๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tahavi Şerhi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 12 Ocak 2012, 22:28:28



Konu Başlığı: Kelamı Nefsi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 12 Ocak 2012, 22:28:28
Kelam-ı Nefsi


Tahâvî-Alllah ona rahmet etsin-’nin: "Onun gerçek anlamıyla Yüce Allah’ın kelamı olduğuna, mahlukatın kelamı gibi yaratılmış olmadığına kesinlikle inanmışlardır" sözleri, Mutezile’nin ve bu görüşü kabul eden diğerlerinin kanaatlerini reddettiği noktasında açık bir ifadedir. Onun "gerçek manasıyla" ifadesi, "kelam, Yüce Allah’ın zatı ile kaim ve ondan kimse tarafından işitilmemiş, o ancak kelam-ı nefsî olarak vardır" anlamındaki görüşlerini reddettiğini görüyoruz. Çünkü kendisi ile nefsî kelam’ın kaim olup da o kelamiyle konuşmamış kimsenin kelamı hakkında; bu hakikat anlamı ile bir kelam’dır, denilemez. Aksi takdirde dilsizin de konuşabilen bir kimse olması gerekir ve mutlak olarak söz konusu edilmesi halinde mushaf’ta bulunan sözlerin de Kur’ân ya da Allah’ın kelam’ı olmaması, aksine Allah’ın kelam’ı olmayıp O’nun tabiri, ifadesi olması gerekirdi. Nitekim dilsiz bir kimse bir kişiye işaretle bir şeyler anlatmaya kalkışsa, o kişi de onun maksadının ne olduğunu anlayarak bu şahıs o dilsizin kendisine işaret ettiği manayı ifadelendirecek şekilde yazacak olur ise yazılan bu ifadeler, yazan şahsın dilsizin anlatmak istediği manayı ifadelendiren bir tabir olur. Bu örnek onların söylediklerine son derece uygundur. Her ne kadar hiçbir kimse Yüce Allah’a -haşa- "dilsiz" demiyorsa bile onlara göre melek Yüce Allah’tan nefsi ile kaim olan bir manayı kavramış, ancak ondan herhangi bir harf ya da bir ses işitmemiş, aksine mücerred olarak manayı kavramış, sonra onu ifadelendirmiştir. Buna göre Kur’ân nazmını ve Arap diliyle bunun te’lifini ortaya koyan melek’tir. Yahut ta Yüce Allah, melek’ten ayrı hava gibi bazı cisimlerde bu ibareyi halketmiş olmaktadır.

Kelam tek bir manadır, diyen kimselere şöyle denilir: Musa -Aleyhisselam- bu mananın tamamını mı işitmiştir? Yoksa bir bölümünü mü?

Eğer bu kimseler tamamını işitmiştir, diyecek olurlarsa onun Allah’ın kelamının tamamını işittiğini iddia etmiş olacaklardır. Bunun tutarsızlığı ise açıkça ortadadır. Şâyet bir bölümünü işitmiştir, diyecek olurlarsa o takdirde bunlar Allah’ın kelam’ının kısımlara ayrıldığını kabul etmiş olacaklardır. Yüce Allah’ın kendisi ile konuştuğu yahut ta ona kelamından bir şeyler indirmiş bulunduğu herkes hakkında da bu söz konusudur.

Yüce Allah meleklere: "Şüphesiz ki Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" (el-Bakara, 2/30) diye buyurduğunda yine onlara: "Âdem’e secde edin" (el-Bakara, 2/34) diye emrettiğinde ve buna benzer buyrukları ile ilgili olarak; acaba bu Allah’ın kelamının tamamı mıdır? Yoksa bir bölümü müdür? diye sorulacak olur da bunlar: Bu Allah’ın kelam’ının tamamıdır, diyecek olurlarsa; hiç şüphesiz ki bu hakka karşı bile bile bir büyüklenme ve inatlaşmadır. Eğer bir bölümüdür, diyecek olurlarsa o takdirde Allah’ın kelam’ının taaddüdünü de itiraf etmiş olacaklardır.

Yüce Allah’ın kelam’ı nefsî ile kaim bir manadır, diyenlerin görüşlerini Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in şu buyrukları reddetmektedir: "Şüphesiz ki bizim bu kıldığımız namazda insanların kelamından olan bir şeylerin söylenmesi uygun değildir."[78]; "Muhakkak Allah emrinden dilediği şeyi ihdas eder. İhdas ettiklerinden birisi de; namazda konuşmayınız, buyruğudur."[79]

İlim adamları namaz kılan bir kimsenin namazın maslahatı için olmayarak ve kasten namazda iken konuştuğu takdirde namazının batıl olacağını ittifakla kabul etmişlerdir. Yine hepsinin ittifakına göre kalpten geçen düşünceler halinde bir takım dünyevî hususların tasdik ve talep edilmesi namazı iptal etmez. Namazı sadece bunları sözlü olarak söylemek iptal eder. Böylelikle müslümanların ittifakı ile kalpten geçen bu ifadelerin bir kelam (söz söyleme) olmadığı anlaşılmış olmaktadır.

Aynı şekilde Buharî ile Müslim’de Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: "Şüphesiz ki Yüce Allah ümmetime nefislerinden (içlerinden) geçirdikleri düşünceleri -onları sözlü olarak ifade etmedikçe yahut gereğince amel etmedikçe- bağışlamış bulunmaktadır."[80]

Bu buyruğuyla sözlü olarak söylemediği sürece kişinin içinde geçireceği düşünceleri Yüce Allah’ın affedeceğini haber vermektedir. Böylelikle kişinin içinden geçirdikleri ile sözlü olarak konuşması arasında fark bulunduğunu ve Yüce Allah’ın konuşulmadıkça kişiyi içinden geçireceklerinden dolayı sorumlu tutmayacağını haber vermektedir. Maksat ilim adamlarının ittifakıyla; dil ile bunları söylemedikçe kişinin sorumlu tutulmayacağını anlatmaktır. Bundan anlaşılıyor ki dilde "kelam" budur. Çünkü şari’ de bizlere ancak Arap diliyle hitap etmiş bulunmaktadır.

Aynı şekilde Sünen’de kaydedildiğine göre Muaz -Radıyallahu anh-; Ey Allah’ın Rasûlü bizler gerçekten konuştuğumuz şeylerden dolayı sorumlu tutulacak mıyız? diye sormuş. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "İnsanları cehennem ateşine başaşağı dillerinin "tırpanlarıyla" biçtiklerinden başka bir şeyin yıktığını mı zannedersin?"[81]

Böylelikle kelam’ın ancak dil ile söylenen sözler olduğunu açıklamış olmaktadır. Buna göre "kavl (söz)" ile "kelam (söz söylemek, konuşmak)" lafızları ile bunlardan türeyen ister mazi, ister müzari, ister emir olsun, ister ism-i fail olsun Kur’ân’da, sünnette ve diğer Arapça ifadelerde kullanılacak olursa lafız ve mana ile birlikte bulunmaları halini ifade eder. Sahabe ve onlara güzel bir şekilde tabi olanlar arasında "kelam"ın neye ad olduğu hususunda herhangi bir görüş ayrılığı ve tartışma olmamıştır. Bu hususta tartışma ancak bid’at ehli alimlerinden müteahhirler arasında ortaya çıkmış, sonra da yayılmıştır.

"Şüphesiz ki: Allah’ın kelamı O’nun yüce zatı ile kaim bir tek manadır. Okunan, ezberlenmiş bulunan, mushaf’larda yazılı olan ve Kur’ân okuyandan dinlenilen sözler ise Yüce Allah’ın kelamının nakledilmesi (hikayesi)dir ve o mahluk’tur" diyen kimseler elbetteki mana itibariyle Kur’ân-ı Kerîm’in yaratılmış olduğunu -farkında olmadan- söylemiş olurlar.

Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "De ki: ‘Andolsun bu Kur’ân’ın bir benzerini getirmek için insanlar ve cinler bir araya toplansalar, birbirine yardımcı olsalar dahi yine benzerini getiremezler.’" (el-İsra, 17/88)  
Acaba Yüce Allah bu buyruğunda nefsinde bulunan kelama mı işaret etmektedir, yoksa okunan ve okunduğu zaman duyulan kelamına mı işaret etmektedir? Şüphesiz ki burada işaret şu okunup, işitilen, duyulan kelamadır. Zira Yüce Allah’ın zatında bulunana işaret söz konusu değildir, o indirilmiş de değildir, okunan bir söz de değildir, dinlenen bir söz de değildir.

Yüce Allah’ın: "Benzerini getiremezler" buyruğu ile acaba: Onlar hiç işitmedikleri, bilip tanımadıkları, benim nefsimde bulunan kelamın benzerini getiremezler mi demektir? Halbuki yüce yaratıcının nefsinde bulunana ulaşmaya, O’nun nefsinde neler olduğunu bilip vakıf olmaya, asla imkan yoktur.

Eğer: O, bu sözleriyle nefsinde bulunan kelamın nakledilenine (hikaye edilenine) ve onun kelamının ifade ve tabirine -ki bu da okunan, yazılan ve dinlenen kelam’dır- işaret etmiştir. Zatındaki kelam’a işareti ise söz konusu değildir, diye cevap verirlerse; şunu belirtelim ki; böyle bir görüş Kur’ân’ın açıkça mahluk olduğunu iddia etmek demektir. Çünkü bir şeyin nakledilmesi, onun gibisidir veya ona benzerdir. Bu ise Yüce Allah’ın sıfatlarının hikaye edilen, nakledilen şeyler olduklarını açıkça ifade etmek demektir. Eğer okuduğumuz bu Kur’ân-ı Kerim bir nakil ve hikaye olsaydı, şüphesiz ki insanlar Allah’ın kelamının bir benzerini de ortaya koymuş olacaklardı. O vakit onların benzerini ortaya koymaktan aciz kalmalarından nasıl söz edilebilirdi?

Buna bağlı olarak onların iddiasına göre Kur’ân gerçekte ses ve harf olmayan bir kelam’ın ses ve harf ile nakledilmiş olması anlamına gelir. Kur’ân-ı Kerîm ise, ancak belli bir takım sureler, satıra geçilmiş âyetler ve tertemiz sahifelerde kaydedilmiş bir kitaptır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Haydi onun gibi uydurulmuş on sure meydana getirin." (Hûd, 11/13); "Aksine o kendilerine ilim verilmiş olanların kalplerinde (hıfzedilmiş) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak zalim olanlar bile bile inkar eder." (el-Ankebut, 29/49);   "O, çok şerefli, son derece yüksek ve tertemiz sahifelerdedir." (Abese, 80/13-14)   Kur’ân-ı Kerîm okuyana, okuduğu herbir harf karşılığında on hasene yazılır. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmaktadır: " Ama ben sizlere "Elif, Lam, Mim" tek bir harftir, demiyorum. Aksine "elif" bir harftir, "lam" bir harftir ve "mim" bir harftir."[82]

Kur’ân-ı Kerîm hafızların kalplerinde korunmuş, okuyanların dillerinden dinlenilen kelamdır. Hafızu’d-Din en-Nesefî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- "el-Menâr" adlı eserinde şunları söylemektedir: "Şüphesiz ki Kur’ân-ı Kerîm hem nazmın (belli sözler dizisinin), hem de manalarının adıdır." Onun dışında başka usul alimleri de böyle söylemişlerdir.

Ebu Hanife -Allah’ın rahmeti üzerine olsun-ye nisbet edilen "namazda iken farsça (Kur’ân meali) okumak yeterlidir" şeklindeki görüşüne gelince o bu görüşünden vazgeçmiş ve şöyle demiştir: Arapça okuma gücü varken, Arapça dışında okumak caiz değildir.

İlim adamları şöyle demişlerdir: Eğer Arapça dışında bir dille okuyacak olursa bu kimse ya tedavi edilmesi gereken bir delidir, yahut ta öldürülmesi gereken bir zındık’tır. Çünkü Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’i bu dil ile indirilmiştir ve i’caz da Kur’ân-ı Kerîm’in hem nazmı hem de manası ile ortaya çıkar.


[78] Müslim 537; Ebu Davud 930; Nesai, III, 14-18; Müsned, V, 448-449. 

[79] Ebu Davud, 924; Nesai, III, 19; Müsned, I, 376, 377, 409…

[80] Buhari 2528, 2529, 6664; Müslim, 127.

[81] Tirmizî 2616, İbn Mâce 3973; Ahmed, V, 231.

[82] Tirmizi 2910


Konu Başlığı: Ynt: Kelamı Nefsi
Gönderen: Ceren üzerinde 03 Temmuz 2018, 02:30:10
Esselamu aleykum.kur ani kerimin allahın kelamidir.ve onun sozleri emri buyruklaridir.Rabbim biz leri kur ani okuyan allahın kelamina uyan kullardan eylesin inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Kelamı Nefsi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 03 Temmuz 2018, 11:42:37
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Kur an yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kelamı Nefsi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 05 Temmuz 2018, 04:44:49
Aleyküm Selam.  Rabbim bizleri herdaim Kur'anı okuyup anlayan ve yaşantısına yansıtabilen kullardan eylesin inşaAllah