> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > Tahavi Şerhi > HZ.Ali'nin Halifeliği
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: HZ.Ali'nin Halifeliği  (Okunma Sayısı 1250 defa)
06 Ocak 2012, 23:56:21
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 06 Ocak 2012, 23:56:21 »



Ali -Radıyallahu anh-ın Halifeliği ve Fazileti


Yani Osman -Radıyallahu anh-dan sonra halifeliği Ali -Radıyallahu anh- için sabit görürüz.

Osman -Radıyallahu anh-ın öldürülmesinden ve Ali -Radıyallahu anh-a bey’at edilmesinden sonra o itaat edilmesi vacib hak bir imam olmuştur. Kendi döneminde nebevi hilafet halifesi idi. Az önce geçen Süfeyne yoluyla gelen hadis de buna delalet etmektedir. Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- buyurdu ki: "Nubuvvet hilafeti otuz senedir. Sonra Allah mülkünü dilediği kimseye verir."[219]

Ebu Bekir es-Sıddîk -Radıyallahu anh-ın halifeliği iki yıl üç ay idi. Ömer -Radıyallahu anh-ın halifeliği onbuçuk yıl sürdü. Osman -Radıyallahu anh-ın halifeliği oniki yıl devam etti, Ali -Radıyallahu anh-ın halifeliği de dört yıl dokuz ay sürdü. Oğlu el-Hasen’in halifeliği de altı ay sürdü.

Müslümanların ilk melik’i Muaviye -Radıyallahu anh-dır. O müslümanların melik’lerinin en hayırlısıdır. Şu kadar var ki o, el-Hasen b. Ali -Radıyallahu anh- ona halifeliği devredince hak bir imam oldu. Çünkü el-Hasen -Radıyallahu anh-a babasının vefatından sonra Irak’lılar bey’at etmişti. Bundan altı ay sonra o işi Muaviye’ye devretti ve böylece Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in: "Benim bu oğlum seyyid’dir. Allah onun vasıtasıyla müslümanlardan iki büyük kesiminin arasını bulacaktır."[220] hadisinin doğruluğu da böylelikle ortaya çıkmış oldu.

Halifelik Osman -Radıyallahu anh-dan sonra Ali b. Ebi Talib -Radıyallahu anh-ın lehine, Ashab-ı Kiram’ın bey’atiyle sabit olmuştur. Ancak Muaviye ve Şam ahalisi bey’at etmediler.

Hak, Ali -Radıyallahu anh- tarafında idi. Osman -Radıyallahu anh-ın şehadetiyle sonuçlanan bir takım olaylar gelişmişti. Gerek Osman -Radıyallahu anh- aleyhinde, gerekse de Ali, Talha, ez-Zübeyr gibi ashab’ın ileri gelenlerinden olup Medine’de bulunan ashab aleyhinde çokça yalanlar uydurulmuştur. Durumu bilmeyen kimseler için de şüphe içinden çıkılamayacak kadar bir hal almıştı. Yurtları Şam ahalisinden uzaklarda bulunanlar arasından heva ve heveslerinin arkasından gidenlerin nefislerinde çeşitli arzular güç kazanmıştı.

Osman -Radıyallahu anh-ı sevenler ise ileri gelenler hakkında kötü zanlar besliyordu. Onlara dair bir takım haberler de ulaşmıştı. Bu haberlerin bir bölümü yalan, bir bölümü tahrif edilmişti, bir bölümü de nerden geldiği bilinmiyordu. Buna yeryüzünde üstünlük sağlamak isteyen bir topluluğun hevaları da katıldı.

Ali -Radıyallahu anh-ın askerleri arasında Osman -Radıyallahu anh-ı o haddi aşmış ve ayaklanmış kimselerden de vardı. Ancak bunların kim oldukları muayyen olarak bilinemiyordu. Kimisi kabilesi tarafından destekleniyor, kimisinin de aleyhine yaptığına dair delil ortaya konulamıyordu. Kimisinin kalbinde münafıklık var, fakat bunu büsbütün açığa çıkaramıyordu. Talhâ ve Ebu’z-Zübeyr mazlum şehidin intikamının alınmadığı görüşüne kapıldılar. Fesad ve düşmanlık yapanların kökünün kazınmadığını kabul ettiler. Aksi takdirde (Hz. Ali’ye itaat etmedikleri için) yüce Rabbin gazabı ve cezası onlar hakkında vacib olurdu. Bunun sonucunda ne Ali’nin, ne Talha’nın, ne de Zübeyr’in tercihi olmaksızın Cemel fitnesi cereyan etti. Bu fitneyi kışkırtanlar, önce müslüman olmuş olanların tercihi olmaksızın, fesatçılar oldu.

Sonra da görüş ayrılığı sebebiyle Sıffîn fitnesi ortaya çıktı. Şöyle ki; Şam halkı hakkında adaleti uygulayamıyor yahut ta adaleti uygulama imkanını bulamıyordu. Onlar ise bir şeye ilişmiyorlardı, ümmet söz birliği edinceye kadar böyle kalacaklardı. Diğer taraftan onlar, orduda bulunanların mazlum şehide haksızlık ettikleri gibi, kendilerine de haksızlık edeceklerinden korkuyorlardı.

Ali -Radıyallahu anh- ise itaat olunması gereken raşid ve mehdî (hidayet üzere) halife idi. Ümmetin onun etrafında birleşmesi gerekiyordu. O bakımdan Şam’lıların da hakkında vacib olan itaat ve cemaatin, ancak onlarla savaşmak suretiyle gerçekleşeceğine inandı. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in dönemiyle, ondan sonraki iki halife döneminde olduğu gibi; bunların da kalpleri te’lif edilecek kimseleriden oldukları kanaatinde değildi.

İşte onun sahib olduğu; onlara haddi uygulamayı, onları telife çalışmak söz konusu olmaksızın ayaklanmaları önlemeyi şeklindeki dinî kanaati kendisini onlarla savaşmaya itti.

İleri gelenlerin büyük çoğunluğu ise savaşmaktan uzak kaldılar: Çünkü onlar bu hususta fitne zamanlarında oturmayı emreden nassları duymuş ve bellemişlerdi. Fesadı maslahatından daha ileri derecede olan bu fitneyi görünce savaştan uzak durdular.

Bununla birlikte hepsi hakkında da güzel söz söylemek gerekir: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi mağfiret eyle. Kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz ki sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin." (el-Haşr, 59/10)

Onun dönemindeki fitnelere karışmaktan Yüce Allah ellerimizi korumuş bulunuyor. O’ndan dilediğimiz lütuf ve keremiyle, dillerimizi de korumasıdır.

Mü’minlerin emiri Ali b. Ebi Talib -Radıyallahu anh-ın faziletlerinden birisi de Buharî ile Müslim’deki şu rivayette dile getirilmektedir: Sa’d b. Ebi Vakkas -Radıyallahu anh-dan dedi ki: Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- Ali’ye şöyle buyurdu: "Senin bana karşı durumun Harun’un Musa’ya karşı durumu gibidir. Şu kadar var ki benden sonra peygamber yoktur."[221]

Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- Hayber günü şöyle buyurdu: "Yarın bu sancağı Allah’ı ve Rasûlünü seven, Allah ve Rasûlünün de kendisini sevdiği bir kişiye vereceğim." Hepimiz bunu temenni ettik. Şöyle buyurdu: "Bana Ali’yi çağırın." Gözlerinden rahatsız olduğu halde Ali’yi getirdiler. Gözlerine tükürdü ve sancağı ona verdi. Yüce Allah ona zafer nasip etti."[222]

Şu: "De ki: ‘Geliniz oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, biz kendimizi ve siz de kendinizi çağıralım...’" (Al-i İmran, 3/61) âyeti nazil olunca, Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- Ali, Fatıma, Hasan ile Hüseyin’i çağırdı ve: "Allah’ım, işte bunlar benim aile halkımdır" diye buyurdu.[223]

"İşte raşid halifeler ve hidayete iletilmiş olan imamlar bunlardır."


[219] Ebû Dâvûd 4634, 4635; Tirmizî 2287; Müsned, V, 44, 50.

[220] Buhârî 2704, 3639, 3746, 7109; Tirmizî 3775.

[221] Buhârî 3706, 4416; Müslim 2404; Tirmizî 3764.

[222] Buhârî 3009, 3701, 4210; Müslim 2406.

[223] Müslim 2404.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: HZ.Ali'nin Halifeliği
« Posted on: 20 Nisan 2024, 19:21:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: HZ.Ali'nin Halifeliği rüya tabiri,HZ.Ali'nin Halifeliği mekke canlı, HZ.Ali'nin Halifeliği kabe canlı yayın, HZ.Ali'nin Halifeliği Üç boyutlu kuran oku HZ.Ali'nin Halifeliği kuran ı kerim, HZ.Ali'nin Halifeliği peygamber kıssaları,HZ.Ali'nin Halifeliği ilitam ders soruları, HZ.Ali'nin Halifeliğiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes