> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Tarih > Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne  (Okunma Sayısı 1499 defa)
27 Haziran 2012, 20:03:43
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 27 Haziran 2012, 20:03:43 »



Evliya Çelebi’nin izinde: Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne
Yakup ÖZTÜRK • 64. Sayı / TARİH


Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Anadolu Hisarı’ndan sonra gelen Kandilli, bugün İstanbul’un Anadolu yakasında yer alan müzeyyen bir sahil kasabası havasında. Üsküdar’ı Beykoz’a bağlayan yol ve birkaç çay bahçesi haricinde umuma açık bir yanı maalesef yok. Boğaz’ın hemen kıyısından başlayan yalılarla, semtin tepelerinde yer alan köşkleri, konakları araç yolu ayırıyor. Kandilli, tipik bir Karadeniz kenti gibi. Denizin hemen bitiminden sonra rakım yükseliyor. Bu sebepten düz, tarıma müsait bir arazisi olmamış. Evliya Çelebi, Kandilli’nin bu topografik yapısından bilhassa bahseder: “Ensesi kayalı dağlar olduğundan bağları dardır.” der. Kandilli’den Çengelköy tarafına doğru gelirken Kandilli Kız Lisesi’nin eteklerinde, yolun sol tarafında küçük bir mezarlık var. Osmanlı Türkçesi’yle yazılmış kitabelerden oluşan bu mezarlık, acaba hızla gelip geçen arabalardan fark ediliyor mudur?

Seyahatname’de Kandilli sadece bir semt olarak değil aynı zamanda bahçe olarak anlatılır. III. Murat Han tarafından yapılan bu bahçe IV. Murat tarafından sıkça ziyaret edilirmiş. Daha çok 16. asırda bu yörede bulunan servi ağaçlarına takılan kandillerle eğlenceler düzenlenirmiş. Semtin adı da bu kandilli eğlencelerden gelmekteymiş. Yine bu bahçeye yakın Kule Bahçesi’nin varlığından bahsedilir. Kule Bahçesi, Çengelköy ile Vaniköy arasında yer alıyormuş. Evliya Çelebi, Kule Bahçesi’nin serüvenini eserinde bir hadiseye bağlayarak anlatır. Bugünkü Kuleli Mahallesi’nin adının buradan gelmesi mümkündür. Kandilli’de Adile Sultan’ın yaptırdığı ve günümüzde Kandilli Kız Lisesi olarak kullanılan, muazzam bir manzaraya sahip saray bulunuyor.

Bugün, Boğaziçi’nin Anadolu yakasında Kandilli’den Üsküdar istikametine doğru geldiğinizde karşınıza iki semt çıkar ki, Evliya Çelebi’de bunların adı geçmez. Çünkü Vaniköy ve Kuleli Mahalleleri o zaman siyasi bir yerleşim yeri olarak kabul görmüyordu. Bu semtler Çengelköy ve Kandilli’ye dahil ediliyor olmalı. Vaniköy, Vâni ünvanlı, IV. Mehmed’in çocuklarına hocalık yapmış bir zâtın, burada mülkü bulunduğu için bu adı almıştır. Semtte küçük bir cami bulunuyor; İstanbul’un şık yalı camilerinden biri. Ziyaret edilesi bir havası vardır. Vaniköy gibi, az sonra değineceğimiz bugünkü Beylerbeyi semti de Seyahatname’de anlatılmaz. Esas olan Çengelköy’dür.

Çengelköy adı nereden geliyor?
Evliya Çelebi, Çengelköy adının nereden geldiğini şu satırlarla ifade eder: “Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethettiğinde bu şehirde Madyan oğlu Yanko zamanından çengeller kaldığı için Çengelköy derler.” Ardından Üsküdar mevleviyetine bağlı olduğunu aktarır. Ensesi dağlı, bağ ve bağçelik bir köy olduğunu söyler. Halkının çoğunun Rum kefereleri olduğunu yazar. Bugün meşhur çınarı ve bademiyle de bilinen semtte hatırı sayılır bir marangoz esnafı var. İstanbul’un semtleri hakkında yeterli malumat, Haldun Hürel’in İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık kitabında bulunabilir. Çengelköy’e bu güzergâhı takip ederek girdiğinizde, iskele paralelinde üç tane yalı gözünüze çarpar. Bunlardan Sadullah Paşa yalısı Boğaziçi’nin en kıymetli yalılarındandır.

Çengelköy bahsinde üç tane bahçenin adını anar Evliya Çelebi. Adları Maanoğlu Bahçesi, Beylerbeyi Bahçesi ve İstavroz Bahçesi olan bu bahçeler için “Padişahlara mahsus bir Meram bağı, cennet bağı gibi tumturaklı bahçedir ki anlatılmasında dil yetersiz kalır, kalemler kırılır.” ifadelerini kullanır. Nerede bu bahçeler şimdi? Hangi beton yığının altında...

Çengelköy’ün ardından bugün bu adla anılmayan bir kasabadan söz açılır. “İstavriz Kasabası’nın vasıfları” başlıklı bölümde anlatılan yer bugünkü Beylerbeyi olabilir mi? Semt sırasına göre Çengelköy ve Kuzguncuk arasında bugün Beylerbeyi yer alıyor. Evliya Çelebi’nin Beylerbeyi gibi bir muhiti anlatmaması hayli ilginç. Aynı zamanda İstavriz bahçesi ve kasabası olarak anılan bu yerin bir de İstavriz deresi vardır. O dere, bugün Beylerbeyi tepelerinden, Küplüce Mahallesi’nin altından geçerek Beylerbeyi sahilinden denize dökülür. İstavriz deresinin varlığı, bu kasabanın da Beylerbeyi olma ihtimalini kuvvetli kılıyor. İstavriz balığı çok olduğundan bu kasabaya bu adın verildiğini söyler Evliya. Kuzguncuk’la Beylerbeyi arasında Hamidievvel Cami ve külliyesi yer alıyor. Bu caminin, mevzumuzun dışında kaldığından sadece adını anmakla iktifa edeğiz. Yine Beylerbeyi’nde bir dönem II. Abdülhamid’e de ev sahipliği yapan Beylerbeyi Sarayı yer alıyor.

Boğaz’ın gözbebeği Kuzguncuk
Seyahatname’de Kuzguncuk bahsinin çok kısa tutulduğunu görüyoruz. Oysa bugünün Boğaziçi köylerinden birçok vasfıyla ayrılır Kuzguncuk. Göz bebeği gibi gözetilir. Sessiz, huzur veren bir tarafı vardır. En çok da bakımlı, orijinal evleriyle sokaklarında gezenlere mimari bir zarafet sunar. Yakın zamanlara kadar halkının çoğunluğunu gayrimüslimlerin oluşturduğu bir semtti burası. Önce Varlık Vergisi, ardından 6-7 Eylül olayları, son olarak da Kıbrıs Harekatı, semtteki gayrimüslim nüfusunu epey azaltmış. Yine de Müslüman ve gayrimüslim halk uzun asırlar burada beraber yaşamışlar. Bu semte ait bir hatıratı okuduğunuzda bunu hemen fark ediyorsunuz. Kilise ve caminin yan yana inşa edilmesi de bunu gösteriyor. Kuzguncuk aynı zamanda sosyal mekânlarıyla da öne çıkıyor. Mesela, Kuzguncuk’ta İcadiye Caddesi üzerinde, ahşaptan girişi olan, iki katlı ama küçük, her daim mavi önlüğüyle çay dağıtan, lezzetine doyulmaz Türk kahvesi yapan Mustafa Dayı’nın kahvehanesi, Kuzguncuk’a gelenlerin uğradığı yerlerin başında gelir.

Seyahatname’ye dönecek olursak... Evliya Çelebi, Fatih devrinde Kuzgun Baba oturduğu için bu semtin ismine Kuzguncuk derler diye yazar. Kuzguncuk’a gelmeden yolun sağında lebiderya bir cami bulunur: Üryanizade Camii. Kuzguncuk halkının ilk camisi. Boğaz’ın ortasında, ahşaptan, ferah-feza bir camidir. Kuzguncuk’tan Üsküdar’a doğru ilerlerken karşımıza çıkan muhit bugün Paşalimanı adıyla bilinir. Evliya Çelebi, buralara Öküz Limanı der. III. Selim’in zahire ambarları (şimdilerde Devlet Tiyatrosu tarafından kullanılıyor), Hüseyin Avni Paşa Çeşmesi (unutulmayası birkaç anlamı vardır) ve Fethi Paşa Korusu bu bölgenin önemli unsurlarındandır. Bunlar da Seyahatname’den sonra peyda olmuşlardır.

Üsküdar: Doğu’nun yegâne temsilcisi
Evliya Çelebi’nin İstanbul’u anlattığı bu ilk cildinde en çok yer ayırdığı beldelerden biri de Üsküdar. Hakkında onlarca şiir yazılan, İstanbul’un fethini görmesiyle gurur duyulan, Galata’nın Batıcılığı’na karşı Doğu’nun yegâne temsilcisi olarak görülen, ulu zâtlarıyla her zaman manevi bir gücü elinde barındıran bu Kâbe toprağı beldenin hususiyetlerini saymakla bitiremeyiz. Evliya Çelebi de İstanbul’da Müslümanlar tarafından mamur edilmeye başlanan ilk belde olmasından dolayı Üsküdar’a ziyadesiyle yer ayırır. Elbette, Seyahatname’den sonra Üsküdar’a birbirinden kıymetli binalar yapılmıştır ama yine de Üsküdar’ın siluetini oluşturan imaretler bu muhteşem eserde söz konusu edilir.

Seyahatname, sadece Üsküdar’ın bina mirasından bahsetmez, yapılışından, tarihinden de dem vurur. Battal Gazi’nin Üsküdar’ın yapılışı sırasındaki önemini de buradan öğreniyoruz. İstanbul’un başta Emeviler tarafından olmak üzere yedi defa kuşatıldığını yazan Evliya Çelebi, 859 senesinde Harun Reşid’in 150.000 asker ile Üsküdar’dan geçip İstanbul’u kuşattığını söyler. Fetihsiz dönmek ayıptır diye bir sığır derisi büyüklüğünde Silivrikapısı’nın iç yüzünde Koca Mustafa Paşa Camii yerinde bir kale ve bir Müslüman mahallesi içine bin adam muhafız kor.

Battal Gazi de bu sırada Üsküdar’da pusu kurup kafirlerden ganimet almaktadır. İstanbul’un içinde Müslümanların şehit edildiğini duyan Battal, Kuzgunca, Çengelise şehirlerini, Pendik, Kartal ve Darıca şehirlerini yağmalayarak 3000 papazı kılıçtan geçirir. Ardından Bağdat’a, Harun Reşid’in yanına döner. Tekrar Üsküdar’a geldiğinde Kız Kulesi karşısındaki tepelerde yedi sene otağını kurar. Buralar bir zaman Gaziköyü Bağları, Şüca Bağları adıyla anılmış. Hatta, Evliya Çelebi’ye göre galat-ı meşhur olarak Kadıköy Bağları adıyla dahi anılmıştır.

Evliya Çelebi, Üsküdar’ı ve Kadıköy’ü yedi senede Battal Gazi’nin imar ettiğini söyler. Battal Gazi, Şam gazalarına gidince Bizans kralı Kadıköy’e sağlam bir kale yaptırır. Evliya Çelebi bu kalenin burç ve duvarlarının hâlâ kendi bahçesinde var olduğunu aktarır. Battal Gazi’nin Toygar Tepesi, Yassı Tepe, Piyale Paşa Tepesi gibi yerlere gözcüler diktiğini anlatır.

Üsküdar’ın hâkimi Battal Gazi korkusundan deniz ortasında bir kule yaptırır. Kızını ve değerli eşyalarını bu kuleye yerleştirir. İsmine Yunanca’da “Keretsan” denilen bu kuleye Türkçede “Kız Kulesi” deniyor. Evliya Çelebi, Kız Kulesi’nin yapılma sebebini de bu şekilde aktarır. Yani Kız Kulesi’ni de Battal Gazi’ye borçluyuzdur... Şam’ı fetheden Battal, Üsküdar’da bu kulenin varlığından haberdar olunca, Üsküdar’a gelmiş, kayıkla kuleyi basmış; kralın kızını ve mücevherlerini alarak Üsküdar’ı fethetmiştir. Sonra bugün Salacak semtini kapsadığı varsayılan Üsküdar Bahçesi’nde şu şekilde dua etmiştir: “İlahi bu diyarı Muhammed Aleyhisselam’ın ümmetlerine müyesser eyleyip mamur ve âbâdân eyle.”

Fetihten sonra mamur olan bu şehir asıl şöhretini ve iltimasını Süleyman Han zamanında görmüştür. Bir de Evliya Çelebi, Üsküdar adının yanlış bir söyleniş olduğunu belirtir. Ona göre doğrusu Eskidar’dır. “Üsküdar Bahçesi yerinde Harun Reşid’in çadırı yerinde Seydî Battal Gazi’nin yedi sene oturup bağlar ve evler yaptığı binalardır. Bunun için Eskidar derler. Üsküdar galattır.” diye bunun sebebini açıklar.

Üsküdar’da imaretlere geçmeden büyük sarayların adını tek tek yazar. Bugün o saraylar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne
« Posted on: 29 Mart 2024, 12:37:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne rüya tabiri,Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne mekke canlı, Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne kabe canlı yayın, Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne Üç boyutlu kuran oku Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne kuran ı kerim, Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne peygamber kıssaları,Kandilli’den Osman Ağa Camii’ne ilitam ders soruları, Kandilli’den Osman Ağa Camii’neönlisans arapça,
Logged
27 Nisan 2015, 21:01:10
Kaan Han
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 778


« Yanıtla #1 : 27 Nisan 2015, 21:01:10 »

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Anadolu Hisarı’ndan sonra gelen Kandilli, bugün İstanbul’un Anadolu yakasında yer alan müzeyyen bir sahil kasabası havasında. Üsküdar’ı Beykoz’a bağlayan yol ve birkaç çay bahçesi haricinde umuma açık bir yanı maalesef yok.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes