> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Tarih > Arayıcı esnafı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Arayıcı esnafı  (Okunma Sayısı 6075 defa)
26 Haziran 2012, 16:52:37
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 26 Haziran 2012, 16:52:37 »



Dersaadet’in temizlik neferleri: Arayıcı esnafı
Fatih GÜLDAL • 65. Sayı / TARİH


Klasik Osmanlı döneminde İstanbul şehrinin belediye hizmetleri kadı marifetiyle yürütülüyordu. İstanbul kadısı aynı zamanda bugünün belediye başkanı konumundaydı. Kadıya temizlik işleri konusunda, Çöplük Subaşı namında bir görevli yardım ederdi. Temizliğin organizasyonundan sorumlu olan bu görevli, sokakları, Arayıcı Esnafı adıyla anılan bir gruba temizletirdi. Bu çöpçüler garip kıyafetler giyer, matruş ve keçe külahı kullanırlardı. İstanbul sokaklarındaki bütün çöp, hayvan pisliği ve kalıntıları toplayan bu kişilere mahalle arasında yaptıkları nümayişten dolayı “çöp çıkaran” da denilmekteydi. Adeta seyyar bir atölyeye sahip olan arayıcılar bu işleri yaparken yanlarında genellikle kardeş veya oğul yahut evlatlık bir oğlan bulundururdu.

Arayıcı esnafı, kadıdan, şehrin süprüntülerini ve evlerden-konaklardan atık çöpleri toplamak üzere yıllık ihale ile alır, çöp topladığı mahallenin gelir düzeyine göre kadıya ücret öderdi. Mesela 17. yüzyılda bu ücret 60.000 akçe idi. Arayıcı esnafı, toplamış oldukları süprüntüleri sepet ve küfelerle Haliç ve Boğaz kenarlarındaki Tanzifat İskeleleri’ne götürür, sepetlerde toplanan çöpler deniz kenarlarında çamur teknelerinde deniz suyuyla yıkanarak ayrılırdı. Çöp içinde akçe, mangır veya işe yarar başka şeyler bulunursa bunlar çalışanların olurdu. Topkapı Sarayı’nın en meşhur mücevheri olan Kaşıkçı Elması’nın da bir arayıcı tarafından bulunduğu Reşat Ekrem Koçu tarafından rivayet edilir.

Osmanlı’nın temizlik hassasiyeti
Çöpler içindeki değerli eşyalar alındıktan sonra arta kalan mezbeleler, kayıklarla Adalar’ın ilerisinde, Marmara’ya dökülürdü. O devirde sanayi artıkları olmadığı için çöpler suda erir gider, deniz kirlenmezdi. Arayıcılar çarşı ve büyük caddelerin temizliğiyle ilgilenmez buralarla Yeniçeri Ocağı içerisinden bir sınıf meşgul olurdu. Çöplük Subaşıları’nın gündüzleri kol gezerek çarşı pazarın, mahalle aralarının temizliğine dikkat etmek, bozulmuş kaldırımları tamir etmek, harap binaları mimarbaşına haber vermek gibi görevleri vardı. Mahalle aralarında gezerken bulaşık suyu, lağım suyu vb. çirkapların sokak aralarına ve yollara akıtılmasını önlemeye çalışır, bu konuda uyarılara dikkat etmeyenlere cezalar verirdi. Temizlik konusunda çok hassas olan Osmanlı, işten kaytaran temizlikçi ve süpürgecileri kürek cezası ile korkuturdu.

Çöp ve lağım işlerinin genellikle Ermeni vatandaşlar tarafından yapıldığını söyleyen Evliya Çelebi arayıcı esnafını şöyle tanıtıyor:

“Bu sınıf çöplük subaşısına mensuptur. İşleri İstanbul içinde bütün evlerde, caddelerde ne kadar mezbele ve çer çöp var ise sepetler ile taşıyıp deniz kenarında tekneler içinde yıkayıp, içinde akçe, mangır, çivi ve başka tür eşya bulup geçimlerini sağlarlar. Ancak bazı yerde istefan sorguç, cevahir kuşak, değeli yüzük taşlarından düşmüş mücevher türü değerli şeyler bulurlar ki anlatılamaz. Bu sınıf Tahir subaşıya senelik 60 bin akçe aidat verip İstanbul içinde arayıcılık ederler. Pirleri Verrâd-i Berberî’dir. Zünnun-ı Mısri ile hazret huzuruna gelip İslam ile müşerref olup Ali huzurunda Selmân-ı Fârisî beline peştamal bağlayıp bütün ırgatlara ve çöpçülere pir oldu. Kabri Abbas’ta bir bağ içerisindedir. Bu arayıcı esnafı 500 nefer, ayaklarına kasıklarına kadar battal siyah çizmeler giyip üzerlerinde kırmızı siyah meşin kaftanlar ile başlarında Teke ve Hamid külahları, omuzlarında uzun sırıklar, ucunda çapa demir kazmalar, arkalarında yuvarlak ağaç tekneler, ellerinde kazmalar, bazılarının ellerlinde süpürge kürekler, omuzlarında sepet ve gararlar ve çer çöp sepetleri ile bir hây-hû ederek alay ile geçerler.”

M. Zeki Pakalın’ın ifadesine göre darphanede de bu adla anılan bir memuriyet bulunuyordu. Para döküm ve kesim sonunda lağım ve kanallardaki altın, gümüş, bakır tesviye atıkları görevli arayıcılar tarafından toplanıp yine darphaneye teslim edilirdi. Her ne kadar Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiler 17. yüzyıla ait olsa da 1922’de Mecelle-i Umûr-ı Belediyye adlı eserini neşreden Osman Nuri Ergin’e göre son zamanlara kadar bu arayıcıların ev ev dolaşıp çöp taşıdıkları yaşlı kimselerce hatırlanıyor. Hatta 1868 yılındaki kayıtlarda arayıcı esnafının mevcut olduğu sıralarda Zaptiye Nezareti’nden Şehremaneti’ne devredilen Tersane Amele Bedeliyesi veren esnaf listesinde, bunların da isimlerinin bulunduğu görülüyor.

15. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar İstanbul’un sokaklarını temizleyen arayıcı esnafı birçok sohbetin konusu olmuştu. Dönemin sosyal hayatını anlatan bazı hatıralarda mahalle halkının birbirleriyle olan kıskançlıkları ve çekememezliklerinden bu esnafın kazançlı çıktığını belirtmektedir. Bazı aileler varlıklı olduklarını diğer komşularına kanıtlamak adına az kullanılmış ama kıymetli eşyalarını herkesin duyacağı şekilde arayıcılara verir, bu durum mahalleli arasında dedikoduya neden olurdu.

Bir temizlik yöntemi olarak çöplerin denize dökülmesi
Osmanlı İstanbul’unda şehrin temizliğinin sağlanması amacıyla yapılan tanzifat çalışmalarının son ayağı olan, toplanan çöplerin şehir dışına çıkarılması ve imhası için çeşitli uygulamaların yapıldığı arşiv belgelerinden anlaşılıyor.

Dersaadet’in cadde-sokak ve çevre temizliğinde toplanan mezbele ve atıkların ayrıştırıldığı, ayrıştırma sonucu geriye kalan atıkların kayıklarla Marmara Denizi açıklarında Adaların ilerisinde denize boşaltıldığı yerlere “tanzifat iskelesi” deniliyordu. İstanbul’u dezenfekte eden, pisliklerden ve çöplerden arınmasını sağlayan, belirli yerlerden toplanan çöpleri denizin açıklarına taşıyan vasıtalara da “tanzifat kayıkları” adı veriliyordu. Bunun yanında Dolap kayığı adıyla deniz yüzeyinin temizlenmesinde kullanılan özel olarak bu iş için dizayn edilmiş kayıklar da mevcuttu. Dolap kayıkları, günümüzde Haliç ve Bo¬ğaziçi’nin temizlenmesi için 1997 yılında alınan deniz yüzeyi temizleme araç¬larının atası olarak kabul edilebilir.

Tanzifat iskeleleri, klasik Osmanlı döneminde kimyasal atıkların fazla olmadığı ve deniz suyunun çözünürlüğe sahip olduğu zamanlar için geçerli atık imha merkezleri olmuş ve bu işlevini asırlarca devam ettirmişti. Ancak teknolojinin gelişimi ve kimyasal atıkların artmasıyla birlikte artık denize çöp boşaltma işleminin sona erdirilmesi gerekiyordu. Buna rağmen, 1950’li yıllara kadar toplanan çöplerin Marmara açıklarına bırakılması faaliyeti devam etti.

Yapılan çalışmalara bakıldığında 19. yüzyılın ortalarında Şehremaneti’nin kurulduğu döneme kadar arayıcı esnafının mahallelerden toplayarak semtin sahilindeki iskelede tahta teknelerde ayrıştırıp geriye kalan atıkları tanzifat kayıklarıyla denizin açıklarına bırakma işlevi başarıyla devam ettirilmişti. Özellikle 1900’lü yıllardan sonra İstanbul’un gelişimi ile birlikte şehir içinde kalan tanzifat iskeleleri şehrin dezenfektesinden ziyade kötü bir görüntü ve pislik yuvası halini almaya başlamıştı.

Haliç ve Marmara’nın kirlenmesi
Sanayi atıkları bir tarafa bırakılacak olursa, insan eliyle meydan getirilen düzensiz kıyı yapılaşması ve denize dökülen çöp, moloz atıkları hem kıyı çizgisinin bozulmasını hızlandırdı hem de sahillerin daha hızlı dolmasına neden oldu. Özellikle Haliç kıyılarının kirlenmesine neden olan en önemli faktörlerden biri denize atılan çöplerdi.

21 Şubat 1895 tarihli bir arşiv belgesinde, İstanbul’un en büyük problemlerinden biri olan ve birçok kişinin ölümüne sebep olan kolera illetinin önlenmesi çerçevesinde yapılacak işler sayılırken özellikle lodoslu havalardaki temizlik durumu öncelikle zikrediliyor. Verilen bilgiye göre bu havalarda açıklara dökülmek üzere taşınan süprüntüyü nakleden mavnaların pek uzağa gidememeleri dolayısıyla, çöpleri Kız Kulesi ve Ahurkapu açıklarında denize döktükleri bildiriliyor. Süprüntülerin ise, lodosun esmesiyle sahile geri döndüğü için, kapalı kalmak üzere kapaklı mavnalar ve bunları açıklara sevk için lüzumu kadar vapur tedariki; kâfi olmayan tenzîfât amelesinin arttırılması için emlâk vergisi tahsilatından emanete ait olan kısmının bu masraflar için ayrılması planlanmıştı. Ne var ki, bu çalışmaların ekonomik sıkıntılar dolayısıyla tamamlanamadığı anlaşılıyor.

İstanbul’da denize süprüntü dökülmesi uzun yıllar devam etti ve bu durum Marmara’nın kirlenmesinde önemli bir etken oldu. Bunun yanı sıra Cumhuriyetin ilanından sonra uzun bir müddet bu uygulamanın devam ettirilmiş olması gelişmiş toplumların çalışmaları düşünüldüğünde kötü bir gelenek olarak değerlendiriliyor. Nitekim aşağıda anlatılan olayda çöp dökme faaliyetinin bizi İstanbul’a gelen yabancı misafirler nezdinde ne derece zor duruma soktuğu görülüyor…

Kraliçe Elizabeth’in şaşkınlığı
Yüz yılı aşkın serüveni, acı tatlı pek çok anısı olan Konyalı Lokantası’na 60 yılını veren Nurettin Doğanbey denize dökülen çöplerle ilgili bir anısını şöyle anlatıyor: “En fazla anım 1967'de faaliyete geçmiş olan Topkapı Sarayı'ndaki lokantamızdadır. Şöyle bir iddiada bulunuyorum. Kral, kraliçe, prenses, imparator, devlet başkanını en fazla ben ağırladım. Kraliçe Elizabeth’in geldiği bir gündü ki, o gün Kraliçe'ye Kraliçe Elizabeth değil de Majeste diye hitap etmemiz istenmişti. Yemek başladı. O zamanlar pirinç çeltiği, Balat’daki fabrika ve değirmenlerde kabuğundan ayrılırdı, bir kamyon pirinç ayıklandığında bir kamyon çeltik kabuğu kalıyordu. Bu kabuklar mavnalara yüklenip Hayırsız Ada’ya götürülüp, denize dökülüyordu. Pirincin kabuğunu denize döktüğün zaman, kabuk suyun üstünde kalır. O gün de Sarayburnu'nda dökmeye başlamazlar mı? Denize halı döşenmiş gibi oldu bir anda. Majesteleri gördü tabii ki! ''Denize ne döküyorlar?'' diye sormaya başladı. Baş mabeyinci ''Ha, o mu efendim… Balıkla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Arayıcı esnafı
« Posted on: 20 Nisan 2024, 05:37:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Arayıcı esnafı rüya tabiri,Arayıcı esnafı mekke canlı, Arayıcı esnafı kabe canlı yayın, Arayıcı esnafı Üç boyutlu kuran oku Arayıcı esnafı kuran ı kerim, Arayıcı esnafı peygamber kıssaları,Arayıcı esnafı ilitam ders soruları, Arayıcı esnafıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes