> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Tanımı ve Önemi > Tasavvuf Ehli Olanlar
Sayfa: 1 [2] 3 4 5   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tasavvuf Ehli Olanlar  (Okunma Sayısı 9183 defa)
17 Ağustos 2010, 18:05:57
zerin
Ziyaretçi
« Yanıtla #5 : 17 Ağustos 2010, 18:05:57 »



evet haklısınız, gerçektende öyle... Rabbim bizleri tasavvuf ehli olabilme yolunda muvaffak kılsın inşaallah, selam ve dua ile...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tasavvuf Ehli Olanlar
« Posted on: 19 Nisan 2024, 11:02:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tasavvuf Ehli Olanlar rüya tabiri,Tasavvuf Ehli Olanlar mekke canlı, Tasavvuf Ehli Olanlar kabe canlı yayın, Tasavvuf Ehli Olanlar Üç boyutlu kuran oku Tasavvuf Ehli Olanlar kuran ı kerim, Tasavvuf Ehli Olanlar peygamber kıssaları,Tasavvuf Ehli Olanlar ilitam ders soruları, Tasavvuf Ehli Olanlar önlisans arapça,
Logged
02 Ekim 2010, 15:29:19
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #6 : 02 Ekim 2010, 15:29:19 »

Allah Yolunun Rehberi: Mürşid-i Kamil
Mürşidin Lüzumu
Bedeni hastalıkların teşhis ve tedavisi için hâzık bir tabibe müracaatı emir buyurmuş olan Resulullah (S.A.V.) Efendimiz, mânevi hastalıklardan kurtulmak için de mânevi bir tabibe, Rabbânî bir âlime başvurmayı dini bir ihtiyaç olarak göstermiştir. Mühim olan, bu mânevi hastalıklardır. “Onların kalplerinde hastalık vardır.” (Bakara: 10) Âyet-i kerime'si ile işaret buyrulan bu korkunç hastalıklar, tedavi edilmezse insanın ebedî ahiret hayatını öldürdüğü için çok tehlikelidir.

Hasta olan bir insan, güzel yemeklerin lezzetini anlayamaz. Ağız tadının geri gelmesi, hastalığının tedavisine bağlıdır. Bunun gibi nefs-i emmâreye mağlup olan masivâ bataklığına dönen bir kimsenin kalbi hastadır, ibadet ve taatlarından lezzet alamaz. Kin, kibir, gazap, şehvet, haset, riyâ, tamah, ucb... gibi kötü sıfatlar kalp hastalıklarıdır. Kâmil bir mümin olabilmek için kalpten bu sıfatları bir bir izâle etmek gerekmektedir. Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde: “Kötülüklerin zâhir ve bâtın olanlarından (açığından gizlisinden) uzak bulununuz.” buyuruyor. (En'am: 151)
Kalp temiz olursa, kişiyi ibadet ve taate sevk eder. İmam-ı Gazâli, bu bâtıni kötülüklerden sakınabilmek ve korunma yollarını bulmak için bir Mürşid-i kâmil'e intisabın zaruri olduğuna dair “Adâb-ı zikr” Risâlesinde şöyle buyurmaktadır: “Terbiye etmek suretiyle kötü ahlâkını atıp onun yerinde güzel ahlâkı yerleştirmesi için, sâlikin mürşid ve mürebbi bir şeyhin terbiyesine girmesi şarttır.” Burada sözü edilen terbiye, topraktan diken ve yabani otları söküp nebâtını güzelleştirmek ve neşv-ü nemâ bulmasını ikmâl etmek için çalışan çiftçinin işine benzer. Çünkü Allah-u Teâlâ kullarını kendi yoluna irşat edecek peygamberler göndermiştir. Bu mânâdan dolayı Resulullah (S.A.V.) Efendimiz ahirete irtihal edince mahlûkatı Allah-u Teâlâ'ya irşat ve isâl etmek için hulefâsı onun makamına halef olmuşlardır. Onun için sâlikin, kendisini terbiye ve Hakk Teâlâ'nın yoluna irşat edecek bir şeyhe mutlak ihtiyacı vardır.”

İmam-ı Rabbâni Hazretleri buyururlar ki: “Onun bir nazarı, kalp hastalıklarını giderir. Bir teveccühü, beğenilmeyen kötü huyları siler süpürür.” (285. Mektup) Medresede müderris ne ise, tarikatta mürşid odur. Müderris akla hitap eder, nakli akla tatbik eder, metni açıklar, ilminin derecesine göre tahlile girişir, vazifesi bununla biter. Mürşid-i kâmil ise, ruh ile meşgul olur. Mürebbidir, terbiyecidir. Kendisine intisap eden müridin bütün hususiyetlerini göz önünde bulundurarak herkese ayrı ayrı yol gösterir. Yaratılışındaki firasetin ve edindiği mârifetin derecesine göre müridin kalbindeki kudreti, micazındaki sertliği, ahlâkındaki fesadı tedricen izâleye çalışır. Mürit tam teslim olduysa çabuk yol alır, olgunlaşır, safây-ı kalbe ulaşır.

Bu yolun terbiye sistemi, siret-i Nebevî ile ahenklidir. Gaye onu numune almaktır. Bütün bu güzel hâller, ancak kâmil bir mürşidin taht-ı terbiyesi altında bulunmakla husule gelir. Yolumuzun pîri Muhammed Es'ad Erbilî Hazretleri bu hususta şöyle buyururlar: “Tarikat ricâlinden bir zâta müracaattan maksat, sâlikin kabiliyet toprağına ilâhi mârifet tohumlarının ekilmesidir. Yalnız zikir talimi ve telkini değildir. Zira bu cihet, tasavvuf kitaplarını okumakla da müyesser olabilir.” (4. Mektup)

“Kulların bilgisizlik ve cehâlet felâketinden kurtulmaları, ilâhi ilim ve irfan ile kendilerini süslemeleri için sadece kitap okumanın kâfi gelmeyeceği, bildiklerini kemâl derecesinde yaşayan kâmil ve terbiyeci bir mürşidin huzurunda mutlaka diz çöküp onun terbiyesi altında yetişmek zarureti açık bir gerçektir.

Nefs-i emmârenin duygu ve temayüllerinden sıyrılıp, mânevi yüceliklerle donanma ve ilâhi tecellilerle hemhâl olma gibi yüce bir gaye sadece Allah'ı zikretmekle elde edilemeyeceğinden bu hususta dahi bir yol göstericiye ve uyanık bir gönül sahibi mürşide kalbi bağlamak gerekir.” (68. Mektup)

“Zamanımızda yaşayan din kardeşlerimizin tarikat talimi almak için evvelce yaşamış sâlih zâtlara müracaat edemeyecekleri âşikâr bulunduğundan, hâl-i hazır yaşamakta olan meşâyıha müracaatla ihtiyaçlarını arz etmeleri gerekmektedir.” (3. Mektup)

Allah-u Teâlâ zâhiri ilimlerin öğrenilmesi için yeryüzünden âlimleri eksik etmediği gibi, bâtınî ilimleri öğretmek için tarikat ehlini de eksik etmemiştir. Her zaman için Mürşid-i kâmil bulundurmaktan âciz değildir. Dini, bütün tazeliği ile ayakta tutan onlardır.

“Şeyhi Olmayanın Şeyhi Şeytandır” Sözü
Abdülkadir Geylânî ve Muhyiddin İbn-ül Arabî Hazretleri gibi birçok şeriat ve tarikat büyüklerinin eserlerinde: “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.” sözü sık sık ifade ve beyan buyrulmuş ve bunun mânâsının doğruluğu pek çok Âyet-i kerime ile sabit olmuştur: “Ey Âdemoğulları! Ben size: ‘Şeytana ibadet etmeyiniz!' diye emretmedim mi?” (Yâsin: 60) Demek ki şeytan, kendini müdafaadan âciz bir mümine âmirlik sıfatı takınarak ve fâsit fikirlerini onun gönlüne düşürerek Allah-u Teâlâ'ya itaattan alıkoymak hususlarını kendisi için mühim bir vazife edinmiş ve tesirini de müşâhede etmiştir.

Allah-u Teâlâ Kur'an-ı kerim'inde Hannâs'tan kendisine sığınılmasını emir buyurmaktadır. Hannâs, şeytandır. Bu şeytan müminleri gözetmekte ve kalbin zikirle meşgul olduğunu anlayınca geri çekilip savuşmakta olduğu gibi, zikirden gâfil bulunanların gönlüne ne bozucu vesveseler atmaktadır. Resul-i Ekrem (S.A.V.) Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki: “Şeytan insanoğlunun kalbine nüfuz etmek için istilâ eder. Lâkin kalp Cenâb-ı Allah'ı zikredince ümitsiz olarak geri çekilir. Unutursa istilâ eder.” (Nevâdir-ül usûl)

Zikrullah, şeytanı uzaklaştırır, kişiye Allah-u Teâlâ'nın hoşnutluğunu kazandırır. İşte bunun içindir ki dünyada iken bir Tarikat-ı aliye'ye intisab etmek ve mürşidin öğretip telkin edeceği zikir ile kalbini ihyâ eylemek her mümin için önemli ve lüzumludur. “Zikrullah kalplerin şifâsıdır.” (Münâvi) Hadis-i şerif'i mucibince, Allah-u Teâlâ'yı çok zikretmek gerekmektedir.

Zikrullah ile; kalp, ruh, sır, hâfâ, ahfâ odaları nefsin işgalinden kurtulur. En son nefs-i kül odası da kurtarılırsa, hâkimiyet ruhun eline geçer, letâif ampulleri yanar, kişi bütün kötülüklerden pişmanlık duyar, bir daha yapmadığı gibi düşünmekten de sıyrılır. Artık o kişi ahlâk-ı zemimeden arınmış, hayvânî sıfatlardan kurtulmuş olur. Kemâl yollarını bulur. Bütün uzuvları ahkâm çerçevesinde hareket etmeye başlar.

Bir de şu var ki, Allah-u Teâlâ'nın ezelden aldığı kimselerin ameliyata da ihtiyacı vardır. Bu ameliyatı da ancak Resulullah (S.A.V.) Efendimizin vekili olan Mürşid-i kâmiller yapabilirler. Operatörlüğe tayin edilen o mânevî doktor; ezelî nasibi olanlara nasibini vermek için, masiva köklerini kazımak için, şeytanı çıkarmak için, sadrın genişletilmesi için, marifet fidanlarının ekilmesi için... şart olan bu ameliyatı yapar.

Mâlum olduğu üzere nefis ve şeytan gibi iki amansız düşmana karşı müdâfaada bulunabilmek herkesin yapabileceği bir iş değildir. İntisab edenler nefsin ve şeytanın arzu ve isteklerine karşı koyarlar. Çünkü o Tarikat-ı aliye'deki mevcut olan zevât-ı kiramın mânevî yardımlarıyla kuvvet kazanırlar. O kuvvet sayesinde nasipleri kadar nefsin ve şeytanın tahakkümünden kurtulurlar. Resulullah (S.A.V.) Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar: “Kim bir topluluğun arasına girerse onlardan olur.” (Ebu Dâvud)

Şüphesiz bir insan sûfiler cemaatine muhabbetle iltihak eder, zikir ve fikirlerine katılırsa onlardan sayılacağı gibi, mahşerde de himâyeleri altında bulunacaktır. Nitekim Resulullah (S.A.V.) Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde: “Kişi sevdiği ile haşrolunur.” buyurmuştur. (K. Hafâ) Lânetlenmiş şeytanın şeyhe bağlı tarikat mensuplarına karşı zafer kazanamayacağı bu açıklamalardan anlaşılıyorsa da, görülen ve duyulanlarla bu fikri ispat etmek kabil olamıyor. Zira Tarikat-ı aliye mensupları arasında ilâhî kanun mânâsına gelen ilâhî hükümlere riâyet etmeyen ve bilhassa imanın alâmeti demek olan namazın edâsına hakkıyla dikkat göstermeyen kimseler de mevcut olduğu şüphesizdir. Diyebiliriz ki, şeyhten maksat bu ismi taşıyan bir şahıs olmayıp belki Allah-u Teâlâ'yı sıfatlarıyla tanıyan bir kimse olmakla beraber kalpten bir niyet ile ibadet ve taatlara devam eden, günahlardan kendini koruyan, nefsin istekleriyle zevklere düşkünlükten yüz çeviren, şeriat ve tarikata hizmet eden bir zâttır. Bu böyle olduğu gibi, mensup olanların dahi mürşidin şeriat ve tarikat dairesinde bulunan emirlerine riâyet etmeleri lâzımdır. Netice olarak bir hastanın hastalığından kurtulması elbette ki hâzık bir doktorun vermiş olduğu ilaçların güzelce kullanılmasına bağlıdır. Doktor, işinin ehli ve mütehassıs olmaz, yahut hasta da aldığı ilacı güzelce kullanmazsa beklenen şifa gerçekleşemez.

Mürşid aramak çok mühimdir. Bir Mürşid-i kâmil vardır irşat eder, bir mürşid vardır ifsat eder. Çünkü onun seyri Hakk'adır, şeyhliği şeytandan gelir, nefis putuyla ortaya çıkar, kendisini de etrafını da helâk eder. Şeyh Es'ad Efendi Hazretleri buyururlar ki: “Nefs-i emmârenin kötülük ve şerrinden canını kurtarmak, Rahman ve Rahim olan Cenâb-ı Hakk'ın ilâhi yardım ve lütfuna nâil olmak isteyen bir insan, tarikat-ı aliye'ye dehâlet edip hakikat yolunda sülûk ederek geleceğini emniyet altına almada acele davranmalıdır.” (68.Mektup)

Allah-u Teâlâ'nın lütuf ve ihsanı sadece ilk devirlerde bulunan Müslümanlara mahsus değildir. Her devirde ilâhî ahkâma tâbi olan bütün Müslümanların bu gibi inayetlerden istifade edecekleri açık bir gerçektir. Hiç şüphe yok ki bu eftal ümmet içinde yağmurun toprağa düşmesi ile ölü toprağın nebat fışkırttığı gibi, Hakk'ın izni ile ölmüş kalpleri diriltenler de mevcuttur. Bütün engel ve güçlüklere rağmen Allah için mücahede ve mücadele etmektedirler. Dini bütün tazeliği ile ayakta tutan onlardır. Her devirde etraf ve muhitlerine nur saçmışlar, insan yetiştirmişler, yol gösterici eserler vermişl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

22 Nisan 2011, 15:10:10
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« Yanıtla #7 : 22 Nisan 2011, 15:10:10 »

“Onlar o kimselerdir ki, ALLAH imanı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruhla takviye edip desteklemiştir.” (Mücâdele: 22) Bu gibi kulların rûhâniyetleri daima uyanıktır.
Rabbim bizleri ruhaniyeti daima uyanık olanlardan eyle..Amin..
Allah razı olsun hocam ve sedagülü kardeşim..
Rabbbim bu yola erenlerden eylesin bizleri..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

26 Haziran 2011, 14:04:33
Selvihale

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 434


« Yanıtla #8 : 26 Haziran 2011, 14:04:33 »

Kesinlikle hocm çok haklısınz Rabbim razı olsun bu paylaşımlarınızdan dolayı..Bir söz vardır kimseyi kötü bilmeyin dış görünüşüyle yadırgamayın ..yaradanın sevigili kulu olabilir diye ..Rabbim hakikati göstersin bizlere..Şu dünyada hayırlı güzel insanlarla tek derdi sevigiliye sevgili olmak deri içerisin olanlarla bizi cem eylesin ..sevigi ve muhabbetle...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
26 Eylül 2011, 21:37:01
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« Yanıtla #9 : 26 Eylül 2011, 21:37:01 »

Cenabı hak yolunda gidenleri o yoldan gitmiş gibi görünenleri birbirinden allahın izni ve keremiyle ayıralım ve de

mevlamızın hiç bilenle bilmiyen bir olurmu hakikatine binaen hak dostuna hak ettiği değeri allah rızası için verelim

allah razı olsun değerli hocam paylaşımlarınız için
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2] 3 4 5   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes