๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Tarih => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 24 Temmuz 2012, 12:20:55



Konu Başlığı: Sarayda bayram var
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 24 Temmuz 2012, 12:20:55
Sarayda bayram var!
Sinan CECO • 78. Sayı / TARİH


İmparatorluk coğrafyası içerisinde yapılan organizasyonların en önemlisi genel bir organizasyon olduğu için Bayram Alayı’ydı. Tüm İslam coğrafyasında kutlanan bayramlarda, en renkli görüntüler ise şüphesiz Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul’da temaşa edilirdi.

İstanbul’da bayramlar bir başka
İstanbul’daki bayram törenlerinin en büyük özelliği, Saray merkezli bir törenin cereyan etmesiydi. Yılda iki defa kutlanan bu bayramlar, büyük ve küçük bayram olarak seyyahların seyahatnamelerine geçmiştir. Bunlardan büyük bayram, otuz gün boyunca tutulan orucun ardından kutlanan Ramazan Bayramı, küçük bayram ise, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail vak’asından ötürü kutlanan Kurban Bayramı idi. Fakat Osmanlı teşrifatında bu iki bayramın ritüelleri birbirinden çok farklı değildi. Ramazan ve Kurban Bayramları olmak üzere yılda iki defa gerçekleşen bu törenlere ilişkin kaideler ise Fatih Sultan Mehmed’in Fatih Kanunnamesi’yle belirlenmiştir. Buna göre tören, arife gününü bayram gününe bağlayan gece başlardı. Devlet erkânı da sabaha karşı saraya gelirdi. Gelenleri Babü’s Selam (ikinci kapı) önünde çavuşbaşı ile kapıcılar kethüdası karşılar ve Babü’s Saade’ye (üçüncü kapı ya da taht kapısı) doğru yürürlerdi. Gecenin siyahında saraya gelen ziyaretçiler, Babü’s Saade’ye uzanan bu yürüyüşü meşalelerin aydınlattığı yolda gerçekleştirirlerdi. Padişahın oturacağı bayram tahtı ise evvelden Babü’s Saade önüne konulmuş olurdu. Bu sırada padişah da Hırka-i Saadet Dairesi’nde veya saray mescidinde sabah namazını kılar, ardından da Enderun’daki Has Oda’ya geçip bayram kıyafetlerini giyer ve burada Enderunluların tebriklerini kabul ederdi. Akabinde Babü’s Saade ağası eşliğinde Babü’s Saade önüne çıkan padişah daha önceden hazırlanmış bayram tahtına oturur, padişahın tahta oturmasıyla birlikte mehter nevbet çalarak bayram törenini resmen başlatırdı. D’Ohsson’un kitabında yer alan gravür muayede töreninin başladığı sırada mehterin nevbet çalışını anlatıyor. Bu sahneden sonra, avlunun en sonunda küçük kubbesiyle dikkat çeken Babü’s Saade önünde oturan padişah, hiyerarşik düzene göre sıralanan devletlilerin bayram tebriklerini kabul ederdi. Padişah, etek öpmeye gelen nakibüleşraf için ayağa kalktığında ilk dua ve alkış yapılırdı. Hemen ardından da kapıcıbaşı tarafından getirilen şehzadeler ve Kırım hanzadeleri getirilir, bunlar da padişahın bastığı platformu (taht eşiği) öper ve daha sonra götürülürlerdi. Akabinde protokolün en alt sırasında olanlar, rütbe rütbe yaklaşır ve sırayla etek öperlerdi. Bu şekilde gerçekleşen muayede yani bayramlaşma, sadrazamın, diğer divan üyelerinin ve en son da şeyhülislamın padişah ile bayramlaşmasıyla son bulurdu.

Padişahla beraber bayram namazına…
Sarayın ikinci avlusunda düzenlenen muayede töreni bittikten sonra padişah, Has Oda’ya gider ve bayram alayı ile beraber bayram namazını kılmak için hazırlanırdı. Bu sırada davetliler de orta kapı olan, Bâbü’s Selam önünde padişahı beklerdi. Padişahın muhteşem bir atın üzerinde orta kapıya gelmesiyle, alay kurulur ve sarayın birinci kapısı olan Bâb-ı Hümâyûn’dan çıkılarak bayram namazının kılınacağı camiye doğru gidilirdi. Melling’in gravüründeki sahne de, Sultan III. Selim’in bayram alayının, bayram namazını kılmak üzere, Bâb-ı Hümâyûn’dan çıkış anını yansıtıyor. (III. Selim, sol tarafta, sarayın dış duvarında yer alan kare şeklindeki burcun hemen altında sorgucuyla dikkat çekiyor.)