๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tahavi Şerhi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 08 Ocak 2012, 11:47:18



Konu Başlığı: Ümmet Tarafından Kabul Gören Vahid Haber
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 08 Ocak 2012, 11:47:18
Ümmet Tarafından Kabul Gören Vahid Haber  
 

Vahid haberi, ümmet gereğince amel ederek ve onu tasdik ederek, kabul ile karşıladığı takdirde ümmetin çok büyük çoğunluğuna göre yakîn (kesin) bilgi ifade eder. Bu da mütevatirin iki kısmından birisidir. Ümmetin selefi arasında bu hususta herhangi bir görüş ayrılığı yoktur. Ömer b. el-Hattab -Radıyallahu anh-ın rivayet ettiği: "Muhakkak ameller niyetlerledir"[75] haberi bu kabildendir.

Yine İbn Ömer -Radıyallahu anh-ın naklettiği: "Peygamber vela’nın satışını ve hibe edilmesini yasaklamıştır."[76] haberi, Ebu Hureyre -Radıyallahu anh-ın: "Kadın halası üzerine de, teyzesi üzerine de nikahlanmaz."[77] haberi; "Neseb yolu ile ne haram oluyorsa,  emmek yolu ile de haram olur."[78] haberi ve bunların benzerleri gibi. Aynı şekilde Kuba Mescidi’ne gidip de Kıble’nin, Mescid-i Aksa’dan, Kabe’ye döndürüldüğünü bildirenin haberi üzerine bunu duyan namaz kılanların Kabe’ye dönmesine dair haber de buna benzemektedir.[79]

Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- elçilerini birer birer gönderirdi. Mektublarını da bir kişi ile birlikte gönderirdi. Kendilerine bu mektub ya da elçi gönderilen kimseler; bu vâhid bir haber olduğu için bunu kabul etmeyiz, demezlerdi. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "O dini bütün dinlere üstün kılmak için rasûlünü hidayetle ve hak din ile gönderen O’dur." (et-Tevbe, 9/33) O halde Yüce Allah’ın delil ve açıklamalarının çürütülmemesi için insanlara karşı bu dinin delil ve belgelerini de koruması kaçınılmaz bir şeydir.

İşte bundan dolayı Yüce Allah, Rasûlü adına yalan uyduranları hayatta iken de, ölümlerinden sonra da rezil ve rüsvay etmiş, onların gerçek durumlarını insanlara açıkça göstermiştir. Süfyan b. Uyeyne der ki: Yalan hadis söylemiş hiçbir kimseyi Allah setretmiş değildir. Abdullah b. el-Mubarek de şöyle demiştir: Bir adam seher vakti yalan bir hadis nakletmeyi içinden geçirse, sabah olur olmaz insanlar; filan kişi yalancıdır, demeye koyulurlar.

Vahid haberin doğru ve yalan olma ihtimali varsa da sahih haberler ile sahih olmayan haberleri birbirinden ayırt edebilmek, ancak vakitlerinin büyük bir bölümünü hadisle uğraşmaya; ravîlerin siyretlerini, hallerini ve sözlerinin durumuna vakıf olmak maksadıyla araştırmaya, bu hususta çok ileri derecede haddi aşmaktan ve yanılmaktan gayret gösterenlere nasib olabilir. Bunlar öldürülecek olsalar dahi, hiçbir kimseye Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- hakkında tek bir söz dahi uydurmasına müsamaha etmezler, bizzat kendileri de böyle bir şey yapmazlar. Bunlar bu dini bizlere kendilerine nakledildiği gibi naklettiler. Onlar İslamın öncü kafilesi, imanın belkemiğidirler. Onlar haberlerin sarrafları, hadislerin gerçek doktorlarıdır. Kişi onların bu durumlarını, bu hallerini doğruluklarına dair haberleri ne kadar takvalı ve güvenilir olduklarını bilirse; onların yaptıkları nakil ve rivayetlerdeki ilmin derecesini de açıkça görür.

Akıl ve bilgi sahibi olan bir kimse hadis alimlerinin, peygamberlerinin siyret ve haberlerini bildikleri kadar, başkalarının bilmesi yahut böyle olduğunu zannetmeleri bir tarafa, hatırlarından geçirmedikleri şeyleri dahi bildiklerini anlar. Nitekim nahivciler de Sibeveyh ve el-Halil’e dair haberler ve sözlerden, görüşlerden bildiklerini başkaları bilemez. Doktorların da Hipokrat ve Calinos’un sözleri ile ilgili bidikleri başkaları tarafından bilinmez.

Kısacası herbir sanat sahibi sanatını başkasından daha iyi bilir. Eğer bakkal’a güzel kokulara dair soru sorulsa yahut güzel koku satıcısına manifatura’ya dair soru sorulsa ve buna benzer kimselere meslekleri ile uymayan sorular sorulursa elbetteki bu pek büyük bir cahillik olarak değerlendirilir.

Ancak Allah’ın sıfatlarını kabul etmeyenler Yüce Allah’ın: "O’nun benzeri hiçbir şey yoktur." (eş-Şura, 42/11) buyruğunu sahih hadisleri reddetmek için dayanak kabul etmişlerdir. Benmisedikleri görüş ve kaidelere, düşünce ve içlerinden geçen duyguların kaide diye ortaya koydukları ilkelere muhalif bir hadis geldikçe, bunu "O’nun benzeri hiçbir şey yoktur" buyruğuna dayanarak reddetmeye kalkışırlar. Böylelikle onlar, kendilerinden olan kalbi körelmiş kimselere karşı hakkı batıl’a karıştırıyorlar ve âyeti gerçek manasından uzaklaştırarak tahrif ediyorlar.

Onlar, Allah’ın sıfatlarına dair haberlerden Allah’ın da, Rasûlünün de murad etmediğini, İslam’ın önder ilim adamlarından hiçbir kimsenin anlamadığını anlamışlardır. Onlara göre bu sıfatları kabul etmek, yaratılmışların sahip oldukları sıfatlara yaratıcıyı benzetmektir. Bu iddialarından sonra bu sıfatların kabulü batıl olduğuna da her iki nass’ı tahrif ederek "O’nun benzeri hiçbir şey yoktur" buyruğunu delil gösterirler. Kitablar yazarlar ve: Allah’ın emrettiği ve Allah’tan gelmiş şekliyle İslam dininin esasları bunlardır, derler. Kur’ân-ı Kerîm’in bir çok bölümünü okurlar fakat onun anlamını Allah Rasûlünün beyan ettiği ve Allah’ın murad ettiği manayı haber verdiği anlamlar üzerinde düşünmeksizin manasını Allah bilir diye, O’na havale ederler.

Yüce Allah bu üç nitelikleri dolayısıyla, önceden kendilerine kitab verilmiş olanları yermiştir. Bizlere onların bu konudaki tutumlarını haber vererek anlatmıştır. Böylelikle biz ibret alalım, onların gittikleri yolun benzerini izlemekten uzak kalalım. İşte Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "(Ey iman edenler) artık bunların size inanacaklarını mı umarsınız? Halbuki onların bir fırkası vardır ki Allah’ın kelâmını dinlerlerdi de onu anladıktan sonra bile bile tahrif ederlerdi." (el-Bakara, 2/75)

Nihayet Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onların arasında kuruntu dışında Kitabın ne olduğunu bilmeyen ümmîler de vardır. Onlar yalnız zannediyorlar." (el-Bakara, 2/78) Kuruntudan kasıt ise, mücerred okumaktır.

Daha sonra şöyle buyurmaktadır: "Elleriyle Kitabı yazıp, sonra az bir paha ile satabilmek için: ‘Bu Allah’ın katındandır’ diyenlere yazıklar olsun! Vay elleriyle yazdıklarından başlarına geleceklere, kazandıkları yüzünden vay onların haline!" (el-Bakara, 2/79)

Görüldüğü gibi Yüce Allah, yazdıklarını Allah’a nisbet ettiklerinden ötürü ve bu yolla kazandıkları sebebiyle yermiş bulunmaktadır. Her iki vasıf da yerilmeye değer: Allah’tan gelmedik bir şeyi, Allah’a nisbet etmek de bunun karşılığında mal yahut başkanlık gibi bir karşılık almak da.

Yüce Allah’tan söz ve amellerimizde lütuf ve ihsanıyla bizleri yanılmaktan korumasını dileriz.


[75] Buhârî 1, 54, 2529, 3898, 5070, 6689, 6953; Müslim 1907; Ebû Dâvûd 2201; Tirmizî1647; İbn Mâce 2427; Nesahi, I, 58-60, VI, 158-159, VII, 13...

[76] Buhârî 2535, 6756; Müslim 1506.

[77] Buhârî 5109, 5110; Müslim 1408; Muvatta, II, 532.

[78] Buhârî 2645, 5100; İbn Mâce 1938.

[79] Buhârî 403, 4488, 4490-4494, 5251; Müslim 526.




Konu Başlığı: Ynt: Ümmet Tarafından Kabul Gören Vahid Haber
Gönderen: Mehmed. üzerinde 18 Nisan 2021, 18:51:33
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Ümmet Tarafından Kabul Gören Vahid Haber
Gönderen: Sevgi. üzerinde 19 Nisan 2021, 00:29:25
Aleyküm selam. Bu bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim.