> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Tarihe Yolculuk  > Tarihten Başlıklar > Celâleddin Süyutî
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Celâleddin Süyutî  (Okunma Sayısı 800 defa)
01 Mayıs 2012, 18:28:47
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 01 Mayıs 2012, 18:28:47 »



Celâleddin Süyutî (1445-1505)

İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir. Risâle-i Nur’da kendisinden, “uyanık iken, çok defa sohbet-i Nebeviyeye mazhar olan” (Sözler, s. 451), ve “ehâdis-i sahihanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik eden” (Mektubat, s. 114) şeklinde sözedilir. Asıl adı Abdurrahman’dır. Celâleddin lâkabı babası tarafından kendisine verildi. Künyesi, Celâleddin Ebü’l-Fazl Abdurrahman bin Kemaleddin Ebi Bekr bin Muhammed el-Huzayri es-Süyutî el-Şafii şeklindedir.
 

Abdurrahman, 1445 yılında Mısır’ın Esyut şehrinde doğdu. Süyutî lakabının sebebi doğduğu bu yerden kaynaklanmaktadır. Babası Kemaleddin EbiBekr, Şafii mezhebi fıkıh âlimlerindendir; ayrıca başka ilimlerde de önemli bir yeri vardır. Abdurrahman, henüz altı yaşında iken babası vefat etti. Babasının sadık dostlarından Kadı İzzeddin Ahmed bin İbrahim Kinani himayesinde yetişti. Bu hocası tarafından kendisine Ebü’l-Fazl künyesi verildi.
Abdurrahman, çok sayıda eser okudu. Genç yaşta tefsir, hadis, fıkıh, nahv, meani, beyan, bedi, lügat ve daha bir çok dalda ihtisas sahibi oldu. İlk eserini on yedi yaşında yazdı. Hadis ve Arapça ilimler alanında zamanın önemli allamelerinden kabul edilen Takiyüddin Şibli el-Hanefi’den dört yıl boyunca ders aldı. Yine allamelerden Muhyiddin Kafiyeci’nin yanında on dört yıl kaldı. Hocasından, tefsir, usul, Arapça, meani ve diğer alanlarda dersler alarak icazet (diploma) aldı.
Kısa zamanda şöhret sahibi oldu. Derslerini takib eden talebelerinin yanında bazı müderrisler de iştirak etti. Özellikle hadis konusunda uzmanlaştı ve bu alanda verdiği fetvalar büyük kabul gördü. Kuvvetli hafızaya sahip olması, eserleri çok kısa sürede okuyup muhteviyatına hâkim olması, sorulan her soruya cevap vermesine imkan sağladı. Hatta bir eserle ilgili olarak sorulan soruya, kaçıncı sayfa ve satırda olduğunu bilecek ve gösterecek şekilde bir nimete mazhar oldu. İki yüz bin hadis ezberledi.
Genç yaşta Şam, Hicaz, Yemen, Hindistan ve Sudan’ı gezdi. Hac farizası için gittiği Mekke’de bir süre kaldı. Bunların dışında Dimyat, Feyyun ve İskenderiye gibi Mısır’ın bazı bölgelerini de dolaştı.
Hadis alanında önemli bir birikime sahip olduktan sonra ders vermeye başladı. Hocalığının yanında bir çok eser de yazdı. Ömrünün sonuna kadar eser yazmaya devam etti. Bu maksatla Nil Nehri adacıklarından biri olan Er-Ravza’daki evinde adeta inziva hayatı yaşayarak eser yazdı. Eserlerine kaydedeceği Hadis-i Şerifleri mana âleminde Peygamber Efendimizin (asm) tasdikine sunduktan sonra yazdı.
Süyutî’nin hadis ilmindeki vukufiyetine ve ehil kişiliğine Risâle-i Nur’da da işaret edilmektedir. Bediüzzaman, Mucizat-ı Ahmediye Risâlesi’nde hadislerin nasıl bir süzgeçten geçtiğini, İslâm âlimlerinin ne kadar hassas davrandıklarını ve başta mezhep imamları olmak üzere asırlar boyunca bu alanda yapılan titiz çalışmayı örnekleriyle aktarmaktadır. Bu bağlamda, “... Ehl-i keşfin tasdikiyle, yetmiş defa Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma temessül edip, yakaza halinde onun sohbetiyle müşerref olan Celâleddin Süyutî gibi allâmeler ve muhakkikler, ehâdis-i sahihanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik ettiler” ifadelerine yer vermektedir. Akabinde, “İşte, bahsedeceğimiz hadiseler, mucîzeler, böyle elden ele -kuvvetli, emin, müteaddit ve çok, belki hadsiz ellerden- sağlam olarak bize gelmiş.” demektedir. (Mektubat, s. 114) Bu ifadelerle, Süyutî’nin hadis konusunda yapmış olduğu tebrike şayan çalışmasına işaret edilmektedir.
Süyutî, tasavvuf alanında da önemli bir yere sahiptir. Büyük velilerin sahabelere yetişememesinin izahı yapılırken, Risâle-i Nur’da kendisinin adı da geçmektedir: “Sohbet-i Nebeviye öyle bir iksirdir ki, bir dakikada ona mazhar bir zât, senelerle seyr ü sülûka mukabil hakikatin envarına mazhar olur. Çünkü, sohbette insibağ ve inikâs vardır. Mâlûmdur ki, in’ikâs ve tebâiyetle, o nur-u âzam-ı nübüvvetle beraber en azîm bir mertebeye çıkabilir. Nasıl ki, bir sultanın hizmetkârı ve onun tebâiyetiile, öyle bir mevkie çıkar ki, bir şah çıkamaz.
“İşte şu sırdandır ki, en büyük velîler Sahabe derecesine çıkamıyorlar. Hattâ, Celâleddin-i Süyûti gibi uyanık iken, çok defa sohbet-i nebeviyeye mazhar olan velîler, Resûl-i Ekrem (a.s.m.) ile yakazaten görüşseler ve şu âlemde sohbetine müşerref olsalar, yine Sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü, Sahabelerin sohbeti, nübüvvet-i Ahmediye (a.s.m.) nuruyla, yani nebî olarak onunla sohbet ediyorlar. Evliyâlar ise, vefât-ı nebevîden sonra Resûl-i Ekrem AleyhissalâtüVesselâmı görmeleri, velâyet-i Ahmediye (a.s.m.) nuruyla sohbettir. Demek, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın onların nazarlarına temessül ve tezâhür etmesi, velâyet-i Ahmediye (a.s.m.) cihetindedir, nübüvvet itibâriyle değil. Mâdem öyledir; nübüvvet derecesi velâyet derecesinden ne kadar yüksek ise, o iki sohbet de o derece tefâvüt etmek lâzım gelir.” (Sözler, s. 451)
Süyutî’nin isminin zikredildiği konulardan birisi de, eskiden kâhinlik adı verilen ve günümüzde medyumluk olarak devam eden, insanlara çok büyük zararlar verebilen meslekle ilgilidir. Bu meslek felsefe kökenli, olup iman ehline büyük zarar verebilmekte suistimallere uğramaktadır. Bu konudaki bir doğruya on yanlış ifade katılmakta ve doğru-yanlış birbirinden ayırt edilememektedir. Bir ölçü olmadığından ötürü kötü ruhlu ve şeytanlara yardım eden cinniler, bu işle meşgul olanların kalbine ve İslâmiyet’e zarar verebilmektedir. Çünkü, maneviyat adına İslâm hakikatleri ve genel kurallara aykırı haberler verilmekte, kötü ruhlar kendilerini iyi ruh olarak lanse etmektedirler. Dolayısıyla kendilerini büyük veli zanneden kimseler, İslam esaslarına aykırı sözler sarf edip gerçekleri değiştirmek suretiyle bazı safdilleri kandırabilmektedirler:
“Evet, dinden gelmeyen, belki felsefenin hassasiyetinden gelen celb-i ervah da, hem hilâf-ı hakikat, hem hilâf-ı edep bir harekettir. Çünkü a’lâ-yıilliyyînde ve kudsî makamlarda olanları esfel-i sâfilîn hükmündeki masasına ve yalanların yeri olan oyuncak tahtasına getirmek tam bir ihanettir ve bir hürmetsizliktir. Âdetâ bir padişahı kulübeciğine çağırıp getirmek gibidir. Belki ayn-ı hakikat ve edep ve hürmet ve istifade odur ki, Celâleddin-i Süyûtî, Celâleddin-i Rumî ve İmam-ı Rabbânî gibi zatların seyr ü sülûk-u ruhanîleri gibi seyr ü sülûk ile yükselerek o kudsî zatlara yanaşmak ve istifade etmektir.” (Emirdağ Lâhikası, s. 379-380)
Süyutî, ilmi kariyerinin yanında örnek ahlâkı ile de herkesin sevgisini kazandı. Kimseden ihsan ve hediye talep etmediği gibi kabul de etmedi. Çok büyük geçim sıkıntısı çektiği zaman, çok zengin olan kütüphanesinden bazı kitapları satma pahasına da olsa hediye kabul etmemeyi tercih etti. 1505 yılında Mısır’da vefat ederek Hakk’ın rahmetine kavuştu. Türbesi, Kahire’de Babü’l-Karafe civarındadır.

Eserleri
Celâleddin Süyutî, muhtelif ilim dallarında altı yüze yakın eser yazdı. Eserlerinin önemli bir kısmının derleme olması ve değişik kaynaklardan aldıklarını aktarması, çalışmalarına bir eksiklik getirmediği gibi, bazı konuların günümüze kadar ulaştırılıp insanların istifadesine sunulmasında önemli katkısı oldu. Hemen her konuda eser yazdı. Eserlerini; Kur’ânî ilimler, hadis, fıkıh, dil ve edebiyat, usul beyan ve tasavvuf, muhtelif meseleler olmak üzere altı sınıfa ayırdı.
Tercümanü’l-Kur’ân fi-tefsirü’l-müsned, Kitabü’l-Dürre’l-Mansur, Lübabü’l-nukul fi ashabü’l-nüzul kaleme aldığı tefsir kitaplarındandır. Yeni Asya Neşriyatı tarafından da (muhtasarı, tercüme ve şerhi) yayınlanan Camiü’s-Sağîr adlı hadis külliyatı İslâmî eserler arasında ehemmiyetini asırlarca korumuş ve korumaya devam etmektedir. Özellikle Osmanlı uleması bu esere büyük alâka göstermiştir. El-Müzhir fi ulumü’l-üga adlı eseri, dil bilgisi ve lügat çalışması ile ilgili alanlar için zengin muhteviyatlı ve ansiklopedik bir eserdir.
Süyutî, Bunların dışında tarih, ahlâk, tıp ve daha birçok alanda önemli eserler vücuda getirerek büyük bir miras bırakmıştır.

yeniasya

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Celâleddin Süyutî
« Posted on: 24 Nisan 2024, 22:42:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Celâleddin Süyutî rüya tabiri,Celâleddin Süyutî mekke canlı, Celâleddin Süyutî kabe canlı yayın, Celâleddin Süyutî Üç boyutlu kuran oku Celâleddin Süyutî kuran ı kerim, Celâleddin Süyutî peygamber kıssaları,Celâleddin Süyutî ilitam ders soruları, Celâleddin Süyutî önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes