> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Tarihe Yolculuk  > Tarihten Başlıklar > Osmanlı Hareminde Cariyelik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Osmanlı Hareminde Cariyelik  (Okunma Sayısı 679 defa)
16 Haziran 2011, 15:11:54
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 16 Haziran 2011, 15:11:54 »



Osmanlı Hareminde Cariyelik

Osmanlı evlilik sisteminde çağdaşı devletlerde kölelere yapılan muameleleri gözönünde bulundurarak aslında övünülmesi gereken bir sistemi özür beyan edercesine açıklamaya çalışmak ayrı bir garabettir. Kendi kanlarından canlarından olanı bile yeterince soylu bulmayan İngiliz aristokrasisinde, sözgelimi; Hintli bir gelin örneğine rastlamak neredeyse imkânsız olsa da yüz karası birşey gibi algılanır.

 Halbuki Osmanlı’daki bu uygulama, evliliği soy üstünlüğüne dayandırmadığı için, bir aristokrat sınıfın ortaya çıkışını engellediği gibi, Türk kanından olma şartı aranmadığı için de damarlarda yerleşen ırkçılığa panzehirdir. Hatta işin daha ilginç tarafı, padişahın (çoğunun) kendisinin de nihayetinde bir kölenin oğlu olması, saraylardaki köle ve cariyelerle ilgili nasıl merhamete ve hakkaniyete dayanan kuralların tesis ettiğini anlamaya yeter de artar bir sebeptir. Her halde asıl merak edilmesi gereken şey, padişahın cariyeyle evlenmesi değil, cariyenin padişahla evlenebilmesidir. Saraya geldiğinde parasız, pulsuz, asaletsiz, ailesiz, hürriyeti bile olmayan bir esirenin nasıl olup da padişahın eşi, çocuklarının annesi, ileride ise tahta çıkan çocuğundan ötürü “valide sultan” ünvanıyla yukarıda sözü geçen kraliçe Elizabeth ayarında devrinin kraliçesi haline gelebildiğidir. Ya da yine o meşhur dizide adı geçen ve bir Rum balıkçının oğlu olan köle Pargalı İbrahim’in devletin en ihtişamlı zamanında başbakanlık ve padişahın kardeşiyle evlendirilerek damatlık ünvanının verilmesiyle, “Vezir-i Âzam Damat Makbul İbrahim Paşa” olabilmesidir.
Osmanlı devlet gelenek sistemi asalete değil, kabiliyete ve sadakate bağlı bir yükselme esasına dayanmıştır. Harem teşkilâtındaki hiyerarşinin temelinde de bu mantık hakimdir.
Köleliğin sanayileşme öncesi toplumlarda insan emeğine dayalı işgücü ihtiyacından doğduğunu biliyoruz. Dolayısıyla hizmetin gerektiği heryerde hizmetkâr olarak kölelerin istihdam edildiği eski medeniyetlerin bir uzantısı olarak Osmanlı Sarayı’nda çalışan personelin temelini de cariyeler ve köleler oluşturur. Osmanlı Sarayı’na getirilen cariyeler, ya Kırım Hanlarının emriyle Rus topraklarına yapılan akınların sonucu esaret yoluyla (Hürrem Sultan örneği) veyahut Cezayir korsanlarının Venedik Adaları’na yaptıkları baskınlar (Nurbanu ve Safiye Sultanlar) sonucu saraya hediye edilenler, ya da Balkan halklarının aşırı fakirlikten ve bitmeyen kargaşalardan ötürü kendi rızalarıyla “bari bunların canı kurtulsun” deyip esircilere verdikleri kızlardan oluşurdu. 19. yüzyılda köle ticaretini yasaklayan kanunların çıkması saraydaki cariyelerin statüsünü değiştirecektir. Bu sefer de hanedana ve halife sultana bağlılık göstergesi olarak soylu Çerkez ve Abhaza aileleri kızlarını verirlerdi. 1 Hürriyetten cariyeliğe bu geçişi ise büyük bir kıvanç kaynağı olarak görürler, hanedanla akrabalığı kendileri için büyük bir lütuf sayarlardı. Sultan 2. Abdülhamid’in eşlerinden Müşfika Kadınefendi, Peyveste ve Fatma Pesend Hanımefendiler soylu Abhaz ailelerine mensuptular. Leyla Açba’nın, “Bir Çerkez Prensesinin Harem Hatıraları” kitabında, hareme intisabın ayrıntıları ve harem kadınlarının kendi ortaklarına karşı tutumları en ince teferruatlarıyla anlatılmaktadır.
Ahmet Akgündüz’ün “Osmanlı’da Harem” adlı eserinden istifade ve özetle; cariye bugünkü anlamda bir şirketin çeşitli departmanlarında veya zengin köşklerde ya da daha büyük düşündüğümüzde meselâ “Çankaya Köşkü’nde çalışan kadın hizmetlilerin o dönemdeki karşılığıdır. Sarayın çeşitli kademelerinde hizmetkâr olarak çalışan bu cariyelerin günlük yevmiye cetvelleri personel rütbesini göstermesi açısından çok önemlidir. Derecelerine göre acemiler, cariyeler, kalfalar, ustalar şeklinde hizmet veren ve saray çamaşırlarının yıkanması, hamamın yakılması, şehzadelerin bakımı, padişah kadın ve kızlarının hizmetleri gibi bir eve ait ne kadar iş varsa üstlenen bu çalışan gurubunun, padişahın ailesi olma gibi bir durum söz konusu değildir. Bunlar ya kendileri gibi köle olan Enderun personeliyle ya da harem dışında halktan saygın kimselerle evlendirilirler, kısmeti çıkmayanlar ise ömür boyu sarayda vazifesine devam eder. Topkapı Sarayı’nda çeşmesi bulunan “Def-i gam Kethuda Hatun” örneğinde olduğu gibi... Harem giriş kapısının üstünde, “Ey Allahımız ve ey bütün kapıları açan Rabbimiz bize de en hayırlı kapıları aç-ver” duâsının yer alması bile bu görevlilerin kayd-ı hayat şartıyla sarayda tutulmadığının isbatıdır. Esirlik süresi dolup da saraydan ayrılmak veya evlenmek isteyen cariyeler azad edilirdi ki; buna “çerağ edilme” denirdi. Buna örnek olarak aslî görevleri harem nöbetçiliği ve genel temizliğinden sorumlu olmaları olan kalfaların istedikleri halde saraydan nasıl çerağ edildiğini, adı geçen eserden takip edelim; “Bayramlarda veya kandillerde bir kâğıda “kulun istediği murad, ihsan efendimizdir” yazar, altını imzalayıp görünecek bir yere koyardı. Bir daha efendisine görünmemek için odasına kapanırdı. Bunun üzerine efendisi çeyizini yaptırır, gerekli akçeyi verir ve uygun bir kısmeti çıkınca da evlendirilirdi”.
Bu usûl sadece sarayda değil Osmanlı ülkesinin bütün şehirli kesim konaklarında da uygulanır ve evlendirilen bu kızların efendileriyle irtibatları ömürboyu devam eder, çocukları büyükanne, büyükbaba olarak bunları velinimetleri bilirlerdi. Efendi ile kölenin iç içeliği Osmanlı toplum hayatının o kadar ayrılmaz ve alışılmaz bir parçasıydı ki; onlar öz evlâtları olmasa bile, himaye ettikleri evlâtlıklarıydı. Bunları anlamak için tarihi bilmeye de gerek yok. Dönemin roman, hikâye, hatırat gibi edebî ürünlerinde bu misallerin yüzlercesini hem de en hisli şekilde tasvirleriyle bulabilirsiniz. Edebiyatımızın önde gelen isimlerinden Ahmet Rasim’in annesinin de böyle bir Türk evinden yetişerek evlendiğini yazarın çocukluk hatıratından anlamak mümkündür. Saraya getirilen cariyelerden bir kısmı ise zekâ, terbiye, güzellik ve kabiliyetlerine bakılarak, ileride padişahın veya şehzadelerinin eşleri olacak şekilde yetiştirilmek üzere ayrılırdı. İşte bir bardak suda fırtına koparılan, esir olma durumundan ötürü Padişah’ın dilediği kadınla beraber olduğu sanılan ve nefsi hevesatına uyduğu şeklinde eleştiri yağmuruna tutulan bu yaklaşımın temelini İslâm Hukuku’na göre kölelik ve cariyelik şartlarını bilmemezlik oluşturur. Bu sahada yapılmış en kapsamlı ve değerli çalışma olan “İslâm Hukuku’nda Kölelik ve Cariyelik Müessesi ve Osmanlıda Harem” kitabında konu teferruatıyla ele alınmış ve bu evlliklerin meşrûiyet sınırını aşmayıp, şeriate uygunluğu çok cihetleriyle isbat edilmiştir. Aynı anda dörtten fazla kadınla nikâhlı olmamakla ilgili statünün cariye ile ilgili olanına da teşmil etmekten gelen bir anlaşılmazlık vardır burada. Padişahların cariyelerle karı koca hayatı yaşamasının şer’i dayanağını ve yaşadıkları cariyelerin hukukî statüsünü maddeler halinde veren yazar, özet olarak padişahların aile hayatında riayet ettikleri esasın Hanefi hukukunda  “istifraş” hakkı denen cariyeyle nikâh akdi olmadan evlenebilme hükmünden kaynaklandığını ifade eder. Hukuken böyle olsa bile pratikte Padişah’ın her gözüne kestirdiği ile evlenemediği de sarayın katı protokol kurallarından ve hatta Padişah’ın cariyeleri görmesinin imkânsız olduğu mimarî yapısından anlaşılabilir. Saray gelenekleri dışarıdan kız almaya izin vermediği için, oğluna en lâyık gelin adayını seçmek Valide Sultan’ın işi ve imtiyazıdır. Sultan Vahideddin’in baş kadını olan Emine Nazikeda Kadınefendi ile evliliği bakınız nasıl olmuştur: Şehzadeliği sırasında ablası Cemile Sultan’ın sarayının bahçesinde görüp beğendiği kızı ablasından istediğinde onun şiddetli muhalefetiyle karşılaşmış Vahdettin. Sana verecek kızım yoktur diyor başka birşey demiyormuş Cemile Sultan. Tam bir sene yalvar yakar olduktan sonra ablası; “Nazikedanın üstüne başka kadın almayacaksın. Nazikeda’yı hakikî bir zevce olarak nikâhlayacaksın, ona cariye muamelesi etmeyeceksin” deyip söz vermesini istemiş. Tam 20 yıl boyunca bozulmayan bu yemin, hanımın üç kız evlât verdikten sonra hastalanması ve sarayın bir erkek veliahta duyduğu ihtiyaç dolayısıyla bozulmuş bozulmasına ama yeni gelenin iyi ahlâkı ve beklenen şehzade Ertuğrul Efendi’yi doğurması ortaklar arasında bir dostluğun kurulmasını netice vermiş. 2
Biz bu ayrıntıları bilmiyoruz ve insan bilmediğine düşmandır. Boşuna dememişler yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder diye... Kaldı ki farzı muhal olarak padişahların bu aile tarzı gayr-ı meşrû olarak telâkki edilseydi, özellikle son devirde önemli kademelere gelmiş devlet görevlilerinin kızlarının bazen aynı aileden teyze kızı, amca kızı, hala yeğen şeklinde saray hizmetlerine verilmelerini, hem de çok eşli olan padişah veya şehzade haremine gelin gitmelerini, asırlar boyu süren hanedan mensuplarına karşı beslenen büyük hürmet ve hayranlığı, nasıl ve ne ile izah edeceğiz. Çeşitli sebeplerden ötürü isyan bayrağını dikip, kazanları kaldıran istemezükçülerin en küçük bir sapkınlık eseri hissedip de sefahatinden ötürü, bir Osmanlı Padişahı’nı alaşağı ettiğini yazmamış tarihçiler. Hanedana beslenen hürmetin emir altında olmaktan gelen mürai bir bağlılıktan uzak can-ı gönülden hizmet anlayışına dayandığını gösterir yüzlerce misalden sadece iki önemli örnek ile yazımızın bu kısmına son verelim...

Haber Kaynağı: YeniAsya


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Osmanlı Hareminde Cariyelik
« Posted on: 25 Nisan 2024, 15:29:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Osmanlı Hareminde Cariyelik rüya tabiri,Osmanlı Hareminde Cariyelik mekke canlı, Osmanlı Hareminde Cariyelik kabe canlı yayın, Osmanlı Hareminde Cariyelik Üç boyutlu kuran oku Osmanlı Hareminde Cariyelik kuran ı kerim, Osmanlı Hareminde Cariyelik peygamber kıssaları,Osmanlı Hareminde Cariyelik ilitam ders soruları, Osmanlı Hareminde Cariyelikönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes