-Geldik 2010'a. Sekiz yıldır Ak Parti hükümeti. Durum aynen devam ediyor.-Bu tamamen ulusal refleks olarak ortaya çıktı. Bunun dinle ilgisi yok. Çünkü İslam dini İslam topraklarında yaşayan gayrimüslimlerin hem can güvenliğini garanti altına almıştır, hem mal varlıklarını, hem de inançlarını, yaşama biçimlerini. Bu konuda herhangi bir hukuk dışı uygulamaya cevaz vermemiştir. Bizim Türkiye'deki uygulama tamamen milli bir refleksin ürünüdür.
-Madem haçı diktik Van'a, arkası da gelir. Bu mağdur olan gayrimüslimlerin vakıf malları da iade edilir gibi bir umudunuz var mı?
-Ben bu yumuşamanın devam edeceğini düşünüyorum. Bu yumuşamaya Yunanistan hükümetinin destek olmasını bekliyorum. Batı Trakya'daki Müslümanların haklarını iade ederler, oradaki müftünün tayinini hukuk çizgisine çekerlerse bu yumuşama daha kolay olur. Aynı durum Bulgaristan için de söz konusudur. Bakınız Bulgaristan'daki Müslümanların seçtiği müftüye Bulgar yönetimi sürekli engeller çıkarmakta, görev yaptırmamaktadır. Öte yandan Yahudilerin Filistinlilere yaptığı muameleden sonra siz Türkiye'deki insanların Yahudilere bu bakıştan hiç etkilenmeden bakabileceklerini düşünebiliyor musunuz. Bütün bunlara rağmen ben gelecekten ümitliyim
AYRIMCILIK YAPARAK BU KARIŞIK COĞRAFYADA 625 YIL AYAKTA KALAMAZSINIZ-Hocam mahkemelerde gayrimüslimlerin müslümanlara karşı şahitlikleri kabul edilmiyordu. Bu normal bir şey midir? Yoksa bir insan hakları ihlali mi var?
- Önce şunu ifade edeyim. İslam hukukundaki bir tek uygulamaya bakarak gayrımüslimlere yönelik yanlı bir uygulama yapıldığını söylemek mümkün değildir. Önce resmin bütününe bir bakalım. Osmanlı devletinde gayrımüslimlerin tabi olduğu hukuki esasları ikiye ayırmak gerekir. Aile ve miras hukuku gibi Yahudilik ve Hristiyanlıkta önemli bir yeri olan alanda bu iki din mensuplarına kendi dini mahkemelerine başvurma ve dini hukuklarını uygulama imkanı tanınmıştır. Bu onlara tanınan din ve vicdan hürriyetinin bir sonucu olarak yapılmıştır. Buna rağmen bu alanlarda da küçümsenmeyecek bir gayrımüslim grubu Osmanlı mahkemesine gelmiş, bu durumda da onlara İslam � Osmanlı hukuku uygulanmıştır. Hukukun diğer alanlarında ise tabiatıyla Müslüman gayrımüslim herkes normal Osmanlı mahkemesine gelmiş ve onlara Osmanlı hukuku uygulanmıştır. Şimdi biz Osmanlı mahkeme defterlerini neşrediyoruz, Osmanlı dönemi hukuk uygulamalarını yakından izleyebiliyoruz. Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, Osmanlı hukukunun uygulanması sırasında din ayrımı kesinlikle mahkemelerde etkili olmamıştır. Osmanlı devleti bu karışık coğrafyada 625 sene ayakta kalmıştır. Bu kısa bir dönem değildir. Bunun en önemli sebebi Osmanlı hukuku uygulamasının başarılı olmasıdır, tarafsız ve adil olmasıdır.
-Orasını anlıyorum da, niye onun şahitliğini kabul etmiyor?
-İslam hukuku Kuran-ı Kerim'in hukukla ilgili ayetlerine ve Hz. Peygamberin söz ve uygulamalarına bakarak İslam hukukçularının geliştirdikleri bir hukuktur. Tabiatıyla İslam hukukunun teşekkül dönemlerinde hukukçular içinde bulundukları dönemin genel anlayışlarından, siyasi ve sosyal şartlarından etkilenmişlerdir. Dolayısıyla ortaya koydukları yorumları da o günün anlayış ve şartları ışığında değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
-Peki ya zımmilerin ata binmeleri, silah taşımaları, bir Müslümanla karşılaştıkları zaman kaldırımda yürümelerinin yasak olması?
-Doğrudur. Ancak bunlar o dönemki sosyal anlayışla ilgili olan uygulamalardır. Çok yaygın bir uygulama da değildir. Zaman zaman, belli bölgelerde rastlanan uygulamalardır. Tabii bu noktada da geçmiş olayları, uygulamaları değerlendirilirken bugünkü anlayışlarımız ışığında değerlendirmek doğru olmaz. Anakronizme kaçmamak lazım. Bu uygulamaların var olduğunu söylediğimiz dönemlerde farklı inançlara sahip oluyor diye Batıda insanlar yakılıyordu. Yani engizisyon mahkemelerinin uygulandığı dönemdir bu. Orada mesela farklı bir mezhebe sahip oldu diye Katolikler tarafından öldürülen, yakılan binlerce insan vardır. Kan dökmek günah addedildiği için de, kanlarının dökmemişler yakmışlardır.
-Ne akıllılar!-Mesela cadı diye öldürülen kadınlar var. 1800'lere kadar devam eden uygulama bu. Polonya'da var, Amerika'da var. Bu cadı diye yakılan insanlar biraz farklı anlayışı olan, yaşayışı farklı kadınlardır. Bizim tarihimizde ne mezhep kavgalarının böyle kanlı bir uygulaması olmuştur, ne farklı din mensuplarına ya da kadınlara karşı benzer bir uygulama olmuştur. Ama şimdi 14, 15, 16. yüzyılda yaşayan insanlardan günümüz insanlarının davranış kalıplarını beklemek doğru değildir.
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın