> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Tarih > Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru  (Okunma Sayısı 1153 defa)
04 Ağustos 2012, 13:03:50
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 04 Ağustos 2012, 13:03:50 »



Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru
Ali Şükrü ÇORUK • 84. Sayı / TARİH


Yazdığı şiirlerle yaşadığı dönemi en somut bir şekilde belgeleyen şairlerden birisi olan Mehmet Akif Ersoy, Safahat’ın ikinci kitabında II. Meşrutiyet’in ilanı sonrasında İstanbul’da yaşanan hürriyet sarhoşluğunu Süleymaniye Camii’nde vaaz eden bir hocanın ağzından kendisine has ironiyle şu şekilde tasvir etmişti:

Bir de İstanbul’a geldim ki bütün çarşı, pazar
Nârâdan çalkanıyor! Öyle ya, hürriyet var!
Galeyan geldi mi mantık savuşurmuş… Doğru:
Vardı aklından o gün her kimi gördümse zoru.
Kimse farkında değil, anlaşılan yaptığının
Kafalar tütsülü hulyâ ile, gözler kızgın
Sanki zincirdekiler hep boşanıp zincirden
Yıkıvermiş de tımarhaneyi çıkmış birden

Büyük oranda Sultan Abdülhamid’in kendisini “suyun akışına bırakma” iradesinin bir sonucu olarak ilân edilen II. Meşrutiyet sonrasında İstanbul’da yaşananlar, yapılan sevinç gösterileri, kendisi de meşrutiyet yanlısı olmakla beraber her şeyden önce yere sağlam basmayı şiar edinen Mehmet Akif’in anlatımı doğrultusunda cereyan etmişti. Her yeniliği bir coşku vesilesi yapmayı bilen halk, dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de aynı tavrı göstermiş, yeni rejim hakkında fazla bilgi sahibi olmayan İstanbul ahalisi “aydınların” önderliğinde günlerce Meşrutiyet’i kutlamışlardı. Kuşkusuz daha iyi bir gelecek umuduyla gerçekleştirilen, bununla beraber akıl ve mantık sınırlarını zorlayarak imparatorluk başkentini şairin tabiriyle “tımarhane”ye çeviren bu kutlamaların en ilginci ise İngiltere büyükelçisinin Londra’dan İstanbul’a gelişi sırasında gerçekleşmişti.

Büyükelçinin arabasını çeken göstericiler!
19. yüzyılda dağılma sürecine giren ve batılı çevrelerde ölümü yaklaşan bir “hasta adam” olarak görülen Osmanlı İmparatorluğu’nun, bizzat kendisinin de kabul ettiği bu kötü durumdan çıkma adına başta Tanzimat olmak üzere batılı anlamda çeşitli düzenlemelere gittiği malûm. Mustafa Reşit Paşa döneminde hızlanan bu düzenlemelerin dış politika ayağında ise 19. yüzyılın süper gücü olan İngiltere’nin desteğini kazanmak çabası söz konusuydu. Hislerden çok menfaatlerin geçerli olduğu uluslararası ilişkilerde, özellikle Almanya ile İngiltere arasında bir denge politikasının takip edildiği II. Abdülhamid döneminde, padişaha karşı meşrutiyet mücadelesine giren batıcı Jöntürklerin ilgi odağında yine İngiltere vardı. Uzun bir meşrutiyet geleneğine sahip olan İngiltere, Jöntürkler için bir “model” ülke konumundaydı. Nitekim ülke dışındaki siyasî faaliyetlerde her fırsatta Osmanlı Devleti’ni ve padişahı Avrupa’ya şikâyet eden Jöntürklerin bir kısmı Meşrutiyet’in ilânı yolunda İngiltere’nin desteğini aramışlar, Transval Savaşı örneğinde olduğu gibi bu yolda trajikomik bazı teşebbüslerde bile bulunmuşlardı.

Jöntürklerin İngiltere sevgisi ve sempatisini en açık ve en bariz bir şekilde gösteren olaylardan birisi ise Meşrutiyet ilânının ilk haftasında İstanbul’da yaşanmıştı. Yeni rejimin başarıya ulaşması yolunda başta kendileri olmak üzere iç dinamiklerden çok İngiltere’nin yardımına güvenen, Türkiye’nin selâmetini “hür ve medenî” İngiltere’nin yanında arayan Jöntürkler, İngiliz elçisi Sir Gerard Lowther’in İstanbul’a gelişi sırasında o zamana kadar “Dersaadet”te yaşanmamış bir ilke imza atmışlardı. Büyükelçi şerefine Sirkeci garında, başta dönemin önemli gazetecileri ve aydınlarının organize ettiği büyük bir karşılama töreni düzenlenmiş, bu törenin tertipçilerinden birisi olan Servet-i Fünûn sahibi Ahmet İhsan Tokgöz’ün anlatımıyla, tören sonunda heyecana kapılan gençlerden bir kısmı elçinin bindiği arabanın koşumlarını çözerek atların yerine kendileri geçmiş ve arabayı çekmeye başlamışlardı. Tokgöz, 1930-31 yılında yayınlanan Matbuat Hatıralarım adlı eserinde yıllar sonra olayı şöyle anlatır:

“1908 inkılâbında aydınların ruhunda derin bir İngiliz sevgisi vardı ve bu o kadar yüksekti ki 1908 Temmuzunun 23’ünde (30 Temmuz’da y.n.) İstanbul’da bulunmayan İngiliz elçisi Malett (Gerard Lowther olacak y.n.) şehrimize döndüğü zaman, Sirkeci istasyonunu baştanbaşa doldurmuştuk. Elçiyi candan ve gönülden alkışlıyorduk. Sonunda coşkun gençler elçinin arabasını çeken atları söktüler, arabayı kendi kollarıyla çektilerdi!”

Aynı olaya hatıralarında yer veren bir başka isim meşhur Midhat Paşa’nın oğlu Ali Haydar Midhat Bey’dir. İngiliz elçinin “yakın dostu” olan Ali Haydar Midhat Bey 1946 yılında yayınladığı Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Hatıralarım adlı eserinde “Halk, İngiliz Sefiri Sir G. Lowther’in arabasının hayvanlarını sökerek, arabayı ta sefarethaneye kadar bizzat çektikleri zaman…” diyerek Ahmet İhsan Tokgöz’ün anlattıklarını teyid eder.

Büyükelçi Lowther ise Londra’ya gönderdiği elçilik raporunda İstanbul’da çok iyi karşılandığını belirterek detaylara girmez.

Nereden nereye?
Ne olursa olsun Osmanlı tarihini iyi bilenler için bu karşılama oldukça dikkat çekici ve manidar. İmparatorluğun parlak dönemlerinde yabancı elçiler sessiz sedasız İstanbul’a gelirler ve devlet görevlileriyle görüşmek için uzun süre, bazen aylar boyunca ikamet ettikleri yerlerde beklemek durumunda kalırlardı. İmparatorluğun sonuna doğru ise yukarıdaki örnekte olduğu gibi büyükelçiler âdeta bir devlet başkanı, kral ve imparator gibi karşılanacaktı. Nereden nereye?

Yıllar önce Ahmet İhsan Bey’in hatıralarından öğrendiğim bu olay beni epeyce düşündürmüş, ne yalan söyleyeyim biraz da incitmişti. Ancak meseleye başka açıdan baktığımızda bu olay bizi başka sonuçlara ulaştırıyor. Dönem aydınlarının ve bir kısım devlet adamlarının diplomatik teamülleri alt üst edercesine böyle bir karşılama töreni düzenlemesi, törenin sonunda elçinin arabasının atlarının gençler tarafından çekilmesi, aslında Meşrutiyet’in hangi temele oturduğunu göstermesi ve imparatorluğun geleceği ile ilgili işaretler vermesi bakımından önemli.

Biraz abarttık galiba!
İngiltere büyükelçisini karşılama töreni ile ilgili bilgiler sadece Ahmet İhsan Tokgöz’ün ve Ali Haydar Midhat Bey’in hatıralarıyla sınırlı değil. Bu hadisenin yaşandığı günlerde İstanbul’da çıkan gazeteler de konuyla ilgilenmişler ve törenle ilgili geniş bilgiler vermişlerdi. Ahmet İhsan Tokgöz’ün o dönemde günlük olarak gazete formatında çıkardığı Servet-i Fünûn bunlardan birisiydi. Gazetenin 31 Temmuz 1908 tarihli, yani büyükelçinin geldiği günün ertesinde çıkan nüshasında konuyla ilgili bir haber ve törene katılan Hüseyin Cahit Yalçın’ın yazdığı bir makale bulunmaktaydı. Bu yazı ve makaleye göre karşılama töreni için aralarında Ahmet İhsan Tokgöz, Hüseyin Cahit Yalçın, Halid Ziya Uşaklıgil ve Emrullah Efendi gibi önemli aydınların bulunduğu yaklaşık 5000 kişi Sirkeci garında toplanmıştı. Ayrıca İkdam, Sabah, Tercüman-ı Hakîkat, Yeni Gazete ve Servet-i Fünun gibi İstanbul’un önemli gazetelerinde yazan gazeteciler ile çeşitli okullardan getirilmiş öğrenciler ellerinde Osmanlı bayraklarıyla ön sırada yer almışlardı. Elçi için düzenlenen karşılama törenine Sultan II. Abdülhamid’in de önem verdiği, törene gönderdiği protokol müdüründen anlaşılmaktaydı. Protokol müdürü padişahı temsilen büyükelçiyi trende ziyaret etmiş ve trenden birlikte inmişlerdi. Toplumun ve devletin her kesiminden temsilcilerin katılımıyla âdeta bir “devlet töreni” haline gelen bu karşılamada Dışişleri Bakanlığı tercümanı yukarıda adı geçen aydınları büyükelçiye tanıtmış ve akabinde Emrullah Efendi “Millet-i Osmaniye” adına elçiye hitaben Fransızca bir nutuk çekerek şükran duygularını dile getirmişti. Emrullah Efendi’nin çektiği nutka “diplomatik” bir şekilde teşekkür eden Büyükelçi Lowther kendisini Beyoğlu’ndaki elçilik binasına götürecek olan arabaya binmişti. Araba hareket edince orada toplanan göstericiler arabanın iki yanına geçerek “Yaşasın İngiltere, Yaşasın Osmanlılar, Yaşasın Hürriyet!” sesleriyle elçiye tezahüratta bulunmuşlar ve bir müddet arabanın yanında koşmuşlardı. Gazete haberinde Ahmet İhsan Tokgöz’ün ve Ali Haydar Midhat Bey’in anlattığı gibi gençlerin atları çözüp elçinin arabasını çektiklerine dair bir bilgi yer almıyor. Kim bilir kamuoyundan ve tarihten çekinen gazeteciler “biraz abarttık galiba” diyerek belki de kendi kendilerine sansür uygulama yoluna gittiler. Bununla beraber Mehmet Akif Ersoy’un çizdiği tabloyu düşündüğümüzde Meşrutiyet coşkusu yaşayan gençlerden bir kısmının İngiltere gibi büyük bir devletin büyükelçisi yanında heyecana gelip böyle bir işe girişmeleri muhtemel görünüyor. Arabayı çekmemiş olsalar dahi bir elçi için ancak müstemleke ülkelerinde düzenlenebilecek böyle bir tören bile koskoca imparatorluğu küçük düşürmek için yeterli değil midir?

“Reform hareketlerini tutuyor gibi görünün”
Sonra ne mi oldu? Büyükelçi 6 Ağustos 1908 tarihinde Yıldız Sarayı’na Sultan Abdülhamid’e itimadnamesini sunmaya giderken de halk aynı heyecanı gösterdi. Seçimler yapıldıktan sonra Meclis’in açılışına katılan İngiltere büyükelçisi Sir Gerard Lowther, aynı açılışa gelen Sultan Abdülhamid’den daha fazla alkış aldı. Meclis’i temsilen aralarında Talat Paşa’nın da bulunduğu parlamento heyeti İngiltere’yi ziyaret etti. Bununla beraber Jöntürkler ve İttihat ve Terakki, Osmanlı İmparatorluğu’nu “hasta adam” olarak kabul eden İngiltere’den umdukları desteği hiçbir zaman göremediler. Bunun sebebini anlamak için elçinin gelişinden bir gün sonra, yani 31 Temmuz 1908 tarihinde Sir Gerard Lowther’a “özel” damgalı bir talimat gönderen Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey’in yazdıklarına bakmak yeterli.

“Şayet Türkler anayasayı tam olarak ayakta tutar ve kendileri de kuvvetlenirse bunun sonuçları bizim şimdi göremeyeceğimiz kadar uzaklara gidebilir. Bu hareketin Mısır’daki tesiri inanılmayacak kadar büyük olacaktır; kendisini Hindi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:10:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru rüya tabiri,Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru mekke canlı, Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru kabe canlı yayın, Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru Üç boyutlu kuran oku Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru kuran ı kerim, Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru peygamber kıssaları,Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuru ilitam ders soruları, Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlı’nın onuruönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes