๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tahavi Şerhi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Ocak 2012, 20:08:32



Konu Başlığı: Kader Hususunda Söz Söylemekte Aşırıya Kaçmak
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Ocak 2012, 20:08:32
Kader Hususunda Söz Söylemekte Aşırıya Kaçmak


Teammuk (derinliğine dalmak); bir şeyi ele geçirmek istemekte, öğrenmek maksadında aşırıya gitmek demektir. Yani kaderi öğrenmekte aşırıya kaçıp bu hususta söz söylemeye derinliğine dalış, ilahi yardımdan mahrum kalmaya götüren bir yoldur.

(Musannıf’ın kullandığı) Zeria (yol); vesile ve araç demektir. Zeria, derece (basamak), süllem (merdiven) mana itibariyle birbirlerine yakın kelimelerdir.

Hizlân (ilâhî yardımdan mahrum kalmak), hirman (mahrumiyet) ve tuğyan da aynı şekilde mana itibariyle birbirine yakın terimlerdir. Fakat hizlân yardımın zıttı, hirman zaferin zıttı, tuğyân da istikametin zıttıdır.

"O halde; bundan gerek kıyas ve mantık, gerek düşünce, gerekse de vesvese itibariyle alabildiğine sakınmak gerekir."

Ebu Hureyre -Radıyallahu anh-dan, dedi ki: Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in ashabından bir kesim Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in yanına gelerek ona şunu sordular: Bizler kendi nefislerimizde herhangi birimizin açıkça söylemeyi çok büyük bir iş olarak kabul ettiği şeyleri hissediyoruz. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-: Siz gerçekten içinizde böyle bir duygu sezdiniz mi? diye sordu. Onlar da: Evet, deyince: "İşte bu, imanın apaçık halidir" diye cevap verdi. Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.[148]

Hz. Peygamber’in: "İşte imanın apaçık hali budur" sözleri ile onların böyle bir şeyi söylemeyi çok büyük bir iş gördüklerine işaret etmektedir.

Yine Müslim’de yer alan bir rivayete göre Abdullah b. Mes’ud -Radıyallahu anh- şöyle demiştir: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-e vesvese hakkında soru soruldu da, o da: "İşte imanın katıksız hali budur" dedi.[149]

Bu Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği hadisin anlamını ifade etmektedir. Nefsin vesvesesi, bu vesveselere karşı savunmaya girişmek, iki kişi arasındaki konuşmaya benzer. Şeytani vesveseye karşı savunmaya geçip onu büyük bir şey olarak değerlendirmek imanın en açık halidir, imanın katıksız ve yalın şeklidir.

İşte Ashab-ı Kiram’ın -radıyallahu anhum-, onlara güzel bir şekilde tabi olanların izledikleri yol budur. Daha sonra bunların arkalarından şüphe ve tereddütlerin ta kendisi olan bu vesveselerle sahifeleri karalayan bir nesil geldi. Hatta bunlar sahifeleri değil, kalpleri dahi karaladılar. Hakkı kendisiyle bertaraf etmek maksadıyla batıl’ı öne sürerek mücadele ettiler. İşte bundan dolayı Tahâvî -Allah ona rahmet etsin- kader hususunda ileri geri konuşarak dalmayı ve bu konuda incelemelere girişmeye kalkışmayı yerip, geniş açıklamalarda bulunmuştur.

Âişe -Radıyallahu anha-dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- buyurdu ki: "Şüphesiz ki Allah tarafından kendisine en çok buğzedilen kişi tartışması sürekli ve uzlaşmaz düşmandır."[150]

İmam Ahmed de şöyle demektedir: Bize Ebu Muaviye anlattı, bize Davud b. Ebi Hind, Amr b. Şuayb’dan anlattı. O babasından, o dedesinden rivayetle dedi ki: İnsanların kader hakkında konuştukları bir günde Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- çıkageldi. Kızgınlığından ötürü yüzünde adeta nar tanecikleri gibi kabarcıklar belirdi ve şöyle buyurdu: "Ne oluyor size ki Allah’ın Kitabının bir bölümünü diğeriyle çarpıştırıyorsunuz? Sizden öncekiler de bu yolla helak oldular." (Amr’ın dedesi) dedi ki: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in bulunup da benim hazır bulunmadığım o meclis dolayısı ile memnun olduğum kadar, bulunmadığım başka herhangi bir meclis dolayısı ile memnun olmuş değilim.[151] Bu hadisi İbn Mace de rivayet etmiştir.

Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Onlar payları kadar faydalandılar. Sizden öncekiler kendi payları kadar faydalandıkları gibi; siz de payınız kadar faydalandınız ve onlar (batıla) daldıkları gibi siz de daldınız." (et-Tevbe, 9/69); "Ahirette ise onun hiçbir payı yoktur." (el-Bakara, 2/200)

Yani sizden öncekiler kendi paylarından yararlandıkları gibi siz de dünyadaki payınızdan yararlandınız. Onların dalgalar halinde batıl’a daldıkları gibi siz de onlar gibi batıl’a daldınız.


[148] Müslim 132.

[149] Müslim 133

[150] Buhârî 2457, 4523, 7188; Müslim 2668; Tirmizi 2976; Nesaî, VIII, 248, Müsned, VI, 55, 62, 205.

[151] Müsned, II, 178, 181, 185, 195; İbn Mâce 85.