> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Tahavi Şerhi > Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır  (Okunma Sayısı 1090 defa)
07 Ocak 2012, 19:39:55
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 07 Ocak 2012, 19:39:55 »



Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır


Tahâvî’nin -Allah ona rahmet etsin-: "O dilediğini yapar ve O asla zulmedici değildir" sözlerine gelince, Kur’ân’ın delalet ettiği husus Yüce Allah’ın kullarına zulmetmekten kendi zatını tenzih ettiği şeklindedir. Bu da Kaderiye ile Cebriye’nin görüşleri arasında orta bir kanaati benimsemeyi gerektirmektedir.

Ademoğulları tarafından zulüm ve çirkin olarak değerlendirilen bir husus -Kaderiye, Mutezile ve benzerlerinin dedikleri gibi- onun tarafından zulüm ve çirkin bir iş olarak değerlendirilmez. Çünkü bu Yüce Allah’ı yarattıklarına benzetmektir. O’nu, onlara kıyas etmektir. O Ğanî (asla muhtaç olmayan) ve herşeye kadir olan bir Rab’tir. Kendileri ise Allah’ın kahrı altında O’na muhtaç olan kullardır.

Zulüm ise kelam’cıların ve diğerlerinin söyledikleri gibi kudretin kapsamı içerisine girmeyen imkansız şeyler anlamında değildir. Onlar şöyle derler: Kudret çerçevesi içerisinde olup mümkün olan şeylerde zulüm olmasına imkan yoktur. Aksine mümkün olan herbir şey O’ndandır, onu yapacak olursa adalettir. Zira zulüm, ancak başkası tarafından kendisine emir ve yasaklar verilmiş kişi tarafından yapılır. Allah ise böyle değildir.

Yüce Allah’ın şu buyrukları bu görüşün tam aksini ortaya koymaktadır: "Kim mü’min olduğu halde salih ameller işlerse, o zulme uğratılmaktan da korkmaz, (mükafatının) eksiltilmesinden de." (Tâ’hâ, 20/12); "Benim yanımda söz değiştirilmez ve Ben kullara asla zulmedici de değilim." (Kaf, 50/29); "Biz onlara zulmetmedik fakat onlar bizzat zalimler idiler." (ez-Zuhruf, 43/76); "Onlar işlediklerini de hazır bulacaklardır. Rabbin kimseye zulmetmez." (el-Kehf, 18/49); "Bugün de herkese kazandığının karşılığı verilir, bugün zulmetmek yoktur. Şüphesiz Allah hesabı pek çabuk görendir." (el-Mu’min, 40/17)

Allah Rasûlünün, Rabbinden rivayet ettiği şu buyruklar da bu türdendir: "Ey kullarım! Şüphesiz ki Ben kendime zulmü haram kıldım. Aranızda da onu haram kıldım. O halde birbirinize zulmetmeyiniz."[171] İşte bu, iki hususa delil teşkil etmektedir:

1- Yüce Allah, kendisine zulmü haram kılmıştır. İmkansız olan bir şey ise böyle nitelendirilemez.

2- O, zulmü kendisine haram kıldığını haber vermektedir. Tıpkı kendisi üzerine rahmeti yazdığını haber verdiği gibi. Bu da onların zulmün ancak kendisine emir ve nehy verilen kimse tarafından söz konusu olabileceği, Yüce Allah’ın ise bu durumda olmadığı şeklindeki delillerini çürütmektedir. Çünkü onlara şöyle denilir: Her türlü eksiklikten münezzeh olan Yüce Allah kendisi üzerine rahmeti yazmış ve kendisine zulmü haram kılmıştır. Görüldüğü gibi O, kendisi üzerine rahmeti yazdığı gibi, güç ve kudreti çerçevesinde olup kendisi için imkânsız olmayan bir hususu da kendisine haram kılmıştır.

Aynı şekilde Yüce Allah’ın: "O zulme uğratılmaktan da korkmaz, (mükafatının) eksiltilmesinden de." (Tâ’hâ, 20/112) buyruğunu selef zulüm, onun üzerine başkasının günahlarının yükletilmesi, eksiltilmesi ise yaptığı iyiliklerin eksiltilmesi diye açıklanmıştır. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde: "Hiçbir nefis bir başka nefsin günah yükünü yüklenmez" (el-İsra, 17/15) diye buyurmaktadır.

Diğer taraftan insanın kudret çerçevesi içerisine girmeyen ve imkansız olan bir şeyden korkması söz konusu değildir ki, bu açıdan ona ayrıca teminat verilmesine gerek duyulsun. Olsa olsa mümkün olan birşeye karşı ona teminat verilebilir. Yüce Allah: "Korkmaz" buyruğu ile zulümden yana ona teminat verdiğine göre, bunun mümkün ve kendisine güç ve kudret yetirilebilen bir iş olduğu da anlaşılmış olmaktadır.

"Benim huzurumda çekişmeyin" buyruğundan itibaren; "Benim huzurumda çekişmeyin... ve Ben kullara asla zulmedici de değilim." (Kaf, 50/28-29) buyruğunda da aynı şekilde Allah’ın kudreti çerçevesinde olan ve kendisinin yapması imkansız olan bir husus nefyedilmemektedir. Nefyedilen, Yüce Allah’ın kudreti çerçevesinde bulunan ve mümkün olan bir husustur. O da kulların amellerinden başkası ile cezalandırılmalarıdır.

Aksi kanaati savunanların görüşüne göre Yüce Allah, hiçbir fiilden münezzeh değildir ve hiçbir fiili işlemekten yana mukaddes değildir. Aksine hepsi mümkündür. O hiçbir fiili işlemekten tenzih edilmez, aksine O’nun bütün işleri güzeldir. Kötü fiilin de hakikati yoktur. Hatta bu imkansız bir şeydir, imkansız olan bir şeyin de hakikati olmaz.

Kur’ân-ı Kerîm ise bir çok yerde bu görüşün tam aksine delâlet etmektedir. Bu buyruklarda Yüce Allah kendi zatını, kendisine layık olmayan ve yakışmayan işlerden tenzih etmiştir. Böylelikle O’nun kötü fiillerden, kusurlu ve yerilen işlerden münezzeh ve mukaddes olduğu ortaya çıkmaktadır. Nitekim O, kötü vasıflardan, kusurlu ve yerilen sıfatlardan da münezzeh ve mukaddestir. Bu da Yüce Allah’ın şu buyruğunu andırmaktadır: "Acaba siz, Bizim sizi boşuna yarattığımızı ve sizin Bize gerçekten döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?" (el-Mu’minun, 23/115) Yüce Allah kendi zatını mahlukatı boşu boşuna yaratmış olmaktan tenzih etmekte ve böyle bir zannı taşıyanların kanaatlerini reddetmektedir, bu ise bir fiildir.

Yüce Allah’ın: "Biz müslümanları o günahkârlar gibi kılar mıyız hiç?" (el-Kalem, 68/35) buyruğu ile: "İman edip, salih amel işleyenleri, yeryüzünde fesad çıkaranlar gibi mi kılarız? Yahut takva sahiplerini günahkarlar gibi mi kılarız?" (Sad, 38/28) buyruğu ile Yüce Allah’ın bu iki kesimi birbirine eşit kılmasını mümkün gören kimselerin bu kanaatlerini reddetmektedir. Şu buyruk ta böyledir: "Yoksa kötülük işleyenler kendilerini iman edip, salih amel işleyenler gibi kılacağımızı ve hayatları ile ölümlerinin bir olacağını mı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorla!." (el-Casiye, 45/21)

Bu buyrukta da O’nun bu şekilde hareket edeceğini zannedenlerin kanaatleri reddedilmekte, böyle bir hükmün kötü ve çirkin bir hüküm olduğu ve yüce Rabbin bundan münezzeh olduğu bildirilmektedir.

Ebu Davud ile Hakim’in el-Müstedrek’te kaydettikleri İbn Abbas, Ubade b. es-Samit ve Zeyd b. Sabit yoluyla gelen rivayete göre Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki Allah semavatında ve arzında bulunanların hepsini azaplandıracak olursa, onlara zulmetmesi söz konusu olmaksızın onları azaplandırmış olur. Eğer onlara rahmet buyuracak olursa, elbetteki O’nun rahmeti onlar için öz amellerinden daha hayırlı olur."[172]

Bu hadis Cebriye’ye karşı gösterilen delillerdendir. Kaderiye’ye gelince, onların benimsedikleri bozuk usûl ve ilkelere uygun düşmemektedir. Bundan dolayı onlar, bu hadisi ya yalanlamışlardır yahut ta olmadık şekilde te’vil etmişlerdir.

Bu hadise karşı takındıkları tutumları dolayısıyla en bahtiyar olan kimseler ehl-i sünnettir. Çünkü onlar bu hadisi tasdik ile karşılamışlar, onun Yüce Allah’ın azamet ve celâlini, mükellefler üzerindeki nimetinin üstün değerini ifade ettiğini bilmişlerdir. Bu hadis ayrıca mahlukatın üzerlerindeki nimetlerin hakkını ödemekten aciz olduklarını da ortaya koymaktadır. Bu da ya onların âcizlikleri, ya cahillikleri, ya kusurlu davranışları ve buna aldırmayışları dolayısıyladır. Yahut ta güç yetirebildikleri kadarıyla dahi şükürde bulunmayışlarıdır. Bazı yönleriyle dahi bunu ihmal edişleridir.

O’nun semavat ve arz ehli üzerinde hakkı, O’na itaat edilip isyan edilmemesi, anılıp unutulmaması, şükredilip O’na nankörlük edilmemesidir. O’na karşı duyulan sevginin gücü ve O’na dönüşün tevekkül ve haşyetin gözetimi altında bulunma şuuru, korku ve ümidin hepsinin O’na yönelik olması ve O’na bağlı olması gerekir. O kadar ki kalb O’nun muhabbetine ve O’nun uluhiyetine kulluk etmeye kendisini vermelidir. Münhasıran bu şekilde O’na yönelmelidir, dil de sadece O’nu anmalı, organlar da O’na itaate adanmalıdır.

Bunun genel anlamıyla güç yetirilen bir şey olduğunda şüphe yoktur. Fakat nefisler bu hususta cimrilik ederler. Bu cimrilik mertebeleri ise, Yüce Allah’tan başkasının sayısını bilemediği kadar pek çoktur. İtaatkârların çoğunun da nefisleri bazı yönleriyle bunun gereğini yerine getirseler bile, diğer bazı yönleriyle yine cimrilik ederler. Allah’ın muradına karşı bir irade ortaya koymayan, yahut yapmasını sevdiği işten başkasını istemeyen bir kimse bulunabilir mi? Yaratılış maksadına muhalif bir iş yapmayan -zamanlardan bir zamanda olsa dahi- kimse var mıdır? Eğer şanı yüce Rabbimiz semavat ve arz ehline adaletinin gereğini uygulayacak olursa, elbetteki adaletiyle onları azaplandırır ve yine de onlara zulmetmiş olmaz.

Kulun yapabildiği en ileri iş bu kusurlarından tevbe edip, onları itiraf etmektir. Tevbeyi kabul etmek ise O’nun katıksız bir lütuf ve ihsanıdır. Yoksa eğer O, günahları dolayısıyla kulunu azaplandıracak olursa ona zulmetmiş olmaz. Tevbe ettiği varsayılacak olsa dahi.

Ancak Yüce Allah, lütuf ve rahmetinin gereği olarak tevbe edeni azaplandırmamayı kendi üzerine yazmıştır. Yine O, kendisine rahmet’i yazmıştır, o bakımdan O’nun rahmet ve affetmesinden başka, mahlukatı hiçbir şey kuşatmaz.

Onlardan hiçbirisinin ameli kendisini ateşten kurtaracak yahut ta ameli dolayısıyla cennete girebilecek dereceye asla ulaşamaz. Nitekim insanlar arasında Rabbine en itaatkâr, ameli itibariyle en üstün ve Rabbine ta’zim ve saygısı en ileri derecede olan yüce zat şöyle demiştir: "Aranızdan hiçbir kimseyi kendi ameli kurtaramaz." Sen de mi, ey Allah’ın Rasûlü? demeleri üzerine şöyle buyurdu: "Ben dahi, Allah’ın kendi nezdinden bir lutuf ve bir rahmet’e beni daldırması hali müstesnâ."[173]

Ebu Bekr es-Sıddîk, Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-den namazında yapacağı bir duayı kendisine öğretmesini isteyince şöyle buyurdu: "De ki: Allah’ım gerçekten ben kendi nefsime çok büyük zulmettim. Günahları da Sen’den başka kimse bağışlamaz. Sen bana nezdinden b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır
« Posted on: 28 Mart 2024, 11:32:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır rüya tabiri,Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır mekke canlı, Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır kabe canlı yayın, Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır Üç boyutlu kuran oku Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır kuran ı kerim, Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır peygamber kıssaları,Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştır ilitam ders soruları, Yüce Allah Kendisi Üzerine Rahmeti Yazmıştırönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes