> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Tarihe Yolculuk  > Tarihten Başlıklar > Çanakkale Şehitleri ve Biz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Çanakkale Şehitleri ve Biz  (Okunma Sayısı 601 defa)
23 Ekim 2011, 17:02:18
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 23 Ekim 2011, 17:02:18 »



Çanakkale Şehitleri ve Biz

Uzun zamandır kopması beklenen fırtına nihayet kopmuş, Haçlı orduları bir defa daha Osmanlı Devleti'nin kapısına dayanmışlardı. İslâm'ın son kalesi yıkılacaktı. Yaklaşık kırk yıl önceden bu plânı hayata geçirmek için çalışmalar başlatan İngiltere, tarihlere 93 Harbi diye geçen 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında devletin içine düştüğü çaresizlikten faydalanarak Kıbrıs'ı işgal etmiş, 6 yıl sonra da zengin bir Osmanlı vilayeti olan Mısır'a el koymuştu. Bu iki işgal Cihan Harbi için İngilizlere önemli ölçüde katkı sağlayacak, harp boyunca bu iki bölgeden ordularını ikmal edecekti.

İtilaf orduları Osmanlı mülkünün kapısı olan Çanakkale önlerine geldiğinde, İstanbul'da iki yıl önce Balkan Savaşı sırasında yürekleri ağza getiren tartışma yeniden başlamıştı. İslâm payitahtı tehlikedeydi. Boşaltılmalıydı! Birileri yiğit bir ses bekliyordu oysa! "İstanbul Bizim Ebedî Payitahtımız" diyecek, her ne pahasına olursa olsun İslâm'ın son kalesini savunmaya koşacak bir ses!

Destan yapanlar ve yazanlar
Süleyman Nazif bunu dillendirdi: "Hz. Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmetine ve sultan Osman'ın milletine asırlarca evvel işaret etmiş olduğu bu Belde-i Tayyibe, bu Kostantiniyye, bu İslâmbol, bu İstanbul bizim ebedî payitahtımızdır.

Ey Müslüman evlâdı! Ey Türkoğlu bu güzel şehrin bî-bedel simasına doğru birer mısra-ı berceste şeklinde yükselmiş olan minarelere, daima şefkat ve hürmetle müteveccih ol! Şerefelerinden dağılan ezan seslerine karşı ak saçlı ninelerin göklere açılan elleri, Allah'tan bizim için günde beş kere istidâ-yı seadet etmeğe dört yüz bu kadar seneden beri müdavimdir. Mevcud veya muhayyel hiçbir sebep azm u rezmine tereddüt vermesin! Bu diyarın minaresiz ve minarelerin ezansız kalmasına kail olma ve muhakkak bil ki İstanbul minaresiz ve minareler ezansız kalırsa hepsi yetim olur ve hepimiz yetim oluruz!"1

Bu ses esasında cihanın dört bir yanındaki inananların ortak sesiydi. Ve Çanakkale Mahşeri'ne yeni bir hayata mazhar olabilmek için koşan insanların sesi. Tarihin eşini nadiren kaydettiği bir büyük destan yazıldı. Ancak canla-cananla yazılan destan ne kadar büyük ve azametli olursa olsun, onu ifade edecek bir kalem yoksa unutulmaya mahkûm olurdu. Başkumandan Vekili Enver Paşa bu sırrın farkındaydı. Çanakkale Muharebeleri'nin en şiddetli günlerinde ülkenin ünlü şair ve yazarlarından oluşacak edebiyat heyetlerinin cepheleri ziyaret etmesini istedi. Tarih yapan, destan yapanların yanında bu tarih ve destanın yazılması da gerekiyordu. 1915 Haziran'ında Başkumandanlık Vekâleti edebiyat ve güzel sanatlar müntesiplerine "Çanakkale harp sahalarını ziyaret etmelerini ve hâsıl edecekleri tahassüsleri halka, tarihe ve gelecek nesillere anlatmalarını" teklif etti. Vücûda getirilecek eserlerde şahıslara veya makamlara ait methiyeler değil, askerin cevherine ve milletin kabiliyetine dair hakîkî tasvirler istenmişti.

Büyük şairlerin ilgi göstermediği geziye Ağaoğlu Ahmed, Ali Canib, Celal Sahir, Enis Behiç, Hakkı Süha, Hamdullah Suphi, Hıfzı Tevfik, Mehmed Emin, Orhan Seyfi, Ömer Seyfeddin gibi genç şairler iştirak etti.2 Sirkeci Tren istasyonundan hareket eden heyet, Bolayır'da Rumeli Fatihi Süleyman Paşa ile vatan şairi N. Kemal'in kabirlerini ziyaret ettikten sonra Gelibolu'da savaşan askerleri siperlerinde ziyaret ettiler.

Tevfik Fikret rahatsızlığını ileri sürmüştü. Mehmed Âkif bu tarihlerde Necid çöllerinde Urban taifelerine cihadın anlamını anlatmak için dolaşmaktaydı. Diğer önemli bir isim Abdulhak Hâmid Tarhan geziye katılmamakla birlikte bu günün anısına gerçekten güzel bir şiir gönderdi. Şiirin ilk bendi şöyleydi:

"Tekbir
Allahüekber! Kaim onunla mihrab u minber
Tekbir-i millî İslam'a rehber Allahuekber
Dinim bu dindir, Allah birdir, hakdır Peygamber
Millet, diyanet, devlet, hilafet, daim beraber
Allahuekber! Allahuekber!
Zatı bir ancak binbirdir ismi, hep bildik ezber
Dindaşımızdır kuşlar, melekler, tuba, sanevber
Allahuekber! Allahuekber!"

Nihayet tarihler iman dolu göğüslerin, ateş saçan çelik zırhlılar önünde erimediğine bir kere daha şahit oldu. İtilaf orduları utanç içinde Gelibolu'yu terk ederken Başkumandan Vekili Enver Paşa, imparatorluk coğrafyasının en küçük birimine kadar zaferi müjde etti:

"Çanakkale Savaşı'nda ordumuz muzaffer oldu. Düşman mağlup, mahcup ve mecruh olarak çekiliyor..."

Anadolu Bağdat Demiryolu hattının son istasyonu olan el-Muazzama'da bu haberi alan Mehmed Âkif'i, Kuşçubaşı Eşref Bey şöyle anlatır: "...Ay bedir hâlindeydi. Mehmed Âkif, bu güneşi unutturacak kadar parlak çöl gecesinde İstasyon binasının arkasındaki hurmalığa çekildi. Sadece hıçkırıklarını duyuyorduk. İçli, derin hıçkırıklar...

Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Sabahleyin, vazifesini tamamlamış fânîlerin, az kula nasip olan rahatlığıyla, yüzüme derin derin baktı: 'Artık ölebilirim Eşref!' dedi. 'Artık gözlerim açık gitmez!'"3

Âbideleşen kahramanlar
Cihan Harbi'nin fırtınası dinmiş Millî Mücadele'nin heyecanlı günleri başlamıştı. Bu günlerde bir grup insan farklı bir telâş yaşıyordu. Henüz Kasım 1922 tarihinde Yeni Gün gazetesi sahibi Yunus Nadi, Ankara'ya bir heykel dikilmesi için Ali Fuat Paşa'nın başkanlığında bir komite teşkil edildiğini duyurdu. "İstiklâl cidalimizin zaferleri şerefine ilk âbide! Gazeteniz Yeni Gün, ilk abidenin merkez-i millîmiz olan Ankara'da yükselmesini muvafık bulmuş ve bu millî ve medenî işte pişva olmasını deruhte eylemiştir." Gazete ilk olarak yüz lira bağışlamış ve halkı yardım kampanyasına katılmaya çağırmıştı.4

Gazetenin başlattığı tartışmaya katılan Fevzi Çakmak, İstiklâl Harbi'nin şehitlerini takdis için İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar ve Afyon'da; Şark Cephesi için Sarıkamış ve Kars'ta; Adana mıntıkası için Adana'da; el-Cezire mıntıkası için Diyarbakır ve Mamuratü'l-Aziz'de "Kahramanlar Abidesi" inşa olunmasını önermekteydi. Büyük Millet Meclisi'mizin feyiz ve kudretine merkez ve menba olan Ankara'da ve düşman-ı bedhahın istilâsından memleketi tahlis için hedef-i aslimizi teşkil eden İzmir'de birer "Zafer Abidesi" inşa edilmeliydi. Fevzi Paşa'nın saydığı yerler arasında Çanakkale adının geçmemesi dikkat çekici bir husustu.5

1922 Kasım ayında kurulan komite için üst kademe devlet görevlileri yardım kuyruğuna girmişti. Ne var ki Fevzi Paşa'nın yapılmasını istediği âbideler bir süre Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmedi.

1924 yılı Müdafaa-i Millîye Vekâleti bütçesi tartışılırken Eskişehir milletvekili Arif Bey ve 50 arkadaşı Çanakkale Âbidesi'ni gündeme getirdi: "Dünya tarihinin kaydetmediği bir harp ve cidal sahnesi olan Çanakkale, Türk azim ve kudretinin ibda ettiği bir âbide-i şehamettir. Et ve kemiğin demir ve çeliğe galebe ettiği irae ve ispat edilen ve yeryüzünde yaşayan kırmızı, beyaz, siyah bir alay mahlûkat-ı beşerin ve devleri dembeste-i hayret bırakacak harp gemilerinin hücum ve savletine karşı imanlı göğsünü siper eden Türk'ün en yüksek tarihî zaferinin mevkii olan Çanakkale'de müsterih uyuyan yüzbinlerce Türk şehitleri yalnız Türk tarihine şeref ve şanlı bir sayfa açmakla kalmamış, aynı zamanda Şimal milletlerinin inkılâbat-ı muazzamasına zemin ve esas ihzar eylemiştir. (...)

İngiliz ve Fransızlar bu cidale bizimle düşman olarak çarpışan ve ölen çocuklarının tenşit-i ruhları için bizim topraklarımız üzerinde milyonlar sarfıyle muhteşem mezarlıklar vücude getirmişlerdir. Çanakkale'nin muhterem ve galip ölülerine, Türk Milletinin imkân dairesinde bir daire-i istirahat-ı ebediye ihzarı ve onları teyit edecek bir abide rekzi suretiyle lâzime-i şükranın ifası bir vecibe-i haysiyet-i millettir."6

Önerge, Meclis'te kabul edilmedi. Önerge sahiplerinin ısrar etmesi üzerine, mezarlıkların tamiri şekline getirilen teklif meclisten geçirilmiş oldu. Meclis'teki bu tartışmadan sonra zaman zaman Çanakkale Âbidesi gündeme geldi. Bunlardan birinde Kazım Karabekir Paşa, Müdafaa-i Millîye Vekaleti bütçesi görüşülürken "Çanakkale'den geçen arkadaşlar oradaki itilâf âbidelerinin semaya yükselen azametli heybetlerini görerek titremiş ve ağlamışlardı. Orada bizim binlerce kahramanımız gömülmüştür."7 şeklinde tepki göstermiş, âbide konusunun ele alınmasını istemişti. Bu ve benzeri talepler devamlı surette maddî imkân bulunmadığı gerekçesi ile geçiştirildi.

Bu dönemde tek parti iktidarı yeni bir çözüm yolu aramak için Şemseddin Günaltay'a hükümet kurdurmuştu. Bütçe görüşmeleri sırasında Konya milletvekili Hulkî Karagülle, sözü Çanakkale Âbidesi'ne getirdi: "Çanakkale mefhumu her Türkün tarihinde bir şehamet âbidesi, Türk Milletinin ebedlere kadar iftihar edeceği bir varlığımızdır. Arkadaşlar, acılarla arzedeyim ki çok ihmal edilmiştir. Türk Milletini muhalled yaşatacak olan âbidelerden birisidir. İnsan kendi yurdunda garip olduğunu hissetmemeli. Gönül isterdi ki, orada isimsiz, namütenahi kahramanlıklar yaptıktan sonra şehit düşen bu aziz insanlar için Türk Milleti tarafından yapılmış büyük âbideler olsun! ... Bu vaziyet bizim için hicrandır arkadaşlar." Bu konuşma üzerine söz alan Burdur milletvekili Fahrettin Altay, kendi yaşadığı bir hâdiseyi anlattı: "Acı bir hâtıramı arzedeceğim: Kral Edvard ile Çanakkale âbidelerini gezdiğim vakit, bir Türk âbidesinin yokluğu karşısında Kral'a 'Şu gezdiğimiz yarım ada, Türk Ordusunun abidesidir.' demeye mecbur kaldım." Başbakan bu tenkitleri haklı bulduğunu konunun yıl içinde ele alınacağını ifade etti.8 Konu 1950 yılına kadar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Çanakkale Şehitleri ve Biz
« Posted on: 25 Nisan 2024, 07:01:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çanakkale Şehitleri ve Biz rüya tabiri,Çanakkale Şehitleri ve Biz mekke canlı, Çanakkale Şehitleri ve Biz kabe canlı yayın, Çanakkale Şehitleri ve Biz Üç boyutlu kuran oku Çanakkale Şehitleri ve Biz kuran ı kerim, Çanakkale Şehitleri ve Biz peygamber kıssaları,Çanakkale Şehitleri ve Biz ilitam ders soruları, Çanakkale Şehitleri ve Bizönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes