin elediği Mürsel rivayeti İbni Ebî Şeybe Musannef 14/368'de Abdürrahîm b. Süley­man -Eş'as- İbni Sîr'in isnadıyla doğrudan Ubeyde'den nakleder. Beyhaki bu hadisin Ezhere sorulduğunu onunda "Ubeyde Ali'den" diye. kesin müsned olarak naklini öne sü­rer.

[147] Taberânî Sağîr 1/146; Mec. Zevaid 6/86; Taberî 2/39.

[148] İbni Sa'd'da Tabakâtında (2/43) onun Uhut harbinde müşrik olarak öldürüldüğünü nakleder. Vakîdi'nin I/58'deki nakline göre Bedir günü Müslüman muhacirlerin sancağı Mus'ab b. Umeyr (r.a.)'de müşriklerinki de kardeşi Ebû Azîz b. Umeyr'de idi. Yine Vakidî 1/308'de "bu Ebû Azîz'i Kuzman öldürdü" der.

[149] Ebû Dâvûd Cihad 2691; Beyhakî Delâil 3/140; Hâkim Müstedrek 2/125.

İbni Ebî Şeybe Musannefinde İbrahim Nehaî'den "Allah Rasûlü Bedir esirlerinden Arab ve hür olana 40 akiyye fidye aldı. Kölelerden'de yirmi akiyye aldı. Bir akiyye kırk dirhemdir" dediğini nakleder. Cilt 14/386.

[150] Beyhakî Delâil 3/140.

[151] İbni Hişam 2/271; EI-Eğanî 4/193; EI-Kamil 2/126; Beyhakî Delâil 3/140, 141. Bu haber öncede geçmişti.

[152] İbni Hişam 2/271; Beyhakî Delâil 3/141.

[153] Beyhakî Delâil 3/141.

[154] Bulıarî El-ltk 49/11; hadis no 2537; Beyhakî Sünen-i Kübrâ 6/205, 322; Beyh. Delfiil 3/i 42.

[155] İbni Ebi Şeybe Musannef 14/376; İmam Ahnıed Miisncd 1/314; Taberanî Mu'cemü'I Kebîr 11/279.

[156] Beyhakî Delâil 3/156; Tehavî MüşkilÜ'l Âsâr 1/45, 46; Buharı Tarih-i Sağîr 1/8.

Burada Hz. Zeyneb'in yanında mahremi olmadan Zeyd iie nasıl Medine'ye kadar gidebileceği akla gelebilir. Tahavî aynı yerde bunun izahını yapar ve 'O zaman henüz Zeyd, Peygam­berimizin oğulluğu sayılıyor ve "Zeyd b. Muhammed" deniyordu. Hem oğullukların evlad sayılacağı âyet inmemişti, lıemde kadınların sefere çıkmalarındaki hüküm belirlen­memişti" diyerek şüpheleri giderir.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/128-140

[157] Zehebî bu isimleri az sonra verip kısalttığını söyleyecek.

İmam Zehebi, Tarihü’l İslam  Meğazi 3/140


Konu Başlığı: Ynt: Bedir ganimetleri ve esirler
Gönderen: Mehmed. üzerinde 30 Kasım 2021, 08:42:06
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Bedir ganimetleri ve esirler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 01 Aralık 2021, 03:51:24
Aleyküm Selam. Rabb'im bizleri de gerçekten samimiyetle tevekkül eden kullarından eylesin inşaAllah
 Bu bilgileri bizlerle paylaşan kardeşlerimizden Allah razı olsun