> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Tarihe Yolculuk  > Tarihten Başlıklar > Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı  (Okunma Sayısı 756 defa)
31 Ekim 2009, 18:53:22
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 31 Ekim 2009, 18:53:22 »



OSMANLI'YA KARŞI İNGİLİZ TEZGAHI

 

Harem-i Nebevî müderrislerinden Abdurrahman b. İlyas tarafından kaleme alınıp, Sadaret’e takdim edilen raporda, İngilizlerle işbirliği yapan İbn-i Suud ailesi ve Kuveyt Emîri Mubarek el-Sabah’ın faaliyetleri ve onlara karşı İbn-i Reşid ailesinin mücadeleleri anlatılmaktadır. Binbir gâileyle uğraşan Osmanlı Devleti ise, bu gelişmeler karşısında denge politikası takip etmek zorundaydı.


Bugün dünyanın hemen hemen en sıcak çekişmelere açık bölgelerinden birisi olan Basra Körfezi ve civarı, geçen (Yirminci) yüzyılın başında da hayli hareketliydi. Bir taraftan, Osmanlı hakimiyetini yıkıp kendi nüfuzunu arttırma çabasındaki İngilizlerin faaliyetleri, diğer taraftan birbirlerine üstünlük sağlamak üzere çeşitli entrikalar çeviren mahallî güçlerin ve kabilelerin çıkar kavgaları, Basra Körfezi’ni, Orta Arabistan’ı, hattâ Hicaz’ı cadı kazanına çevirmişti.

Osmanlı Devleti, son yüzyılında yaşadığı binbir türlü gâileye paralel olarak, buralarda da güç ve nüfuz kaybına uğramıştı. Ve durumun farkında olan II. Abdülhamid, hattâ ondan sonraki II. Meşrutiyet dönemi yöneticileri, bölgenin bir oldu bittiyle elden çıkmaması için, daimî teyakkuz halinde bulunuyorlardı. Gerçi, takip edilen politikalar, doğurdukları sonuçlar itibariyle tartışılır olmakla birlikte biz, konunun bu yönünü anlatmak değil, bölgenin o günkü durumunu özetleyen bir raporu sunmak istiyoruz.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan söz konusu rapor (BOA, DH-MUİ 17/4-22, Lef 5/1), 21 Aralık 1909′da, Medine’de Harem-i Nebevî müderrislerinden Abdurrahman b. İlyas tarafından kaleme alınarak Sadaret’e takdim edilmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bölge ile ilgili, benzeri binlerce belge olmasına rağmen, bu belgenin önemi, eksikleri de olsa, adeta o coğrafyanın 19. yüzyıl tarihini özetlemesinden kaynaklanmaktadır.

Kutsal mekânlar yağmalanıyor

Basra Körfezi ve Orta Arabistan tarihinde önemli rol oynayan dış faktörlerin yanısıra, burada, oldukça güçlü ve bedevî Arap kabileleri üzerinde hayli etkili olan Suud, İbn-i Reşid, ve Kuveyt’teki el-Sabah aileleri ve özellikle bunlardan Suud ailesiyle özdeşleşmiş bulunan Vehhabîlik mezhebi de ayrı bir ağırlık taşımaktaydı.

İşte Abdurrahman b. İlyas, bu hususları dikkate alarak, raporunda önce İbn-i Suud ailesinin Vehhabîlik ile ilişkilerini dile getirmektedir:

“İbn Suud (Muhammed b. Suud), köklü bir Arap kabilesi olan Aneze urbanından olup, Benî Temîm diyarı denilen Necid kıtasında Dır’iyye namıyla bir köyün emîri idi ve yaygın bir nüfuza sahip değildi. Şeyh Muhammed b. Abdilvehhab, Mısır’da öğrenim gördükten sonra (genelde bu kanaat yanlıştır; onun, her ne kadar Mısır’a gitmiş ise de burada tahsil gördüğüne dair pek bilgi bulunmamaktadır) kendi adına ihdas ettiği mezhebi, Hicaz’da neşretmek [yaymak] istemiştir. Ancak, orada emeline ulaşamayınca, Necd içlerindeki Dır’iyye’ye giderek, buradaki ahalinin dinî konulardaki cehaletinden de istifadeyle, Vehhabî mezhebini neşretmeye muvaffak olmuştur. Bir süre sonra Emîr İbn Suud’a bu mezhebi kabul ettirmiştir. İttifakları akabinde bu ikili, çevredeki Bedevî kabileleri arasında da mezheblerini yaymağa başlamışlardır. 1785 senesinde Muhammed b. Abdilvehhab, İbn Suud ile birlikte, Vehhabîlik sayesinde Hicaz, Şam ve Irak havalisindeki bir hayli halkı idareleri altına almışlardır.”

İbn Suud - Muhammed b. Abdilvehhab işbirliğiyle bölgede gerçekleştirilen ve özellikle gerek Sünnî ve gerekse Şiî Müslümanların kıymet verdikleri, ancak Vehhabîler’in bunları şirk alâmeti saydıkları kutsal mekânların yağmalanması ve soyulmasından bahseden rapor şöyle devam etmektedir:

“O esnâda Necef ve Kerbelâ’ya tecavüz ile Vehhabîler, mübarek makamların kubbelerini yıkarak, buralarda mevcud olan kutsal emanetler ile kıymetli eşyaları gasb eylemişlerdir. Haremeyn’e (Mekke ve Medine’ye) tecavüz ederek, kısa bir muhasaradan sonra Mekke’yi ve Medine’yi zaptetmiş ve Hz. Peygamber’in kabrini yağma ve Ashâb-ı Kirâm hazretlerinin kabirlerini yerle bir etmişlerdir. Vehhabîler, Mekke ve Medine’yi istilâları sırasında, mahmel-i şerîfin ve hacıların da Hicaz’a girmesine engel olmuşlardır.”

İbn Suud’un, kendilerine uymayan Mekke ve Medine ahalisini “mezhebi muktezasınca şirk ile ittiham ederek tecdid-i imana davet ettiğini” kaydeden Harem-i Nebevî müderrisi Abdurrahman, daha sonra “Yapılan münazara ve görüşmelerden elde edilen bilgilere göre; Vehhabîler, bu mezhebe mensub olmayan diğer ehl-i İslâm’a müşrik nazarıyla bakmakta ve bunların mezheblerine girmeleri için zorlanmalarını kendilerine vacib görmektedirler. Ayrıca, davetlerine uymayanların katlinin de gerekliliğine inanmaktadırlar” demektedir.

Osmanlı Devleti ve Vehhabîlik

Bilindiği gibi, Vehhabîlik hareketi başlar başlamaz, Osmanlı Devleti bölgedeki idarecilerini uyarmıştı. Ancak, maalesef güçlü bir merkezî kontrolden uzak olan bu idareciler, zamanında gerekli tedbirleri alamadıkları için, tehlike Mekke ve Medine’ye kadar uzandı. Osmanlı Devleti, o sıralarda pek çok iç ve dış gâile ile boğuştuğundan, doğrudan müdahale edemeyecek ve meseleyi Bağdat ve Şam valilerinin birlikte çözmelerini isteyecekti. Ne var ki, bundan da netice alınamayınca, Mısır üzerinden yapılacak müdahale, tek çıkar yol olarak kalacaktı. Raporda bu husus şöyle aktarılmaktadır:

“Medine-i Münevvere ahalisinin sürekli şikâyetleri ve Bâbıâlî’ye müracaatları üzerine Vehhabîler’in te’dib ve terbiyesi, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa’ya havale olundu. Mehmed Ali Paşa’nın Mısır’dan gönderdiği kuvvetler, Vehhabîler’i, merkezleri olan Dır’iyye’ye kadar takib etmiş ve burayı tahribden sonra Vehhabî emîrinin oğlu Faysal ve Abdullah b. Suud yakalanarak Mısır’a götürülmüş ve orada haps olunmuşlardır.” (Abdullah b. Suud, bilâhare İstanbul’a getirilerek idam edilmiştir.)

Bâbıâlî’nin kerhen görev verdiği Mehmed Ali Paşa, elde ettiği başarıyla hem Mısır’daki itibarını pekiştiriyor, hem Mısır dışında söz sahibi olacak duruma geliyordu. Devlet ise, hizmetlerine muhtaç bulunmakla birlikte, onun özellikle Hicaz’da nüfuz kazanmasını istemiyordu. Bu sebeple, Abdurrahman b. İlyas’ın haklı olarak yaptığı tesbite göre, “Hicaz bölgesinin Mısır’a bağlı ve Mehmed Ali Paşa’nın idaresi altında bulunduğu müddet zarfında dahî, kadı ve şeyhu’l-haremin İstanbul’dan tayinine devam edilmiştir.”

Osmanlı Devleti ile Mehmed Ali Paşa arasındaki hâdiselerin 1841 Londra Protokolüyle bir neticeye bağlanması üzerine, Mısır kuvvetleri, Hicaz ve Suriye’den geri çekilmişlerdi. Ancak, durumu hazmedemeyen Mehmed Ali Paşa, Mısır’da hapiste bulunan Faysal b. Suud’u serbest bırakmıştır. Raporda bu gelişmeler de şöyle aktarılmaktadır:

“Bölgenin geri alınmasından muğber olan Mehmed Ali Paşa tarafından, Faysal salıverilmişti. O da Dır’iyye’nin tahrib edilmiş olmasından dolayı, Riyad denen mevkie giderek, burayı kendisine idare merkezi yapmıştır. Faysal’ın Necid’e dönmesinden sonra, Vehhabî mezhebinde bulunanlar, yeniden kendisine bağlılıklarını arz etmişlerdir. O da güç kazanarak Ahsa ile sair birtakım bölgeleri idaresine alarak gittikçe güç kazanmağa başlamıştır ki, Ahsa, ancak merhum Midhat Paşa’nın Irak valiliği sırasında Vehhabîler’in elinden geri alınabilmiştir (1871).

Faysal, üç evlâd bırakarak vefat etmiştir. Büyüğü Abdullah, ortancası Suud ve en küçükleri Abdurrahman’dır. (Faysal’ın ayrı eşten Muhammed isminde bir oğlu daha vardı.) Faysal’dan sonra, kendilerine tâbi kabilelerin idaresi, 1873 senesine kadar Abdullah’ın elinde kalmıştı. Ancak, aynı sıralarda iki kardeş arasında meydana gelen muhalefet yüzünden, Abdullah ve Suud birbiriyle savaşmaya başladılar. Yine de idare bir süre daha Abdullah’ın uhdesinde ve idare merkezi de Riyad’da kalmıştır.”

İbn Reşid sahneye çıkıyor

Rapor, bundan sonra aile içi çekişmelere dikkati çekmekte, bölgede önemli bir güç olarak ortaya çıkan diğer bir aileden, yani İbn Reşid’den söz etmektedir:

“Faysal’ın ikinci oğlu Suud’un vefatından sonra, oğulları, amcaları aleyhine ayaklanırlar ve onu yenip azlettikten sonra da hapsederler. O sıralarda İbn Suud’un nüfuzu zaafa dûçar olmasına paralel, Reşidîler ailesinden Muhammed b. Reşid, bölgede kuvvet ve nüfuz sahibi olmuştu. İşte Faysal’ın oğlu Abdullah, ona müracaat ederek, yeğenlerine karşı yardım istemiştir. Muhammed İbn Reşid de onu bu gailelerden kurtarıp, Riyad emîri olarak kalmasını sağlamıştır. Ancak Abdullah, yeğenlerinin tekrar kendisine karşı ayaklanması üzerine, artık mukavemet edemeyeceğini anlayarak, hâmîsi olan İbn Reşid’e sığınmıştır. Bunun üzerine Muhammed İbn Reşid, büyük kuvvetler ile hareket ederek, Riyad ve etrafını zaptetmiş ve söz konusu Suud’un oğullarını da ortadan kaldırmak suretiyle bölgede Suud ailesinin nüfuzuna son vermiştir (1881).”

Abdurrahman b. İlyas’ın ifadesine göre, Necid’den çıkarılan Abdurrahman b. Faysal’ın maiyetindeki Suud ailesi perişan vaziyette, Kuveyt Emîrine sığınmıştır. “Abdurrahman dahî (o sıralarda Suud ailesinin reisi) Kuveyt’e Emîr Muhammed el-Sabah nezdine iltica etmiştir. Osmanlı Devleti ise Muhammed el-Sabah’ın delaletiyle, sürgündeki Abdurrahman b. Faysal ve maiyetindekilere beş bin kuruş maaş bağlamıştır.”

Kuveyt Emîrinden ve Kuveyt’in stratejik öneminden de bahsedilen raporda, bu konuda şu bilgilere yer verilmektedir:

“Kuveyt Emîri Muhammed el-Sabah’ın üç kardeşi bulunmaktaydı. Bunlardan Mübarek, diğer kardeşleri ile işbirliği halinde, Muhammed el-Sabah’ı öldürerek Kuveyt emirliğini ele geçirir.

Kuveyt, Basra vilâyetinin güneyinde ve Umman sahilinde, Basra’ya yakın ufak bir iskele ise de, mevki bakımından haiz-i ehemiyettir. Bir kaç sene evvel, Necd Kıtası ahalisinin ayaklanıp anarşi meydana getirdikleri sıralarda, Hindistan’dan gelen ticarî eşya; Kuveyt’ten it...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı
« Posted on: 27 Nisan 2024, 00:20:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı rüya tabiri,Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı mekke canlı, Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı kabe canlı yayın, Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı Üç boyutlu kuran oku Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı kuran ı kerim, Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı peygamber kıssaları,Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahı ilitam ders soruları, Osmanlı'ya Karşı İngiliz Tezgahıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes