> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Tahavi Şerhi > Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz  (Okunma Sayısı 3965 defa)
10 Ocak 2012, 20:36:54
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 10 Ocak 2012, 20:36:54 »



Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz:


Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Hani, Kıyamet günü: ‘Bizim bundan haberimiz yoktu’ demeyesiniz diye Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini (çıkarıp) almış ve onları kendilerine şahit tutup: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ (diye buyurmuştu.) Onlar da: ‘Evet (Rabbimizsin) şahid olduk’ demişlerdi." (el-A’raf, 7/172)

Yüce Allah bu buyruğunda Ademoğullarını sulblerinden kendilerine karşı Allah’ın Rableri, mutlak egemenleri, sahipleri olduğuna, O’ndan başka hiçbir ilah bulunmadığına dair şahit tutmuş olduğunu haber vermektedir. Adem -Aleyhisselam-ın sulbünden zürriyetinin alınmış olduğu ve onların Ashab-ı Yemin ve Ashab-ı Şimal olmak üzere biribirlerinden ayırt edildiklerini belirten hadisler varid olmuştur. Bunların bazılarında da Yüce Allah’ın Rableri olduğuna dair şahit tutma da, dile getirilmektedir.

Şunu bilelim ki; müfessirler Yüce Allah’ın Adem’in sırtından soyundan geleceklerini çıkartmış olup, onları kendilerine karşı şahit tutup, sonra tekrar geri iade etmiş olduğundan başka bir şey zikretmemektedirler.

es-Sa’lebî, el-Beğavî ve diğerleri gibi. Bunların bir kısmı bunu söz konusu da etmeyerek yerine Yüce Allah’ın onlara karşı rububiyetinin ve vahdaniyetinin delillerini ortaya koymuş olduğunu; yapılarında var etmiş olduğu akıl ve basiretlerinin de bunlara şahidlik ettiğini söz konusu etmekle yetinmektedir. Zemahşerî ve diğerleri buna örnektir. Kimisi de her iki görüşü de zikretmiştir. el-Vahidî, er-Razî, el-Kurtubî ve başkaları gibi.

Şüphesiz ki âyet-i kerîme birinci görüşe yani Adem -Aleyhisselam-ın zürriyetinin soyundan çıkartılıp alınmış olduğuna delalet etmemektedir. Ayet-i kerîme’de Ademoğullarının sırtlarından alınmadan sözedilmektedir. Adem’in sırtından zürriyetinin alınması ve o vakit onlara karşı şahit tutulması hususu bir takım hadislerden çıkartılmaktadır.

Bu hadislerin kimisinde zürriyetin alınması söz konusu edilmekte, bazılarının cennete, bazılarının cehenneme gideceklerine dair hüküm verildiği belirtilmektedir. Nitekim Ömer -Radıyallahu anh-ın rivayet ettiği hadiste böyledir.

Kimisinde de zürriyetin alınması söz konusu edilip bu zürriyetin -haklarında herhangi bir hüküm ve şahit tutma söz konusu edilmeksizin- Adem’e gösterildikleri belirtilmektedir. Ebu Hureyre hadisinde olduğu gibi.

Birinci görüşün kabul ettikleri şekilde şahit tutmanın söz konusu edildiği hadis ise İbn Abbas ve İbn Ömer’e kadar ulaşan mevkuf bir hadistir. Hadis alimleri de onu tenkit etmişlerdir. Sahih hadis ravileri arasında bunu sadece el-Hâkîm "el-Müstedrek ale’s-Sahihayn" adlı eserinde rivayet etmektedir ki Hâkîm Yüce Allah’ın rahmeti üzerine olsun- işi sıkı tutmamakla tanınan birisidir.

Kimilerinin cennete, kimilerinin de cehenneme gideceklerine dair ilâhî hükmün söz konusu edildiği hadis de kader meselesine delildir. Bunun tanıkları da pek çoktur. Bu hususta ehl-i sünnet arasında da görüş ayrılığı yoktur. Bu konuda sadece sıfatları iptal eden bid’at ehli Kaderiye’nin muhalefeti vardır.

Birinci görüşe gelince selef ve halef’e mensub ehl-i sünnet alimleri arasında görüş ayrılığı vardır. Şâyet ben muhtasar bir eser yazmayı hedeflememiş olsaydım, bu konuda varid olmuş hadisleri ve bu hadisler ile ilgili söylenen sözleri enine boyuna açıklayacaktım. Bu hadislerle ilgili olarak aklen anlaşılan manaları ve âyet-i kerîme’nin lafızlarının delaleti ile ilgili zikredilenleri de ortaya koyardım.

Kurtubî der ki: Bu âyet-i kerîme müşkil bir âyettir. İlim adamları bu âyetin te’vili hususunda değişik açıklamalarda bulunmuşlardır. Biz de tesbit edebildiğimiz kadarıyla onların bu açıklamalarını söz konusu edeceğiz.

Kimileri şöyle demiştir: Ayetin anlamı şudur: Yüce Allah, Ademoğullarını gelecekleri suretle birbirinin sırtından çıkartmıştır. Bunlara göre âyetin manası şudur: "... ve onları kendilerine şahit tutup: Ben sizin Rabbiniz değil miyim (diye buyurmuştu.)" Böylelikle onları yaratmış olmasını birliğine delil olarak göstermektedir. Çünkü baliğ olan herbir kimse zorunlu olarak kendisinin bir ve tek Rabbinin olduğunu bilir. "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyruğu da şu demektir: O’nun bu şekilde soru sorması, kendilerine karşı şahit tutması ve onlar tarafından da bunun kabul edilmesi konumundadır. Nitekim Yüce Allah göklerle yer hakkında şöyle buyurmaktadır: "İkisi de: ‘İsteyerek geldik’ dediler." (Fussilet, 41/11) el-Kaffâl bu görüşü benimsemiş ve bu konuda geniş açıklamalarda bulunmuştur. Bir başka açıklamaya göre Yüce Allah bedenleri yaratmadan önce ruhları yaratmıştır ve ruhlarda kendilerine yapılan hitabı kavrayabilecek bir bilgi kabiliyetini yaratmıştır.

Daha sonra Kurtubî bu hususta varid olmuş hadisleri de kaydeder ve açıklamalarını sürdürür.

Bu husustaki birinci görüşün doğruluğunun en güçlü delillerinden birisi de Buharî ve Müslim’de yer alan ve şu ifadelerin bulunduğu Enes yoluyla gelen hadis-i şerif’tir: "Ben senden bundan çok daha kolay bir şey istemiştim. Adem’in sırtından (çıkardığımda) senden Bana hiçbir şeyi ortak koşmamak üzere söz almış olduğum halde, sen Bana ortak koşmaktan başka bir yolu kabul etmedin."[136]

Fakat bu hadisin bir başka rivayetinde şöyle denilmektedir: "Ben senden bundan daha azını ve kolayını istemiştim, fakat yapmadın. Bundan dolayı cehennem ateşine geri döndürülür."

Bu rivayette ise "Âdem’in sırtından" ifadesi olmadığı gibi, birinci rivayette birinci görüşün savunucularının söz konusu ettiği şekilde Adem’in sırtından zürriyetinin çıkartılmasından da söz edilmemektedir.

Hatta birinci görüş hayret edilecek iki hususu da bir arada ihtiva etmektedir:

1- O sırada insanlar konuşmuş ve imanı ikrar etmişler, böylelikle de Kıyamet gününde onlara karşı delil ortaya konulmuş olacaktır.

2- Ayet-i kerîme de buna delâlet etmektedir. Ayet çeşitli sebeblerden ötürü bu hususa delildir:

a- Yüce Allah: "Ademoğullarından" diye buyurmuş "Adem’den" dememiştir.

b- Yüce Allah: "Ademoğullarının sırtlarından" diye buyurmuş "Adem’in sırtından" dememiştir. Bu ise ya bedel-i ba’z’dır (Âdemoğullarının bir parçası olan sırtlarından anlamına), yahut bedel-i iştimal’dir (onların bünyesinden anlamına). Bu da daha uygundur.

c- Yüce Allah: "Zürriyetlerini" diye buyurduğu halde "onun zürriyetini" dememiştir.

d- Yüce Allah: "Ve onları kendilerine şahit tutup..." diye buyurmuştur. Yani onları kendilerine şahit kılmıştır. Şahidin ise, hakkında şahitlik ettiği şeyi hatırlaması kaçınılmaz bir husustur. O ise şahitliğini -ileride de buna işaret edileceği üzere- ancak bu yurda çıkıp geldikten sonra hatırlayabilmektedir. Bundan önce herhangi bir şahitlik hatırlayamamaktadır.

e- Yüce Allah bu şahit tutmanın hikmetinin onlara karşı delil getirmek olduğunu haber vermektedir. Taki Kıyamet gününde: "Bizim bundan haberimiz yoktu demesinler". Onlara karşı ise delil peygamberlerle ve yaratılışları ve fıtratları ile ortaya konulmuş bulunmaktadır. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Müjdeci ve korkutucu peygamberler olarak (gönderdik) ki insanların peygamberlerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın." (en-Nisa, 4/165)

f- Kıyamet gününde: "Bizim bundan haberimiz yoktu" dememeleri için bu husus onlara hatırlatılmaktadır. Bilindiği gibi onlar tümüyle Adem’in sulbünden çıkartılışlarından ve o vakit hep birlikte buna şahid tutulmaktan yana gafildiler. Onlardan hiçbir kimse bunu hatırlamamaktadır.

g- Yüce Allah’ın: "Yahut: Daha önce sadece atalarımız Allah’a ortak koşmuşlardı. Biz de onlardan sonra gelen bir kuşaktık." (el-A’raf, 7/173) buyruğunda bu şekilde zürriyeti alış ve şahit tutuşun iki hikmetini söz konusu edilmektedir. Evvela bu işten haberdar olmadıklarını iddia etmemeleri, diğeri ise atalarını taklit etmek iddiasını gütmemeleri.

Habersiz (gafil) olanın şuuru olmadığı gibi, mukallid olan kimse de taklidinde başkasına uymaktadır. Bu iki hikmet ise ancak rasûl ve fıtrat gibi kendileri vasıtasıyla delilin ortaya konulabilmesi halinde söz konusu olur.

h- Yüce Allah’ın: "Şimdi o batıl’a saplananların işledikleri yüzünden bizi helak mi edeceksin?" (el-A’raf, 7/173) buyruğu şu demektir: Eğer onları inkar ve şirk koşmalarından ötürü azaplandıracak olursa, onlar böyle diyeceklerdi. Halbuki Yüce Allah’ın onları helak etmesinin tek sebebi rasûllerine muhalefet etmeleri ve onları yalanlamalarıdır.

Eğer onlara karşı peygamberler göndermek suretiyle, delil ortaya koymaksızın, şirk koşmakta atalarını taklit ettiklerinden dolayı helak etmiş olsaydı, batıl’a sapanların yaptıklarından dolayı onları helak ederdi. Yahut ta izlemekte oldukları yolun batıl olduğunu bilmemekle birlikte onları helak ederdi. Ancak Yüce Allah kendileri bilmedikleri halde onlara haksızlık ederek şehirler ahalisini helak etmeyeceğini haber vermektedir. Onları ancak peygamberler göndermek suretiyle uyarıp korkutmak ve ileri sürebilecekleri bir mazeretleri kalmayacak hale getirdikten sonra helak eder.

i- Yüce Allah herkesi Allah’ın kendisinin Rabbi ve yaratıcısı olduğu hususunda kendisine karşı şahit tutmuş ve Kitabında birden çok yerde bu şahit tutmayı ona karşı delil göstermiştir. Yüce Allah’ın: "Andolsun onlara: ‘Göklerle yeri kim yarattı?’ diye sorsan, onlar elbette: ‘Allah’ diyeceklerdir." (Lukman, 31/25) buyruğu gibi.

İşte muhtevası ile Yüce Allah’ın kendilerine şahit tutmakla ortaya koymuş olduğu ve peygamberlerin şu buyruğunda belirtildiği şekilde kendilerine hatırlattığı delil budur: "Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında mı şüphe ediyorsunuz?" (İbrahim, 14/10)

j- Yüce Allah bunu bir âyet (belge) kılmıştır. O ise -medlul’ün kendisi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:59:40 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz rüya tabiri,Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz mekke canlı, Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz kabe canlı yayın, Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz Üç boyutlu kuran oku Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz kuran ı kerim, Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz peygamber kıssaları,Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Söz ilitam ders soruları, Yüce Allah’ın Adem ve Zürriyetinden Aldığı Mîsak Sözönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes