๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tahavi Şerhi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 07 Ocak 2012, 00:02:18



Konu Başlığı: Hz.Ebu Bekir'in Halifeliği
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 07 Ocak 2012, 00:02:18
Ebu Bekr -Radıyallahu anh- ın Halifeliği Ne İle Sabit Olmuştur?


Ebu Bekr es-Sıddîk -Radıyallahu anh-ın halifeliği nass ile mi, yoksa ihtîyar (seçim) ile mi sabit olduğu hususunda ehl-i sünnet arasında görüş ayrılığı vardır.

Hasan-ı Basrî ve hadis ehlinden bir topluluk bunun gizli nass ve işaret ile sabit olduğu görüşündedir. Onlardan açık nass ile sabit olmuştur, diyenler de vardır. Hadis ehlinden, Mutezile ve Eşarîyeden, bir grubun kanaatine göre ise halifelik ihtîyar ile sabit olur.

Ebu Bekr -Radıyallahu anh- hakkında halifeliğin nass ile sabit olduğuna delil olabilecek bazı rivayetler bulunmaktadır.

Bunlardan birisi Buharî’nin senedini kaydederek Cubeyr b. Mutim -Radıyallahu anh-dan kaydettiği şu rivayettir: Bir kadın Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- e geldi, o kadına kendisine tekrar geri gelmesini emretti. Kadın -ölümü kastedercesine-: Şâyet gelip de seni bulamayacak olursam ne emredersin? diye sorunca: "Beni bulamazsan Ebu Bekir’e git" diye buyurdu.[194] Buharî bu hadisin bir başka şeklini de ve daha başka hadisler de kaydetmektedir. İşte bunlar Ebu Bekir’in imameti hususunda açık bir nass’tır.

Huzeyfe b. el-Yeman dedi ki: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurdu: "Benden sonraki iki kişiye Ebu Bekir ve Ömer’e uyunuz." Bunu da Sünen sahipleri rivayet etmiştir.[195]

Buharî ile Müslim’de Âişe -Allah ondan ve babasından razı olsun-'nin şöyle dediği kaydedilmektedir: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-, hastalığı başladığı günü yanıma geldi ve bana: "Bana babanı ve kardeşini çağır ki Ebu Bekir’e bir kitap (ahidnâme) yazayım." Sonra da şöyle buyurdu: "Zaten Allah da, müslümanlar da Ebu Bekir’den başkasını kabul etmez."

Bir rivayette: "Bu işe hiçbir kimse göz dikmesin." denilmektedir.

Bir diğer rivayette de şöyle buyurmuştur: "Bana Abdu’r-Rahman b. Ebu Bekr’i çağır ki Ebu Bekir’e -ona karşı muhalefet olmasın diye- bir yazı (ahidname) yazayım. Sonra da şöyle buyurdu: "Ebu Bekir hususunda mü’minlerin ihtilafa düşmelerinden Allah’a sığınırım."[196]

Namazda imamete geçirilmesi ile ilgili hadisler ise hem meşhurdur, hem de bilinmektedir. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: "Ebu Bekir’e emredin, insanlara namaz kıldırsın."[197]

Buharî ile Müslim’de ki rivâyete göre Ebu Hureyre -Radıyallahu anh-da dedi ki: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-i şöyle buyururken dinledim: "Ben uyurken kendimi bir kuyu başında gördüm. Kuyunun üzerinde bir kova vardı. Allah’ın dilediği kadar o kuyudan su çektim. Sonra o kovayı benden Ebu Kuhafe’nin oğlu (Ebu Bekir) aldı. Kuyudan bir ya da iki kova çekti, çekişinde biraz zayıflık vardı. Allah ona mağfiret buyursun. Sonra bu kova daha da büyük bir kova halini aldı ve İbnu’l-Hattab (Ömer) onu aldı, insanlar arasında onun çekişi gibi çeken müthiş birisini görmedim. Öyle ki sonunda insanlar onun etrafında kalabalık bir şekilde toplandılar."[198]

Sahih hadiste de belirtildiğine göre Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- minberi üzerinde şöyle demiştir: "Eğer yeryüzündekilerden bir halil (candan dost) edinecek olsaydım, elbetteki Ebu Bekir’i halil edinirdim. Mescid’e açılan ne kadar kapı varsa -Ebu Bekir’in kapısı müstesna- hiçbirisi açık kalmasın, kapatılsın."[199]

Ebu Davud’un Sünen’inde ve başkalarında da el-Eş’âs, el-Hasen’den, o Ebu Bekre’den gelen rivayete göre Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- bir gün: "Aranızdan kim rüya gördü" diye sorunca, bir adam: Ben gördüm dedi, sanki semadan bir terazi indirildi. Sen ile Ebu Bekir tartıldınız, sen Ebu Bekir’e ağır bastın. Sonra Ömer ile Ebubekir tartıldi, Ebu Bekir ağır bastı. Sonra Ömer ve Osman tartıldı, Ömer ağır bastı. Sonra da terazi kaldırıldı. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in yüzünde hoşlanmadığının belirtilerini gördüm: şöyle buyurdu: "(Bu) nubuvvet hilâfetidir, sonra Yüce Allah mülkü dilediğine verecektir."[200]

Böylelikle Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- bunların yönetimlerinin nebevî halifelik olduğunu, bundan sonra ise melik’lik olacağını beyan etmektedir.

Bu hadiste Ali -Radıyallahu anh-dan söz edilmeyişinin sebebi, insanların onun döneminde birlik olmayışından dolayıdır. Aksine onlar ihtilaf halinde idiler. Onun döneminde ne nebevî hilafet düzenli bir şekilde vardı, ne de mülk.

Yine Ebu Davud’da yer alan rivayete göre Cabir -Radıyallahu anh-, Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in şöyle buyurduğunu naklederdi: "Bu gece salih bir adam rüyasında Ebu Bekir’in Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-e askıyla bağlandığını, Ömer’in de Ebu Bekr’e aynı şekilde bağlandığını, Osman’ın da Ömer’e öylece bağlandığını gördü." Cabir dedi ki: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in yanından kalkınca şöyle dedik: "Salih adam, Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-dır. Biri diğerine bağlanan kişiler de Allah’ın peygamberi ile göndermiş olduğu bu işteki yöneticilerdir."[201]

Yine Ebu Davud’da yer alan Semura b. Cündeb’den gelen rivayete göre bir adam şöyle demiş: Ey Allah’ın Rasûlü, sanki sema’dan kova gibi bir şey sarkıtıldığını rüyamda gördüm. Ebu Bekir geldi ve bu kovanın ağzında bulunan değneği tuttu, az birşey içti. Sonra Ömer de geldi, azğzındaki değneği tuttu ve doyasıya içti. Arkasından Osman geldi, o da değneğinden tuttu ve o da doyasıya içti. Sonra Ali gelip değneğinden tuttu ve suyu sıçratacak şekilde çalkalandı, onun üzerine de ondan biraz su döküldü."[202]

Said b. Cuhman’dan, o Süfeyne’den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- buyurdu ki: "Nubuvvet hilafeti otuz senedir. Sonra Allah dilediği kimseye mülkünü -yahut mülkü- verir."[203]

Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- halife olarak kimseyi tayin etmemiştir diyenler de bu hususta rivayet edilen haberi delil gösterirler. Abdullah b. Ömer’den, o da Ömer’den -Radıyallahu anh- şöyle dediğini nakletmektedir: Eğer ben halife tayin edersem, benden daha hayırlı olan halife tayin etmiştir. -Ebu Bekir’i kastediyor.- Şâyet halife tayin etmezsem, yine benden daha hayırlı olan -Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-ı kastediyor- halife tayin etmemiştir.[204]

Âişe -Radıyallahu anh-dan gelen şu rivayeti de delil gösterirler: Ona Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- eğer halife tayin etmiş olsaydı, kimi tayin ederdi, diye sorulmuştur.[205]

Kuvvetli görünen görüşe göre, -doğrusunu en iyi bilen Allah’tır- o kimseyi halife tayin etmemiştir, diyenlerin maksadı yazılı bir ahidnâme bırakmamıştır, şeklindedir. Eğer yazılı bir ahidname bırakmış olsaydı, bunu Ebu Bekir -Radıyallahu anh- lehine yazacaktı. Çünkü o böyle bir ahidname yazmayı istemiş, sonra da bundan vazgeçmiş ve: "Allah da, müslümanlar da Ebu Bekir’den başkasına razı olmazlar" demiştir.[206]

İşte bu mücerred bir ahidname bırakmaktan daha beliğ’dir. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- müslümanlara Ebu Bekir’i halife tayin etme yolunu göstermiş ve onlara bu yolu söz ve fiilleriyle bir çok yolla göstermiştir. Onun halife olacağını, bu işten hoşnud olan ve bundan övgü ile söz eden bir eda ile haber verdiği gibi, bu hususta bir ahidname yazmayı da kararlaştırmış idi. Sonra da müslümanların onun etrafında birleşeceğini bildiği için bununla yetinerek yazılı bir ahidname bırakmayı terketmiştir. Sonra hastalığı esnasındaki perşembe günü de buna karar vermiş, ancak bazılarının bu hususta acaba onun bu sözleri hastalığın bir etkisi ile midir yoksa uyulması gereken bir söz müdür? diye şüpheye düşmesi üzerine[207] yazı yazmayı terkederek Yüce Allah’ın da, mü’minlerin de Ebu Bekir’i halifelik makamına seçeceklerini bilmekle yetinmiştir.

Eğer tayin ümmet için şüpheye düşülen bir husus olacak olsaydı, elbetteki bunu bu hususta bir mazeret kalmaması için kat’î bir şekilde açıklayacaktı, fakat Ebu Bekir’in halife seçilmesi gereğini bir çok yolla onlara gösterip onlar da bunu anladıklarından maksat hasıl olmuştur. Bundan dolayı Ömer -Radıyallahu anh- muhacir ve ensar’ın hazır bulunduğu bir sırada irad ettiği hutbesinde şunları söylemiştir: Sen bizim en hayırlımızsın, efendimizsin. Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in aramızda en çok sevdiği kişi sensin.

O bu sözleri söylediği halde kimse onun bu sözlerine karşı çıkmadığı gibi, Ashab-ı Kiram’dan bir kimse kalkıp hayır Ebu Bekir’den başka muhacir’lerden herhangi bir kimse hilafet’e ondan daha bir hak sahibidir, demediği gibi, ensar’dan bir kaç kişi dışında -ensar’dan bir emir, muhacir’lerden de bir emir olur umuduyla- halifeliği hususunda kimse onunla tartışmamıştır.

Daha sonra ensar bütünüyle -Sâd b. Ubade müstesna- Ebu Bekir’e bey’at ettiler. Çünkü Sad’ın kendisi yöneticiliğe talibti. Ashab’tan hiçbir kimse asla: Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-den; Ebu Bekir dışında Ali, Abbas veya bir başkası olsun -bid’at ehlinin söyledikleri gibi- diye açık ifadeler kullandığını söyleyen olmamıştır.

Özetle: Ebu Bekir’den başkasının yönetime talib olduğu nakledilenlerin hiçbirisi dini ve şer’î bir delil zikretmediği gibi Ebu Bekir’den başkasının ondan daha faziletli yahut bu işe daha layık ve hak sahibi olduğunu da belirtmemiştir. Bu husustaki ifadeler sadece kabilesini ve kavmini sevdiğinden ortaya çıkmıştır. Onlar Ebu Bekir -Radıyallahu anh-ın faziletini, Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in onu sevdiğini biliyorlardı. Nitekim Buharî ile Müslim’de yer alan rivayete göre Amr b. el-Âs’ı, Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- Zatu’s-Selasil Gazvesi’ne giden ordunun başında kumandan olarak göndermişti. Amr der ki: Peygamberin yanına vardım, ona: İnsanlar arasında en çok kimi seviyorsun? diye sordum. O: "Âişe’yi" diye buyurdu. Ben: Erkeklerden? diye sordum. O: "Babasını" diye cevap verdi. Sonra kimi diye sordum: "Ömer’i" dedi ve daha başka şahıslar saydı.[208]

Yine Buharî ile Müslim’de yer alan rivayete göre Ebu’d-Derdâ şöyle demiştir: Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in yanında oturuyordum. Aniden Ebu Bekir elbisesinin bir yanını diz kapakları açığa çıkıncaya kadar tutmuş olarak geldi. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurdu: "Sizin bu arkadaşınız, birisiyle tartışmış ve öfkelenmiştir." Sonra gelip, selam verdi ve şöyle dedi: Benimle Hattab’ın oğlu arasında bir anlaşmazlık oldu. Ben acele ederek ona ağır sözler söyledim, sonra pişman oldum. Beni affetmesini istedim, kabul etmedi. Ben de senin yanına geldim. Peygamber: "Allah sana mağfiret buyursun. Ey Ebu Bekir" dedi ve üç defa bu sözünü tekrarladı. Daha sonra Ömer de pişman oldu. Ebu Bekir’in evine gitti ve: O burada mı diye sordu, hayır dediler. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in huzuruna geldi, ona selam verdi. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in yüzü değişmeye başladı. Ebu Bekir korktu, dizleri üzerine çökerek: Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’a yemin ederim, daha haksız idim, dedi ve bu sözlerini iki defa tekrarladı. Bunun üzerine Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurdu: "Allah beni size peygamber gönderdi. Sizler: Yalan söylüyorsun, dediniz. Ebu Bekir doğru söylüyorsun, dedi. Malıyla, canıyla bana karşı fedakarca davrandı. Şimdi siz arkadaşımı bana (ona zarar vermeksizin) bırakmaz mısınız?" Bu sözlerini de iki defa tekrarladı. Bundan sonra kimse Ebu Bekir’i rahatsız edecek bir iş yapmadı.[209]

Ebu Bekir’in faziletlerini sayıp dökmeye bu küçük hacimli eserimiz yeterli değildir.

Yine Buharî ile Müslim’de kaydedildiğine göre Âişe -Radıyallahu anh- şöyle demiştir: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- vefat ettiği sırada, Ebu Bekir es-Sunh’da bulunuyordu. -Hadisi nakletti ve şunları söyledi-: Ensar, Sâd b. Ubade’nin etrafında Benu Saide Sakife’sinde toplandı ve bizden bir emir olsun, sizden de bir emir olsun dedi. Ebu Bekir, Ömer b. el-Hattab ve Ebu Ubeyde b. el-Cerrah onların yanına varıp gitti. Ömer konuşmak istedi, Ebu Bekir onu susturdu. Ömer şöyle derdi: Allah’a yemin ederim. Ben konuşmak isterken beni memnun edecek şekilde tasarladığım bir konuşmayı yapmak istemiştim ve Ebu Bekir’in bunları söylemeyeceğinden korkmuştum. Daha sonra Ebu Bekir konuştu ve insanların en beliğ konuşanı olarak sözlerini söyledi. Bu konuşmasında dedi ki: Emir’ler bizleriz, vezir’ler de sizlersiniz. Hubab b. el-Münzir dedi ki: Allah’a yemin olsun, böyle yapmayacağız. Bizden bir emir, sizden bir emir olsun. Ebu Bekir şu cevabı verdi: Hayır ama emir’ler bizleriz, vezir’ler sizlersiniz. Onlar (Kureyş’liler) Arap’ların her bakımdan en uygunlarıdır. Şeref ve mevkileri itibariyle en azizleridir. O bakımdan Ömer’e yahut Ebu Ubeyde b. el-Cerrah’a bey’at ediniz. Bunun üzerine Ömer: Hayır, biz sana bey’at edeceğiz, sen bizim efendimizsin, bizim hayırlımızsın. Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem-in aramızda en sevdiği kişi sensin. Sonra Ömer elini yakaladı, ona bey’at etti. Daha sonra da insanlar ona bey’at ettiler. Onlardan birisi: Sâd’ı öldürdünüz, dedi. Bu sefer Ömer: Onu öldüren Allah’tır, diye cevap verdi.[210]

Sunh ise el-Aliye diye bilinen yerdir ve bu, Medine bahçelerinden bu isimle bilinen bir bahçedir.

"Sonra Ömer b. el-Hattab -Radıyallahu anh-ın halife’liğini (kabul ederiz.)"


[194] Buhârî 3659, 7220, 7360; Müslim 2386; Müsned, IV, 82.

[195] Tirmizî 3662, 3663; İbn Mâce 97, Müsned, V, 382, 385.

[196] Müslim 2387; Müsned, VI, 47, 106, 144.

[197] Buhârî 664, 679, 712, 713, 716.

[198] Buhârî 3664, 7021, 7022, 7475; Müslim 2392.

[199] Buhârî 3654; Müslim 2382, 2383; Tirmizî 3656, İbn Mâce 93; Müsned, I, 377, 379, 409, 433.

[200] Ebû Dâvûd 4634, 2287; Müsned, V, 44, 50.

[201] Ebû Dâvûd 4636; Müsned, III, 355.

[202] Ebû Dâvûd 4637; Müsned, V, 21.

[203] Ebu Dâvûd 4646, 4647.

[204] Buhârî 7218; Müslim 1823; Ebû Dâvûd 2939; Tirmizî 2225; Müsned, I, 43, 47.

[205] Müslim 2385

[206] Az önce geçti.

[207] Buhârî 7366; Müslim 1637.

[208] Buhârî 3662, 4358; Müslim 2384; Tirmizî 3885; Müsned, IV, 203.

[209] Buhârî 3661, 4640

[210] Buhârî 3668.