๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Nisan 2011, 15:14:54



Konu Başlığı: Ağacın yürümesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Nisan 2011, 15:14:54
Ağacın Yürümesi

 

Hammad b. Seleme, Ali b. Zeyd, Ebû Râfî aracılığıyla Ömer b. el-Hattâb'tan (r.a.) şöyle nakleder:

-Müşrikler kendisine işkence ettiklerinde Rasûlü Ekrem (Mekke'nin yukarı tarafındaki) El-Hacûn denen yerde bulu­nuyordu. O zaman:

"Allahım! Bana bugün öyle bir ayet göster ki, ondan sonra beni kim yalanlarsa yalanlasın aldırmayayım." diye yakardı. Ömer der ki: Emretti de bir ağaca çağırdılar. Bunun üzerine ağaç toprağı yararak yürüyüp ta Nebi (s.a.v)'in yanma kadar geldi. Sonra ağaca dönmesini emretti de geri yerine döndü.[9]

A'meş de Ebû Süfyan, Enes isnadıyla buna benzer bir ha­beri nakleder.[10]

Buna benzer bir haberi Mübarek b. Füdâle de Hasen-i Basrî'den mürsel olarak rivayet eder.[11]

Abdullah b. Ömer b. Ebân, Muhammed b. Fudayl, Ebû Hayyân -Ata isnadıyla Abdullah b. Ömer'in (r.a.) şöyle dedi­ğini anlatır:

-Bir yolculukta Rasûlüllah (s.a.v) ile birlikteydik. Bir ara bir Bedevi çıkıp geldi. Efendimiz (s.a.v)'e yaklaşınca "nereye gidiyorsun?"diye sordu. Bedevide: "Aileme.."dedi. Rasûlüllah "Senin hiç hayra ihtiyacın var mı?" dedi. Bedevi: "O ne?" dedi. Rasûlüllah da "Müslüman ol!" buyurdu. Bedevi "Şahidin var mı?" dedi. Efendimiz: "Şu ağaç şahidimdir." buyurdu. Ağacı çağırdı. Ağaç toprağı sürerek gelip önünde durdu. Üç kere "şahit ol" diye ağaca seslendi. Ağaç da dediği şahitliği yapıp sonra yerine döndü. Bedevi de: "Eğer beni dinlerlerse kavmi­mi de alır gelirim, yoksa kendim geri döner seninle olurum." dedi.

Bu senedi iyi olsa da ğarîb bir hadistir. Dâramî bunu uMüsned"inde Muhammed b. Tarîf aracılığıyla Muhanimed b. Füdayl'dan nakletmiştir.[12]

Şerik de Simâk, Ebû Zabyân isnadıyla İbni Abbas'tan (r.a.) şöyle nakleder: Peyğâmber'e bir bedevi gelerek; "Senin Allah Rasûlü olduğunu ne ile anlayacağım?" dedi. Peygamberde:

"-Peki, şu hurma ağacmdaki şu dalı çağırsam (da gelse), benim Allah Rasûlü olduğuma şahadet getirecek misin?" buyurunca "evet" dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah dalı çağır­dı. Dal ağaçtan yere doğru inmeye başlayarak yere düştü, sonra sıçraya sıçraya Nebî (s.a.v) in yanma geldi. Sonra Efen­dimiz "dön" buyurunca geri dönüp eski yerine gitti. Durumu gören Bedevi: "Senin Allah Rasûlü olduğuna şahadet getiri­rim" diyerek îman etti.

Bu haberi Buhârî "Tarihlinde Muhammed b. Sâid el Isbahânî yolu ile Serik'ten nakleder.[13]

Yûnus b. Bükeyr, İsmail b. Abdi'l Melik, Ebû'z Zübeyr is­nadıyla Câbir'in (r.a.) şöyle dediğini anlatır:

-Rasûlüllah tuvalet ihtiyacı için çıkmış, ben de bir taha­ret ıbrığıyla ardına düştüm. Orada araları birkaç arşın olan bir ağaç gördük. Rasûlüllah (s.a.v) bana:

-Git de şu ağaca "arkadaşınla birleş" diye söyle, ta ki ar­kalarına oturabileyim; buyurdu. Ben de öyle yaptım. Ağaç da arkadaşına dönüp onunla birleşti. Rasûlüllah da arkalarına geçip ihtiyacını giderdi. Sonra ağaçlar yerlerine döndüler.[14]

Ebû Muâviye de Ameş, Ebû Zabyân aracılığıyla İbni Ab­bas'tan (r.a.) şöyle dediğini anlatır: Rasûlü Ekrem'e Âmir oğullarından birisi geldi, ve "Ben insanları tedavi ederim. Eğer sende de delilik varsa, seni de tedavî edeyim" dedi. Nebî (s.a.v) de: "Sana bir ayet göstermemi ister misin?" buyurun­ca, "evet" dedi. Efendimiz de: "Öyleyse şu dalı çağır!" dedi. Adam çağırınca dal ucu üzerinde sıçraya sıçraya gelip Önüne durdu. Sonra "dön" deyince, yerine döndü. Adam da "Ey Âmir oğulları! Ben şimdiye kadar bundan daha güçlü bir sihirbaz görmedim" dedi.[15]

Amr b. Muhammed ile diğerleri Abdullah b. Ömer, Abdü'l Evvel b. îsâ, Abdürrahman b. Muhammed ed-Dâvûdî, Abdul­lah b. Hameveyh, îsâ b. Ömer, Semerkant'taki Abdullah b. Ab-dirrahman, Ubeydullah b. Mûsâ, İsmail b. Abdi'l Melik, Ebû'z Zübeyr isnadıyla Câbir'in (r.a.) şöyle dediğini anlatır:

-Peygamber (s.a.v) ile bir yolculuğa çıkmıştım. Büyük ab-dest bozmaya çıktığında açık arazide oldu mu, gözden kayboluncaya kadar giderdi. Bir keresinde ne ağaç ne mağaç bulu­nan düz çöl bir arazide konaklamıştık.       

"Ey Câbir! Ibrığına su koy da arkamdan gel buyurdu. Görünmeyinceye kadar yürüdük. Araları dört zir'a açıklık bulunan iki ağacın yanına geldik. Efendimiz bana:

«Şu ağaçların yanına git de, "Peygamber sana arkadaşının yanına git de arkanıza oturayım diyor, de» buyurdu. Ağaç öbürünün yanma gitti. Rasûlüllah da arkalarına oturdu. Daha sonra ağaçlar eski yerlerine döndüİer; Rasûlüllah (s.a.v) ile birlikte tekrar yola koyulduk. O ara­mızda idi. Sanki üzerimizde bizi gölgelendiren bir kuş vardı.

Yolda beraberinde bebeği bulunan bir kadın Rasûlüllah'm önüne geçti ve: "Yâ Rasûlallah! Şu yavrucağzımı günde üç ke­re şeytan etkisine alıyor." dedi. Efendimiz uzanıp bebeği aldı ve:

"Defol Allah düşmanı, ben Allah Rasûlüyüm, defol Allah düşmanı, ben Allah Rasûlüyüm" diyerek bunu üç kere te­krarladı. Sonra bebeği kadına verdi. Yolculuk gayesine varıp, geri dönerken bu yere yine uğradık. Bu kadın bebeğiyle bera­ber önümüze geçti. Beraberinde iki koç sürüp geliyordu. "Ya Rasûlallah! Benim şu hediyelerimi kabul et. Seni hak ile gön­derene yemin olsun ki, Şeytan bir daha yavruya gelmedi" de­di. Rasûlullah da: "Koçun birini alın, birini de ona geri verin." buyurdu.

Sonra yine Rasûlullah aramızda olarak sanki üzerimizde bizleri gölgelendiren bir kuş varmış gibi yola koyulduk. Bir de ne görelim. Ürküp kaçmış bir deve geliyor. Rasûlüllah'm Önünde ve arkasında bulunan insan saflarının ortasına gelin­ce secdeye kapandı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) de otu­rup insanlara: "Bu devenin sahibi kim?", diye sordu. Meğer deve ensardan bir gruba ait imiş. Onlar: "Deve bizim, yâ Ra­sûlallah!" dediler. Efendimiz de: "Peki bu vaziyeti ne?" buyur­du. Onlar da: "Biz yirmi yıldır onun sırtında su çekerdik. O şişman bir deveydi. Biz onu kesip çocuklarımıza bölüştürmek istemiştik, o da elimizden fırlayıp kaçtı." dediler. Rasûlullah (s.a.v): "Bana onu satın!" buyurunca: "Yâ Rasûlallah! O senin olmuştur" dediler. Bunun üzerine Efendimiz {s.a.v) de:

"Benim olduğuna göre, eceli gelene kadar bu deveye iyi davranın!" buyurdu. İşte bu durumu göre Müslümanlar o za­man: "Yâ Rasûlallah! Sana secde etmeye hayvanlardan daha çok biz layığız" dediler. Efendimiz (s.a.v) de:

"Hiç bir şeyin, diğer bir şeye secde etmesi diye bir şey olamaz. Eğer böyle bir şey caiz olacak olsaydı, kadınlar koca­larına secde ederdi." buyurdu. Hadisi ayrıca Yûnus b. Bükeyr, İsmail b. Abdi'l Melikten rivayet ediyor. Yûnusun bu rivay­etinde ("şey" yerine) «Hiç bir insanın diğer bir insana secde etmesi doğru olamaz» şeklinde geçer ki, bu daha sahihtir.[16]

Yine bu anlamda Yûnus ile Vekî, Avmeş, Minhâl b. Amr, Ya lâ b. Mürra isnadıyla Mürre'nin şöyle dediğini anlattılar:

-Peygamberimizle yolculuk etmiş ve nice mu'cizelerini görmüşümdür. Bir kere bir yerde konakladık, bana; "Şu iki hurma fidancığma git ve onlara: «Rasûlüllah sizin birbirini­zin yanına gelmenizi söylüyor» de* buyurdu. Yûnus hadisi aynı anlamda nakletti: (Devamı şudur):

-Ben de söyleyince köklerinden çıkıp birbirinin yanma gittiler, Rasûlüllah da karaltısında ihtiyacını giderdi ve bana: "Git onlara «yerinize dönün» de., buyurdu. Ben de gidip söyle­yince yerlerine döndüler.

Bir ara bir kadın gelip: "Benim çocuğumda yedi yıldır şeytan dokunması var. Günde iki defa sara tutar" dedi. Pey­gamber: "Getir onu." buyurdu. Efendimiz çocuğunun ağzına "tû" deyip «Allah düşmanı, çık oradan, ben Allah Rasû-lüyüm» buyurup kadına: "Biz geri dönerken durumu bildir." dedi. Dönüşte kadın onları iki koç, yağ ve peynir ile karşıladı. Efendimiz bana "şu koçu al" deyip kendi o hediyelerden ih­tiyacı olan şeyleri aldı. Kadın da: "Sana Peygamberliği ikram edene yemin ederim sen buradan gideli beri çocukta hiç bir hastalık görmedik." dedi.

Sonra bir deve Efendimiz(a.s.)'a gelip önünde durdu. Efendimiz gözlerinden yaş boşaldığını görünce sahibini ça­ğırttı ve: "Şu devenize ne oldu da sizi şikayet ediyor?"buyur­du. Onlar da: "Onu yükte kullanırdık. Yaşlanınca çalışamaz oldu. Biz de yarın onu kesmeye karar vermiştik" dediler. Efendimiz de: "Onu kesmeyin. Onu develerin arasına bırakın da orada kalsın" buyurdu.[17]

Bu Mürre aslında İbni Ebî Mürre'dir. Vekî bu isnadı bir keresinde "Yala b. Mürre'den... " diyerek şöyle dediğini na­kleder:                                                                   

«Nebi (s.a.v)'den çok acîb şeyler gördüm...»[18] Buharî ise:

"Bu rivayet babasından değil bizzat Yffla'nm kendisinin ri­vayetidir." demektedir.[19]

Derim ki: Beyhakî bu haberi iki yolla nakleder: 1- Atâ b. Sâib'in Abdullah b. Hafs yoluyla naklettiği, 2- Amr b. Abdillah b. Yalanın babası Yffla'dan yaptığı rivayet ki, her ikisi de bizzat Yâla'nm rivayetidir.[20]




[9] Ebû YaMâ Müsned 1/215, Bezzâr 1/438 no 310, Beyhakî Delâil 6/13, Ebû Nü­aym Delâil H.no. 290. Haberin yine Beyhakî'de Avmeş Ebû Süfyan Enes b. Mâlik'ten de rivayeti vardır. Ancak ravî Ali b. Zeyd b. Ced'ân zayıftır.

[10] Bu üst dipnotta işaret ettiğim gibi Beyhakî'nin Delâil'inde Meb'as bahsinde geçen hadistir.

[11] Bu haber şudur. «Rasûlü Ekrem (s.a.v) kavminin kendini yalanlamasından ötü­rü, derecesini Allah'ın bildiği müthiş bir üzüntüye gark olmuş vaziyette Mekke koyaklarından birine doğru çekip gitmiş ve: "Ya Rabbi! Benden şu tasamı giderip beni gönül huzuruna kavuşturacak bir şeyi bana göster." diye düâ etti. O anda Allah (c.c.) kendisine "şu ağaçlardan dilediğin birinin dalını çağır" diye vahyetti. O da dallardan birini çağırdı. Bunun üzerine dal yerin­den ayrılıp toprağı yararak Peygamber'in (s.a.v) yanma geldi. Rasûlüllah (aa.v) de ona: "yerine dön" buyurdu. Dalda geri dönüp toprağı yararak gitti ve eski şeklinde yerini aldı. Rasûlü Ekrem de Allah'a hamd ederek gönül huzuruna erdi. Rasûlüllah (aa.v) de geri döndü.

Bu Zehebî'nin dediği gibi mürseldir. Ancak sahih bir mürseldir.

[12] Müellifin isnadı Beyhakî'nin Delâil 6/15'teki haberidir. İbni Tarifin haberi için bak Dâramî Mukaddime 1/10, İbni Hibbân Sahih 8/150, Taberânî 12/432.

[13] Buhârî Tarih-i Kebîr 1/95 no 258, Tirmîzî 3632, Beyhakî Delâil 6/15, Hakim Müstedrek 2/620.

[14] Ebû Nüaym Delâil 2/138. Bu haberdeki Ebû'z Zübeyr Müdellistir. Allah bilir bu yukarıda geçen Cabir hadisidir. Ama burada biraz değişiklik yapılmış.

[15] Ebû  Nüaym  Delâil   2/139,   Beyhakî  Delâil  6/15-16,  îmam  Ahmed  Müsned 1/223.

[16] Daramı Sünen 1/11, Beyhakî Delâü 6/18,19, Ebû Nüaym Delâil 2/137, Ebû Dâvûd'da Yûnus isnadıyla haberi 1/1'de İbni Mace 335 nolu hadis ile daha kısa olarak verirler.

Taberânî iyi sayılabilecek bir isnad ile Enes b. Mâlik (r.a.) ve Abdullah b. Abbas (r.a.)'lardan iki hadise nakleder:

»Bir grup adanı Efendimiz'e gelip; "Yâ Rasûlallah! Bize ait bir deve ipini koparıp bir bahçeye kaçtı," dediler. Peygamber (a.s.) oraya gidip deveye "gel" dedi. Deve de başını eğerek Efendimiz'in yanına geldi. Rasûlullah da ona yularını taktı ve sahiplerine verdi. Ebû Bekir (r.a.) bunun üzerine:

-Ya Rasûlallah sanki o da senin peygamber olduğunu bildi" deyince Efendi­miz: "Cin ve insan kafirleri dışında Medine ve civarındaki herkes benim Peygamber olduğumu bilir" buyurdu. Bunu Enes nakleder.

İbni Abbas derki: Ensar'dan birirtin iki devesi vardı. Döllenme zamanları şehvet azgını oldularda sahibi odları bir bahçeye katıp kapısını örttü. Sonra dua yaptırmak için Peygamberce geldi ve, "ya Rasûlallah! develerim şehvet azgını oldular. Onları bir havluya kapattım. Allah'ın onları tekrar benim em­rime itaatkâr kılması için dua ediveı neni arzuluyorum'' dedi. Efendimiz yanındakilere "Haydin gidelim" buyurSp bahçenin kapısına geldi ve adama "aç" dedi. Adam develerin peyğaf bere saldıracağından korktuysa da yine "aç" buyurunca kapıyı açtı. Develerden biri kapının' yanındaydı. Peygamber'i görünce hemen secdeye kapandı Peygamber onu Çağlayacak bir şey İstedi. Bir yular getirdiler. O da devenin başına geçirip' sahibine verdi ve bahçenin öte ucundaki deveye gitti. O da onu görünce secde etti. Efendimiz yine bağlayacak bir şey istedi. Sonra onu bağlayıp sahibine verdi ve: "haydi gö­tür, artık sana âsi olmazlar" buyurdu. Bunu gören ashab "şu aklı olmayan develer sana secde ederse, biz niye secde etmeyelim?" dediler. Efendimiz de "Kimseye diğeri birine secdeyi emredemem. Birine emredecek olsaydım kadının kocasına secde etmesini emrederdim" buyurdu.

[17] Müsned 4/171, Taberânî, İbni Ebî Hatem İlelü'l hadis no 183, Beyhakî Delâil 6/21, Ebû Nüaym Delâil 2/138, İbni Mâce 339, Dâramî Mukaddime 4, Hakim Müstedrek 2/617.

[18] Ebû Nüaym'ın isnadında: "Mürre, babasından naklen" şeklindedir.

[19] Buharî Tarih-i Kebîr 8/415. Yâvla b. Mürre, Hudaybiye ve ondan sonraki meşâhitte hazır bulunmuş bir sahabedir.       

[20] Beyhakî Delâil 6/22,23. Kitabın arapça neşrini ve tahkikini yapan Dr. Ab-düsselanı Tedmûrî yanlışlıkla bunu Ebû Nüaym'ın 2/232 deki rivayetine ha­vale etmesi garip bir yanlışlıktır. Hakim 2/617. Beyhakî bu rivayetleri ver­dikten sonra 6/26: Yâ'la b. Mürre'nin ilk rivayetini daha sahih bulur ve Atâb, Essaib rivayetindekini iki ayrı olayın bir olay gibi anlatılması olarak ka­bul eder.

İmam Zehebi, Tarihü’l-İslam, Cantaş Yayınları: 2/18-25


Konu Başlığı: Ynt: Ağacın yürümesi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 31 Ocak 2022, 07:36:30
Esselamü Aleyküm. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim


Konu Başlığı: Ynt: Ağacın yürümesi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 02 Şubat 2022, 19:15:59
Ve aleykümselam Rabbım paylaşım için razı olsun