> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > Tarihe Yolculuk  > Tarihten Başlıklar >  31 Mart Vakası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 31 Mart Vakası  (Okunma Sayısı 954 defa)
31 Ekim 2009, 18:37:02
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 31 Ekim 2009, 18:37:02 »



31 MART

 


Milâdî 1909 yılının 31 Mart (Rumî 1325-13 Nisan) Salı sabahı İstanbul, uzak ve yakın bütün semtlerini dehşete boğan tüfek sesleriyle yatağından fırladı. Zaten tarihî şehir, tabiîlik dışı bir hayat sürdüğünün, yaprak kımıldamaz bir havada zelzele bekler gibi bir hâl içinde olduğunun farkındadır.


Taksim’den Fındıklı ve Tünel istikametinde ikiye ayrılan, bir kısmı Beşiktaş’a sapan, sonra geriye dönen ve bu iki hat üzerinde sokak sokak yelpaze gibi bölünüp Ayasofya meydanında toplanmaya doğru ilerliyen kollar, İstanbul’un mahmur semalarını kurşunlariyle delik deşik etmektedir.

Bunlar, bir gece baskmı şeklinde sabaha karşı İstanbul üzerine çullanmış bir eşkiya sürüsü değil, hakiki asker… İttihadçıların «Meşrutiyet Muhafızları» ismiyle ve bir inzibat vesilesiyle Rumeli’den getirip Taksim’de Taş-kışla’ya yerleştirdikleri avcı taburları…Zabitlerini iplerle bağlayıp kışlada hapsetmişler, silâh depolarını yağmalamışlar ve içlerindeki bütün tüfek ve mermileri ele geçirmişlerdir.

Önlerine çıkabilene; ne yapmak istediklerini, hareketlerinin neye varacağını düşünüp düşünmediklerini sorabilene aşk olsun!..

Yığın psikolojisine göre, şahlanınca ateş ve çığdan daha lâf anlamaz hâle gelen bir güruh, bütün inzibat bağlarını kırmış, eline vatan müdafaası için verilen silâhı «Şeriat» gibi mukaddes bir kelimenin maskesi altında nefsaniyet âleti olarak kullanmaya kalkışmıştır.

«Sultan Hamid» piyesinde gösterdiğim gibi onlara sorunuz ve her sualinize aynı klişe cevabı alacağınızdan emin olunuz:

— Ne istiyorsunuz?

— Şeriat istiyoruz!

— Şeriatten ne anlıyorsunuz?

— Şeriat istiyoruz!

— Şeriati kimler ve nasıl bozdu ki, şeriat istiyorsunuz?

— Şeriat istiyoruz!

— Şeriati tam yerine getirecek ve bütün dünyada ör-nekleştirecek insanlar olarak kimleri görüyorsunuz ki, şeriat istiyorsunuz?

— Şeriat istiyoruz!

— Şeriati geliştirmenin ilmine, irfanına, zekâsına, siyasetine, iç murakabesine, dış muhasebesine malik misiniz ki şeriat istiyorsunuz?

— Şeriat istiyoruz!

Heyhat! Bu türlü şeriat isteği, onun bütün kâinatı kuşatıcı ve ferdî-içtimaî sonsuz saadeti tekeffül edici hikmetlerine yabancı olmak bakımından hiç istememeye nis­petle daha zararlıdır; ve zaten yahudi, dönme, mason tahriklerinden ibaret bu hareket, o mukaddes nizamı, gafil insanlar çerçevesinde karartmak içindir.

Gizli niyet, gafil sürülerin şahsında evvelâ şeriati tepelemek, sonra da o vesileyle, biricik şeriat bağlısı ve koruyucusu Abdülhamid’i devirmek.

Meşrutiyeti ilân ettikten ve Mebusan Meclisini açtıktan sonra memleket meselelerini milli iradeye ve hakkını Allah’a havale etmiş bir Halife ve Padişah sıfatiyle sessiz ve hereketsiz, sarayında oturan ikinci Abdülhamid Han’ın seyrettiği manzara:

Vatan bir ânda yahudi havrasına dönmüş ve «her kafadan bir ses» ifadesiyle (kakofoni)lerin en çıldırtıcısı hüküm sürmeye başlamıştır. Ortada hürriyet isimli, ne olduğu belirsiz; kiminin cemad sandığı, putlaştırılmış bir lâftan başka hiçbir mevcut kalmamıştır. Mutlakiyet günlerinde sansüre tabi tutulduğu, yâni kuduz dişlerine ağız-lıklı tasma geçirildiği için zulme uğramış farzedilen matbuat, şimdi başmuharrirlerinin köprü üstlerinde kurşunlanması suretiyle kuduz köpek muamelesi görmeye başla­mıştır. Aynı matbuatın İttihad ve Terakki finoları, serseri koğuşlarında bile duyulmamış küfürlerle Padişaha ulumakta ve Ulu Hakan bu alçaklıkları, sessiz sessiz sarayında takip etmektedir.

Siyaset orduyu kemirmekte, Balkan Yarımadasındaki Türk ülkesini kuşatan dünkü tebea devletçikler, artık ev sahibini talan etme gününün geldiğini anlayıp hazırlanmakta, içerideki ekalliyetler de yüzsüzlük ve azgınlığın her türlüsüne baş vurmakta, koca Anavatan, masum ve mahzun Anadolu ise başsız ve rehbersiz, bu hâle gafil bir hayret ve dehşetle bakmakta ve imparatorluk her taraftan çatırdamakta, kendi kendisine yarılmakta, kopmakta, dökülmektedir.

Bu vaziyette Abdülhamid’in zaten başta yapması gerektiği gibi «Şeriat» bahsini etmeksizin, derhal ordularını harekete geçirip, hak adına, halk iradesi dolandırıcılığını ortadan kaldırması ve yine hak adına eski hâkimiyetini iade etmesi icap ederdi.Ne mümkün!.. Kendisine mutlaka bir suç aranması lazımsa, taşıdığı «Kızıl Sultan» damgasına rağmen yalnız hastalık çapında merhameti gösterilebilecek olan ikinci

Abdülhamid Hân bu mevzuda kararını çoktan vermiş ve kendisine hamle ve hareket telkin edenlere şöyle demişti:

«— Benim yüzümden tek damla müslüman kanı akıtılmasına razı değilim! İlâhî kader ne ise o tecelli eder.»

Makedonya’nın netameli rüzgârıyle İstanbul üzerine sevkedilen ve «Padişahı kurtaracağız!» yalaniyle yola çıkarılan sürüleri yalnız önlerine çıkmak ve Hassa Ordusunun birkaç birliğine havale etmek durdurmaya yeterken, Abdülhamid kendisi için bir kahve emretmekten daha basit bu tedbiri kabul etmemiş ve kan akıtamadığı için, vatanı ileride kana boğacaklara boyun eğmişti.

Hâdise dokunduğumuz gibi, aslında şeni bir istismara vesile edilmek üzere ve hakikati ters-yüz etme yoliyle, suçlu göstermek istedikleri din dâvasına vurulan ilk darbedir; ve her noktasiyle sahtekârca tertiplenmiş bir İttihad ve Terakki oyunudur.

Şöyle ki:1 — Hâdiseyle, gerçek din temsilcilerinin hiçbir alâkası yoktur.

2 — «Şeriat isteriz!» diye güya ayaklanan yığınlar, şeriatın ruh ve gayesi üzerinde en küçük bir bilgi ve anlayış sahibi değildir.

3 — Gaye yahudiler, dönmeler ve masonlarca, din inceliklerine en uzak insanları kışkırtarak, taşıdıkları veya taşımak iddiasında bulundukları mukaddes şeriat kaynağını toy ve mukallit komitecilere çiğnetmektir.

4 — Ve nihayet, tertibi Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Hân’a bağlayarak, tacında Tevhid Kelimesi pırıldayan büyük hükümdarı topyekûn tasfiye etmek…

5 — Abdülhamid başlangıçta kendisini hayret ve dehşete boğacak kadar (sürpriz) tesiriyle karşıladığı ve teskini için elinden geleni yaptığı hâdiseyi tam gelişme ânından istismar etmek ve başsız askerleri bir ânda teşkilâtlandırıp Hassa birlikleriyle desteklemek ve başlarına geçmek imkânı apaçık ortada dururken bunu yapmamış ve tevekküllerin en masumu içinde sonuna kadar hareketsiz kalmıştır. Hâdise onun eseri olsaydı «armut piş, ağzıma düş!» hâline gelen eser, meyvesini vermez miydi?

6— Âlemde, 31 Mart Vak’ası kadar, (mizansenlerin en budalası hâlinde tertip edilmişken, ithamların en gülüncü şeklinde Abdülhamid’e mal edilmek istenmiş ve yeni nesillere yutturulmuş abes şaheseri bir misal gösterilemez.

Tarihçi İsmail Hami Danişmend, Sadrâzam Tevfik Paşa’nın ilmî ve hususî vesikalarından meydana getirdiği «31 Mart Vak’ası» adlı eserinde Abdülhamîd’e ait masumiyeti izah ve 9 madde içinde ispat ederken, bizim şahsen malik bulunduğumuz en büyük vesikadan mahrumdur.. Bu vesika, (pozitif) hendese ispatları gibi 31 Mart komedyasının Abdülhamîd tarafından yapılmadığını değil de, kimlerce ve ne türlü körüklendiğini, itirafa dayalı tam bir hüccet hâlinde gösterir.

Yahudi, dönme ve mason telkinleriyle hâdiseyi tertipleyen İttihatçılar, bu mevzuda başlıca iki kişiyi kullanmışlardır: Malûm ve meşhur beden terbiyecisi Selim Sırrı ile filozof Rıza Tevfik…

Bakın nasıl?Birinci hapsim 1947 yılında Büyük Doğu’da neşrettiğim, Rıza Tevfik’in «Abdülhamîd’in Ruhaniyetinden İstimdat» isimli şiiri yüzündendir. Ondan sonra Fransızca bir ansiklopedinin hakkımda kaydettiği gibi «Üniversitelerimi geçen zindan hayatıma» başlangıç teşkil ve 20 küsur gün devam edici bu ilk hapse, bu şiiri yayınladığım için «Türk milletine hakaret» isnadiyle atılmıştım.

Önce, itham yerlerini noktalayarak şiiri bir kısmiyle göz önüne serelim:

Nerdesin şevketli Abdülhamîd Hân?

Feryadım varır mı bârigâhma?

Ölüm uykusundan bir lâhza uyan!

………………………….bak günahına!

Tarihler adını andığı zaman,

Sana hak verecek ey koca sultan!

Bizdik utanmadan iftira atan

Asrın en siyasî Padişahına!

Divâne sen değil, meğer bizmişiz,

Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.

Sade deli değil, edepsizmişiz,

Tükürdük atalar kıblegâhına!

Milliyet dâvası fıska büründü,

Rida-yı diyanet yerde süründü.

Türkün ruhu zorla âsi göründü,

Hem Peygamberine, hem Allahına.

Sonra cinsi buruk, ahlâki fena,

Bir sürü türedi, girdi meydana

Nerden çıktı bunca veled-i zina?

Yuh olsun onların ham ervahına!

İşte, ilk zamanlarda, İttihat ve Terakkinin dolaplarına kapılıp ona var gücüyle yardım eden, sonra her şeyi gören ve anlayan ve zıt istikamete dönen Rıza Tevfik, bu şiiriyle, ihtiyarlığında çektiği vicdan azabını dile getirmek ulviyetini göstermiş ve Abdülhamîd’in büyüklüğü mevzuunda dâvamıza en büyük vesikayı hazırlamış bulu­nuyordu.

Hayal ve kâbus âleminde bile Türk milletine hakaretle en küçük alâkası düşünülemeyecek olan bu şiirin hangi gayeyle yazıldığını tahkik etmek için Avukatım Abdurrahman Şeref Lâç, mahkeme kararıyle, o sırada hastahânede bulunan Rıza Tevfik’i hâkim refakatinde suale çekmeye gitmiş ve büyük bir heyecan içinde yatağın­dan doğrulan hasta adamdan resmen şu ifadeyi almıştı:

« — Ben bu şiiri, Türk milletine hakaret kasdiyle değil, tamamiyle aksi olarak, Türk milletini ölüme götüren bir zümreyi teşhir ve Abdülhamîd Hân’a edilen iftiraları tesbit gayesiyle yazdım. 31 Mart vak’asını tertiplediği isnadı altında tahtından al aşağı edilen büyük Hükümdar, bu isnatla, sade iftiraların değil, tertiplerin de en hainine hedef tutulmuştur. 31 Mart’ı tertipleyen ittihatçılar ve bu işe memur edilenler ara­sında bizzat ben varım! 31 Mart’ı kışkırtma ve körükleme işini Selim Sırrı (Tarçan) ile Rıza Tev...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 31 Mart Vakası
« Posted on: 24 Nisan 2024, 06:03:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 31 Mart Vakası rüya tabiri, 31 Mart Vakası mekke canlı, 31 Mart Vakası kabe canlı yayın, 31 Mart Vakası Üç boyutlu kuran oku 31 Mart Vakası kuran ı kerim, 31 Mart Vakası peygamber kıssaları, 31 Mart Vakası ilitam ders soruları, 31 Mart Vakasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes